logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ayşe Usta ve Hüseyin Bayraktar [1.B.], B. No: 2019/10349, 23/5/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYŞE USTA VE HÜSEYİN BAYRAKTAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/10349)

 

Karar Tarihi: 23/5/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Mehmet ALTUNDİŞ

Başvurular

:

1. Ayşe USTA

 

 

2. Hüseyin BAYRAKTAR

Başvurular Vekili

:

Av. Mustafa TEMEL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; mahkeme kararıyla hüküm altına alınan kamulaştırma bedelinin geç ödenmesi ve faiz oranının enflasyon oranının altında kalması ile uzun süren yargılama nedenleriyle mülkiyet ve makul sürede yargılanma haklarıyla bağlantılı olarak etkili başvuru haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/3/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucular, Yalova Çınarcık Koruköy 10 pafta 736 parselde bulunan taşınmazına takdir edilen kamulaştırma bedelinin artırılması için 28/7/2000 tarihinde Yalova 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) bedel artırımı davası açmıştır. Mahkeme23/8/2004 tarihinde davanın kısmen kabulüne ve tespit edilen toplam 27.650.184.672 TL (eski TL cinsinden) bedel farkının işleyecek yasal faiziyle birlikte başvuruculara ödenmesine karar vermiştir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 7/2/2005 tarihinde mahkeme kararının hüküm fıkrasındaki faize ilişkin bölüm çıkarılarak bedel farkına 21/8/2000 tarihinden itibaren "yasal faiz yürütülmesi" cümlesi eklenmek suretiyle düzeltilerek onanmasına karar vermiştir.

8. Başvurucular süresinde kamulaştırma bedel alacaklarının ödenmemesi üzerine Kadıköy 1. İcra Dairesinde 2/12/2004 tarihinde ilamlı icra takibi başlatmıştır.

9. Başvurucular 17/8/2007 tarihinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS/Sözleşme) 6. maddesine dayanarak adil yargılanma hakkının, ayrıca Sözleşme'nin diğer bazı maddelerinin ihlal edildiğinden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurmuştur. AİHM, 34686/07 numaralı Ayşe USTA ve Hüseyin BAYRAKTAR/Türkiye kararında, yargılama sürecinin uzun sürmesi, yargı kararının icra edilmemesi, geç veya eksik icra edilmiş olması ve kamulaştırma bedelinin geç ödenmesi veya bu bedelin değerinin kaybolmasına yönelik şikâyetler hususunda başvurucuların 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'la kurulan Tazminat Komisyonuna (Komisyon) başvurması gerektiğinden başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

10. AİHM kararı sonrası başvuruyu inceleyen Komisyon, 12/12/2018 tarihli kararla başvurunun süre yönünden reddine karar vermiştir. Komisyon kararında kamulaştırma bedelinin geç ödenmesi veya bu bedelin değerinin kaybolması ile uzun süren yargılama açısından, mahkeme kararının 7/2/2005 tarihli Yargıtay onama kararı ile kesinleştiği, AİHM'e bu tarihten itibaren altı ay içinde başvurulmadığı; kesinleşmiş mahkeme kararının icra edilmesi açısından da icra dairesine 12/1/2007 tarihinde borcun ödendiği, AİHM'e bu tarihten itibaren altı ay içinde başvurması gerekirken 17/8/2007 tarihinde başvurulmakla altı ay kuralına uyulmadığına işaret etmiştir.

11. Başvurucular Komisyon kararına itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde icra dairesine kısmi ödemeler yapıldığı, yapılan ödemelerin icra dairesi tarafından kendilerine bildirilmediği en son 19/4/2007 tarihlerinde ödeme yapıldığı bu tarihten itibaren 6 aylık süre içinde AİHM'e başvurulduğunu belirtmişlerdir. Bu sebeple 342.000 TL maddi, 100.000 TL manevi olmak üzere toplam 442.000 TL tazminatın ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuşlardır.

12. İtiraz, Ankara Bölge İdare Mahkemesi (Mahkeme) 11. İdari Dava Dairesinin 8/2/2019 tarihli ilamıyla reddedilmiştir.

13. Başvurucular, nihai hükmü 5/3/2019 tarihinde öğrendikten sonra 27/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

14. 6384 sayılı Kanun'un "Kapsam" başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Bu Kanun;

a) Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı,

b) Mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği, iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış başvuruları kapsar.

..."

15. 6384 sayılı Kanun'un "Müracaatın reddi" kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir:

"(1) Komisyon;

a) Müracaat konusu başvurunun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu dışındaki diğer kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığını,

b) Komisyona süresinde müracaat edilmediğini,

c) Müracaat edenin hukuki menfaati olmadığını,

ç) Müracaatın 2 nci madde kapsamına girmediğini,

tespit ederse müracaatı reddeder."

16. 6384 sayılı Kanun'un "Müracaat hakkında karar ve karara itiraz" kenar başlıklı 7. maddesi şöyledir:

"...

(2) Komisyon, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin emsal kararlarını da gözetmek suretiyle müracaat konusunda gerekçeli olarak karar verir.

 (3) Komisyon kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Komisyon aracılığıyla Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz dilekçesi müracaata ilişkin diğer tüm belgelerle birlikte derhal itiraz merciine gönderilir. Bu itiraz öncelikli işlerden sayılarak üç ay içinde karara bağlanır. Mahkeme tarafından Komisyon kararı yerinde görülmezse işin esası hakkında karar verilir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.

..."

17. 6384 sayılı Kanun'un "Süre" kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir:

"(1) Bu Kanun, 23/9/2012 tarihi itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde kaydedilmiş başvurular hakkında uygulanır."

B. Uluslararası Hukuk

18. Sözleşme’nin "Kabul edilebilirlik koşulları" kenar başlıklı 35. maddesinin ilgili kısmı şöyledir (1/2/2022'den önceki başvurular yönünden):

"Mahkeme’ye ancak, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilen ilkeleri uyarınca iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ve iç hukuktaki kesin karar tarihinden itibaren altı aylık bir süre içinde başvurulabilir."

19. Sözleşmenin ek (1) No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."

20. Sözleşme'nin "Etkili başvuru hakkı" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Bu Sözleşme’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir."

21. AİHM, Sözleşme'nin 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlüklerin ulusal düzeyde korunması için etkili bir başvuru yolunun var olması gerektiğini belirtmektedir. AİHM'e göre Sözleşme'nin 13. maddesi yetkili ulusal makamlar tarafından Sözleşme kapsamına giren bir şikâyetin esasının incelenmesine izin veren ve uygun bir telafi yöntemi sunan bir iç hukuk yolunun sağlanmasını gerekli kılmaktadır. Ayrıca bu hukuk yolunun teoride olduğu kadar pratikte de etkili bir yol olması gerekmektedir (İlhan/Türkiye [BD], B. No: 22277/93, 27/6/2000, § 97; Kudla/Polonya [BD], B. No: 30210/96, 26/10/2000, § 157; Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 82).

22. AİHM, etkili başvuru hakkının Sözleşme çerçevesinde savunulabilir nitelikteki bir şikâyetin mahkemelerce etkili bir şekilde incelenmesini ve öngörülen yolun uygun bir telafi imkânı sunmaya elverişli olmasını güvence altına aldığını vurgulamaktadır (Kudla/Polonya, § 157; Dimitrov-Kazakov/Bulgaristan, B. No: 11379/03, 10/2/2011, § 35). AİHM, iç hukuktaki düzenlemelerin başvuruculara bu anlamda asgari güvenceleri içerecek şekilde yeterli bir hukuk yolu sunup sunmadığını irdelemektedir (Dimitrov-Kazakov/Bulgaristan, § 36).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Anayasa Mahkemesinin 23/5/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mülkiyet Hakkıyla Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

24. Başvurucular; kamulaştırma bedelinin zamanında ödenmediği için icra takibi başlattıklarını, icra dairesine üç yıl süreyle farklı tarihlerde ödemeler yapıldığını, yapılan ödemelerin kendilerine bildirilmediğini ve yapılan ödemelerden tesadüfen haberdar olduklarını beyan etmiştir. İcra dosyasına 20/2/2007, 21/2/2007 ve 19/4/2007 tarihlerinde ödeme yapıldığı son ödeme tarihi esas alındığında AİHM'e süresi içinde başvuru yapıldığı, Komisyonun süre hesabında hataya düştüğünü bu durumun mülkiyet hakkı ile etkili başvuru hakkını ihlal ettiğini belirtmişlerdir.

2. Değerlendirme

25. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

26. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" kenar başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir."

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucular, mülkiyet hakkının ihlali iddiasının yanında etkili başvuru hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

28. Başvuruya konu olayda başvurucuların kamulaştırma bedel alacağına kavuşmak amacıyla AİHM'e başvurduğu, başvuru inceleme sürecindeyken yürürlüğe giren 6384 sayılı Kanun nedeniyle başvurunun kabul edilmezliğine karar verildiği ve Komisyona yönlendirildiği anlaşılmaktadır. Ancak Komisyon süresinde AİHM'e başvurulmadığı gerekçesiyle başvurunun süre yönünden reddine karar vermiş, Komisyon kararına karşı yapılan itiraz da Mahkemece reddedilmiştir. Bu bağlamda başvurucuların mahkeme kararıyla hüküm altına alınan kamulaştırma alacağına geç ulaşması ve değer kaybı nedeniyle uğradığını öne sürdüğü zararların karşılanması istemiyle yaptığı başvurunun esasının incelenmemesine yönelik şikâyetin Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Mülkün Varlığı

30. Somut olayda başvurucuların mahkeme kararıyla hüküm altına alınan kamulaştırma bedel alacağının bulunduğu konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucuların Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken bir mülkünün olduğu açıktır.

ii. Genel İlkeler

31. Etkili başvuru hakkı anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlamaya) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47; Murat Haliç, B. No: 2017/24356, 8/7/2020, § 44).

32. Öte yandan şikâyetlerin esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının olması ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanmasının bir gereğidir. Buna göre kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla öngörülen yargı yollarının mevzuatta yer alması yalnız başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda pratikte de başarı şansı sunması gerekir. Söz konusu yola başvurulabilmesi için öngörülen koşullar somut olaylara tatbik edilirken dayanak işlem, eylem ya da ihmallerden kaynaklanan savunulabilir nitelikteki iddiaların bu doğrultuda geniş şekilde değerlendirilmesi, koşulların oluşmadığı sonucuna ulaşılması durumunda ise bu durumun yargı makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir (İlhan Gökhan, B. No: 2017/27957, 9/9/2020, §§ 47, 49).

33. Anayasa'nın 35. maddesinde "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." hükmüne yer verilerek mülkiyet hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasa'nın 5. maddesi ise insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamayı devletin temel amaç ve görevleri arasında saymıştır. Mülkiyet hakkının etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin bu haklara müdahaleden kaçınmasıyla sağlanamaz. Anayasa’nın 5. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde 35. maddesi uyarınca devletin pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bu pozitif yükümlülükler kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere söz konusu temel hakların korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (AYM, E.2019/11, K.2019/86, 14/11/2019, § 13; AYM, E.2019/40, K.2020/40, 17/7/2020, § 37; Türkiye Emekliler Derneği, B. No: 2012/1035, 17/7/2014, §§ 34-38; Eyyüp Boynukara, B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 43).

34. Devletin pozitif yükümlülükleri nedeniyle mülkiyet hakkı bakımından koruyucu ve düzeltici bazı önlemler alması gerekmektedir. Koruyucu önlemler mülkiyete müdahale edilmesini önleyici; düzeltici önlemler ise müdahalenin etkilerini giderici, diğer bir ifadeyle telafi edici yasal, idari ve fiilî tedbirleri kapsamaktadır. Mülkiyet hakkına müdahalenin malik üzerinde doğurduğu olumsuz sonuçların mümkünse eski hâle döndürülmesi, mümkün değilse malikin zarar ve kayıplarının telafi edilmesini sağlayan idari veya yargısal birtakım hukuki mekanizmaların oluşturulması devletin pozitif yükümlülüklerinin bir gereğidir (Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi, §§ 46, 48).

iii. İlkelerin Olaya Uygulanması

35. Somut olayda başvurucuların mahkeme kararıyla hüküm altına alınan ve kesinleşen kamulaştırma bedel alacağının olduğu ihtilaf konusu değildir. Başvurucular kamulaştırma bedelinin ödenmesi için ilamlı icra takibinde başlatmışlar ve idare tarafından çeşitli tarihlerde icra dairesine kısmi ödemeler yapılmıştır (§ 24). Dosya kapsamında yer alan belgelerden anlaşıldığı üzere son ödeme tarihi 19/4/2007'dir.

36. Başvurucular 17/8/2007 tarihinde AİHM'e başvurmuştur. AİHM tarafından başvurunun esası incelenmemiştir. AİHM mevcut başvuruda 6384 sayılı Kanun'la kurulan Komisyonun, uzun süren yargılama ve mahkeme kararlarının icra edilmemesi şikâyetleri yönünden etkili bir iç hukuk yolu olarak kabul etmiş ve başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir (bkz. Müdür Turgut ve diğerleri/Türkiye, B. No: 4860/09, 26/3/2013; Abdurrahman Demiroğlu ve diğerleri/Türkiye, B. No: 56125/10, 4/6/2013).

37. Somut olayda Komisyon 6384 sayılı Kanun'un 1. maddesinin (a) bendi uyarınca başvurunun süre yönünden reddine karar vermiştir. Komisyon başvurucuların 17/8/2007 tarihinde AİHM'e yaptıkları başvurunun süresinde yapılmadığına dikkat çekmiştir. Komisyon kararında süre hesabı yapılırken kamulaştırma bedel alacağının bir kısmının icra dairesine ödendiği 12/1/2007 tarihi esas alınmıştır. Bölge İdare Mahkemesi de Komisyon kararına karşı yapılan itirazı reddetmiştir.

38. Somut olayda AİHM'e başvuru 17/8/2007 tarihinde yapılmıştır. Bu tarihte AİHM'e başvuru süresi iç hukuktaki kesin karar tarihinden itibaren altı aydır. Anılan tarihte henüz 6384 sayılı Kanun yürürlüğe girmemiştir. Başvuru AİHM önünde incelenmekteyken 6384 sayılı Kanun yürürlüğe girmiştir.

39. Mevcut başvuru açısından 6384 sayılı Kanunla kurulan Komisyona başvuru yolu başvurucuların uğradığını iddia ettiği zararların tazminini sağlayacak teorik düzeyde etkili bir yoldur. Bu noktada Anayasa Mahkemesince incelenecek mesele teorik düzeyde etkili olduğu tespit edilen bu yolun mevcut başvuruda fiilen işleyip işlemediğini, diğer bir ifadeyle pratikte başarı şansı sunup sunmadığıdır. Başvurucuların Komisyona yaptığı başvuru süre yönünden reddedilmiş, bu karara yönelik itiraz Mahkemece kabul edilmemiştir. Bir başka ifadeyle somut olayda başvurunun esası incelenememiştir.

40. Başvurunun esasının incelenmemiş olması tek başına etkili başvuru hakkının ihlal edildiği anlamına gelmemektedir. Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkı, temel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla oluşturulan idari ve yargısal mekanizmaların birtakım usul şartlarına bağlanmasını yasaklamadığı gibi kişileri, kanunda öngörülen usul şartlarına uyma yükümlülüğünden muaf tutmamaktadır (Pegasus Hava Taşımacılığı A.Ş., B. No: 2019/16415, 12/1/2022 § 58; Emrullah Yılmaz, B. No: 2019/37252, 15/6/2022, § 48). Dolayısıyla 6384 sayılı Kanun'la oluşturulan Komisyon'a başvuru için getirilen süre şartına uymayan başvurucuların talebinin reddedilmesi tek başına etkili başvuru hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurmamaktadır. Bununla birlikte süre ve diğer usul şartlarının o yolun kullanılmasını imkânsız kılacak ya da aşırı derecede zorlaştıracak, başarı şansını zayıflatacak şekilde yorumlanması ekili başvuru hakkının ihlaline yol açabilir.

41. Bu noktada başvurucuların kamulaştırma bedel alacağının tahsili için başvurduğu icra takibinin kesinleşme tarihinin belirlenmesi önem taşımaktadır. Zira kesinleşme tarihinden itibaren altı ay içinde AİHM'e başvurulması gerekmektedir. İcra dosyasına farklı tarihlerde kısmi ödemeler yapılmıştır. Bu bağlamda borcun tamamı ödenmedikçe mahkeme kararının icrasının tam manasıyla gerçekleşmeyeceğinin altı çizilmelidir. Bu kapsamda icra dosyasına son ödemenin 19/4/2007 tarihinde yapıldığı görülmektedir. Buna karşılık gerek Komisyon gerekse Mahkeme bu tarih yerine 12/1/2007 tarihini esas alarak AİHM'e başvurunun süresi içinde yapılmadığına karar vermiştir.

42. Mahkemenin AİHM'e başvuru süresine ilişkin yorumunun makul olmayan, aşırı şekilci bir yorum olduğu değerlendirilmiştir. Bu hâliyle mülkiyet hakkına ilişkin ihlalin giderilmesi bakımından teorik düzeyde etkili olduğu saptanan 6384 sayılı Kanun'la oluşturulan mekanizma, Mahkemenin şekilci ve katı yorumu sebebiyle somut olayda başarı şansı sunma kapasitesini yitirmiştir.

43. Sonuç olarak Mahkemenin başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının esasının incelenmesini ve giderim sağlanmasını engelleyen yorumu nedeniyle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkıyla Bağlantılı Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

44. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucular makul sürede yargılanma hakkına yönelik iddialarının Komisyon nezdinde incelenmediğinden yakınmıştır. Bakanlık görüşünde; yapılacak incelemede başvurucuların tutumunun, davanın karmaşıklığının, toplanması ve değerlendirilmesi gereken delillerin çeşitliliğinin, kapsamının ve içeriğinin, olağanüstü hâl ve pandemi koşulları ile somut olayın kendine özgü koşullarının gözönünde bulundurulması gerektiği ifade edilmiştir.

2. Değerlendirme

45. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" kenar başlıklı 40. maddesi şöyledir:

"Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.

Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.

Kişinin, Resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır."

46. Anayasa'nın "Görev ve yetkileri" kenar başlıklı 148. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları şöyledir:

"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.

Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."

47. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.

 (2) İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve ya/rgısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

48. Başvurucunun Anayasa’nın 40. ve Sözleşme’nin 13. maddelerinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine yönelik iddialarının soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir. Etkili başvuru hakkının ihlal edilip edilmediğinin tartışılabilmesi için başvurucunun hangi temel hak ve özgürlüğü konusunda etkili başvuru hakkının kısıtlandığını ortaya koyması gerekmektedir.

49. Etkili başvuru hakkı, bağımsız nitelikte koruma işlevine sahip olmayıp temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını, korunmasını ve başvuru yollarını güvence altına alan tamamlayıcı haklardandır. Somut olayda Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı, somut başvuru yönünden Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılıdır. Dolayısıyla bu hak, Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanında yer almaktadır. Bu nedenle etkili başvuru hakkının makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak incelenmesi mümkündür.

50. Açıklanan gerekçelerle açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

51. Somut olayda Komisyon makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik şikâyet yönünden başvurunun süre yönünden reddine karar vermiştir. Komisyon kararında uzun süren yargılama açısından, Mahkeme kararının 7/2/2005 tarihli Yargıtay onama kararı ile kesinleştiği, AİHM'e bu tarihten itibaren altı ay içinde başvurulmadığına dikkat çekilmiştir. Komisyon'un yargılama süresinin hesabında icra aşamasını hesaba katmadığı anlaşılmaktadır.

52. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih, sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

53. Somut olayda 7/2/2005 tarihli Yargıtay onama kararı ile mahkeme kararının kesinleştiği görülmektedir. Ancak anılan mahkeme kararının icraya konu edildiği ve icra dosyasına son ödemenin yapıldığı tarih 19/4/2007'dir. Bu tarih esas alınarak yapılan değerlendirmede başvurucunun 19/4/2007 tarihinden itibaren altı ay içinde AİHM'e başvurduğu görülmektedir. Buna karşılık gerek Komisyon gerekse Mahkeme bu tarih yerine 7/2/2005 tarihini esas alarak AİHM'e başvurunun süresi içinde yapılmadığına karar vermiştir.

54. Bu durumda makul sürede yargılanma hakkına ilişkin yukarıda değinilen ilkelere göre (bkz. § 52) icra sürecinin de dikkate alınması göz ardı edilerek Mahkemenin AİHM'e başvuru süresine ilişkin yorumunun makul olmayan, aşırı şekilci bir yorum olduğu değerlendirilmiştir. Bu hâliyle makul sürede yargılanma hakkı ihlalinin giderilmesi bakımından teorik düzeyde etkili olduğu saptanan 6384 sayılı Kanun'la oluşturulan mekanizma, Mahkemenin şekilci ve katı yorumu sebebiyle somut olayda başarı şansı sunma kapasitesini yitirmiştir.

55. Sonuç olarak Mahkemenin başvurucuların makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının esasının incelenmesini ve giderim sağlanmasını engelleyen yorumu nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Giderim Yönünden

56. Başvurucular, ihlalin tespit edilmesini ve yargılamanın yenilenmesine hükmedilmesini talep etmiştir. Başvurucular ayrıca her yıl için 1.000 avro değer esas alınarak karar tarihinde Türk lirası olarak hesaplanacak tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.

57. İncelenen başvuruda mülkiyet ve makul sürede yargılanma haklarıyla bağlantılı olarak etkili başvuru haklarının ihlalleri Komisyon kararından kaynaklanmış ayrıca Mahkeme de hak ihlallerini giderememiştir.

58. Başvuruda tespit edilen hak ihlallerinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için Komisyonca yeniden karar verilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda kararın gönderildiği Komisyonca yapılması gereken iş, Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (benzer yönde bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

59. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için Komisyonca yeniden karar verilmesine hükmedilmesinin yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

E. Kararın bir örneğinin etkili başvuru hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden karar verilmek üzere Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına (12/12/2018 tarih ve K.2018/217) GÖNDERİLMESİNE,

F. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ayşe Usta ve Hüseyin Bayraktar [1.B.], B. No: 2019/10349, 23/5/2023, § …)
   
Başvuru Adı AYŞE USTA VE HÜSEYİN BAYRAKTAR
Başvuru No 2019/10349
Başvuru Tarihi 27/3/2019
Karar Tarihi 23/5/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, mahkeme kararıyla hüküm altına alınan kamulaştırma bedelinin geç ödenmesi ve faiz oranının enflasyon oranının altında kalması ile uzun süren yargılama nedenleriyle mülkiyet ve makul sürede yargılanma haklarıyla bağlantılı olarak etkili başvuru haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Mülkiyet hakkı ile bağlantılı etkili başvuru hakkı İhlal Gereği için gönderme (İdare)
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı etkili başvuru hakkı İhlal Gereği için gönderme (İdare)

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6384 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun 2
6
9
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi