TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
H.G. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/8582)
|
|
Karar Tarihi: 14/10/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Volkan SEVTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
H.G.
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tutukluyken açık görüş
hakkından yararlandırılmama nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 29/3/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde
21/7/2016 tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan
edilmesine karar verilmiştir. OHAL üçer aylık sürelerle uzatılarak 18/7/2018
tarihine kadar devam etmiştir. Darbe teşebbüsüne ilişkin süreç, OHAL ilanı,
OHAL döneminin gerektirdiği tedbirlere ilişkin detaylı açıklamalar Anayasa
Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169,
20/6/2017, §§ 12-20, 47-66) kararında yer almaktadır.
10. Darbe teşebbüsü öncesinde Cumhuriyet savcısı olarak
görev yapan başvurucu, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsü sonrasında terör
örgütüne [Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)] üye
olma ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçları kapsamında
yürütülen soruşturma sürecinde Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 28/7/2016
tarihli kararıyla tutuklanmış ve Alanya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza
İnfaz Kurumu) konulmuştur.
11. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık)
Ceza İnfaz Kurumuna gönderdiği 2/9/2016 tarihli yazısında, yürütülmekte olan
FETÖ/PDY soruşturması kapsamında tutuklanarak ceza infaz kurumunda barındırılan
şüpheliler hakkında avukatları ile görüştürülmeleri, telefon
görüşmeleri ve ziyaretçileri ile görüştürülmeleri hususlarında
ilgili mevzuat hatırlatılmıştır. Bu kapsamda 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname'nin (KHK) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca tutukluların
eşleri, ikinci dereceye kadar kan ve birinci dereceye kadar kayın hısımları ile
vasileri ve kayyımları ile 15 günde 1 defa olmak üzere 10 dakikayı geçmeyecek
şekilde telefonla haberleşmelerinin sağlanmasına ve tutukluların
belgelendirmesi koşuluyla eşi, anne-babası ve çocukları tarafından haftada bir
ve yarım saati geçmemek üzere, kurumca uygun görülecek bir günde ziyaret edilebilmelerine
karar verildiği bildirilmiştir.
12. Başvurucunun eşi L.N.G. 14/11/2016 ve 24/11/2016
tarihli dilekçeler ile Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan başvurucu
hakkındaki görüş süreleriyle ilgili kısıtlamaların ve açık görüş yasağının
kaldırılması talebinde bulunmuştur.
13. Alanya İnfaz Hâkimliğinin 8/12/2016 tarihli
yetkisizlik kararı ile dosyanın görevli ve yetkili Diyarbakır İnfaz Hâkimliğine
(İnfaz Hâkimliği) gönderilmesine karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, talep
konusu ilgili kısıtlamaların Başsavcılıkça getirilmiş olduğu vurgulanarak
itirazları incelemenin İnfaz Hâkimliğinin yetkisinde olduğu belirtilmiştir.
14. Anılan karara karşı başvurucunun eşi tarafından
yapılan itiraz, Alanya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/12/2016 tarihli kararıyla kesin
olarak reddedilmiştir.
15. Kararın kesinleşmesi üzerine söz konusu dosya İnfaz
Hâkimliğine gönderilmiştir. Başvurucu, Alanya İnfaz Hâkimliğine hitaben yazdığı
28/12/2017 tarihli dilekçesinde görüş hakkıyla ilgili kısıtlamaların ve
özellikle açık görüş yasağının kaldırılması talebinde bulunmuştur. Öte yandan
Ceza İnfaz Kurumunun İnfaz Hâkimliğine gönderdiği 12/2/2018 tarihli yazıda,
Başsavcılığın soruşturması kapsamında 2/9/2016 tarihli yazısı gereğince
başvurucunun eşi, annesi, babası ve çocuklarıyla haftada bir kez ve yarım saati
geçmemek üzere kapalı görüş hakkından yararlandığı ancak açık görüş yasağının
devam ettiği bildirilmiştir.
16. İnfaz Hâkimliğinin 21/2/2018 tarihli kararı ile
başvurucunun 28/12/2017 tarihli dilekçesi ve Alanya İnfaz Hâkimliğinin
yetkisizlik kararına ilişkin dosyası birlikte değerlendirilerek talebin reddine
karar verilmiş ve karara karşı tebliğden itibaren bir hafta içinde itiraz
yoluna müracaat edilebileceği bildirilmiştir. Kararın gerekçesinde, öncelikle
Ceza İnfaz Kurumuna başvuru yapılarak bu hususta bir karar alınmadan doğrudan
İnfaz Hâkimliğine talepte bulunulmasının ilgili mevzuata uygun olmadığı
açıklanmıştır.
17. Söz konusu karar 27/2/2018 tarihinde başvurucuya
tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 29/3/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
19. Öte yandan UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve
belgelerden başvurucunun İnfaz Hâkimliği kararına karşı herhangi bir itirazda
bulunmadığından kararın 7/3/2018 tarihinde kesinleştiği ve 16/3/2018 tarihinde
Ceza İnfaz Kurumundan tahliye edildiği anlaşılmaktadır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
20. Anayasa Mahkemesi daha önceki içtihadında mahpusların
açık görüş hakkının sınırlandırılmasına dayanak oluşturan ulusal ve
uluslararası mevzuat ile konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarına yer vermiştir (Halil Berk, B. No: 2017/8758, 21/3/2018, §§
18-37; M.Ö., B. No: 2017/34584, 22/3/2018, §§ 18-37).
21. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği
Kanunu’nun "İnfaz hâkimliğine şikâyet ve usulü" kenar başlıklı
5. maddesinin ilgili bölümleri şöyledir:
"Ceza infaz kurumları ve
tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla
ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere
aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten
itibaren onbeş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde
şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.
...
Şikayet yoluna, kendisi ile ilgili olmak
kaydıyla hükümlü veya tutuklu ya da eşi, anası, babası, ayırt etme gücüne sahip
çocuğu veya kardeşi, müdafii, kanuni temsilcisi veya ceza infaz kurumu ve
tutukevi izleme kurulu başvurabilir.
..."
22. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz
hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6.
maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları şöyledir:
"İnfaz hâkiminin kararlarına
karşı şikâyetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren
bir hafta içinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre acele itiraz
yoluna gidilebilir.
İtiraz, infaz hâkimliğinin kurulduğu yer
ağır ceza mahkemesine yapılır. İnfaz hâkimi aynı zamanda bu mahkemenin üyesi
olduğu takdirde itirazla ilgili karara katılamaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
24. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeme
gücünden yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
25. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden
yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli
yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; Başsavcılığın 2/9/2016 tarihli görüş kısıtlaması
kararına istinaden, tutuklanarak ceza infaz kurumuna konulduğu 28/7/2016
tarihinden tahliye olduğu 16/3/2018 tarihine kadar eşi, kardeşleri ve yakın
akrabaları ile açık görüş hakkından yararlandırılmadığını belirtmiştir.
Başvurucu, açık görüş hakkının OHAL döneminde süresiz ve gerekçesiz bir şekilde
kısıtlanabileceğine dair yasal bir düzenleme bulunmadığını ve ailesi ile açık
görüş yapmasının yargılamanın selameti açısından nasıl bir sakıncası olduğunun
açıklanmadığını ifade etmiştir. Diğer yandan başvurucu, İnfaz Hâkimliği
kararına karşı itirazda bulunduğunu iddia etmiş ancak 16/3/2018 tarihinde
tahliye olmasının doğal sonucu olarak söz konusu kısıtlamaların ortadan
kalkması nedeniyle de artık başvuracağı bir makamın bulunmadığını dile getirerek
süresi içinde bireysel başvuruda bulunduğunu bildirmiştir. Netice olarak
başvurucu; yaklaşık yirmi aylık süre boyunca ailesiyle açık görüş hakkından
yararlandırılmamasının işkence ve kötü muamele yasağını ihlal ettiğini, ayrıca
aynı suçtan yargılanan diğer hükümlü ve tutuklulardan farklı olarak ve uzun
süre sadece kendisine açık görüş yaptırılmama uygulamasının ayrımcılık nedenine
dayandığını ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde, Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı
sürede açık görüş hakkından yararlandırılmamış ise de başvurucunun kapalı
görüş, telefonla haberleşme ve mektupla haberleşme haklarını kullandığı
bildirilmiştir. Ayrıca kişiye sıkı sıkıya bağlı olan şikâyet hakkını
başvurucunun temsilcisi olmayan eşinin başvurucu adına kullanamayacağı
belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla başvurucunun eşinin yapmış olduğu itiraz
sonucu Alanya İnfaz Hâkimliğinin ve İnfaz Hâkimliğinin verdiği kararların
başvuruya dayanak yapılan belgeler arasına dâhil edilemeyeceğinin
değerlendirildiği ifade edilmiştir. Bundan başka başvurucunun ilgili mevzuat
uyarınca Ceza İnfaz Kurumu idaresine açık görüş yaptırılması yönünde bizzat
başvuruda bulunmadığı hatırlatılmıştır. Son olarak başvurucunun İnfaz
Hâkimliğinin 21/2/2018 tarihli kararına karşı Diyarbakır 1. Ağır Ceza
Mahkemesine itirazda bulunduğunu belirtmesine rağmen söz konusu itiraza ilişkin
bilgi ve belgenin Anayasa Mahkemesine sunulmadığı, yapılan yazışmalarda da söz
konusu itiraza ilişkin bilgi ve belgelere ulaşılamadığı bildirilmiştir. Bu
bağlamda belirtilen tüm hususların dikkate alınması talep edilmiştir.
28. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı verdiği cevapta
önceki iddialarını tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969,
18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özünün tutuklu bulunduğu sürede
ailesiyle açık görüş imkânından yararlanamamasına ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi benzer bir başvuruyu aile hayatına saygı
hakkı kapsamında incelemiştir (Murat Aydın, B. No: 2016/58533, 3/7/2019,
§ 50). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir yön
bulunmamaktadır.
30. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için
olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri
sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal
başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması
gerekir."
32. Başvuru yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel
başvurunun temel hak ihlallerini önlemek için son ve olağanüstü bir çare
olmasının doğal sonucudur. Diğer bir ifadeyle temel hak ihlallerini öncelikle
idari makamların ve derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, başvuru
yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılmaktadır (Necati Gündüz ve Recep
Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).
33. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel
başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve
bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B.
No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
34. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru,
iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde
başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru
yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve
süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu makamlara sunması ve aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
35. Somut olayda, İnfaz Hâkimliğinin 21/2/2018 tarihli kararı
ile açık görüş yasağının kaldırılmasıyla ilgili olarak -aralarında çıkar
çatışması bulunmayan- başvurucu ve eşinin talepleri birlikte değerlendirilip
reddedilmiştir. Anılan kararın 27/2/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği,
itiraz süresi içinde başvurucunun itirazda bulunmaması nedeniyle kararın
7/3/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır (bkz. § 19). Diğer bir ifade
ile başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararının tebliğinden sonra başvuru yollarını
tüketmeden 29/3/2018 tarihinde doğrudan bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuru
konusu olay bağlamında İnfaz Hâkimliği kararına karşı olağan itiraz kanun
yoluna başvurmayan başvurucunun itiraz süresinden sonra 16/3/2018 tarihinde
tahliye olmasının başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna tanınmasını
gerektiren bir durum olduğu söylenemez.
36. Bu durumda başvurucunun şikâyetlerini değerlendirerek
çözüm sağlayabilecek etkili bir hukuk yolunun tüketilmesi bakımından üzerine
düşen gerekli özeni göstermediği sonucuna varılmıştır. Öte yandan olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik
niteliği ile de bağdaşmamaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
38. Aile hayatına saygı hakkı yönünden başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verildiğinden anılan hakla
bağlantılı olarak Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin ihlal
edildiği iddiasının incelenmesine gerek görülmemiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 14/10/2020 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.