TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
CELAL KURNAZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/17811)
Karar Tarihi: 2/5/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Şahap KAYMAK
Başvurucu
Celal KURNAZ
Vekili
Av. Bayram KÜÇÜK
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, maddi tazminat talebinin artırımına dair sunulan ıslah dilekçesi dikkate alınmadan karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu trafik kazasına bağlı yaralanmadan kaynaklanan haksız fiil nedeniyle Kuşadası 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) 403 TL işgücü kaybı ve 60 TL yol masrafı olmak üzere toplam 463 TL maddi ve 6.000 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 5/6/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili talebiyle tazminat davası açmıştır.
3. Mahkemece tarafların kusur oranlarının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumundan (ATK) rapor alındıktan sonra başvurucuya ödenecek maddi tazminat tutarının hesaplanması için aktüerya bilirkişisinden rapor istenmiştir. Bilirkişinin düzenlediği 14/6/2018 tarihli raporda tarafların kusur oranları dikkate alınarak başvurucuya 28.171,04 TL maddi tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir. Bunun üzerine başvurucu 17/9/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesindeki maddi tazminat tutarını 27.708,04 TL daha artırdığını ve bu tutar üzerinden ilgili harcı Mahkeme veznesine yatırdığını beyan ederek toplam 28.171,04 TL maddi tazminat ödenmesini talep etmiştir.
4. Mahkeme ATK ve bilirkişi raporlarını hükme esas alarak tedavi için yol masrafı zararı ispatlanamadığından yol masrafı talebinin reddine, 28.171,04 TL işgücü kaybı tazminatının 403 TL'lik kısmına olay tarihinden, 27.708,04 TL'lik kısmına ise ıslah tarihinden itibaren, 3.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun %11,3 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacak ve iyileşme süresi 6 aya kadar uzayabilecek şekilde yaralandığı, kazanın meydana gelmesinde başvurucu olan yayanın %20, davalı olan sürücünün ise %80 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği vurgulanmıştır. Ayrıca bilirkişi raporunda başvurucunun işgücü kaybı karşılığında 28.171,04 TL maddi tazminat talep edebileceğinin belirlendiği ifade edilerek ıslah talebi doğrultusunda tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
5. Davalının istinaf talebi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) kusur oranı, manevi tazminat miktarı ve vekâlet ücreti ile yargılama giderleri yönünden istinaf talebini reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; ATK raporuyla belirlenen kusur oranının hükme esas alınabileceği, uyuşmazlık konusu alacağa ilişkin olduğundan dava türünün eda davası olduğu ve hükmedilen manevi tazminat tutarının hakkaniyete uygun olduğu belirtilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi maddi tazminat tutarı yönünden ise istinaf başvurusunu kabul ederek Mahkeme kararının bu kısmını kaldırmıştır. Buna göre dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadığı için maddi tazminat tutarını ıslahla artırma imkânı bulunmadığından ve ıslah dilekçesi harçlandırılmadığından daimi ve geçici işgücü kaybından doğan zararın tam olarak tahsiline karar verilemeyeceği gerekçesiyle hüküm kurulmuştur. Sonuç itibarıyla Bölge Adliye Mahkemesince 403 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte başvurucuya ödenmesine, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadığı için dosyaya sunulan ıslah dilekçesiyle birlikte talep edilen bakiye geçici ve sürekli iş görmezlik tazminatı konusunda karar verilmesine yer olmadığına kesin olarak karar verilmiştir.
6. Başvurucu nihai hükmü 21/5/2019 tarihinde öğrendikten sonra aynı tarihte bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
9. Başvurucu, ıslah harcını yatırdığı hâlde söz konusu harcın yatırılmadığından bahisle ıslah talebinin reddedilmesinden yakınmış, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
10. Başvuru, mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Mahkemeye erişim hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
13. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
14. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
15. Islah harcının yatırılmadığı gerekçesiyle ıslah talebinin reddedilerek dava dilekçesinde talep edilen miktarla sınırlı olarak maddi tazminata hükmedilmesinin mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda ıslahın geçerlilik şartı olarak harca tabi olduğuna ilişkin açık bir kural öngörülmemişse de maddi tazminat talebi artırıldığı için 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 30. maddesi gereğince noksan harcın tamamlanmasının gerektiği anlaşılmıştır. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik yapılan müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu görülmüştür. Öte yandan yargı harcı ödeme yükümlülüğü getirilmesiyle, bölünebilen bir kamu hizmeti olan yargı hizmetinden yararlananların bu hizmetin maliyetinin bir kısmına katlanmasının hedeflendiği, bunun yanında yargı harcının abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun taleplerin disipline edilmesi ve gereksiz başvuruların önüne geçilerek mahkemelerin meşgul edilmesinin önlenmesi amacına hizmet ettiği, dolayısıyla başvurucunun ıslah harcı ödemekle yükümlü kılınmasının anayasal açıdan meşru bir amaca dayandığı sonucuna ulaşılmıştır (bazı değişikliklerle birlikte Famiye Beğim ve Mehmet Tahir Beğim, B. No: 2017/21882, 10/2/2021, § 45).
16. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk devleti ilkesinden doğmaktadır. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması istisnai bir yetki olduğundan bu yetki ancak durumun gerektirdiği ölçüde kullanılması koşuluyla haklı bir temele oturabilir. Bireylerin hak ve özgürlüklerinin somut koşulların gerektirdiğinden daha fazla sınırlandırılması kamu otoritelerine tanınan yetkinin aşılması anlamına geleceğinden hukuk devletiyle bağdaşmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
17. Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38; Emrah Yayla [GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020, § 68).
18. Mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında ilk değerlendirilmesi gereken husus elverişlilik kriteridir. Başvurucunun ıslah harcını yatırmadığı gerekçesiyle ıslah talebinin kabul edilmemesinin yukarıda belirtilen meşru amaca ulaşılması yönünden elverişli bir araç olduğu açıktır.
19. İkinci olarak müdahalenin gereklilik kriterini sağlayıp sağlamadığı incelenmelidir. Gereklilik, mahkemeye erişim hakkını en az zedeleyen aracın seçilmesini ifade etmektedir. Muhtıra ile ıslah harcının yatırılması için belli bir süre verilmeyen tarafın ıslah talebinin reddedilmek suretiyle ıslah ile elde edeceği haktan mahrum bırakılmasının mahkemeye erişim hakkına ağır bir müdahale teşkil edeceği kuşkusuzdur. Bu nedenle muhtıra ile süre verilerek ıslah harcının yatırılmasının talep edilmesinin hakka daha hafif bir müdahale teşkil etmesi sebebiyle tercih edilebilir bir yöntem olduğu söylenebilir.
20. Bireysel başvuruya konu olayda Bölge Adliye Mahkemesince, aktüerya bilirkişi raporunda hesaplanan tazminat tutarı esas alınarak yapılan ıslah başvurusu dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadığı ve harç yatırılmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvuru formu esas alındığında ihtilaf ıslah harcının yatırılıp yatırılmadığından kaynaklanmaktadır.
21. Başvuru konusu olayla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi tarafından 23/10/2023 tarihli müzekkere ile başvuru formu ekinde sunulan tahsilat fişi gereğince 473,20 TL tutarındaki ıslah harcının yatırılıp yatırılmadığı, yatırılmışsa hangi tarihte yatırıldığına ilişkin tahsilat makbuzu, dekont veya sayman mutemedi alındısının gönderilmesi Mahkemeden istenmiştir. Mahkemenin 11/1/2024 tarihli cevabi yazısında hem fiziki olarak hem de Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan inceleme sonucunda başvurucu tarafından ıslah harcının yatırıldığına dair herhangi bir tahsilat makbuzu, dekont veya sayman mutemedi alındısına dosya içeriğinde rastlanmadığı bildirilmiştir.
22. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından 11/1/2024 tarihli müzekkere ile başvurucu vekilinden ıslah harcının yatırıldığına dair belgeyi 15 gün içinde ibraz etmesi istenmiştir. Başvurucu vekilinin 13/1/2024 tarihinde Mahkeme dosyasına sunduğu dilekçede, yargılama sürecinde yatırılan posta gider avanslarından harcanan tutarlar düşüldüğünde kalan tutarın ıslah harcı olarak kabul edilmesi gerektiği, gider avanslarının yatırıldığı 17/8/2015-4/6/2018 tarihleri arasında UYAP uygulamasının bulunmadığı, bu nedenle dosyaya yatırdıkları tutarların gider avansı mı yoksa ıslah harcı mı olacağını belirleme imkânlarının olmadığı, dolayısıyla dosyada bulunan paranın gider avansı ya da ıslah harcı amacıyla yatırılıp yatırılmadığının önem arz etmediği belirtilmiştir.
23. Başvurucunun ıslah harcını yatırdığı iddiasına yönelik olarak sunduğu belge incelendiğinde, bu belgenin Mahkeme kaleminin 473,20 TL tutarındaki ıslah harcının Mahkeme veznesine ödenmesini temin için düzenlediği 18/9/2018 tarih ve 2664 numaralı tahsilat fişi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Mahkeme söz konusu tahsilat fişini düzenledikten sonra ıslah harcının yatırılıp yatırılmadığına dair herhangi bir araştırma yapmamış, hatta ıslah dilekçesini dikkate alarak karar vermiştir.
24. 6100 sayılı Kanun'un 181. maddesi ile 492 sayılı Kanun'un 30. ve 32. maddelerinde ıslah harcındaki eksikliklerin ne şekilde giderileceği ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Bu çerçevede yargılama mercilerinin başvurucuya, eksik olan harç ile bunun hangi sürede tamamlanacağı ve verilen süre içinde tamamlanmamasının sonuçlarını içeren bir muhtıra gönderme ve bunun neticesine göre bir yol izleme imkânı bulunmasına rağmen başvurucuya bu hususta herhangi bir muhtıra göndermeden ıslah harcını yatırmadığından hareketle maddi tazminat artırım talebini dikkate almadığı görülmektir. Mahkemenin bu yaklaşımı başvurucuyu, ıslah ile artırdığı tutar kadar lehine tazminata hükmedilmesinden mahrum bırakmıştır.
25. Diğer taraftan başvurucunun ıslah talebi üzerine harcın yatırılmasını teminen Mahkeme kalemince düzenlenen tahsilat fişinin muhtıra olarak kabulünün mümkün olmadığı açıktır. Zira harç eksikliğinin tamamlatılmasına ilişkin muhtıra düzenlenmesi işlemi Mahkeme tarafından süre verilerek yapılması ve verilen süre içinde eksikliğin giderilmemesinin hukuki sonuçlarının muhatabına bildirilmesi gereken bir usul işlemidir.
26. Bu itibarla başvurucunun form ekinde sunduğu tahsilat fişinin ıslah harcının yatırılması amacıyla Mahkemece tanzim edildiği, ancak Mahkemenin harcın ödenip ödenmediği hususunda inceleme yapmadığı gibi harcın ödenmesine dair başvurucuya muhtıra yoluyla süre verme yöntemini de tercih etmediği, dolayısıyla Mahkemece daha hafif bir yöntemin tercih edilmesi imkânı varken ıslah talebinin doğrudan reddedilmesi suretiyle en ağır aracın kullanılmasının gereklilik kriterini karşılamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
28. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesinden şikâyet etmiştir.
29. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan (Veysi Ado [GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında anılan şikâyetle ilgili olarak uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
31. Başvurucu; ihlalin tespiti ile 27.708,04 TL tazminat talebinde bulunmuştur.
32. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
33. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kuşadası 3. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2007/537, K.2018/544) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.