TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAİTHAM SALAH ABDELKHALEK MAHMOUD VE DİĞERLERİ
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/29511)
|
|
Karar Tarihi: 9/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Sinan ARMAĞAN
|
Başvurucu
|
:
|
Haitham Salah Abdelkhalek
MAHMOUD ve diğerleri
|
|
|
(bkz. ekli tablo)
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma
riski bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı verilmesi ve geri gönderme
merkezindeki tutulma koşulları nedenleriyle aile hayatına saygı hakkı ve kötü
muamele yasağının, idari gözetim altında tutmanın hukuki olmaması nedeniyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, idari gözetim kararına itiraz kabul
edildiği hâlde lehe vekâlet ücreti hükmedilmemesi nedeniyle de adil yargılanma
ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvuruların başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra başvurular Komisyonlara
sunulmuştur.
3. Komisyonlarca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölümler tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvurucuların bir kısmı, bireysel başvuru harç ve
masraflarını karşılama imkânlarının bulunmadığını belirterek adli yardım
talebinde bulunmuştur.
5. Bölümler tarafından bir kısım başvurucu için sınır
dışı etme işlemlerinin geçici olarak (tedbiren) durdurulmasına karar
verilmiştir.
III.OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Muhtelif ülkelerin vatandaşı olan başvurucular
hakkında farklı tarihlerde 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu’nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b), (d)
ve (k) bentleri kapsamında ilgili valilikler tarafından sınır dışı etme kararı
tesis edilmiş, ayrıca başvurucuların bir kısmı idari gözetim altına alınarak
geri gönderme merkezlerine konulmuştur.
8. Başvurucular 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı
Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname (676 sayılı KHK) ile 6458 sayılı Kanun'da yapılan değişiklik
sonrasında sınır dışı etme işlemi yönünden etkili bir iç hukuk yolu
bulunmadığını belirterek değişik tarihlerde doğrudan bireysel başvuruda
bulunmuştur.
9. Anayasa Mahkemesi sınır dışı etme ve idari gözetim
altına alma işlemlerini konu alan bireysel başvuruları değerlendirirken hem Göç
İdaresi Genel Müdürlüğünden (Göç İdaresi) hem de başvuruculardan dile getirilen
iddialara ilişkin bazı bilgi ve belgeler talep etmiştir.
10. Başvurucuların bir kısmı talep edilen bilgilere
ilişkin cevap dilekçelerinde sınır dışı etme işleminin iptali amacıyla ilgili
idare mahkemelerinde dava açtıklarını fakat davalarının usulden reddedildiğini
belirtmişlerdir.
11. Göç İdaresi başvurucular hakkında tesis edilen sınır
dışı etme işlemlerine ilişkin -tebliğ belgeleri de dâhil olmak üzere- tüm
evrakları göndermiştir.
12. Diğer taraftan idari gözetim altında tutulan tüm
başvurucular, itirazları üzerine geri gönderme merkezlerinden farklı tarihlerde
yetkili sulh ceza hâkimliklerince veya idare tarafından resen salıverilmiştir.
IV.İLGİLİ HUKUK
13. İlgili hukuk için bkz. A.A. ve A.A. [GK], B.
No: 2015/3941, 1/3/2017, §§ 28-38.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 9/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talepleri Yönünden
15. Adli yardım talebinde bulunan başvurucuların başvuru
giderlerini karşılayabilecek ölçüde mal varlıklarının bulunmadığı ve
taleplerinin dayanaktan yoksun olmadığı anlaşılmış olup 12/1/2011 tarihli ve
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesinin (1) numaralı fıkrası
uyarınca adli yardım taleplerinin kabulü ile yargılama giderlerini ödemekten
geçici olarak muaf tutulmalarına karar verilmesi gerekir.
B. İdari
Gözetim Kararına İlişkin İddialar
16. Bir kısım başvurucu, idari gözetim altında tutulmaları
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, insan haysiyetiyle bağdaşmayan
koşullarda geri gönderme merkezinde tutulmaları nedeniyle de kötü muamele
yasağının ihlal edildiğini iddia etmiş; bu konularda şikâyetini ileri
sürebileceği etkili bir başvuru mekanizması bulunmadığını ifade etmiştir.
17. Anayasa Mahkemesi B.T. ([GK], B. No:
2014/15769, 30/11/2017) başvurusunda idari gözetim altında tutulma yerlerinin
yönetim, denetim ve işletilmesinin İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir
kamu hizmeti olduğunu, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 2. maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı
doğrudan etkilenenlerin idari yargıda tam yargı davası açabileceğini, teorik
düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun -sırf bilgi eksikliği nedeniyle-
fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağını
belirtmiş ve yabancının salıverilmesi hâlinde etkili hukuk mekanizmasının tam
yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§ 45-58).
18. Anayasa Mahkemesi aynı başvuruda, idari gözetimi sona
erdirilen başvurucuların hukuka aykırı olarak idari bir kararla
özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları nedeniyle uğradıklarını öne sürdükleri
maddi ve manevi zararlarının karşılanması bakımından başarı şansı sunma,
yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam
yargı davası yolu tüketilmeden yapılan başvuruların incelenmesinin bireysel
başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varmıştır (B.T.,
§ 73; A.A., B. No: 2014/18827, 20/12/2017, § 37).
19. Anayasa Mahkemesi R.M. ve diğerleri (B. No:
2015/19133, 17/4/2019, § 31) başvurusunda bir kez daha yukarıda yer verilen
ilkelere bağlı kaldığını vurgulamıştır. Başvurucuların geri gönderme merkezinde
tutulmaları nedeniyle kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği iddiaları bakımından açıklanan ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
21. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle
mevcut başvurular yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari
davaların süresine ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması
zorunluluğu hasıl olmuştur.
22. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde
açılacak davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların
süresinde açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir.
Öte yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T. kararındaki
içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce
tam yargı davası yolu tüketilmeden, doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan
müracaatların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
bulunmasını müteakip açılacak davalarda dava açma süresinin derece
mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye erişim haklarının ihlaline neden
olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T.,
§ 59).
23. Kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkı yönünden başvuru yollarının tüketilmemesine istinaden kabul edilemezlik
kararı verildiğinden anılan yasak ve hakla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40.
maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasının bu
aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
C. Lehe Vekâlet
Ücreti Hükmedilmediğine İlişkin İddia
24. Bir kısım başvurucu, idari gözetim kararına
itirazlarının sulh ceza hâkimliklerince kabul edilmesine rağmen lehlerine
vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında, anayasal açıdan önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara
uğramadığı başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına
alınmıştır.
26. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun
başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik
kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini
taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek
nitelikte olsa bile kanunda belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez
bulunabilecektir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, § 55).
27. Somut olayda başvurucular, Avukatlık Asgari Ücret
Tarifesi'ne göre lehlerine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri
sürmüşlerdir. Başvurucuların iddialarının özü mahkemeye erişim ve
mülkiyet haklarının ihlal edildiğine yönelik olup başvurucuların dile
getirdiği şikâyetlere benzer şikâyetlerin Anayasa Mahkemesince daha önce
incelendiği ve ilgili Anayasa kurallarının yorumlandığı anlaşılmaktadır.
28. Başvurucular açısından önem taşıyan husus, kesin
nitelikteki kararla yararlarına bir miktar vekâlet ücreti takdir edilmemesidir.
Takdir edilmeyen vekâlet ücreti nedeniyle başvurucuların içinde bulunduğu
kişisel koşullara göre kendilerine ciddi anlamda zarar verdiği ve
kendileri için ne denli önemli olduğu hususunda herhangi bir açıklamalarının
olmadığı da gözetildiğinde önemli bir zarar olduğu kanaatine ulaşılamamıştır
(benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Daygınat Magomedzhamılova ve
diğerleri, B. No: 2015/516, 20/3/2019, §§ 33-42).
29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın yorumlanması ve
uygulanması açısından önem taşımadığı gibi başvurucuların da önemli bir zarara
uğramadığı sonucuna varıldığından anayasal ve kişisel önemden yoksun olduğu
anlaşılan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Sınır Dışı
Etme İşlemine İlişkin İddialar
30. Başvurucular; ülkelerine geri gönderildikleri
takdirde hayatlarının tehlike altında olacağını, kötü muamele görme riskiyle
karşı karşıya kalacaklarını, aile bütünlüklerinin bozulacağını belirterek aile
hayatına saygı ve yaşam hakları ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğini
iddia etmişlerdir.
31. 676 sayılı KHK ile 6458 sayılı Kanun’un 53. ve 54.
maddeleri değiştirilerek ek hükümler ihdas edilmiştir. Bu değişiklikler
1/2/2018 tarihli ve 7070 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine
Dair Kanun'un 31. maddesi uyarınca aynen kabul edilmiştir. Buna göre anılan
Kanun’un 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b), (d) ve (k) bentlerinde
sınır dışı edilmelerine karar verilen kişiler için dava açma süresi boyunca ve
dava açıldığı takdirde de yargılama süresince -değişiklikten önceki durumdan
farklı olarak- sınır dışı etme işleminin durmayacağı düzenlenmiştir.
32. Söz konusu değişiklik sonrasında ülkesinde yaşam
hakkının ihlal edileceğini ya da kötü muameleye maruz kalacağını ileri süren ve
belirtilen üç bent kapsamında hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıların
artık dava açsalar bile davalarını sonuna kadar takip edebilme olanakları
kalmamış veya en iyi ihtimalle bu husus, idarenin ve yargı mercilerinin
takdirine bırakılmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi pilot karar usulüyle ele
aldığı Y.T. ([GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019) başvurusunda sınır dışı
etme işlemlerine karşı etkili bir başvuru mekanizması bulunmadığı ve bu durumun
mevzuattan kaynaklandığı sonucuna ulaşmış, yapısal sorunun çözümü için
keyfiyetin yasama organına bildirilmesine karar vermiştir (Y.T., §§
73-76).
33. Öte yandan Y.T. kararından önce 676 sayılı KHK
ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girmesiyle birlikte sınır dışı etme işlemine
karşı doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan başvurularda yargı yolunun tüketilip
tüketilmediği hususuna bakılmaksızın -lüzumu hâlinde- tedbir taleplerinin
kabulüne karar verilmeye başlanmıştır.
34. Eldeki dosyalarda başvurucular da 676 sayılı KHK ile
yapılan değişiklik sonrasında sınır dışı etme işlemine karşı idare mahkemesinde
iptal davası yolunun etkisiz olduğunu gözönünde tutarak doğrudan Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru yapmışlardır. Başvurucular bireysel başvuru
yapmadan önce iptal davası açmış olsalar bile başvuru aşamasında yargılamanın
sonuçlandığından bahsetmemişlerdir. Dolayısıyla eldeki bireysel başvuruların
konusunu idare mahkemesindeki yargısal süreç değil tek başına sınır dışı etme
işleminin kendisi oluşturmaktadır.
35. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise
ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuru
yapılması gerekir.
36. 676 sayılı KHK sonrasında sınır dışı etme işlemine
karşı etkili bir yolun bulunmadığını, bu nedenle doğrudan Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru yapılabileceğini kabul eden başvurucuların sınır dışı etme
işlemini tebellüğ ettikleri tarihten itibaren otuz gün içinde bu yola
başvurmaları gerekmektedir.
37. Başvurucular hakkında düzenlenen belgeler
incelendiğinde kendi dillerinde hazırlanmış, kanuni haklarının ve itiraz
süreçlerinin belirtildiği veya söz konusu bilgilerin tercüman huzurunda
anlatıldığı sınır dışı etme kararının tebliğ edilmesine rağmen otuz günlük
yasal süresi içinde bireysel başvuru yapmadıkları tespit edilmiştir. Bunun
dışında başvurucuların yasal süreden sonra başvuru yapmalarına neden olan haklı
bir mazeretlerinin de olmadığı değerlendirilmiştir.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI.HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinde bulunan başvurucuların
taleplerinin KABULÜNE,
B. 1. İdari gözetim altında tutulma dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Lehe vekâlet ücreti hükmedilmediğine ilişkin
iddiaların anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Sınır dışı etme işlemi dolayısıyla kötü muamele
yasağının ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre
aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Sınır dışı etme işlemlerine ilişkin verilen tedbir
kararlarının SONLANDIRILMASINA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi
kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF
TUTULMALARINA,
E. Diğer başvurucular tarafından yapılan yargılama
giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İçişleri Bakanlığı
Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE 9/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.