TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
YAŞAR KARACA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/37854)
Karar Tarihi: 12/4/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Fatma Burcu NACAR YÜCE
Başvurucu
Yaşar KARACA
Vekili
Av. Fatma YILMAZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklunun ailesine daha yakın bir ceza infaz kurumuna nakil taleplerinin reddedilmesi işlemine karşı açılan davada esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/12/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinden sonra beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucunun Başka Ceza İnfaz Kurumuna Nakil Süreci
9. Başvurucu 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsü sonrasında silahlı terör örgütüne [Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)] üye olma ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlarından yürütülen soruşturma kapsamında Kahramanmaraş 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 1/9/2016 tarihli kararıyla tutuklanmış ve Kahramanmaraş E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) konulmuştur.
10. Başvurucu, anılan Ceza İnfaz Kurumundan 15/9/2017 tarihinde Tarsus 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna, Tarsus 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan 10/6/2019 tarihinde Türkoğlu 2 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna, Türkoğlu 2 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan ise 9/8/2019 tarihinde Türkoğlu 1 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.
11. UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre başvurucu, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Zorunlu Nedenlerle Nakil" başlıklı 56. maddesi ile 5/6/2015 tarihli ve 167 No.lu ceza infaz kurumlarının tahsisi, nakil işlemleri ve diğer hükümler konulu Genelge'nin (167 No.lu Genelge) İkinci Bölüm'ünün 17. maddesinin birinci fıkrasında "Kurumların elverişsiz ve yetersiz kalması, kapsama gücünün aşılması, kullanılamaz hâle gelmesi, asayiş, güvenlik, doğal afet, yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara nakledilmeleri gerekli görülen hükümlü ve tutuklular, yargı çevresi dışında Bakanlıkça belirlenen ve konumlarına uygun olan diğer kurumlara nakledilebilecektir." hükmü gereğince Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün (Genel Müdürlük) 25/8/2017 tarihli ve 77204178-207.04.02/11552/108460 sayılı yazısıyla Ceza İnfaz Kurumundan Tarsus 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.
12. Genel Müdürlüğün Kahramanmaraş ve Tarsus Cumhuriyet Başsavcılıklarına gönderdiği 13/9/2017 tarihli yazıya göre Ceza İnfaz Kurumunda silahlı terör örgütüne (FETÖ/PDY) üye olma suçundan tutuklu bulunan başvurucunun kapasite sorunu yaşanmaması için Tarsus 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna naklinin uygun görüldüğü bildirilmiş ve nakil işlemi buna göre gerçekleştirilmiştir.
13. Başvurucu; Türkoğlu 1 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu esnada Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/12/2018 tarihli ve E.2017/104, K.2018/275 sayılı ilamıyla 8 yıl 9 ay nihai hapis cezasını hükümlü olarak infaz etmekteyken aynı yer İnfaz Hâkimliğinin 11/3/2022 tarihli ve E.2022/1964, K.2022/1946 sayılı kararıyla cezasının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verilmiş ve söz konusu bu karar doğrultusunda aynı gün salıverilmiştir.
B. Nakil İşlemine Karşı Yürütülen İdari ve Yargısal Süreçler
1. İdari Süreç
14. Başvurucu; Genel Müdürlüğe hitaben yazdığı 17/4/2018 tarihli dilekçesinde hakkındaki ceza soruşturmasının Kahramanmaraş Ağır Ceza Mahkemesinde yürütülmekte olması, Kahramanmaraş Asliye Hukuk Mahkemesi ile İcra Mahkemesinde hakkında devam eden yargılamaların bulunması, yaşlı ve hasta olan anne ve babasının şehirler arası yolculuk yapamamaları, ailesinin Kahramanmaraş'ta ikamet etmesi, üç çocuğunun bulunması ve ailesinin hiçbir gelirinin olmaması sebebiyle nakil işleminin iptal edilerek yeniden Kahramanmaraş'ta bulunan bir ceza infaz kurumuna sevkinin sağlanması talebinde bulunmuştur.
15. Başvurucu, Genel Müdürlüğe hitaben yazdığı 12/5/2018, 7/6/2018 ve 11/7/2018 tarihli dilekçelerinde Kahramanmaraş 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde hakkında devam eden yargılamaların duruşmalarına katılamadığını belirterek nakil talebinde bulunmuştur.
16. Genel Müdürlük 24/5/2018 ve 2/7/2018 tarihli yazılarında ceza infaz kurumlarının dolu olması sebebiyle nakil talebinin uygun görülmediğini belirtmiştir.
2. Yargısal Süreçler
a. Tarsus İnfaz Hâkimliğinin 25/7/2018 Tarihli 2018/282 Muhabere Sayılı Yazısı
17. Başvurucu; Tarsus İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) verdiği 4/6/2018 tarihli dilekçesinde, önceki iddialarını yineleyerek devam eden hukuk yargılamalarına katılamaması nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığını, Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı dönemde koğuşun kapasitesi 70-80 kişilikken mevcut sayının 30-40 kişiye indiğini ve Kurumun boş olduğunu belirterek yaşadığı mağduriyet nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; nakil işleminin iptal edilmesini ve lehine tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
18. İnfaz Hâkimliğinin 25/7/2018 tarihli yazısı ile Hâkimliğin görev ve yetkisine giren bir talep olmaması nedeniyle başvurucunun dilekçesi işlemsiz olarak iade edilmiştir. Mahkemenin yazısı 27/7/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
b. Ankara 16. İdare Mahkemesinin E.2018/1612 Sayılı Dosyasına İlişkin Süreç
19. Başvurucu 31/7/2018 tarihinde Ankara 16. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde, İnfaz Hâkimliği ile Genel Müdürlüğe hitaben yazdığı dilekçelerdeki iddiaları tekrarlayarak İnfaz Hâkimliğine yaptığı nakil talepli başvurusunun da görevsizlik nedeniyle işlemsiz iade edildiğini belirtmiş; Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmesi talebinin reddine ilişkin işlemin iptali ile 1.200.000 TL maddi 1.000.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
20. Ankara 16. İdare Mahkemesi 9/8/2018 tarihli kararıyla davanın görev yönünden reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 4. maddesinin ikinci fıkrasında nakille ilgili şikâyetleri inceleme ve karara bağlamanın infaz hâkimliğinin görevleri arasında düzenlendiğini vurgulamıştır. Kararda ayrıca başvurucunun bulunduğu ceza infaz kurumundan başka bir ceza infaz kurumuna nakledilmesinden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünün de idari yargının görev alanı dışında kaldığını, bakılan uyuşmazlığın çözümünün adli yargının görevine girdiğini, bu işlemden dolayı talep edilen tazminat istemlerinin de adli yargı yerlerince çözümlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu, karara itiraz etmemiştir.
c. Tarsus İnfaz Hâkimliğinin Bireysel Başvuruya Konu E.2018/3036 Sayılı Dosyasına İlişkin Süreç
21. Başvurucu 13/9/2018 tarihli dilekçesiyle önceki iddialarını tekrarlayarak nakil işleminin iptali ile 1.200.000 TL maddi, 1.000.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebiyle İnfaz Hâkimliğine başvurmuştur. 19/9/2018 tarihli başvuru dilekçesinde 13/9/2018 tarihli dilekçesine herhangi bir cevap verilmediğini belirterek bu dilekçesinin işleme alınmasını talep etmiştir.
22. İnfaz Hâkimliğinin 25/9/2018 tarihli yazısı ile başvurucunun taleplerinin öncelikle Tarsus 2 No.lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün İdare ve Gözlem Kurulunca (İdare ve Gözlem Kurulu) değerlendirilmesi, verilen karara itiraz edilmesi hâlinde kararın İnfaz Hâkimliğine gönderilmesi gerektiği belirtilmiştir.
23. İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 26/9/2018 tarihli kararıyla başvurucunun talebi reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun yargılandığı Mahkemenin yargı çevresindeki ceza infaz kurumunda tutuklu bulunduğu sırada kapasite aşımı nedeniyle 25/8/2017 tarihinde Tarsus Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiği ifade edilmiştir. Başvurucunun geçen süre içinde yargılamayı yapan Mahkeme tarafından Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) vasıtasıyla defalarca duruşmaya çıkarıldığı, kapasite aşımı nedeniyle nakil gelen tutukluların geldikleri kurumlara geri gönderilmesinin yer olmamasından ötürü söz konusu olmadığı belirtilmiştir. Başvurucunun isteğe bağlı nakil dilekçesinin Bakanlık tarafından onaylanması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca lüzumu hâlinde -yargılama yapan mahkemenin bizzat duruşmaya katılmak üzere mahkemeye davet edip götürülüp getirilmesi veya mahkemenin bulunduğu en yakın ceza infaz kurumuna nakli şeklinde- yargılamayı yapan mahkemenin talebi olduğu takdirde başvurucunun naklinin gerçekleştirilebileceği ifade edilmiştir. Karar, başvurucuya 26/9/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
24. Başvurucunun 28/9/2018 tarihli dilekçesiyle söz konusu karara karşı yaptığı şikâyet, İnfaz Hâkimliğinin aynı tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde İdare ve Gözlem Kurulu kararının usul ve yasaya uygun olduğu belirtilmiştir.
25. Başvurucunun İnfaz Hâkimliği kararına karşı Tarsus Ağır Ceza Mahkemesine yaptığı itiraz, kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle 19/10/2018 tarihinde reddedilmiştir.
26. Nihai karar 21/11/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
27. Başvurucu 19/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
28. Başvurucu 29/8/2019 tarihli ek beyan dilekçesinde, iddialarını yineleyerek duruşmalara bizzat veya SEGBİS ile katılamadığını belirtmiş, hukuk ve idari yargılamalara ilişkin bilgileri vererek hak ihlalinin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
29. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliklerinin kuruluşu" kenar başlıklı 2. maddesinin olay tarihinde yürürlükte olan (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"İnfaz hâkimlikleri, Adalet Bakanlığınca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak, yargı çevresinde ceza infaz kurumu ve tutukevi bulunan ağır ceza mahkemeleri ile coğrafî durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak ilçe asliye ceza mahkemeleri nezdinde kurulur. İnfaz hâkimliğinin yetki alanı, kurulduğu yer ağır ceza veya asliye ceza mahkemesinin yargı çevresi ile sınırlıdır."
30. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimlerinin görevi" kenar başlıklı olay tarihinde yürürlükte olan 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İnfaz hakimliklerinin görevleri şunlardır:
1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikayetleri incelemek ve karara bağlamak.
2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahadeye tabi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikayetleri incelemek ve karara bağlamak.
..."
31. 4675 sayılı Kanun’un "İnfaz hâkimliğine şikâyet ve usulü" kenar başlıklı olay tarihinde yürürlükte olan 5. maddesinin ilgili kısmı şu şekildedir:
"Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren onbeş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir. ..."
32. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliğince şikayet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesinin olay tarihinde yürürlükte olan (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Şikâyet başvurusu, 5 inci maddede yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder; şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o mercie gönderir."
33. 5275 sayılı Kanun'un "İnfazda temel ilke" kenar başlıklı 3. maddesi şu şekildedir:
"Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır."
34. 5275 sayılı Kanun'un "Hapis cezalarının infazında gözetilecek ilkeler" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Hapis cezalarının infaz rejimi, aşağıda gösterilen temel ilkelere dayalı olarak düzenlenir:
…
c) Cezanın infazında hükümlünün iyileştirilmesi hususunda mümkün olan araç ve olanaklar kullanılır. Hükümlünün kanun, tüzük ve yönetmeliklerle tanınmış haklarının dokunulmazlığını sağlamak üzere cezanın infazında ve iyileştirme çabalarında kanunîlik ve hukuka uygunluk ilkeleri esas alınır.
...
f) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur.
…"
35. 5275 sayılı Kanun'un "Zorunlu nedenlerle nakil" kenar başlıklı 56. maddesi şu şekildedir:
"Kurumların elverişsiz ve yetersiz kalması, kapsama gücünün aşılması, kullanılamaz hâle gelmesi, asayiş, güvenlik, doğal afet, yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara nakledilmeleri gerekli görülen hükümlüler, yargı çevresi dışında Adalet Bakanlığınca belirlenen ve konumlarına uygun olan diğer kurumlara nakledilebilirler."
36. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların yükümlülükleri" kenar başlıklı 116. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şu şekildedir:
"Bu Kanunun; ...nakiller, disiplin nedeniyle nakil, zorunlu nedenlerle nakil, hastalık nedeniyle nakil, nakillerde alınacak tedbirler,... konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66 ilâ 76 ve 78 ila 88 inci maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir."
37. 5275 sayılı Kanun gereğince Genel Müdürlük tarafından hazırlanan 167 No.lu Genelge'nin "Zorunlu nedenlerle nakil" kenar başlıklı 17. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Kurumların elverişsiz ve yetersiz kalması, kapsama gücünün aşılması, kullanılamaz hâle gelmesi, asayiş, güvenlik, doğal afet, yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara nakledilmeleri gerekli görülen hükümlü ve tutuklular, yargı çevresi dışında Bakanlıkça belirlenen ve konumlarına uygun olan diğer kurumlara nakledilebilecektir."
38. 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin "Ceza ve Tevkifleri Genel Müdürlüğü" başlıklı 43. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) bendi şu şekildedir:
"(1) Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri şunlardır:
Hükümlü ve tutukluların sevk ve nakil işlerini yürütmek, ..."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) İçtihadı
39. AİHM ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kıldığını (Ouinas/Fransa (k.k.), B. No: 13756/88, 12/3/1990; Messina/İtalya (No. 2), B. No: 25498/94, 28/9/2000, § 61; Kučera/Slovakya, B. No: 48666/99, 17/7/2007, § 127), bu konuda yapılan tasarrufların haklı bir gerekçeye dayanması gerektiğini ifade etmiştir (Gülmez/Türkiye, B. No: 16330/02, 20/5/2008, § 46).
40. AİHM somut başvuruya benzer olayları özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelemekle birlikte tutuklu ve hükümlülerin ailelerinden uzak yerlerdeki cezaevlerinde bulunmalarını gerektiren olguların makul ve kabul edilebilir düzeyde açıklanmamasını ihlal kararına dayanak yapmıştır. AİHM gündemine gelen benzer bir davada başvurucular; ailelerinin yaşadığı yerden uzak bir ceza infaz kurumuna nakledilmeleri nedeniyle aileleriyle görüşmelerinin kısıtlandığını, bu nedenle özelhayata ve aile hayatına saygı haklarına müdahale edildiğini ileri sürmüştür. AİHM bu kapsamda yaptığı değerlendirmelerde mahpusların ceza infaz kurumlarına dağılımı ile ilgili idari yetkililere mutlak bir takdir yetkisi tanınmadığını ifade etmiştir. Bu konuda kişilerin ailevi ve toplumsal ilişkilerini sürdürmeleri hususu da dikkate alınmalıdır. AİHM, bu konuda her ne kadar bağlayıcı olmasa da 2006 Avrupa Cezaevleri Kurallarına atıf yapmış bu kapsamda mahpusların yakın aile üyeleriyle iletişiminin sürdürülmesinde idarenin yardımcı olması gerektiğini ifade etmiştir. AİHM, Avrupa'daki müktesebatın ulusal makamların mahpusların aileleriyle görüşmelerinin sağlanması için yakın ceza infaz kurumlarına yerleştirilmelerini yükümlü kıldığını vurgulamıştır. Bu kapsamda AİHM; bir tutuklu veya hükümlünün hangi ceza infaz kurumuna yerleştirileceği hususunda hükümlünün profili, güvenlik açısından oluşturacağı tehlike, soruşturma ve kovuşturmanın sağlıklı yürütülmesini etkileyen nedenler, ceza infaz kurumunun kapasitesi ve güvenlik durumu gibi kriterlere göre değerlendirme yapılması gerektiğinin ancak aile ilişkilerinin korunmasının da kriter olarak dikkate alınmasının zorunlu olduğunun altını çizmiştir. AİHM'e göre hükümlünün bulunduğu ceza infaz kurumunun ailesinin yaşadığı yere olan mesafesi, hükümlünün yakınlarının ceza infaz kurumuna ulaşımında karşılaşacağı zorluklar kişiler açısından katlanılması zor durumlar meydana getiriyorsa bu durum aile bağlarını doğrudan etkileyecek bir unsur olarak görülebilir. AİHM bu çerçevede değerlendirme yaparken aile bireylerinin yaş, sağlık, ekonomik ve sosyal durumlarını dikkate almaktadır. AİHM yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda başvurucuların şahsi durumu, tutulma süreleri, yakınlarının kişisel durumlarıyla ilgili ayrıntılı bir inceleme yapılmadığını vurgulayarak bu şartlarda başvurucuların ailelerinden uzak bir şekilde ceza infaz kurumlarında tutulmalarının ihlal sonucunu doğurduğu sonucuna ulaşmıştır (Avşar ve Tekin v./Türkiye, B. No: 9302/09 ve 49089/12, 17/9/2019, §§ 60-75).
41. Yine AİHM'in önüne gelen benzer bir davada mahkûmun, yaşlı annesi tarafından ziyaret edilebilmesi bakımından evine daha yakın bir ceza infaz kurumuna nakledilmesine yönelik talebinin reddedilmesi ile ilgili bir başvuruda Sözleşme'nin mahpuslara tutukevlerini seçme hakkı tanımadığını ve mahpusların ailelerinden ayrılmaları ve onlardan uzakta olmalarının, mahkûmiyetlerinin kaçınılmaz bir sonucu olduğunu ifade etmiştir. AİHM'e göre aile üyelerinin mahpusu ziyaret etme imkânı, aile hayatını sürdürmek için oldukça önemlidir. Bu bağlamda mahpusların haklarına müdahale öngören işlemler gerekçelendirilmeli ve mahpus, haklarına müdahalede bulunan önlemlere itirazda bulunmak amacıyla etkili bir hukuk yoluna sahip olmalıdır (Vintman/Ukrayna, B. No: 28403/05, 23/10/2014, §§ 78, 84, 99, 104 ve 115-117).
2. Karşılaştırmalı Hukuk
42. Almanya Federal Anayasa Mahkemesinin anayasa şikâyeti üzerine verdiği bir kararına konu olayda hükümlünün ailesiyle uzun süreli görüşmesine infaz kurumunca izin verilmemiştir. Bu karara karşı yapılan itirazı Cottbus Bölge Mahkemesi kanundaki koşulların oluşmadığı gerekçesiyle reddetmiştir. Federal Anayasa Mahkemesi hukuk kurallarının yorumu ve uygulanmasının olağan mahkemelerin görevi olduğunu ancak Federal Almanya Anayasası'nın 3. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin bir gereği olarak keyfîlik yasağı çerçevesinde çok istisnai olarak olağan mahkemelerin kararlarının anayasa şikâyetine konu olabileceğini belirtmiştir. Buna göre bir hâkimin kararının salt usul kurallarına uyulmadığı veya hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle keyfîlik yasağına aykırı olduğu sonucuna varılamayacağı açıklanmıştır. Bu başvuruda ise sadece kanun hükmü yazılarak oluşturulan gerekçenin yeterli olmadığı belirtilerek keyfîlik yasağına aykırı davranıldığı tespit edilmiş ve ihlal sonucuna varılmıştır (Almanya Federal Anayasa Mahkemesi, 2 BvR 2530-16/, 21/12/2016).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
43. Anayasa Mahkemesinin 12/4/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
44. Başvurucu, hükümlü olması nedeniyle başvuru harç ve giderlerini ödeyecek gelirinin bulunmadığını belirterek adli yardımdan faydalandırılma talebinde bulunmuştur.
45. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
46. Başvurucu; ikametgâhından uzak bir şehirdeki ceza infaz kurumuna isteği dışında nakledilmesi işlemine karşı açtığı davalardan bir sonuç alamadığını, yaşlı ve hasta anne, babası ile bakıma muhtaç üç çocuğunun şehirler arası yolculuk yapmaya zorlandıklarını, ziyarete gelemediklerini, Kahramanmaraş'ta farklı mahkemelerde hakkında devam eden yargılamaların bulunduğunu, bunların duruşmalarına katılamadığını belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı, etkili başvuru, adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
47. Bakanlık görüşünde; başvurucunun İdare Mahkemesi kararından sonra istinaf yoluna başvurmaksızın İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunduğu, İnfaz Hâkimliğinin itirazın reddine karar vermesinden sonra başvurucunun İnfaz Hâkimliği kararına karşı yaptığı itirazın Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildiği, bu süreç devam ederken hükümlülerin ve tutukluların nakil taleplerinin reddine ilişkin karara karşı başvurulacak yargı yoluyla ilgili olarak infaz hâkimlikleri ve idare mahkemeleri arasında oluşan görev uyuşmazlığı hakkında Uyuşmazlık Mahkemesinin idari yargının görevli olduğuna karar verdiği ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin de Y.Ş. (B. No: 2017/37742, 18/6/2020) kararında başvurucunun iddialarının 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi kapsamında açılacak iptal davasında incelenmesinin mümkün olduğunu belirterek başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verdiği, başvurucunun idare mahkemeleri nezdinde nakil talebinin reddi kararına karşı dava açtığına ilişkin bir bilgi bulunmadığı belirtilmiştir.
48. Bakanlık görüşünde, netice olarak başvurucunun adil yargılanma hakkı ve özel hayatına saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
49. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
50. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, zorunluluk bulunmadığı hâlde ailesinden oldukça uzak bir yerde cezasının infaz edilmesine ilişkin kararda esaslı iddialarının karşılanmamasına yöneliktir. Bu nedenle başvuru, gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
51. Başvurucu öncelikle ihlal iddialarıyla ilgili olarak İnfaz Hâkimliğinden talepte bulunmuş İnfaz Hâkimliği başvurucunun dilekçesine dair herhangi bir işlem yapmadan görevsiz olduğunu belirterek dosyayı üst yazıyla başvurucuya iade etmiştir. Başvurucu, nakil işleminin iptali için İdare Mahkemesine başvurmuş, İdare Mahkemesi davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin İnfaz Hâkimliği olduğunu belirterek görevsizlik kararı vermiştir. Başvurucunun yeniden İnfaz Hâkimliğine yaptığı şikâyet üzerine Tarsus İnfaz Hâkimliği iddiaları değerlendirme hususunda İdare ve Gözlem Kurulunun karar vermesi gerektiğini belirterek şikâyeti reddetmiştir. Başvurucu İdare ve Gözlem Kuruluna tekrar yaptığı başvurunun da reddi üzerine İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuş, İnfaz Hâkimliği şikâyetin esastan reddine karar vermiştir. Başvuru yollarının tüketilmesiyle ilgili olarak değerlendirilmesi gereken öncelikli mesele, daha önce aynı konuda İdare Mahkemesi ve İnfaz Hâkimliği arasında ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığı ile ilgili olarak Uyuşmazlık Mahkemesinin bu tür davalara idare mahkemesinin bakması gerektiği yönünde verdiği karar nedeniyle başvurucunun tekrar idare mahkemesine başvurma zorunluluğunun bulunup bulunmadığı, bu kapsamda başvuru yollarının tüketilip tüketilmediğinin tespit edilmesidir.
52. Anayasa Mahkemesi Y.Ş. kararında somut olayda olduğu üzere iller arası nakil işlemlerine karşı idari yargı mercilerine başvurulması gerektiğini, bu koşullar sağlanmadan yapılan başvurularda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yine Uyuşmazlık Mahkemesinin kararlarında da bu tür davalarda idare mahkemesinin görevli ve yetkili olduğu ifade edilmiştir (Uyuşmazlık Mahkemesinin 22/10/2018 tarihli ve E.2018/595 sayılı; 28/1/2019 tarihli ve E.2018/886 sayılı kararları).
53. Başvurucu, nakil işleminin iptali ile ilgili olarak gerekli idari ve yargısal mercilere (idare mahkemesi, infaz hâkimliği) başvurmuş en son İnfaz Hâkimliği taleple ilgili kendisini görevli ve yetkili görmek suretiyle uyuşmazlığın esası hakkında karar vermiştir. Başvurucunun geçirdiği yargılama süreci dikkate alındığında talebini yargı sistemi içinde mümkün olduğunca yetkili merciler önünde dile getirdiği anlaşılmıştır. Uyuşmazlık Mahkemesinin 22/10/2018 tarihli kararıyla idare mahkemesinin görevli ve yetkili olduğunu belirlemiş olsa da somut davadaki yargılama sürecinin söz konusu karar tarihinden önce işlediği dolayısıyla yargısal sürecin geldiği evre itibarıyla idare mahkemesi kararı henüz kesinleşmemiş olsa bile başvurucudan yeniden idare mahkemesine başvurma ya da Uyuşmazlık Mahkemesi kararını gerekçe göstererek idare mahkemesi kararını kanun yoluna götürme külfeti yüklenmesi beklenemez. Buna göre somut başvuru açısından başvuru yollarının tüketildiği açıktır.
54. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
55. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak açıkça gerekçeli karar hakkından söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "...adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu AİHM'in birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
56. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
57. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddiaların kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli görülmektedir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
58. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak mahkeme kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelerin oluşturulmasında açıkça bir keyfilik görüntüsünün olmaması ve makul bir biçimde gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 23).
59. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur (İbrahim Ataş, § 24).
60. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde cevap verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara cevap vermek zorunda değilseler de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
61. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
62. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul ya da esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
63. Öte yandan kanun yolu mercinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi, § 57).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
64. Somut davada başvurucu, ailesinin ikamet ettiği Kahramanmaraş'taki Ceza İnfaz Kurumunda cezasını infaz etmekteyken Tarsus Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir. Başvurucunun ihlal iddialarının temeli, zorunluluk olmadığı hâlde ailesinin ikamet ettiği yerden farklı bir yerdeki ceza infaz kurumuna nakledilmesi nedeniyle aile bireyleriyle görüşme imkânının kısıtlanmasına dayanmaktadır.
65. Öncelikle belirtilmesi gerekir ki ceza infaz kurumlarında kalacak mahkûmların aldıkları cezaların niteliği, miktarı gibi belirli kriterlere göre kişi ve koğuş sayısını belirlemede ceza infaz kurumlarının kapasitesine göre hükümlü ve tutukluların hangi ceza infaz kurumunda bulunacaklarını tespit etmede idarenin geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Hükümlülerin ailelerinden ayrılmaları ve onlardan uzakta tutulmaları mahkûmiyetin kaçınılmaz bir sonucu olduğuna göre idarenin mutlak anlamda hükümlüyü ailesinin ikamet ettiği yerdeki ceza infaz kurumunda bulundurma zorunluluğu bulunmamaktadır.
66. Ancak idarenin hükümlünün ailesinin ziyaretleri ile ilgili yaptığı uygulamalarda söz konusu takdir yetkisinin sınırsız olmadığı, buna ilişkin tasarrufların objektif denetlenebilir kriterlere göre yapılması gerektiği açıktır. Dolayısıyla hükümlünün ailesinin rahat ulaşabileceği bir yerde cezasını infaz etmesinden elde edeceği yarar ile idarenin ceza infaz kurumunun kapasitesi, güvenlik gibi kriterleri dikkate alarak düzenleme yapma gerekliliğinden doğan kamusal yarar arasındaki dengenin sağlanması, bu konuda gerek idare gerekse denetim makamı olan yargı mercilerinin değerlendirmelerinde idarenin takdir yetkisinin objektif ve makul sınırlar içinde kullanıldığının ortaya konulması zorunludur.
67. Bu kapsamda söz konusu kriterleri, idarenin hizmet gerekleri ile kişisel durumların belirlediği görülmektedir. Hükümlünün bulunduğu ceza infaz kurumu ile çevre yerlerdeki ceza infaz kurumlarının kapasitesi, doluluk oranına göre hükümlünün daha yakın yerdeki ceza infaz kurumuna nakledilme imkânının bulunup bulunmadığı, hükümlünün suç profili, ceza infaz kurumunda kaldığı süre, ailesinden uzakta kaldığı ceza infaz kurumundaki tutulma süresi, hükümlünün bulunduğu ceza infaz kurumu ile ailesinin ikamet ettiği yer arasındaki mesafe, ulaşım imkânları, ailenin ekonomik ve sosyal durumu, aile bireylerinin yaş ve sağlık durumları, ailenin hükümlüyü ziyarete gelme sıklığı gibi durumların idare ve yargı makamlarınca takdir yetkisinin kullanımı ve denetiminde dikkate alınması ve kararlarında bu hususların değerlendirilmesi gerekmektedir.
68. Başka bir ifadeyle yukarıda açıklanan kriterlerin idare tarafından ortaya konulması bu kapsamda bir değerlendirme yapılması yani idarece başvurucunun ailesinin bulunduğu yerdeki ceza infaz kurumu ya da ailesinin daha rahat ulaşabileceği yerdeki ceza infaz kurumundan farklı bir yerde cezasının infaz edilmesini gerektiren zorlayıcı koşulların kabul edilebilir gerekçelerle ortaya konulması gerekir.
69. Başvurucunun 1/9/2016 tarihinde tutuklanarak Ceza İnfaz Kurumuna alındığı, Ceza İnfaz Kurumunun kapasitesi gerekçe gösterilerek 15/9/2017 tarihinde Tarsus 2 No.lu T Tipi Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun 15/9/2017-10/6/2019 tarihleri arasında Tarsus Ceza İnfaz Kurumunda cezası infaz edilmiş, bu süreçte 17/4/2018, 12/5/2018, 7/6/2018 ve 11/7/2018 tarihlerinde ailesiyle görüşemediğini, ayrıca ceza yargılamasının Kahramanmaraş'ta yürütüldüğünü, bu yerde asliye, icra hukuk ve idare mahkemelerinde de hakkında devam eden yargılamaların bulunduğunu, ikamet adresi Tarsus olup Kahramanmaraş Ceza İnfaz Kurumunda tutulan kişiler olduğunu belirterek nakil talebinde bulunmuştur. Başvurucunun ayrıca nakil işleminin hemen ardından dilekçe ile işlemin iptali için talepte bulunduğu anlaşılmaktadır.
70. Başvurucunun talebi Kahramanmaraş'taki Ceza İnfaz Kurumunun kapasitesinin dolması nedeniyle reddedilmiş, başvurucu en son 10/6/2019 tarihinde Türkoğlu/Kahramanmaraş 2 No.lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiş, 9/8/2019'dan itibaren denetimli serbestliğe ayrılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun Tarsus Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı süreçte nakil isteminde bulunduğu tarihten yaklaşık iki yıl sonra nakil talebinin karşılandığı anlaşılmıştır.
71. İdare, ailesinin ikametine yakın yerdeki ceza infaz kurumlarının kapasitesinin dolmasını gerekçe göstererek başvurucunun taleplerinin reddine karar vermiş ise de gerek idarenin gerekse İnfaz Hâkimliğinin başvurucunun nakil talepleriyle ilgili olarak hükümlünün bulunduğu ceza infaz kurumu ile çevre yerlerdeki ceza infaz kurumlarının kapasitesine ve doluluk oranına göre hükümlünün ailesi ile daha rahat görüşebileceği yakın yerdeki ceza infaz kurumuna nakledilme imkânının olup olmadığı, suç profili, ceza infaz kurumunda kaldığı süre, ailesinden uzakta kaldığı ceza infaz kurumundaki tutulma süresi, bulunduğu ceza infaz kurumu ile ailesinin ikamet ettiği yer arasındaki mesafe, ulaşım imkânları, ailenin ekonomik ve sosyal durumu, aile bireylerinin yaş ve sağlık durumları, ailenin hükümlüyü ziyarete gelme sıklığı gibi kriterler çerçevesinde değerlendirme yapmadığı görülmüştür. Böylelikle idare ve İnfaz Hâkimliği tarafından söz konusu hususlar kapsamında inceleme yapmak suretiyle başvurucunun ailesinin yaşadığı yerdeki ceza infaz kurumu ya da yakın yerdeki ceza infaz kurumundan farklı bir yerde cezasını infaz etmesini gerektiren zorlayıcı koşulların kabul edilebilir gerekçelerle ortaya konulmadığı anlaşılmıştır.
72. Dolayısıyla nakil talebinin reddi kararının söz konusu kriterler çerçevesinde objektif kabul edilebilir gerekçelerle açıklanmadığı görülmektedir. Bu nedenle, yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun esaslı iddialarının mahkeme kararlarında değerlendirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
73. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
c. Giderim Yönünden
74. Başvurucu; ihlalin tespitine, ihlalin ortadan kaldırılmasına ve 1.000.000 TL manevi, 1.200.000 TL maddi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
75. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.
76. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yalnızca ihlal tespitiyle ve kararın İnfaz Hakimliğine gönderilmesi suretiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Tarsus İnfaz Hâkimliği (E.2018/3036, K.2018/3013) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/4/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.