TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
PINAR ÇANKAYA ULAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/9270)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 3/1/2020-30997
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin
MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Yücel ARSLAN
|
Basvurucu
|
:
|
Pınar
ÇANKAYA ULAŞ
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Mustafa
ERDOĞDU
|
|
|
Av. Havva
AKDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öğretmen olan başvurucunun üyesi olduğu sendikanın çağrısı
üzerine bir gün göreve gitmemesi nedeniyle aylıktan kesme cezası ile
cezalandırılmasının örgütlenme özgürlüğünü; disiplin soruşturmasına yasal süre
içinde başlanmamasının da adil yargılanma hakkını
ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/3/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Arka Plan Bilgisi
5. Başvuruya konu olayların arka planına ilişkin bilgiler için Dilek Kaya (B. No: 2018/14313, 17/7/2019,
§§ 8-11) başvurusuna ilişkin karara bakılabilir.
B. Somut Olaya İlişkin
Bilgiler
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 1973 doğumlu olup Mersin'in Yenişehir ilçesindeki
bir ortaokulda öğretmen olarak görev yapmaktadır. Başvurucu, Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası (EĞİTİM-SEN) üyesidir.
8. EĞİTİM-SEN'in bağlı olduğu Kamu
Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 22/12/2015 tarihinde aldığı 92
No.lu karar ile kendisine bağlı tüm sendika üyelerinin 29/12/2015 tarihinde
işyerlerinden çıkıp tüm illerin merkezî alanlarında basın açıklaması yapmaları
çağrısında bulunmuştur. KESK'in kararı şu şekildedir:
"Ülkemizin Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
yer alan bazı il, ilçe ve mahallerde bir süredir hayata geçirilen 'sokağa çıkma
yasakları' hem kamu hizmeti sunmakla görevli kamu emekçilerinin ve ailelerinin
hem de kamu hizmetinden yararlananların sadece kamu hizmeti sunma ve alma hakkı
değil yaşam haklarını da tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
Söz konusu bölgelerde binlerce öğretmenin
izine gönderilmesi sonucunda onbinlerce öğrencinin
eğitim hakkı askıya alınmakta, sağlık emekçileri hastanelerden çıkmadan zorunlu
nöbete tabi tutulmaktadır. Eğitim, sağlık, yerel yönetim hizmetleri başta olmak
üzere tüm kamu hizmetleri bölgede sürdürülen operasyonlara göre yeniden dizayn
edilmektedir. Ayrıca tarihi eserler tahrip edilmekte, okullar, hastaneler,
öğrenci yurtları boşaltılarak şehirler polis karakolları ve askeri karargâhlar
haline getirilmektedir. Sürekli çatışma ortamında kamu çalışanlarının ve
yurttaşların evleri ve kendileri hedef haline gelmekte, elektriksiz, susuz
bırakılarak hastalık ve açlık tehlikesiyle burun buruna bir yaşama
itilmektedir.
Kamu hizmeti sunma ve alma hakkının yanı sıra
yaşam hakkını tehdit eden gelişmelere karşı;
Anayasanın devletin sosyal bir hukuk devleti
olduğunu belirten 2. maddesi; çalışanların ve işverenlerin, üyelerinin çalışma
ilişkilerinde ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek
için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma ve bu
sendikalara üye olarak bu doğrultuda etkinlik yapma hakkının bulunduğunu
belirten 51. maddesi, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere
ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler
içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma
hükümlerinin uygulanacağını belirleyen 90. maddesi,
Anayasa 90. maddenin bir gereği olarak;87, 98
ve 151 sayılı ILO Sözleşmeleri, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 11. maddesi,
Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın ‘Toplu pazarlık yapma ve eylem hakkı’
başlıklı 28. maddesine dayanılarak;
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi ve Danıştay
kararları örnek alınarak,
Ve bunlara ek olarak;
Konfederasyon tüzüğümüzün 'Konfederasyonun
Amaçları' başlıklı Dördüncü Maddesi’nin giriş ve b, c, g, i fıkralarına,
'Konfederasyonun İlkeleri' başlıklı Beşinci Maddesinin b ve g fıkralarına,'Konfederasyonun Görev ve Yetkileri' başlıklı
Altıncı Maddesinin b, f, k fıkralarına uygun olarak;
DİSK, TMMOB ile birlikte;
1- 'Savaşa Hayır, Barışı
Savunacağız' şiarı ile ortak bildiri ve stickerler
hazırlanarak web sayfamızdan yayımlanmasına,
2- 29 Aralık 2015
tarihinde Konfederasyonumuza bağlı sendika üyelerinin hizmet üretiminden gelen
gücü kullanarak işyerlerinden çıkıp tüm illerde merkezi alanlarda basın
açıklamaları yapmalarına karar verilmiştir.”
9. EĞİTİM-SEN Merkez Yürütme Kurulu da KESK'in
kararı doğrultusunda 25/12/2015 tarihinde 12 sayılı kararı almıştır. Karar şu
şekildedir:
"29 Aralık 2015 tarihinde
Konfederasyonumuz KESK'in diğer emek ve meslek
örgütleri ile birlikte almış olduğu 92 sayılı kararı gereğince Savaşa Hayır
Barışı Savunacağız şiarıyla gerçekleştireceği üretimden gelen gücümüzü
kullanarak 1 günlük hizmet üretmeme kararının iş kolumuzda hayata geçirilmesine
oybirliği ile karar verilmiştir"
10. Başvurucu, KESK ve EĞİTİM-SEN'in
yukarıda yer verilen kararları doğrultusunda 29/12/2015 tarihinde görevine
gitmemiştir.
11. Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) Rehberlik ve Denetim Başkanlığı
(Denetim Başkanlığı) 29/12/2015 tarihli yazısı ile Mersin Valiliğinden
(Valilik) bilgi istemiştir. Anılan yazının ilgili kısmı şöyledir;
"...Son zamanlarda bazı sendika ve
konfederasyonların güvenlik güçlerimizin terörle mücadelesini de bahane ederek
boykot ve mevzuatla belirlenmiş görevleri yapmama şeklinde eylem kararı
almaları, sendikal hakların kullanımı sınırlarını aşıp eğitim çağındaki
bireylerin eğitim alma hakkının engellenmesi durumunu ortaya çıkarmaktadır.
Eğitim çağında bulunan öğrencilerin eğitim hakkını engelleyen; öğrencileri ve
velileri okulu boykot etmeleri yönünde teşvik eden; görev ve yükümlülüklerini
yerine getirmeyip meri mevzuata aykırı eylemlerde yer aldığı belirlenen kamu
görevlilerinin kanıtlayıcı bilgi ve belgelerle Bakanlığımız Rehberlik ve
Denetim Başkanlığına bildirilmesi..."
12. Valiliğin yukarıda anılan yazıya cevaben 11/2/2016 tarihli
yazısı ile gerekli bilgi ve belgeleri göndermesi üzerine MEB Denetim Başkanlığı
12/2/2016 tarihli yazısı ile de Valilik tarafından gönderilen bilgi ve
belgelerin değerlendirildiğini ve yeteri kadar maarif müfettişi bulunmadığını
belirterek daha önce gönderilen 29/12/2015 tarihli yazı kapsamında meri mevzuat
hükümlerine aykırı hareket eden yönetici ve öğretmenler hakkında inceleme ve
soruşturmanın ivedi şekilde yapılmasını Valilikten istemiştir. Valilik İl Millî
Eğitim Müdürlüğünün 17/2/2016 tarihli yazısı ile anılan hususların incelenmesi
amacıyla maarif müfettişi görevlendirmiştir.
13. Maarif müfettişi tarafından yapılan inceleme sonucunda
yazılan 10/6/2016 tarihli yazıda, KESK'in kararına
uyarak görevine gitmeyen kamu görevlilerinin tespit edildiği belirtilmiş;
eyleme katılan kamu görevlileri hakkında disiplin soruşturması yapılabilmesi
için soruşturma olurunun alınması gerektiği ifade edilmiştir. Bunun üzerine
eyleme katılan kamu görevlileri hakkında disiplin soruşturması yapılması için
14/6/2016 tarihinde soruşturma oluru verilmiştir. Soruşturma oluru üzerine
16/6/2016 tarihinde maarif müfettişi görevlendirilmiş, 27/1/2017 tarihli ve 03
sayılı soruşturma raporu ile başvurucunun 29/12/2015 tarihinde bir gün
mazeretsiz olarak göreve gelmediği tespit edilerek başvurucuya 1/30 oranında
aylıktan kesme cezası verilmesi önerilmiş ve bu cezanın uygulanması İlçe Millî
Eğitim Müdürlüğü tarafından 3/4/2017 tarihli yazı ile uygun görülmüştür.
14. Başvurucu, disiplin cezasına yaptığı itirazın 19/4/2017
tarihinde İl Disiplin Kurulu Başkanlığınca reddedilmesi üzerine disiplin
cezasının iptali talebiyle Mersin 2. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava
açmıştır. İdare Mahkemesi 6/10/2017 tarihinde dava konusu işlemin iptaline
karar vermiştir.
15. İptal kararının gerekçesinde İdare Mahkemesi 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 26., 125. maddesinin birinci
fıkrasının (C) bendinin (b) alt bendine ve zamanaşımına ilişkin 127. maddesine
yer vermiştir. Kararda; anılan Kanun'un 125. maddesinde sayılan fiil ve hâlleri
işleyenler hakkında bu fiil ve hâllerin işlendiğinin öğrenildiği tarihten
itibaren uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması
cezalarında bir ay içinde disiplin soruşturmasına başlanmadığı ve nihayet
disiplin cezasını gerektiren fiil ve hâllerin işlendiği tarihten itibaren iki
yıl içinde disiplin cezası verilmediği takdirde ceza verme yetkisinin
zamanaşımına uğrayacağını belirtmiştir.
16. Kararda İdare Mahkemesi 29/12/2015 tarihinde yapılan eyleme
katılarak görevine gitmeyen kamu görevlilerinin tespit edilmesinin MEB
tarafından Mersin Valiliğinden istendiğini ifade etmiştir. Mahkeme, Valiliğin
10/6/2016 tarihli yazısında söz konusu eylem kararına uyarak görevine gelmeyen
kamu görevlilerinin tespit edildiğini belirtmiş; eyleme katılan kamu
görevlileri hakkında 14/6/2016 tarihinde soruşturma oluru alındıktan sonra
16/6/2016 tarihinde müfettiş görevlendirildiğini ve başvurucu ile birlikte
diğer bazı öğretmenler hakkında düzenlenen 27/1/2017 tarihli soruşturma raporu
ile başvurucuya aylıktan kesme cezası verildiği tespitini yapmıştır.
17. İdare Mahkemesi 657 sayılı Kanun'un yukarıda anılan 127.
maddesinde disiplin cezasına neden olan fiil ve hâllerin işlendiğinin
öğrenildiği tarihten itibaren -uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe
ilerlemesinin durdurulması cezaları için- bir ay içinde disiplin soruşturmasına
başlanmaması hâli ve disiplin cezasını gerektiren fiil ve hâllerin işlendiği
tarihten itibaren nihayet iki yıl içinde disiplin cezasının verilmemesi hâli
olmak üzere ceza verme yetkisine yönelik iki ayrı zamanaşımı süresinin
düzenlendiğini belirtmiş, somut olayda başvurucuya isnat edilen eylemin iş
bırakılan tarihte idarece öğrenildiğinin kabulünün gerektiğine dikkat
çekmiştir. Buna bağlı olarak Mahkeme 29/12/2015 tarihinden itibaren bir ay
içinde soruşturmaya başlanmadığından verilen disiplin cezasını hukuka aykırı
bulmuş ve iptal etmiştir. Mahkeme benzer bir uyuşmazlıkta Antalya 3. İdare
Mahkemesince aynı yönde verilen 21/11/2016 tarihli ve E.2016/808, K.2016/1099
sayılı kararın Konya 3. İdari Dava Dairesinin 8/6/2017 tarihli ve E.2017/183,
K.2017/551 sayılı kararı ile onandığını belirtmiştir.
18. İdare, karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Konya Bölge
İdare Mahkemesi (Bölge İdare Mahkemesi) 8/3/2018 tarihinde istinaf başvurusunun
kabulüne ve davanın reddine oyçokluğu ile kesin olarak karar vermiştir.
19. Bölge İdare Mahkemesi 29/12/2015 tarihindeki eylemi
nedeniyle başvurucu hakkında 14/6/2016 tarihli Valilik oluru ile soruşturmaya
başlandığını ancak MEB'in 29/12/2015 tarihli yazısı ile eğitim/öğretim görev ve
yükümlülüklerini yerine getirmeyen, meri mevzuat hükümlerine aykırı hareket
eden öğretmenlerin isimlerinin Valiliklerden istenmesi suretiyle eylem
tarihinden itibaren bir ay içinde soruşturmaya esas incelemeye başlandığını
değerlendirerek somut olayda disiplin soruşturma zamanaşımının bulunmadığına
karar vermiş ve esasa geçmiştir.
20. Bölge İdare Mahkemesi ret kararında; Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin (AİHM) Karaçay/Türkiye (B.
No: 6615/03, 27/3/2007), Urcan ve
diğerleri/Türkiye (B. No: 23018/04, 23034/04, 23042/04, 23071/04,
23073/04, 23081/04, 23086/04, 23091/04, 23094/04, 23444/04 ve 23676/04,
17/7/2008), Satılmış ve diğerleri/Türkiye
(B. No: 74611/01, 26876/02 ve 27628/02, 17/7/2007) kararları ile Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve 87 No.lu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
Sözleşmesi'nin 3. maddesine atıfta bulunarak bir değerlendirme yapmıştır.
21. Bölge İdare Mahkemesi yukarıda yer verilen AİHM kararlarında
da vurgulandığı üzere kamu görevlilerinin ekonomik, sosyal ve mesleki hak ile
menfaatlerinin iyileştirilmesi amacını taşıyan eylemlerin AİHS'in
11. maddesi kapsamında korunması gerekmekle birlikte -sendika kararı bulunsa
dahi- yukarıdaki amaçları gerçekleştirmeye yönelik olmayan eylemlerin AİHS'in 11. maddesi kapsamında korunması gereken haklardan
olmadığını vurgulamıştır. Diğer yandan Mahkeme, kamu görevlisi olan bir kişinin
hangi eylemlerin sendikal faaliyet kapsamında olduğunu değerlendirebilecek
yeterlik ve kapasitede olduğuna da dikkat çekmiştir.
22. Somut olayda başvurucunun görevine gitmeme nedeninin "Savaşa Hayır, Barışı Savunacağız"
şiarıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde bazı il, ilçe ve mahallelerde bir
süredir uygulanan sokağa çıkma yasaklarını protesto etmek olduğunu belirten
Mahkeme, kamu görevlilerinin ekonomik, sosyal ve mesleki hak ile
menfaatlerinin, bu kapsamda özlük ve parasal haklarının, çalışma koşullarının
korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi amacını taşımayan sözü edilen eyleme
katılan ve bu nedenle görevine gitmeyen başvurucu hakkında uygulanan disiplin
cezasının hukuka aykırı olmadığına karar vermiştir. Bölge İdare Mahkemesi Danıştay
Onikinci Dairesinin 25/10/2017 tarihli ve
E.2017/2778, K.2017/5061 sayılı kararının da bu yönde olduğunu ifade etmiştir.
23. Karar başvurucu vekiline 21/3/2018 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
24. Başvurucu 28/3/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. 657 sayılı Kanun’un "Zamanaşımı"
kenar başlıklı 127. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunun 125 inci maddesinde sayılan
fiil ve halleri işleyenler hakkında, bu fiil ve hallerin işlendiğinin
öğrenildiği tarihten itibaren;
a) Uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe
ilerlemesinin durdurulması cezalarında bir ay içinde disiplin soruşturmasına,
b) Memurluktan çıkarma cezasında altı ay
içinde disiplin kovuşturmasına, Başlanmadığı takdirde disiplin cezası verme
yetkisi zamanaşımına uğrar.
Disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin
işlendiği tarihten itibaren nihayet iki yıl içinde disiplin cezası verilmediği
takdirde ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar."
26. Danıştay Beşinci Dairesinin disiplin soruşturmasına ilişkin
bir kararında; ilk derece mahkemesi, soruşturmacı görevlendirme yazısının
yazıldığı 18/11/2013 tarihinin idarece fiilin işlendiğinin öğrenildiği tarih
olarak kabul edilmesi gerektiği ve soruşturma raporunda belirtilen 20/12/2013
tarihinin de soruşturmaya başlama tarihi olarak esas alınması gerektiğini
belirterek disiplin soruşturmasına 657 sayılı Kanun'da belirtilen bir aylık
sürede başlanmadığından işlemin iptaline karar vermiştir. Danıştay, davacı
tarafından bir internet sitesinde 9/10/2013 tarihinde yayımlanan yazının davalı
idarece öğrenilmesi üzerine idarenin 30/10/2013 tarihli yazısıyla 30/10/2013 tarihinde
disiplin soruşturma sürecine başlanması karşısında Kanun'da öngörülen bir aylık
soruşturma zamanaşımı süresinin geçirilmesinin söz konusu olmadığını belirterek
söz konusu kararı bozmuş ve uyuşmazlığın esastan incelenmesi gerektiğine karar
vermiştir (Beşinci Daire, 27/10/2016, E.2016/10216, K.2016/5148).
27. Danıştay Onikinci Dairesinin
konuyla ilgili kararlarında ise özetle 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinde yer
alan "fiillerin işlendiğinin
öğrenildiği tarih" ibaresinden, disiplin cezası gerektiren bir
fiil işleyen memurun bu fiilinin disiplin cezasını vermeye yetkili amirlerce
somut delillerle öğrenildiği tarihin anlaşılması gerektiği açıktır. İhbar ve
şikâyet yoluyla disiplin cezası gerektiren fiillerin yetkili amirlere
duyurulması üzerine disiplin cezası vermeye veya soruşturma açmaya yetkili
amirlerin fiilin suç niteliğini taşıyıp taşımadığı hususunda bir inceleme
yapmaları veya yaptırmaları ve fiilin disiplin suçu vasfını taşıdığına kanaat
getirmeleri üzerine de bizzat veya soruşturma emri ile tayin edecekleri
muhakkikler yolu ile derhâl soruşturmayı başlatmaları gerekmektedir. Bu durumda
soruşturmaya başlama zamanaşımı, fiilin suç vasfını taşıdığının öğrenildiği
günden itibaren işlemeye başlayacaktır (Onikinci
Daire, 12/2/2012, E.2009/5515, K.2012/4097; Onikinci
Daire, 26/11/2013, E.2011/528, K.2013/8830; Onikinci
Daire, 14/12/2012, E.2009/9266, K.2012/11130; Onikinci
Daire, 30/5/2014, E.2013/7885, K.2014/4484).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 19/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu; somut olayda kendisinin göreve gitmemesi fiilinin
eylem günü olan 29/12/2015 tarihinde idarece öğrenildiğinin tartışmasız
olduğunu, Bölge İdare Mahkemesinin kanunun açık hükmüne rağmen MEB'in
29/12/2015 tarihli bilgi amaçlı yazısının tarihini soruşturma başlangıcı olarak
kabul ettiğini ve disiplin soruşturmasına eylem tarihinden itibaren yasal süre
olan bir ay içinde başlanmadığını belirterek soruşturmanın zamanaşımına
uğradığını iddia etmiştir.
30.Başvurucu, eylem tarihinden itibaren incelemenin soruşturma
açma süresi içinde tamamlanarak gerekiyorsa -bu süre dolmadan- soruşturmaya dönüştürülmesinin
zorunlu olduğunu ve disiplin soruşturmalarında suç olan fiil için soruşturma
emri verilmesinin zamanaşımını keseceğini belirtmiştir. Başvurucu; MEB'in
Valiliklerden eyleme katılanların listesini istemesinin ise soruşturma
zamanaşımını kesmeyeceği, yasal süre içinde disiplin soruşturmasına
başlanmadığı ve eylem tarihinden altı ay sonra soruşturma oluru verildiği
iddiasıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
31. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
''Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun zamanaşımı süresi içinde
disiplin soruşturmasına başlanmadığına ilişkin iddialarının özünün adil
yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma
hakkına ilişkin olduğu ve bu kapsamda bir inceleme yapılması gerektiği
değerlendirilmiştir.
33. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı
organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme, bunun doğal sonucu olarak da
iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. 3/10/2001
tarihli ve 4709 sayılı Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına "adil yargılanma" ibaresinin
eklenmesine ilişkin 14. maddesinin gerekçesine göre "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama hakkı metne
dahil" edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde
herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu ibaresinin eklenmesinin amacının Sözleşme'de düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal
güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar
Çoban, B. No: 2014/6673, 25/7/2017,§ 53).
34. Mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup
olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013,
§ 42).
35. Uyuşmazlığın çözümünde etkili olan maddi vakıaların
değerlendirilmesi, yorumlanması ve nitelendirilmesi derece mahkemelerinin
takdirindedir. Maddi vakıalar, uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarından
farklı olarak sadece somut bir olayı ilgilendirdiğinden ancak somut olayın koşulları
çerçevesinde yorumlanabilir ve anlamlandırılabilir (Özlem Terzioğlu, B. No: 2014/19341, 21/11/2017, § 45).
36. Somut olayda başvurucu hakkında aylıktan kesme disiplin
cezası uygulanmıştır. 657 sayılı Kanun’un 127. maddesine göre aylıktan kesme
cezasının bir ay içinde soruşturmanın başlatılması gereken disiplin suç tipi
olduğu görülmektedir. Bir aylık soruşturmaya başlama zamanaşımı süresinin
başvurucunun işe gelmediği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı hususunda
Bölge İdare Mahkemesi ile başvurucu arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır.
İhtilaf başvurucunun işe gelmediği tarihten itibaren bir ay içinde soruşturmaya
başlanıp başlanmadığı noktasındadır.
37. Söz konusu cezanın verilmesi sürecinde MEB tarafından
29/12/2015 tarihli yazı ile Valilikten bilgi ve belge istenmiş, bu yazı Bölge
İdare Mahkemesince soruşturmaya esas inceleme tarihi olarak kabul edilmiştir.
Diğer bir deyişle derece mahkemesi MEB'in okullardan isim istemesini
soruşturmaya başlama işlemi olarak yorumlamıştır. Oysa başvurucu; soruşturma
oluru verildiği ve işe gelinmeyen günden altı ay sonrası bir tarih olan
14/6/2016 tarihinin soruşturma başlama tarihi olduğunu, bu tarihe kadar
incelemenin soruşturmaya dönüştürülmediğini ve bu nedenle soruşturmanın
zamanaşımına uğradığını iddia etmektedir.
38. Somut olaydaki meselenin zamanaşımının başlangıcıyla ilgili
hukuk kurallarının yorumundan değil somut olgulardan hangisinin soruşturmaya başlama mahiyetinde olduğuyla
ilgilidir. Uyuşmazlığa ilişkin maddi vakıaları değerlendirmenin, yorumlamanın
ve nitelemenin derece mahkemelerinin takdirinde olduğunun altı çizilmelidir
(bkz. § 34). İnceleme konusu olayda Bölge İdare Mahkemesi tüm ülkede eylem
kararı alınan tarihte işe gitmeyen öğretmenlerin isimlerinin MEB tarafından
Valiliklerden istenmesi vakıasını soruşturmaya
başlama olarak yorumlamıştır. Bölge İdare Mahkemesinin bu yorumunun
bariz takdir hatası veya keyfîlik içerdiği
değerlendirilmemiştir. Bu nedenle somut başvuruda açık ve görünür bir ihlal
bulunmamaktadır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Örgütlenme Özgürlüğünün İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
40. Başvurucu, üyesi olduğu Sendika kararı uyarınca sendikal
faaliyetleri kapsamında iş bırakma eylemine katılması dolayısıyla disiplin
cezasıyla cezalandırılması nedeniyle dernek ve sendika kurma hakları, düşünce
ve ifade özgürlüğü, etkili başvuru hakkı, toplantı ve gösteri yürüşü düzenleme hakkı ile diğer anayasal haklarının ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
41. Başvurucu; uluslararası düzenlemelere atıf yapmış, Anayasa
Mahkemesinin benzer olaylarda otuz altı ayrı başvuruda ihlal kararı verdiğini
hatırlatmış, verilen cezanın örgütlenme ve ifade özgürlüğünün özüne müdahale
olduğunu öne sürmüştür.
2. Değerlendirme
42. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucu, üyesi olduğu Sendikanın iş bırakma çağrısı üzerine mazeretsiz
işe gitmemesi nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmıştır. Anayasa
Mahkemesi tarafından 29/12/2015 tarihli eyleme ilişkin başvurular daha önce
karara bağlanan Dilek Kaya
başvurusunda Anayasa'nın 33. maddesinde güvence altına alınan dernek kurma
özgürlüğü kapsamında incelenmiş olup somut başvurudaki sendika hakkına ilişkin
iddiaların da bu kapsamda incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
43. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Dernek kurma hürriyeti”kenar başlıklı 33.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve
dernekte üye kalmaya zorlanamaz.
Dernek kurma hürriyeti ancak, milli güvenlik,
kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak ile
başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.
Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında
uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.
...
Birinci fıkra hükmü, Silahlı Kuvvetler ve
kolluk kuvvetleri mensuplarına ve görevlerinin gerektirdiği ölçüde Devlet
memurlarına kanunla sınırlamalar getirilmesine engel değildir.
Bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da
uygulanır."
44. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu Ahmet Parmaksız ([GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019)
başvurusuna ilişkin kararında; sendikaların üyelerinin ekonomik, sosyal hak ve
menfaatlerini korumak, geliştirmek için yapılan faaliyetleri dışında siyasi
otorite karşısında bir baskı grubu olarak yürüttükleri faaliyetler kapsamında
aldıkları kararlar doğrultusunda sendika üyelerinin iş bırakma eylemine
katılmalarını bireylerin sendikanın çekirdek faaliyet alanında kalmayan
eylemleri olarak değerlendirmiştir. Bu nedenle bu eylemler dolayısıyla yapılan
müdahaleleri Anayasa'nın sendika hakkına ilişkin 51. maddesi kapsamında değil
örgütlenme özgürlüğünü teminat altına alan 33. maddesi kapsamında incelemiştir.
Anayasa Mahkemesi söz konusu kararında eylemin dayandığı kararın amacını,
eylemin ve verilen cezanın niteliği ile devletin takdir marjının genişliğini
dikkate alarak ihlal bulunmadığına karar vermiştir (Ahmet Parmaksız, §§ 47-63).
45. Yine incelenen başvurudaki aynı eyleme ve bu eylem nedeniyle
uygulanan 1/30 oranında aylıktan kesme cezasına ilişkin olarak Anayasa
Mahkemesi İkinci Bölümünün verdiği Dilek
Kaya (aynı kararda bkz. §§
60-64) kararında, Ahmet Parmaksız kararında
yer verilen ilkeler çerçevesinde örgütlenme özgürlüğünün ihlal edilmediğine
karar vermiştir.
46. Somut olayda da 29/12/2015 tarihinde bir gün iş bırakma
eylemine katılan ve öğretmen olan başvurucu hakkında 1/30 oranında aylıktan
kesme disiplin cezası verildiği görülmüştür. Yukarıda anılan kararlarda
ulaşılan sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmadığından
başvurucunun örgütlenme özgürlüğüne yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu
anlaşılmıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
19/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.