logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Selma Irmak (3) [2.B.], B. No: 2018/9763, 2/5/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SELMA IRMAK BAŞVURUSU (3)

(Başvuru Numarası: 2018/9763)

 

Karar Tarihi: 2/5/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Kübra ÇİFTÇİ

Başvurucu

:

Selma IRMAK

Vekili

:

Av. Erhan ÜRKÜT

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza davasında sanığın hazır bulunma talebinin reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya uzaktan katılımının sağlanması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 7/6/2015 ve 1/11/2015 tarihlerinde yapılan seçimlerde Halkların Demokratik Partisinden (HDP) Hakkâri milletvekili olarak seçilmiştir. Başvurucu hakkında milletvekili olarak görev yaptığı dönemde işlediği iddia olunan bazı suçlara ilişkin olarak farklı Cumhuriyet başsavcılıklarınca soruşturmalar yürütülmüştür. Milletvekili seçilmesi nedeniyle yasama dokunulmazlığına sahip olan başvurucunun dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle yirmi üç ayrı fezleke düzenlenmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) sunulmak üzere Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmiştir.

3. 2014 yılının Ekim ayında yaşanan ve ülkenin büyük bir bölümünü etkileyen şiddet olayları ve sonrasında 2015 yılının Haziran ayından itibaren ülkedeterör saldırılarının artması dolayısıyla siyasi çevrelerde ve kamuda milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması hususunda yoğun tartışmalar yaşanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda bu yönde değişiklik yapılmasını öngören kanun teklifi 12/4/2016 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulmuştur. TBMM Genel Kurulunda 20/5/2016 tarihinde kabul edilen 6718 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle Anayasa'ya geçici 20. madde eklenmiştir.

4. Söz konusu Anayasa değişikliğine göre 20/5/2016 tarihi itibarıyla maddede sayılan mercilere intikal etmiş dosyalar hakkında Anayasa'nın 83. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan yasama dokunulmazlığına ilişkin hüküm uygulanmayacaktır. Söz konusu değişikliğe dayanılarak bu kapsamda kalan fezlekelerle ilgili olarak yasama dokunulmazlığına ilişkin hükümler uygulanmamış ve bu dosyalar gereği için ilgili mercilere iade edilmiştir.

5. Bu kapsamda başvurucu hakkındaki yirmi üç ayrı fezlekeye konu olan soruşturma dosyaları ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarına iade edilmiş; başvurucu hakkındaki soruşturma dosyalarının tamamı Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/1535 sayılı soruşturma dosyasında birleştirilmiştir.

6. Başvurucu, yasama dokunulmazlığının kaldırılarak yargısal işlemlere tabi tutulması nedeniyle 30/9/2016 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuru yapmıştır (56544/16 numaralı başvuru).

7. Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığı 4/11/2016 tarihinde başvurucuyu tutuklanması talebiyle Hakkâri Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Hâkimlik 4/11/2016 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına, diğer suçlarla ilgili tutuklama taleplerinin ise reddine karar vermiştir. Başvurucunun bu karara yönelik itirazı, Hakkâri Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/11/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Başvurucu bu karara karşı 1/12/2016 tarihinde 2016/32948 numaralı bireysel başvuruyu yapmıştır.

8. Devam eden süreçte Başsavcılık 16/11/2016 tarihli iddianameyle başvurucunun terör örgütü propagandası yapma, suçu ve suçluyu övme, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme ve bunların hareketlerine katılma, ayrıca silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından cezalandırılmasını talep etmiştir. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/11/2016 tarihli iddianamenin kabulü kararıyla başvurucu hakkındaki yargılama başlamıştır. Mahkeme, aynı tarihte güvenlik nedeniyle davanın nakli için Bakanlığa başvurmuştur. Bakanlığın talebi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesi 6/1/2017 tarihinde davanın Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesine nakline karar vermiştir.

9. Bunun üzerine yargılamaya Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde E.2017/49 sayılı dosya üzerinden devam edilmiştir. Davanın ilk duruşması 18/4/2017 tarihinde yapılmıştır. Başvurucu savunmasına başlamadan önce SEGBİS yoluyla duruşmaya katılmasının yüz yüze savunma hakkını ihlal ettiğini belirtmiştir. İlk duruşmadan sonra başvurucunun avukatları 23/6/2017 ve 30/6/2017 tarihli dilekçelerle başvurucunun ikinci duruşmada hazır bulundurulmasını talep etmişlerdir. Mahkeme bu talepleri 7/7/2017 tarihli ikinci duruşmada sanığın tutuklu bulunduğu cezaevi ile mahkeme arasında bulunan mesafeyi ve bölgede meydana gelen terör olayları nedeniyle oluşan güvenlik sorununu gerekçe göstererek reddetmiştir. Başvurucu savunmasında, yüz yüze yargılanma hakkının engellendiğini ve sanal mahkeme oluşturulduğunu belirterek bir sonraki duruşmada hazır bulundurulmasını talep etmiştir.

10. Başvurucu, 8/9/2017 tarihli üçüncü duruşmaya ve3/11/2017 tarihli dördüncü duruşmaya (hüküm duruşması) SEGBİS'le bağlanmayı reddederek katılmamıştır. Mahkeme bu duruşmalarda da başvurucunun duruşmada hazır bulunma taleplerini reddetmiştir.

11. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi 3/11/2017 tarihli son duruşmada başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis ve terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 1 yıl 18 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, diğer suçlardan ise beraatine karar vermiştir. Ayrıca başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hükümle birlikte tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.

12. Başvurucu eldeki yargılamaya ilişkin süreçle ilgili olarak 2017 yılı içinde AİHM'e başvuru yapmıştır (25463/17 numaralı başvuru).

13. Başvurucu, mahkûmiyet kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş, istinaf dilekçesinde duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğinden de yakınmıştır. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi 15/2/2018 tarihli kararıyla başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan verilen hüküm yönünden istinaf talebini reddederek hükmü onamış ve karar kesinleşmiştir. Mahkeme, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen hüküm yönünden de istinaf talebinin reddine karar vermiş, başvurucu -ceza süresi itibarıyla temyiz yolu açık olan- bu hüküm yönünden kararı temyiz etmiştir. Başvurucu, kesinleşen hüküm yönünden eldeki başvuru olan 2018/9763 numaralı bireysel başvuruyu yapmıştır.

14. Anayasa Mahkemesi başvurucunun eldeki yargılama ile ilgili ilk başvurusu olan 2016/32948 numaralı bireysel başvuruyu (bkz. § 7) 7/3/2018 tarihinde karara bağlamıştır. Kararda başvurucunun tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiasıyla ilgili olarak başvurucunun suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu ve ayrıca olayda tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğunun söylenebileceği sonucuna varılmıştır (Selma Irmak, B. No: 2016/32948, 7/3/2018, §§ 62-97). Ayrıca başvurucunun, yalnızca ifade özgürlüğü ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları kapsamında kalan eylemleri nedeniyle soruşturmaya maruz kaldığı ve tutuklandığı iddiası yönünden farklı bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmadığı belirtmiştir. (Selma Irmak, §§ 118,119).

15. Öte yandan başvurucu hakkında mahkûmiyet kararına konu suçların da aralarında olduğu bazı suçlar bakımından verilen hükümlere karşı -ceza miktarı önemli olmaksızın- temyiz yoluna başvurulmasına imkân tanıyan 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile değişik 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 286. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereği, madde metninde belirtilen suçlar bakımından bölge adliye mahkemesi ceza daireleri kararlarının temyiz edilebilmesi mümkün hâle gelmiştir. Bunun üzerine başvurucu anılan kararı temyiz etmiştir. Başvurucu temyiz dilekçesinde ayrıca duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğinden de yakınmıştır.

16. Başvurucu hakkında her iki suçtan verilen mahkûmiyet hükümleri Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/1/2020 tarihli kararıyla onanarak kesinleşmiştir. Başvurucu mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına ilişkin karara karşı 2020/17622 numaralı bireysel başvuruyu yapmıştır.

17. Bu arada AİHM, başvurucunun 30/9/2016 tarihinde yaptığı 56544/16 numaralı başvuruyu (bkz. § 6) benzer şikâyetleri olan kırk milletvekilinin başvurusuyla birleştirerek verdiği Encü ve diğerleri/Türkiye (B. No: 56543/16, 1/2/2022) kararında, başvurucuların siyasi görüşleri nedeniyle milletvekili dokunulmazlıklarının 20/5/2016 tarihli Anayasa değişikliğiyle kaldırıldığı iddiası kapsamında ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiği şikâyetlerini incelemiştir (Encü ve diğerleri/Türkiye, §§ 1-3). AİHM 20/5/2016 tarihli Anayasa değişikliğinin öngörülebilirliğine ilişkin Selahattin Demirtaş/Türkiye (No. 2) (B. No: 14305/17, 22/12/2020) ve Kerestecioğlu Demir/Türkiye (B. No: 68136/16, 4/5/2021) kararlarında vardığı sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığını belirterek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 10. maddesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Encü ve diğerleri/Türkiye, §§ 9-14).

18. Yine AİHM başvurucunun 25463/17 numaralı başvurusunu benzer şikâyetleri içeren on iki milletvekilinin başvurusuyla birleştirerek verdiği Yüksekdağ Şenoğlu ve diğerleri/Türkiye (B. No: 14332/17, 8/11/2022) kararında başvurucu hakkında verilen tutuklama tedbiri ve eldeki başvuruda şikâyete konu edilen yargılamalar nedeniyle başvurucunun ifade özgürlüğünün, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, serbest seçim hakkının ve Sözleşme'nin 5. maddesiyle birlikte 18. maddesinin ihlal edildiği şikâyetlerini incelemiştir. AİHM genel olarak Selahattin Demirtaş/Türkiye (No. 2) kararı ile benzer şekilde yukarıda anılan hakların ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Yüksekdağ Şenoğlu ve diğerleri/Türkiye, §§ 489-640).

19. Başvurucu Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinden AİHM'in anılan kararlarını gerekçe göstererek yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur. Mahkeme yargılamanın yenilenmesi olarak ileri sürülen hususların, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 311. maddesinde belirtilen ve sınırlı olarak öngörülen maddelerden birini içermediği gerekçesiyle talebi reddetmiştir. Başvurucunun bu karara yönelik itirazı da reddedilmiştir. Bunun üzerine başvurucu AİHM kararlarının uygulanmadığını belirterek 31/10/2023 tarihinde 2023/98732 numaralı bireysel başvuruyu yapmıştır.

20. Söz konusu mahkûmiyet hükmünün infazıyla ilgili belgelere göre başvurucu 1/5/2020 tarihinde şartlı tahliye edilmiştir. Başvurucunun bihakkın tahliye tarihi ise 4/2/2022'dir. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 27/12/2022 tarihli yerine getirme fişinde de mahkûmiyet kararının 4/2/2022 tarihinde yerine getirildiği tespit edilmiştir.

21. Başvurular süresinde yapılmıştır.

II. DEĞERLENDİRME

22. Aralarında hukuki irtibat bulunan 2018/9763 numaralı başvuru ile 2020/17622 ve 2023/98732 numaralı başvuruların birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.

23. Başvurucu, ilk ve son savunmanın yapıldığı ve esasa ilişkin delillerin değerlendirildiği duruşmalarda hazır bulundurulmaması, son sözü sorulmadan hüküm tesis edilmesi ve rızaya bağlı olmasına rağmen duruşmalara SEGBİS'le bağlanmasına karar verilmesi nedenleriyle savunma ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun müdafi yardımından yararlanmak suretiyle herhangi bir sınırlamaya maruz kalmadan ve teknik bir bağlantı sorunu yaşamadan etkili bir şekilde savunma yapma imkânı bulduğu ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne ilişkin beyanında genel olarak bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

24. Başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı kapsamında incelenmiştir.

25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

26. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban ve Emrah Yayla ([GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020) kararlarında duruşmada hazır bulunma hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararlarda öncelikle kişilerin talebine aykırı olarak SEGBİS yoluyla duruşmaya katılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik müdahale teşkil ettiğini tespit etmiştir. Bu müdahalenin kanunilik, meşru amaç ve ölçülülük yönünden inceleneceğini ifade etmiştir. Anılan kararlarda 5271 sayılı Kanun'un 196. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı, müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı sonucuna ulaşılmıştır (Şehrivan Çoban, §§ 72-104; Emrah Yayla, §§ 58-86).

27. Anılan kararlarda ölçülülük yönünden yapılan incelemede ise Mahkemece SEGBİS ile ilgili somut olgulara dayalı bir değerlendirme yapılmayarak başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin hangi zorlayıcı nedene dayalı olarak kabul edilmediğinin ortaya konulmaması ve başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı celselerde esaslı işlemlerin yapılması nedeniyle müdahalenin gerekli olmadığı değerlendirilmiştir. Bu durumda başvurucu yönünden de kanunilik ve meşru bir amaca dayanma ölçütlerini karşılayan müdahalenin ölçülülük kriterini karşılayıp karşılamadığı incelenecektir.

28. Eldeki başvuruya konu yargılamadadört duruşma yapılmıştır. Başvurucu talep etmesine rağmen hiç bir duruşmaya fiziken katılamamıştır. İkinci duruşmada savcılığın esas hakkındaki mütalaası okunmuş, başvurucu da bu mütalaaya karşı savunma yapmış ve de üçüncü duruşmada hazır bulundurulmayı talep etmiştir. Dolayısıyla ikinci duruşmada yargılamaya ilişkin esaslı işlemler yapılmıştır. Mahkeme hem ikinci ve hem de üçüncü duruşmada başvurucunun yüz yüze duruşmaya katılma taleplerini, ceza infaz kurumu ile mahkeme arasındaki mesafeyi ve genel güvenlik problemini gerekçe göstererek reddetmiştir. Mahkemenin sunmuş olduğu bu gerekçeler, genel ve soyut nitelikte olup başvurucunun duruşmaya getirilememesinin zorlayıcı bir nedenden kaynaklandığını göstermemektedir. Dolayısıyla başvurucunun ikinci ve üçüncü duruşmalarda hazır bulunmaya yönelik taleplerinin reddedilmesinin gerekli olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

29. Öte yandan Mahkeme hükmün verildiği dördüncü duruşmada ise başvurucunun talebini reddederken önceki gerekçeleriyle birlikte duruşma saatinden dört saat önce şehir içerisinde silahlı terör örgütü PKK ile güvenlik kuvvetleri arasında meydana gelen çatışmada bir güvenlik görevlisinin şehit olduğunu, dokuz güvenlik görevlisinin de yaralandığını belirtmiştir. Bu gerekçe en azından son duruşma için somut bir neden olarak kabul edilse bile duruşma sabahı böyle bir olayın gerçekleşmiş olması, Mahkemenin son duruşmada başvurucuyu hazır bulundurma yönünde bir gayreti olduğunun göstergesi (başvurucunun Mahkemeye transfer edilmesi için davanın görüldüğü ildeki ceza infaz kurumuna duruşma öncesinde naklinin sağlanması ve gerekli güvenlik önlemlerinin alınması noktasında makul bir çaba) olarak kabul edilemez. Gerçekleşen bu durum elbetteki Mahkemenin güvenlik kaygısının haklı olduğunu göstermektedir. Ancak söz konusu dava, yargılamanın en başında güvenlik gerekçesiyle Hakkari'den Diyarbakır'a nakledilmiştir. Diyarbakır'da da aynı riskin devam ettiğinin düşünülmesi hâlinde benzer bir tedbir alınması mümkündür. Nitekim dönem itibarıyla doğu illerinde oluşan güvenlik probleminin ülkenin tamamı için geçerli olduğu söylenemez. Tüm bu değerlendirmelerle birlikte başvurucunun terör örgütüne üye olma suçu gibi ağır bir suçtan yargılandığı, ilk iki duruşmada ısrarla yüz yüze yargılanmayı talep ettiği ve son iki duruşmaya da sırf bu sebeple katılmadığı göz önüne alındığında başvurucuya duruşmada hazır bulunma imkânının sağlanması gerekir.

30. Netice olarak Mahkemenin zorlayıcı somut bir nedene dayanmaksızın esas hakkındaki mütalaanın okunduğu, esas hakkında mütalaaya karşı savunmaların alındığı ve başvurucu hakkında hüküm verildiği, yani esaslı işlemlerin yapıldığı duruşmaların tamamında başvurucunun duruşmada hazır bulunma taleplerini reddettiği anlaşıldığından başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik müdahalenin gerekli olmadığı değerlendirilmiş ve eldeki başvuru yönünden Şehrivan Çoban ve Emrah Yayla kararlarında yer alan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

32. Ayrıca başvurucu istinaf ve temyiz incelemelerinin duruşmasız yapılmasından, ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında kalan eylemleri nedeniyle cezalandırıldığından, bu kapsamdaki eylemleri nedeniyle ceza infaz kurumunda tutulduğundan ve AİHM'in söz konusu yargılamaya ilişkin ihlal kararlarının uygulanmadığından yakınmaktadır. Bu aşamada başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ve bu sebeple de yeniden yargılama yapılmasına karar verildiğinden diğer şikâyetleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

33. Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden yargılama, ayrıca maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.

34. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

35. Bu konuda önemle belirtilmelidir ki suçlu-suçsuz kararı vermek ya da daha hafif veya ağır ceza belirlemek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Ruhşen Mahmutoğlu, B. No: 2015/22, 15/1/2020, § 67). Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemelere aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olup olmadığı yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede Mahkemenin mevcut belgelerle birlikte delillerin takdir biçimine göre benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

36. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından da manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,

B. Duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK BULUNMADIĞINA,

E. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/49, K.2017/654) GÖNDERİLMESİNE,

F. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

G. 2.962,20 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 21.762,20 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

H. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Selma Irmak (3) [2.B.], B. No: 2018/9763, 2/5/2024, § …)
   
Başvuru Adı SELMA IRMAK (3)
Başvuru No 2018/9763
Başvuru Tarihi 22/3/2018
Karar Tarihi 2/5/2024
Birleşen Başvurular 2020/17622, 2023/98732

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza davasında sanığın hazır bulunma talebinin reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya uzaktan katılımının sağlanması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Sözlü yargılanma hakkı (aleni yargılanma, duruşmada hazır bulunma vs.) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi