TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HALİME ÖKTEN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/6318)
Karar Tarihi: 20/12/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Ayşe Didem ÖZDEMİR AKCA
Başvurucu
Halime ÖKTEN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, güvenlik operasyonu sırasında meydana gelen ölüm olayı hakkında etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/2/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olayların Arka Planı
8. Olayların arka planı ile ilgili açıklamalara Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], (B. No: 2017/37897, 5/7/2022, §§ 16-28) kararında yer verilmiştir.
9. Suriye'nin Türkiye sınırında bulunan Ayn el Arap (Kobani) kentinde -PKK'nın Suriye kolu olduğu kabul edilen- PYD ile DAEŞ arasındaki çatışmalar, 2014 yılının Eylül ayı sonunda ve Ekim ayı başında yoğunlaşmıştır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 21).
10. Suriye'deki çatışmalar dolayısıyla tepkilerini dile getirdiğini ileri süren gruplar 6/10/2014 tarihinden itibaren Türkiye'nin birçok yerinde günlerce devam eden ve kamuoyunda “6-7 Ekim olayları” olarak adlandırılan şiddet eylemlerini gerçekleştirmiştir. Bu eylemler sırasında ülkenin pek çok yerinde kamu binalarına, banka şubelerine, işyerlerine, araçlara, güvenlik güçlerine ve sivillere taş, sopa, molotof kokteyli ve silahlarla saldırıda bulunulmuştur. Bu sırada kamu makamlarınca güvenliğin sağlanması için birçok şehirde eğitime ara verilmiş ve sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir (Gülser Yıldırım (2), § 26).
11. Türkiye, 2015 yılı Temmuz ayından itibaren giderek yoğunlaşan terör saldırılarına maruz kalmıştır. Tırmanan terör saldırılarını PKK/KCK terör örgütünün öz yönetim ilanları izlemiştir. Öz yönetim ilan edilen bölgelerde Öz Savunma Birlikleri (ÖSB) adı altında silahlı gruplar oluşturan PKK terör örgütü, bu gruplar ve YDG-H (Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi) eliyle yollara barikat kurma, hendek kazma ve tünel açma gibi eylemlerde bulunmuştur (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 25-27).
12. Öz yönetim ilan ettiği bölgelerde patlayıcıyla tuzaklanmış hendekler kazmak ve barikatlar kurmak suretiyle yalıtılmış bölgeler oluşturmaya çalışan PKK terör örgütü, kamuoyunda hendek olayları olarak adlandırılan ve aylarca devam eden bu süreçte roketatarlar, keskin nişancı tüfekleri, patlayıcılar ve otomatik saldırı tüfekleri kullanarak terör saldırıları düzenlemiştir. Okullar, hastaneler, barajlar, adliye binaları, ambulanslar gibi temel kamu hizmetlerini sağlayan eşya ve binaların yanında sivilleri de hedef alan bu terör saldırılarında 335 sivil hayatını kaybederken 2.106 kişi yaralanmıştır. Terör saldırılarında 859 güvenlik görevlisi ve Derik kaymakamı şehit olmuş, 4.711 güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Bu terör eylemlerinin engellenmesi, halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla sözde öz yönetim ilan edilen bazı bölgelerde mülki idare amirliklerince sokağa çıkma yasakları uygulanarak terörle mücadele operasyonları başlatılmıştır (hendek olayları, öz yönetim ilanları, PKK terör örgütünün şehir savaşı stratejisi ve sokağa çıkma yasakları hakkında arka plan bilgisi ile ayrıntılı açıklamalar için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 16-28, 67, 346-348).
13. Terörle mücadele operasyonlarının gerçekleştirildiği bölgelerin bazılarında sokağa çıkma yasakları uygulanmış ve bazıları geçici süreyle askerî güvenlik bölgesi ilan edilmiştir. Bu kapsamda terör örgütü üyelerinin yakalanarak halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla anılan il ve ilçelerin bir kısmında sokağa çıkma yasakları ilan edilmiş fakat güvenlik güçlerince yürütülen operasyonların sona ermesinin ardından söz konusu yasaklar kaldırılmıştır (Ayşe Çelik, B. No: 2017/36722, 9/5/2019, § 12).
14. Şırnak Valiliği, Cizre ilçesinde ilk olarak terörle mücadele operasyonlarının düzenlendiği bazı yerlerde uygulanan sokağa çıkma yasakları kapsamında 4/9/2015 tarihinden itibaren terör örgütü mensuplarının etkisiz hâle getirilmesi, mayın ve patlayıcılarla tuzaklanmış barikat ve hendeklerin bertaraf edilmesi, vatandaşların can, mal güvenliğinin ve kamu düzeninin sağlanması amacıyla sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini açıklamıştır. Cizre'de bu tarihten itibaren çeşitli defalar kaldırılıp yeniden uygulamaya konulan ve uygulama saatleri değiştirilen sokağa çıkma yasağı 10/4/2017 tarihinde tamamen kaldırılmıştır (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 28).
15. Şırnak Valiliğinin olaylarla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine 28/1/2016 tarihinde verdiği bilgiler özetle şöyledir:
i. Sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde terör örgütü üyelerinin saldırıları devam etmektedir. Terör örgütü, silahlı ve bombalı eylemlerle temel kamu hizmetlerinin sunulmasını engellemektedir. Sokağa çıkma yasaklarıyla, yerleşim yerleri içinde terör örgütü mensupları ile girilen silahlı çatışmalar sırasında bölgede yaşayan vatandaşlarımızın can ve mal emniyetinin sağlanması amaçlanmaktadır.
ii. Şırnak Valiliği güvenlik operasyonlarının icra edileceği Silopi ve Cizre ilçelerinde yaşayan halkın temel ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli planlama ve düzenlemeleri yapmıştır. Bu kapsamda Cizre Devlet Hastanesi hizmet vermeye devam etmekte, dört eczane dönüşümlü olarak eczacılık hizmetlerini sürdürmektedir. Ambulanslar 14/12/2015 ile 27/1/2016 tarihleri arasında 1.295 vakaya müdahale etmiştir. 112 ve 155 yardım hatları faaliyettedir. 155 hattına başvuran tüm vatandaşlara gıda ve temel ihtiyaç malzemesi dağıtımı yapılmıştır. Bazı market ve bakkallarla birlikte ekmek fırınları açık tutulmaktadır.
iii. 5/9/2015-4/1/2016 tarihleri arasında Cizre’de 112 Acil yardım hattına yapılan çağrıların %84’ü cevaplanmıştır. Sağlık personelinin yaşamlarının korunması amacıyla müdahale edilemeyen vakalara, vaka bölgesinde güvenlik sağlandıktan hemen sonra müdahale edilmektedir. Bu süreçte sağlık personeli ve ambulanslar terör örgütü tarafından birçok defa saldırıya uğramış, buna rağmen hizmetler devam etmiştir (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 35).
B. Başvuruya Konu Olay ve Olgular
16. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
17. Başvuru formuna göre, başvurucunun İdil'de 16/2/2016 tarihinde sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinden sonra haber alamadığı oğlu A.Ö., güvenlik operasyonunda hayatını kaybetmiştir. Yürütülen soruşturmada başvurucunun oğlu hakkında “Tehlikeli Maddeleri İzinsiz Olarak Bulundurma veya El Değiştirme, Kamu Malına Zarar Verme, Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğü Bozma, Sayı ve Nitelik Bakımından Vahim Olan Silah veya Mermileri Satın Alınması Taşınması Bulundurulması, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Yangın, Su Baskını, Tahrip, Batırma, Bombalama ya da Nükleer, Biyolojik, Kimyasal Silah Kullanarak Öldürme” suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ancak başvurucunun oğlu ile terör örgütü arasında bir bağlantı bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. Başvurucuya göre oğlu, terör örgütü üyesi olmayıp örgüt üyeleri tarafından ölüm tehdidiyle zorla götürülmüştür.
18. İdil Cumhuriyet Başsavcılığının 24/2/2016 tarihli Ölü Muayene Tutanağı'nda 24/2/2016 tarihinde gece başlayıp sabaha kadar devam eden İdil Cehennem Deresi mevkii, Hacı İbrahim Dağları, Saklan Deresi İdil tarafında arazi içerisinde ilçeye sızmaya çalışan bölücü terör örgütü mensuplarınca çıkartılan silahlı çatışma neticesinde birçok terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiği, arazinin uygun olmaması nedeniyle cesetlerin hastaneye getirilebilmesinin ancak saat 17.00 sıralarında mümkün olduğu belirtilmiştir. Tutanakta bilirkişi hekim tarafından “ölü muayene işlemi sonunda ölümün tahminen 10 saat önce meydana geldiği, ölenin kesin ölüm sebebinin belirlenmesi için sistematik otopsinin yapılması gerektiği” kanaati bildirilmiştir.
19. Yürütülen soruşturma kapsamında 26/2/2016 tarihli Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı'nda adli tıp uzmanı hekim bilirkişiler tarafından “kişinin ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği ve penetran cisim yaralanmasına bağlı kosta, ekstremite kemik kırıkları ile birlikte iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu meydana gelmiş olduğu, DNA analizi amacıyla FTA ile kan örneği alındığı, otopsi işlemi esnasında alman toksikolojik ve biyolojik inceleme amaçlı örneklerin sistematik toksikolojik analiz ve DNA profilinin çıkarılması ve gereği halinde yakınları olduğu iddia edilen kişilerle karşılaştırılması amacıyla İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmesinin uygun olacağı, otopsi işlemi esnasında bir adet mermi çekirdeği gömlek parçası elde edildiği” kanaati bildirilmiştir. Otopsi sırasında ceset, kimlik tanığı olarak gösterilen maktulün babası tarafından teşhis edilmiş ve otopsinin ardından defin işlemleri yapılmak üzere kimlik tanığına teslim edilmiştir.
20. Soruşturma kapsamında alınan 4/3/2016 tarihli ekspertiz raporunda cesetten alınan svapların tamamında atış artıklarında bulunan antimon elementinin tespit edildiği belirtilmiştir.
21. Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) 26/10/2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Karar gerekçesinde özet olarak Şırnak Valiliğince İdil ilçe merkezi ve Dirsekli köyünde 16/2/2016 tarihi saat 23.00’ten geçerli olmak üzere ilan edilen sokağa çıkma yasağı doğrultusunda alınan tedbirler kapsamında PKK/KCK bölücü terör örgütü mensupları tarafından ilçede bulunan sokakların girişlerine inşa edilen mevzi ve barikatların bertaraf edilmesi, tuzaklanan mayın ve el yapımı patlayıcıların imha edilmesi, kazılan hendeklerin kapatılması ve silahlı terör örgütü mensuplarının yakalanıp etkisiz hâle getirilmesi maksadıyla operasyon başlatıldığı belirtilmiştir. Kararda, başlatılan operasyon kapsamında Yeni Mahalle Botaş Caddesi 200 metre kuzeyindeki Cehennem Deresi kırsal alanında ilçeye saldırmak için sızmaya çalışan silahlı terör örgütü üyelerine yönelik yapılan hava destekli operasyon kapsamında çıkan çatışmada terör örgütü mensubu on iki kişinin öldürüldüğü, çatışma yaşanan bölgenin İdil ilçe merkezine beş kilometre uzaklıkta kırsal alanda bulunduğu ifade edilmiştir.
22. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, bölgede bulunan dere yatağında kayalıklar arasında belirli aralıklarla yatar vaziyetteki dokuz erkek, üç kadın terör örgütü mensubunun ölü oldukları ve yanlarında çeşitli uzun namlulu silahlar, mühimmatlar ile silahlara ait kovanların olduğunun görüldüğü, yapılan aramada on iki terör örgütü mensubunun üzerinde çeşitli silah (G. marka tabanca ve takılı hâlde şarjör, B. marka tabanca ve tabancaya ait şarjör, yedi adet K. görünümlü tüfek, keskin nişancı K. tüfeği, iki adet tüfek, roketatar) mühimmat, roketatar mermisi, el bombası (on iki adet savunma tipi el bombası, yedi adet taarruz tipi el bombası, bir adet boru tipi el bombası, on sekiz adet el bombası fünyesi, kırk bir adet çeşitli büyüklükte pil, dört ayrı düzenek hâline getirilmiş toplam yirmi üç adet büyük boy pil), dijital kamera ve cep telefonu, masa ve el telsizleri, termal kamera, örgütsel dokümanlar ile A.Ö. adına düzenlenmiş nüfus cüzdanı ve sürücü belgesi ele geçirildiği belirtilmiştir. Kararda, A.Ö.nün güvenlik güçlerince yapılan operasyon sonunda ateşli mermi silah çekirdeği ve penetran cisim yaralanmasına bağlı kosta, ekstremite kırıkları ile birlikte iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu öldüğünün tespit edildiği, 17/1/2016 tarihinde saat 23.50 sıralarında İdil'de Özel Harekat ekibinin el yapımı patlayıcı kullanılan saldırıya uğraması sonucu üç polis memurunun şehit olduğu, dört polis memurunun yaralandığı olay ile ilgili gizli tanık ve tanık ifadelerinde geçen maktul şüpheli A.Ö.nün ölü olarak bulunduğu ifade edilmiştir.
23. Başvurucu, karara oğlunun terör örgütü ile bağlantısının bulunmadığını, oğlunu kaçıran kişilerden şikâyetçi olduğunu belirterek itiraz etmiştir.
24. Başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itirazını inceleyen Şırnak Sulh Ceza Hâkimliğince 2/1/2018 tarihinde itirazın reddine karar verilmiştir. Karar gerekçesinde özet olarak somut olayda Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile kanunilik şartının karşılandığı, PKK/KCK silahlı terör örgütünün bölgedeki silahlı ve bombalı eylemlerine devam ettiği hususları somut olay ile birlikte değerlendirilerek ele alındığında meşru amaç şartının da karşılandığı gerekçesi açıklanmıştır.
25. İtirazın reddi kararında, birleştirilen soruşturma dosyası içinde yer alan şüpheli A.Z.nin İdil Belediyesi önünde orta refüje yerleştirilen ve üç polis memurunun şehit olduğu olayda el yapımı patlayıcıyı A.Ö. ve Z.A. isimli örgüt mensuplarının el arabasıyla götürerek yerleştirdiklerini örgüt mensuplarının kendi aralarındaki konuşmalarından duyduğuna ilişkin beyanı, ölen A.Ö.nün cesedinden alınan svapta ve kıyafetleri üzerinde atış artıklarında bulunan antimon elementinin tespit edilmiş olması, A.Ö.nün Yeni Mahalle Botaş Caddesi 200 metre kuzeyi Cehennem Deresi kırsal alanında ilçeye saldırmak için sızmaya çalışan silahlı terör örgütü üyelerine yönelik yapılan hava destekli operasyon kapsamında çıkan çatışmada ölmüş olması, olay yerinde çok sayıda silah ve mühimmat ele geçirilmiş olması da dikkate alınarak ölüm olayının terör örgütüne yönelik operasyonlar sırasında gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında orantılılık ilkesinin gerçekleştiği kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Kararda, soruşturma işlemlerinin yerine getirildiği, güvenlik güçlerinin hukuka uygun emir yerine getirirken karşılaştıkları haksız saldırıyı orantılı biçimde def etme zorunluluğunun söz konusu olduğu olay yönünden kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer alan hukuka uygunluk sebebi bulunduğu yönündeki değerlendirmede bir yanlışlık olmadığı ifade edilmiştir.
26. Başvurucu, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itirazı neticesinde verilen kararı 19/1/2018 tarihinde öğrenmiştir.
27. Başvurucu 19/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
28. İlgili ulusal hukuk için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 208-224.
B. Uluslararası Hukuk
29. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 225-251.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Anayasa Mahkemesinin 20/12/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
31. Başvurucu, oğlunun sıradan bir vatandaş olduğunu, terör örgütü üyelerinin oğlunu tehdit ederek yanlarında götürdüğünü, operasyonel tedbirlerin eksikliği/gecikmesi nedeniyle ölüm neticesinin gerçekleştiğini, yaşam hakkının ihlalinin temelinde yatan gerekçelerin etkili biçimde soruşturulmadığını, soruşturmanın sadece oğlunun şüpheli olduğundan hareket edilerek tamamlandığını belirterek yaşam hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Bakanlık görüşünde, İdil Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan fezlekede maktulden alınan svaplarda ve maktulün kıyafetlerinde atış artıklarında bulunan antimon elementi tespit edildiği, tanık ve gizli tanık ifadeleri dikkate alınarak A.Ö.nün terör örgütü PKK üyesi olduğu ve diğer terör örgütü üyeleriyle birlikte güvenlik güçlerine karşı silahlı saldırılarda bulunduğu sırada meşru müdafaa hakkı kapsamında güvenlik güçleri tarafından öldürülmüş olduğu yönünde değerlendirmede bulunulduğu, terör örgütü üyesi olan ve güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüttüğü anlaşılan maktule yönelik eylemlerin meşru müdafaa kapsamında kaldığı, olayda hukuka uygunluk sebebi bulunduğu, bu nedenle eylemi gerçekleştiren kişiye ceza verilemeyeceği vurgulanarak fezleke düzenlendiği belirtilmiştir.
33. Bakanlık görüşünde ayrıca, Başsavcılık tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda maktulün PKK/KCK terör örgütü üyesi olduğu ve örgüt faaliyetleri kapsamında güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada ölü olarak ele geçirildiğinin vurgulandığı, karara yapılan itiraz üzerine Sulh Ceza Hâkimliğince verilen itirazın reddi kararında kanunilik, meşru amaç ve orantılılık kriterleri ile soruşturmanın etkililiği yönünden inceleme yapıldığı ve Başsavcılığın olayda hukuka uygunluk sebebi bulunduğu yönündeki değerlendirmesinde yanlışlık olmadığı gerekçesinin açıklandığı belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde, başvurucunun yakınının öldüğü ve silahlı terör örgütüne karşı yürütülen operasyonlar sırasında yapılan müdahalenin meşru müdafaa kapsamında kaldığı ve meşru müdafaada sınırının aşıldığına dair delil elde edilemediği kanaatine varıldığı hususlarının kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ve itirazın reddi kararında tartışıldığı belirtilmiş, inceleme yapılırken somut olayların kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.
2. Değerlendirme
a. İncelemenin Kapsamı Yönünden
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, yakınının ölümüyle sonuçlanan olay yönünden etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının yaşam hakkı kapsamında ele alınması gerektiğinden bu hak bakımından ayrı bir inceleme yapılmayacaktır.
35. Anayasa Mahkemesi, yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerini dikkate alarak maddi ve usul boyutları bakımından ayrı ayrı incelemektedir. Devletin negatif yükümlülüğü, kamusal bir yetkiyle güç kullanan görevlilerin, kasıtlı ve hukuka aykırı bir şekilde hiçbir bireyin yaşamına son vermeme ödevini (öldürmeme yükümlülüğü) içerirken pozitif yükümlülük hem her türlü tehlikeye karşı bireylerin yaşam hakkını korumayı (yaşamı koruma yükümlülüğü) hem de doğal olmayan her ölüm olayının tüm yönleriyle ortaya konulmasına, sorumlu kişilerin belirlenmesine ve gerektiğinde bu kişilerin cezalandırılmasına imkân tanıyan bir soruşturma yapmayı (etkili soruşturma yükümlülüğü) içermektedir. Yaşam hakkının maddi boyutu, negatif yükümlülük ile yaşamı koruma yükümlülüğünü kapsamakta iken yaşam hakkının usul boyutu, pozitif yükümlülüğün bir başka unsuru olan etkili soruşturma yükümlülüğünden ibarettir (benzer değerlendirme için bkz. Aziz Biter ve diğerleri, B. No: 2015/4603, 19/2/2019, § 58).
36. Somut başvuruda başvurucunun iddialarının sadece yaşam hakkının usul boyutuna ilişkin olduğu dikkate alınarak inceleme yaşam hakkının usul boyutu ile sınırlı olarak yapılacaktır.
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
37. Somut başvuruda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkı bağlamında etkili soruşturma yapma yükümlülüğünün ihlal edildiği iddialarının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Esas Yönünden
38. Kamu görevlilerinin güç kullanımı neticesi ölüm meydana geldiği durumlarda kamu makamları üzerinde bu ölüm olayıyla ilgili etkili bir ceza soruşturması yapma yükümlülüğü oluşmaktadır. Belirli unsurları ihtiva etmeyen soruşturmalar etkili olma şartını sağlamayacağından yaşam hakkının usul yükümlülüğü bakımından ihlali sonucunu doğurabilir. Bir soruşturmanın etkili sayılabilmesi için öncelikle güç kullanımı sonucu ölüm olayının öğrenilmesi ile kamu makamlarının kendiliğinden harekete geçerek ceza soruşturmasını resen başlatmaları gerekir. Soruşturmaya doğal olmayan ölümün öğrenilmesinden itibaren makul bir sürede başlanması, soruşturma işlemlerinin makul bir hızla yerine getirilmesi ve soruşturmanın makul bir sürede sonuçlandırılması hususlarının da soruşturmanın etkililiği üzerinde önemli bir rolü vardır. Bir soruşturmanın etkili sayılabilmesi için soruşturmayı yürüten kişilerin soruşturma konusu olayda sorumluluğu bulunması muhtemel kişilerden bağımsız olmaları gerekir. Etkili bir soruşturmada, ölen kişilerin yakın akrabalarının soruşturmadan haberdar edilmeleri ve soruşturma işlemlerine dâhil olma imkânına sahip olmaları gerekir. Bunun yanı sıra soruşturmanın gerekli olduğu ölçüde kamunun denetimine açık olmasının sağlanması da gerekmektedir. Son olarak soruşturmanın etkili kabul edilebilmesi için aynı zamanda yeterli olması gerekir. Yeterlilik, soruşturmanın ölüm olayının nasıl gerçekleştiğine dair olguları ortaya çıkaracak nitelikte olmasını ifade eder. Soruşturmanın yeterli olması, ölümle sonuçlanan güç kullanımının haklı olup olmadığının belirlenmesi açısından da önem arz etmektedir (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 369).
39. Somut olayda, kamu makamlarının terörle mücadele operasyonlarında yaşanan çatışmalarda ölen kişiler bulunduğunu tespit etmelerinin ardından kendiliklerinden harekete geçerek ceza soruşturması başlattıkları anlaşılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda resmî bir soruşturmanın resen başlatılması bakımından etkili soruşturma yükümlülüğüne uygun hareket edildiği sonucuna varılmıştır.
40. Ceza soruşturmalarına ölüm olaylarının öğrenilmesiyle derhâl başlanmıştır. A.Ö.nün ölümü nedeniyle yürütülen soruşturma 2/1/2018 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın reddi ile sona ermiştir. Somut olayın koşullarında soruşturmanın başlamasından sonuçlanmasına kadar geçen 1 yıl 10 ay süre etkili soruşturma yürütme yükümlülüğü bakımından makul olarak değerlendirilmiştir.
41. Mevcut durumda soruşturmada ölüm olayını çevreleyen koşulların tespiti ve varsa ölüm olayının sorumlularının belirlenmesi için gerekli makul adımların atıldığı, gerçekleştirilen soruşturma işlemleri ile bu işlemler sonucunda elde edilen deliller dikkate alındığında Cumhuriyet Başsavcılığının olayı aydınlatma istediğinden kuşku duyulmasını gerektirecek herhangi bir nedenin bulunmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca soruşturmada olayın sebebinin objektif değerlendirmesinin yapılmadığını ve elde edilen delillerin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olarak sonuca ulaşılmadığını söyleyebilmeyi mümkün kılan bir durum da söz konusu değildir.
42. Açıklanan gerekçelerle başvuruda yaşam hakkının usul yükümlülüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.