logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(İlhami Aksu [2.B.], B. No: 2018/36918, 15/6/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İLHAMİ AKSU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/36918)

 

Karar Tarihi: 15/6/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

İlhami AKSU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, mahkûmiyete esas olarak suç oluşturmayan bazı eylemlere dayanılması nedeniyle suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin, delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/11/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesi dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan haklara ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Tire Fen Lisesinde öğretmen olarak görev yaparken 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarılmıştır.

6. Tire Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Tire İlçe Emniyet Müdürlüğüne elektronik ortamda yapılan 29/7/2016 tarihli isimsiz ihbar üzerine başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olduğu şüphesiyle soruşturma başlatılmıştır. Anılan ihbar dilekçesinde özetle; başvurucunun sürekli FETÖ/PDY terör örgütüne hizmet ettiği, evindeki toplantılarda para ve köylerde hayır adı altında yağ topladığı, Zaman gazetesine üye olmaları yönünde insanları teşvik ettiği ileri sürülmüştür.

7. Başvurucu; soruşturma evresinde alınan savcılık ifadesinde örgüt ile bir irtibatının bulunmadığını, ek ödeme alabilmek amacıyla Aktif Eğitimciler Sendikasına (Aktif-Sen) üye olduğunu, örgüte maddi ve manevi herhangi bir destek sağlamadığını beyan etmiştir.

8. Soruşturma evresinde -şüpheli veya bilgi veren olarak- ifadeleri alınan A.G., K.K. ve A.B. başvurucu aleyhinde beyanlarda bulunmuştur. Bu kapsamda K.K. 12/10/2016 tarihli kolluk ifadesinde, başvurucunun örgütün düzenlediği tüm toplantılara katıldığını, zaman zaman evinde toplantı düzenlediğini ve sohbetlere katıldığını beyan etmiştir. A.G., 8/1/2017 tarihli kolluk ifadesinde başvurucunun sohbet hocalığı yaptığını ileri sürmüştür. Tire Cumhuriyet Başsavcılığında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan A.B., başvurucunun örgüt içerisinde yer aldığını, sohbet hocalığı yaptığını, 2005 yılına kadar öğretmenler grubunda sohbete katıldığını, 2005 yılından sonra ise örgütün köylerde yaşayan mensuplarına ilişkin grupta sohbet hocalığı yaptığını beyan etmiştir. Ayrıca Menderes isimli gizli tanık 26/9/2016 tarihli savcılık ifadesinde başvurucu hakkında "Örgüt içerisinde yer alan aktif biridir. Öğretmendir. Örgütün toplantılarına ve faaliyetlerine katılan biridir." şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.

9. Soruşturma sonucunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) 3/6/2017 tarihli iddianamesiyle başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır. Düzenlenen iddianamede, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü hakkında genel bilgilere ve örgütün Tire ilçesinde bulunan yapılanması hakkında bilgilere yer verildikten sonra başvurucunun hukuki durumuna özgü değerlendirme yapılmıştır. İddianamede başvurucunun Aktif-Sen isimli sendikaya üye olduğu, adına kayıtlı GSM hatlarına ilişkin HTS raporlarının incelenmesi neticesinde aralarında ilçe imamının da bulunduğu FETÖ/PDY'nin Tire ilçe yapılanmasında yer alan şahıslar ile yoğun irtibat hâlinde bulunduğu, örgütün talimatları doğrultusunda hareket ederek 9/1/2014 tarihinde Bank Asyada hesap açtığı, hesap hareketlerinin incelenmesi neticesinde ATM aracılığıyla kaynağı belli olmayan 84.665 TL paranın yatırıldığı, bu kapsamda 9/1/2014 tarihinde 5.000 TL, 23/6/2014 tarihinde 11.820,55 Amerikan doları, 23/2/2015 tarihinde 15.000 Amerikan doları, 8/5/2015 tarihinde 5.555 Amerikan doları yatırdığı iddialarına yer verilmiştir. Anılan iddianamede ayrıca tanık sıfatıyla ifade vermiş olan A.D., K.K., A.G. ve A.B. isimli kişilerin ifadeleri uyarınca başvurucunun örgütün köy ünitesinden sorumlu sohbet grubu yetkilisi olduğu, örgütsel toplantılarda örgüt adına himmet, zekât ve burs adı altında maddi yardım topladığı, örgüte ait gazete ve dergi aboneliğinin bulunduğu ifade edilerek FETÖ/PDY üyesi olduğunun anlaşıldığı iddia edilmiştir.

10. İddianamenin kabulü ile açılan dava İzmir 15. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) E.2017/506 sırasına kaydedilerek görülmeye başlanmıştır. Yargılamada 14/7/2017 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda iddianamede isimleri geçen A.D., K.K., A.G. ve A.B.nin tanık sıfatıyla dinlenmeleri amacıyla yargı yetkisi içerisinde olanların zorla getirilmelerine, yargı çevresi dışında olanların beyanlarının istinabe yolu ile alınmasına ve duruşmanın 7/12/2017 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir.

11. Mahkemenin istinabe talebi üzerine soruşturma evresinde beyanları alınan K.K. ve A.B. Tire 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 16/10/2017 tarihinde tanık sıfatıyla dinlenilmiştir. Tanık K.K.nin beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"Ben Tire ilçesinde zaman gazetesi dağıtıcısı olarak görev yapıyordum, biz üç kişi olarak dağıtım yapıyorduk, hepimizin bölgeleri farklıydı ben İlhami Aksuya gazete dağıtmıyordum ancak aldığını biliyorum, bizde listeler olur, büroya gelip para öderler, bu kişinin de gelip para ödediğini biliyorum kendim şahit oldum, büroda sohbet konuşmaları geçiyordu, şuraya gidelim, buraya gidelim şeklinde konuşuyorlardı ancak ben sohbete gitmediğim için şahit olmadım, bu kişinin dergi ve gazete aboneliği de vardı, örgütün düzenlediği toplantılara katılırdı, ayrıca evinde zaman zaman sohbet düzenlerdi, bütün bunları büroda geçen konuşmalarında kendi ağzından duydum"

12. İstinabe yoluyla dinlenilen diğer tanık A.B.nin beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"İlhami Aksu benim öğretmen arkadaşım olur, [İ]lhami Aksu Köy grubunda çalışan arkadaşlarımdan biri idi, köyler bulundukları güzergahlara göre gruplandırılmışlardı, ve köylere imam atanmıştı, bu imamlardan biri de İlhami Aksuydu, köylülere sohbet yaparlardı, ihtiyaçları olduklarında da maddi destek talep ederlerdi, köylülere hangi partiye oy vermeleri gerektiği konusunda yönlendirme yaparlardı, ben daha önce kendim de sohbetlere gidiyordum, 2012/2013 yıllarına kadar İlhami Aksuyu sohbetlerde görüyordum, bu yıllardan sonra ben kendim sohbetlere gitmediğim için kendisini görmüyordum ancak kendisinin devam ettiğini başkalarından duydum, sohbetlere insan kazandırmak için gidiyorlardı, İlhami Aksunun 2012/2013 yıllarında imam olduğunu kendisinden duymuştum, bu yıllardan sonra imam olarak görev yaptığını başkalarından duydum"

13. Yargılamanın 7/12/2017 tarihli ilk celsesinde başvurucu, oğlunun kaydolduğu öğrenci yurdunun ödemelerini yapmak için Bank Asya'da hesap açtığını, bu hesaba talimat ile para yatırmadığını, öğretmenlikten aldığı maaş dışında çiftçilikten kazandığı parayı kızının düğününde kullanmak için Bank Asyada tuttuğunu, devletin sendika üyeliğini maddi olarak teşvik etmesi nedeniyle Aktif-Sen'e üye olduğunu, bu sendikanın herhangi bir toplantısına katılmadığını, örgüte maddi yardımda bulunmadığını ve örgüt üyeliği suçunu kabul etmediğini beyan etmiştir. Başvurucu ayrıca istinabe yolu ile dinlenilen tanıklar K.K. ve A.B.nin beyanlarını kabul etmediğini ifade etmiştir. Anılan celsede tanıklar A.D. ve A.G. dinlenilmiştir. Tanık A.D.nin beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"Ben geçen sene 2016 [A]ğustos ayında ve 2017 [O]cak ayında iki kez FETÖ/PDY silahlı terör örgütü soruşturmasında [T]ire ilçe imamı olduğum iddiası ile gözaltına alınmıştım. İlk ifademde sanığı tanımadığımı söylemiştim. İkinci ifademde ise kendisi ile alakalı birlikte oldukları gruplarda bulunan fotoğrafları gösterildi. Ben fotoğraflardan değil ancak isminden sanığı hatırladım. Zira Tire'de cemaate ait fidan okuma salonu ve buğdaydede erkek öğrenci yurdu isimli yerler mevcuttu. Bu yurda ve okuma salonuna köylerden gıda maddeleri yardımı toplanıyordu. Bu yardımları toplayanlar Aktif-sen'e bağlı öğretmenler oluyorlardı. Bu yardımları köylerden toplamayı organize eden kişi [M.Z.] isimli öğretmendi. Ben sanığın ismini [M.Z.den] daha önce köylerden fakir öğrencilere yardım toplayan kişilerden birininde İlhami hoca olduğunu duyduğum için ve emniyetteki ikinci ifademdede İlhami Aksu'nun ismini gördüğüm için ve [M.Z.nin] bana söylediği yardım toplayanlar içerisinde geçen İlhami hocanın çevresinde sevilen sayılan Tire'li öğr[e]tmen olduğunu söylediği için emniyetteki beyanında bu kişinin İlhami Aksu olduğunu [M.Z.den] duyduğumu söyledim. Ben kendim sanıkla ilgili birebir görgüye dayalı bilgim yoktur. Burs, himmet, gazete, bankasya, [ByLock]larla sanığın alakası varmıdır bilmiyorum."

14. Söz konusu celsede dinlenilen diğer tanık A.G.nin beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"Ben 2008-2014 yılları arasında Tire'de [K]örfez [dershanesinde] muhasebe elemanı olarak çalıştım. Ben de İzmir 13 ACM'de FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliğinden yargılanıyorum. Bende [ByLock] tespit edilmişti. [S]anığı Tire'de dershanede çalıştığım dönemde dershanede velimiz olması nedeniyle tanırım. Kendisini MEB'te dinkültürü öğretmeniydi. Kendisi ile alakalı dershaneye geldiğinde dinlenme bölümlerinde branşı ile alakalı sohbetlerini dinlerdik. Bu sohbetler zaman zaman akşam zaman zaman gündüz toplandığımızda ve denk geldiğinde olabiliyordu. Bu sohbetlerin içeriği dini sohbettir. Dini anlamda merak ettiğimiz şeyleri veli [olarak] tanıdığımız ve din kültürü öğretmeni olması [nedeniyle] ona sorardık. Bazen ilmihal okunurdu. Sanıkla beraber risale okunan bir sohbetimiz olmamıştır. Ben kendim risale okuyordum. Bu dediğim sohbetler 2012 yılında olurdu. Ben 2014 yılında zaten bu dershaneden ayrıldım. Bizim sanıkla yaptığımız sohbetler cemaat sohbeti değildi. Normal din bilgisine dair sohbetlerdi. Yani sanığı ben cemaatin bi görevlisi olarak cemaat sohbeti veren bir kişi olarak bilmem. Sanıkla ilgili başka bir bilgim yoktur."

15. Anılan celsede iddia makamınca esas hakkında mütalaa sunulmuştur. Başvurucu esas hakkında mütalaaya karşı savunmasında önceki savunmalarını tekrar ettiğini beyan etmiştir. Başvurucu müdafii de Bank Asyada açılan hesabın hayatın olağan akışına uygun olduğunu, bu hesaba yatırılan paranın başvurucunun geliri ile uyumlu olduğunu, paranın talimat ile yatırılmadığını, tanık beyanlarının duyuma dayalı olduğunu, bir kısım tanıkların kendilerini aklamak için isnatlarda bulunduğunu savunmuştur. Söz konusu celsede hüküm açıklanmıştır. Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Sanığın örgütle iltisaklı olması nedeniyle KHK ile kapatılan AktifSen isimli derneğin üyesi olduğu, terör örgütünün finans kaynağı olan Bank Asyaya para yatırdığı, oğlunu örgüte ait eğitim kurumuna kayıt ettirip eğitim aldırdığı, örgütün ideolojisini yaymak ve dayanışmalarını sağlamak için yaptığı toplantılara anlatıcı olarak katıldığı, soruşturma ve yargılama aşamasında dinlenen tanık beyanları tamamı değerlendirildiğinde özetle sanığın bulunduğu ilçede bilinen örgüt mensuplarından biri olduğu, sanığın örgütün belli fasılalarla düzenlediği sohbet toplantılarında toplantıya katılan değil toplantının anlatıcısı olduğu dolayısıyla bu anlatımlarıyla örgütün görüş ve düşüncelerini toplantıya katılanlara yansıtan kişi olduğu yine sanığın AktifSen isimli sendikanın üyesi olup yaşanan yerde bilinen tanınan öğretmenlerden olup bu sıfatlarını kullanmak suretiyle Tirenin köylerinden erzak, gıda, kurban derisi gibi yardımlar toplayarak örgüte finans ve kaynak sağladığı bizatihi yardım eden kişi değil yardım toplayan olarak örgüt üyeliğindeki kendisine verilen görevini yerine getirdiği ve bu şekilde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğu kanaat ve sonucuna varılmıştır."

16. Anılan hükme yönelik istinaf başvurusu İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 6/4/2018 tarihinde esastan reddedilmiştir.

17. Başvurucu, istinaf başvurusunun esastan reddi kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 15/4/2019 tarihinde başvurucunun çocuğunu örgütle iltisaklı okula göndermesinin örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceği tespiti ile temyiz isteminin reddine ve hükmün onanmasına karar vermiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

18. Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi yönünden ilgili hukuk için bkz. Adnan Şen [GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021, §§ 64-70.

19. Terör örgütüne üye olma suçuyla ilgili ulusal hukuk normları için bkz. Metin Birdal [GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-33.

20. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21/1/2018 tarihli ve E.2017/3335, K.2018/361 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"[B]ir ve ikinci katmanlarda yer alanlar açısından; Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda “paralel yapı” veya “terör örgütü” olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin, nitelik, içerik ve mahiyeti itibariyle silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiğinin somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceği değerlendirilerek;

FETÖ/PDY terör örgütünün Dinar İlçesi mütevelli heyeti içerisinde yer alarak, örgütsel nitelikte toplantılar yapmak, örgüte kazanç sağlamak için himmet toplamak, örgütü müzahir oldukları için faaliyetlerine son verilip kapatılma kararı verilen derneklerin organizasyonlarına katılıp ekonomik destek sağlamak, örgüt mensuplarınca kutsallık atfedilen (f) serisinden 1 dolar bulundurmak, talimat üzerine BankAsya’ya para yatırmak şeklinde gerçekleşen faaliyetlerin örgütsel nitelikte olduğundan içerdikleri çeşitlilik, yoğunluluk ve süreklilik nedeniyle örgüt üyeliği kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır."

21. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/2/2018 tarihli ve E.2017/1861, K.2018/294 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"[N]ihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında; örgütün kurucusu, yöneticileri ve örgüt hiyerarşisinde üçüncü veya daha yukarı katlarda yer alan mensuplarının zaman sınırlaması olmaksızın nihai amacından haberdar oldukları yönünden kuşku bulunmamakta ise de bir ve ikinci katmanlarda yer alanlar açısından; Devlete sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlanması, bu yapının kamuoyu veya medya tarafından tartışılır hale gelmesi üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda 'paralel yapı' veya 'terör örgütü' olduğuna ilişkin tespitler yapılması ve Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı şekilde değerlendirilmesi karşısında bu tarihten önceki faaliyetlerin örgütsel olduğunun mahkemece ispat edilmesinin gerekli olduğu gözetildiğinde; [B] İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünde veteriner hekim olarak görev yapan, ByLock iletişim sistemini kullanmayan ancak 03.11.2014 tarihinde örgüt liderinin talimatı doğrultusunda Bank Asya’ya para yatırdığı anlaşılan sanığın eyleminin silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olduğunu gösterir biçimde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluluk içermemesi karşısında örgüt üyesi olarak kabul edilmesine yasal olanak bulunmadığı, konusu suç oluşturmayan ancak örgüt liderinin talimatı doğrultusunda amaca hizmet eden faaliyetinin yardım suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması [kanuna aykırıdır.]

22. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/1/2019 tarihli ve E.2018/4959, K.2019/145 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"2- BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası AŞ'de gerçekleştirilen mutad hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin, örgüte üye olmak suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etmek olarak kabul edilebileceği nazara alındığında; sanığın ilgili yerlerden Bank Asya hesap hareketlerinin getirtilip, gerekirse hesap hareketlerine dair bilirkişi raporu alınıp tüm dosya kapsamının bir bütün halinde değerlendirilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ve yetersiz belgelere dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi, ..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Anayasa Mahkemesinin 15/6/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

24. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak, geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Suç ve Cezaların Kanuniliği İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucu; kendisine isnat edilen bankaya para yatırma, çocuğunu okula gönderme, sendikaya üye olma ve gazete abonesi olma eylemlerinin yasal faaliyetler olup gerçekleştirildiği zamanda bunların suç olmadığını belirterek bu eylemlere dayanmak suretiyle mahkûmiyet kararı verilmesinin suç ve cezaların kanuniliği ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

26. Bakanlık görüşünde;

i. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulanabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesinin zorunlu olduğu belirtilerek başvurucunun temyiz kanun yolu incelemesi devam ederken bireysel başvuruda bulunması nedeniyle başvuru yollarının usulüne uygun tüketilip tüketilmediği hususu Anayasa Mahkemesinin dikkatine sunulmuştur.

ii. Mahkemenin, Bank Asya isimli bankada hesap hareketlerinin bulunduğu, Aktif-Sen isimli sendikaya üye olduğu, örgüt adına düzenlenen sohbet toplantılarına anlatıcı olarak katıldığı ve örgüte yardım topladığı hususlarına dayanarak karar verdiği ifade edilmiştir. Buna göre Mahkemenin değerlendirmesinin uygulanan kanun hükmünün özüyle çelişmediği ve öngörülebilir olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca kanunun geçmişe uygulanması yasağına aykırı bir durum olmadığı ileri sürülmüştür.

27. Başvurucu, Bakanlık görüşüne ilişkin beyanında genel olarak bireysel başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

2. Değerlendirme

28. Başvurucu, sohbet hocalığı yapmanın ve yardım toplamanın suç delili olarak kabulünün suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı olduğuna ilişkin bir iddia ileri sürmemiştir. Başvurucunun anılan ilkenin ihlal edildiğine dair iddiası bankaya para yatırma, çocuğunu okula gönderme, gazete abonesi olma ve sendika üyeliğinin suç delili olarak kabulü ile sınırlıdır. Başvurucu hakkındaki Yargıtay kararında başvurucunun çocuğunu örgütle iltisaklı okula göndermesinin örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceği yönündeki ifade ve gerekçeli karar içeriği göz önüne alındığında mahkûmiyetin başvurucunun örgütün köy ünitesinde sohbet grubu hocalığı yaptığı, örgüt adına köylerden yardım topladığı, örgüt talimatı üzerine Bank Asyada hesap açarak para yatırdığı ve örgüte müzahir Aktif-Sen üyesi olduğu yönündeki tespitlere dayandığı anlaşılmıştır.

29. Anayasa Mahkemesi FETÖ/PDY soruşturma ve kovuşturmalarına dair bazı bireysel başvuru dosyalarında tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaları değerlendirmiştir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi, FETÖ/PDY'nin mali kaynağını oluşturduğu ve örgüte bu yolla gelir sağladığı tespit edilen Bank Asyaya örgüt liderinin ve yöneticilerinin çağrıları üzerine para yatırılmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî olmayacağını kabul etmektedir (Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 58). Anılan kararda değinilen somut olayın koşulları da İ.C. (B. No: 2016/41492, 13/2/2020) kararında değerlendirilmiştir. Bu kararda, Bank Asyada açılmış bir hesabın bulunmasının örgütsel bir faaliyet olarak değerlendirilmesinin ancak bunun terör örgütünden alınan bir talimat uyarınca gerçekleştiğinin ortaya konulması hâlinde mümkün olduğu, aksi durumda varsayıma dayalı bir kabulden hareket edilerek kuvvetli suç belirtisi değerlendirmesi yapılmasının söz konusu olabileceği belirtilmiştir. Anılan karara konu olayda ise Bank Asyada hesabı bulunan başvurucu için bu yönde bir tespit yapılmamış olması karşısında bu Bankada kendisinin ve eşinin hesabının bulunması olgusunun başvurucu yönünden örgütsel bir faaliyet olarak kabul edilmesinin ve bu anlamda örgütsel ilişki bakımından kuvvetli suç belirtisi olarak kabulünün mümkün görülmediği sonucuna ulaşılmıştır (İ.C., § 62). Benzer şekilde örgütsel amaçlarla yapıldığını gösteren somut olgular ortaya konulmadığı sürece yalnızca FETÖ/PDY'ye aidiyeti veya örgütle iltisakı, irtibatı belirlenen sivil toplum örgütüne üye olunmasının başvurucu ile FETÖ/PDY arasındaki mensubiyet ilişkisini ortaya koyan bir olgu olarak değerlendirilmesinin mümkün görülmediği belirtilmiştir (Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, § 105).

30. Başvuruya konu mahkûmiyet hükmünün kanuni dayanağı 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314. maddesidir. Yargı mercilerine göre bir suç örgütü, baştan itibaren suç işlemek üzere kurulmuş yasa dışı bir yapı olabileceği gibi yasal olarak faaliyet göstermekte olan bir sivil toplum örgütünün sonradan suç örgütüne hatta terör örgütüne dönüşmesi de mümkündür (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/9/2017 tarihli ve E.2017/16.MD-956, K.2017/370 sayılı kararı).

31. Bir kişinin yasa dışı örgüt üyeliği suçundan cezalandırılabilmesi için henüz bir suç işlemiş olması gerekmez. Örgüt üyeliği başlı başına cezalandırılan bir suçtur. Bu itibarla örgüt üyesinin faaliyetinin mutlaka örgüt tarafından gerçekleştirilen suçlara katılma şeklinde olması da gerekmez. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).

32. Terör örgütü üyeliği suçu uluslararası hukuk literatüründe statü suçu olarak nitelendirilmektedir. Bu bağlamda kişinin başka bir suç işlemesi gerekmeksizin yalnızca örgüte üye olmasının cezalandırılması kişisel cezai sorumluluktan ziyade kolektif cezai sorumluluğa yol açma potansiyeline sahiptir. Fakat bu suçtan mahkûm edilmesi için kişinin örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, örgütün bir parçası olmayı istemesi ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağlaması gerekir. Örgüte üye olmak, fiilî bir katılmadır. Dolayısıyla üyeliğin suç olarak kabul edilmesinin ve cezalandırılmasının altında yatan sebep, terör örgütü üyesi olan kişinin aslında bu şekilde terör örgütünün toplum için arz ettiği tehlikeye bilerek ve isteyerek katkı sağlamasıdır. Bu husus Anayasa Mahkemesi tarafından terör örgütü mensuplarının başkalarının eylemi nedeniyle değil kendi istekleriyle böyle bir örgüte girmeleri nedeniyle cezalandırıldığı ve bu durumda ceza sorumluluğunun kişisel olduğu ilkesinin çiğnenmediği belirtilerek ifade edilmiştir (AYM, E.1991/18, K.1992/20, 31/3/1992).

33. Öte yandan bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucular hakkında isnat edilen terör örgütü üyesi olma suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza muhakemesi hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).

34. Somut olayda Mahkeme, başvurucu hakkında bankaya para yatırma ve sendikaya üye olma fiillerinden değil örgüt üyeliği suçundan mahkûmiyet kararı vermiştir. Bu açıdan anılan fiillerin suç olarak nitelendirilmesi söz konusu değildir. Gerekçeli karar içeriğinden başvurucunun örgütün köy ünitesinde sohbet grubu hocalığı yaptığına ve örgüt adına köylerden yardım topladığına ilişkin tanık beyanlarının mahkûmiyet hükmü açısından belirleyici nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Mahkeme, başta tanık beyanları olmak üzere dosya kapsamındaki tüm delilleri bir bütün olarak değerlendirmek suretiyle başvurucunun Bank Asyada hesap açarak para yatırması ve Aktif-Sen'e üye olması şeklindeki eylemlerinin örgüt ile irtibatını ortaya koyan diğer deliller olduğu sonucuna ulaşmıştır. Tanık A.D.nin köylerden örgüte yardım toplama işinin Aktif-Sen'e bağlı öğretmenlerce gerçekleştirildiği ve başvurucunun da yardım toplayan kişilerden olduğu yönündeki beyanı (bkz. § 13) gözönüne alındığında başvurucunun Aktif-Sen üyeliği ile öğretmenlik sıfatlarını kullanarak örgüt adına yardım topladığı yönündeki derece mahkemesi kabulünün somut olayın koşullarına göre temelsiz ve keyfî olmadığı vurgulanmalıdır. Kaldı ki gerekçeli karar içeriğinden bankaya para yatırma ve sendika üyeliğine ilişkin delillerin mahkûmiyet hükmü yönünden tek veya belirleyici delil niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır.

35. Mahkeme, başvurucunun örgütün köy ünitesinde örgütün ideolojisini yaymak ve dayanışmasını sağlamak amacıyla sohbet hocalığı yaptığı, Aktif-Sen üyeliği sıfatını kullanarak örgüt adına yardım toplayarak örgüte kaynak sağladığı, örgüt liderinin açık medya kaynaklarından Bank Asyaya para yatırılması talimatı vermesinden sonra anılan Bankada hesap açarak kaynağı belli olmayan toplam 84.665 TL para yatırdığı, dolayısıyla bu oluşumun suç işlemek amacı olduğunu bildiği sonucuna varmış ve savunmalarına itibar etmemiştir. Mahkemenin bu yorumlarının kanun koyucunun yasak olarak belirlediği fiilin kapsamını suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı olacak şekilde genişletmediği, örgüt üyeliğine ilişkin kuralın özüyle çelişmediği ve öngörülebilir olduğu anlaşılmıştır. Mahkeme, atılı suçun unsurlarını netleştirirken öngörülebilir ve suçun mahiyetine uygun olma konusunda özen göstermiştir. Buna göre örgütsel nitelikteki toplantılara katılması, örgütün köy ünitesi sohbet hocalığı yapması ve örgüt adına maddi yardım toplaması dolayısıyla başvurucunun bu oluşumun suç işlemek amacında olduğuna ve üzerine atılı örgüt üyeliği suçunun unsurlarını bilebilecek konumda bulunduğuna ilişkin varılan sonucun temelsiz olduğu söylenemez.

36. Diğer taraftan mahkûmiyet hükmüne konu fiillerin işlendiği tarihte yürürlükte olan 5237 sayılı Kanun'un 314. maddesi gereği başvurucunun cezalandırıldığı ve kanunun geçmişe uygulanması yasağına aykırı bir durumun söz konusu olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçların ve cezaların kanuniliği ilkesine yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır (benzer yöndeki karar için bkz. Adnan Şen [GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021, §§ 110-123).

37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Diğer İhlal İddiaları

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

38. Başvurucu, duyuma dayalı ve gerçeğe aykırı tanık beyanlarının hükme esas alındığını, güçlü maddi delillere dayanmayan bu beyanlara istinaden suçun oluştuğu kanaatine ulaşılamayacağını ve isnat edilen suçu gerçekleştirdiği hususunda yeterli delil bulunmadığı hâlde cezalandırıldığını beyan ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

39. Bakanlık görüşünde; başvurucunun şikâyetlerinin esas itibarıyla yargılamanın sonucuna, delillerin değerlendirilmesine, hukuk kurallarının yorumuna ve uygulanmasına ilişkin olduğu, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği ifade edilmiştir. Ayrıca yapılan yargılama ve kurulan hükümde herhangi bir bariz takdir hatası veya açıkça keyfî bir durum olmadığı belirtilmiştir.

40. Başvurucu, Bakanlık görüşüne ilişkin beyanında genel olarak bireysel başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

2. Değerlendirme

41. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

42. Somut olayda derece mahkemesince yapılan yargılamada soruşturma evrakı ve ekleri, tanık beyanları, Bank Asya kayıtları, HTS kayıtları, sendika üyelik bilgileri ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle karar verilmiştir. Mahkeme, başvurucunun belli fasılalarla düzenlenen sohbet toplantılarına anlatıcı olarak katılarak örgütün görüş ve düşüncelerini toplantıya katılanlara aktardığı ve köylerden erzak, gıda ve kurban derisi gibi yardımlar toplayarak örgüte finans ve kaynak sağladığı yönündeki kabule dört farklı tanığın soruşturma ve kovuşturma evrelerindeki anlatımlarını değerlendirmek suretiyle ulaşmıştır. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

43. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 15/6/2022tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(İlhami Aksu [2.B.], B. No: 2018/36918, 15/6/2022, § …)
   
Başvuru Adı İLHAMİ AKSU
Başvuru No 2018/36918
Başvuru Tarihi 29/11/2018
Karar Tarihi 15/6/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, mahkûmiyete esas olarak suç oluşturmayan bazı eylemlere dayanılması nedeniyle suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin, delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi Suç ve cezada kanunilik Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Kanun yolu şikâyeti Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 3713 Terörle Mücadele Kanunu 7
5237 Türk Ceza Kanunu 314
220
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 217
202
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi