TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
EMRAH GÜMÜŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/1020)
Karar Tarihi: 21/9/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Ferhat YILDIZ
Başvurucular
1. Emrah GÜMÜŞ
2. Garip REMAZAN
3. Hasan ŞİRİN
4. Mevlüd ORUÇ
5. Serkan ERGİN
Başvurucular Vekili
Av. Mehmet HORUŞ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, Hatay'ın Samandağ ilçesinde A.K. Elektrik Üretim A.Ş. tarafından yapılması planlanan Ziyaret Rüzgâr Enerji Santrali Kapasite Artışı Projesi (Proje) için verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararının iptali talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Hatay'ın Samandağ ilçesinde yapılması planlanan Proje ile ilgili olarak verilen 30/12/2016 tarihli ÇED olumlu kararının iptali talebiyle başvurucular tarafından Hatay İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açılmıştır.
3. Mahkeme, uyuşmazlık konusuyla ilgili bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar vermiştir. Biyoloji, fen bilgisi, elektrik elektronik mühendisliği, yaban hayatı ekolojisi ve yönetimi ve mimarlık alanlarında uzman profesör ve doçentlerden oluşan yedi kişilik bilirkişi heyetince inceleme yapılarak 2/1/2018 tarihli bilirkişi raporu düzenlenmiştir. Raporda; Projeyle ilgili olarak dava konusu ÇED olumlu kararının söz konusu kapasite artışı ile oluşabilecek çevresel etkiler, flora ve fauna üzerinde oluşabilecek baskılar açısından bilimsel ve teknik açıdan uygun olduğu belirtilmiştir. Öte yandan raporda, enerji santralinin ilk defa yapıldığı 2010 yılında seçilen tepelerden birisinin üzerinde başta Türkiye olmak üzere dünya için eşi benzeri olmayan Aziz Simeon'a ait manastır ve hac merkezi ile Nusayriler için dinsel öneme sahip Ziyaret'in bulunduğu, bu tarihî alana enerji üretim tesisinin kurulmasının tarihi ve doğal dokuya zarar verdiği, davanın asıl konusu olan Projede planlanan ek tribünler için seçilen alanda ise herhangi bir kültür varlığının tespit edilemediği, Projenin sit alanı olarak tescil edilmeyen bölgeye inşasının uygun bulunduğu vurgulanmıştır. Raporda son olarak ÇED olumlu kararında imar ve planlamaya yönelik eksikliklerin bulunduğu, peyzaj onarım raporunun yetersiz olduğu ve Projenin sahip olduğu kamu yararı ile sosyoekonomik etkinin ortaya açıkça konamadığı vurgulanarak, belirtilen bu eksikliklerin giderilmesi durumunda ÇED olumlu kararının daha doğru bir yaklaşım olacağı ifade edilmiştir.
4. Mahkeme 28/2/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazların değerlendirildiğini, raporda yer alan ÇED olumlu kararının uygunluğu yönündeki tespitlerin karara esas alınabilecek nitelikte olduğu belirtilmiştir. Kararda; raporda belirtilen eksiklikler sonucunda ortaya çıkabilecek zararlara ilişkin bilirkişi raporunda açık ve anlaşılabilir bilimsel argümanlar ortaya konulmadığı, bu nedenle karara esas alınabilecek nitelikte olmadığı, bilirkişi raporunun diğer kısımlarının yeterli bulunduğu vurgulanmıştır. Kararda son olarak Proje sahasının, sit alanı olarak tescil edilmeyen bölüm içerisinde kaldığı, sonuç olarak ÇED olumlu kararının hukuka uygun olduğu belirtilmiştir.
5. Başvurucular vekilinin temyiz talebini inceleyen Danıştay Ondördüncü Dairesi, mahkeme kararının onanmasına 1/11/2018 tarihinde kesin olarak karar vermiştir.
6. Nihai kararı 24/12/2018 tarihinde öğrenen başvurucular 9/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucular; yerleşim yerlerinin yakınlarında kurulmak istenen Proje ve bu projeye ilişkin ÇED olumlu kararı nedeniyle sağlıklı çevrede yaşama haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucular; Nusayri inancına sahip bulunduklarını, bu inanca göre ibadethane niteliği taşıyan El Arabi türbesinin Proje sahası içerisinde bırakıldığını, bu nedenle din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucular son olarak ÇED olumlu kararında eksikliklerin bulunduğuna ilişkin bilirkişi raporundaki bilimsel ve teknik verilerin Mahkemece yok sayıldığını, bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ifade etmiştir.
9. Bakanlık görüşünde, başvurucuların mağdur sıfatlarının bulunduğunu temellendirip temellendiremediklerinin incelenmesi, Proje kapsamında beş türbin ilavesi inşasına henüz başlanmadığı hususunun dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca; başvurucuların özel hayata saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken görüşte yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınmasının faydalı olacağı değerlendirmesine yer verilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı sunduğu cevap dilekçesinde Proje nedeniyle sadece santral sahası içerisindeki fiziki mekânların değil, Proje alanı içerisinde ve çevresindeki tüm yaşam alanlarının zarara uğradığını vurgulamıştır. Başvurucular ayrıca yeni kurulacak beş türbinin çevreye, sit alanına ve ibadetlerini gerçekleştirdikleri El Arabi Türbesine zarar vereceğini, manastırın ise türbinlerin içerisinde bırakıldığını, rüzgâr türbinlerinin çevreye zararlı olduklarının bilimsel olarak açık olduğunu ifade etmiştir.
10. Anılan başvuru açısından değerlendirilmesi gereken ilk husus, başvuruya konu çevresel etkinin Anayasa’nın 20. maddesi kapsamındaki güvenceleri harekete geçirecek asgari ağırlıkta olup olmadığıdır. Bu kapsamda ilgili tesis, işletme veya sair faaliyet sonucu ortaya çıkan çevresel etkiler ile başvurucunun özel ve aile hayatı veya konutunu kullanım hakkı arasında yeterince sıkı bir bağın varlığı yeterlidir (Mehmet Kurt [GK], B. No: 2013/2552, 25/2/2016, § 69; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, B. No: 2013/6587, 24/3/2016, § 68; Ahmet İsmail Onat, B. No: 2013/6714, 21/4/2016, § 84).
11. Daha önceki kararlarda da vurgulandığı üzere Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru incelemesinde, kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa'ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple öncelikle başvurucunun kendisinin ihlal iddialarını gerekçelendirmesi, buna ilişkin olay ve olguları açıklaması ve delillerini sunması zorunludur. Anayasa Mahkemesinin başvurucuların yerine geçerek ihlal iddialarını gerekçelendirme, olay ve olguları ortaya koyma ve delil toplama görev ve yükümlülüğü bulunmamaktadır. Söz konusu yükümlülükler başvurucuya aittir. Başvurucuların anılan yükümlülüklere uymamaları hâlinde şikâyetlerini temellendiremedikleri için başvuruları açıkça dayanaktan yoksun bulunabilir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017; Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021).
12. Somut olayda başvurucular tarafından Projeye konu çevresel etkinin Anayasa’nın 20. maddesi kapsamındaki güvenceleri harekete geçirecek asgari ağırlıkta olup olmadığına ilişkin yeterli düzeyde bilgi veya belge dosyaya sunulmamıştır. Öte yandan başvurucular tabi bulundukları inanca ait ibadethanenin ve tarihî eser niteliğindeki manastırın Proje sahası içerisinde yer aldığını ve zarar gördüklerini ileri sürmüşlerse de mahkeme kararında sit alanının Proje sahası içerisinde yer almadığı belirtilmiş olup bu tespitin aksini kanıtlayan bir bilgi veya belgeye başvuru dosyasında rastlanılmamıştır. Bunun yanında başvurucular, mensubu bulundukları dinin ibadetlerini ne şekilde gerçekleştirdiklerini ve bu ibadetlerinin Proje nedeniyle nasıl olumsuz etkilendiğini de temellendirmemiştir. Yine başvurucuların Hatay'da çeşitli yerleşim yerlerinde ikamet ettikleri görülse de Projenin doğrudan etki sahasında ikamet ettiklerine yönelik somut bir iddia ileri süremedikleri anlaşılmaktadır. Bu kapsamda Proje bağlamındaki çevresel etkiler ile başvurucuların özel hayata saygı hakkı arasında yeterince sıkı bir bağın var olup olmadığı, özel hayata saygı hakkına yönelik bir etkinin bulunup bulunmadığı yönünden yeter mahiyette verinin bireysel başvuru dosyasında yer almadığı ve başvurucuların bu yöndeki yükümlülüklerini yerine getirmedikleri anlaşılmaktadır.
13. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 21/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.