TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
CEMAL AZMİ KALYONCU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/5316)
Karar Tarihi: 8/9/2021
R.G. Tarih ve Sayı: 31/12/2021-31706
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
M. Emin KUZ
Basri BAĞCI
Raportör
Murat BAŞPINAR
Başvurucu
Cemal Azmi KALYONCU
Vekili
Av. Hacer KUTAY ÖRTÜL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, gazetecilik faaliyetleri ve sosyal medya paylaşımları kapsamındaki eylemlerin tutuklamaya konu edilmesi nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/2/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiaları bakımından kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların ise kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde sona ermiştir. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucuyla birlikte çok sayıda şüpheli hakkında FETÖ/PDY'nin medya yapılanmasıyla bağlantılı oldukları gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştır.
11. Başvurucu, bu soruşturma kapsamında 25/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. 29/7/2016 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında hazır edilen başvurucunun Cumhuriyet savcısı tarafından ifadesi alınmıştır. Başvurucu, ifadesinde "Fetullah Gülen cemaati ile herhangi bir yasal veya özel bağım yoktur. Çalışmış olduğum gazete ve derginin bu cemaate ait olup olmadığını bilmiyorum. Dosya içerisinde bulunan ve bana gösterip okumuş olduğunuz söz konusu yazılar ve sosyal medya paylaşımları tarafıma aittir. Bu paylaşımların yapıldığı twitter adresi benim kişisel hesabımdır. Bu paylaşımları ve yazıları yazarken suç kastıyla veya herhangi bir cemaat kurum veya kuruluş lehine veya aleyhine yazmadım. Tamamen gazetecilik saikiyle ve ifade özgürlüğü kapsamında yazılmış ve paylaşılmış yazılardır. FETÖ/PDY terör örgütü ile benim bir bağım yoktur. Bunların gerçekleştirdiği eylemlerde herhangi bir rolüm olmamıştır. Ben bir gazeteciyim bunun dışında illegal herhangi bir faaliyette bulunmadım. Darbenin olduğu tarihte annem'in rahatsızlığı nedeniyle Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastahanesine gitmiştim. Gecede evimize döndük. Köprülerin kapatıldığını duyunca ben bombalı bir terör saldırısını önlemek amacıyla olduğunu düşünmüştüm. Sonra ki süreçte Başbakanın açıklaması sonucu kalkışma olduğunu öğrendim. Bunu twitterda paylaştım. Ayrıca evimde arama yapıldığı tarihte İstanbul dışındaydım bu durumu öğrenince Savcılığa gelerek müracaatta bulundum. Kaçma niyetim olsaydı böyle bir davranış içerisine girmezdim. Yaptığım paylaşımlar, yazılar incelendiğinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün medya yapılanması dahilinde olmadığı net olarak anlaşılmaktadır. Benim bu terörist yapıyla uzaktan yakından bağım ve ilgim yoktur. Yukarıda açıkladığım üzere ben sadece gazeteciyim, bu görevimi de kanunlar ve anayasa çerçevesinde icra ettim. Gazetecilik faaliyeti dışında herhangi bir eylemde bulunmadım. Suçlamaları kabul etmiyorum." şeklinde beyanda bulunmuştur.
13. Başvurucu 29/7/2016 tarihinde örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından tutuklanması talebiyle İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Başvurucu, müdafiinin de hazır bulunduğu sorgu esnasındaki savunmasında özetle suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiştir.
14. Başvurucu, İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 29/7/2016 tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Tutuklama gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheliler ... Cemal Azmi Kalyoncu'nun üzerlerine atılı, Silahlı Terör Örgütüne üye olma suçundan; mevcut delil durumu, Ayrıca 15/07/2016 günü FETÖ-PDY silahlı terör örgütünün, silahlı kuvvetler içerisindeki unsurlarının askeri darbe girişimi sonucunda Fetullah Gülen Paralel Devlet Yapılanmasının silahlı bir terör örgütü olduğu anlaşılmakla; nitekim daha önceki mahkeme kararlarında da Fetullah Gülen yapılanmasının bir terör örgütü olduğuna da karar verilmiştir.
FETÖ-PDY silahlı terör örgütünün faaliyetlerini yürütürken kendisinin sahip olduğu Zaman Gazetesi, Özgür Düşünce, Özgür Bugün, Bugün Gazetesi, Millet Gazetesi, Aksiyon Dergisi, Yeni Hayat Gazetesi, Yarına Bakış Gazetesi, Samanyolu TV, Kanaltürk, Cihan Haber Ajansı, Bugün TV'de anılan terör örgütünün yayınları yapılmış, bu husus kamuoyunca da bilinmektedir.
Zaman Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni E.D. hakkında silahlı terör örgütü suçundan soruşturma yürütüldüğü, ilgili hakimlik tarafından hakkında yurt dışına çıkmasının yasaklanması, adli kontrol tedbiri uygulanarak serbest bırakılmış ve akabinde de şüpheli hakkında gözaltı ve yakalama kararı çıkartılmasına rağmen yakalanamadığı, firar durumunda olduğu anlaşılmaktadır.
Şüpheliler savunmalarında yukarıda belirtilen basın yayın organlarında habercilik yaptıklarını, terör örgütü ile bağlarının olmadığını beyan etmişlerdir.
Şüphelilerin FETÖ-PDY silahlı terör örgütünün basın ayağı olarak yer aldıkları gazete, dergi ve televizyonlarda örgüte sadakatle bağlı oldukları, görevlerini bu şekilde ifa ettikleri, bu itibarla silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmayı veya görevini yapmaya engellemesi suçuna iştirak eden emniyet görevlerini, yargı mensuplarını haberleştirerek, örgütün amaçları doğrultusunda propaganda yaptıkları, nitekim şüphelilerin sosyal paylaşım sitelerinden de bu yönde paylaşımda bulundukları görülmüş, ayrıca Fetullahçı Terör Örgütünün devlet içerisindeki mensuplarının görevine son verildiğinde de, bu terör örgütü mensuplarını sahiplendikleri, lehlerine kamuoyu oluşturmaya çalıştıkları anlaşılmıştır.
Bu itibarla 668 sayılı KHK ile kapatılan gazete, dergi ve televizyonların çalışanlarından olan şüphelilerin FETÖ-PDY silahlı terör örgütünün üyeleri oldukları yönünde kuvvetli suç şüphesi oluşmuştur, atılı suçun niteliği, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların varlığı, atılı suçun yasada öngörülen cezasının üst sınırı, soruşturmanın henüz tamamlanmaması, şüphelilerin delilleri yok etme, gizleme, tanıklar üzerinde baskı oluşturma şüphesinin bulunduğu, işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik önlemi değerlendirildiğin, ölçülülük ilkesi uyarınca adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından CMK' nun 100 ve devamı maddeleri uyarınca şüphelilerin ayrı ayrı tutuklanmalarına, ... [karar verildi.]"
15. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiştir. İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği 8/8/2016 tarihinde "... yüklenen suçun vasıf ve mahiyeti ile sorgu tarafından belirtilen gerekçeler de dikkate alınarak" şeklindeki gerekçeyle itirazın reddine karar vermiştir.
16. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 16/1/2017 tarihli iddianameyle başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açılmıştır.
17. İddianamede; başvurucunun gazeteciliğe 1993 yılında Zaman gazetesinde başladığı, bir yıl sonra kurucuları arasında yer aldığı Aksiyon dergisinin ekonomi editörlüğünü üstlendiği ve "Zinde Söyleşiler", "20. yıl Zaman'ı", "Paranın Efendileri", "Nurlu Hayatlar", "Saklı Hayatlar 1 ve 2", "Derin Gazeteciler" isimli kitaplar yazdığı belirtilmiştir.
18. İddianamede, FETÖ/PDY mensuplarının yurt içinde ve yurt dışında Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhine kamuoyu oluşturmak için www.twitter.com isimli web sitesinde troll olarak tabir edilen sahte kullanıcı adları ile hesap oluşturup örgüt amacı doğrultusunda paylaşımda bulundukları, bahse konu paylaşımların örgütün diğer üyeleri tarafından retweet (tekrar paylaşım) edilerek Türkiye'de ve dünyada gündem oluşturdukları, paylaşımları yapan troll hesapların takip edilerek ve retweet edilerek fenomen hesap hâline getirildiği, bu şekilde de sosyal paylaşım sitelerinde kamuoyu algısının yönlendirildiği, "sosyalpencere", "sonvesayet" ve "yagizefe" kullanıcı adlı hesapların da FETÖ/PDY amacı doğrultusunda paylaşım yapan troll hesaplardan olduğu ileri sürülmüştür. Başvurucunun da kendisine ait "cemalkalyoncu" hesabından, yukarıda bahsedilen hesaplardan yapılmış paylaşımların bazılarını retweet ettiği belirtilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun sosyal medya paylaşımlarına ve yazılarına yer verilmiştir. Bu paylaşımlar ve yazılar iddianamede alıntılanan kısmıyla şöyledir:
- Başvurucunun "cemalkalyoncu" hesabında, "sosyalpencere" hesabından yapılan "Oslo'da PKK ile masaya oturanlar, Askere polise operasyon izni vermeyenler, Dolmabahçe'de mutabakat yapanlar BAKIN ZAMAN'A ELKOYMAK İÇİN HANGİ YALANA SARILMIŞLAR" şeklindeki paylaşımı retweet ettiği belirtilerek söz konusu paylaşımlarla örgüte karşı verilen mücadelenin kumpas olduğu yönünde manipülasyon yapılmaya çalışıldığı ileri sürülmüştür.
- Başvurucunun yazarı olduğu "Nurlu Hayatlar" isimli kitabında genellikle örgüt liderini övücü bölümler bulunduğu, bu bağlamda söz konusu kitabın sonunda da "Bir yanda yazdığı Risale-i Nurlar bugün dünyada milyonlarca insan tarafından okunan Said Nursi .... Diğer yanda, aydınlık bir Türkiye'nin habercisi olacak milyonlarca gencin yetişmesine öncülük eden Fethullah Gülen Hocaefendi. Her ikisinin de etraflarında, onlara sevgi duyan gönül bağı ile bağlanmış meçhul kahramanlar her zaman vardı ve hep var oldu.... " şeklinde örgüt liderinin övüldüğü belirtilmiştir.
- 27/6/2016 tarihinde Erkan AKKUŞ @erkan_akkus adresinden atılan "Hesabım çalınmadı sosyolojik bir deneme yapıyorum :)" şeklindeki tweeti retweet ettiği ve "Analizleri merakla bekliyoruz" şeklinde tweet attığı belirtilerek tweet sahibi E.A.nın Bugün TV ve sonrasında da Can Erzincan TV'de örgütün yoğun propagandasını yaptığı iddia edilmiştir.
- 27/6/2016 tarihinde cemal a. Kalyoncu@cemalkalyoncu adresinden "Tebrikler hayırlı olsun@muratTokay ...yarına bakış" adresine yönlendirilen bir tweet attığı ve bu adreste örgütün yayın organı olduğu belirtilen yarına bakış com'da gazeteci-yazar E.T. ile yine örgütün yayın organında çalıştığı belirtilen M.T.nin röportaj yaptığı bölümün yer aldığı belirtilmiştir. "Gülen cemaatine karşı girişilen operasyonları takip edebiliyor musunuz? Evet, yakından takip ediyorum. Cemaat’e politik olarak saldırıldı ama cemaat kendini politik olarak korumadı. Kendini 'politik bir topluluğuz biz' diye savunması gerekiyordu. Çünkü Cemaat’e buradan saldırıldı. Yalnız şu var: Filler tepişirken masum insanların kurban gittiğini görüyoruz. Ülkede herkes için çember giderek daralıyor. Çemberin daraldığını anlamak için çemberin seni dışarıda bırakmasını beklememek gerekiyor. Siyasal iktidarın ‘biz’ dediği şey sonunda bir kişiye inecek. Ama bunu bekleyip görmek istiyorlarsa buyursunlar görsünler. 'Cemaat hak etti' deyip susan hatta sevinç duyan gazeteci-yazarlar var… Ben bunu söylemem. Tamam arada senin düşmanın mahvoluyor ama olup biten şeyin esası hukuk duygusunun ortadan kalkması. Bu sadece Türkiye’deki hukuk sistemini sarsmaz, aynı zamanda kişisel ilişkilerimizdeki hak hukuk duygusunu da yok eder. Hukuk duygusunun sarsılması taa Ergenekon soruşturmaları sırasında başladı. Dün de bugün de ben hukuku savunuyorum. Çünkü zayıf olanı devletten ve güçlü olandan hukuk korur..." şeklindeki ifadelerin yer aldığı röportaj ile örgütle yapılan mücadelenin topluma cemaate saldırı gibi lanse edildiği ileri sürülmüştür.
- 2/7/2016 tarihinde cemal a. Kalyoncu@cemalkalyoncu adresinden "Daha neler!! Elif Çakır'dan Erdoğan'a: Acı acı gülüyorum on7yirmi5.com/gundem/elif-cakır@onyediyirmibes aracılığıyla" şeklinde tweet attığı ve örgütün 17-25 Aralık sürecinde bu siteleri yoğun şekilde kara propaganda aracı olarak kullandığı ileri sürülmüştür.
- 8/7/2016 tarihinde TARIK TOROS @Tarik Toros adresinden atılan "Merak edip arayıp soran dostlara, kısa bir açıklama" şeklindeki tweeti reetwet ettiği, bu tweet ile örgüt üyeliği kapsamında hakkında bulunan soruşturmalar nedeni ile yurt dışında olduğu ve örgütün yayın organı olduğu belirtilen Bugün TV'de, sonrasında da Can Erzincan TV'de örgüt adına algı faaliyetlerinde bulunan T.T. isimli kişinin yazdıklarına yönlendirme yapıldığı iddia edilmiştir.
- 17/7/2016 tarihinde Yener Güneş@yenergunes adresinden paylaşılan "Medyascope, Gazeteport, Rotahaber, ABC Gazetesi ve Karşı Gazete'nin internet sitelerine erişim engellendi" şeklindeki tweeti retweet ettiği ve bu sitelerin örgüt amacı doğrultusunda algı oluşturmak için kullanıldığı ileri sürülmüştür.
- 17/7/2016 tarihinde Ufuk ŞANLI@sanliufuk adresinden atılan "Haber portalları @Rotahaber @karsigazete @Medyascopetv ve @CanErzincan_TV internet sitelerine açıktan erişim TİB tarafından engellendi" şeklindeki tweeti reetweet ettiği, bu sitelerin örgüt tarafından algı operasyonlarında kullanıldığı ve ayrıca tweet sahibi U.Ş.nin örgütün kriptolu haberleşme programı Bylock'un kullanıcısı olduğu ileri sürülmüştür.
- 17/7/2016tarihindeT24 @t24com.tr adresinden atılan "Gülen: Uluslararası bir komisyon darbeyi araştırsın, sonucunu şimdiden kabul ediyoruz" şeklindeki tweeti reetwet ettiği ve yanında örgüt liderinin resmini de kullandığı belirtilmiştir.
19. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
"Yukarıdaki örnek yazı ve paylaşımlar ile dosya arasındaki diğer tespitler dikkate alındığında, şüphelinin örgütün algı faaliyetlerinde kullandığı Aksiyon dergisinin kurucuları arasında yer aldığı, örgütün temel basın organı Zaman gazetesinde uzun yıllar çalıştığı, örgüt adına kara propaganda yapan sosyal medya hesaplarından paylaşılmış olan tweetleri topluma duyurduğu, örgütle mücadele kapsamındaki soruşturmaları 'yalana sarılmak' olarak nitelendirip itibarsızlaştırdığı, örgüt liderini topluma 'meçhul kahramanların lideri' olarak tanıttığı ve bu şekilde örgüt adına algı faaliyetlerinde bulunduğu anlaşılmakla şüphelinin örgüt üyesi olduğu kanaatine varılmıştır"
20. İddianame İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 1/2/2017 tarihinde kabul edilmiş ve dava Mahkemenin E.2017/67 sayılı dosyası üzerinden yürütülmeye başlanmıştır.
21. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamanın ilk duruşması 27/3/2017 tarihinde başlamış, 31/3/2017 tarihine kadar devam etmiştir. 31/3/2017 tarihinde İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucu dâhil yirmi bir sanığın tahliyesine karar vermiştir. Tahliye kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar ... Cemal Azmi Kalyoncu ... üzerilerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suç vasfının ileride sanıklar lehine değişme ihtimali, sabit ikametgah sahibi olmaları ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak sanıklar ve müdafilerinin tahliye taleplerinin kabulü ile başka suçtan tutuklu ve hükümlü değiller ise bu suçtan bihakkın tahliyelerine, bu hususun temin için Cezaevi Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, tahliyelerine karar verilen sanıklar hakkında CMK.nun 109-3-a maddesi kapsamında yurt dışına çıkış yasağı adli kontrol hükümlerinin uygulanmasına... [karar verildi.]"
22. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 31/3/2017 tarihinde tahliye kararına itiraz etmiştir. İtirazda; başvurucu ve tahliyesine karar verilen diğer sanıkların 17-25 Aralık sürecinde örgüt lehine algı operasyonu amacıyla yayınlar yaptıkları, yine aynı amaçla sosyal medyada çokça paylaşımda bulundukları, örgütün sosyal medya algı operasyonunun önemli ayağını oluşturan ''fuatavni'' isimli Twitter hesabı ile ilgili sıklıkla paylaşımlarda bulunarak algı operasyonları yaptıkları, sanıklardan bazılarının özellikle 15 Temmuz darbe girişimi öncesi darbenin gerçekleşeceği anlamına gelen paylaşımlar yaptıkları, darbe girişimi sonrası örgüt lehine ve darbe girişiminin örgüt ile ilgisinin olmadığı şeklinde kamuoyu algısı oluşturmak amacıyla yine sosyal medyada paylaşımlarda bulundukları belirtilmiştir. Başsavcılık, bu bağlamda sanıklar bakımından örgüt üyeliğini gösteren devamlılık, suç kastı ve eylem yoğunluğunun bulunduğu dosyada mevcut olan açık kaynak araştırmalarının, tanık beyanlarının ve elde edilen diğer delillerin bu hususu gösterdiğini, sanıklar hakkındaki delillerin henüz tam olarak toplanmadığını belirterek tahliye kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
23. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi 31/3/2017 tarihinde Başsavcılığın itirazını kabul ederek başvurucu hakkında yakalama emri çıkarılmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar ... Cemal Azmi Kalyoncu ... üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetleri, atılı suçların işlendiğini gösterir kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin mevcut olması, sanıkların atılı suçu gerçekleştirme şekilleri ve kasıtlarının yoğunluğu, yasada söz konusu suçlara ilişkin düzenlenen cezaların alt ve üst sınırları itibari ile ve sanıkların kaçma şüphelerinin bulunması hususları bütün olarak değerlendirildiğinde tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu anlaşılmakla, Cumhuriyet savcısının itirazın kabulüne,
Sanıklar ... Cemal Azmi Kalyoncu ... haklarında CMK 94. ve devamı maddeleri gereğince yakalama emri düzenlenmesine ve haklarında yeteri kadar yakalama emri çıkartılmasına ... [karar verildi.]"
24. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yakalama kararına istinaden hazır edilen başvurucunun 1/4/2017 tarihinde tutuklanmasına karar vermiştir. Tutuklama kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar ... Cemal Azmi Kalyoncu ... üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetleri, atılı suçların işlendiğini gösterir kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin mevcut olması, sanıkların atılı suçu gerçekleştirme şekilleri ve kasıtlarının yoğunluğu, yasada söz konusu suçlara ilişkin düzenlenen cezaların alt ve üst sınırları itibari ile ve sanıkların kaçma şüphelerinin bulunması hususları bütün olarak değerlendirildiğinde sanıkların CMK 100 madde gereğince ayrı ayrı tutuklanmalarına ... [karar verildi.]"
25. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi 5/12/2017 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
26. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesince20/12/2017 tarihinde reddedilmiştir.
27. Başvurucu, anılan kararın 6/2/2018 tarihinde tebliğ edildiğini belirterek 15/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
28. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi 8/3/2018 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmen tutukluluğunun devamına karar vermiştir. Mahkûmiyet kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Sanık, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün kurumu olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın üyesidir.
Sanığın iddianamede belirtilen ve kendisine aidiyeti sanık tarafından inkar edilmeyen çok sayıda yazıları ve twit şeklindeki paylaşımlarında FETÖ/PDY silahlı terör örgütünü ve sözde liderini övücü, hükümeti ve Cumhurbaşkanını çok sert bir dille eleştirir içerikler bulunduğu, sanığın anılan örgütün fikir ve ideolojisine paralel olarak örgüte destek verdiği, özellikle;
Nurlu hayatlar isimli kitabının içeriğinde ... örgüt liderini övücü bölümlerin bulunduğu,
...
[Bu kısımda başvurucunun iddianamedeki yazı ve paylaşımlarına yer verilmiştir.]
Sanık Cemal Azmi KALYONCU’nun 1993 yılından 2016 yılına kadar Feza Gazetecilik Anonim Şirketinin Zaman Gazetesi ve Aksiyon Dergisi bünyesinde çalışmış olup, tüm çalışma hayatı örgüte aidiyeti tespit edilen ve KHK ile kapatılan basın kurumlarında geçmiştir. Her iki basın organı da FETÖ/PDY terör örgütünün sürekli olarak propagandasının yapıldığı, hükümet ve Cumhurbaşkanı aleyhine sürekli yayınların yapıldığı terör örgütüne ait yayın organlarıdır. Gizliliği, tedbirli hareketi temel davranış biçimi kabul eden, kuruluşundan itibaren örgütlenme ve varlığını sürdürmede temel hareket tarzı olarak gizliliği, sızmayı esas alan örgütün, medya organlarının ana gövdesini oluşturan kadrosunun bütünüyle örgüt doktrinini ve stratejisini benimseyen, ideolojik motivasyonu üst seviyede olan ve lideri tarafından gösterilen nihai hedefe odaklanmış örgüt üyelerinden oluştuğu, kamu kurumlarına, sivil toplum örgütlerine, siyasi partilere, kısacası tüm toplumsal alanlara farklı görünümler altında, hukuk dışı yöntemleri de kullanarak fetih mantığıyla hareket edip üyelerini sızdıran, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ve Türk Halkı’nın bütününe ait kurumları ele geçirmeyi temel hareket tarzı olarak kabul eden örgütün bizatihi kendisine ait kurumlara ve yapılara daimi çalışan ve yönetici olarak örgüt dışından birilerinin girmesine izin vermesinin beklenemeyeceği, bu anlamda zaafiyet içerisinde olmasının örgütün ilk günlerinden bu güne kadar geçen sürede izlediği yol ve yöntemlere, tüm toplumun gözü önünde gerçekleşen olgulara ve hayatın doğal akışına aykırı olduğu, bunun yanısıra örgütün temel amaç ve fikirleri doğrultusunda hükümeti ve Cumhurbaşkanı’nı halk nezdinde küçük düşürmeyi, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini teröre destek verir gibi göstererek Uluslararası platformda zor duruma düşürmeyi , örgütü ve örgüt liderini sempatik göstermeyi amaçlayan örgüte ait basın organlarında uzun süre çalıştığı, yazdığı yazılar ve attığı twitlerle de örgütün amacı doğrultusunda açık paylaşımlar ve propaganda yaparak kastını ve örgüt hiyerarşisi içinde bulunduğunu ortaya koyduğu, aynı zamanda FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün kurumu olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın üyesi olduğu görülmüş, çalıştığı dergi ve gazetenin bu cemaate ait olup olmadığını bilmediği yönündeki savunması inandırıcı bulunmamış ve itibar edilmemiştir.
Yukarıda açıklanan deliller ışığında sanık Cemal Azmi KALYONCU’nun örgüt üyeliği açısından eylemlerinde süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk unsurlarının gerçekleştiği, sanığın FETÖ/PDY’nin fikir ve ideolojisini benimseyerek bu doğrultuda faaliyetler içerisinde olduğu, silahlı terör örgütü FETÖ/PDY’nin etkin bir üyesi olduğunun kabulü gerektiği kanaatiyle sanığın TCK’nun 314/2maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiştir."
29. İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 22/10/2018 tarihli ilamıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
30. İstinaf mahkemesi kararına karşı temyiz yoluna başvurulmuştur. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesi 16/3/2020 tarihli kararıyla başvurucu hakkındaki mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar vermiştir. Bozma kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
A) Sanıklar ... Cemal Azmi Kalyoncu ... hakkında kurulan hükümler yönünden;
Yapılan bu açıklamalara göre; dosya kapsamına ve kabule göre sanıkların eylemlerinin, örgüt hiyerarşisine dahil olduğunu gösterir şekilde örgütsel faaliyetlerde çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk içermemesi nedeniyle;
1-FETÖ/PDY yapılanmasının suç tarihinden sonra gerçekleştirdiği eylemler ve ülkemizde yaşanan darbe teşebbüsü sonrasında yapılan adli soruşturmalarda örgüt ve mensupları ile ilgili çok sayıda delil elde edilmiş olması, By-Lock gibi özel haberleşme ağının kullanıldığının ortaya çıkması, bazı sanıklar hakkında itirafçı sanık beyanları ile tanık ifadelerinin bulunması ve bu delillere ilişkin UYAP örgütlü suçlar soruşturma bilgi bankası oluşturulmuş olması karşısında; ilgili yerlerden araştırma yapılarak, temin edilecek delillerin duruşmada tartışılması suretiyle, tüm dosya kapsamının bir bütün halinde değerlendirilerek, sanıkların eylemlerinin örgüt üyeliği suçunu oluşturmaması halinde, örgüte yardım vasfında olup olmadığı tartışılarak, hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırmayla,
2-Sanıklardan Cemal Azmi Kalyoncu’nun FETÖ/PDY ile iltisaklı olan vakıfla olan ilişkisinin ve söz konusu vakıftaki görevinin ne olduğu belirlenmeksizin, yetersiz gerekçe ve eksik araştırma ile gerekçe ve deliller arasındaki ilişki ortaya konulmaksızın, yazılı şekilde kararlar verilmesi,
..."
31. Yargıtay bozma kararı sonrasında İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2020/117 sayılı dosyası üzerinden 15/6/2020 tarihli tensip incelemesiyle başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar ... Cemal Azmi Kalyoncu ... tutuklulukta geçirdikleri süre, Yargıtay bozma ilamı içeriği, bu içerikte yer alan delil araştırmasının alabileceği muhtemel zaman aralığı, atılı suça ilişkin yasada ön görülen infaz süreleri ile bu aşamada adli kontrol tedbirlerinin yeterli olacağı kanaatiyle sanıkların başka suçtan tutuklu veya hükümlü olmamaları halinde CMK'nın 109/3-a maddesi gereğince yurt dışı çıkışlarının yasaklanmasına ve aynı maddenin b bendi gereğince her ayın ilk Pazartesi günü 08.00 - 00.00 saatleri arasında ikametlerine en yakın kolluk birimine giderek imza atma şeklinde adli kontrol altına alınmak suretiyle tahliyelerine,"
32. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
33. İlgili hukuk için bkz. Hanım Büşra Erdal, B. No: 2017/35344, 9/6/2020, §§ 37-46.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 8/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
35. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren gerçek ve somut deliller olmadan gazetecilik faaliyetleri ve ifade özgürlüğü kapsamında olan eylemleri nedeniyle tutuklandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca 31/3/2017 tarihli duruşmada tahliyesine karar verilmesi sonrasında bu karara yaptığı itiraz üzerine itiraz mercii tarafından yeniden tutuklama kararı verildiğini, daha sonra tekrar tutuklandığını ve tahliyeye rağmen yeniden tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu, Cumhuriyet savcısının tahliye kararına itiraz etmesinin de mümkün olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Bakanlık görüşünde, başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında açıklanan gerekçeler, iddianameyle isnat edilen eylemler ile bu eylemlere ilişkin olarak dayanılan delillerin içeriği ve mahkûmiyet kararı dikkate alındığında başvurucunun suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin, kuvvetli suç şüphesinin ve tutuklama nedenlerinin bulunduğu, tutuklamanın ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî ve temelsiz olduğunun söylenemeyeceği değerlendirilmiştir. Buna göre başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunmasına karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
37. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki beyanlarına benzer şekilde iddialarda bulunmuş; özellikle de 30/5/2016 tarihi öncesi eylemlerin suçun oluşumunda değerlendirilmemesi gerektiğini ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
38. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
39. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
40. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
41. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının tutuklamanın hukuki olmadığına yönelik olduğu değerlendirilmiş, Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
a. Uygulanabilirlik Yönünden
42. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
43. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
44. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
i. Genel İlkeler
45. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkeler için bkz. Şahin Alpay, [GK] B. No: 2016/16092, 11/1/2018, §§ 77-91.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
46. Somut olayda ilk olarak başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe teşebbüsü ve arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'ye üye olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca 29/7/2016 tarihinde tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
47. Öte yandan başvurucu, yargılandığı davada tahliyesine karar verildikten sonra Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan itiraz üzerine yeniden tutuklandığını, buna karşılık tahliye kararına itiraz edilmesinin mümkün olmadığını ileri sürmüştür.
48. Somut olayda başvurucunun tahliyesine ilişkin karara itiraz edilmesi üzerine itiraz mercii tarafından -tahliye kararının kaldırılarak- başvurucu hakkında tutuklama kararı verilmesi söz konusudur. Buradaki tutuklama kararı esasen tahliye kararının itiraz mercii tarafından kaldırılması üzerine hürriyetten yoksun bırakılmaya devam edilmesini sağlamaya yönelik bir işleve sahiptir. Dolayısıyla anılan karar bir şüpheli veya sanığın yeniden tutuklanmasına değil de tutukluluğun devam ettirilmesine ilişkindir (Hanım Büşra Erdal, § 69; Muhammet Sait Kuloğlu, B. No: 2018/3295, 4/11/2020,§§ 49,72).
49. Bu bağlamda başvurucunun yargılandığı davada tahliyesine karar verildikten sonra tahliye kararına Cumhuriyet savcısının itiraz etme yetkisinin (itiraz tarihi itibarıyla) olup olmadığının belirlenmesi, itiraz mercii tarafından verilen bir kararla tutukluluğun devam ettirilmesinin kanuni bir dayanağının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından önem taşımaktadır.
50. Anayasa Mahkemesi Hanım Büşra Erdal kararında ilgili tüm mevzuatı etraflıca değerlendirdikten sonra 20/11/2017 tarihli ve 696 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 93. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 104. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yapılan değişiklikten önceki dönemde de Cumhuriyet savcısının kovuşturma aşamasında verilen tahliye kararlarına itiraz etmesinin kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna varmıştır (Hanım Büşra Erdal, §§ 71-82). Somut olay yönünden de anılan kararda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Muhammet Sait Kuloğlu, §§ 48-51).
51. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
52. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında, FETÖ/PDY'nin faaliyetlerini yürütürken sahip olduğu gazete ve haber kanallarıyla örgütsel yayınlar yaptığı, Zaman gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni E.D.nin firari durumda olduğu, bu gazete ve kanallarda çalışanların örgüte sadakatle bağlı oldukları ve görevlerini bu şekilde ifa ettikleri, silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda terör örgütü mensuplarını sahiplendikleri ve lehlerine kamuoyu oluşturmaya çalıştıkları belirtilerek isnat edilen suçun işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin dosyada bulunduğu belirtilmiş; buna ilişkin olarak başvurucunun paylaşımlarına, 25/7/2016 tarihli ve 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler İle Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan gazete, dergi ve televizyonda çalışmasına dayanılmıştır (bkz. § 14).
53. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede ise başvurucunun gazeteciliğe 1993 yılında FETÖ/PDY'nin yayın organı olduğu belirtilen Zaman gazetesinde başlamasına, bir yıl sonra kurucuları arasında yer aldığı Aksiyon dergisinde ekonomi editörlüğünü üstlenerek FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisaklı olduğu gerekçesiyle 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsü sonrasında alınan tedbirler kapsamında kapatılan bu kurumlarda 4/5/2016 tarihine -FETÖ/PDY ile bağlantıları nedeniyle yürütülen soruşturmalar kapsamında kayyım atanana- kadar uzun yıllar çalışmasına, yazdığı kitaplarda örgüt liderini övücü bölümlerin bulunmasına dayanılmıştır. Ayrıca yurt içinde ve yurt dışında Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhinde kamuoyu oluşturmak için www.twitter.com isimli web sitesinde troll olarak tabir edilen sahte kullanıcı adları ile hesap oluşturup örgüt amacı doğrultusunda paylaşımlarda bulunulduğu, bahse konu paylaşımların örgütün diğer üyeleri tarafından retweet (tekrar paylaşım) edilerek Türkiye'de ve dünyada gündem oluşturulduğu, paylaşımları yapan troll hesapların takip edilerek ve retweet edilerek fenomen hesap hâline getirildiği, bu şekilde de sosyal paylaşım sitelerinde kamuoyu algısının yönlendirildiği ve özellikle "sosyalpencere", "sonvesayet" ve "yagizefe" kullanıcı adlı hesapların FETÖ/PDY amacı doğrultusunda paylaşım yapan troll hesaplardan olduğu belirtilerek başvurucunun da kendisine ait "cemalkalyoncu" hesabından, yukarıda bahsedilen hesaplardan gerçekleştirilen paylaşımların bazılarını retweet ettiği ifade edilmiş; bu kapsamda sosyal medya paylaşımlarına ve yazılarına yer verilmiştir (bkz. §§ 16-18).
54. Soruşturma dosyasında; başvurucunun örgüte yönelik soruşturmaları halk nezdinde itibarsızlaştırarak örgüt adına faaliyet gösterdiği, FETÖ/PDY'nin propaganda aracı olarak kullandığı ve örgüt lehine çok sayıda haber ve paylaşımın yapıldığı hesaplardaki paylaşımları kendi hesabından da tekrar paylaşarak topluma duyurduğu ve böylece kamuoyu oluşturmak suretiyle örgüt amacı doğrultusunda faaliyet gösterdiği ileri sürülmektedir. Başvurucunun bu kapsamda "Oslo'da PKK ile masaya oturanlar, Askere polise operasyon izni vermeyenler, Dolmabahçe'de mutabakat yapanlar bakın Zaman'e el koymak için hangi yalana sarılmışlır", "Medyascope, Gazeteport, Rotahaber, ABC Gazetesi ve Karşı Gazete'nin internet sitelerine erişim engellendi", "Haber portalları @Rotahaber @karsigazete @Medyascopetv ve @CanErzincan_TV internet sitelerine açıktan erişim TİB tarafından engellendi", "Gülen: Uluslararası bir komisyon darbeyi araştırsın, sonucunu şimdiden kabul ediyoruz", "Merak edip arayıp soran dostlara, kısa bir açıklama", "Daha neler!! Elif Çakır'dan Erdoğan'a: Acı acı gülüyorum on7yirmi5.com/gundem/elif-cakır@onyediyirmibes aracılığıyla", "Hesabım çalınmadı sosyolojik bir deneme yapıyorum :)" şeklindeki tweetleri kendi hebasından tekrar paylaşarak ve bir kısım paylaşımının yanında örgüt liderinin resmini de kullanarak örgütle yapılan hukuki mücadeleyi kumpas şeklinde göstermeye çalıştığı, paylaşımları topluma duyurarak kamuoyu oluşturmak suretiyle örgüt amacı doğrultusunda faaliyet gösterdiği iddia edilmektedir. Başvurucunun, paylaşımlarını tekrar paylaştığı bir kısım kişinin haklarında örgüt üyeliğinden yürütülen soruşturmalar kapsamında kaçak olarak yurt dışında bulunduğu, bir kısmının ByLock kullanıcısı olduğu ve bir kısmının da örgütle olan iltisakı nedeniyle açığa alındığı belirtilmektedir.
55. Esasen sosyal medyanın FETÖ/PDY'nin en bilinen propaganda araçlarından biri olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Anılan hesaplar üzerinden FETÖ/PDY'nin illegal yönünün tespiti için yapılan hukuki süreçleri sonuçsuz bırakmayı hedefleyici nitelikte ve sistematik bir şekilde örgütsel mesajlar paylaşıldığı, söz konusu mesajların binlerce kişi tarafından beğenme veya retweet yoluyla yaygınlaştırıldığı, çeşitli yayın organlarında ve internet sitelerinde haber konusu edildiği bilinmektedir. (Hanım Büşra Erdal, § 86)
56. Söz konusu paylaşımların suça ilişkin kuvvetli bir belirti niteliğinde olup olmadığının belirlenmesinde kimin tarafından paylaşıldığı, bağlamı, kullanılan ifadeler ile paylaşıldığı koşulların birlikte dikkate alınması gerekir (Hanım Büşra Erdal, § 85).
57. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi Ayşenur Parıldak (B. No: 2017/15375, 28/11/2018) kararında başvurucunun "Sosyal medyada FETÖ/PDY'nin bir yayın organı gibi hareket eden ve sürekli şekilde örgüt propagandası yapan fuatavni isimli hesabın kullanıcıları ile sosyal medya hesabı üzerinden doğrudan mesaj (DM) yoluyla iletişim sağladığı soruşturma makamlarınca tespit edilmiştir." diyerek anılan olgunun başvurucu ile FETÖ/PDY arasında örgütsel bir ilişki bulunduğuna dair kuvvetli belirti olarak kabulünün mümkün olduğunu ifade etmiştir (Ayşenur Parıldak, § 59; benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Muhammet Sait Kuloğlu, § 58). Yine Anayasa Mahkemesinin Ayşe Nazlı Ilıcak (B. No: 2016/24616, 3/5/2019) kararında darbe girişiminin sıcağı sıcağına yaşandığı ve savuşturulduğu dönemde paylaşılan bir kısım mesajları -başvurucunun konumunu, söz konusu paylaşımların yapıldığı dönem ve paylaşımların içeriği ile bağlamını da gözeterek- kuvvetli belirti değerlendirmesinde dikkate aldığı görülmektedir (Ayşe Nazlı Ilıcak, § 65).
58. Öte yandan Yargıtay 16. Ceza Dairesi 6/11/2018 tarihli ve E.2018/3375, K.2018/3918 sayılı kararında FETÖ/PDY ile bağlantılı okullarda uzun yıllar öğretmen olarak görev yapıp örgüt içi tayine tabi olmanın örgütsel ilişki bakımından önemine dikkat çekmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Didar Adak (B. No: 2017/13215, 10/3/2020) kararında başvurucunun tamamı örgüte ait okullarda yaklaşık yirmi yıllık bir süre ve tayine tabi konumda çalışma hayatı sürdürmesini dikkate alarak kuvvetli suç belirtisi olarak kabul etmiştir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Hacı Karakurt, B. No: 2018/4064, 1/7/2020, §§ 46-47).
59. Yine Anayasa Mahkemesinin kararlarında başvurucuların Zaman gazetesinde genel müdür, genel yayın yönetmeni veya Ankara temsilcisi olarak görev yapmasını örgütsel ilişki bağlamında, kuvvetli belirti değerlendirmesinde dikkate aldığı görülmektedir (bkz. İlhan İşbilen (B. No: 2016/3704, 29/5/2019, § 49); Mehmet Özdemir (B. No: 2017/37283, 29/11/2018, § 84), Mustafa Ünal (B. No: 2017/21149, 28/11/2018, § 62) ve Fevzi Yazıcı (B. No: 2016/59786, 13/9/2018, § 49).
60. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi birçok kararında kişinin suçla itham edilebilmesi için yakalama veya tutuklama anında delillerin yeterli düzeyde toplanmış olmasının mutlaka gerekli olmadığını zira tutukluluğun amacının yürütülen soruşturma ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini oluşturan şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütmek olduğunu, buna göre suç isnadına esas teşkil edecek şüphelere dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki aşamalarında tartışılacak olan ve mahkûmiyete gerekçe oluşturacak olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmiştir (E.S.K., B. No: 2017/20801, 19/11/2020, § 98; Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 73; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4 /12/ 2013, § 71).
61. Başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı basın yayın kurumlarında 1993 yılından beri -kayyım tarafından işine son verildiği 4/5/2016 tarihine kadar- kesintisiz bir şekilde yazarlık, kurucu üyelik, editörlük ve muhabirlik görevlerinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Başvurucunun soruşturmaya konu edilen FETÖ/PDY lehine algı oluşturmaya yönelik olduğu belirtilen bazı sosyal medya paylaşımlarının darbe girişiminin sıcağı sıcağına yaşandığı, henüz savuşturulduğu ve kamu makamları nezdinde darbe girişiminin FETÖ/PDY tarafından gerçekleştirildiği hususunun artık tereddütsüz hâle geldiği bir dönemde yapıldığı görülmektedir. Bu itibarla soruşturma makamlarınca anılan hususların somut olayın koşullarında FETÖ/PDY ile bağlantılı bir suç işlendiğine dair tutuklamanın hukukiliği bağlamında kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.
62. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.
63. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
64. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.
65. Somut olayda İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken tutuklama nedeni olarak FETÖ/PDY tarafından darbeye teşebbüs edilmesine, delillerin yok edilmesi, gizlenmesi, tanıklar üzerinde baskı oluşturulması şüphelerine ve kaçma ihtimaline dayanılmıştır (bkz. § 14). Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
66. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
67. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
68. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
69. Öte yandan başvurucu, yargılandığı davada tahliyesine karar verildikten sonra Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan itiraz üzerine yeniden tutuklandığını belirterek bu durumun hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
70. Somut olayda başvurucunun tahliyesine karar verilmesi sonrasında bu karara itiraz edilmesi üzerine itiraz mercii tarafından -tahliye kararının kaldırılarak- başvurucu hakkında tutuklama kararı verilmesi söz konusudur. Buradaki tutuklama kararı, tahliye kararının itiraz mercii tarafından kaldırılması üzerine hürriyetten yoksun bırakılmaya devam edilmesini sağlamaya yönelik bir işleve sahiptir. Dolayısıyla anılan karar bir şüpheli veya sanığın yeniden tutuklanması biçiminde olmayıp tutukluluğun devam ettirilmesine yönelik olduğundan inceleme tutuklama kararının bütününe yönelik olarak yapılmıştır (Hanım Büşra Erdal, § 69).
71. Bu nedenle başvurucu hakkında kovuşturma aşamasında tahliye kararına itiraz sonrasında sürdürülen tutukluluğun hukukiliğinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında ayrıca incelenmesi uygun görülmemiştir.
72. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
B. İfade ve Basın Özgürlüklerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
73. Başvurucu, gazetecilik faaliyetleri ve ifade özgürlüğü kapsamındaki sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklandığını belirterek ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
74. Bakanlık görüşünde, ifade ve basın özgürlükleri ile ilgili olarak başvuruya konu davanın derdest olduğu gerekçesiyle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğu ileri sürülmüştür. Bakanlık ayrıca başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddiasının esasında tutuklamanın hukuki olmadığına yönelik olduğunu, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin olarak yukarıdaki değerlendirmelerin de yapılacak incelemede dikkate alınması gerektiğini, başvurucu hakkındaki soruşturma konusu eylemlerin başvurucunun mesleki faaliyetine ilişkin olmayıp terör örgütü lehine yaptığı eylemler olduğunu belirterek gazetecilik faaliyetleri kapsamında tutuklanmadığını, iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olduğunu dile getirmiştir.
75. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki beyanlarına benzer şekilde iddialarda bulunmuştur.
76. Anayasa Mahkemesi, tutuklama tedbirinin ifade ve basın özgürlükleri, dernek kurma hürriyeti, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları gibi diğer temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisini incelerken öncelikle tutuklamanın hukuki olup olmadığını ve/veya tutukluluğun makul süreyi aşıp aşmadığını değerlendirmekte; daha sonra tutuklamanın hukukiliğine ya da tutukluluğun süresinin makullüğüne ilişkin vardığı sonucu da dikkate alarak diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğini belirlemektedir (Erdem Gül ve Can Dündar, B. No: 2015/18567, 25/2/2016, §§ 92-100; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 111-117; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 191-203; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, §§ 105-116; Kemal Aktaş ve Selma Irmak, B. No: 2014/85, 3/1/2014, §§ 61-75; Faysal Sarıyıldız, B. No: 2014/9, 3/1/2014, §§ 61-75; İbrahim Ayhan, B. No: 2013/9895, 2/1/2014, §§ 60-74; Gülser Yıldırım, B. No: 2013/9894, 2/1/2014, §§ 60-74).
77. Somut olayda başvurucunun tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiası incelendiğinde başvurucunun suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu, ayrıca olayda tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğunun söylenebileceği sonucuna varılmıştır (bkz. §§ 46-68). Bu kapsamda yapılan değerlendirmeler dikkate alındığında başvurucunun yalnızca ifade ve basın özgürlükleri kapsamında kalan eylemleri nedeniyle soruşturmaya maruz kaldığı ve tutuklandığı iddiası yönünden farklı bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmamaktadır.
78. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklanmasının ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklanma dolayısıyla ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 8/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
BASIN DUYURUSU
31.12.2021
BB 108/21
Tutukluluğun Hukuki Olmaması Dolayısıyla Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddianın Kabul Edilemez Olduğu
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 8/9/2021 tarihinde, Cemal Azmi Kalyoncu (B. No: 2018/5316) başvurusunda, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
Olaylar
15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra başvurucuyla birlikte çok sayıda şüpheli hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) FETÖ/PDY'nin medya yapılanmasıyla bağlantılı oldukları gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştır. Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Açılan kamu davasının ilk duruşmasında başvurucunun tahliyesine hükmeden Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Tutukluluğa yaptığı itirazı reddedilen başvurucu bireysel başvuruda bulunmuştur. Yargılama sonunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmen tutukluluğunun devamına karar verilmiştir. Temyiz üzerine Yargıtay başvurucu hakkındaki mahkûmiyet hükmünün bozulmasına; bozma kararı sonrasında Mahkeme tensip incelemesiyle birlikte başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.
İddialar
Başvurucu, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Başvurucu darbe teşebbüsü sonrasında yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne (FETÖ/PDY) üye olma suçundan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca tutuklanmıştır.
Tutuklama kararında, FETÖ/PDY'nin faaliyetlerini yürütürken sahip olduğu gazete ve haber kanallarıyla örgütsel yayınlar yaptığı, Zaman gazetesinin Genel Yayın Yönetmeninin firari durumda olduğu, bu gazete ve kanallarda çalışanların örgüte sadakatle bağlı oldukları ve görevlerini bu şekilde ifa ettikleri, silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda terör örgütü mensuplarını sahiplendikleri ve lehlerine kamuoyu oluşturmaya çalıştıkları belirtilerek isnat edilen suçun işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin dosyada bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca söz konusu kararda başvurucunun paylaşımlarına ve 668 sayılı OHAL KHK’sı ile kapatılan gazete, dergi ve televizyonda çalışmasına dayanılmıştır.
Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede ise başvurucunun gazeteciliğe FETÖ/PDY'nin yayın organı olduğu belirtilen Zaman gazetesinde başlamasına, bir yıl sonra kurucuları arasında yer aldığı Aksiyon dergisinde ekonomi editörlüğünü üstlenerek darbe teşebbüsü sonrasında alınan tedbirler kapsamında kapatılan bu kurumlarda uzun yıllar çalışmasına, yazdığı kitaplarda örgüt liderini övücü bölümlerin bulunmasına dayanılmıştır. Ayrıca yurt içinde ve yurt dışında Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhinde kamuoyu oluşturmak için sosyal medyada “troll” olarak tabir edilen sahte kullanıcı adları ile hesap oluşturup örgüt amacı doğrultusunda paylaşımlarda bulunulduğu, bunların örgütün diğer üyeleri tarafından da paylaşılarak Türkiye'de ve dünyada gündem oluşturulduğu belirtilerek başvurucunun sosyal medya paylaşımlarına ve yazılarına yer verilmiştir.
Başvurucu, örgütsel propaganda için kurulduğu bilinen sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımları kendi sosyal medya hesabından da duyurarak örgütün propagandasının yapılmasına katkıda bulunmuştur. Soruşturma mercilerince FETÖ/PDY ile irtibatlı basın yayın kurumlarında kesintisiz bir biçimde ve uzunca bir süre çeşitli görevlerde çalışmış olan başvurucunun, bu örgütün lehine algı oluşturmaya yönelik bazı sosyal medya paylaşımlarının darbe girişiminin sıcağı sıcağına yaşandığı, henüz soruşturulduğu ve kamu makamları nezdinde FETÖ/PDY tarafından gerçekleştirildiği hususunun tereddütsüz hâle geldiği dönemde yapıldığı yönündeki tespitlerin suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
Somut olayda Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken tutuklama nedeni olarak FETÖ/PDY tarafından darbeye teşebbüs edilmesine, delillerin yok edilmesi, gizlenmesi, tanıklar üzerinde baskı oluşturulması şüphelerine ve kaçma ihtimaline dayanılmıştır. Tutuklama kararının tüm koşulları ve Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temelleri olduğu söylenebilir.
Darbe teşebbüsünün veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile örgütün özellikleri dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır. İsnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi gözönüne alındığında başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbiri ölçülü olup adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılması da keyfî ve temelsiz değildir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.