TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İBRAHİM TOLGA BAY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/8676)
|
|
Karar Tarihi: 29/9/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
Başvurucular
|
:
|
1. İbrahim Tolga BAY
|
|
|
2. Öznur ÖZDOĞAN
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Görkem KESTANE
|
|
|
3. Zahide ANUL
|
Vekili
|
:
|
Av. Abuzer ARSLAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ilave tediye alacağının tahsili amacıyla
açılan davanın Yargıtay daireleri arasında süregelen görüş ayrılığı dolayısıyla
reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular muhtelif tarihlerde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tablonun B
sütununda numaraları belirtilen başvuru dosyalarının aynı tablonun (1) numaralı
satırında yer alan 2018/8676 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular farklı şehirlerde yer alan Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarında (Vakıf) hizmet akdine dayalı olarak
çalışmaktadır.
10. Başvurucular, kamu personeli olduklarını ileri
sürerek 4/7/1956 tarihli ve 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde
Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkında Kanun uyarınca her bir yıllık
çalışma süresi içinde ödenmesi gereken iki aylık tutarındaki ilave tediye
alacağının ödenmesi amacıyla Vakıflar aleyhine ayrı ayrı dava açmışlardır.
11. Ekli tablonun D sütununda numaraları belirtilen
mahkemelerce yapılan yargılama sonunda başvurucuların davalarının kabulüne
karar verilmiştir. Gerekçeli kararlarda; başvurucuların davalı Vakıflara bağlı
olarak muhtelif tarihlerden itibaren çalışmaya başladıkları, davalı Vakıfların
kamu kurumu niteliğinde olduğu, 6772 sayılı Kanun kapsamında bulunan kurumlarda
çalışanlara her yıl için ilave tediye ödeme yapılacağı açıklanmıştır.
12. Davalılar, istinaf yoluna başvurmuştur. Ekli tablonun
D sütununda gösterilen bölge adliye mahkemeleri (BAM) tarafından Yargıtay 22.
Hukuk Dairesinin emsal kararlarına göre Vakfın 6772 sayılı Kanun gereğince kamu
kurumu niteliğinde olmadığı belirtilerek ilk derece mahkemesi kararları ortadan
kaldırılmış ve davalar reddedilmiştir.
13. Başvurucular temyiz yoluna başvurmuştur. Yargıtay 22.
Hukuk Dairesinin ekli tablonun D sütununda gösterilen kararlarıyla
başvurucuların temyiz talepleri reddedilmiştir.
14. Başvurucular muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
15. İlgili hukuk için bkz. Yasemin Bodur, B. No:
2017/29896, 25/12/2018 §§ 14-32.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 29/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
17. Başvurucular; benzer uyuşmazlıkların farklı şekilde
sonuçlanmasının daha önce bu uyuşmazlıkların temyiz incelemesini yapan Yargıtay
daireleri arasındaki görüş ayrılığından kaynaklandığını, bu bağlamda Yargıtayın
7. ve 9. Hukuk Dairelerinin kendileri ile aynı statüde bulunan kişileri kamu
işçisi olarak kabul edip ilave tediye alacağına hak kazandıkları yönündeki
kararlarına rağmen Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin bu kişileri kamu işçisi olarak
kabul etmemesi nedeniyle ilave tediye alacağı isteklerinin reddine karar
verdiğini belirtmişlerdir. Başvurucular, aynı statüdeki işçiler için açılan
davalarda ilave tediye alacaklarının ödenmesi yönünde karar verilirken daha
sonra Vakfın kamu kurumu olmadığı gerekçesiyle taleplerinin reddine karar
verildiğini belirterek adil yargılanma haklarının, eşitlik ilkesinin, çalışma
haklarının, ücrette adaletin sağlanması ilkesinin ihlal ettiğini ileri
sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların farklı karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma
haklarının, eşitlik ilkesinin, çalışma haklarının, ücrette adaletin sağlanması
ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddialarının özünün adil yargılanma hakkının
güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin olduğu
ve bu kapsamda bir inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
19. Başvuru konusu ile ilgili ilkeler daha önce Yasemin
Bodur (aynı karada bkz. §§ 35-45) kararında ortaya konulmuştur. Anılan
kararda Anayasa Mahkemesinin kanunilik ilkesi bağlamındaki görevinin, hukuk
kurallarının birden fazla yorumunun varlığının hukuki belirlilik ve
öngörülebilirliği etkileyip etkilemediğini tespit etmek olduğu belirtilmiştir.
Bu noktada derece mahkemelerinin hukuk kurallarını yorumlamasından kaynaklanan
içtihat farkının süregelen bir hâl aldığı durumlarda uygulamadaki
tutarsızlıkları ortadan kaldıracak nitelikteki tedbirlerin önemine işaret
edilmiştir. Hukukun üstünlüğü ilkesi gereği devletin aynı yargı koluna dâhil mahkemeler
arasındaki derin ve süregelen içtihat farklılıklarını ortadan kaldırabilecek
nitelikte bir mekanizmayı kurmak ve bu mekanizmanın etkin bir şekilde
işleyişini sağlayacak düzenlemeler yapmakla yükümlü olduğu ifade edilmiştir.
20. Aynı kararda Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin ve sonradan
bu görev verilen (kapatılan) Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin, anılan vakıf
çalışanlarının kamu işçisi olduğuna ve şartları uygunsa ilave tediye
alacağından yararlanacaklarına dair kararlar verdiği belirtilmiştir. Buna karşılık
olarak Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin anılan vakıfların özel hukuk tüzel kişisi
statüsüne sahip olduğunu ve dolayısıyla kamu personeli sıfatı bulunmayan
çalışanlarının ilave tediyeden yararlanmayacağını istikrarlı olarak hüküm
altına aldığı ifade edilmiştir. Yargıtay daireleri arasındaki derin ve
süregelen içtihat farkının faaliyete giren istinaf mahkemesi niteliğindeki
bölge adliye mahkemesi daireleri arasında da sürdürüldüğü saptanmıştır (Yasemin
Bodur, §§ 48, 50).
21. Anılan kararda sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı
çalışanlarının ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmayacağı hususunda
süregelen içtihat farklılığının derinleşmiş ve sürekli bir nitelik kazanmış
olduğu, bu durumun davaların somut özelliğinden kaynaklanmadığı ve ortadan
kaldırılmasını sağlayacak içtihadı birleştirme kararı gibi elverişli bir
mekanizma işletilmemesi nedenleriyle varılan sonucun başvurucu için öngörülemez
olduğu, yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır (Yasemin
Bodur, § 52).
22. Somut başvurunun da aynı hususa ilişkin olması ve Yasemin
Bodur kararından ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmaması nedeniyle
başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
24. Başvurucular; ihlalin tespiti ile maddi tazminata
karar verilmesi talebinde bulunmuştur. 2018/23128 bireysel başvuru numaralı
dosyada başvurucu Zahide Anul 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesini
istemiştir. Diğer başvurucular maddi tazminat talebinde bulunmuşlar, manevi
tazminat talebinde bulunmamışlardır.
25. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
26. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
27. Bununla birlikte 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(1) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilirken idari eylem ve işlem niteliğinde karar
verilemez. Anayasa Mahkemesi ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine
hükmederken idarenin, yargısal makamların veya yasama organının yerine geçerek
işlem tesis edemez. Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının nasıl
giderileceğine hükmederek gerekli işlemlerin tesis edilmesi için kararı ilgili
mercilere gönderir (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, §
57).
28. Anayasa Mahkemesince Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Somut olaylarda
ihlalin aynı hukuki nedene dayalı olarak benzer konumdaki kişiler tarafından
açılan davalarda aradan geçen uzun zamana rağmen Yargıtay daireleri arasındaki
görüş farkının ortadan kaldırılıp uygulama birliğinin sağlanmamasından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle ihlal, başvurucuların aynı
anda iki farklı yorumu yürürlükte bulunan ve bu nedenle belirlilik kriterini
taşımayan bir hukuk kuralına tabi tutulmasından kaynaklanmaktadır.
29. Anayasa Mahkemesince yapılan ihlal tespitinin derece
mahkemesi kararının sonucuna yönelik olmadığının ve derece mahkemesince varılan
sonuçtan bağımsız olduğunun altı çizilmelidir. Hâl böyle olunca ihlalin
giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
Aksi durum yani ihlalin giderim şekli olarak yargılamanın yenilenmesine
hükmedilmesi, bu yorumlardan birine üstünlük tanınarak taraflardan bir lehine
tercihte bulunulması anlamına gelebilecektir. Bu da var olan ihlali
gidermeyeceği gibi derece mahkemesinde görülen uyuşmazlığın diğer tarafı
aleyhine yeni ihlallerin doğmasına yol açabilecektir. Dolayısıyla somut olayda
yargılamanın yenilenmesi ihlalin sonuçlarını ortadan kaldıracak nitelikte bir
yol olarak kabul edilemeyeceğinden başvurucu Zahide Anul lehine uygun bir
tazminata hükmedilmesi yeterli bir giderimi sağlayacaktır. Diğer başvurucuların
manevi tazminat talep etmedikleri dikkate alındığında onlar açısından yalnızca
ihlalin tespitine karar verilmesi gerekir.
30. Bu itibarla adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucu Zahide Anul'a net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
31. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi
için başvurucuların uğradığını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen
ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvuruya konu olayda böyle bir
illiyet bağı bulunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
32. Avukat Görkem Kestane tarafından temsil edilen
başvuruculara 3.000 TL vekâlet ücretinin müştereken, Avukat Abuzer Arslan
tarafından temsil edilen başvurucuya 3.000 TL vekâlet ücretinin ayrı
ödenmesine, dosyadaki belgelerden tespit edilen ekli tablonun E sütununda
belirtilen harç tutarlarının başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucu Zahide Anul'a net 10.000 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. Dosyadaki belgelerden tespit edilen ve ekli tablonun E
sütununda belirtilen harç tutarlarının başvuruculara AYRI AYRI, Avukat Görkem
Kestane tarafından temsil edilen başvuruculara 3.000 TL vekâlet ücretinin
MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, Avukat Abuzer Arslan tarafından temsil edilen
başvurucuya 3.000 TL vekâlet ücreti ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Aksaray İş Mahkemesi (E.2016/693)
ile İzmir 2. İş (E.2016/413) ve İzmir 5. İş (E.2016/657) Mahkemelerine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 29/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.