TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET SALİH BUDAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/37129)
|
|
Karar Tarihi: 15/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Salih BUDAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Rüstem TİKEN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tam yargı davasında delillerin
değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının uygulanmasında hata yapılarak adil
olmayan karar verilmesi ve yargılamanın makul sürede tamamlanmaması
nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 21/12/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Bireysel
Başvuru Öncesi
8. Başvurucunun sahibi olduğu sürücü kursu hakkında
başlatılan soruşturma sonucunda, kanuna aykırı ve usulsüz işlemler yapıldığı
gerekçesiyle Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü
tarafından sürücü kursunun kapatılmasına ve sürücü kursu açma izninin iptal
edilmesine karar verilmiştir.
9. Başvurucu söz konusu işlemlerin iptali talebiyle
22/4/2005 tarihinde Ankara 5. İdare Mahkemesinde (5. İdare Mahkemesi) dava
açmıştır. 5. İdare Mahkemesi 15/2/2006 tarihli kararıyla sürücü kursunun
kapatılmasına ilişkin işlem yönünden davanın reddine, sürücü kursu açma
işleminin iptal edilmesi işlemi yönünden davanın kabulüne karar vermiştir.
10. Başvurucunun temyiz talebi üzerine Danıştay Sekizinci
Dairesinin (Sekizinci Daire) 16/3/2007 tarihli kararıyla 5. İdare Mahkemesi
kararının bozulmasına karar verilmiştir.
11. 5. İdare Mahkemesi 16/1/2008 tarihli kararı ile bozma
kararına uymak suretiyle davanın kabulüne karar vermiştir.
12. Söz konusu karar Sekizinci Dairenin 11/9/2009 tarihli
kararıyla onanmıştır.
B. Bireysel Başvuruya Konu Yargı Süreci
13. Başvurucu; 5. İdare Mahkemesinin iptal kararı üzerine
iptal edilen işlemler nedeniyle 3.000.000 TL maddi, 1.000.000 TL manevi tazminat
talebiyle 24/8/2010 tarihinde Ankara 7. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) tam yargı
davası açmıştır.
14. Mahkeme tarafından zararın tespiti amacıyla bilirkişi
incelemesi yaptırılmıştır.
15. Mahkeme dosya kapsamındaki bilirkişi raporunu da esas
almak suretiyle 20/12/2013 tarihinde 97.132,25 TL maddi, 50.000 TL manevi
tazminat talebinin kabulüne karar vermiştir.
16. Başvurucunun temyiz başvurusu üzerine Sekizinci
Dairenin 30/4/2015 tarihli kararıyla Mahkeme kararının maddi tazminata
uygulanan faize ilişkin kısmının hukuka aykırı olduğu ve manevi tazminata
hükmedilebilmesi için ağır hizmet kusurunun bulunması gerektiği gerekçesiyle
bozulmasına karar verilmiştir.
17. Mahkeme 27/6/2016 tarihli kararıyla 58.730,98 TL
maddi tazminatın meydana geldiği dönemi (ay/yıl) izleyen dönemden itibaren
işleyecek yasal faiziyle birlikte kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine
karar vermiştir.
18. Anılan karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine
Danıştay Onbeşinci Dairesinin 25/5/2017 tarihli kararıyla davalı idarenin
temyiz başvurusunun reddine, başvurucunun temyiz başvurusunun vekâlet ücreti
yönünden kabulüne, diğer temyiz itirazlarının ise reddine karar verilmiştir.
19. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 4/10/2018 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
20. Nihai karar başvurucuya 22/11/2018 tarihinde tebliğ
edilmiş, başvurucu 21/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
C. Bireysel
Başvuru Sonrasına İlişkin Süreç
21. Vekâlet ücreti yönünden yapılan yargılamaya ilişkin
Mahkemenin 25/12/2018 tarihli kararı, Sekizinci Dairenin 26/11/2019 tarihli
kararı ile onanmıştır.
22. Davalı idarenin vekâlet ücretine dair temyiz kararına
ilişkin karar düzeltme talebi üzerine dava aynı Dairede derdest bulunmaktadır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
23. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 12. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“İlgililer haklarını ihlal eden bir
idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan
doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri
gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu
husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın
tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra
tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler.”
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
24. Mahkemenin 15/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının ihlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
25. Başvurucu; yargılama sürecinin 5. İdare Mahkemesinde
açılan dava ile başladığını, yargılamanın 14 yıldır devam ettiğini, bu nedenle
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
27. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50-52).
28. Ancak bazı özel durumlarda uyuşmazlığın ortaya
çıktığı daha önceki bir tarih de başlangıç tarihi olarak kabul
edilebilmektedir. Bu durum özellikle yargısal süreç öncesinde ilgili idareye
müracaat edilmesinin söz konusu olduğu başvurular bakımından geçerlidir (Selahattin
Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 45).
29. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
§§ 41-45).
30. 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesinde idari işlemlerden
doğan zararların tazmini nedeniyle açılan tam yargı davalarında, tam yargı
davasının doğrudan veya iptal davası ile birlikte açılabileceği belirtilirken
iptal davası sonucunda verilen iptal kararı üzerine de tam yargı davası açılabileceği
düzenlenmiştir. Anılan düzenleme ile yasa koyucu tarafından bir idari işlemden
zarar gördüğünü iddia eden bireylere iptal ve tam yargı davasının ayrı veya
birlikte açılması yönünde seçimlik hak verildiği görülmektedir. Bu nedenle
başvurucu tarafından açılan tam yargı dava süreci için iptal davasının
öncelikle açılması ve karara bağlanması zorunluluğu bulunmadığından makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası bakımından yargılama
süresinin tam yargı davasının açıldığı 24/8/2010 (bkz. § 13) tarihinden
itibaren başlatılması gerekmektedir.
31. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda başvuruya konu
dava yönünden 9 yıl 11 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak
gerekir.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
B. Hakkaniyete
Uygun Yargılanma Hakkının ihlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
33. Başvurucu; bilirkişi raporundaki tazminat miktarına
ilişkin verilerin düşük tutulduğu, yargılama aşamasındaki itiraz ve taleplerin
dikkate alınmadığı, manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, gerekli ve yeterli
inceleme yapılmadan karar verildiği gerekçeleriyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürülmüştür.
2. Değerlendirme
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16; M. Aydın Gürül, B. No: 2012/682, 2/10/2013, § 18). Başvurucunun
şikâyetlerinin özünün yargılamanın sonucuna ilişkin olması nedeniyle iddiaların
hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
35. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında,
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel
başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
36. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece
mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
39. Başvurucu; ihlalin tespiti ile 3.000.000 TL maddi,
1.000.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
40. Somut olayda adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
41. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine,
fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekir.
42. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi
için başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen
ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir
belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar
verilmesi gerekir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 294,70 harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için ve ilgili Danıştay
Dairesine gönderilmek üzere Ankara 7. İdare Mahkemesine (E.2018/2713,
K.2018/2430) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 15/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.