TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
M.Ş.N. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/3789)
|
|
Karar Tarihi: 7/4/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucu
|
:
|
M.Ş.N.
|
Vekilleri
|
:
|
1. Av. Ayet METEHANOĞLU METE
|
|
|
2. Av. Ali İhsan TAŞ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uyarınca verilen
tedbir kararına yönelik esaslı iddiaların itiraz mercii tarafından
karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 25/1/2018 ve 9/10/2019 tarihlerinde
yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2019/34153
numaralı bireysel başvuru dosyasının 2018/3789 numaralı başvuru ile
birleştirilmesine, 2019/34153 numaralı bireysel başvuru dosyasının
kapatılmasına, incelemenin 2018/3789 numaralı bireysel başvuru dosyası
üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu ile E.Ş.N. 15/11/2016 tarihinde
evlenmişlerdir. Bu evlilikten müşterek bir çocukları bulunmaktadır.
10. Başvurucu, kayınbiraderi M.R.K. (E.Ş.N.nin erkek
kardeşi) tarafından sözlü ve yazılı olarak kendisine hakaret edilmesi ve
tehditte bulunulması üzerine M.R.K. hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.
M.R.K. hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma
başlatılmıştır.
11. Başvurucunun beyanına göre, E.Ş.N.nin ailesi
başvurucudan şikâyetini geri çekmesini istemesine rağmen başvurucu tarafından
bu talep reddedilmiştir. E.Ş.N.nin ailesi tarafından başvurucu hakkında
E.Ş.N.yi zorla evde tuttuğu ve dışarı çıkmasına izin vermediği gerekçesiyle
ihbarda bulunulmuştur. E.Ş.N. önce başvurucudan şikâyetçi olmadığını
bildirmesine rağmen daha sonra beyanını değiştirerek şikâyetçi olmuştur.
12. E.Ş.N. 29/12/2017 tarihinde 6284 sayılı Kanun
kapsamında başvurucu ve başvurucunun babası A.N. hakkında Bakırköy 3. Aile
Mahkemesinden (3. Aile Mahkemesi) tedbir talebinde bulunmuştur. 3. Aile
Mahkemesinin 3/1/2018 tarihli kararı ile başvurucu ve başvurucunun babası A.N.
hakkında 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının a, c, e, f,
g, h bentleri uyarınca dört ay süreyle geçerli olmak üzere E.Ş.N.ye karşı
şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunulmamasına, E.Ş.N.nin
ikametgâhına yüz metreden fazla yaklaşılmamasına ve eşyalarına zarar verilmemesine
karar verilmiştir. Anılan kararda; E.Ş.N.nin iletişim araçlarıyla veya sair
surette rahatsız edilmemesi, bulunduğu yerlere yaklaşılmaması ve başvurucu ile
A.N.nin bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahlarını
kolluğa teslim etmeleri gerektiği belirtilmiştir.
13. Başvurucu, tedbir kararına karşı Bakırköy 4. Aile
Mahkemesinde (4. Aile Mahkemesi) 4/1/2018 tarihinde itiraz etmiştir. Dilekçede
başvurucu; tedbir isteyen E.Ş.N. ile bir geçimsizliği olmadığını, E.Ş.N.yi
sevdiğini, M.R.K. hakkındaki şikâyetini geri çekmesi için E.Ş.N.nin tedbir
kararı istediğini belirtmiştir. Başvurucu, eşine ailesi tarafından büyük bir
baskı uygulandığını vurgulamış; uzaklaştırma kararının evliliklerine zarar
verdiğini ifade etmiştir. Başvurucu itiraz dilekçesi ekinde telefondaki
mesajlarına ait yazışmaları ve asayiş büroda alınan ifade tutanaklarını
sunmuştur.
14. Başvurucunun itirazı 4. Aile Mahkemesinin 8/1/2018
tarihli kararıyla reddedilmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"6284 sayılı yasadaki tedbirlerin
uygulanması için 8/3 md gereğince belge ve delil aranmayacağı düzenlendiğinden
itirazın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur."
15. Bu süreçte E.Ş.N. tarafından 1/3/2018 tarihinde
Bakırköy 8. Aile Mahkemesinde (8. Aile Mahkemesi) başvurucu aleyhine açılan
boşanma davasında başvurucu tarafından da karşı dava açılmıştır.
16. E.Ş.N. 11/6/2018 tarihinde 6284 sayılı Kanun
kapsamında başvurucu hakkında 8. Aile Mahkemesinden tedbir talebinde
bulunmuştur. 8. Aile Mahkemesi 11/6/2018 tarihli kararıyla başvurucu
hakkında 6 ay süre ile 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında belirtilen tedbirlerin uygulanmasına karar vermiştir. Kararda ortak
yaşanıldığı belirtilen konutun tedbir isteyene tahsisi ile başvurucunun müşterek
çocuk ile kurulan şahsi ilişki saatleri hariç olmak üzere E.Ş.N.ye
yaklaşmamasına, ilgiliye karşı şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük
düşürücü söz ve davranışlarda bulunmamasına hükmedilmiştir. Kararda
başvurucunun E.Ş.N.nin şahsi ve ev eşyaları ile mal varlığına zarar vermemesi,
iletişim araçları ile onu rahatsız etmemesi, bulundurulması veya taşınması
kanunen izne tabi silahı varsa kolluğa teslim etmesi gerektiği belirtilmiştir.
17. E.Ş.N.nin talebiyle 8. Aile Mahkemesi tarafından
verilen tedbir kararı 29/1/2019 tarihinde 6 ay süre ile uzatılmıştır.
18. Yine 8. Aile Mahkemesinin 30/7/2019 tarihli kararıyla
başvurucu hakkında verilen tedbir kararının 6 ay süreyle bir defa daha
uzatılmasına karar verilmiştir. Kararda 11/6/2018 tarihli kararda verilen
tedbirlere yer verilmiş, ayrıca E.Ş.N.nin yaşadığı belirtilen İstanbul, Bolu ve
Erzurum'daki adreslere başvurucunun müşterek çocuk ile kurulan şahsi ilişki
saatleri dışında yaklaşmaması gerektiği belirtilmiştir.
19. Başvurucu tedbir kararına karşı 31/7/2019 tarihli
dilekçe ile Bakırköy 9. Aile Mahkemesine (9. Aile Mahkemesi) itiraz etmiştir.
Dilekçede, başvurucu aleyhine dört kere tedbir kararı verildiği, 8. Aile
Mahkemesinin aynı zamanda boşanma davasının görüldüğü mahkeme olarak boşanma
davasındaki gelişmeleri dikkate alması gerektiği ifade edilmiştir. E.Ş.N.nin
erkek kardeşi M.R.K.nın başvurucuyu tehdit etmesi sebebiyle 5 ay hapis cezası
aldığı ve E.Ş.N.nin mahkemeye yalan söylemesi nedeniyle hakkında kamu davası
açıldığı belirtilmiştir. 8. Aile Mahkemesinin tedbir kararı verirken söz konusu
durumları değerlendirerek karar vermemesinin başvurucunun müşterek çocuğun
sağlık sorunları ile ilgilenememesine neden olduğu vurgulanmıştır.
20. 9. Aile Mahkemesi 2/8/2019 tarihli kararla
başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... dosyanın incelenmesinde 6284
sayılı yasanın 8/3 maddesi gereğince koruyana tedbir kararı verilebilmesi için
delil ve belge aranmayacağı, verilen kararın usul ve yasaya ve takdiri
sebeplere göre karar verilmiş olmakla 6284 sayılı yasanın 2/3 maddesi
kapsamında verilen tedbirlerin yerinde olduğu anlaşıldığından itirazın reddine
karar vermek gerekmiştir."
21. Başvurucu 25/1/2018 ve 9/10/2019 tarihlerinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
22. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Erdal
Türkmen, B. No: 2016/2100, 4/4/2019, §§ 19-28.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
23. Mahkemenin 7/4/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
24. Başvurucu, itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü
iddiaların itiraza bakan 4. ve 9.Aile Mahkemelerince dikkate alınmadan
reddedildiğini ve itirazın reddine dair kararının yeterli gerekçe içermediğini,
verilen tedbir kararları nedeniyle müşterek çocuğun sağlığı ile yeterince
ilgilenemediğini belirterek adil yargılanma, etkili başvuru ve özel hayata
saygı haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
25. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
''Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddialarının özünün adil yargılanma hakkının
güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkına ilişkin olduğu ve bu kapsamda
bir inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
28. Başvuruya konu olayda uygulanacak ilkeler daha önce
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararlarla ortaya konulmuştur (Salih
Söylemezoğlu, B. No: 2013/3758, 6/1/2016; Erdal Türkmen; T.K., B. No: 2017/27041, 11/12/2019).
29. Buna göre 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesinde
örnekleyici olarak bir kısım önleyici koruma tedbiri belirlenmiş, 8. maddenin
(3) numaralı fıkrasında Kanun’un 4. maddesinde belirtilen ve hâkim tarafından
verilebilen koruyucu tedbir kararları için şiddetin varlığı hususunda delil
veya belge aranmayacağı ifade edilmiştir. Bunun yanında ağırlıklı olarak
aleyhine tedbir kararı verilen kişinin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı
niteliği olan ve Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen önleyici tedbir kararları
için böyle bir ayrıksı durum öngörülmemiştir (Salih Söylemezoğlu, § 34).
30. 6284 sayılı Kanun'un buna ilişkin gerekçesinde,
şiddete maruz kalan veya maruz kalma tehlikesi altında bulunan kişilerle ilgili
koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için herhangi bir delil araştırması veya
belge ibrazı aranmazken önleyici tedbir kararı verilebilmesi için kişinin
şiddete maruz kaldığı veya maruz kalma tehlikesi altında bulunduğu hususunda
olguların varlığının gerektiği, aksi yöndeki uygulamanın kişilere kanunla
sağlanan hakkın kötüye kullanılmasına sebebiyet verebileceği hususu
vurgulanmıştır (Salih Söylemezoğlu, § 35).
31. Nitekim tedbir kararları ile bir tarafın vücut
dokunulmazlığı veya yaşam hakkı gibi kişi için olmazsa olmaz hak ve
menfaatlerin korunması amaçlanırken diğer taraftan özellikle mahkemece verilen
veya onaylanan önleyici tedbirlerle kişi hak ve özgürlüklerine önemli ölçüde
sınırlamalar getirilmiş olacaktır. Dolayısıyla tedbir kararlarından olumlu ya
da olumsuz etkilenen tarafların temel hak ve özgürlükleri arasındaki dengenin
gözetilmesi gerekmektedir (Salih Söylemezoğlu, § 36).
32. 6284 sayılı Kanun’da düzenlenen tedbir kararlarının
verildiği anda infaz kabiliyetini haiz olması nedeniyle Kanun’da amaçlanan
acil müdahale olgusunun bu aşamada sağlanmış olacağı, bu amacın
gerçekleşmesi adına tedbir kararında, şiddetin var olduğuna yönelik kanaate
nasıl ulaşıldığının açıklanması yani gerekçe açısından daha esnek bir yaklaşım
usulünün benimsenebileceği ancak bu yaklaşıma ait sınırın olayların özelliğine
göre gerekçeli karar hakkının temel esaslarına zarar vermeyecek düzeyde
belirlenmesinin de gerekli olduğu açıktır. Bu kapsamda söz konusu kararlarda
yer verilen gerekçelerde, ileri sürülen zarar riski ve olgulara göre talebin
ilgili mevzuat çerçevesinde kabul görmesi için temel unsurları taşıyıp
taşımadığının ortaya konulması yeterli olacaktır (Salih Söylemezoğlu, §
39).
33. Anayasa Mahkemesi Salih Söylemezoğlu
başvurusunda, somut olayda olduğu gibi aciliyet unsurunun ortadan kalktığı ve
başvurucunun itirazlarını sözlü olarak sunamadığı itiraz aşamasında mahkemenin
tek taraflı iddiaya dayanılarak verilen tedbirlerin yerindeliğini, itiraz
edenin ileri sürdüğü beyan ve deliller çerçevesinde her iki taraf için
öngörülen hak ve menfaat dengesini de gözeterek değerlendirmesi gerektiğini
açıklamıştır (Salih Söylemezoğlu, § 40). Sonuç olarak itiraz merciinin
kararında, başvurucunun iddia ve itirazları ile tedbire dayanak olgunun
gerçekliğinin bu çerçevede tartışılmadığı, tedbir kararında esasa ilişkin
hususlarda gerekçe bulunması hâlinde bu karara atıf yapılarak değerlendirme
yapılmasının makul görülebileceği ancak ihlal iddiasına konu itiraz mercii
kararında dosyaya sunulan delillerle sonuç arasında ne şekilde bağ kurulduğunun,
gerekçesiz olarak verilen tedbir kararına yapılan itirazın neden
reddedildiğinin asgari düzeyde dahi açıklanmadığı belirtilerek gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir (Salih Söylemezoğlu, §§ 41,
42).
34. İncelenen bu başvuruda da itiraz merciinin kararında
başvurucunun iddia ve itirazları ile tedbire dayanak olgunun gerçekliğinin bu
çerçevede tartışılmadığı anlaşılmaktadır. Kural olarak tedbir kararında esasa
ilişkin hususlarda gerekçe bulunması hâlinde itiraz merciince bu karara atıf
yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. İlk derece mahkemesi
kararında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise başvurucular tarafından ileri
sürülen esaslı itirazların itiraz mercii tarafından gerekçeli bir şekilde
karşılanması gerekir. Somut olayda ilk derece mahkemesi kararında gerekçe
bulunmamasına rağmen başvurucu tarafından ileri sürülen esaslı iddiaların
itiraz mercii tarafından karşılanmadığı görülmektedir. İtiraz merciinin tedbir
kararı verilmesini gerektirecek kanaate -dosyada varsa- hangi delille ne
şekilde bağ kurularak ulaştığını anılan kararda göstermediği anlaşılmıştır. Bu
kapsamda somut başvuruda itiraz merciinin gerekçesiz olarak verilen tedbir
kararına yapılan itirazın neden reddedildiğini asgari düzeyde dahi açıklamadığı
değerlendirilmiştir.
35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
37. Başvurucu ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi
ve 25.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
38. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
39. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
40. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
41. İncelenen başvuruda itiraz merciilerinin gerekçesiz
olarak verilen tedbir kararlarına yapılan itirazları reddederken ilgili ve
yeterli bir gerekçe göstermemeleri nedeniyle adil yargılama hakkı kapsamındaki
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
42. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Bakırköy 3. Aile Mahkemesine ve Bakırköy 8.
Aile Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
43. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için gerekçeli karar hakkının ihlali
nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 659,30 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.259,30 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için Bakırköy 3. Aile Mahkemesine
(E.2017/503 D. İş, K.2018/6) ve Bakırköy 8. Aile Mahkemesine (E.2018/308 D. İş,
K.2018/305) GÖNDERİLMESİNE,
E. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata
ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. 659,30 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 4.259,30 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 7/4/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.