TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AZİZER İNŞAAT TAAHHÜT TEMİZLİK HİZMETLERİ GIDA SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/7875)
Karar Tarihi: 14/10/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Selçuk KILIÇ
Başvurucu
Azizer İnşaat Taahhüt Temizlik Hizmetleri Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.
Vekili
Av. Nebil Emre GÜLSE
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yargılama sırasında sunulan deliller değerlendirilmeksizin karar verilmesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/3/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Şirket bünyesinde hizmetli personel olan H.T., yüklenici şirket işçisi olarak bir bankaya ait işyerlerinde 1/3/2007-21/2/2016 tarihleri arasında çalışmıştır. H.T. tarafından iş akdini feshetmek zorunda kaldığı belirtilerek kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla mesai ve hafta tatili alacaklarının faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle başvurucu ve banka aleyhine Konya 1. İş Mahkemesinde (Mahkeme) işçi ile işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davası açılmıştır.
9. Mahkemece dosya üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 27/1/2017 tarihli bilirkişi raporunda (rapor); H.T.nin brüt olarak 14.971,41 TL kıdem tazminatı, 7.137 TL yıllık ücretli izin ücreti, 140,18 TL fazla çalışma ücreti ve 60,50 TL hafta tatili çalışma ücreti alacağı olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca yıllık izin ücreti alacağı talebine yönelik olarak işçinin yıllık izinlerinin kullandırıldığının ispatının işverene ait olduğu, bunun yazılı belge ile yapılması gerektiği ve bu hususa ilişkin herhangi bir belgenin ise dosya kapsamında sunulmadığı değerlendirmesine yer verilerek 70 gün (5 yıl*14 gün) + 60 gün (3 yıl*20 gün) olmak üzere toplam 130 gün yıllık izin süresinin kullandırılmadığı hesaplanmış ve en son maaşa göre yapılan hesap uyarınca davacının 7.137 TL (130*54,90) brüt yıllık izin ücreti alacağı olduğu ifade edilmiştir.
10. Başvurucu, H.T.nin 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarında kullandığı yıllık izinlere yönelik H.T.nin imzasının ve ilgili banka yetkilisinin uygun görüşünün bulunduğu belgeleri eklemek suretiyle 17/2/2017 tarihli dilekçe ile rapora itiraz etmesi üzerine ek bilirkişi raporu alınmıştır. 28/2/2017 tarihli ek raporda H.T.nin gerek başvurucu Şirket gerekse diğer alt yükleniciler bünyesinde çalıştığı dönemde yıllık izinlerini kullandığını ispatlar mahiyette yazılı bir belgenin dosyaya sunulmadığı, bu sebeple ilk rapordaki hesaplamayı değiştirecek bir hususun bulunmadığı belirtilmiştir.
11. Mahkeme 10/4/2017 tarihli kararı ile raporda belirlenen alacaklar yönünden davanın kabulüne, fazlaya yönelik istemlerin ise reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde ayrıca, tüm yıllık izinlerinin kullandırıldığının ya da karşılığının ödendiğinin başvurucu tarafından kanıtlanamadığı da belirtilmiştir.
12. Karara karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin (İstinaf Mahkemesi/Daire) 16/1/2018 tarihli hükmüyle istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar verilmiştir. İstinaf mercii kararının gerekçesinde; başvurucu tarafından istinaf dilekçesine ekli olarak davacı tarafından verildiği ileri sürülen bir kısım yıllık izne ayrılma talebi içeren dilekçelerin ibraz edildiği ve bu belgelerin yargılama aşamasında da sunulduğunun ileri sürüldüğü, buna karşın dosya kapsamındaki belgelerden ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) ortamında kayıtlı belgelerin incelenmesinden belgelerin ilk defa istinaf aşamasında ibraz edildiğinin anlaşıldığı ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 357. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca yargılama aşamasında sunulmayan söz konusu dilekçelerin istinaf aşamasında dikkate alınmadığı hususu da belirtilmiştir.
13. Nihai karar 12/2/2018 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 14/3/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 6100 sayılı Kanun'un "Yapılamayacak işlemler" kenar başlıklı 357. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamaz, davaya müdahale talebinde bulunulamaz, davanın ıslahı ve 166 ncı maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesi istenemez, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz.
...
(3) İlk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller bölge adliye mahkemesince incelenebilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; H.T.nin yıllık izin kullandığına ilişkin belgeleri üç kez dosyaya sunduğunu ancak yazılı belgelere mahkemenin itibar etmediğini, bu belgeler gözardı edilerek hüküm kurulduğunu, lehine olan delillerin mahkemece değerlendirilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, lehine olan delillerin değerlendirilmemesi nedeniyle ispat külfeti konusunda dezavantajlı konuma düşürüldüğünü iddia ettiğinden başvurunun adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan silahların eşitliği ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
21. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
22. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması olanaklı değildir (Mehmet Fidan, § 38).
23. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi gereğince uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).
24. Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak inceleme, başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Yüksel Hançer, § 19).
25. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ilkesi ışığında taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma, inceletme noktasında uygun imkânların tanınması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsiz olma iddiaları da yargılamanın bütünü kapsamında değerlendirilecektir. Ceza davaları ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesinin güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir (Mustafa Kupal, B. No: 2013/7727, 4/2/2016, §§ 50, 51, 52).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
26. Somut olayda başvurucu Şirket bünyesinde hizmetli personel olan ve yüklenici şirket işçisi olarak bankaya ait işyerlerinde 1/3/2007-21/2/2016 tarihleri arasında çalışan H.T. tarafından kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla mesai ve hafta tatili alacaklarının faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle başvurucu ve banka aleyhine dava açılmıştır. Mahkemece, dosya üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapordaki tespitler uyarınca davanın kısmen kabulüne kısmen reddine hükmedilmiş; ayrıca tüm yıllık izinlerinin kullandırıldığının ya da karşılığının ödendiğinin başvurucu tarafından kanıtlanamadığı belirtilmiştir (bkz. § 11).
27. Başvurucunun H.T.nin yıllık izne ayrılma talebini içeren bir kısım dilekçeleri eklemek suretiyle istinaf başvurusunda bulunması üzerine ise İstinaf Mahkemesince söz konusu belgelerin ilk defa istinaf aşamasında ibraz edildiği ve 6100 sayılı Kanun'un 357. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca ilk derece yargılaması aşamasında sunulmayan söz konusu belgelerin istinaf aşamasında dikkate alınamayacağı belirtilerek başvurucunun iddialarını kanıtlayamadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir (bkz. § 12).
28. Anayasa Mahkemesinin tarafların öne sürdüğü ve esasa etkili olan iddiaların işin mahiyetinin gerektirdiği ölçüde incelenip incelenmediğini ve özellikle ispat külfeti konusunda taraflardan birinin diğerine nazaran dezavantajlı bir konuma düşürülüp düşürülmediğini denetleme görevi bulunmaktadır (Ahmet Korkmaz, B. No: 2014/16232, 25/1/2018, § 29).
29. Başvuru dilekçesinde belirtilmesi üzerine UYAP üzerinden yapılan incelemede başvurucu tarafından H.T.nin 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarına yönelik yıllık izne ayrılma taleplerini içeren belgelerin de ekinde yer aldığı 17/2/2017 tarihli dilekçe ile bilirkişi raporuna itiraz ettiği, ek bilirkişi raporunda ve mahkeme kararında söz konusu belgelere yönelik hiçbir ifadeye ve tespite yer verilmediği ve aynı belgelerin istinaf başvuru dilekçesine de eklendiği görülmektedir.
30. Başvuru konusu olayda başvurucu tarafından H.T.nin 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarına yönelik yıllık izne ayrılma taleplerini içeren belgeler ilk derece mahkemesinde ileri sürülmesine karşın Mahkemece bu hususun değerlendirilmediği, bu belgelerin neden değerlendirilmediği yönünde herhangi bir gerekçe oluşturulmadığı ve belgelerin ilk derece mahkemesinde ileri sürülmüş olmasına karşın ilk defa istinaf aşamasında ibraz edildiğinden bahisle söz konusu belgelerin Dairece istinaf incelemesinde de dikkate alınmadığı anlaşılmıştır.
31. Buna göre başvurucu tarafından ileri sürülen ve davanın esası yönünde sonuç oluşturabilecek belgelerin Mahkeme ve Dairece hiç değerlendirilmeksizin hüküm kurulduğu, bu suretle lehine olması muhtemel delillerin değerlendirilmemesi nedeniyle ispat külfeti konusunda başvurucunun dezavantajlı konuma düşürüldüğü ve bu durumun silahların eşitliği ilkesiyle çeliştiği sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle yargılamaya bir bütün olarak bakıldığında Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
34. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilerek ihlalin giderilmesi veya 5.000 TL tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
35. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
36. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
37. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
38. İncelenen başvuru konusu yargılama sürecinde uyuşmazlığın esasına etkili olabilecek iddianın değerlendirilmemesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararlarından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
39. Bu durumda silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
40. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan silahların eşitliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Konya 1. İş Mahkemesine (E.2016/231, K.2017/214) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.