TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
LEVENT ÖZTAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/37630)
|
|
Karar Tarihi: 30/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
Başvurucu
|
:
|
Levent ÖZTAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali Erdem GÜNDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; imar planında taşınmazın kamu hizmeti alanına
ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının, tam yargı davasının makul sürede
sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 25/12/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana
ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun murisi K.Ö. Ankara'nın Çankaya ilçesi
Karakusunlar Mahallesi 27420 ada 2 sayılı parselde bulunan taşınmazın
hissedarıdır. Anılan taşınmaz 1994 yılında Çankaya Belediye Meclisi kararı ile
kabul edilen 1/1000 ölçekli imar planı ile "İlkokul Alanı"
olarak ayrılmıştır.
9. K.Ö.; kullanım amacı doğrultusunda kamulaştırma
görevinin yerine getirilmeyerek mülkiyet hakkının idare tarafından süresi
belirsiz şekilde kısıtlandığından bahisle 16/12/2011 tarihinde kamulaştırmasız
el atma nedeniyle tazminat davası açılmıştır.
10. Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesi 12/11/2013 tarihinde
görevsizlik kararı vermiştir. Kararda Uyuşmazlık Mahkemesinin 14/1/2013
tarihli kararı uyarınca davanın idari yargının görevinde olduğu belirtilmiştir.
11. Görevsizlik kararı üzerine K.Ö. tarafından
kamulaştırmasız el atma nedeniyle 6/3/2014 tarihinde Ankara 10. İdare Mahkemesinde
(Mahkeme) tam yargı davası açılmıştır.
12. Mahkeme 24/2/2015 tarihinde davayı kısmen kabul
etmiştir. Kararda taşınmazın imar planında "İlkokul Alanı"
olarak belirlenmesi nedeniyle 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun
10. maddesi uyarınca imar planının yürürlüğe girmesinden itibaren en geç üç ay
içinde bu planı tatbik etmek üzere beş yıllık imar programının belediyece
hazırlanması gerektiği belirtilmiştir. Söz konusu hususun yerine getirilmemesi
nedeniyle mülkiyet hakkının belirsiz bir süre ile kısıtlandığı ve bu
kısıtlamanın kaldırılmadığı ifade edilmiştir. Taşınmazın değerinin tespiti
amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve taşınmazın değeri 75.235 TL olarak
belirlenmiştir. Mahkeme tespit edilen değerin K.Ö.ye ödenmesine karar vermiştir.
13. Karara karşı K.Ö. ve idare tarafından sırasıyla
27/5/2015 ve 21/5/2015 tarihlerinde temyiz yoluna başvurulmuştur.
14. Danıştay Altıncı Dairesi (Daire) tarafından
18/10/2016 tarihinde mahkemenin kararı bozulmuştur. Kararda 7/9/2016 tarihinde
yürürlüğe giren 20/8/2016 tarihli ve 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında
Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun'la 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu'na birtakım hükümler eklendiği vurgulanmıştır. Bu bağlamda uygulama imar
planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılan taşınmazların
kamulaştırılması için öngörülen beş yıllık sürenin 2942 sayılı Kanun'a eklenen
geçici 11. madde gereğince bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
başlayacağı ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan ancak henüz
karara bağlanmayan veya kararı kesinleşmeyen davalara da bu madde hükümlerinin
uygulanacağı belirtilmiştir.
15. Mahkeme bozma kararına uyarak 9/6/2017 tarihinde
uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
16. İdare 31/7/2017 tarihinde kararı temyiz etmiştir.
17. Daire 9/11/2017 tarihinde temyiz talebini
reddetmiştir. İdarenin 30/1/2018 tarihli karar düzeltme talebi de Dairenin 30/10/2018
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
18. Nihai karar 27/11/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Başvurucu 25/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
19. Konu ile ilgili hukuk için bkz. Hüseyin Ünal, B. No:
2017/24715, 20/9/2018, §§ 17-29.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 30/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
21. Başvurucu, getirilen yasal düzenleme nedeniyle
davanın esası hakkında karar verilmemesine bağlı olarak mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
23. Anayasa Mahkemesi aynı konu ile ilgili şikâyetleri
daha önce incelemiş ve uygulanacak ilkeleri ortaya koymuştur (Hüseyin Ünal, §§
34-62).
24. Hüseyin Ünal (aynı kararda bkz. § 37)
kararında imar uygulamasına konu edilen taşınmazın başvurucu adına tapuda
kayıtlı olması dolayısıyla Anayasa'nın 35. maddesi bağlamında mülk teşkil ettiği
belirtilmiştir. Uygulama imar planında bu taşınmazın kamu hizmeti alanı olarak
ayrılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kabul edilmiş, söz konusu
müdahalenin niteliği sebebiyle mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin genel
kural çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Hüseyin Ünal, §§
38-41).
25. Anayasa Mahkemesi 3194 sayılı Kanun hükümleri ile
2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 11. maddeye dayalı olan müdahalenin
kanunilik ölçütünü taşıdığını değerlendirmiş, ayrıca taşınmazın kamu hizmetine
tahsis edilmesine yönelik müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının
bulunduğunu açıklamıştır (Hüseyin Ünal, §§ 44-50). Bununla birlikte
Anayasa Mahkemesinin 28/3/2018 tarihli ve E.2016/196, K.2018/34 sayılı kararı
ile anılan madde iptal edilmiştir. Bu çerçevede ölçülülük yönünden yapılan
değerlendirmede ise uygulama imar planının onaylanmasından itibaren beş yıldan
fazla süre geçmesine rağmen imar planında kamu hizmetine ayrılan taşınmazın
kamulaştırılmaması ve herhangi bir tazminat da ödenmemesinin başvurucuya şahsi
olarak aşırı bir külfet yüklediği kanaatine ulaşılmıştır. Bu sebeple
başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması
gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü
olmadığı kabul edilmiştir (Hüseyin Ünal, §§ 51-62).
26. Somut başvuruda da başvurucunun murisinin hissedarı
olduğu taşınmaz 1994 yılında uygulama imar planında kamu hizmeti alanına
ayrılmasına rağmen beş yılı aşkın bir süreden beri kamulaştırılmadığı ve
başvurucuya herhangi bir tazminat da ödenmediği dikkate alındığında bu
ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı sonucuna
varılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçülü
değildir.
27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
28. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
30. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi
olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu
zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği,
yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği
tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45,
47).
31. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken
yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili
makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin
Akyıl, § 41).
32. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında yaklaşık 7 yıllık yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
33. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir
veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
35. Başvurucu, ihlalin tespitiyle 60.000 TL manevi ve
75.325 TL maddi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
36. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
37. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
38. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama
sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
39. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ve
mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
40. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken
iş, ihlal sonucuna uygun olarak tazminata hükmedilmesinden ibarettir. Tazminat
miktarının belirlenmesi hususu ise bu konuda uzmanlaşmış derece mahkemelerinin
takdirindedir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak
üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
41. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net 12.000 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
42. Mülkiyet hakkına yönelik ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı
anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna
ulaşılmıştır.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara
10. İdare Mahkemesine (E.2017/1440, K.2017/1585) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 12.000 TL tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 30/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.