TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSTAFA BELGE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/23169)
|
|
Karar Tarihi: 15/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Volkan ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Mustafa BELGE
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, iptal davasının reddi ve yargılamanın uzun
sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 3/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana
ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun zabıt kâtibi olarak atanmamasına ilişkin
işlem ile bu işleme esas olan düzenleyici işleme karşı 18/5/2010 tarihinde
açtığı davada Danıştay Onikinci Dairesi tarafından iptal kararı verilmiş ise de
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından iptal hükmü bozulmuştur. Bozma
gerekçesinde zabıt kâtiplerinin alımı için yapılan uygulama sınavında yazılan
metnin anlam bütünlüğüne ilişkin şartlarına aranmasına dair düzenleyici işlemde
ve bu işlem esas alınarak tesis edilen bireysel işlemde hukuka aykırılık
bulunmadığı ifade edilmiştir.
9. Bozma hükmüne yönelik karar düzeltme istemi 9/4/2018
tarihinde reddedilmiştir.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
10. Mahkemenin 15/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
11. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
13. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi
olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu
zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği,
yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği
tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45,
47).
14. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken
yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili
makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin
Akyıl, § 41).
15. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında 10 yılı aşkın süredir devam
eden yargılama sürecinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
16. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
B. Diğer ihlal
İddiaları
1. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu, işlemin ve verilen kararın hukuka aykırı
olduğunu ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
18. Başvurucu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun
esastan verdiği bozma kararı sonrası Danıştay Onikinci Dairesinin vereceği
kararı beklemeden doğrudan bireysel başvuruda bulunmuş ise de Anayasa Mahkemesi
içtihadına göre temyiz mahkemesinin yakın zamanda vermiş olduğu ve başvurucunun
davasına da uygulanacak nitelikteki bir karar varsa ve/veya mahkemenin kararını
değiştirmesi ihtimal dâhilinde görünmüyorsa başvurucu, iç hukuk yollarını
tüketmiş sayılmaktadır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Emine Vural, B.
No: 2015/4499, 21/2/2018, §§ 16-19). Somut olayda 6/1/1982 ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. ve 50. maddeleri uyarınca Danıştay
OnikinciDairesinin, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından verilen
bozma kararına direnme imkânı bulunmamakta olup Danıltay Onikinci Dairesi bozma
kararına uymak zorundadır. Dolayısıyla bu aşamadan sonra başvurucudan Danıştay
Onikinci Dairesinin bozmaya uyma yönünde vereceği kararı beklemek zorunda
bırakılmasının bireysel başvuru hakkının kullanılması önünde orantısız bir
engel oluşturabileceği değerlendirilmiştir. Bu nedenle bozmaya uyma kararı
beklenilmeden yapılan bu başvuru, başvuru yollarının tüketilmediği gerekçesiyle
kabul edilemez nitelikte görülmemiştir.
19 21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Şikâyetlerin özü Mahkeme tarafından hatalı bir yorumla karar verildiği
iddiasına yönelik olduğundan şikâyetin yargılamanın sonucu itibarıyla adil
olmadığı iddiası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
20. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında,
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel
başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
21. Mevzuatın, somut olayın ve delillerin yorumlanması
yukarıda anılan ilkeler uyarınca uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin
takdirinde olup bireysel başvuruda değerlendirmeye konu edilemez. Bu hâle göre
başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, delillerin değerlendirilmesi ve
hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup kararda (Danıştay İdari Dava
Dairelerinin verdiği bozma kararında) bariz takdir hatası veya açık bir
keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal
iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir..
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal
edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
24. Başvurucu, ihlalin tespitiyle yargılamanın
yenilenmesine ve manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
25. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
26. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı
karşılığında net 20.000 TL manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
27. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç
bedelinin başvurucuya ödenmesinekarar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddiaların KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 20.000 TL tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Danıştay Onikinci
Dairesine (E.2010/6055, K.2014/2608) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 15/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.