TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YUNUS YILDIRIM VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/35325)
|
|
Karar Tarihi: 12/7/2023
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Kübra ÇİFTÇİ
|
Başvurucular
|
:
|
Yunus YILDIRIM ve diğerleri (bkz. ekli tablonun (B) sütunu)
|
Vekilleri
|
:
|
bkz. Ekli tablonun (C) sütunu
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, 2005-2010 yıllarında yapılan yabancı dil sınavlarında alınan puanları şüpheli bulunarak sınav sonuçları geçersiz sayılan başvurucuların eğitim haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucular, 2005-2010 yıllarında yapılan bazı yabancı dil sınavlarına katılmış ve sınav puanlarını [bazı başvurucular için Üniversiteler Arası Kurul Yabancı Dil Sınavı (ÜDS), bazı başvurucular için ise Kamu Personeli Yabancı Dil Tespit Sınavı (KPDS)] kullanarak doktora programlarına ya da doçentliğe kabul edilmiş; bu kapsamda aldıkları eğitimleri tamamladıktan sonra doktor ya da doçent unvanına sahip olmuştur. Başvurucular, başvuruya konu olayların meydana geldiği tarihlerde farklı üniversitelerde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
3. 2017 yılında Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca ve başvurucuların görev yaptıkları üniversite rektörlüklerince başvurucuların da aralarında bulunduğu bazı akademik personelin yabancı dil sınav sonuçlarında anormallikler saptandığından bahisle, konu hakkında inceleme yapılması talep edilmiş; bunun üzerine Ölçme Seçme Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından inceleme başlatılmıştır.
4. ÖSYM İhbar Değerlendirme Komisyonunca yapılan incelemelerde her bir başvurucu açısından aday değerlendirme raporu düzenlenmiştir. Bu raporlarda genel olarak başvurucuların önceki yıllarda aldıkları sınav puanları, şüpheli olduğu iddia edilen sınav puanı ile karşılaştırılmış, aradaki puan artışının hayatın olağan akışına uygun olmadığı değerlendirmesinde bulunulmuştur. Ayrıca başvuruculardan Yunus Yıldırım hakkında söz konusu değerlendirmeye ek olarak başvurucunun sınavda aldığı puanın hile ile alındığı yolunda H.S.G. adlı kişi tarafından ihbarda bulunulduğu ve başvurucu ile %98 oranında aynı cevap desenine sahip B.Ö. adlı başka bir adaya ulaşıldığı bilgilerine yer verilmiştir. Sonuç olarak söz konusu raporlarda, olağan dışı durum tespiti nedeniyle başvurucuların eş değer sınava çağrılmaları gerektiği yolunda kanaat belirtilmiştir.
5. Bahsi geçen raporlardaki değerlendirmelerden hareketle ÖSYM Yönetim Kurulunca başvurucuların eş değer sınava çağrılmalarına karar verilmiştir. Söz konusu kararın ilgili kısmı şöyledir:
“...İhbar Değerlendirme Komisyonunca hazırlanan komisyon raporu görüşülerek, İhbar Değerlendirme Komisyonu tarafından yapılan inceleme, araştırma ve analizler neticesinde Yönetim Kuruluna arz edilen ve ekte sunulan aday bazlı değerlendirme raporlarında olağandışı bulgu tespit edilen ve eşdeğer sınava çağrılması önerilen aşağıda bilgileri verilen 21 kişinin 6114 sayılı Kanun'un 9 maddesi (6) inci fıkrası hükümleri uyarınca eşdeğer sınava çağrılmasına, 2018 Nisan, Mayıs veya Haziran aylarında yapılacak herhangi bir e-YDS sınavına veya Nisan ayında yapılacak 2018 YDS İlkbahar Dönemi sınavına eşdeğer sınav hükmünde olmak üzere ücretsiz olarak sınava alınmalarına ve adayların 'YDS İlkbahar, Dönemi sınavını tercih etmeleri halinde tercih etmiş oldukları sınav merkezlerinde sınava girmelerine, bu işlemlerin Sınav Hizmetleri Daire Başkanlığınca diğer daire başkanlıkları ile koordineli olarak yapılmasına, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosuna ve ilgili adaylara bilgi verilmesine oy birliği ile karar verilmiştir..."
6. Başvurucular, ÖSYM Başkanlığı Sınav Hizmetleri Daire Başkanlığınca düzenlenen yazılarla eş değer sınava çağrılmıştır. Yazıların ilgili kısmı şöyledir:
"...Sınava katılım sağlamadığınız takdirde, [17/2/2011 tarih ve] 6114 sayılı [Ölçme, Seçme Ve Yerleştirme Merkezi Hizmetleri Hakkında] Kanun'un 9. maddesi 8. fıkrasına göre olağan dışı olarak değerlendirilen sınavınız ve söz konusu sınav kapsamında elde ettiğiniz tüm haklar geçersiz sayılacaktır."
7. Söz konusu çağrı yazılarının tebliğ edilmesi üzerine başvuruculardan Yunus Yıldırım, S.Y. ve Nurullah Kıratlı, eş değer sınava çağırma işlemlerinin iptali istemiyle dava açmıştır. Başvurucular dava dilekçelerinde özetle, şüpheli olduğu ileri sürülen sınava girmelerinin ardından çok uzun bir süre geçtiğini, bu kadar uzunca bir aradan sonra yabancı dil sınav bilgilerinin ölçülmesinin anlamlı olmayacağını, başvuruya konu sınavlarda herhangi bir usulsüzlük yapmadıklarını, ayrıca girdikleri sınavlarda olağan dışı bir durum olduğunun somut verilerle ortaya konulamadığını ifade etmiştir. ÖSYM söz konusu davalara verdiği cevap dilekçelerinde, başvurucular hakkında İhbar Değerlendirme Komisyonunca hazırlanan aday değerlendirme raporundaki tespitleri tekrar etmiştir.
A. Başvurucu Yunus Yıldırım ile ilgili Süreç
8. Başvurucu Yunus Yıldırım tarafından açılan davada idare mahkemesi, başvurucunun eş değer sınava çağrılmasına ilişkin işlemin iptaline karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir:
"...dava konusu işlemin herhangi bir somut bilgi ya da tespite dayanmadığı, ihbar niteliğindeki bir dilekçe üzerine aynı sınava giren ve 85 puan alan bir başka kişiden hareketle %98 oranında aynı cevap desenine sahip olduğundan bahisle sınavın geçersiz sayıldığı, davacının ilgili kişiyle yakın ya da yan yana oturduklarına dair bir video kaydı, bilgi veya belge de sunulamadığı dikkate alındığında, sadece varsayımdan hareketle dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır..."
9. Bahsi geçen kararının idare tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay ilgili dairesi, anılan mahkeme kararını kaldırmış, davanın kesin olarak reddine karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir:
"...gerek davacı ve [B.Ö.]ün 2007 ÜDS Ekim Dönemi sınavına ilişkin vermiş oldukları yanıtlardan, doğru ve yanlış cevaplardaki birleşme oranının yüksekliği gerekse davacının daha önceden girmiş olduğu 2006 ÜDS Ekim ile 2007 ÜDS Mart Dönemine ilişkin sınavlardan aldığı 63.750 puan ile 2007 ÜDS Ekim Dönemi'nde almış olduğu 82.500 puan arasındaki %30 oranında puan artış farkının hayatın olağan akışına uygun düşmediği, davalı idare nezdinde de bu durumun davacının eşdeğer sınava çağırılabilmesi için olağandışı bulgu olarak değerlendirilebilmesine olanak sağlayacağı anlaşıldığından, bu doğrultuda 6114 sayılı Kanun'un 9/8. maddesi uyarınca davalı idareye tanınan takdir yetkisinin somut olayda kamu yararına uygun kullanıldığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Buna göre, davacının eşdeğer sınava çağırılmasına ilişkin tesis edilen işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık; varsayımdan hareketle dava konusu işlemin tesis edildiği yolunda karar veren İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir..."
10. Başvurucu Yunus Yıldırım, söz konusu yargılama sürecini (eş değer sınava çağrılma) 2018/35325 numaralı bireysel başvuruya konu etmiştir. 2018/35325 numaralı başvurunun inceleme süreci devam ederken başvurucu ÖSYM tarafından çağrıldığı sınava girmemiş, bu sebeple şüpheli bulunan sınav sonucu geçersiz kabul edilmiştir. Bunun üzerine başvurucunun doçentlik unvanı geri alınmış ve eski kadrosuna (doktor öğretim üyesi) geri atanmıştır. Başvurucu, sınavın geçersiz sayılmasına ilişkin işleme karşı da dava açmış; idare mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir:
"Olayda; davacının eşdeğer sınava çağrılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açmış olduğu davanın kesin olarak reddine ilişkin yargı kararının uygulanması amacıyla çağrıldığı eşdeğer sınavlara katılmadığı anlaşıldığından, 6114 sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun "Sınav güvenliği" başlıklı 9. maddesinin 8. fıkrası hükmünde yer alan çağrıya rağmen eşdeğer sınava katılmayan adayın sınavının geçersiz sayılacağına ilişkin amir hüküm uyarınca davacının 2007 ÜDS Ekim Dönemi sonucunun geçersiz sayılmasına dair dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır..."
11. Bahsi geçen karar başvurucu Yunus Yıldırım tarafından temyiz edilmiş, Danıştay ilgili dairesince onanarak kesinleşmiştir. Başvurucu, anılan yargılama sürecini (sınav sonucunun geçersiz sayılması), 2022/3244 numaralı bireysel başvuruya konu etmektedir.
B. Başvurucu S.Y. ile ilgili Süreç
12. Başvurucu S.Y. tarafından açılan davada idare mahkemesi, başvurucunun eş değer sınava çağrılmasına ilişkin işlemin iptaline karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir:
" ...bakılan uyuşmazlıkta 2005 yılı ÜDS Sonbahar Dönemi için davacının sınav sorularını önceden ele geçirdiği veyahutta kopya çektiği ya da sınavın tümü ile ilgili soruların önceden alındığı, toplu olarak kopya çekildiği vs. gibi herhangi bir durumun bu sınav bakımından mevcut olmamasına rağmen sadece davacının daha önceden girdiği sınavlarda aldığı notlar kıyaslanarak davaya konu işlemin tesis edildiği, bu şekilde yapılan bir değerlendirme sonucu 6114 sayılı Kanunun 9/8. maddesinde tanınan yetkinin kullanılmasının hukuk devleti ve hukuki güvenlik ilkesini ihlal edeceği anlaşıldığından, uyuşmazlığa konu eşdeğer sınava çağırma işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır..."
13. Bahsi geçen kararının idare tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay ilgili dairesi, anılan mahkeme kararını kaldırmış, davanın kesin olarak reddine karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir:
"Davacının başarı düzeyi, sınavların genel ortalama puanlarıyla mukayese edildiğinde ise; davacının 24 puan aldığı ilk sınavda, genel ortalama puanının 57,59 puan olduğu; 70 puan aldığı ikinci sınavda ise, genel ortalama puanının 42,22 olduğu görülmektedir.
Sınavlardaki genel ortalama puanları, gerek sınavların yurt çapında uygulanması, gerekse adayların genel başarı düzeylerini yansıtması açısından, katılım sağlanılan sınavlardaki kişisel başarı oranının değerlendirilmesinde önemli bir faktör olup; idareye yasayla getirilen takdir yetkisinin amacına uygun kullanılıp kullanılmadığının yargı mercilerince denetimi noktasında da idari işlemin dayandırıldığı maddi ve hukuki olayların işlemin tesis edilmesini gerektirecek düzeyde olup olmadığının araştırılması açısından da önemli bir kriterdir.
Buna göre, 2005 yılı Sonbahar Dönemi ÜDS sınavına göre adayların nispeten daha yüksek genel ortalama puanına sahip bulundukları 2005 İlkbahar Dönemi KPDS sınavında, davacının genel ortalama puanının altında kaldığı; bunun yanı sıra adayların daha düşük genel ortalama puanına sahip bulundukları 2005 yılı İlkbahar Dönemi ÜDS sınavında ise, 7 aylık bir zaman diliminde davacının kişisel başarı oranını genel ortalama puanının oldukça üstüne taşıdığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının 2005 İlkbahar Dönemi KPDS sınavından bir dönem sonra katılım sağladığı 2005 Sonbahar ÜDS sınavında, sınavların genel ortalama puanları karşısında göstermiş olduğu başarı artışının, davalı idareye Yasayla verilen takdir yetkisi çerçevesinde olağan dışı bulgu olarak kabul edilebileceği açık olup; davalı idareye tanınan takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanıldığı sonucuna varılmaktadır..."
14. Başvurucu S.Y., çağrıldığı eş değer sınava girip girmediğine dair sonrasında bir bilgi sunmamıştır.
C. Başvurucu Nurullah Kıratlı ile ilgili Süreç
15. Başvurucu Nurullah Kıratlı tarafından açılan davada ise idare mahkemesi, başvurucunun eş değer sınava çağrılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada davanın reddine karar vermiştir. Bahsi geçen kararın başvurucu tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay ilgili dairesince anılan mahkeme kararı onanarak kesinleşmiştir. Başvurucu anılan yargılamayı, 2019/372 numaralı bireysel başvuruya konu etmiştir. Söz konusu başvurunun inceleme süreci devam ederken başvurucu ÖSYM tarafından çağrıldığı eş değer sınava girmiş ve sıfır (0) puan almıştır. Bunun üzerine başvurucunun şüpheli olduğu iddia edilen sınav sonucu geçersiz sayılmıştır. Başvurucunun söz konusu sınav sonucunu kullanarak aldığı doçentlik unvanı iptal edilmiş ve başvurucu eski kadrosuna (doktor öğretim üyesi) geri atanmıştır. Başvurucu, sınavın geçersiz sayılmasına ilişkin işleme karşı da dava açmış; idare mahkemesi davanın reddine karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir:
"...Uyuşmazlıkta, yukarıda yer alan yasal düzenleme gereği sınavlardan sonra incelenen sınav belgelerinde, elektronik kayıtlarda veya yapılan analizlerde olağan dışı bulgulara rastlanması halinde adayların Yönetim Kurulu kararıyla eşdeğer sınava çağrılabileceği, yukarıda açıklandığı üzere de davacının eşdeğer sınava çağrılmasına ilişkin işleme karşı açılan davanın reddedildiği ve bu kararın kesinleştiği, buna göre davacının eşdeğer sınava çağrılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, yukarıda anılan mevzuat uyarınca gelinen aşama itibariyle davacının sınavının geçerli sayılıp sayılmayacağına eşdeğer sınav sonuçlarına bakılarak Yönetim Kurulu tarafından karar verileceği, davacının eşdeğer sınava girip 0 puan aldığı hususu göz önünde bulundurulduğunda, davalı idare tarafından olağan dışı bulgu olarak takdir edilen hususun eş değer düşük sınav sonucu ile desteklendiği dikkate alındığında, tesis edilen sınav sonucunun geçersiz sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmamıştır..."
16. Bahsi geçen karar başvurucu Nurullah Kıratlı tarafından temyiz edilmiş, Danıştay ilgili dairesince onanarak kesinleşmiştir. Başvurucu mevcut 2022/4414 numaralı bireysel başvuruda, sınav sonucunun geçersiz sayılmasına ilişkin yargılama sürecinin bireysel başvuruya konu etmektedir.
17. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun eş değer sınava çağrılmaya ilişkin yargılama sürecinin bireysel başvuruya konu ettiği Nurullah Kıratlı başvurusunda, başvurucunun eş değer sınava çağrılma gerekçesinin, daha önce girdiği sınavların ortalamasının düşük olması ve son iki sınavı arasındaki puan farkı olduğunu, bu tespitler dışında başkaca bir tespit olmadığını, ayrıca bu tespitlerin kanun tarafından aranan olağan dışı bulgu kriterini karşılamaya yeterli olup olmadığının da mahkemelerce tartışılmadığını belirtmiştir. Dolayısıyla başvurucunun eş değer sınava çağrılması sureti ile eğitim hakkına yapılan müdahalenin, idarece ve yargılama makamlarınca, zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmış ve başvurucunun eğitim hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir (ayrıntılı değerlendirmeler için bkz. Nurullah Kıratlı, B. No: 2019/372, 3/5/2023, §§ 31-36).
D. Başvurucular Deniz Köktan ve Pelin Avşar Karabaş ile İlgili Süreçler
18. Başvuruculardan Deniz Köktan ve Pelin Avşar Karabaş, eş değer sınava çağrılma işlemlerine karşı dava açıp açmadıklarına dair bilgi sunmamıştır. Adı geçen başvurucular çağrıldıkları sınavlara girmiş, bu sınavlardan düşük puan almaları üzerine başvurucuların şüpheli bulunan sınavları geçersiz sayılmıştır. Sınavlarının geçersiz sayılmasına ilişkin işlemlere karşı dava açmışlardır.
19. Başvurucu Deniz Köktan tarafından açılan davada idare mahkemesi, başvurucunun sınav sonucunun geçersiz sayılmasına ilişkin işlemin iptaline karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir;
"Dosya kapsamında sunulan deliller ve taraf iddialarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının ÜDS sınavına yüksek lisans ve doktora programlarına katılabilmesi için getirilmiş bir ön şart olduğu için girdiği, yabancı dilin davacının asıl uzmanlık alanı ile ilgili olmadığı, dolayısıyla sınava girdikten sonra bir daha yabancı dille ilgili bir çalışma yapmaya devam etmemesi ve aradan 8 yıl gibi bir süre geçtikten sonra hazırlık yapmadan girdiği eşdeğer sınavda puanının düşmesinin hayatın olağan akışına aykırı olmadığı, kendi uzmanlık alanında yapılmış bir sınav olsaydı aşırı puan düşüklüğünün aleyhe yorumlanmasının makul kabul edilmesi gerektiği, diğer yandan, Mahkememizin 30.07.2021 tarihli ara kararı ile davalı idareden dava konusu işlem sebebiyle davacı hakkında yürütülen bir ceza soruşturması yahut ceza kovuşturmasının bulunup bulunmadığının sorulduğu, davalı idare tarafından verilen cevapta, davacı hakkında başlatılan yahut devam eden herhangi bir soruşturma ya da kovuşturmanın bulunmadığının bildirildiği, buradan hareketle, davalı idarenin davacının ani not yükselişini şüpheli değerlendirerek eşdeğer sınav yapma hususunda takdir yetkisi olduğu kabul edilse bile, söz konusu ani not yükselişinin kopya, başka birini kendi yerine sınava sokma vb. hileli davranışlar eseri olup olmadığını araştırma yükümlülüğünün de davalı idarede olduğu, ancak davalı idare tarafından bu yönde bir girişimde bulunulmadığı, bunun yerine davacının kendi uzmanlık alanı olmayan bir alanda, 8 yıl gibi uzun bir süreden sonra yeniden girdiği sınavdan düşük puan almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesiyle, doktorasını tamamlayan ve uzun yıllardır öğretim görevlisi olarak görev yapan davacının 2010 yılında girdiği ÜDS sınavının geçersiz sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir..."
20. Bahsi geçen kararın idare tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay ilgili dairesi, anılan mahkeme kararını kaldırmış, davanın kesin olarak reddine karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir:
"...Bu durumda, eşdeğer sınavdan 20,00 puan alan davacının, olağan dışı bulunan sınav sonucu dışında diğer sınav sonuçlarının ortalamasının da altında bir puan aldığı anlaşılmakta olup 6114 sayılı Kanunun 9/8. maddesinde belirtilen olağandışılık bulgusunu ortadan kaldırmaya yeter bir puan alamadığı görüldüğünden, dava konusu işlemde hukuka, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık görülmemiştir..."
21. Başvurucu Pelin Avşar Karabaş tarafından sınav sonucunun geçersiz sayılmasına ilişkin işlemin iptali talebiyle açılan davada ise idare mahkemesi, davanın reddine karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir:
"...bu kapsamda eş değer sınava katılan davacının eş değer sınav sonucu ile daha önce girmiş olduğu ve şüpheli bulunan sınav sonuçları arasında büyük fark olduğu, davacının sınavları arasında bu kadar fark olmasının hayatın doğal akışına uygun olmadığından bahisle, davacının 2006 ÜDS Mart Dönemi sınav sonucunun geçersiz sayılmasına ilişkin olarak tesis edilen Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi Yönetim Kurulu'nun 25.05.2021 tarih ve 2021/15.15 sayılı işleminin; Kanuni düzenleme ile getirilen takdir yetkisi çerçevesinde; idareye tanınan takdir yetkisinin kullanımı açısından kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğu anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır..."
22. Bahsi geçen karar, başvurucu Pelin Avşar Karabaş tarafından temyiz edilmiş, Danıştay ilgili dairesince onanarak kesinleşmiştir. Söz konusu sınavının geçersiz sayılması nedeniyle başvurucunun, doktor, doçent ve profesör unvanları geri alınmıştır. Başvurucu ayrıca unvanlarının geri alınması nedeniyle kamu görevinden çıkarıldığını belirtmiştir.
23. Başvuruculardan Deniz Köktan 2022/34206 numaralı bireysel başvuruda, Pelin Avşar Karabaş ise 2022/67476 numaralı bireysel başvuruda sınav sonuçlarının geçersiz sayılmasına ilişkin yargılama süreçlerini bireysel başvuruya konu etmektedir.
24. Başvurular, süresi içinde yapılmıştır.
25. Aralarında konu yönünden irtibat bulunan 2022/4414, 2022/34206, 2022/67476 ve 2020/17701 numaralı başvurular ile arasında hem konu hem de kişi yönünden irtibat bulunan 2022/3244 numaralı bireysel başvurunun 2018/35325 numaralı başvuru ile birleştirilmesine ve başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
26. Eş değer sınava çağrılmalarına ilişkin yargısal süreçleri bireysel başvuruya konu eden başvurucular; özetle idarenin söz konusu sınavlarla herhangi bir somut tespite dayanmadan kendilerini eş değer sınava çağırdığını, eş değer sınava çağırmanın unvan iptaline kadar giden ağır sonuçlarının olduğunu, bu şekilde ağır sonuçları olan bir tedbirin ancak ciddi ve somut delillere dayanan bir şüphe nedeniyle uygulanabileceğini iddia etmektedir. Ayrıca söz konusu sınav puanlarını çalışarak aldıklarını, sınav sonuçlarında bir şüphe bulunmadığını ileri sürmüşlerdir. Çağrıldığı eş değer sınava girmeme (Sadece başvuruculardan Yunus Yıldırım hastalık mazereti nedeniyle sınava girmediğini belirtmiştir.) ya da girdiği eş değer sınavdan düşük puan alma nedenleriyle sınav sonucu geçersiz sayılan başvurucular ise özetle, söz konusu sınav puanlarını çalışarak aldıklarını, ancak sınavların üzerinden çok uzun bir zaman geçtiği için yüksek puan alamamalarının doğal bir sonuç olduğunu, unvanlarının geri alınması nedeniyle itibarlarının ve mesleki hayatlarının zarar gördüğünü, akademik hayatlarının on yıl önceye geri döndüğünü belirterek eğitim, adil yargılanma, özel hayata ve aile hayatına saygı, çalışma ve mülkiyet hakları ile hukuki güvenlik ve kazanılmış haklara saygı ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
27. Bakanlık; öncelikle başvurucuların şikayetlerinin Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisinde olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini, Mahkemenin kendisini yetkili görmesi halinde ise söz konusu müdahalelerin kanunilik ve meşru amaç kriterlerini taşıdığını, ayrıca başvurucuların doğrudan sınav sonuçlarının geçersiz sayılmadığını, başvuruculara yeniden sınava girme imkanı verildiğini, bu nedenle müdahalelerin orantılı da olduğunu ileri sürmüştür.
28. Başvuruculardan Yunus Yıldırım Bakanlık görüşüne cevaben, aynı konuya ilişkin olarak Üniversiteler Arası Kurula başvuru yaptığını, yapılan değerlendirme neticesinde şüpheli kabul edilen sınav puanı dışında başka bir sınavdan aldığı puan dikkate alınarak doçent unvanının geri verildiğini ve eski görevine iade edildiğini, ancak şüpheli kabul edilen sınav sonucunun geçersiz sayılması işleminin halen devam ettiğini, bu sınava bağlı birtakım haklardan faydalanamadığını belirterek ihlal iddialarını yinelemiştir.
29. Başvurucular, eş değer sınava çağrılma işlemlerine ve/veya çağrıldıkları sınavlara girmeme ya da bu sınavlarda düşük puan alma gerekçesiyle sınav sonuçlarının geçersiz sayılmasına ilişkin işlemlere karşı dava açmıştır. Dava konusu işlemler, nitelik itibarıyla birbirinden farklı olsa da aralarında zorunlu bir bağ bulunmaktadır. Ayrıca söz konusu davalara ilişkin süreçler, yargısal aşamalarda verilen kararlar yönünden farklılıklar gösterse de bu süreçler sonunda verilen kararlar da sonuçları itibarıyla aynıdır. Bu nedenlerle başvurular bir bütün olarak değerlendirilmiştir.
30. Başvurucular pek çok anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerse de başvurucuların iddialarının özü, doktora ya da doçentlik eğitimine başlamaları için gerekli olan yabancı dil sınavında aldıkları puanların geçersiz sayılmasına ilişkindir. Bu nedenle başvurucuların iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (aynı iddianın eğitim hakkı kapsamında değerlendirildiği karar için bkz. Özcan Bayrak, B. No: 2019/14060, 3/11/2022, § 31).
31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
32. Anayasa'nın 42. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz."
33. Temel hak ve özgürlüklerin nasıl sınırlandırılacağına ilişkin genel bir düzenleme olan Anayasa'nın 13. maddesine göre temel hak ve hürriyetler, sadece Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplerle ve ancak kanunla sınırlanabilir. Aynı zamanda bu sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması gerekir.
34. Anayasa Mahkemesi pek çok kararında temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerektiğini (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007), müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için ise amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerektiğini belirtmiştir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015 § 51).
35. Somut olaya benzer nitelikte olan Özcan Bayrak kararında Anayasa Mahkemesi, başvurucunun eş değer sınava çağrılmasının, doktora diplomasının geçerliliği üzerinde yakın ve makul bir risk oluşturduğu gerekçesiyle, eğitim hakkına yönelik bir müdahale olduğuna karar vermiştir (ayrıntılı açıklamalar için bkz. Özcan Bayrak, §§ 34-38). Bahsi geçen kararda Anayasa Mahkemesi, idarenin başvurucuya gönderdiği çağrıda 17/2/2011 tarihli ve 6114 sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Hizmetleri Hakkında Kanun'un 9. maddesinin sekizinci fıkrası gereğince başvurucunun eş değer sınava katılmaması hâlinde tekrarı istenen sınavın geçersiz sayılacağının hükme bağlandığını belirtmiş ve 6114 sayılı Kanun'un 9. maddesinin (8) numaralı fıkrasının kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varmıştır (Özcan Bayrak, § 41). Yine söz konusu kararda, eş değer sınava çağırma şeklindeki mevcut müdahalenin sınav güvenliğinin sağlanması sureti ile ulusal ölçekte eğitim kalitesinin korunmasına yönelik meşru bir amacının olduğu sonucuna varılmıştır (ayrıntılı açıklamalar için bkz. Özcan Bayrak, §§ 42-44). Söz konusu müdahalenin, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığına yönelik değerlendirmede ise Anayasa Mahkemesi; idarece ve yargılama makamlarınca, söz konusu müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin ortaya konulamadığı gerekçesiyle eğitim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"49. Eldeki uyuşmazlıkta başvurucunun 2005 yılı sonbahar döneminde girdiği ÜDS'den 70 puan alarak bir doktora programına kabul edildiği, öğrenimini tamamlayarak doktora diplomasını aldığı, sonrasında ÖSYM tarafından 2/3/2018 tarihli yazıyla -sınava katılım sağlanmadığı takdirde olağan dışı bulgu gerekçesiyle şüpheli olarak değerlendirilen sınavın ve söz konusu sınav kapsamında elde edilmiş tüm hakların geçersiz sayılacağı belirtilerek- ücretsiz olarak eş değer sınava girmeye davet edildiği görülmektedir.
50. Başvurucu hakkındaki süreç, daha önce çalıştığı Adıyaman Üniversitesi tarafından Başsavcılık Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosuna bir şüpheliler listesi gönderilmesi ile başlamıştır. Listede ismi geçen kişiler hakkında, yabancı dil sınavında şaibe veya usulsüzlük araştırması yapılması talep edilmekte olup listenin hangi delil yahut bulgulara istinaden tanzim edildiği gerek idarenin gerekse mahkemenin gerekçesinden anlaşılamamaktadır. Savcılık, ekli listeyi rapor tanzim edilmesi ve bilgi verilmesi talebiyle ÖSYM'ye göndermiştir.
51. ÖSYM, 6114 sayılı Kanun'un 9. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca adayları, sınavlardan sonra incelenen belgelerinde, elektronik kayıtlarında veya haklarında yapılan analizlerde olağan dışı bulgulara rastlandığı takdirde eş değer sınava çağırabilir (bkz. § 24). Anılan Kanun ile bu yetki ÖSYM'ye tanınmış olup söz konusu işlem olağan dışı bulguların ortaya konulması şartına bağlanmıştır.
52. ÖSYM Yönetim Kurulu 21/2/2018 tarihli kararı ile eşdeğer sınav uygulaması ve değerlendirmesine ilişkin usul ve esaslara dair yapılacak değerlendirme yönünden bir yöntem belirlemiştir (bkz. § 26). İlgili kararda, adayın girdiği aynı kapsamdaki tüm sınavların puan ortalamaları, olağan dışı artışlar, madde güçlüğü ve sınavın ayırt ediciliği gibi veriler çerçevesinde bir analiz yapılacağı belirtilmektedir. Yine aynı kararın (5) numaralı bendinde Olağandışılık Araştırma Komisyonu ve İhbar Değerlendirme Komisyonunun (Komisyon) gerekli görülen hâllerde incelenen sınava ilişkin kapalı döneme intikal eden ve baskı öncesi aşamada iptal edilen soruları da gözönünde bulundurarak adayların soru kitapçıklarını ve cevap anahtarlarını inceleyebileceği belirtilmektedir.
53. Komisyon tarafından yapılan inceleme neticesinde başvurucu hakkında hazırlanan aday değerlendirme raporunda (rapor) başvurucunun katıldığı toplam beş yabancı dil sınavında aldığı puanların, puan ortalamalarının ve katıldığı son iki sınavdaki başarı grafiğinin dikkate alındığı açıkça anlaşılmaktadır (bkz. § 10). Raporda, hangi sebeple madde güçlüğü ve madde ayırt ediciliği yönünde bir değerlendirme yapılmadığı, başvurucunun girdiği sınavların yapıldığı dönemde anılan kriterin uygulanabilmesi için gerekli verinin mevcut olmadığı ifade edilmektedir. İnceleme için belirlenen kriterlerden olan soru kitapçıklarının ve cevap anahtarlarının tetkikinin ise yapılmadığı rapordan anlaşılmakla birlikte bu incelemenin hangi sebeple gerçekleştirilmediği yahut bu incelemeye neden ihtiyaç duyulmadığı konusunda bir açıklamada bulunulmamıştır.
54. Söz konusu incelemenin sınav güvenliğine ilişkin bir işlem olduğu hususunda şüphe bulunmamaktadır. Sınav güvenliğine ilişkin alınacak tedbirlerin devletin yükümlülüğünde olduğu ve bu hususta takdir marjının oldukça geniş olduğu da açıktır. Bununla birlikte devlet, birey nazarında hukuk güvenliği ilkesini zedeleyebilecek işlemlerden kaçınmakla da yükümlüdür. Bu doğrultuda özellikle geriye yönelik olarak yapılacak denetim işlemleri yönünden sınavın denetimine neden olan şüphe, sınavın üstünden geçen süre, denetim sonucu ortaya çıkan olağan dışı bulguların niteliği eğitim hakkına yapılacak müdahalenin zorunlu bir sosyal ihtiyaca karşılık gelip gelmemesi noktasında yapılacak değerlendirme yönünden büyük önem arz etmektedir. Nitekim bireylerle kendilerine düşen yükümlülükleri öngörme ve davranışlarını ayarlama imkânını vermeyen norm ve uygulamaların hukuk güvenliği ilkesini zedeleyeceği açıktır. Hukuksal durumların takdirindeki belirsizlik, temel haklar alanında getirilen güvenceleri işlevsiz kılabilir (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Sara Akgül [GK], B. No: 2015/269, 22/11/2018, § 108).
55. Bu açıklamalar ışığında değerlendirilmesi gereken ilk husus başvurucunun sınavının hangi sebeple incelemeye alındığını bilebilecek durumda olup olmadığına ilişkindir. Bireysel başvuru dosyasının tetkikinden ve başvurucunun açıklamalarından başvurucunun sınavının hangi sebeple incelemeye alındığını bilebilecek durumda olmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu hakkındaki sürecin başvurucunun önceden çalıştığı kurum olan Adıyaman Üniversitesinin ihbarı ile başlamış olduğu açık olmakla birlikte gerek idare tarafından yapılan incelemede gerekse mahkeme tarafından yapılan değerlendirmede ihbar içeriğinin ciddiyetinin başvurucunun sınav sonucu üzerinde şüpheye yol açıp açmadığının değerlendirilmediği görülmüştür.
56. İdarenin iyi yönetişim ilkesine uygun hareket etme yükümlülüğünün olduğu Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında ifade edilmiştir (mülkiyet hakkı kapsamında bkz. Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 68; Ayten Yeğenoğlu, B. No: 2015/1685, 23/5/2018, § 44; eğitim hakkı kapsamında bkz. Şehmus Altuğrul, B. No: 2017/38317, 13/1/2021, § 54). İyi yönetişim ilkesi, kamu yararı kapsamında bir konu bahis mevzusu olduğunda kamu otoritelerinin uygun zamanda, uygun yöntemle ve her şeyden önce tutarlı olarak hareket etmelerini gerektirir (Şehmus Altuğrul, § 54). İdari işlemler hukuka uygunluk karinesinden faydalanır. Bu kabul neticesinde kişiler söz konusu işlemlere dayanarak pek çok hak veya menfaate sahip olabilirler. Dolayısıyla aksi yöndeki bir iddia sonucunda ortaya çıkabilecek kapsamlı sorunlar gözönünde bulundurulduğunda söz konusu iddianın ciddi bir şekilde temellendirilmesi iyi yönetişim bağlamında tutarlılığın bir gereğidir. Somut olayda olduğu gibi çeşitli güvenlik tedbirleri çerçevesinde gerçekleştirilmiş, geçerliliği uzun yıllar boyunca tüm kamusal makamlarca kabul edilmiş, kişilere akademik yeterlilik elde etmeleri noktasında önemli hak veya menfaatler sağlamış bir sınavla ilgili olarak kişinin şüpheli sonuçlar elde ettiği yönünde ortaya atılan iddianın ciddi bir şüpheye yol açıp açmadığının tartışılmadığı açıktır.
57. Nazara alınması gereken bir diğer konu ise başvurucunun incelemeye alınan sınavının üstünden geçen süredir. Başvurucunun 2005 yılı sonbahar döneminde girdiği sınav hakkındaki inceleme işlemleri 19/1/2018 tarihinde, evrakın Komisyona devredilmesiyle başlamıştır. Başvurucunun 12 yılı aşkın bir süre önce katıldığı söz konusu sınava ilişkin sonuç belgesinin bu süreçte sunulan kamusal makamlarca kabul edilerek başvurucunun akademik bir derece olan doktoraya başlamasını sağladığı açıktır. Kanunda öngörülen olağan dışı bulgulara rastlanması kriteri, sınav sonrası yapılacak tüm incelemeler yönünden getirilmekle birlikte başvurucunun oldukça uzun zaman sonra ortaya atılan bir iddia sonucunda eş değer sınava çağrılabilmesi için bu kriterin son derece katı bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Başka bir ifade ile kriterin sağlanması için basit ve soyut bir şüphe yeterli olmayıp başvurucunun sınavda usulsüzlük yaptığının, yapılan bir usulsüzlüğe ortak olduğunun veya sonuçlarından faydalandığı bir usulsüzlüğün yapılmasına göz yumduğuna ilişkin bulgunun somut olarak ortaya konulması şarttır.
58. Başvurucu, son iki sınavı arasındaki puan farkını sınavlar arasında geçen süre ve bu esnada aldığı yabancı dil kurslarıyla dil yeteneğini geliştirmesi ile açıklamaktadır. Bununla birlikte raporda başvurucunun katıldığı sınavların ortalamasının ve başvurucunun katıldığı son iki sınavdaki başarı grafiğinden başka bir hususun dikkate alınmadığı görülmektedir (bkz. § 10). Başvurucuya sınavda usulsüzlük yaptığına ilişkin açık bir suçlamada bulunulmadığı ve başvurucunun ilgili artışla alakalı açıklamalarının tümüyle anlamsız veya görülmemiş bir durum olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı gözetildiğinde eş değer sınava çağrılma için kanun tarafından aranan olağan dışı bulgulara rastlanması kriterinin -özellikle sınavın üzerinden geçen süre dikkate alındığında- karşılanmış olduğu söylenemez.
59. Gerek idare gerekse Mahkeme tarafından ortaya konulan gerekçede, başvurucunun eş değer sınava çağrılması ile ilgili olarak girdiği sınavların ortalaması ve son iki sınavı arasındaki puan farkı dışında başka hiçbir tespite yer verilmediği, ilgili tespitin kanun tarafından aranan olağan dışı bulgu kriterini karşılamaya yeterli olup olmadığının yukarıdaki değerlendirmeler ışığında tartışılmadığı anlaşılmıştır. Bu açıklamalar doğrultusunda başvurucunun eş değer sınava çağrılması sureti ile eğitim hakkına yapılan müdahalenin idarece ve yargılama makamlarınca, zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
60. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."
36. Eldeki başvuruda Yunus Yıldırım dışındaki başvurucular, Özcan Bayrak kararındakine benzer şekilde (sadece önceki sınavlarda aldıkları düşük puanlar ile şüpheli olduğu kabul edilen sınavda aldıkları puanlar kıyaslanarak) ÖSYM tarafından eş değer sınava çağrılmış ve başvurucuların bir kısmı sınav sonuçlarının geçersiz sayılması nedeniyle akademik unvanlarını kaybetmiştir.
37. Yunus Yıldırım'la ilgili olarak ise başvurucunun söz konusu sınavda aldığı puanın hileyle alındığı yolunda H.S.G. adlı kişi tarafından ihbarda bulunulduğu, ayrıca yapılan incelemede, başvurucu ile %98 oranında aynı cevap desenine sahip B.Ö. adlı başka bir adaya ulaşıldığı bilgilerine yer verilmiştir. Bu bilgilerle birlikte başvurucunun şüpheli kabul edilen sınav puanının önceki sınavlarına kıyasen olağan dışı (%30) yükseldiği de dikkate alınarak başvurucunun sınavında olağan dışı durum tespiti yapılmıştır. Danıştay ilgili dairesi bu üç bulgudan hareketle başvurucunun sınav puanındaki artışın olağan dışı olduğunu kabul etmiştir.
38. 6114 sayılı Kanunun 9. maddesinde, sınavlardan sonra incelenen sınav belgelerinde, elektronik kayıtlarda veya yapılan analizlerde olağan dışı bulgulara rastlanması hâlinde adayların, Yönetim Kurulu kararı ile eşdeğer sınava çağrılabilecekleri açık bir şekilde düzenlenmiştir. Ancak Kanunun eşdeğer sınava çağırabilme hususunda idareye vermiş olduğu yetki sınırsız değildir. Özellikle de somut başvuruda olduğu gibi sınavın üzerinden yaklaşık on yıl gibi uzunca bir zaman geçtikten sonra ortaya atılan iddialar nedeniyle adayların eşdeğer sınava çağrılabilmesi için basit ve soyut bir şüphe yeterli değildir. Başka bir deyişle, hemen sınavdan sonra daha düşük bir şüphe seviyesinde eşdeğer sınava çağrılması makul ise de aradan on yıl geçtikten ve sınav sonuçlarının kişinin hayatında kayda değer etkilere neden olduktan sonra bir kimsenin eşdeğer sınava çağrılması yahut sınav sonuçlarının geçersiz sayılması için adayın sınavda usulsüzlük yaptığının, yapılan bir usulsüzlüğe ortak olduğunun veya sonuçlarından faydalandığı bir usulsüzlüğün yapılmasına göz yumduğunun somut olarak ortaya konulması şarttır.
39. Başvurucu Yunus Yıldırım, şüpheli olduğu kabul edilen 2007 Sonbahar ÜDS'den 82.500 puan; 2006 Sonbahar ve 2007 İlkbahar ÜDS'lerinden ise 63.750 almıştır. Bu durumda, başvurucu yedi aylık zaman dilimde sınav puanını 18.750 puan artmıştır. Danıştay kararında, ortalama bir çalışma ile elde edilebilecek nitelikte olan bu puan artışının neden olağan dışı kabul edildiğine dair bir açıklama bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucu, şüpheli olduğuna dair herhangi bir iddia bulunmayan 2006 Sonbahar ve 2007 İlkbahar ÜDS'lerinden 63.750 aldığını, bu puanın doçentlik başvuru barajı için öngörülen 55 puan sınırının üzerinde olduğunu, dolayısıyla şüpheli kabul edilmeyen sınavları dikkate alındığında dahi doçentlik başvurusu için yeterliliğe sahip olduğunu belirtmiştir.
40. Ayrıca bahsi geçen Danıştay kararında, başvurucu hakkında bir ihbar mektubu olduğu belirtilmişse de başvurucu ile ihbarda bulunan H.S.G. adlı şahıs arasında nasıl bir bağ olduğuna dair herhangi bir değerlendirmede bulunulmamıştır. Öte yandan Danıştay, aynı sınava giren B.Ö. adlı şahsın sorulara verdiği doğru ve yanlış cevapların %98 oranında başvurucuyla aynı olmasını, olağan dışı bir durum olarak kabul etmiştir. Ancak sınavlarda, yanlış şıklar arasında doğru şıkka çok yakın bir çeldirici şık bulunduğu düşünüldüğünde, adayların yanlış cevaplarının aynı şık üzerinde yoğunlaşması mümkündür. Özellikle de somut başvuruda olduğu gibi unvan kaybına yol açabilecek nitelikte ağır sonuçları olabilecek olağan dışı durum tespitine yönelik değerlendirmelerde, bu tespite yönlendiren her bir bulgunun ayrı ayrı irdelenmesi gerektiği, tek başına yeterliliği olmayan birden çok bulgunun bir bütün olarak değerlendirilmesinin varsayıma dayalı bir yoruma imkân sağlayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
41. Netice olarak her bir başvurucu yönünden eş değer sınava çağrılma suretiyle başlayan, bazı başvurucular için unvanlarının geri alınması ve üniversiteden ilişiklerinin kesilmesi ile sonuçlanan eğitim hakkına yönelik müdahalenin, idarece ve yargılama makamlarınca, zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmıştır. Eldeki başvuruda da Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan Özcan Bayrak kararında varılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
43. Eğitim hakkı yönünden ihlal kararı verildiğinden başvurucuların adil yargılanma, özel hayata saygı, çalışma ve mülkiyet hakları kapsamındaki şikâyetleri yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
44. Başvurucular, ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur. Bazı başvurucuların maddi ve manevi tazminat talepleri de bulunmaktadır.
45. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
46. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından, manevi tazminat talebi olan başvurucuların taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
47. Ayrıca başvuruculardan Nurullah Kıratlı, maddi tazminat talebinde bulunmuştur. Maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunulmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucu S.Y.'nin kimlik bilgilerinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
C. Anayasa'nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın birer örneğinin eğitim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ekli tablonun (D) ve (E) sütunlarında bilgileri verilen dosyaların mahkemelerine GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuların tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
F. Vekille temsil edilen başvuruculara ekli tablonun (G) sütununda belirtilen vekâlet ücretleri ile ekli tablonun (F) sütununda belirtilen harçların bu tabloda gösterildiği şekilde ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin bilgi için Danıştay Sekizinci Dairesi ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.