TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
M.C. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/4986)
Karar Tarihi: 14/9/2022
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Raportör
Ömer MENCİK
Başvurucu
M.C.
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucunun resmî kurumlara yazdığı dilekçelerde yer alan ifadeleri nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/1/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, başvuru tarihinde terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu olarak İskenderun T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
6. Başvurucu, 18/7/2017 tarihinde Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesine tutukluluğuna itiraz dilekçesi yazmıştır. Ceza İnfaz Kurumu görevlileri el yazısı dilekçeyi incelemiştir. İnceleme sonucunda dilekçede mahkeme heyeti ile Cumhuriyet savcısına yönelik küçük düşürücü ve tehditvari cümlelere yer verildiği gerekçesiyle başvurucu hakkında bir disiplin soruşturması başlatılmıştır.
7. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) disiplin soruşturması sonucunda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 39. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinde düzenlenen "mektuplarda tehdit, hakaret ve sövme gibi çirkin ifadeler kullanmak" eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucu hakkında kınama cezası verilmesine karar vermiştir. Disiplin Kurulu, başvurucunun kullanmış olduğu yukarıda belirtilen sözlerin anılan disiplin eylemi kapsamında olduğunu belirtmiştir.
8. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı İskenderun İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurunun itirazını 29/11/2017 tarihinde reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği, Disiplin Kurulu kararının usul ve yasaya uygun olduğunu ifade ederek itirazın reddine karar vermiştir.
9. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına itiraz etmiştir. İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle itirazı 18/12/2017 tarihinde reddetmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
10. 5275 sayılı Kanun’un 39. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendi şöyledir:
"(2) Kınama cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) Mektuplarda tehdit, hakaret ve sövme gibi çirkin ifadeler kullanmak..."
11. 5275 sayılı Kanun’un "Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı" kenar başlıklı 68. maddesinin olay tarihindeki hâli şöyledir:
"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.
(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir."
12. 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin gerekçesi şöyledir:
"Birleşmiş Milletler Hükümlülerin İyileştirilmesi İçin Asgari Standart Kurallarının dış dünya ile irtibat kurma başlığını taşıyan 37 nci maddesinde, 'Gerekli gözetim altında hükümlülerin düzenli aralıklarla aileleri ve yakın arkadaşları ile haberleşmelerine olanak sağlanarak iletişim kurmalarına izin verilir.' denilmektedir.
Avrupa Cezaevi Kurallarının 43 üncü maddesinde de benzeri tavsiye kuralı bulunmaktadır.
Bu madde ile hükümlülere, kurum üst âmirinin veya varsa mektup okuma komisyonunun denetiminden geçen mektup, faks ve telgrafları göndermek veya kendilerine gelenleri almak hakkı verilmektedir.
Yine Avrupa Cezaevi Kurallarının 42 nci maddesinin (3) numaralı bendi, 'her hükümlünün cezaevleri merkez idaresine, adlî makama veya diğer yetkili makamlara, kapalı zarfla, istek veya şikayette bulunmasına izin verilmesi' tavsiyesini içermektedir. Şüphesiz istek ve şikâyetlerin kurumun denetimine tâbi tutulması bu hakkı işlemez hâle getirebileceğinden kapalı zarfla istek ve şikâyette bulunmasına izin verilir denilmiştir.
Maddenin dördüncü fıkrasında, hükümlünün resmî makamlara veya avukatına gönderdiği mektup, faks ve telgrafların denetime tâbi olmayacağı esası benimsenerek, savunma hakkı vurgulanmıştır.
Cezaevinin güvenlik ve disiplini asıl olduğundan, asayiş ve güvenliği tehlikeye düşürecek haberleşmelere izin verilmeyecektir. Bu husus maddenin üçüncü fıkrasında yer alan hükümle sağlanmıştır."
13. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (İnfaz Tüzüğü/Tüzük) "Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı" kenar başlıklı 91. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir. Ancak, hükümlünün savunması için avukatına gönderilen mektup, faks veya telgraflar 84 üncü maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinin (2) numaralı alt bendinde belirtilen hâllerin gerçekleşmesi hâlinde, bu gönderiler hakkında da 84 üncü maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinin (2) numaralı alt bendinde belirtilen esas ve usuller uygulanır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Anayasa Mahkemesinin 14/9/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
15. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
16. Başvurucu, dilekçesini resmî bir kuruma hitaben yazdığını, başvuru konu sözlerinin yer aldığı dilekçenin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince denetime tabi tutulamayacağı açık olmasına rağmen Ceza İnfaz Kurumunca denetlendiğini, içeriğindeki sözlerin disiplin cezasına dahi konu edildiğini belirtmiştir. Kullandığı sözlerin tehdit ve hakaret içermediğinin açık olduğunu, Disiplin Kurulu ile derece mahkemelerinin kararlarının gerekçesiz olduğunu ifade etmiş; suç ve cezaların kanuniliği ilkesi ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca, isminin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.
17. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bir itiraz dilekçesinde kararı veren mahkeme heyeti ve ilgili Cumhuriyet savcısına hitaben tehdit olarak değerlendirilebilecek cümleler ile küçük düşürücü cümleler kullandığı gerekçesiyle disiplin cezası ile cezalandırıldığı, benzer nitelikteki şikâyetlerin Anayasa Mahkemesinin Hakan Olğun (2) (B. No: 2014/15588, 25/1/2018) kararında ayrıntılı olarak değerlendirildiği belirtilmiştir. Bakanlık; adı geçen kararda, başvurucunun revire çıkma talebini dile getirmek üzere yazdığı dilekçede yer alan ve ceza infaz kurumlarındaki düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde sonuç doğurabilecek veya eyleme dönüşebilecek ifadelerin disiplini bozabileceği sonucuna varıldığını ifade etmiştir.
18. Bundan başka Bakanlık; belirtilen karara konu olayda Anayasa Mahkemesinin dilekçedeki sözlerin ceza infaz kurumu güvenliği yönünden tehlike oluşturabileceğini, bu nedenle disiplin cezası yaptırımına bağlandığını, ceza infaz kurumlarındaki güvenliği veya disiplini bozabilecek ifadelerin disiplin müeyyidesine bağlanmasının tek başına ifade özgürlüğünün ihlali sonucunu doğurmayacağını kabul ettiğini vurgulamıştır. Son olarak başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.
2. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucu, resmî kuruma yazdığı dilekçede geçen sözler nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmıştır. Başvuruya konu olayda başvurucu, sahip olduğu düşüncelerini yazı ile açıklamış; söz konusu dilekçeleri düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün bir aracı olarak kullanmıştır. Bu nedenle mevcut koşullar altında başvurunun ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
20. Anayasa’nın 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu düzeni, kamu güvenliği, ... suçların önlenmesi, ... gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir...
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
22. Resmî bir kuruma yazdığı dilekçede geçen sözler nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
23. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
24. Anayasa Mahkemesi çok sayıda kararında ifade özgürlüğünün demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemde olduğunu belirtmiştir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38). Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27).
25. Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
26. Eldeki başvuruda ilk olarak ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanunilik yönünden sorunlar barındırdığı iddia edilmiştir. Bu sebeple öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılabilecektir (kanunilik şartına başka bağlamlarda dikkat çeken kararlar için bkz. Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 35; Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Hayriye Özdemir, B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61; Hüseyin Ercan, B. No: 2018/11352, 8/9/2021, §§ 35, 36). Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen ve hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60).
27. Bir uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının ve özellikle müdahalenin kanuni dayanağını oluşturan kanun hükümlerinin yorumlanması derece mahkemelerinin takdirindedir. Derece mahkemelerince ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanuni dayanağını oluşturduğu ifade edilen hükümlerle ilgili olarak geliştirilen yorumların isabetli olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Bununla birlikte derece mahkemelerinin yorumlarının kanunun açık lafzıyla çeliştiği veya kanun metni dikkate alındığında bireyler tarafından öngörülmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşıldığı hâllerde ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı kanaatine varılması mümkündür (Hüseyin Ercan, § 36; mahkemeye erişim hakkı yönünden benzer değerlendirme için bkz. Ziya Özden, B. No: 2016/67737, 19/11/2019, § 59).
28. 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrasında mahpuslar tarafından resmî makamlara gönderilen mektup, faks ve telgrafların denetime tabi olmadığı açıkça düzenleme altına alınarak mahpusların resmî makamlara yazdığı dilekçelere ayrı bir önem verilmiştir. Öte yandan bu kuralın avukatlar yönünden bir istisnası öngörülmesine rağmen resmî makamlara yazılan dilekçeler yönünden herhangi bir istisna ise öngörülmemiştir (Fevzi Kayacan (4), B. No: 2018/350, 27/7/2022, § 31).
29. 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin gerekçesine göre söz konusu kanun hükmü ile her hükümlünün ceza infaz kurumlarının merkez idaresine, adli makamlara veya diğer yetkili makamlara kapalı zarfla istek veya şikâyette bulunmasına izin verilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla öngörülen düzenleme ile ceza infaz kurumlarında bulunan mahpusların resmî makamlara herhangi bir baskı ve etki altında kalmadan rahatça düşüncelerini iletmesinin sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir (kuralın gerekçesi için bkz. § 12).
30. Bahsi geçen kanuni düzenlemenin ceza infaz kurumu idareleri yönünden resmî kurumlara gönderilen belgelere ilişkin bir denetleme yasağı getirdiği açıktır. Ancak söz konusu düzenlemeden resmî kurumlara gönderilen belgelerin hiçbir şekilde denetlenemeyeceği anlamı da çıkarılamaz. İşin gereği olarak belgelerin gönderildiği resmi makamlar tarafından belgelerin içeriği denetlenecek, suç teşkil eden veya infaz kurumunun güvenliğini tehlikeye düşüren ya da bir disiplin eylemi oluşturan içerik barındırdığına ilişkin bir tespit yapılması hâlinde ilgisine göre adli mercilere veya ceza infaz kurumu idaresine söz konusu belgeler iletilebilecektir (Fevzi Kayacan (4), § 33).
31. Denetleme yasağının kapsamına giren belgelerin sadece devlet teşkilatı içinde yer alan kurumlara gönderilen belgeleri kapsadığı belirtilmelidir. Başvuru konusu olayda başvurucu, Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesine tutukluluğuna ilişkin bir dilekçe göndermek istemiştir. Dilekçelerin gönderildiği kurumun resmî makam olduğunda şüphe yoktur. 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince Ceza İnfaz Kurumunun söz konusu dilekçelere yönelik fiziki bir kontrol yapması ve dilekçeleri ilgili kurumları göndermesi gerekmektedir (bkz. § 11). Söz konusu mevzuat gereğince Ceza İnfaz Kurumunun dilekçeleri okumaya yetkisi olmadığı gibi dilekçeleri okuduktan sonra tespit ettiği sözlere yönelik olarak bir işlem yapmaya da yetkisi bulunmamaktadır. Ancak somut olayda Ceza İnfaz Kurumu 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrasının açık hükmüne ve yetkisi olmamasına rağmen başvurucunun resmî makama gönderdiği dilekçeyi denetlemiş, başvuru hakkında bir disiplin cezası uygulamıştır. Bu durumda başvurucu hakkında resmî makama yazdığı dilekçeyi denetleyerek içeriği nedeniyle disiplin cezası uygulanmasının kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
33. Başvurucu, ihlalin tespiti ve 5.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.
34. Başvurucunun bireysel başvurunun incelenmesi sürecinde tahliye edildiği anlaşıldığından başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı kabul edilmiştir.
35. İhlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
C. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
D. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için İskenderun İnfaz Hâkimliğine (E.2017/889, K.2017/1377 sayılı karar) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/9/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.