TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Ö.K. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/769)
|
|
Karar Tarihi: 31/3/2022
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Ö.K.
|
Vekili
|
:
|
Av. Vedat ÖZKAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın
yetersiz olması, adli kontrol tedbiri dolayısıyla tazminat ödenmemesi nedeniyle
adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının, vekâlet ücretinin
yapılan düzenlemeyle azaltılması nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 26/12/2017 tarihinde yapılmıştır. Komisyon,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, hakkında yürütülen bir soruşturma
kapsamında 20/9/2016 tarihindegözaltına alınmış ve 21/9/2016 tarihinde imza
atma yükümlülüğü şeklindeki adli kontrole tabi tutularak serbest bırakılmıştır.
Başvurucu hakkında yürütülen soruşturma sonucunda 5/4/2017 tarihinde
kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir.
6. Kovuşturmaya yer olmadığı kararının kesinleşmesi
üzerine başvurucu iki gün haksız yere gözaltında kaldığını, gözaltı ve adli
kontrol kararı nedeniyle çalışamayıp kazanç kaybına uğradığını, üzüntü ve
sıkıntı çektiğini, itibarının zedelendiğini, terörist muamelesi gördüğünü,
gözaltına alınmadan önce aylık ortalama 2.000 TL gelir elde etmekte olduğunu,
soruşturma sürecinde avukatla temsil edildiğinden bu avukatlık ücretinin maddi
tazminata dâhil edilmesi gerektiğini belirterek 2.000 TL maddi ve 4.000 TL
manevi tazminatın ödenmesi talebiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinde
başvurucu, gözaltının haksız olduğu iddiasını kovuşturmaya yer olmadığıkararı
verilmiş olmasına dayandırmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, gözaltının
hukuki olup olmadığına ilişkin bir açıklamada bulunmamıştır.
7. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/9/2017 tarihli
kararıyla başvurucuya 986,66 TL maddi (soruşturma aşamasındaki 900 TL vekâlet
ücretini eklemek suretiyle), 150 TL manevi tazminat ile 750 TL vekâlet
ücretinin ödenmesine karar verilmiştir.
8. Başvurucu; hükmedilen tazminatların ve vekâlet
ücretinin düşük olduğunu, adli kontrol tedbir altında geçen sürenin tazminatın
belirlenmesinde dikkate alınmadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
9. Bölge Adliye Mahkemesi 22/11/2017 tarihinde istinaf
başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
10. İlgili hukuk için bkz. A.A. [GK], B.No:
2017/34502, 21/10/2021, §§ 22-46.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
11. Anayasa Mahkemesinin 31/3/2022 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
12. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun
adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B.
No: 2012/1181, 17/9/2013).
B. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu; haksız gözaltı nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, isminin kamuya
açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.
14. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve dokuzuncu fıkraları
kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.
15. Anayasa Mahkemesi A.A. kararında Anayasa'nın
19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki şikâyetler yönünden başvuru
yollarının tüketilmiş sayılabilmesi için başvurucuların ilk derece
mahkemelerinde yakalama, gözaltı veya tutuklama tedbirlerinin hukukiliğine
ilişkin iddialarını 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında açıkça ileri
sürerek dava açmaları gerektiğini belirtmiştir. Anılan tedbirlerin hukuka uygun
olmadığına dair iddialar dile getirilmeden -Anayasa'nın 19. maddesinin
dokuzuncu fıkrası kapsamında olmadığı değerlendirilen- 5271 sayılı Kanun'un
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca kovuşturmaya yer
olmadığı ya da beraat kararına dayalı olarak dava açılmasının başvuru
yollarının tüketilmesi anlamına gelmediğine karar vermiştir (A.A., §§
70-90).
16. Gözaltının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca bir
tazminat davası açılmadığı anlaşılan somut olay yönünden anılan karardan
ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
Hasan Tahsin GÖKCAN bu görüşe katılmamıştır.
C. Adil
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Hakkaniyete
Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, gözaltına alma nedeniyle hükmedilen
tazminatların yetersiz olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Anayasa Mahkemesi A.A.
kararında 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e)
bendi uyarınca açılan davalarda hükmedilen tazminatın yetersiz olduğu yönündeki
iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğini
belirtmiştir (A.A., § 87). Bu itibarla başvurucunun bu kısımdaki
şikâyetlerinin adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
20. Temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden ve
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren durumlar dışında kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususlara dair şikâyetler bireysel başvurunun incelemesi
kapsamında değildir (Ş.K., B. No: 2018/753 12/1/2022, § 19).
21. Somut olayda başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal
iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti
niteliğinde olduğu ve bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir
durumun da bulunmadığı anlaşılan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adli Kontrol
Tedbirine İlişkin Tazminat Talebinin İncelenmediğine İlişkin İddia
22. Diğer taraftan başvurucu; tazminat davasında adli
kontrol tedbiri konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, kendisine
herhangi bir tazminat ödenmediğini, adli kontrol nedeniyle uğradığı
mağduriyetin karşılanmadığını, bu talebi hakkında karar verilmediğini ileri
sürmüştür.
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucu hakkındaki
adli kontrol tedbiri (imza atma yükümlülüğü şeklindeki adli kontrol) kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale oluşturmadığından başvurucunun
iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
24. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde
davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak hakkın kapsamı düzenlenmemiştir.
3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci
fıkrasına "ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin
14. maddesinin gerekçesine göre "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti'nin
taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil
yargılama hakkı metne dahil" edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36.
maddesinde herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu ibaresinin
eklenmesinin amacının Sözleşme'de düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal
güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No:
2014/6673, 25/7/2017, § 53). Bu itibarla Anayasa'da güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının kapsam ve içeriği belirlenirken Sözleşme'nin "Adil
yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin ve buna ilişkin AİHM
içtihadının da gözönünde bulundurulması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No:
2012/1049, 26/3/2013, § 22).
25. Anayasa Mahkemesi Yahya Çevik (B. No:2018/15454,
17/11/2021) başvurusunda 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde imza atmak
suretiyle adli kontrol altında kalma nedeniyle oluştuğu iddia edilen zararlara
karşılık açık bir yasal dayanağın bulunmadığını, kanun tarafından açıkça veya
dolaylı olarak kabul edilmiş bir hakkın varlığından söz edilemeyeceğini,
yargısal uygulamaların da söz konusu taleplere ilişkin olarak savunulabilir
medeni nitelikte bir hakkın kabul edilmesine dayanak oluşturabilecek ve imkân
verecek düzeyde olmadığını belirterek adil yargılanma hakkı açısından konu
bakımından yetkisizlik kararı vermiştir (Yahya Çevik, §§ 28-43). Somut
başvuru yönünden anılan kararda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
D. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu; koruma tedbirleri nedeniyle açtığı
tazminat davasında ağır cezalık işler için öngörülen miktar üzerinden vekâlet
sözleşmesi yapmasına rağmen yapılan düzenlemeyle sulh ceza hâkimliği için
öngörülen vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet, mahkemeye erişim ve
etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Başvurucunun iddiaları mülkiyet hakkı kapsamında
incelenmiştir.
29. Anayasa Mahkemesi M.E. (B. No: 2018/696,
9/5/2019) kararında aynı mahiyetteki şikâyete ilişkin olarak başvurucunun
mevcut bir mülkü veya mülkü edinmeye yönelik meşru bir beklentisi olduğunu
ortaya koyamadığını, dolayısıyla mülkiyet hakkına ilişkin korumadan
yararlandırılmasının mümkün olmadığını belirterek konu bakımından yetkisizlik
kararı vermiştir (M.E., §§ 36-38). Somut başvuru yönünden anılan kararda
varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
C. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Hasan Tahsin GÖKCAN'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun
yargılanma hakkınınihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
3. Adil yargılanma hakkı kapsamında adli kontrol
tedbirine ilişkin tazminat talebinin incelenmediğine ilişkin iddianın konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
4. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 31/3/2022 tarihinde
karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Anayasanın 19. maddesinin 9. fıkrasında kural olarak,
aynı maddedeki güvencelere aykırı biçimde yapılan özgürlüğe müdahalelere karşı
bir telafi güvencesi öngörülmektedir. Bu şekilde hak ihlalinden doğan
mağduriyetin tazminat boyutuyla giderilmesi de amaçlanmaktadır. Fakat 9.
fıkradaki güvence yalnızca önceki fıkralarda yer alan esaslara (güvencelere)
aykırı işlemleri kapsamaktadır. Diğer bir ifadeyle hukuka uygun koruma
tedbiri işlemleri kural olarak anayasal güvence kapsamına girmemektedir.
Fakat iç hukukumuzda yer alan 5271 sayılı CMK’nın 141/1-e madde ve bendinde
“Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında
kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen” kişilerin de
Devletten maddi ve manevi zararlarını isteyebilecekleri kabul edilmiştir.
Belirtilen nedenlerle, hukukumuzda böyle bir hakkın
yasayla kabul edilmesi ve Mahkememizin 2017/34502 başvuru numaralı kararında
etraflıca açıkladığım gerekçelerle, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin
olarak başvurunun esasının incelenmesi gerektiği görüşüyle karşıoy kullandım.
|
|
|
|
Başkan
Hasan Tahsin GÖKCAN
|