TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SEDEF AYVAZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/558)
Karar Tarihi: 5/10/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
Başvurucu
Sedef AYVAZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ceza infaz kurumunda tutulma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının, söz konusu koşullar ile ilgili şikâyet dilekçelerinin iletilmesi gereken resmî kurumlara gönderilmemesi nedeniyle de adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/1/2018 ve 23/2/2018 (2018/5551 No.lu başvuru yönünden) tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Başvurucunun 2018/5551 numaralı başvurusu 5/2/2019 tarihinde mevcut başvuruyla birleştirilmiştir.
6. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
7. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. 1985 doğumlu olan başvurucu, eski hâkimdir.
11. Başvurucu, hâkimlik görevini sürdürmekteyken 15 Temmuz 2016 tarihinde ülkede yaşanan darbe teşebbüsü ertesinde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle o tarihte Cumhuriyet savcısı olarak görev yapan eşiyle birlikte 16/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır. Başvurucu gözaltına alınırken yanında iki aylık (23/5/2016 doğum tarihli) ve dört yaşında iki çocuğu da bulunmaktadır.
12. Başvurucu, sorgusunun ardından 21/7/2016 tarihinde tutuklanarak 22/7/2016 tarihinde Tekirdağ 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) yerleştirilmiş; 4/8/2016 tarihinde İnfaz Kurumundan tahliye edilmiştir.
13. Başvurucu 16/3/2017 tarihinde aynı soruşturma kapsamında ikinci kez tutuklanarak 17/3/2017 tarihinde, 23/5/2016 doğumlu çocuğu İ.M.A ile birlikte İnfaz Kurumuna ikinci kez yerleştirilmiştir.
A. İnfaz Hâkimliğine Başvuru Süreci
14. Başvurucu 8/6/2017 tarihinde Tekirdağ 2. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) başvurarak tutulma koşullarından şikâyet etmiştir.
15. Başvurucu; dilekçesinde bir yaşındaki bebeğiyle birlikte diğer on beş yetişkin kişiyle aynı koğuşta (oda) tutulduğunu, bazen yirmiye çıkan nüfus nedeniyle tuvalet, banyo ve havalandırma bahçesinden yeteri kadar faydalanamadığını, yeterli ranza/yatak bulunmaması nedeniyle dönüşümlü olarak yerde yattıklarını veya birden fazla kişinin bir yatağı paylaştığını iddia etmiştir. Ayrıca bebeğine uygun yatak verilmesi veya dışarıdan temin edilmesi talebinin reddedilmesinden dolayı bebeğinin uygun koşullarda uyuyamadığını dile getiren başvurucu; asgari beslenme koşullarının sağlanmadığını, 16-17 saat süren su kesintisi nedeniyle mutfak araç ve gereçlerinin temizlenemediğini, dolayısıyla sağlıksız koşullarda yemek yediklerini, bebeğinin böbreklerindeki rahatsızlıktan ötürü hekim takibi gerekmesine rağmen sağlık hizmetlerine erişimde aksaklıklar yaşandığını, tahlillerini bile yaptıramaması nedeniyle anne sütüyle beslenen çocuğunu ailesine teslim etmek zorunda kaldığını, küçük yaştaki çocuğu tehlikeli ateşli hastalık geçirdiğinde dahi gerekli ilaçların uzun süre sonra kendisine teslim edildiğini ileri sürmüştür.
16. Bu bağlamda başvurucu; koğuş kalabalıklığının azaltılmasını, çocuğuna uygun yatak temin edilmesini, beslenme koşullarının iyileştirilmesini, sağlık hizmetlerinden yeteri kadar yararlanması için önlem alınmasını İnfaz Hâkimliğinden talep etmiştir. Başvurucu tutulma koşullarının yanı sıra bu koşullara dair şikâyetlerini içeren dilekçelerinin resmî kurumlara iletilmediğini de belirterek dilekçelerinin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'ne (UYAP) kaydedildiğine ilişkin bilgilerin kendisiyle paylaşılmasını talep etmiştir.
17. İnfaz Kurumu 27/7/2017 ve 14/9/2017 tarihli yazılarıyla başvurucunun dilekçelerinin ilgili kurumlara, son olarak da 20/7/2017 tarihinde İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesine hitaben yazdığı dilekçenin gönderildiğini, ayrıca başvurucunun çocuğuna-günlük 10 TL tutarında- yumurta, süt, meyve, çorba gibi uygun gıdalar verildiğini İnfaz Hâkimliğine bildirmiştir.
18. İnfaz Hâkimliği 21/9/2017 tarihinde başvurucunun "dilekçelerinin İnfaz Kurumu tarafından gönderilmediğine" yönelik şikâyetinin reddi ile başvuru dilekçesinde yer alan "tutulma koşullarındaki iyileştirme talebine" yönelik kısmın görevi kapsamında olmadığından reddine karar vermiştir. İnfaz Hâkimliği aynı zamanda tutulma koşullarıyla (yatak temini ve hastaneye erişim konusunda) ilgili olarak gereğinin takdir ve ifası için İnfaz Kurumuna mevcut kararın gönderilmesine karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir:
"Başvurucu 07/06/2017 tarihli dilekçesi ile yazdığı dilekçelerin kurumdan çıkış yapmadığından şikayetçi olmuş ise de, cezaevi idaresinin cevabi yazısı uyarınca kurum uygulamasında bir isabetsizlik bulunmadığından başvurunun reddine, başvurucunun yatak temini ve hastaneye sevk talebi hususunda ise talebin herhangi bir karara itiraz mahiyetinde olmadığı nedeniyle bu hususta görevin cezaevi idaresinde olduğu cezaevi idaresince verilecek kararlara karşı İnfaz Hakimliklerine başvurulabileceği değerlendirilmekle dilekçenin reddine karar verilmiştir."
19. Başvurucu, bu aşamada sanık olarak yargılandığı İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/10/2017 tarihli kararıyla İnfaz Kurumundan tahliye edilmiştir.
20. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına itiraz etmiş; başvurucunun itirazı Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesince 6/11/2017 tarihinde reddedilmiştir. İtirazın reddi kararı başvurucuya 4/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu 2/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Ceza Soruşturması Süreci
22. Başvurucunun babası R.D. Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) 14/8/2017 tarihinde gönderdiği şikâyet ve talep dilekçesinde, başvurucunun çocuğuyla kaldığı İnfaz Kurumunda bazı sorunlarının olduğunu, çocuğunun ihtiyaçlarının karşılanmadığını veya gecikmeli karşılandığını, bu sorunlarını dile getirmek amacıyla hazırladığı şikâyet dilekçelerini Kuruma vermesine rağmen şikâyetlerinin ilgili kamu makamlarına Kurum tarafından iletilmediğini beyan etmiş; bu nedenle Başsavcılığın doğrudan başvurucuyla görüşmesini talep etmiştir.
23. Başsavcılık, başvurucuyla yüz yüze görüşmenin mümkün olmaması nedeniyle başvurucunun şikâyet ve taleplerini yazılı olarak iletmesi gerektiği hususunu 16/8/2017 tarihinde İnfaz Kurumu aracılığıyla başvurucuya bildirmiştir. Başvurucu 25/8/2017 tarihinde Başsavcılığa gönderdiği dilekçeyle Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca değerlendirme yapılmasını talep etmiştir.
24. Başsavcılık, İnfaz Kurumuna 2/10/2017 tarihinde gönderdiği yazıyla başvurucunun şikâyetine ilişkin ayrıntılı bilgi verilmesini talep etmiş; İnfaz Kurumu verdiği cevapta başvurucunun iddialarının asılsız olduğunu belirterek Kurumda verilen günlük gıda bilgilerini içeren listeleri Başsavcılığa göndermiştir.
25. Başsavcılık, İnfaz Kurumu Müdürlüğü hakkında 22/11/2017 tarihinde, görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin olarak kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"Şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine dair müştekilerin soyut iddiasından başka kamu davası açmaya yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi nedeniyle, şüpheli hakkında atılı suçtan dolayı delil yokluğu nedeniyle "
26. Başvurucu, Başsavcılık kararına itiraz etmiş; başvurucunun itirazı 28/12/2017 tarihinde Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedilmiştir.
27. Başvurucu 23/2/2018 tarihinde bu ceza soruşturması sürecini konu alan bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucunun 2018/5551 numaralı bireysel başvurusu başvuruya konu şikâyetlerin benzer mahiyette olması nedeniyle mevcut başvuruyla birleştirilmiştir.
28. Anayasa Mahkemesi, başvuruya konu şikâyetlerle ilgili olarak başvurucunun tutulduğu İnfaz Kurumundan bilgi istemiştir. İnfaz Kurumunun 18/9/2020 tarihinde gönderdiği yazılı cevap ile Bakanlık görüşünde yer alan bilgi ve belgelere göre;
i. Başvurucu yaklaşık iki hafta (birinci tutuklanma) ve sonrasında yedi ay boyunca (ikinci tutuklanma) İnfaz Kurumunda tutulmuştur.
ii. Bu süre içinde başvurucunun bebeğine Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 28/2/2017 tarihli yazısı uyarınca -Kurumda annesiyle birlikte kalan diğer çocuklara yapıldığı gibi-yaşı dikkate alınarak doktorun belirlediği günlük besin ve enerji ihtiyaçlarına göre 10 TL'lik gıda (her gün yumurta, süt ve çorba) verilmiş, çocuğun gelişimi için gerekli olan malzemeler eksiksiz ve zamanında temin edilerek başvurucuya teslim edilmiştir.
iii. Başvurucu, Kurum psikoloğu ile on dört kez görüşme gerçekleştirmiş; görüşmeler neticesinde çocuğunun gelişimi ve ihtiyaçları doğrultusunda çocuk bezi, ıslak mendil, bebe bisküvisi, su biberonu, mama kaşığı, yürüteç, toka, resimli kitap, boya kitabı, boya kalemi, oyun hamuru, oyuncak vepark yatak temin edilerek başvurucuya teslim edilmiştir. Diğer taraftan başvurucunun Kurum kantininden yiyecek, giyecek, oyuncak gibi ihtiyaçlarını karşılayabildiği, ayrıca bir kısım ihtiyacınınyakınları tarafından tedarik edildiği tespit edilmiştir.
iv. Başvurucunun tutulduğu odaların banyo ve tuvalet dâhil olmak üzere ortak kullanım alanı 32,40 m², üst kat yatak odası 37,62 m², bahçe 33,75 m², ortak yaşam alanı 32,40 m², bahçe33,75 m²dir.
v. Başvurucunun çocuğu İ.M.A.nın rahatsızlığı nedeniyle 11/4/2017 ile 26/5/2017 tarihleri arasında Kurum doktoru ve Tekirdağ Devlet Hastanesinin çeşitli birimleri tarafından muayeneleri ve tetkikleri yaptırılmış, ilaç gereksinimleri karşılanmış, 26/5/2017 tarihinde İ.M.A. başvurucunun ailesine teslim edilmiştir.
vi. Başvurucu; ilgili savcılıklara ve mahkemelere gönderilmek üzere İnfaz Kurumuna22/7/2016 ile 4/8/2016 tarihleri arasında dört, 17/3/2017 ile 13/10/2017 tarihleri arasında otuz sekiz dilekçe vermiş, bu dilekçelerin hepsi ilgili makamlara gönderilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
29. Kötü muamele yasağına ilişkin ulusal hukuk için bkz. Nebahat Baysal Gül, B. No: 2016/14634, 28/5/2019, §§ 11, 12.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Anayasa Mahkemesinin 5/10/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
31. Başvurucu; bir yaşından küçük bebeğiyle ceza infaz kurumunda insani olmayan koşullarda barındırıldığını, bebeğinin yeme, uyuma gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmadığını, bu bağlamda uyuması için çocuğuna uygun yatak verilmediğini, beslenmesi için gereken gıdaların tedarik edilmediğini, tutuldukları odanın kalabalık olması nedeniyle ortak kullanım alanlarından yeteri kadar faydalanamadıklarını, çocuğunun da sağlık hizmetlerinden faydalanamadığını veya gecikmeli faydalandığını iddia ederek kötü muamele yasağının ve buna bağlı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Bakanlık; çocuğuyla birlikte tutulan başvurucunun tutulma koşullarının gereken asgari standartlara sahip olduğunu, çocuğun beslenmesi, uyuması ve sağlık hizmetlerinden yeteri kadar faydalanması amacıyla gereken tedbirlerin alındığını belirterek başvurucunun kötü muamele iddialarının savunulabilir olmadığı yönünde görüş bildirmiştir.
2. Değerlendirme
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun tutulma koşullarına ilişkin tüm şikâyetleri kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
34. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
35. Anayasa'nın "Görev ve yetkileri" kenar başlıklı 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.
37. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte de dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
38. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının mutlak nitelikli olmasından ötürü bu yasak açısından sağlanması gereken başvuru yolunun etkili olduğundan söz edilebilmesi için bunun ihlali önleyici ve bazı durumlarda cezalandırıcı olabilmesi, ayrıca gerektiğinde tamamlayıcı bir unsur olarak makul bir tazmin imkânı sunabilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde bu tür ihlaller açısından sadece tazmin yollarının öngörülmüş olması, bu tür muamelelere maruz kalan kişilere yapılanları (kısmen/zımnen) meşrulaştırmış ve devletin tutma koşullarını Anayasa'nın güvence altına aldığı standartlara yükseltme yükümlülüğünü kabul edilemez bir şekilde azaltmış olacaktır. Bu nedenle somut başvuruda olduğu gibi insan haysiyetiyle bağdaşmayan koşullarda tutulma şikâyetleri açısından ancak tutulma koşullarının iyileştirilmesi/düzeltilmesi ve ayrıca bu koşullardan kaynaklanan zararların tazmin edilmesini sağlayacak bir başvuru yolunun etkililiğinden söz edilebilir. Öte yandan devlet tarafından tazmin edici bir hukuk yoluna ilaveten bu tür muamelelerin tamamını süratle sona erdirecek etkili bir mekanizma kurulması gerekmektedir (K.A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015, §§ 72, 73).
39. Bununla birlikte kişinin ihlal iddialarına konu yerden ayrılmış olması durumunda tutma hâli de sona ereceği için tutmadan kaynaklanan ihlalin devam ettiğinden söz edilemez. Kişinin tutukluluk veya hükümlülük hâlinin sona ermesi nedeniyle ceza infaz kurumundan tahliye edildiği tarihte tutma hâli sona erer. Ayrıca ceza infaz kurumundan ayrılarak hürriyetine kavuşan kişinin tutma koşullarının geleceğe yönelik olarak düzeltilmesini istemesinde hukuki yararı kalmayacaktır. Bu itibarla tutma hâli sona eren kişiler yönünden artık mevcut ihlali önleyici ya da tutma koşullarının geleceğe yönelik olarak düzeltilmesini temin edici hukuk yollarına başvurulması anlamını yitirmekte, bu durumda uğranılan zararları tazmin edici mekanizmaların varlığı yeterli hâle gelmektedir. Dolayısıyla ceza infaz kurumlarından salıverilenlerin ayrıldıkları tarihe kadar maruz kaldıkları tutma koşullarına ilişkin şikâyetleri bakımından etkili hukuk mekanizmasının tazminat yolu olduğu söylenebilir (geri gönderme merkezleri bakımından benzer yöndeki değerlendirme için B.T. [GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, § 49; gözaltı sürecinde tutma koşulları bakımından benzer yöndeki değerlendirme için Nebahat Baysal Gül, § 23; Cüneyt Durmaz (2) [GK], B. No: 2016/35468, 15/12/2021, § 48).
40. Somut olayda başvurucu, tutulma koşullarına ilişkin şikâyeti ile ilgili kanun yolu süreci devam ederken 13/10/2017 tarihinde İnfaz Kurumundan tahliye edilmiştir. Başvurucu, salıverildikten sonra 2/1/2018 ve 23/2/2018 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Dolayısıyla başvurucu açısından salıverildiği tarihten önceki tutma koşulları nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların giderilmesini temin edici bir mekanizmanın bireysel başvurudan önceki süreçte mevcut olması hâlinde bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği ihlal iddialarının bu aşamada incelenmesi mümkün değildir.
41. Bu noktada belirtmek gerekir ki Anayasa Mahkemesi devam eden tutma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddialarda elbette bu koşullar üzerinde değişiklik yapma yetkisi bulunan infaz hâkimliklerine başvuru yolunu etkili kabul etmektedir. Ancak somut başvurudaki gibi başvurucunun tahliye edildikten sonra tutma koşullarından şikâyetini içerir şekilde bireysel başvuruda bulunması halinde infaz hâkimliklerinin tazminata hükmetme olanakları bulunmadığı için bu kanun yolunun etkili görülmesi ihtimali bulunmamaktadır.
42. Derece mahkemeleri, bulundukları yerde ceza infaz kurumlarının fiziki koşullarını değerlendirme bakımından Anayasa Mahkemesine göre daha avantajlı durumdadır. İnfaz kurumlarının fiziki koşullarının ulusal ve uluslararası standartlara uygunluğu Anayasa Mahkemesi tarafından kural olarak dosya üzerinden incelenirken derece mahkemelerinin olay mahallinde keşif yapma, bilirkişi raporu alma gibi birçok imkânı bulunmaktadır. Dolayısıyla ceza infaz kurumları fiziki koşullarına ilişkin öncelikli olarak derece mahkemeleri tarafından bir inceleme yapılması sadece ikincillik ilkesine uygun bir yaklaşım olmakla kalmayıp aynı zamanda bunun başvurucu bakımından lehe bir durum oluşturacağı da tartışmasızdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. B.T., § 56; Nebahat Baysal Gül, § 29).
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
44. Başvurucu; tahliye talebi ve bir kısım şikâyetini içerir dilekçelerini İnfaz Kurumuna teslim etmesine rağmen dilekçelerinin mahkemelere ve savcılıklara kasıtlı olarak gönderilmeyerek mağduriyetine yol açıldığını, buna ilişkin şikâyetinin Başsavcılıkça etkili soruşturulmayarak sorumlu infaz görevlileri hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini iddia ederek adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
45. Bakanlık; başvurucunun hangi makama gönderilmek üzere Ceza İnfaz Kurumuna dilekçe ya da belge verdiğini, bunun hangi temel hak ve hürriyetle ilgili olduğunu somut olarak açıklamadığını ve bu konuda herhangi bir bilgi vermediğini, ayrıca başvurucunun ilk tutukluluk sürecinde dört, ikinci tutukluluk sürecinde otuz sekiz dilekçesinin Kurum idaresi tarafından ilgili kurumlara gönderildiğinin tespit edildiğini açıklayarak başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu yönünde görüş bildirmiştir.
46. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
47. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde, mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
48. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
49. Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvurusunda belirtmesi şarttır. Başvuruda kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No: 2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19; ).
50. Somut olayda başvurucu, kamu makamlarına iletilmek üzere İnfaz Kurumuna teslim ettiği şikâyet dilekçelerinin gönderilmediğinden yakınmaktadır. Buna karşın İnfaz Kurumuyla yapılan yazışma sonucu başvurucunun ilk tutulma sürecinde dört, ikinci tutulma sürecinde otuz sekiz şikâyet dilekçesinin ilgili kurumlara gönderildiğine ilişkin olarak UYAP'ta kayıt bulunduğu görülmüştür. Diğer taraftan İnfaz Hâkimliği ve Başsavcılıkça yapılan araştırma sonucunda başvurucunun iddialarını doğrulayan somut bir delile ulaşılamadığı anlaşılmıştır. Kaldı ki başvurucu da şikâyet dilekçelerinde ve başvuru formunda hangi dilekçesinin gönderilmediğini tam olarak ortaya koyamamakta, sadece buna ilişkin şüphesini dile getirmektedir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarını destekleyen bir olguya rastlanılmamıştır.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 5/10/2023tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.