TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NERMİN ASLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/7666)
|
|
Karar Tarihi: 21/10/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 4/12/2020-31324
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Nermin ASLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Selim YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın
süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 25/4/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2018/12036 numaralı başvuru dosyasının kişi yönünden
hukuki irtibat nedeniyle 2018/7666 numaralı başvuru dosyası ile
birleştirilmesine, incelemenin 2018/7666 numaralı dosya üzerinden yürütülmesine
ve diğer başvuru dosyasının kapatılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
9. Gaziantep Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından,
başvurucunun vefat eden eşinin kanuni temsilcisi bulunduğu şirketin ödenmeyen
borçlarının tahsili amacıyla başvurucu adına mirasçı sıfatıyla 25/1/2018
tarihli ödeme emirleri düzenlenmiştir. Anılan ödeme emirleri 29/1/2018
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
10. Başvurucu, ödeme emirlerinin iptali istemini içeren
dava dilekçesini Gaziantep Vergi Mahkemesine gönderilmek üzere Kayseri Nöbetçi
Vergi Mahkemesine sunmuştur. Bireysel başvuru formuna eklenen dava dilekçesinin
üzerindeki havale tarihi 12/2/2018'dir. Başvurucu ayrıca Kayseri İdare
Mahkemesince düzenlenen 12/2/2018 tarihli tahsilat makbuzlarını da başvuru
formuna eklemiştir. Dava dilekçesi 20/2/2018 tarihinde Gaziantep 1. Vergi
Mahkemesine (Mahkeme) ulaşmıştır.
11. Mahkeme 22/3/2018 tarihinde başvurucu tarafından
açılan iki ayrı davanın süre aşımı nedeniyle reddine kesin olarak karar
vermiştir. Kararların gerekçelerinde; 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'un 58. maddesinde ödeme emri tebliğ
olunan kişinin tebliğden itibaren on beş gün içinde itirazda bulunabileceğinin
belirtildiği, başvurucu adına mirasçı sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerinin
29/1/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği hâlde 15 günlük süre geçtikten
sonra 20/2/2018 tarihinde açılan davanın süresinde olmadığı ifade edilmiştir.
12. Başvurucu kesin olan bu kararlara karşı 25/4/2018
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
13. İlgili hukuk için bkz. Selin Mirkelam, B. No:
2013/7472, 7/1/2016.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 21/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
15. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli
ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu
anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin
kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye
Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, Gaziantep Vergi Mahkemesine gönderilmek
üzere Kayseri İdare Mahkemesinde 12/2/2018 tarihinde dava açtığını, ancak
kararlarda dilekçelerin Gaziantep Vergi Mahkemesine ulaştığı 20/2/2018
tarihinin esas alındığını, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usul
Kanunu'nun 6. maddesi gereğince Kayseri İdare Mahkemesinde kaydın yapıldığı
tarihin, yani 12/2/2018 tarihinin esas alınması gerektiğini ileri sürmüştür.
Başvurucu, Mahkemenin süreyi yanlış hesaplaması üzerine verdiği kararla
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
17. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
19. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim
hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, taraf olduğumuz uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel
Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,
§ 34).
20. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791,
7/11/2013, § 52).
21. Somut olayda ödeme emrinin iptali istemiyle açılan
davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesi nedeniyle
başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu
görülmektedir.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
22. Anayasa’nın ''Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması'' kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
23. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir
sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup
olmadığının belirlenmesi gerekir.
(1)Kanunilik
24. Başvurucunun ödeme emrinin iptali istemiyle açtığı
davanın süresi içinde açılmadığı gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin mahkeme
kararının 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesi ile 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesine dayandığı görülmektedir. Bu
kapsamda somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin
kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
(2) Meşru Amaç
25. Dava açmanın bir süreye bağlanmasının meşru amacının
ne olduğu hususu benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi tarafından
müteaddit defalar incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu incelemelerinde idari
işlem ya da eylemlere karşı açılacak davalarda süre koşulu öngörülmesinin en
genel ifadesiyle idari istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacı
bulunduğuna işaret etmiştir (Ayşe Yıldırım, B. No: 2014/5, 25/10/2017,
§§ 54, 55; Fatma Altuner, B. No: 2014/17714, 26/10/2017, §§ 48, 49; Çölbeyi
Lojistik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2014/12354, 9/11/2017, §
52).
(3)Ölçülülük
26. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik
ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik
öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu
olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün
olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37,
5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri,
B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
27. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli
sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsızlaştırmadıkça -hukuki
belirlilik ilkesinin gereği olarak- mahkemeye erişim hakkına aykırılık
oluşturmaz. Ancak mevzuatta öngörülen süre kurallarının hukuka açıkça aykırı
olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin
dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması
mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., § 38).
28. Bununla birlikte yargısal başvuruların birtakım usul
kurallarına tabi kılınması da tek başına mahkemeye erişim hakkını zedelemez.
Ancak yargısal başvuru usullerinin belirli ve öngörülebilir olması gerekir.
Dava açılmasına veya diğer kanun yollarına başvurulmasına ilişkin dilekçelerin
yetkili mahkemelere sunulma yöntemine dair kanuni veya fiilî belirsizliklerin
bulunması, kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Hasan İşten,
B. No: 2015/1950, 22/2/2018, § 45).
29. Öte yandan mahkemelerin dilekçelerin sunulması
yöntemine ilişkin usul kurallarını uygularken kişilerin mahkemeye erişimlerini
engelleyecek veya aşırı derecede zorlaştıracak ölçüde bir şekilcilikten
kaçınmaları gerekir. Ayrıca mahkemelerin iç işleyişlerine ilişkin süreçlerdeki
aksama ve hatalardan kaynaklanan sorumluluk, yargısal koruma talep eden
bireylere yüklenmemelidir. Bu bakımdan yargısal başvurulara dair dilekçelerini
ilgili mevzuatta öngörülen usule uygun olarak yetkili yargı merciine sunan
kişilerin kendilerine atfedilemeyen ve tamamen mahkemelerin iç işleyişinden
kaynaklanan hata ve aksamalardan sorumlu tutularak mahkemeye erişimlerinin
engellenmesi bu hakka yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılabilir (Hasan İşten,
§ 46).
30. 2577 sayılı Kanun'un 4. maddesinde dava dilekçesi ile
yargılamaya ilişkin her türlü evrakın ilgili mahkemesine gönderilmek üzere
idare ve vergi mahkemesi başkanlıklarına verilebileceği düzenlenmiştir. Ayrıca
aynı Kanun'un 6. maddesinde de harç ve posta ücreti yatırıldıktan sonra deftere
yapılan kayıt tarihinin dava tarihi olarak kabul edileceği, bu kayıt tarihinin
dilekçe üzerine de yazılacağı ve davanın bu tarihte açılmış olacağı ifade
edilmiştir.
31. Başvuru konusu olayda Kayseri Nöbetçi Vergi
Mahkemesine sunulan dava dilekçesindeki havale tarihinden ve tahsilat
makbuzlarından davanın 12/2/2018 tarihinde Gaziantep Vergi Mahkemesine
gönderilmek üzere açıldığı tespit edilmiştir. Mahkeme dava açma süresinin
başlangıcı olarak dava dilekçesinin Gaziantep Vergi Mahkemesine ulaştığı
20/2/2018 tarihini esas almıştır. Mahkemenin, 2577 sayılı Kanun'un 4. ve 6. maddelerinin açık hükmüne rağmen,
neden dava dilekçesinin Kayseri Nöbetçi Vergi Mahkemesinin değil de kendi
kayıtlarına girdiği tarihi esas aldığı kararların gerekçesinde açıklanmamıştır.
Uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanması öncelikli olarak derece
mahkemelerinin yetkisinde olmakla birlikte yoruma ihtiyaç duymayacak kadar açık
olan söz konusu hükümlerin lafzı ile açıkça çelişen bu kabulün dayanaklarının
ortaya konulması Mahkemenin yükümlülüğüdür. Mahkemenin kanunun açık hükmüne
rağmen dilekçenin Kayseri Nöbetçi Vergi Mahkemesine sunulduğu tarihi değil,
kendi kayıtlarına girdiği tarihi esas alması başvurucunun mahkemeye erişim
hakkına yönelik ölçüsüz bir müdahale teşkil etmiştir.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
c. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya
üzerinden karar verir.”
34. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilerek
ihlalin giderilmesi ve uğradığı manevi zararın tazminine karar verilmesi
talebinde bulunmuştur.
35. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da
işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506,
7/11/2019).
36. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
37. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı
Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan
mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
38. Anayasa Mahkemesi başvurucunun davasının süre
aşımından reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda
ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
39. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı
Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması
gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının sadece başvurucu
yönünden ortadan kaldırılmasından ve ihlal sonucuna uygun yeni bir karar
verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama
yapılmak üzere Gaziantep 1. Vergi Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
40. Başvuruda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunduğu sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar
verilmesi gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 3.000 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Gaziantep 1. Vergi Mahkemesine (E.2018/124, K.2018/183; E.2018/126,
K.2018/185) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 21/10/2020tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.