TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MUSTAFA AKAY BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/7296)
Karar Tarihi: 13/9/2022
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Mahmut ALTIN
Başvurucu
Mustafa AKAY
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza soruşturması kapsamında mal varlığı hakkında verilen elkoyma tedbiri nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/3/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. Başvuru Tarihine Kadarki Süreç
5. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21/7/2016 tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmesine karar verilmiştir. Müteaddit defalar uzatılan OHAL 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Darbe teşebbüsüne ilişkin süreç, OHAL ilanı, OHAL döneminin gerektirdiği tedbirlere ilişkin detaylı açıklamalar Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-20, 47-66) kararında yer almaktadır.
6. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçlarından haklarında soruşturma yürütülen başvurucu dâhil bazı şüphelilerin mal varlığı hakkında elkoyma tedbiri uygulanmasını talep etmiştir.
7. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği 18/8/2016 tarihinde şüphelilere ait taşınmazlar ve ulaşım araçlarına yönelik olarak tedbir talebini kabul etmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucu ile diğer şüphelilerin soruşturma konusu suçu işlediklerine dair kuvvetli şüphenin mevcut olduğu belirtilmiştir. Kararda 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 128. maddesi, 27/7/2016 tarihli ve 29783 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ı) bendi ile 15/8/2016 tarihli ve 671 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Kurum ve Kuruluşlara İlişkin Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 31. maddesi ile değişik 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 20/A maddesi dayanak olarak gösterilmiştir.
8. Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği ise 14/11/2016 tarihinde şüphelilere ait Polis Bakım ve Yardım Sandığındaki (POLSAN) alacaklarına yönelik olarak tedbir talebini benzer gerekçeyle kabul etmiştir.
9. Başvurucu, birçok kez elkoyma tedbirlerinin kaldırılmasını talep etmiş; en son 19/1/2018 tarihinde başvurucu hakkındaki kovuşturmanın yapıldığı Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince talep reddedilmiştir. Bu karara karşı yapılan itirazı inceleyen Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince 6/2/2018 tarihinde itirazın reddine karar verilmiştir.
10. Bu karar, başvurucuya 9/2/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu 6/3/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Başvuru Tarihinden Sonraki Süreç
12. Bireysel başvuru tarihinden sonra 2/11/2018 tarihinde Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiş ise de hükümde ve gerekçede elkoyma tedbirleri hakkında bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır.
13. Başvurucunun mahkûmiyet kararı sonrasında 18/12/2018 ve 2/1/2019 tarihlerinde ileri sürdüğü elkoyma tedbirlerinin kaldırılması taleplerine cevap verilmemiştir.
14. Başvurucu, tedbir kararlarını uygulayan ilgili Tapu Sicil Müdürlüğü ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile POLSAN'a 3713 sayılı Kanun'un 20/A maddesinin birinci fıkrası uyarınca tedbirlerin resen kaldırılması talebiyle 4/3/2019 tarihinde yaptığı başvurulardan da sonuç alamamıştır.
15. Mahkûmiyet kararının istinaf incelemesini yapan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesince (Daire) 22/1/2020 tarihinde, 3713 sayılı Kanun'un 20/A maddesinin birinci fıkrası gereğince hukuk mahkemelerinden verilmiş tedbir kararı bulunmadığı takdirde başvuru konusu elkoyma tedbirlerinin kaldırılmasına karar verilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 3713 sayılı Kanun'un 20/A maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ve bu Kanun kapsamına giren suçlar nedeniyle gerçek veya tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşlarının uğradığı zararların tazmini amacıyla, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının talebi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından, şüpheli veya sanıklara ait taşınmazların veya kara, deniz ya da hava ulaşım araçlarının devir ve temlikini veya bunlarla ilgili hak tesisini önlemek ya da tasarruf yetkisini kısıtlamak için şerh düşülmesine karar verilebilir. Taşınmazlarla ilgili karar tapu kütüğüne; kara, deniz ve hava ulaşım araçlarıyla ilgili karar ise bu araçların kayıtlı bulunduğu sicile şerh verilmek suretiyle icra olunur. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kesinleşmesi halinde veya şerhin konulduğu tarihten itibaren iki yıl içinde, şerhin devamı yönünde hukuk mahkemesinden verilmiş ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbir kararı ibraz edilmediği takdirde şerh kendiliğinden terkin edilir."
17. İlgili hukuk kaynakları için ayrıca bkz. Süleyman Kaçmaz, B. No: 2016/72686, 10/12/2019, §§ 26-36.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Anayasa Mahkemesinin 13/9/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
19. Başvurucu bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
20. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucu; somut delil bulunmadan, suç şüphesi gösterilmeden ve kanuni koşulları oluşmadan keyfî bir şekilde mal varlığı hakkında elkoyma kararları verildiğini iddia etmiştir. Başvurucu; elkoyma kararlarının verildiği ceza soruşturması dosyasına erişiminin kısıtlandığını, kararlarda gerekçe gösterilmediğini ve hakkında kesinleşmiş bir hüküm olmamasına rağmen FETÖ/PDY üyesi olarak gösterilmesinden şikâyetçi olmuştur. Elkoyma kararları ile birlikte FETÖ/PDY üyeliği suçlamasının yargı organı tarafından ifade edildiğini belirten başvurucu, elkoyma kararı ile birlikte maddi ihtiyaçlarını karşılama imkânının elinden alındığını vurgulamıştır. Başvurucu sonuç olarak mülkiyet ve adil yargılanma hakları ile diğer bazı anayasal güvencelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık görüşünde, yapılacak incelemede Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır.
23. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında, başvuru formunda dile getirdiği iddiaları yinelemiştir.
2. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun mal varlığı hakkında elkoyma tedbirinin uygulanması kapsamında ileri sürdüğü şikâyetler esas itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirdiğinden başvurucunun tüm iddialarının mülkiyet hakkı bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür.
25. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20).
26. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 4/7/2013 tarihli ve E.2013/8830, K.2013/18335 sayılı, 23/9/2013 tarihli ve E.2013/14435, K.2013/21106 sayılı ve 14/12/2015 tarihli ve E.2014/19906, K.2015/19237 sayılı ilamlarından da anlaşıldığı üzere 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde düzenlenen yol, bir yandan başvurucunun maruz kaldığı elkoyma işleminin hukuka aykırılığının tespitini, diğer yandan da uğradığı zararın tazmini imkânını sağlamaktadır. Bu nedenle 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi ile öngörülen hukuk yolu başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve elverişli bir çözüm olanağı, makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır (Mehmet Ali Aslan, B. No: 2013/2429, 30/3/2016, § 28).
27. Somut olayda, başvurucu hakkında FETÖ/PDY üyeliği suçlamasıyla yürütülen ceza soruşturması kapsamında verilen elkoyma tedbirleri, Dairenin 22/1/2020 tarihli kararıyla hukuk mahkemelerinden verilmiş tedbir kararı bulunmadığı takdirde kaldırılmıştır. 3713 sayılı Kanun'un 20/A maddesine dayanılarak elkoyma tedbirine ilişkin şerhin konulduğu tarihten itibaren iki yıl içinde şerhin devamı yönünde hukuk mahkemesinden verilmiş ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbir kararı ibraz edilmediği takdirde şerhin kendiliğinden terkin edileceği belirtilmiştir. Buna göre başvurucunun bu karara karşı itirazda bulunmadığı ve tedbirin devam ettiği yönünde ayrıca bilgi ve belge sunmadığı dikkate alınarak tedbirin devam etmediği değerlendirilmiştir.
28. Öte yandan başvurucunun 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi ile öngörülen hukuk yoluna başvurduğuna ilişkin bilgi ve belge sunmadığını da vurgulamak gerekir. Bu doğrultuda başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarını 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi ile öngörülen hukuk yolunda ileri sürmeden bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyete neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 13/9/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.