logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(A.Ö. ve diğerleri [2.B.], B. No: 2018/37198, 27/7/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A.Ö. VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/37198)

 

Karar Tarihi: 27/7/2022

R.G. Tarih ve Sayı: 9/11/2022-32008

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

RESEN GİZLİLİK KARARI VERİLDİ

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Hüseyin MECEK

Başvurucular

:

1. A.Ö.

 

 

2. D.Ö.

 

 

3. K.Ö.

Vekili

:

Av. Ali BOZAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kolluğun yaralaması olayında açılan kamu davasında soruşturmanın etkisiz yürütülmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi nedeniyle eziyet yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/12/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’nden (UYAP) elde edilen bilgi ve belgelere göre olaylar özetle şöyledir:

5. 2005 doğumlu olan başvurucu D.Ö., diğer başvurucuların çocuğudur. Mersin İl Emniyet Müdürlüğünce ilköğretim çağındaki çocukların bilgisayar ve internet gereksinimlerini karşılamak ve ödevlerini yapmalarını sağlamak için Siteler Polis Merkezinde bilgisayar ve çalışma salonları tahsis edilmiştir.

6. 11/9/2013 tarihinde ders çalışmak için Polis Merkezine gelen başvurucu D.Ö. başka bir çocukla kavga etmiştir. Polis memuru O.D.nin başvurucuyu ikaz etmesi üzerine başvurucunun O.D.ye küfrettiği, bunun üzerine O.D.nin başvurucuyu darbederek yaraladığı iddiasıyla Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) soruşturma başlatılmıştır.

7. Adli raporlar:

i. Mersin Çocuk Hastalıkları Hastanesinin 13/9/2013 tarihli adli muayene raporunda; darpnedeniyle getirilen başvurucunun yapılan muayenesinde ateş, kusma, baş ağrısı şikâyetleri olduğu, genel durumunun orta, boynunda sıyrık, eritamöz alanlar, sağ omuzda 2x2 cm ekimoz olduğu, açık yara ve kırık olmadığı, orofarinks (boğaz arka kısmı) bölgesinin hiperemik, testislerin skrotumda (testis torbası) doğal izlendiği belirtilmiştir.

ii. Mersin Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 27/11/2013 tarihli raporunda; oğlunun bir arkadaşının, oğlunu polislerin dövdüğünü söylemesi üzerine annenin karakola gittiğini, polisin oğlunu dövdüğünü söylediğini, karakola gittiğinde oğlunun vücudunda morluklar gördüğünü, çocuğu vermek istemediklerini, çocuğu zorla alarak eve gittiğini, çocuğun ateş, kusma ve baş ağrısı şikâyeti olduğunu, hastanede on gün kaldığını ifade ettiği belirtilmiştir. Muayenesinde sağ omuzda 2x0,5, 1x0,5 cm, kurutları dökülmüş yara, sol scapula (kürek kemiği) üzerinde 0,5x0,5 cm, kurutları dökülmüş iki yara, bel orta hatta 1x0,3 cm'lik dört yara, sol üst kol dış yanda 0,5x0,2 cm'lik iki yara olduğu saptanmıştır.

iii. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığının 21/3/2014 tarihli raporunda, çocuğun olayla ilgili anlatımlarına göre dışarıda oynarken polisin, arkadaşıyla kavga ettiğini görüp yanlarına gelerek kendisine vurduğu, polise küfredip kaçtıktan sonra polisin kendisini yakalayıp polis arabasında dövdüğü, kafasını demire vurduğu, eve gittiğinde annesine "Kafam büyümüş mü?" diye sorduğu, olayı sık sık hatırladığı, rüyasında gördüğü, polisleri görünce korktuğu, tek başına yatamadığı, unutkanlık yaşadığı ifade edilmiş; yapılan ruhsal muayenede 8-9 yaşlarında, giyimi sosyokültürel düzeyine uygun erkek hastanın annesiyle birlikte geldiği, duygu durumunun depresif, duygulanımının anksiyöz olduğu, çağrışımlarının, algı, bellek ve dikkatinin doğal olduğu, maruz kaldığı iddia edilen fiziksel istismar olayına bağlı olarak kronik travma sonrası stres bozukluğu geliştiği ve ruh sağlığının bozulduğu, fiziksel yaraların ise basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyeceği bildirilmiştir.

8. Başsavcılık olay günü karakoldaki polis memurlarının görev listesini ve fotoğraflarını getirterek şüphelileri tespit etmiştir.

9. Bakanlık görüşündeki bilgilere göre Mersin Valiliğince olayla ilgili olarak idari soruşturma başlatılmış, polis memuru O.D. 18/9/2013 tarihinde soruşturmanın selameti açısından görevden uzaklaştırılmış, 14/7/2014 tarihinde dörtay kısa süreli durdurma disiplin cezasıyla cezalandırılmıştır.

10. Başsavcılık 7/10/2013 tarihinde olay yerinde keşif yapmış, karakoldaki kameraların yerlerini ve çalışır vaziyette olup olmadıklarını elektrik ve elektronik mühendisi bilirkişiye tespit ettirmiştir. Mağdur çocuk ve annesi de olay yerinde dinlenmiş, çocuğa yer gösterme işlemi yaptırılmıştır. Çocuk, karakolda darbedildiğini öne sürdüğü ve kapısında "Çay Ocağı" yazan odayı Cumhuriyet savcısına göstermiştir.

11. Başsavcılık karakoldaki güvenlik kameraları kayıtlarını, bina çevresini gösteren kayıtları ve MOBESE kayıtlarını getirtmiştir. Bazı kamera kayıtlarının on gün içinde otomatik olarak silinmesi nedeniyle kayıt bulunmadığı bildirilmiştir. Getirtilen MOBESE görüntüleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 11/1/2013 tarihli bilirkişi raporunda, çocukların kendi aralarındaki kavga görüntüleri bulunmakta ise de polis memurunun çocuğu darbettiği görüntüye rastlanmadığı bildirilmiştir.

12. 24/9/2013 tarihinde şüpheli O.D. tutuklanması istemiyle sorguya sevk edilmiş, Mersin 9. Sulh Ceza Mahkemesi tutuklama istemini reddederek şüphelinin adli kontrol altına alınmasına karar vermiştir.

13. Başsavcılık; polis memurlarından O.D. hakkında işkence suçundan, olayı gören ancak tutanak tanzim etmeyen polis memuru şüpheliler B.D., Ö.F.K. ve H.K. hakkında ise kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçundan 15/4/2014 tarihinde kamu davası açmıştır. İddianamenin ilgili kısmı şöyledir:

 “...

Yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı mağdur D.Ö. de aynı şekilde Siteler Polis Merkezine sürekli diğer çocuklarla birlikte gidip geldiği, olay tarihi olan 11.09.2013 günü [arkadaşlarıyla oynarken] ... M. adlı arkadaşı ile kavga ettiği, kavga yerine yakın Siteler Polis Merkezi önünde nöbetçi bulunan ... polis memuru şüpheli (KANIT NO:9) O.D., mağdur D.Ö.nün yanına gelerek ayağı ile mağdurun cinsel organının bulunduğu yere ayrıca karın bölgesi sol tarafına vurduğu, bunun üzerine mağdur D.Ö.nün şüpheli O.D.ye ana avrat sinkaf edici hakaret içeren söz söylediği, bunun üzerine şüpheli O.D.nin mağduru kovalamaya başladığı, daha sonra tutarak mağdurun boynunu ... sıkıp kafasına ve sol omzuna elleri ile vurduğu (KANIT NO:7)daha sonra görse tanıyabileceği ancak tespit edemediği resmî elbiseli bir polis memurunun gelerek şüpheli O.D.ye mağduru bırakmasını söylemesine rağmen şüpheli O.D.nin mağdur D.Ö.yü bırakmayarak ekip aracının içerisine aldığı ve mağdurun başını ekip aracının arka iç tarafındaki demir korkuluklarına birkaç kere vurduğu, bu sırada ... polis memurları şüpheliler B.D., Ö.F.K. ve H.K.ya şüpheli O.D., mağdur'un elini yüzünü yıkamalarını istediği, şüpheliler B.D., Ö.F.K. ve H.K.nın mağdur D.Ö.yü Siteler Polis Merkezinin mutfak kısmına götürürek elini yüzünü yıkadıkları, yüzüne buz tuttukları ve mağdur D.Ö.ye elbise verdikleri, bu sırada O.D.nin Siteler Polis Merkezi mutafağına gelerek ağlayan mağdur D.Ö.nün yüzüne tokat ve mutafakta bulunan çaydanlık ile vurduğu, daha sonra bir zırhlı aracın içerisine mağdur D.Ö.yü koyarak bilmediği bir yere götürüp araç içerisinde yaklaşık iki saat kadar şüpheli O.D.nin beklettiği, daha sonra tekrar Siteler Polis Merkezine getirdiği, olayı gören görgü tanıkları S.M., O.K., M.H., Ş.K. ve H.K.nin mağdur D.Ö.nün annesi olan K.Ö.ye haber vermesi üzerine K.Ö.nün karakol içerisine geldiği, burada şüpheli O.D. ile karşılaştığı ve şüpheli O.D.ye oğlu D.yi sorduğunda şüpheli O.D.nin de müştekiye hitaben; 'D. senin neyin olur?' şeklindeki soruya karşılık müştekinin 'Oğlum olur.' şeklindeki cevabı karşısında şüpheli O.D.nin müşteki K.Ö.ye hitaben; 'D. benim anneme küfür etti, nasıl terbiye vermişsin, biz size burada bekçilik ediyoruz, siz de annemize küfür ediyorsunuz, ben de oğlun D.yi dövdüm, git oğlun içeride.' şeklinde söylemesi üzerine müşteki K.Ö.nün tanık S.M.nin göstermesi ile karakol içerisine gidip mutfak bölümünün kapısını açtığında oğlu D.nin üstünün soyunuk olduğunu, üstüne su döktüklerini gördüğü, bunun üzerine oğlunu almak istediği ancak polis memurları olan şüpheliler B.D., Ö.F.K. ve H.K.nin kendisine D.yi daha sonra getireceklerini evine gitmesini söyledikleri, müşteki K.Ö.nün oğlunu alma konusunda ısrar etmesine rağmen polis memurları şüpheliler B.D., Ö.F.K. ve H.K.’nın müşteki K.Ö.ye hitaben; 'Siz eve gidin biz D. ile biraz bilgisayar oynar, sonra size D.yi getiririz.' şeklinde söyledikleri, müşteki K.Ö.nün oğlu D.yi gördüğünde sol omzunda yaygın şekilde morluk ve yüzünün sol tarafında el izi olduğu veşiştiğini, boğazının alt tarafında da yaygın şekilde kızarıklık olduğunu görmesi üzerine krize girdiği ve müştekinin oğlu D.yi istemesine rağmen yine görse tanıyabileceği ancak tespit edemeyeceği bir polis memuru 'Yenge ben D.yi çok seviyorum, merak etme sen, ben onu eve getireceğim, kıyamam ben ona.' şeklinde söylemi üzerine müşteki K.nin eve gittiği ve yaklaşık 2 saat sonrada oğlu D.Ö.nin eve geldiği, müşteki K.Ö.nün oğlu mağdur D.Ö.ye nasıl olduğunu sorması üzerine, D.Ö.nün başının döndüğünü söyleyerek kustuğu, 12.09.2013 günü müşteki K.Ö.nün mağdur D.Ö.yü Siteler Karakolu’nun yanındaki sağlık ocağına götürdüğü, burada doktorun kendisine 'Oğlun damdan mı düştü?' şeklinde sorması üzerine müşteki K.Ö.nün oğlu D.yi polislerin dövdüğünü söylemesi üzerine, tespit edilemeyen doktorun mağdur D.Ö.yü bir an evvel bir hastaneye yetiştirilmesi gerektiğini söyledikten sonra müşteki K.Ö. oğlu mağdur D.Ö.yü hastaneye götürürken Siteler Polis Merkezi’ndeki tanımadığı sivil polislerin gelerek mağdur D.Ö.yü hastaneye araç ile götürmek istediklerini söylediği ve mağdur D.Ö.yü polis memurları bir araç ile Mersin Kadın ve Çocuk Hastanesine götürdükleri, mağdur D.Ö.nün burada yatarak tedavisine başlandığı, Mersin Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi hasta gözlem ve tedavi evrakları (KANIT NO:6) ile birlikte mağdur D.Ö.ye ait (KANIT NO:7)'de belirtilen fotoğraf da eklenerek Mersin Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığına gönderilerek yaptırılan fiziki beden muayenesi ile Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanlığından alınan raporlar (KANIT NO:5 a-b) sonucuna göre; Mağdur D.Ö.nün;

1-Maruz kaldığı fiziksel istismar olayına bağlı olarak kronik travma sonrasında stres bozukluğu geliştiği ve ruh sağlığının bozulmuş olduğu,

2-Yaşamını tehlikeye uğratmadığı, yaralanmasının Basit Tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde olmadığı, yönünde raporların düzenlendiği anlaşılmıştır.

...”

14. Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) sosyal inceleme raporu aldırmış; kamera kayıtlarında silme ve değiştirme yapılıp yapılmadığının, silinmişse bu görüntülere tekrar ulaşılıp ulaşılamayacağının tespiti için İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetinden rapor aldırmıştır. 30/3/2016 tarihli raporda olay anına ilişkin bir görüntü kaydına rastlanmadığı bildirilmiştir.

15. Mahkemenin 12/6/2018 tarihli kararıyla sanık O.D.nin kasten yaralama suçundan 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesinin (1) numaralı fıkrası ile aynı maddenin (2) numaralı fıkrasının (b) ve (e) bentleri, 62. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmiştir. Diğer üç sanık hakkında ise 5237 sayılı Kanun’un 279. maddesi uyarınca kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçundan 7 ay 15 gün hapis cezası ve HAGB kararı verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “...Somut olayda mağdurla sanık arasında herhangi bir husumet bulunmadığı gibi mağdur hakkında herhangi bir soruşturma ve dava da bulunmamaktadır. Hatta dosya kapsamında mağdurun daha önceden emniyetçe yürütülen sosyal amaçlı proje kapsamında karakola gelip giden çocuklardan birisi olduğu anlaşılmaktadır. Mağdurun başka bir çocukla kavga ettiğini öğrenen sanık O.D.nin mağduru ikaz etmesi üzerine mağdur çocuğun da sanık O.D.ye sövdüğü, mağdurun bu davranışı üzerinede sanık O.D.nin bu duruma sinirlenip mağdura dayak attığı iddia edilmektedir. Olay karakolda değil sokakta gerçekleşmiştir. Mağdurun olay nedeniyle basit şekilde yaralandığına dair doktor raporları da dosya içerisindedir. Bu sanığa isnat edilen eylemin bu haliyle yukarıda açıklanan işkence suçunun maddi manevi suç unsurunu oluşturmadığı açıktır. Mağdur sanık O.D.ye ters cevap vermesi üzerine ani olarak gerçekleşen ve bir defa gerçekleşip son bulan basit bir yaralama eylemi şeklindedir. Sanığın eyleminin işkence olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle bu sanığın eyleminin iddianamede vasıflandırıldığı gibi işkence suçunu değil, basit yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir. Sanık kamu görevlisi olup, mağdurun da yaşının küçük olması nedeniyle somut olayda basit yaralama eyleminin ağırlaştırılmış hallerinin söz konusu olduğu kabul edilmelidir. Diğer sanıkların karakolda görevli oldukları, olay gerçekleştirildikten sonra olayı gördükleri fakat bununla ilgili tutanak tutmadıkları, herhangi bir işlem yapmadıkları ve suçu üst amirlere bildirmedikleri anlaşıldığından bu sanıkların eylemi de suçu bildirmeme kapsamında değerlendirilmesine varılmış ve sanıkların asgari hadden cezalandırılması yönüne gidilmiştir. Mağdurun somut bir zarara uğramamış olması, sanıkların bir daha suç işlemeyeceği yönündeki olumlu davranışları sebebiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması yoluna gidilmiştir.”

16. Başvurucunun bu karara itirazı, Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesince 25/10/2018 tarihinde reddedilmiştir.

17. 9/11/2018 tarihinde tebliğ edilen karara karşı başvurucular, 7/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

18. 5237 sayılı Kanun'un 94., 86. ve 279. maddelerinin ilgili kısmı şöyledir:

 “İşkence

Madde 94- (1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur....

 (2) Suçun;

a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,

...

İşlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

...

Kasten yaralama

Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (3) Kasten yaralama suçunun;

b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

...

e) Silahla,

İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi

Madde 279- (1) Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) Suçun, adlî kolluk görevini yapan kişi tarafından işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

19. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161. ve 231. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri

Madde 161- (1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.

 (2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.

 (3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir. Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir.

...

Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması

Madde 231- …

 (5)Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.

 (6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;

a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,

b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,

c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.

…”

B. Uluslararası Hukuk

20. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Hatun Horuz ve Zemci Horuz, B. No: 2017/17723, 3/11/2020, §§ 33-40.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Anayasa Mahkemesinin 27/7/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Gizlilik Yönünden

22. Başvuru formunda kamuya açık belgelerde kimliğin gizli tutulması yönünde bir talep mevcut değildir.

23. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 3. maddesine göre kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde temel amaç çocuğun yüksek yararının korunmasıdır.

24. Çocuklar hakkında yürütülen idari ve yargısal işlemlerde kimliklerinin başkaları tarafından belirlenmemesi çocuğun yüksek yararı bakımından oldukça önemlidir. Başvurucunun kimliğinin ifşa edilmesinin küçük yaşta yaşadığı ileri sürülen bazı olaylar nedeniyle hayatının geri kalan kısmında maddi ve manevi bütünlüğü üzerinde menfi sonuçlar doğurma potansiyeli olduğundan Anayasa Mahkemesince kamuya açık belgelerde tüm başvurucuların kimliklerinin gizli tutulmasına resen karar verilmiştir (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. A.S.Y., B. No: 2015/4213, 15/11/2018, §§ 36, 37; A.D. B. No: 2014/7967, 23/5/2018, §§ 76-78).

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucular;

i. Polis memuru olan sanıklar hakkındaki soruşturmanın polis memurlarına yaptırılmasının soruşturmanın bağımsız ve tarafsızlığını zedelediğini, MOBESE kayıtlarının silinmesinin nedeninin bu olduğunu,

ii. Kamera ve MOBESE kayıtlarının gerektiği gibi incelenmediğini,

iii. Sanığın tutuksuz olarak yargılanmasının tanıkların tarafsız olarak ifade vermelerine mâni olduğunu,

iv. Polis tarafından ciddi şekilde darbedilip yaralanmasına ve ruh sağlığının bozulmasına karşın işkence suçu yerine kasten yaralama suçundan ceza tatbik edildiğini, üstelik HAGB kararı verilmesinin yaptırımı caydırıcı olmaktan uzaklaştırdığını belirterek eziyet yasağı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.

26. Bakanlık görüşünde, olayla ilgili yapılan soruşturma ve kovuşturma süreci özetlenerek Anayasa Mahkemesinin içtihadına yer verilmiştir.

27. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

2. Değerlendirme

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların adil yargılanma hakkını ilgilendiren şikâyetleri, eziyet yasağının usul yükümlülüğü kapsamında kaldığından adil yargılanma hakkı bakımından ayrıca inceleme yapılmamıştır.

a. Başvurucular K.Ö. ve A.Ö. Bakımından

29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesine göre Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması için başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamusal eylem veya işlemden başvurucunun kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması gerekir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, §§ 42-45).

30. Başvuru konusu olayda başvurucular K.Ö. ve A.Ö.ye karşı doğrudan işlenen bir fiil söz konusu değildir. Başvuru konusu olaydan kişisel olarak doğrudan nasıl etkilendiklerini açık biçimde ortaya koyamamaları, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan hakların devredilmesinin mümkün olmaması nedeniyle başvurucuların mağdur statülerinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Başvurucu D.Ö. Bakımından

i. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan eziyet yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Esas Yönünden

 (1) Genel İlkeler

33. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen işkence, eziyet ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulma yasağı mutlak bir nitelik taşımakta olup bu kapsamda öncelikle kamusal yetkiyle güç kullanan görevlilerin hiçbir şekilde kişilerin beden ve ruh bütünlüğüne zarar vermemelerini gerektirir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).

34. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (Sözleşme) kötü muamele, kişi üzerindeki etkisi gözetilerek derecelendirilmiş ve farklı kavramlarla ifade edilmiştir. Bir kötü muameleyi işkence, eziyet veya insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele olarak nitelendirebilmek için aralarındaki farklılığın ortaya konması gerekir. Bununla birlikte anılan kavramların 5237 sayılı Kanun’da düzenlenen işkence, eziyet, yaralama ve hakaret suçlarından daha geniş ve farklı bir anlam taşıdığı belirtilmelidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 84).

35. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında geçen bu kavramlar arasında nitelik değil yoğunluk farkının bulunduğu görülmektedir. Buna göre anayasal düzenleme kapsamında kişinin maddi ve manevi varlığına en fazla zarar veren muamele işkencedir. Muamelenin ağırlığının yanı sıra İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 1. maddesinde işkencenin özellikle bilgi almak, cezalandırmak veya yıldırmak amacıyla ya da ayrımcı bir nedenle yapıldığı belirtilmiştir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 85).

36. İşkence seviyesine varmayan fakat yine de önceden tasarlanmış, belirli bir süre devam eden, yaralanmaya, yoğun maddi veya manevi ızdıraba sebep olan insanlık dışı muameleler eziyet olarak tanımlanabilir. Bu hâllerde duyulan acı, meşru bir muamele ya da cezada kaçınılmaz olarak bulunan acının ötesine geçmelidir. İşkenceden farklı olarak eziyette, ızdırap vermenin belli bir amaç doğrultusunda yapılması şartı aranmaz (Cezmi Demir ve diğerleri, § 88).

37. Devletin kötü muamele yasağı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin ayrıca usule ilişkin yönü bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü, her kötü muamele olayının sorumlularının belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, insan onurunu koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve kamu görevlilerinin veya diğer bireylerin kötü muamele niteliğindeki fiilleri nedeniyle hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).

38. Ceza soruşturmasının amacı, insan onurunu koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamak olmakla birlikte bu yükümlülük, kesin olarak bir sonuç elde etmeyi değil uygun araçları kullanmayı gerektirir. Diğer yandan Anayasa'nın 17. maddesi başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete, tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).

39. Ceza soruşturmasının etkili olması için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek kötü muamele iddiasını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir. Yetkililer şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmeli, bir şikâyet olmasa bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açmalıdır(Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 114, 116).

40. Kamu görevlileri tarafından yapıldığı iddia edilen kötü muameleler hakkında yürütülen soruşturmaların etkili olması için soruşturmadan sorumlu olan, inceleme ve tetkikleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olması gerekir. Soruşturma makamlarının sadece hiyerarşik ve kurumsal bağımsızlığı yeterli olmayıp aynı zamanda soruşturmanın da fiilen bağımsız olarak yürütülmesi gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 117)

41. Her olayın kendine özgü şartlarında değerlendirmesinin yapılması koşuluyla yaşamı tehlikeye soktuğu açık olan eylemler ile maddi ve manevi varlığa yönelik ağır saldırıların cezasız kalmaması gerekir. Bir kamu görevlisinin işkence veya kötü muameleyle suçlandığı durumlarda adli sürecin zamanaşımına uğramaması, yargılamanın muameleyle orantısız bir cezayla sonuçlanmaması ve verilen cezanın yerine getirilmesi büyük önem taşımaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 112, 121).

42. Kötü muameleye ilişkin bir soruşturmanın olabildiğince süratle ve özenle yürütülmesi gerekir. Bazı durumlarda soruşturmanın ilerlemesine engel olan güçlükler bulunabilir. Ancak böyle bir durumda dahi yetkililerin süratle hareket etmeleri; olayın aydınlatılabilmesi, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından büyük öneme sahiptir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 119).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

43. Mahkemenin kabulüne göre Mersin Emniyet Müdürlüğü ihtiyaç sahibi çocukların internet ve bilgisayar ihtiyacının karşılanması, ödevlerinin görevli eşliğinde yapılması, çocuklarla polis arasında ilişkinin tesisi amacıyla toplum destekli bir uygulama başlatmıştır. Sekiz yaşındaki başvurucu D.Ö. de bu uygulama kapsamında Siteler Polis Merkezine gidip gelmektedir. 11/9/2013 tarihinde Polis Merkezi yakınlarında başvurucu D.Ö.nün bir başka çocukla kavga ettiğini gören polis memuru O.D. çocukları ayırmış; D.Ö.nün kendisine küfretmesine öfkelenen O.D. başvurucuyu önce ekip aracında, daha sonra karakolda darbetmiştir. O.D. ekip aracında başvurucunun kafasını demir korkuluklara vurmuş, Polis Merkezinin mutfağında da tokat ve çaydanlıkla darbetmiştir. Olayı görenlerin çocuğun annesine haber vermesi üzerine anne Polis Merkezine gelmiştir. O gece kusma ve ateş şikâyetiyle evinde sabahlayan başvurucuyu ertesi gün annesi Mersin Çocuk Hastalıkları Hastanesine götürmüş, başvurucu bir hafta hastanede yatarak tedavi gördükten sonra 20/9/2013 tarihinde taburcu edilmiştir.

44. Adli tıp raporuna göre ruh sağlığı bozulan başvurucunun yaraları basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek niteliktedir. Mahkemece eylemin sistematik olmaması, sokakta gerçekleşmesi de dikkate alınarak işkence suçunun unsurları gerçekleşmediğinden sanık O.D.nin kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir. Diğer sanıkların ise kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçundan cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Sanıkların daha önceden kasıtlı suçlardan mahkûm edilmemesi de nazara alınarak HAGB kararı verilmiştir.

45. Olayın meydana geldiği ilk anda durumu amirlerine ve savcıya bildirmeyen üç polis memurunun kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir. Başvurucuların olaydan bir gün sonra yaptıkları müracaat üzerine tutanak düzenlenerek kolluk tarafından soruşturma başlatılmış, savcının talimatı üzerine mağdur çocuğun ebeveyninin ifadeleri ve adli muayene raporları alınarak ikmal edilen evrak fezlekeye rapten Mersin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. Olayı adli ve idari amirlerine bildirmeyen polislerin bu tutumunun soruşturmayı geciktirmemesi ve delillerin kaybolmasına sebebiyet vermemesi, mağdurun anne ve babasının ertesi gün yaptıkları şikâyetin karakol tarafından hemen işleme konulması dikkate alındığında resen ve derhâl soruşturma başlatılması ilkesi açısından bir sorun bulunmamaktadır.

46. Başvurucu; soruşturmanın polis tarafından yapılmasının bağımsız ve tarafsız soruşturma ilkesini zedelediğini, MOBESE kayıtlarının silinmesinin de bu durumu ortaya koyduğunu öne sürmüştür. Müştekilerin şikâyet dilekçesi üzerine karakolda ifadeleri alınmış, tanık ve sanıklar ise bizzat Cumhuriyet savcısı tarafından dinlenmiştir. Cumhuriyet savcısı karakolda keşif yapmış, kamera kayıtları ve olayın gerçekleştiği yerlerde gözlemde bulunmuş, daha sonra kayıtlarla ilgili bilirkişi raporu aldırmıştır. Cumhuriyet savcısının faillerin kimliğini tespit etmek, kamera kayıtlarını ve diğer delilleri toplamak için polislerin bağlı olduğu karakolla yazışma yapmasının soruşturmanın bağımsızlığını ilgilendiren bir yönü bulunmamaktadır. Kaldı ki 5271 sayılı Kanun'un 161. maddesinin verdiği yetkiye istinaden Cumhuriyet savcısının kolluğa soruşturma işlemlerini yaptırması mümkündür.

47. Başvurucu; kamera görüntülerinin gerektiği gibi incelenmediğini, görüntülere müdahale olup olmadığının tespit edilmediğini, bu yüzden soruşturmanın etkisiz yürütüldüğünü öne sürmüştür. Başsavcılık kamera kayıtlarının elde edilmesi için olayın en başından itibaren gerekli yazışmaları yapmış; bununla da yetinmeyerek bizzat olay yerinde keşif icra etmiştir. Mahkeme, kayıtlar üzerinde tahrifat yapıldığı iddiasını ciddiye alarak elektronik ve haberleşme mühendisi bilirkişilere inceleme yaptırmıştır. Yapılan inceleme sonucunda kayıtlarda herhangi bir tahrifat izine rastlanmadığı sonucuna varılmıştır.

48. Başvurucu, kendisini darbeden şüphelinin tutuksuz olarak yargılanmasının tanıkların tarafsız beyanda bulunmalarına mâni olduğunu öne sürmüştür. Kötü muamele soruşturmalarında faillerin tutuklanmalarını zorunlu kılan bir düzenleme bulunmadığı gibi tutuksuz yargılamanın tanık beyanlarına tesir ettiği iddiasını varsayımdan öteye taşıyan bir olgu ortaya konulmamıştır. Ceza yargılamasındaki koruma tedbirlerinden olan tutuklamanın etkili soruşturma yükümlülüğüyle doğrudan bir irtibatı bulunmamaktadır.

49. Başvurucunun son iddiası, eylemin işkence yerine kasten yaralama suçu olarak vasıflandırılarak HAGB kararı verilmesinin kötü muameleye karşı etkisiz bir yaptırım olduğudur.

50. Adli muayene raporlarında başvurucunun vücudunun birçok yerinden basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek şekilde yaralanmış olması, fiziksel istismar olayına bağlı olarak kronik travma sonrası stres bozukluğu gelişerek ruh sağlığının bozulması, mağdurun olay anında küçük yaşta olması, hastanede yedi gün yatarak tedavi görmesi, eylemin halkın can ve mal güvenliğini koruma yükümlülüğü bulunan polis memuru tarafından işlenmesi dikkate alındığında muamele, eziyet yasağı kapsamında değerlendirilmiştir. Bu tespite göre derece mahkemesince hükmolunan müeyyidenin orantılı olup olmadığı ele alınmalıdır.

51. Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtildiği gibi cezai yaptırımlara ilişkin düzenlemelerde düzenlemelerin -önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olarak- ölçülü, adil ve orantılı olması gerekir (AYM, E.2010/104, K.2011/180, 29/12/2011). Orantılılık ilkesi, mağdurun korunması ile failin cezalandırılması arasında makul bir ilişki olmasını gerektirir. Diğer bir ifadeyle hak yoksunluğu getiren düzenlemelerde hukuka aykırı eylem ile yaptırım arasında adalet ve hakkaniyet ilkelerine uygunluk bulunmalıdır. Ayrıca yaptırımlarda güdülen asıl gaye, işlediği suçtan dolayı kişinin ıslah olmasını sağlayıp tekrar topluma kazandırmaktır. 5237 sayılı Kanun'un 3. maddesine göre suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunması gerekir (Tahir Canan, § 36).

52. Başvurucu, işkence yerine kasten yaralama suçundan hüküm kurulmasından şikâyetçi olmuştur. Kötü muamele iddialarında ceza hukuku sorumluluğunun Anayasa ve uluslararası hukuk sorumluluğundan ayrı tutulması gerekir. Anayasa Mahkemesinin yetkisi, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu buna ek protokoller kapsamında bulunanlarla sınırlıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 96). Dolayısıyla insan hakları bağlamında kötü muamele oluşturduğu kabul edilen eylemin ceza hukukunda hangi suçu oluşturduğu Anayasa Mahkemesinin doğrudan ilgi alanına girmemektedir.

53. Cezasızlık, işlenen bir suçun somut olarak cezasız kalmasını ifade etmektedir. Cezasızlık; işkence ve kötü muamele fiillerine yönelik olarak sorumluların adalet önüne çıkarılmaması, işledikleri suçla orantılı bir biçimde cezalandırılmaması veya mahkûm edildikleri cezanın infazının sağlanmaması şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Cezasızlığın önlenmesi durumunda bir yandan mağdurlar açısından gerekli giderim sağlanırken bir yandan yeni ihlallerin gerçekleşmesini engelleyecek caydırıcı bir etki ortaya çıkması mümkün olacaktır (S.D. B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 100, 101).

54. İşlenen suç ile verilen cezalar arasında orantısızlık olması ya da hiç ceza verilmemesi durumunda bu tür eylemlerin önlenmesini sağlayabilecek caydırıcı bir etki ortaya koymaktan oldukça uzak kalınmakta, kişilerin fiziksel ve ruhsal bütünlüklerinin idari ve yasal mevzuat aracılığıyla korunması hususundaki pozitif yükümlülüğün yerine getirilememesi sonucu doğmaktadır (S.D. § 102).

55. Başvuruya konu olayda, devletin negatif yükümlülüğüne aykırı eylemler nedeniyle yürütülen yargılama sonucunda sanık hakkında HAGB'ye karar verilmiştir. Maruz kaldığı kötü muamele nedeniyle başvurucu açısından giderim sağlanabilecek caydırıcı bir yaptırıma hükmedilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda başvurucunun mağdur sıfatının ortadan kalktığından bahsedilemeyecektir.

56. İlk derece mahkemesinin kötü muamele faili O.D. hakkında hapis cezasına ilişkin HAGB kararı sonucunda deneme süresi içinde suç işlememesi hâlinde bu ceza vaki olmamış sayılarak adli ve memuriyet siciline yansımayacaktır. Verilen bu karar cezanın infazının ertelenmesinden daha güçlü bir etkiye sahiptir ve sanığın cezadan muaf tutulması ile sonuçlanmaktadır. Ulaşılan bu sonucun bu tür olaylara karışan kamu görevlilerine hoşgörü ile yaklaşıldığı izlenimini uyandırdığı ve bu tür fillere eğilimi olan görevlileri cesaretlendirebileceği gibi bireylerin bu kapsamda devlete ve adalet mekanizmalarına olan güvenlerini de zedeleyebileceği açıktır.

57. Buna göre somut olayda sanık O.D. hakkında HAGB kararı verilmesinin eziyet yasağının maddi ve usul boyutunu ihlal ettiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

58. 6216 sayılıKanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

59. Başvurucu, ihlalin tespiti ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

60. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

61. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

62. Başvuruda, polis memuru O.D.nin küçük yaştaki başvurucuyu darbetmesinden ötürü yapılan yargılama sonucunda HAGBkararı verilmesi nedeniyle eziyet yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. İhlalin Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi kararından (E.2014/205, K.2018/361) kaynaklandığı anlaşılmıştır.

63. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiğimahkemece yapılması gereken iş yenidenyargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

64. Öte yandan somut olayda eziyet yasağının ihlal edildiğinin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için eziyet yasağının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.,

65. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.794,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliklerinin GİZLİ TUTULMASINA,

B. 1. Başvurucular K.Ö. ve A.Ö.nün eziyet yasağının ihlal edildiği iddiasının kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Başvurucu D.Ö.nün eziyet yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan eziyet yasağının maddi ve usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin eziyet yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/205, K.2018/361) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucu D.Ö.ye net 100.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

F. 294,70 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.794,70 TL yargılama giderinin başvurucu D.Ö.ye ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/7/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(A.Ö. ve diğerleri [2.B.], B. No: 2018/37198, 27/7/2022, § …)
   
Başvuru Adı A.Ö. VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2018/37198
Başvuru Tarihi 7/12/2018
Karar Tarihi 27/7/2022
Resmi Gazete Tarihi 9/11/2022 - 32008

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kolluğun yaralaması olayında açılan kamu davasında soruşturmanın etkisiz yürütülmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi nedeniyle eziyet yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Üçüncü kişiler arası eylemler - Usul yükümlülüğü Kişi Bakımından Yetkisizlik
İhlal Manevi tazminat, Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 94
86
279
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 161
231
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi