logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Buşra Taşkın ve diğerleri [1.B.], B. No: 2018/36658, 1/11/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BUŞRA TAŞKIN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/36658)

 

Karar Tarihi: 1/11/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucular

:

1. Buşra TAŞKIN

 

 

2. Esra TAŞKIN

 

 

3. Leyla TAŞKIN

 

 

4. Muhammed TAŞKIN

 

 

5. Özlem TAŞKIN

 

 

6. Sadun TAŞKIN

 

 

7. Sema TAŞKIN

 

 

8. Zeliha TAŞKIN

Vekilleri

:

1. Av. Nevroz UYSAL ASLAN

 

 

2. Av. Hüseyin TÜL

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; Şırnak'ın Cizre ilçesinde, güvenlik güçleri tarafından terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar sırasında meydana gelen ölüm olayı ve bu olayın akabinde eksik yapılan soruşturma nedeniyle yaşam hakkı ile adil yargılanma hakkının, sokağa çıkma yasakları nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Türkiye'de, PKK terör örgütünün neden olduğu şiddetin sona erdirilmesi amacıyla 2012 yılında başlatılan, yaklaşık üç yıl devam eden ve demokratik açılım olarak adlandırılan sürecin ardından -güvenlik güçlerinin raporlarına göre- anılan süreçte terör örgütünün bazı şehirlerde silah ve mühimmat yığınağı yapması sonucu 2015 yılının ortalarından itibaren terör ve şiddet eylemleri özellikle güneydoğu anadolu bölgesinde yoğun olarak yaşanmaya başlamıştır. Şırnak'ın Cizre, İdil, Silopi ilçeleri, Hakkâri'nin Yüksekova ilçesi, Diyarbakır'ın Silvan, Sur ve Bağlar ilçeleri, Mardin'in Dargeçit, Nusaybin ve Derik ilçeleri ile Muş'un Varto ilçesinde PKK terör örgütü tarafından cadde ve sokaklara hendekler kazılarak barikatlar kurulmuş; patlayıcılar yerleştirilmiş, bu yerleşim yerlerinin bir kısmında öz yönetim adı altında hâkimiyet kurulmaya çalışılmıştır. Terör ve şiddet olaylarına, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından PKK mensuplarına karşı ortak olarak gerçekleştirilen ve başta Sur, Cizre ve Nusaybin olmak üzere on bir şehirde yürütülen askerî operasyonlarla müdahale edilmiştir. Terör örgütü mensuplarının yakalanması, halkın can ve mal güvenliği ile kamu düzeninin sağlanması için yapılan operasyonların gerçekleştirildiği bölgelerin bazılarında 2015 yılının ikinci yarısından başlamak üzere değişen tarihlerde sokağa çıkma yasakları uygulanmış ve bazı yerleşim birimleri geçici süreyle askerî güvenlik bölgesi ilan edilmiştir. Terör örgütü üyelerinin yakalanarak halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla getirilen sokağa çıkma yasakları güvenlik güçlerince yürütülen operasyonların sona ermesinin ardından kaldırılmıştır. Gerçekleşen geniş çaplı operasyonlarda beş yüze yakın güvenlik görevlisi şehit olmuş, iki binin üzerinde terörist etkisiz hâle getirilmiştir (sürece ilişkin detaylı aktarım ile operasyonlar ve hendek olaylarına ilişkin arka plan bilgisi için bkz. Gülser Yıldırım (2), B. No: 2016/40170, 16/11/2017; Ayşe Çelik, B. No: 2017/36722, 9/5/2019; Seyid Narin [GK], B. No: 2018/20156, 18/5/2022; Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/37897, 5/7/2022).

3. Operasyonların gerçekleştirildiği ve sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı dönemde, 9/9/2015 tarihinde başvurucuların yakını olan ve anılan tarihte 17 yaşında bulunan Ö.T. gece yarısında sonra -babasının beyanına göre saat 04.00- komşularına televizyon izlemek için gitmiştir. Aynı gün saat 05.00 sonrasında sokaktan gelen sesler üzerine dışarı çıkan başvurucular dâhil mahalle sakinleri Ö.T.yi vurulmuş olarak yerde yatar vaziyette bulmuş, Ö.T.nin cesedi özel araçla Cizre Devlet Hastanesine götürülmüştür. Olay günü başlatılan soruşturma kapsamında düzenlenen 10/9/2015 tarihli otopsi raporunda; Ö.T.nin sağ göğüs bölgesinde 3 cm, sağ kürek kemiği bölgesinde 2x2,6 cm boyutunda, sağ kolunun çeşitli yerlerinde ateşli silah mermi çekirdeği giriş çıkış yaraları bulunduğu, mermi çekirdeği yaralarının müstakilen öldürücü nitelikte olduğu tespiti yapılmıştır. Ayrıca kol bölgesindeki yaralanmaların uzak mesafeden yapılan atışlar sonucu gerçekleştiği ancak göğüs bölgesindeki yaralanmaya neden olan atışın mesafesi için kıyafetlerinin incelenmesi gerektiği belirtilmiştir. Nihai olarak ölümün kemik kırıkları ve iç organ yaralanmasına bağlı olarak gelişen iç kanama ile büyük damar yaralanmalarına bağlı olarak gelişen dış kanama sonucu meydana geldiği sonucuna ulaşılmıştır.

4. Soruşturma kapsamında ilgili emniyet birimleri tarafından hastaneye intikal edilmesi sonrası 9/9/2015 tarihli Olay Tutanağı düzenlenmiştir. Tutanağa göre Ö.T.nin video kaydı yapılmış, biyolojik numuneleri ve parmak izi alınmıştır. Raporda ayrıca devam eden çatışmalar ve terör eylemleri nedeniyle uzman ekiplerin can güvenliği bulunmadığından olayın meydana geldiği yerde inceleme yapılamadığı belirtilmiştir.

5. 15/9/2015 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı ilgili emniyet birimlerine gönderdiği yazı ile olaya ilişkin kamera kayıtlarının (MOBESE, işyeri, ikamet vb.) temin edilmesini, tanıkların tespit edilerek ile ifadelerinin alınmasını, olay yerinden elde edilecek delillerin (kovan, mermi, şarapnel parçası vb.) incelemesinin yapılmasını talep etmiştir. Cizre Emniyet Müdürlüğü, Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 16/10/2015 tarihli yazı ile olay yeri incelemesinin terör saldırılarından kaynaklanan güvenlik gerekçesi ile yapılamadığını, olaya tanık olanların ifadesinin alınabilmesi adına mahalle muhtarı ve Van Barosu avukatlarıyla irtibata geçildiğini ancak sonuç alınamadığını, sadece Ö.T.yi hastaneye getiren Y.Z.nin ifadesinin alınabildiğini, 4/9/2015 ile 12/9/2015 tarihleri arasında yapılan operasyona katılan araçlara ve insansız hava araçlarına ait kamera kayıtlarının terörle mücadele birimlerinden istendiğini, sürecin devam ettiğini, Ö.T.den alınan biyolojik numunelerin de incelendiğini belirtmiştir.

6. Soruşturma sürecinde 9/9/2015 tarihinde ifadesine başvurulan Y.Z. beyanında özetle saat 05.00 sıralarında sokaktan gelen sesler üzerine dışarı çıktığını, Ö.T.nin yerde hareketsiz yattığını, etrafta kalabalık bir grup olduğunu, sokak içinde maskeli olan ve ellerinde uzun namlulu silah taşıyan kişilerin olduğunu, Ö.T.yi kendisinin kullandığı araçla hastaneye götürdüklerini ifade etmiştir. 7/12/2015 tarihinde ifadesi alınan A.E. beyanında özetle Ö.T.nin olay gecesi tam hatırlayamadığı bir vakitte evlerine televizyon izlemek için geldiğini, evden ayrıldığını görmediğini, sabah namazı için kalktığında dışarıdan gelen sesleri (bağrışma, ağlama vb.) duyduğunu, kalabalığın Ö.T.nin cesedini yakındaki camiye taşıdığını gördüğünü, vurulma anını görmediğini, sokağın çok kalabalık olduğunu ifade etmiştir. İfadesi alınan bir diğer tanık R.S. ise 7/12/2015 tarihli beyanında Y.Z. ve A.E.nin beyanıyla örtüşen açıklamalarda bulunmuştur. Başvurucu Sadun Taşkın müşteki sıfatıyla alınan 7/12/2015 tarihli ifadesinde, sokağa çıkma yasaklarının başladığı dönemde insanların su, gıda gibi ihtiyaçları için zorunlu olarak dışarı çıktığını, olay gecesi saat 04.00 sıralarında oğlunun kendisinden izin alarak komşuları A.E.nin evine televizyon izlemek için gittiğini, saat 05.20 sıralarında eşinin yanına gelerek oğullarının öldürüldüğünü söylediğini, evden çıktığını, sokakta oğlunu çeşitli yerlerinden yaralanmış şekilde yatar vaziyette bulduğunu, sokağa çıkma yasağı boyunca evlerinin yakınındaki yol üzerinde zırhlı polis aracı bulunduğunu, oğlunun bu araçtan yapılan ateş sonucu öldüğünü düşündüğünü, olay yerine gittiğinde oğlunun konuşur durumda olduğunu, kendisine "Keşke dışarı çıkmasaydım, hakkını helal et baba, haftalığımın kalanı cebimde." dediğini, ambulansı aradıklarını ancak güvenlik gerekçesiyle ambulansın gelemeyeceğinin söylendiğini, oğlunun olay yerinde beklediğini, bir süre sonra özel araçla oğlunu hastaneye götürdüklerini beyan etmiştir.

7. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen 17/5/2016 tarihli Fotoğraftan Teşhis Tutanağı'nda gizli tanık Pamuk'un cumhuriyet savcısı huzurundaki tespit işleminde Ö.T.yi fotoğrafından teşhis ettiği belirtilmiştir. Gizli tanık Pamuk tutanaktaki ifadesinde Ö.T.nin petrol istasyonundan bidonlarla yakıt alarak PKK terör örgütüne taşıdığını, leşker diye tabir edilen, örgüt mensuplarının giydiği kıyafetlerle dolaştığını, örgüt mensupları arasında yer aldığını, örgüt lehine silahlı/silahsız eylemlerde bulunduğunu beyan etmiştir. Biyolojik numunelerin incelenmesi sonucu düzenlenen DYR-KİM-15-08565 sayılı kriminal laboratuvar raporuyla Ö.T.nin sol el avuç içi, sağ el avuç içi, sağ el üstü ile boyun bölgesinde atış artığı tespit edilmiştir.

8. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı 17/11/2016 ve 7/11/2017 tarihli yazılarıyla emniyet birimlerinden ölüm olayına ilişkin araştırmanın akibeti, görüntü kayıtlarının tespiti, gizli tanık beyanı dışında delil olup olmadığı bilgisinin verilmesini, gereken araştırmanın yapılmasını talep etmiş hatta tekit ederek talebini yenilemiştir. Emniyet birimleri tarafından 2018 yılının Şubat ayında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan tutanaklarda, olay günü yapılan telsiz konuşmalarından Ö.T.nin ölümüne dair bir bilgi edinilemediği, gizli tanık beyanı dışında teşhis bulunmadığı, Ö.T.nin anne ve babasının birden fazla kez davet edilmesine rağmen ifade vermek için gelmedikleri belirtilmiştir. 13/2/2018 tarihinde soruşturma süreci için kısıtlama kararı alınmıştır.

9. Soruşturma sonunda Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı 22/5/2018 tarihli kararı ile kovuşturmaya yer olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Karar gerekçesinde, öncelikle terör olaylarına ve operasyonlara ilişkin arka plan detaylarıyla aktarılmıştır. Kararın devamında soruşturma süreci hatırlatılmış; elde edilen deliller (Teşhis Tutanakları, atış artığı) mucibince güvenlik güçlerinin Ö.T.nin de içinde bulunduğu terörist grupla silahlı çatışma yaşanırken terörle mücadele çerçevesinde aldıkları emri yerine getirdikleri sırada, kanunun verdiği yetkiyi kullanarak Ö.T.yi etkisiz hâle getirdikleri sonucuna ulaşıldığı ifade edilmiştir. Karara yönelik itiraz Şırnak Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 25/10/2018 tarihinde reddedilmiştir.

10. Başvurucular, nihai hükmü 12/11/2018 tarihinde öğrenmelerinin ardından 12/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Komisyon tarafından başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Başvurucular; yakınlarının PKK terör örgütüyle ilintisi olmadığını, sivil bir şahıs olmasına rağmen öldürüldüğünü, soruşturmanın çelişkiler ve eksiklikler içerdiğini, görüntü kayıtlarının bulunmadığını, olay yeri incelemesi yapılmadığını, otopsi raporunun eksik olduğunu, güvenlik güçlerinin operasyonları sırasında çok sayıda sivilin öldürüldüğü yönünde ulusal ve uluslararası kuruluşların raporları olduğunu, olayda gereksiz ve orantısız güç kullanımı söz konusu olduğunu, sokağa çıkma yasağının hukuka aykırı olarak alındığını belirterek yaşam hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucular ayrıca adli yardım talebinde bulunmuştur.

13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; adli makamların tespitinden ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmadığı, Anayasa Mahkemesince daha önce verilen kararların değerlendirmede gözönünde bulundurulması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyan dilekçelerinde başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

14. Başvurucuların adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

15. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme yükümlülüğü bulunmaktadır . Anayasa'nın 17. maddesinin son fıkrasında belirtilen, yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olacağı hâllerde dahi son çare olarak öldürücü kuvvet kullanılması gerekir. Kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin gereklilik ve ölçülülük bakımından değerlendirmesi yapılırken eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamaları dikkate alınmalıdır. Bunun yanı sıra bu konuda yapılacak değerlendirmede bir bütün olarak somut olayın hangi koşullarda gerçekleştiği, nasıl bir seyir izlediği ve yaşamını kaybeden kişinin daha önceki eylemleri ile kendisinin yaratacağı tehlikenin niteliği de gözönünde bulundurulmalıdır. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili olabilmesi için soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması, resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi gerekir. Soruşturma süreci kamu denetimine açık olmalı ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılımları sağlanmalıdır. Makul bir özen ve süratle yürütülmesi gereken soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması ve bunun yanı sıra söz konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (detaylı aktarım için bkz. Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014; İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016; Cembeli Erdem, B. No: 2014/19077, 18/4/2018; Cem Sarısülük ve diğerleri [GK], B. No: 2015/16451, 15/12/2021; güvenlik güçlerinin fiziksel zor ve silah kullanımına ilişkin mevzuat için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 208, 214, 216-218, 221).

16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkına dair ihlal iddiasının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

17. Soruşturma safahatında yargı mercileri tarafından yapılan tespit ve başvurucuların da bu tespitle örtüşen iddiaları dikkate alındığında Ö.T.nin ölümünün kamu gücünün kullanımına bağlı olarak, gerçekleştirilen operasyonlar sırasında gerçekleştiğinin kabulü ile ihlal iddialarının yaşam hakkının maddi boyutunun devletin negatif (öldürmeme) yükümlülüğü bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

18. Somut başvurunun yaşam hakkı bağlamında değerlendirilmesinden önce inceleme kapsamının bireysel başvurunun niteliği gereği başvuruya konu olayla sınırlı olduğu hatırlatılmalıdır. Bu bağlamda, yapılan tespit ve değerlendirmeler ülkemizde yaşanan terör olaylarına karşı düzenlenen güvenlik operasyonlarının ve alınan diğer tedbirlerin genel bir değerlendirilmesi olarak anlaşılmamalıdır. Bununla beraber yoğun terör eylemlerinin ve buna bağlı can kayıplarının yaşandığı, güvenlik güçlerinin terör eylemlerinin önlenmesi için operasyonlar düzenlediği, son derece tehlikeli ve öngörülemez bir ortamda meydana gelen ölüm olayına ilişkin somut başvuru değerlendirilirken ölüm olayının koşullarını belirleyen arka planın da gözardı edilmesi mümkün görünmemektedir.

19. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında, terör olayları nedeniyle 2015 ve 2016 yıllarında Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen geniş çaplı operasyonlarda meydana gelen ölümler için birden çok başvurunun birleştirilmesi suretiyle yaşam hakkı yönünden yaptığı detaylı değerlendirmede olayın koşullarını, konuya ilişkin yaklaşımını, ilkeleri ve ölçütleri belirlemiştir. Somut başvuruya temel olan vaka da tarih ve mekân itibarıyla aynı operasyon içinde gerçekleştiği için ihlal iddiasına konu tekil ölüm olayı ve akabinde olaya özgü yapılan soruşturmanın öznel şartları dışında genel operasyon (güç kullanımı) koşullarına yaklaşım bağlamında Gazal Kolanç ve diğerleri kararında yapılan belirlemelerden ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır.

20. Devletin yaşam hakkına müdahalesinin Anayasa'ya uygun olabilmesi için sağlanması gereken ilk ölçüt müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmasıdır. Güvenlik kuvvetlerinin güç ve silah kullanımını düzenleyen mevzuatın; hangi durumlarda ve ne ölçüde güç kullanılacağını belirleyen, gücün kötüye kullanımını, keyfîliği önlemeye ve yaşam hakkına yapılan müdahalelerin asgari düzeyde tutulmasını sağlamaya yönelik yeterli ve açık kurallar içerdiği ve dolayısıyla kanunilik şartını sağladığı değerlendirilmiştir (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 339).

21. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken ikinci kriter, müdahalenin Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan istisnai durumlardan biri kapsamında gerçekleştirilmesidir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda güvenlik güçlerinin terörle mücadele çerçevesinde aldıkları emri yerine getirdikleri sırada, kanunun verdiği yetkiyi kullanarak güç kullandıkları kabul edilmiştir. Söz konusu kabul; Ö.T.nin PKK terör örgütü mensubu olduğunu, silahlı eylemlerde bulunduğunu, örgüte malzeme taşıdığını, örgüt üyelerinin giydiği kıyafetlerle gezdiğini açıkça ifade eden tanığın beyanına, Ö.T.nin silahla ateş ettiğini gösterir şekilde sol el avuç içi, sağ el avuç içi, sağ el üstü ile boynunda ateşli silah atış artığı varlığını tespit eden laboratuvar raporuna dayanmaktadır. Söz konusu deliller Ö.T.nin terör eylemlerini engellemek için yapılan operasyonlar sırasında güvenlik güçleri ile girdiği silahlı çatışmada, emrin yerine getirilmesi sırasında kanunun verdiği yetkiyle öldürüldüğünün kabulü için yeterli niteliktedir. Ayrıca başvurucular, bu verilerin aksine, bu delillerin veya tespitlerin yanlış olduğu yönünde emare teşkil edecek soyut beyan dışında herhangi bir bilgi/belge sunmamıştır.

22. Diğer taraftan söz konusu operasyonların gerçekleşme sebebi olan yaygın terör olaylarının Gazal Kolanç ve diğerleri kararında yapılan belirleme (aynı kararda bkz. § 342) doğrultusunda ayaklanma olarak nitelendirilmesi gerektiği dikkate alındığında Ö.T.nin ölümüyle sonuçlanan güç kullanımının Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan bir ayaklanmanın bastırılması meşru amacına da matuf olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

23. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken son kriter, müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesi anlamında ölçülülük ilkesine aykırılık taşımamasıdır. Bir başka ifadeyle devlet görevlilerinin ölümle neticelenen güç kullanımlarının somut olayın şartlarında ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı ve gerçekleştirilmek istenen meşru amaca ulaşmak için mutlak zorunlu olduğu ortaya konulmalıdır. Gazal Kolanç ve diğerleri kararında,terör eylemlerinin sona erdirilmesi için yapılan operasyonlar kapsamında yaşam hakkına yönelik gerçekleşen müdahalelerin silahlı bir ayaklanma kapsamında ağır silahlar kullanılarak gerçekleştirilen kesintisiz ve öngörülemez nitelikteki ölümcül terör saldırılarına karşı silahlı ayaklanmayı bastırmak ve güvenlik güçleri ve diğer kişilerin yaşamları bakımından ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için yapılan zorunlu ve orantılı bir müdahale olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Gazal Kolanç ve diğerleri §§ 343-368). Bu noktada başvurucuların yakını Ö.T.nin de soruşturma dosyasında mevcut ve aksine herhangi bir delil ya da emare sunulmamış deliller uyarınca Gazal Kolanç ve diğerleri kararında belirtilip detaylandırılan operasyonlar kapsamında güvenlik kuvvetleriyle yaşadığı silahlı çatışma esnasında, güç kullanımına bağlı olarak hayatını kaybettiğinin kabulü gerektiğini, dolayısıyla söz konusu operasyonlar için anılan kararda yapılan nitelendirmenin bu başvuru için de geçerli olduğunu yeniden hatırlatmak gerekir. Bu perspektiften, sol el avuç içi, sağ el avuç içi, sağ el üstü ile boynunda atış artığı tespit edilen ve gizli tanık beyanına göre PKK örgütü içinde yer aldığı, silahlı eylemlerde bulunduğu, örgüte malzeme taşıdığı beyan edilen Ö.T.nin ayaklanmanın bastırılması kapsamında zorunlu ve orantılı güç kullanımı sonucu hayatını kaybettiği ve yaşam hakkının maddi boyutu yönünden bir ihlal bulunmadığı değerlendirilmiştir.

24. Diğer taraftan başvurucuların formda yaşam hakkı ihlali iddiasını dile getirirken "yaralı şahsın sağlığa erişimi" şeklinde somut iddia içermeyen beyanda bulundukları görülmüştür. Bu iddia salt soyut tek bir cümle olarak parantez içinde yazılmış ve hiçbir surette detaylandırılmamış, bu hususa ilişkin açıklama yapılmamıştır. Ayrıca baba Sadun Taşkın hariç Ö.T.nin bulunduğunda yaşadığını beyan eden başka bir tanık bulunmadığı gibi bazı tanıkların Ö.T.nin bulunmasının ardından cesedinin yakındaki camiye taşındığı yönünde beyanları vardır. Otopsi raporunda da Ö.T.de bulunan ateşli silah yaralanmalarının müstakilen öldürücü olduğu ifade edilmiştir. Bu hususlar dikkate alındığında yaşam hakkının maddi boyutuna ilişkin olarak yaralı şahsa gerekli tıbbi müdahalede bulunulup bulunulmadığı yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.

25. Yaşam hakkının maddi boyutuna ilişkin olarak yapılan incelemenin ardından hakkın usul boyutu (etkili soruşturma yükümlülüğü) çerçevesinde bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

26. Somut sürece bakıldığında Ö.T.nin cansız bedeninin hastaneye nakledilmesini takiben Başsavcılık tarafından derhâl soruşturma başlatıldığı, hastanede olay tutanağı düzenlenerek delillerin toplandığı, otopsi işlemlerinin vakit kaybetmeden gerçekleştirildiği, süreçte Ö.T.den biyolojik numune alındığı, Ö.T.nin elleri ile boynunda ateşli silah atış artığı tespit edildiği görülmüştür. Olay mahallinde ise devam eden çatışmalar ve güvenlik nedeniyle inceleme yapılmadığı anlaşılmıştır.

27. Sokağa çıkma yasağı ve devam eden silahlı çatışmalar nedeniyle olay yerine erişimin sınırlı olduğu bir ortamda kamu gücü eliyle yeterli bir soruşturma yürütülerek ölümün meydana geldiği koşulların tam olarak ortaya konulması özellikle önemlidir. Öte yandan olayı çevreleyen zorlu koşullar soruşturma makamları ve delil toplamakla görevli kamu görevlileri için de geçerlidir. Öyle ki söz konusu çatışma ve operasyon döneminde verilen arama kararını yerine getirmek ve delil toplamak için olay yerine giden emniyet görevlilerine ve onların güvenliğini sağlamak için tertibat alan Jandarma ve Polis Özel Harekât mensuplarına terör örgütü üyelerince bombalı ve silahlı saldırıda bulunulduğu, bazı uzman görevlilerinin yaralandığı, bu görevlilerin arama kararı gereğini yerine getiremeden olay yerinden ayrılmak zorunda kaldığı, Cizre Adliyesi binasının iki ayrı tarihte roketatarlar ve uzun namlulu silahlar kullanılarak gerçekleştirilen terör saldırılarının hedefi olması nedeniyle görevlilerin Adliye binası dışında çalıştığı tespit edilmiştir. Bu derece öngörülemez ve şiddetli terör saldırılarının olduğu, devlet güçlerinin kontrollerinin sınırlı bulunduğu bir ortamda etkili soruşturma yapma yükümlülüğü kapsamında olay yerinden delil toplanmasına ilişkin ilkelerin katı bir biçimde uygulanmasının mümkün olmadığı kuşkusuzdur (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 377).

28. Cumhuriyet savcısı huzurunda, Ö.T.nin fotoğrafı üzerinden yapılan tespit sonucu gizli tanığın Ö.T.yi teşhis ettiği, Ö.T.nin PKK terör örgütü ile olan bağlantısını aktardığı görülmüştür. Süreçte başvurucu baba Sadun Taşkın'ın şikâyetçi sıfatıyla ifadesine başvurulduğu, olaya tanık olanların beyanlarının alındığı, muhtemel tanıkların araştırıldığı, Ö.T.nin annesinin de ifadesinin alınmak istendiği ancak kendisinin ifade vermek için emniyet birimine gelmediği anlaşılmıştır. Başsavcılık olaya ilişkin telsiz kayıtları ile görüntü kayıtlarına ulaşmak için birden fazla kez olmak üzere girişimde bulunmuş ise de telsiz kayıtlarında olaya ilişkin bilgi bulunmadığı tespit edilmiş ve görüntü kayıtları elde edilememiştir. Süreç bütün olarak yaklaşık 3 yıl 2 ayda tamamlanmıştır. Diğer taraftan soruşturma sürecinin sonuna doğru takipsizlik kararından üç ay önce kısıtlama kararı alınmış ise de başvurucuların süreçteki bilgi/belgeden haberdar edilmemesi, soruşturma dâhilinde yapılan edimlerden kendilerinden gizlenmesi gibi somut bir iddialarının bulunmadığı görülmektedir.

29. Soruşturmanın etkinliğine ilişkin asgari ölçütleri karşılayan incelemenin nitelik ve derecesinin olayın koşullarına bağlı olduğu unutulmamalıdır. Gazal Kolanç ve diğerleri kararında detaylı analize konu, döneme hâkim olan koşullar altında dahi olayın aydınlatılabilmesi için imkânlar dâhilinde tüm delillerin toplanması, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından kritik bir önemi vardır. Yukarıda aktarılan safahatı içeren soruşturma sürecinde ölüm olayını çevreleyen koşulların tespitine imkân sağlayan gerekli ve yeterli bilgilerin olabildiğince bir bütün olarak elde edildiği, kriminal/laboratuvar incelemelerinin yapıldığı, tanık beyanının alındığı, kimlik teşhisinin yapıldığı ve sürecin makul olduğu değerlendirilebilecek üç yıllık bir sürede tüketildiği açıktır. Somut olayı çevreleyen son derece zor ve ağır koşullar nazara alındığında ölüm olayı ile ilgili delil toplama işlemlerinin özensiz yürütüldüğü yorumunu getirmek mümkün görünmemektedir.

30. Süreçte kamu görevlilerinin şüpheli sıfatıyla ifadelerinin alınmadığı görülmekte ise de soruşturmanın amacı, somut olayın ne şekilde gerçekleştiğini ortaya çıkarmak ve böylece kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında meşru olup olmadığını belirlemektir. Dolayısıyla ifade alma işlemi her soruşturmada yerine getirilmesi gereken otomatik bir zorunluluk olarak kabul edilemez. Süreçte toplanan deliller olayın koşullarında maddi gerçeği ortaya çıkarmış ve kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında mutlak zorunlu ve orantılı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle somut olayda çatışmalara katılan görevlilerin ifadelerinin alınmaması etkili soruşturma yükümlülüğü ile ulaşılmak istenen amaç bakımından yerine getirilmesi gereken zorunlu ve faydalı bir delil toplama işlemi olarak değerlendirilmemiştir. Bunun da ötesinde devamlılık arz eden ve öngörülemez nitelikteki silahlı çatışmalara katılan operasyonel birliklerin çatışmaların seyrine göre sürekli değişmesi nedeniyle farklı zamanlarda gerçekleşmiş olması son derece muhtemel ölümlerin hangi birim görevlilerince kullanılan güç sonucu meydana geldiğini belirlemek de neredeyse imkânsızdır (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 381).

31. Sonuç itibarıyla soruşturma makamlarının olayların seyrini aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir durumun, yürütülen soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösterecek bir hususun olmadığı, dolayısıyla yaşam hakkının usul boyutuna yönelik bir ihlal bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

32. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

33. Gazal Kolanç ve diğerleri kararı ile Mehmet İnan (B. No: 2016/228, 20/12/2022) kararı doğrultusunda özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı, kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 1/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Buşra Taşkın ve diğerleri [1.B.], B. No: 2018/36658, 1/11/2023, § …)
   
Başvuru Adı BUŞRA TAŞKIN VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2018/36658
Başvuru Tarihi 12/12/2018
Karar Tarihi 1/11/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru; Şırnak'ın Cizre ilçesinde, güvenlik güçleri tarafından terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar sırasında meydana gelen ölüm olayı ve bu olayın akabinde eksik yapılan soruşturma nedeniyle yaşam hakkı ile adil yargılanma hakkının, sokağa çıkma yasakları nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması İhlal Olmadığı
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Cenaze-Defin Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi