TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EYÜP KESER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/4604)
|
|
Karar Tarihi: 12/4/2023
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin MECEK
|
Başvurucu
|
:
|
Eyüp KESER
|
Vekili
|
:
|
Av. Vedat ÇAPRAZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; nezarethanedeki tutulma koşulları nedeniyle
kötü muamele yasağının, gözaltında darp nedeniyle de eziyet yasağının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular, 26/1/2018 ve 5/9/2019 tarihinde
yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne
ve başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına
karar verilmiştir.
4. 2019/31635 numaralı başvuru dosyasının hukuki irtibat
nedeniyle 2018/4604 numaralı başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin
2018/4604 numaralı dosya üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemi’nden (UYAP) elde edilen bilgi ve belgelere göre olaylar özetle
şöyledir:
8. Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Kamu makamları,
soruşturma mercileri ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu
teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve
son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması
(PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın
Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12, 25).
9. Türkiye Radyo Televizyon Kurumunda (TRT) memur olarak
görev yapan 1978 doğumlu başvurucu, 22/12/2016 tarihinde FETÖ/PDY üyesi olduğu
şüphesiyle evinde yapılan aramanın ardından kolluk görevlileri tarafından
gözaltına alınmıştır. Başvurucunun gözaltına alındığı, 22/12/2016 günü saat
06.10’da eşine bildirilmiştir.
10. Başvurucunun gözaltına alındığı tarihte saat 10.00’da
başvurucu hakkında Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi tarafından darp
ve cebir izinin olmadığına dair rapor düzenlenmiştir.
11. Başvurucunun komşusu Z.Y. de FETÖ/PDY soruşturması
kapsamında gözaltına alınmıştır. Z.Y., ByLock kullanıcısı olduğu iddiasıyla
ilgili verdiği ifadede internet hattını başvurucu Eyüp Keser’le birlikte
kullandığını beyan etmiştir. Cumhuriyet savcısının talimatıyla başvurucunun bu
konuda bilgisine müracaat edilmek istendiğinde başvurucunun kendisine zarar
vererek polis memurlarına direndiği, hakaret ve tehdit ettiğine dair tutanak
düzenlenmiştir. 23/12/2016 tarihinde saat 16.15’te düzenlenen tutanak şöyledir:
“Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının
2016/104643 sayılı soruşturması kapsamında gözaltına alınan Z.Y. ... kendisinin
bylock kullanmadığını, adına kayıtlı ... interneti ... üst komşusu olan ve şu
an gözaltında bulunan Eyüp KESER ... isimli şahısla ortak kullandıklarını beyan
etmesi üzerine Eyüp KESER İsimli şahıs 23.12.2016 günü saat 15.40 sıralarında
görüşmeye alınmış kendisine bylock programını kullanıp kullanmadığı ve Z.Y.
isimli şahısla ortak internet kullanıp kullanmadıkları sorulduğunda agresif
tavırlar sergilemeye başlamış, bylock sorusu kendisine tekrar sorulduğunda,
'Bylockun ne olduğunu bilmiyorum, siz bana bu soruyu soramazsınız.' diyerek
agresif tavırlarına devam etmiş, ... 'Beni bunlarla itham edemezsiniz, siz
kimle konuştuğunuzu biliyor musunuz?' diyerek oturduğu koltuğun sağ tarafındaki
evrak dolabının kapak ve camlı kısımlarına ani bir hareketle birkaç kez
kafasını vurduğu, bu esnada dolabın kırılan cam parçalarını eline aldığı, eline
aldığı cam parçasını biz görevlilere karşı silah gibi doğrulttuğu, 'Üstüme
gelmeyin, kendimi de sizi de keser gebertirim.' diye bağırdığı ve odanın kapısını
açarak ve yüksek sesle 'Allahsızlar!' diye bağırarak koridora çıkmaya çalıştığı
sırada biz görevlilerce şahsın kendisine ve herhangi bir [görevliye] zarar vermesini önlemek
amacıyla şahsa anında orantılı şekilde güç kullanmak suretiyle müdahale edilmiş
ve şahsın elindeki cam parçasını almak üzere kolu kıvrılmış, cam parçası
elinden alınmış, şahıs tekrar yüksek sesle bağırarak direnişine devam etmiş,
kendisini kontrol altına almak amacıyla plastik kelepçe takmaya çalışılmış
ancak şahsın ellerini birbirine kenetlemesi ve direnmesi sebebiyle plastik
kelepçe takılamamış, şahıs bağırmaya ve mukavemet göstermeye devam etmiş, daha
sonrasında demir kelepçe takılmaya çalışıldığı esnada şahıs ellerini birbirine
kenetleyerek 'Bırakın beni ne yaptığınızı sanıyorsunuz.' diyerek bağırmaya
devam etmiş, kendisinin parmakları ve kolu geriye doğru kelepçe takmak için
çekildiğinde direnişine devam etmiş, ayakları ve bütün vücuduyla bize mukavemet
etmeye başlamış, bu esnada görevliler olarak şahsın direnişini kıracak ölçüde
kademeli olarak zor kullanmak suretiyle şahsın ellerine kelepçe takılarak aynı
gün saat 16:00 sıralarında etkisiz hale getirilmiştir.”
12. Kırılan 70x30 cm ebadındaki cam kapak makbuz
karşılığında bir firmaya 50 TL’ye tamir ettirilmiş, buna dair 27/12/2016
tarihli tutanak düzenlenmiştir.
13. Başvurucu hakkında görevi yaptırmamak için direnme,
kamu malına zarar verme ve kamu görevlisine karşı hakaret suçlarından 5/10/2017
tarihinde kamu davası açılmıştır. Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesi 3/3/2022 tarihinde
başvurucunun kamu görevlisine hakaret suçundan beraatine, kamu malına zarar
verme suçundan 6.000 TL, görevi yaptırmamak için direnme suçundan ise 4.500 TL
adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkûmiyet kararları
24/10/2022 tarihinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesince istinaf
başvurusu esastan reddedilerek kesinleşmiştir.
14. Ankara Mustafa Kemal Devlet Hastanesince 23/12/2016
tarihinde saat 17.16’da düzenlenen adli muayene raporunda başvurucuda sağ kulak
kepçesinde kızarıklık, hematom (kanın deri altında toplanması), sol
kulak önünde 2 cm’lik hematom, sol göz kapağı ve kaşta hematom, sağ göz altında
kızarıklık, kanlı morluk, burun kökünde kızarıklık ve morluk, burun ucunda ve
ağızda kurumuş kan lekeleri, kafada oksipital (başın arka kısmı) bölgede
şişlik, ense sol tarafta geniş kızarıklık, sırtta sol yanda 5 cm’lik iki
sıyrık, sağ skapula (kürek kemiği) üzerinde yaygın kızarıklık ve sıyrık,
sol skapula altında kızarıklık, sol humerusta (kol kemiği) şişlik ve
çizikler, sağ omuzda kızarıklık, sağ humerus iç yüzde kızarıklık ve morluk,
boyun sağ tarafında kızarıklık, boyun sol tarafta çizik, sağ dizde kızarıklık
ve ödem, sağ bacakta çok sayıda sıyrık ve kızarıklık, sağ ayakta kızarıklık,
sol bacak, sol ayak, ve sol dizde kızarıklıklar tespit edildiği belirtilmiş;
ileri tetkikler için başvurucu, Ankara Numune Hastanesine sevk edilmiştir.
15. Ankara Numune Hastanesi Beyin Cerrahi, Kulak Burun
Boğaz ve Göz Servislerinde aynı gün muayene edilen başvurucuya çeşitli ilaçlar
reçete edilmiştir. Numune Hastanesinde yapılan muayenelerde konsültasyon istek
nedeni “bir başkası tarafından darp, vurulma, tepilme, bükülme, ısırılma ya
da tırmalanma” olarak gösterilmiştir. Raporlarda başvurucudaki yaraların
basit tıbbi müdahaleyle giderilip giderilemeyeceği konusunda bir tespit yer
almamaktadır.
16. Başvuru dosyasında bu raporlar bulunmamakla birlikte
Bakanlık görüşündeki bilgilere göre başvurucunun 30/12/2016 tarihinde saat
11.00 ve 19.45’te yapılan muayenelerinde sol göz konjoktivada (gözün
beyaz ve şeffaf bölümünü ve göz kapaklarının içini kapsayan tabaka) kanama ve
göz çevresinde ekimoz mevcut olduğu, diğer muayenelerin normal olduğu
belirtilmiştir.
17. 29/12/2016 tarihinde saat 11.25’te tanzim edilen
tutanağa göre başvurucu, müdafi ile görüştürülmüştür.
18. 29/12/2016 tarihinde kolluk tarafından başvurucunun
müdafi huzurunda savunması alınmıştır. Başvurucu aynı gün nezaretten
çıkarılmıştır.
19. Başvurucu 30/12/2016 tarihinde Ankara 5. Sulh Ceza
Hâkimliğince tutuklanmıştır. Başvurucu, sorgu esnasında kötü muameleye maruz
kaldığına dair bir beyanda bulunmamıştır.
20. Başvurucunun eşi F.K. 2/1/2017 tarihinde Gölbaşı
Cumhuriyet Başsavcılığına eşine işkence yapıldığı iddiasıyla şikâyette
bulunmuştur. Aynı gün alınan ifadesinde F.K.; gözaltına alındıktan sonra bir
hafta eşini göremediğini, 30/12/2016 tarihinde eşi sorgu için sulh ceza
hâkimliğine sevk edilirken duruşma salonu dışında onu görme imkânı bulduğunu,
eşinin yüzünde ve gözünde morluklar bulunduğunu, cep telefonuyla fotoğraflarını
çektiğini, ayaküstü yaptıkları konuşmada kendisini Emniyet Amiri H.K. ile Osman
isimli bir polis memurunun darbettiğini, duruşmaya çıkmasına bir gün kala
Demiryolları Hastanesine götürüldüğünü fakat buradaki doktorun rapora "kendi
kendine darp" diye anlamsız bir teşhis koyduğunu söylediğini ifade
etmiştir. Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı 6/6/2017 tarihinde dosyayı
yetkisizlik kararıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık)
göndermiştir.
21. 28/3/2017 tarihinde başvurucu, kötü muameleyle ilgili
olarak Başsavcılığa suç ihbarında bulunmuştur. Başvurucu; olayla ilgili olarak
polis tarafından düzenlenen tutanağın gerçek olmadığını, kendisine zarar
vermediğini, H.K. isimli emniyet amirinin odasında polislerce darbedildiğini,
bir kişinin doktor raporlarında da tespiti yapılan çok sayıdaki yaraya kendi
kendine sebebiyet vermesinin mümkün olmadığını, mülakat için H.K.nın odasına
götürüldüğü, odada bulunan Osman isimli komiserin "ByLock kullanmışsın."
dediğini, "Hayır." cevabı verince de H.K.nın üzerine yürüdüğünü,
“Diz çök lan!” diye bağırdığını, sorulara ayakta cevap vermek
istediğini, böyle bir uygulamanın doğru olmadığını söylediğini, odada bulunan
ikinci bir şahsa ellerinin arkadan kelepçelenmesi talimatının verildiğini, bunu
yapmaya haklarının olmadığını söylediğinde H.K.nın kendisine tekme ve yumruk
atmaya başladığını, bu sırada Komiser Osman ve diğer kişinin kendisini
kollarından tutup içeri çekerek odayı kilitlediğini, elleri arkada olacak
şekilde kelepçelendiğini, H.K., Osman Komiser, yüzünü hatırlayamadığı iki kişi
olmak üzere toplam dört kişinin kulağı, gözleri ve sol kolu morarıp şişinceye
kadar kendisini darbettiğini, kafasına tekme atmak istedikleri sırada kafasını
çekince odadaki vitrin camının kırıldığını, gücü iyice tükenip yerde hâlsiz
kalınca başına su döktüklerini, H.K.nın yanındakilere "Kendi kendine
zarar vermeye çalıştı, vitrin camını kırdı." şeklinde tutanak
tutmaları için talimat verdiğini, kollukta ifadesi alınırken müdafiinin yanında
tehdit edildiğini ancak müdafiinin duruma müdahale etmediğini, davacı ve
şikâyetçi olduğunu ifade etmiştir.
22. Başvurucunun ve eşinin şikâyeti üzerine ayrı ayrı
yürütülen soruşturmalar 18/10/2017 tarihinde birleştirilmiştir.
23. Başsavcılık; Emniyet Müdürlüğünden olayla ilgili adli
raporlar, kamera kayıtları, tutanak vb. bilgileri istemiştir. Ankara Emniyet
Müdürlüğü 28/9/2017 tarihinde verdiği cevapta kamera kayıtlarının doksan gün
geçtikten sonra silindiği için gönderilemediğini bildirmiştir.
24. Başsavcılık 21/12/2018 tarihinde kovuşturmaya yer
olmadığına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“... İncelenen dosya içeriğine göre;
öncelikle müştekinin işkence, kötü muamele, hakaret ve tehdit iddialarının
23/12/2016 tarihine ilişkin olması ancak 29/12/2016 tarihinde emniyette müdafii
huzurunda alınan 7 sayfalık ayrıntılı ifadesinde herhangi bir işkence, kötü
muamele, hakaret ve tehdit iddiasından bahsetmemiş olması, ifadesinde bu
hususlara ilişen herhangi bir iddiası bulunmadığı gibi söz konusu bu ayrıntılı
ifadesini müdafii huzurunda imzalamış olması, müştekide belirlenen yaralanmayla
ilgili yukarıda belirtilen 23/12/2016 günlü yani iddia edilen olay günlü
tutanağın tutulmuş olması, tutanakta belirtilen olaydan dolayı müştekiye
müdahale sırasında zor kullanma yetkisinin aşıldığına ilişkin bir delil
bulunmaması, yine yukarıda da belirtildiği üzere emniyetin cevabi yazısında
herhangi bir güvenlik kamera kaydı bulunmadığının belirtilmiş olması ve
müştekinin iddialarının esasen kendisinin şüpheli olduğu soruşturma dosyasına
savunma niteliğinde olup, şüphelilerin yüklenen suçları işlediklerine ilişkin
herhangi bir delil bulunmaması nedeniyle... [kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.]”
25. Başvurucunun bu karara itirazı, Ankara 2. Sulh Ceza
Hâkimliğince 25/6/2019 tarihinde reddedilmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
26. İlgili hukuk için bkz. İsmail Adak, B. No:
2018/19964, 20/10/2021, §§ 22-29.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
27. Anayasa Mahkemesinin 12/4/2023 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Nezarethanede
Tutulma Koşulları Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
28. Başvurucu; sekiz gün boyunca 5 m2lik nezarethanede, kalabalık koşullarda on kişiyle
birlikte tutulduğunu, yemeklerin yetersiz olduğunu, banyo ihtiyacını
karşılayamadığını belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
29. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği,
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17).
30. Anayasa Mahkemesi gözaltında tutulan kişilerin
nezarethane tutma koşullarının yetersizliği nedeniyle kötü muameleye maruz
kaldığı yönündeki iddialarıyla ilgili olarak temel ilkeleri ortaya koyduğu ve
değerlendirmelerde bulunduğu kararında, şikâyete konu yetersiz koşullardaki
tutma hâli sona ermişse idari yargı yolunda açılacak tam yargı davasını etkili
bir yol olarak kabul etmiştir (Nebahat Baysal Gül, B. No: 2016/14634,
28/5/2019, §§ 17-31; ayrıca yetersiz miktarda yiyecek ve içecek verilmesi
iddiası yönünden bkz. Tuncay Gürsen, B. No: 2016/35379, 15/1/2020, §§
17-23). Somut başvuruda da anılan içtihatta belirlenen temel ilkelerden
ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
31. Bu durumda 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi dikkate alındığında ulaşılabilir, tutulma
koşullarının standartlara uygun olmaması sebebiyle doğan maddi ve manevi
zararların karşılanması bakımından başarı şansı sunma ve yeterli giderim
sağlama kapasitesi olduğu görülen tam yargı davası yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Gözaltında
Darbedilme Nedeniyle Eziyet Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
33. Başvurucu; Emniyet Amiri H.K.nın odasında dört polis
memurunun kötü muamelesine maruz kaldığını, sulh ceza hâkimliğine sorgu için
çıkarıldığı sırada ailesinin darp ve cebir izlerini görerek fotoğrafını
çektiğini, bunu da kanıt olarak ibraz ettiğini, doktor raporlarının
darbedildiğini açıkça ortaya koyduğunu, gözaltından çıkarıldıktan iki gün sonra
eşinin Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunduğunu, kendisinin de
ayrıca şikâyette bulunduğunu, soruşturmanın etkin ve makul süratte
yürütülmediğini, nezarethanede bulunan diğer şüphelilerin vücudundaki darp ve
cebir izlerini gördüğünü ancak tanık ve şüphelilerin ifadesinin alınmadığını,
kendisinin de beyanına başvurulmadığını, belli bir süre geçtikten sonra silinme
ihtimali olan kamera kayıtlarının saklanması için gerekli tedbirin
alınmadığını, cama kafasını bilerek ve isteyerek vurup kendi kendine zarar
verdiği ve görevlilere direnip görevlileri tehdit ettiği şeklinde düzenlenen
tutanağın gerçeğe aykırı olduğunu, kafasını cama vurmuş olsaydı başında kesi izi
olması gerektiğini ancak adli muayene raporlarında kesi izi tespitinin
bulunmadığını, kolluğun gerçeğe aykırı olarak düzenlediği tutanak içeriğinin
karara dayanak yapıldığını belirterek eziyet yasağının ihlal edildiğini öne
sürmüştür.
34. Bakanlık görüşünde; soruşturmada başvurucunun özen
yükümlülüğü kapsamında darp iddiasını derhâl kamu makamlarına bildirmediği,
kollukta ve sulh ceza hâkimliğinde müdafi huzurunda verdiği ifadelerinde kötü
muamele iddiasını dile getirmediği, buna karşın Başsavcılığın titizlik ve
süratle hareket ederek adli raporları, Olay Tutanağı ve soruşturmadaki diğer
belgeleri temin ederek incelediği, soruşturmada atılması gereken adımları
attığı, başvurucunun soruşturmaya katılımının sağlandığı, delillerin kapsamlı
ve nesnel bir analizi yapılarak kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği
ifade edilmiştir.
35. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı önceki iddialarını
tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan eziyet
yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Genel
İlkeler
37. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında
öngörülen işkence, eziyet ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya
muameleye tabi tutulma yasağı mutlak bir nitelik taşımakta olup bu kapsamda
öncelikle kamusal yetkiyle güç kullanan görevlilerin hiçbir şekilde kişilerin
beden ve ruh bütünlüğüne zarar vermemelerini gerektirir (Cezmi Demir ve
diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
38. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrası kapsamında olabilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması
gerekir. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın somut koşulları dikkate
alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin süresi, bedensel ve
ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler
önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır.
Muamelenin gerginlik ve duygu yoğunluğunun olduğu bir anda meydana gelip
gelmediği de gözönünde bulundurulmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, §
83).
39. Devletin kötü muamele yasağı kapsamındaki pozitif
yükümlülüklerinin ayrıca usule ilişkin yönü bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü,
her kötü muamele olayının sorumlularının belirlenmesini ve cezalandırılmasını
sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın
temel amacı, insan onurunu koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve
kamu görevlilerinin veya diğer bireylerin kötü muamele niteliğindeki fiilleri
nedeniyle hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, §
110).
40. Bir kişinin sağlıklı hâldeyken gözaltına alındığı
ancak salıverildiği zaman vücudunda yaralanma tespit edildiği durumlarda söz
konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir açıklama getirme ve
mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak kanıtları sunma yükümlülüğü
devlete aittir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 94).
41. Gözaltında oldukları için dış dünyayla ilişkileri
kesilen veya kendilerine destek olabilecek ve gerekli kanıtları oluşturabilecek
doktor, avukat, aile yakını veya arkadaşlarla görüşmeleri her an olanaklı
olmayan kişilerin gözaltı sırasında maruz kaldıkları kötü muameleler yönünden
yaptıkları şikâyetleri desteklemelerinin kanıt toplamanın güçlüğü nedeniyle zor
olacağı açıktır. Kişilerin bu kapsamdaki iddialarına ilişkin olarak ancak
dosyadaki tüm verilerin birlikte incelenmesi hâlinde bir sonuca ulaşılması
mümkündür (Cezmi Demir ve diğerleri, § 99).
42. Ceza soruşturmasının etkili olması için soruşturma
makamlarının resen harekete geçerek kötü muamele iddiasını aydınlatabilecek ve
sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri
gerekir. Yetkililer şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmeli, bir şikâyet
olmasa bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli belirtiler
olduğunda soruşturma açmalıdır(Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 114, 116).
43. Ceza soruşturmasının etkinliğini sağlayacak
hususlardan biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma
sürecinin kamu denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda mağdurun meşru
menfaatlerini korumak için gerekli olduğu ölçüde sürece katılması sağlanmalıdır
(Cezmi Demir ve diğerleri, § 115).
44. Kötü muameleye ilişkin bir soruşturmanın
olabildiğince süratle ve özenle yürütülmesi gerekir. Bazı durumlarda
soruşturmanın ilerlemesine engel olan güçlükler bulunabilir. Ancak böyle bir
durumda dahi yetkililerin süratle hareket etmelerinin olayın
aydınlatılabilmesi, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı
eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi
açısından büyük önemi vardır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 119).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
45. Etkili soruşturma konusunda ilk olarak ele alınması
gereken hususlar soruşturmaya başlandığı anda başvurucunun iddialarının
savunulabilir düzeyde olup olmadığı ve asgari eşiği geçip geçmediğidir.
46. Adli muayene raporlarından ve başvurucunun ibraz
ettiği fotoğraftan görüleceği üzere başvurucunun baş, göz, kulak, ağız, ense,
omuz, sırt, diz, bacak ve ayak bölgelerinden yaralandığı konusunda kuşku
bulunmamaktadır. Bu bulgular başvurucunun kötü muamele iddiasının savunulabilir
düzeyde ciddi olduğunu göstermektedir.
47. Başvurucunun vücudunun neredeyse tamamına yayılan
yaraların basit tıbbi müdahale ile giderilip giderilemeyeceği konusunda adli
muayene raporlarında bir açıklama bulunmasa da kötü muamele yasağının asgari
eşiğini geçtiği hususunda kuşku bulunmayan bu yaraların eziyet yasağı
kapsamında değerlendirilmesinin uygun olacağı sonucuna varılmıştır. Zira
başvurucunun maruz kaldığı eylemin süresi, birden fazla kolluk görevlisi
tarafından gerçekleştirilmesi, amacı, fiziksel etkileri ve sonuçları birlikte
değerlendirildiğinde muamelenin eziyet olarak nitelendirilebileceği sonucuna
varılmıştır (benzer nitelikteki darp iddialarının Anayasa Mahkemesi tarafından
eziyet yasağı kapsamında değerlendirildiği kararlar için bkz. Mehmet Şah Araş
ve diğerleri, B. No: 2014/798, 28/9/2016, § 82; Bilal Çiçek, B. No:
2014/29, 13/7/2016, § 59; Edip Elma ve diğerleri, B. No: 2015/14826,
18/4/2019, § 53; Adem Erden (2), B. No: 2017/36537, 3/11/2020, § 64).
48. Kötü muamele yasağının asgari eşiğini geçen
savunulabilir iddianın bulunması usul yükümlülüğünün başladığı andır. Bu
aşamadan sonra etkili soruşturmada geçerli olan ilkelere uygun şekilde resen ve
derhâl soruşturma başlatılması gerekir. Başvurucunun vücudundaki yaraların
gözle görülebilir olmasına, bu durumun doktor raporlarında belirtilmesine
karşın resen bir soruşturma başlatılmamış; soruşturmanın başlatılması için
başvurucunun eşinin şikâyeti beklenmiştir.
49. Başvurucu, soruşturmadaki özensizlikten ötürü kamera
kayıtlarının derhâl getirtilmeyerek silinmesine ve delillerin kaybolmasına
sebebiyet verildiğini öne sürmüştür. Emniyet Müdürlüğünce verilen cevapta
kamera kaydının yaklaşık üç ayda silindiği bildirilmiştir. Kamera kayıtlarının
ilanihaye saklanmayacağını bilmesi gereken soruşturma makamları, bu kayıtların
silinme süresi geçmeden kolluğa talimat vererek derhâl getirtilmesi için bir
girişimde bulunmamıştır.
50. Başvurucu soruşturmada ifadesinin alınmadığından
şikâyetçidir. Maruz kaldığı eylemin nasıl, ne zaman, kimler tarafından işlendiği,
tanık bulunup bulunmadığı gibi uyuşmazlığın aydınlatılmasında en önemli bilgi
sahibi olan başvurucunun ifadesinin alınması için bir girişimde bulunulmadığı
görülmüştür. Etkili soruşturmanın unsurlarından biri de teoride olduğu gibi
pratikte de hesap verilebilirliği sağlamak ve mağdurun meşru menfaatlerini
korumak için bu sürece etkili bir şekilde katılmasıdır. Somut olayda şikâyet
dilekçesinde bahsedilen tanıkların kimlikleri, ne konuda bilgi ve görgü sahibi
olduklarının tespiti için başvurucunun ifadesinin alınmaması bazı delillerin
belirlenmesine mani olmuştur. Başvurucu soruşturma sırasında kendisini ifade
edebilme imkânını sadece kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz dilekçesinde
bulabilmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Bilal Çiçek, §
55; Hüseyin Kaya, B. No: 2014/5788, 12/7/2016, § 61).
51. Soruşturmada ayrıca eziyet yasağının faili olduğu öne
sürülen kolluk görevlilerinin tespit edilerek savunmalarının alınması için bir
çaba gösterilmediği görülmüştür. Şüphelilerin beyanları özünde savunmaya
ilişkin olmakla birlikte bunların aynı zamanda kanıt unsuru olarak
kullanılmasını kısıtlayan bir düzenleme bulunmamaktadır. Kovuşturmaya yer
olmadığı kararında şüphelilerin adının “ilgili kamu görevlileri”
biçiminde anonim olarak adlandırılması da bunu teyit etmektedir (benzer yöndeki
değerlendirme için bkz. Ali Çerkezoğlu ve diğerleri, B. No: 2015/1737,
18/7/2019, §§ 56, 57).
52. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan eziyet yasağının usul boyutunun ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
53. Başvurucu, soruşturmanın makul sürede
tamamlanmadığını öne sürmüştür. Soruşturmanın tamamlanması 2 yıl 9 ay
sürmüştür. Anılan sürenin makul olmadığı söylenemeyeceğinden bu durum ihlal
nedeni olarak görülmemiştir.
54. Bir kişinin devletin gözetim ve denetimi altında
bulunduğu bir zaman diliminde yaralandığının tespit edilmesi hâlinde söz konusu
yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir açıklama getirme yükümlülüğü
devlete aittir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 94; Sinan Işık, B.
No: 2013/2482, 13/4/2016, § 87; Ali Ulvi Altunelli, B. No: 2014/11172,
12/6/2018, § 63). Bu yükümlülüğün gereği gibi yerine getirilmemesi eziyet
yasağının maddi boyutu açısından devleti sorumluluktan kurtarmayacaktır.
55. Kovuşturmaya yer olmadığı kararında başvurucudaki
yaraların bir kısmının kendine zarar vermesi, bir kısmının da polise karşı
direnmenin önlenmesi amacıyla orantılı güç kullanılması sırasında meydana
geldiği kabul edilmiştir. Başvurucu ise gözaltında sebepsiz yere
darbedildiğini, kolluğun düzenlediği tutanağın gerçeğe aykırı olduğunu,
kendisine bilerek zarar verme amacıyla kafasını dolap camına vurmuş olsaydı
vücudunda kesi izleri bulunması gerektiğini öne sürmüştür.
56. Kolluğun tanzim ettiği tutanakta başvurucunun kendi
kendine zarar vermek için başını cama vurarak yaralandığı, daha sonra kırık cam
parçalarıyla polisi tehdit ettiği ve direndiği kayıtlıdır. Doktor raporlarında
başvurucunun vücudunda cam kırığının meydana getirebileceği bir yaranın
bulunmaması, başvurucunun başı dışında kol, sırt, boyun, bacak, ense ve
kulağından da yaralandığı açıktır. Bir an için tutanak içeriğinin gerçeğe uygun
olduğu kabul edilse dahi başvurucunun kafası dışındaki yaraların nasıl meydana
geldiğinin açıklanması gerekir.
57. Anayasa'nın 17. maddesi, kamu görevlisine direnmeyi
önlemek için güç kullanımını yasaklamamaktadır. Kişinin hareket özgürlüğünü
kısıtlamak için uygulanan fiziksel şiddet şeklinde tanımlanabilecek güç
kullanımı, ortaya çıkan tehlike bakımından kaçınılmaz ve gerekli olandan fazla
olmamak kaydıyla kullanılabilir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No:
2013/3924, 6/1/2015, § 81; Ali Ulvi Altunelli, § 76). Bu nedenle somut
olayda kullanılan gücün gerekli ve orantılı olup olmadığı açıklığa
kavuşturulmalıdır.
58. Olay Tutanağı'nda üç polis memurunun imzası
bulunmaktadır. Gözaltında tek başına bir odada bulunan ve direnmesi durumunda
üç polis memurunun kolaylıkla kontrol altına alabileceği başvurucunun vücudunun
farklı yerlerinde yaygın şekilde bulunan ekimoz, hematom ve kızarıklıkların
sebebi ortaya konulmamıştır. Numune Hastanesinde yapılan muayenelerde
konsültasyon istek nedeninin“bir başkası tarafından darp, vurulma, tepilme,
bükülme, ısırılma ya da tırmalanma” biçiminde tanımlanması da bu konudaki
kuşkuları artırmaktadır. Bu açıklamalar Başsavcılığın başvurucudaki yaraların
bir kısmının kendine zarar vermesi üzerine, kalan kısmının ise kolluğun
kullandığı orantılı güç sonucunda meydana geldiği kabulüyle bağdaşmamakta ve
ispat külfetinin değişmesine de yol açmamaktadır.
59. Soruşturma dosyasındaki doktor raporları ve fotoğraf,
başvurucunun iddialarının karine hâline gelmesine yol açmıştır. Sağlıklı bir
şekilde gözaltına alınan başvurucudaki yaraların bu aşamadan sonra kolluk
görevlilerinin eylemleri sonucu olmadığına ilişkin ispat yükümlülüğü kamu
makamlarına aittir fakat somut başvuruda bu yükümlülüğün yerine getirilemediği
görülmüştür.
60. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan eziyet yasağının maddi ve usul boyutunun
da ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
61. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
62. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden soruşturma yapılması
ve 250.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
63. Başvuruda, gözaltında darp iddiasıyla ilgili yapılan
soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi nedeniyle eziyet
yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. İhlalin
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararından
(Sor. No: 2017/37202) kaynaklandığı anlaşılmıştır.
64. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma mercilerince
yapılması gereken iş yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden
yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet
Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve
diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis
Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
65. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak
başvurucuya net 150.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna
ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Nezarethanede tutulma koşullarından dolayı kötü
muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gözaltında darp nedeniyle eziyet yasağının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence
altına alınan eziyet yasağının maddi ve usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin eziyet yasağının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2017/37202) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 150.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 9.900 TL vekalet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 12/4/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.