TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İBRAHİM TİKAN BAŞVURUSU(2)
(Başvuru Numarası: 2018/8575)
Karar Tarihi: 16/3/2022
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Hikmet Murat AKKAYA
Başvurucu
İbrahim TİKAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gönderilmek istenen faksın sakıncalı bulunarak alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/3/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu kapsamında hükümlü olan başvurucuyla birlikte aynı odada tutulduğu anlaşılan iki kişi, imzalarının olduğu ortak bir metin hazırlayıp bu metni 29/1/2018 tarihinde Türkiye İnsan Hakları Vakfına tek sayfalık bir faks olarak göndermek istemiştir. Söz konusu yazıda; ceza infaz kurumuna nakledilen ve arkadaşları olan bir tutuklunun iki aydır tek başına bir odada tutulduğunu, hiçbir etkinliğe çıkarılmadığını, tecrit ve baskı altına alındığını ileri sürmüşlerdir. Ayrıca ceza infaz kurumu görevlilerinin söz konusu tutuklunun bulunduğu odaya girip fiziki saldırıda bulunduğunu, arkadaşının can güvenliğinin tehdit altında olduğunu ve her an çok kötü bir durumun ortaya çıkabileceğini yazıda belirtmişlerdir. Yazının son paragrafında ise bu işkenceye son verilmesi için Türkiye İnsan Hakları Vakfı olarak gerekli hassasiyetin gösterilmesini ve ilgili durum hakkında harekete geçilmesini beklediklerini ifade etmişlerdir.
6. Mektubun 1/2/2018 tarihinde ceza infaz kurumunca alıkonulma gerekçesi özetle şu şekildedir: Adalet Bakanlığının talimatı doğrultusunda ilgili tutuklu kişinin güvenlik gerekçesiyle tek kişilik odada barındırıldığı bilindiği hâlde, ısrarla bunu tecrit olarak yorumlayıp kurum idaresini suçlama amacına girildiği öncelikle belirtilmiştir. Bu durumdan kurtulabilmek için ise söz konusu tutuklunun kendisine yönelik sözlü ve fiziksel saldırıya maruz bırakıldığı şeklinde asılsız iddialarda bulunulduğu ifade edilmiştir. Ayrıca basın kuruluşları aracılığıyla sansasyonel haber oluşturmaya dönük, yalan yanlış beyanlarla kamu ve kuruluşlara baskı kurmaya yönelik çalışmalarının olduğu, bu hâliyle faksın gönderilmesinin sakıncalı olacağı kanaatine varılmıştır. Diğer taraftan 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 3. maddesine aynen yer verildikten sonra faksın gönderilmesinin infazın temel amaçlarına uygun olmadığı ve gönderilmesinin sakıncalı olacağı kanaatine varıldığı ifade edilmiştir. Son olarak faksın alt kısmında üç hükümlü/tutuklunun isimlerinin birlikte yazıldığı, 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde "ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla" hükmü yer aldığı ve bu hükme de uyulmadığının görüldüğü ifade edilmiştir.
7. İzmir 1. İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) 26/2/2018 tarihinde farklı gerekçeyle itirazı reddetmiştir. Bu kapsamda İnfaz Hâkimliğince itirazın reddedilmesi sırasında öncelikle ilgili ceza infaz kurumunda bulunan kişilerin tutulma sebeplerine, hangi suç kapsamında tutulduklarına, başvurucunun faksta belirttiği kişiyle ilgili olarak daha önce başka bir dosyanın incelenmesi sırasında bilgi edinildiğine yönelik tespitlerde bulunulmuştur. Daha sonra örgütlü suçtan tutuklu ve hükümlülerin benzer yönde davranış kalıpları içerisine girmesi nedeniyle gruplar arasındaki haberleşmenin önüne geçilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bu çerçevede kurum yönetimi tarafından kötü muameleye maruz bırakıldığına yönelik yakınma niteliğindeki beyanlar dışında asıl olarak "harekete geçme" ile ilgili olarak değerlendirme yapılmıştır. Buna göre faksın gönderileceği kişi ya da birimin kim olduğunun bilinemeyeceği ve muhatapta uyandıracağı etkinin düzeyi anlaşılamayacağından harekete geçme talebinin yalnızca bu kişinin bulunduğu kurumu değil aynı suç örgütüne mensup kişilerin bulunduğu diğer ceza infaz kurumlarını da etkileyebilecek düzeyde somut bir güvenlik sıkıntısına yol açabileceği kanaatine varılmıştır. Söz konusu karara yapılan itiraz, İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesince 12/3/2018 tarihinde reddedilmiş ve hüküm kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
8. İlgili hukuk için bkz. Ahmet Temiz B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20; Tayfur Tunç, B. No: 2017/36327, 10/3/2020, §§ 15-28; Rıdvan Türan, B. No: 2017/20669, 10/3/2020, §§ 15-28.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
9. Anayasa Mahkemesinin 16/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
10. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).
B. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
11. Başvurucu; faksın alıcısının bir devlet kurumu olduğunu, bir insan hakları vakfına yazılabilecek şeyleri dile getirdiğini, ceza infaz kurumunda yaşanılan olayı öz itibarıyla anlattığını ve serzenişlerini ifade ettiğini belirtmiştir. Bu kapsamda haberleşme ve ifade hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Bakanlık görüşünde; başvurucunun haberleşme hürriyetine yönelik müdahale olduğuna kanaat getirilirse yapılacak olan değerlendirmede gözönünde tutulması gereken ilkelere ve Anayasa Mahkemesinin konuyla ilgili daha önceki kararlarına yer verilmiştir. Ayrıca işlemin olağanüstü hâl (OHAL) döneminde gerçekleşmesi nedeniyle yapılacak incelemede Anayasa'nın 15. maddesinin de dikkate alınmasının faydalı olacağı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı sunduğu cevap dilekçesinde önceki beyanlarını yinelemiştir.
2. Değerlendirme
13. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiasının haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiş ve başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmiştir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201, 20/5/2015, § 22).
14. Mahpusların mektuplarının denetlenmesi ve alıkonulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalelerin kanuniliği, meşru amacı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu ve ölçülülüğünün denetiminde gözetilmesi gereken genel ilkeler Anayasa Mahkemesince birçok kararda ayrıntılı olarak açıklanmıştır (bkz. Ahmet Temiz, §§ 37-68; Muhittin Pirinççioğlu (3), B. No: 2017/34566, 10/3/2020, §§ 44-57; Cihat Ayik ve Hacı Ali Baştürk, B. No: 2017/31506, 10/3/2020, §§ 44-57).
15. Faksın alıkonulması nedeniyle başvurucunun haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunduğu konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır (ayrıntılı açıklama için bkz. Ahmet Temiz, §§ 46, 55; Muhittin Pirinççioğlu (3), §§ 45, 47).
16. Anayasa Mahkemesinin kararlarında daha önce belirtildiği üzere muhatabın kim olduğu yapılacak değerlendirmede dikkate alınması gereken bir etkendir ve bu kapsamda imkânlar ölçüsünde bir araştırma yapılması gerekmektedir (Ercan Oral, B. No: 2013/3827, 3/2/2016, § 40; sivil toplum kuruluşlarına ve insan hakları derneklerine gönderilen mektup ile ilgili olarak bkz. Orhan Bingöl, B. No: 2016/9154, 12/11/2019, §§ 31-33; Keyfo Başak ve Şeyhmus Musa, B. No: 2015/17258, 20/9/2018, § 36; Murat Türk (5), B. No: 2016/2826,20/9/2018, §§ 36, 37;Naif Bal, B. No: 2015/17982, 20/9/2018, § 42).
17. Ayrıca mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak ceza infaz kurumu yetkilileri, dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği sunmalıdır (Musa Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 66).
18. Öncelikle başvurucunun ceza infaz kurumunda yaşadığı veya tanık olduğunu iddia ettiği uygulamalar ile sorunları, insan hakları alanında çalışan ilgili mevzuata uygun kurulmuş vakıf aracılığı ile kamuoyunun bilgisine sunmak istediği gözönünde bulundurulmalıdır. Mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünyayla bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak ceza infaz kurumu yetkilileri, dış dünyayla yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği sunmalıdır. Bu açıdan bakıldığında, başvurucunun iddialarının gerçeğe uygun olmadığı değerlendirilse bile İnfaz Kurumu idaresinin bu iddiaları insan hakları alanında faaliyet gösteren sivil organizasyonlara ve kamu makamlarına ulaştırılmasının engellemesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olduğunu inandırıcı bir şekilde yeterli bir gerekçe ile ortaya koyamadığı görülmüştür (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Vechettin Tok; B. No: 2015/17131, 20/9/2018, § 32; Orhan Bingöl, § 33)
19. Bunun yanı sıra ceza infaz kurumu idaresi ve derece mahkemelerinin, hükümlü tarafından gönderilmek istenen faksın sadece yalan yanlış bilgiler içerdiğini değil aynı zamanda bu bilgilerin kişi ve kuruluşları paniğe yöneltecek nitelikte olduğunu karar gerekçelerinde göstermeleri gerekmektedir. Somut olayda ise Disiplin Kurulu kararında sadece faksın kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgiler içerdiği belirtilmekle yetinilmiştir. Diğer taraftan faksın sakıncalı olarak görülen kısımlarının çizilerek alıcıya ulaştırılmasının mümkün olup olmadığı yönünde derece mahkemeleri tarafından herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
20. Bu durumla birlikte gerek Disiplin Kurulu kararında gerekse derece mahkemelerinin kararlarında, anılan faksın alıkonulmasını gerektirecek boyutta ceza infaz kurumunda düzeni ve güvenliği tehlikeye sokan, kişi ve kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgilerin aktarılmasını sağlayan koşulların bulunduğuna dair herhangi bir gerekçeye de yer verilmemiştir. Bu kapsamda başvuruya konu iletiye yönelik yapılan müdahalede faksa özgü, kabul edilebilir makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı sonucuna varılmış; haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin amacı ile karşılaştırıldığında demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı ve ölçülü de olmadığı kanaatine varılmıştır.
21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Giderim Yönünden
22. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.
23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Nitekim yeniden yargılama, bireysel başvurunun objektif amacının gerçekleştirilmesine katkı sunmaktadır. Ayrıca bireysel başvurunun mevcut sistemi içerisinde Anayasa'ya aykırı olduğu tespit edilen kararın hukuk sisteminden bütünüyle çıkarılması ancak bu yolla mümkündür. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yenidenyargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
24. Öte yandan başvurucunun 4.809 TL maddi ve manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. İhlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya takdiren 3.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin haberleşme hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 1. İnfaz Hâkimliğine (E.2018/1232, K.2018/1304) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 3.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesine (2018/716 D. İş) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.