TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
NİZAMETTİN ÖZTÜRK BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2019/18668)
Karar Tarihi: 21/9/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Hasan HÜZMELİ
Başvurucu
Nizamettin ÖZTÜRK
Vekili
Av. Hüseyin ÇALİŞCİ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, milletvekili genel seçimlerinde bağımsız aday olan başvurucunun yapmak istediği halka açık toplantının yasaklanmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ve davanın uzun sürmesinin ise makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu; Halkın Demokrasi Partisi, Demokratik Halk Partisi ve Demokratik Toplum Partisinin çeşitli yönetim kademelerinde bulunmuş Manisa'da siyaset yapan bir kişidir. 2011 yılı genel seçimlerinde Manisa'dan bağımsız milletvekili adayı, 2014 ve 2019 yılları yerel seçimlerinde Halkların Demokratik Partisinden Manisa belediye başkanı adayı, 2015 ve 2019 yılları genel seçimlerinde de aynı Partinin Manisa milletvekili adayı olarak seçimlere katılmıştır.
3. Başvurucunun 12/6/2011 tarihli genel seçim faaliyeti kapsamında halka açık toplantı yapması için 20/5/2011 tarihinde Manisa Valiliğine bildirimde bulunulmuştur. 29/5/2011 tarihinde Cumhuriyet Meydanı'nda gerçekleştirilmek istenilen miting için Valilik, yakın tarihte bildirimsiz yapılan bazı toplantılarda meydana gelen kamu düzenini bozucu eylemleri gözeterek "Cumhuriyet Meydanında yapılacak seçim mitinginde terör örgütü propagandası ve provokatif eylemlerin yapılacağı, seçim mitinginin ideolojik gösteriye dönüştürülebileceği duyumu ... ve istemeyen olumsuz olayların çıkabileceği" gerekçesiyle toplantıyı yasaklamıştır. 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 17. maddesi ile 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11. maddesinin (C) maddesi uyarınca verilen kararda millî güvenlik, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasının amaçlandığı açıklanmıştır.
Yasaklama kararına dayanak olaylar özetle şöyledir:
i. 4/4/2011 tarihinde Fevzi Çakmak Mahallesi'nde bazı kişiler akşam vakti sivil itaatsizlik adı altında kanuna aykırı yürüyüş gerçekleştirmiş, güvenlik güçlerine taşlı saldırıda bulunmuştur.
ii. 26/4/2011 tarihinde Barış ve Demokrasi Partisinin aldığı karar doğrultusunda, aynı mahallede olan partinin temsilcilik bürosunun önündeki bir alanda "sivil itaatsizlik eylemlerini gündemde tutmak" için Demokratik Çözüm Çadırı adı verilen bir çadır kurulmak istenmiştir. Güvenlik güçlerinin çadırın kurulmasına müdahalesi nedeniyle grup, polise taş, sopa ve molotof kokteyli ile saldırmıştır. Ayrıca grup terör örgütü lehinde sloganlar atmıştır.
iii. 18/5/2011 tarihinde saat 20.30 sıralarında aynı mahallede toplanan "partili grup" kanuna aykırı yürüyüş gerçekleştirerek Cumhuriyet Halk Partisi seçim irtibat bürosuna taş ve sopa ile saldırmış, bazı kişilerin araçlarına ve MOBESE kamerasına zarar vermiş, ayrıca terör örgütü lehine slogan atmıştır. Barış ve Demokrasi Partisi İl ve Merkez İlçe Yönetim Kurulu üyelerince bu olayların engellenmediği belirtilmiştir.
iv. 20/5/2011 ve 22/5/2011 tarihlerinde Kazım Karabekir Mahallesi'nde toplanan "partili grup", "korsan" gösteri düzenlemek istemiş, güvenlik güçlerine taş ve havai fişekle saldırmıştır.
4. Başvurucunun Valiliğin yasaklama kararının iptali talebiyle 18/7/2011 tarihinde açtığı davayı Manisa İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 30/12/2011 tarihinde reddetmiştir. İdare Mahkemesi, iptal taleplerinin reddine ilişkin kararda geçmiş tarihlerde başvurucuyu destekleyen grupların silah kullanmak suretiyle birçok kişinin yaralanmasına, kamu malına zarara, toplumda korku ve paniğe neden olduklarını belirterek kamu düzenini ihlal ettiklerini vurgulamıştır. Ayrıca kararda, başvurucunun da bazı olaylarda yer aldığını belirtilerek "aynı olaylara yeniden mahal vermemek üzere Cumhuriyet Meydanında yapılmak istenen mitingin yasaklanmasın[da]" hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
5. Mahkeme, gerekçeli kararında Valiliğin yasaklama kararında dayanmadığı -başvurucunun katıldığı- bazı toplantılarda yaşanan olaylara önem vermiş görünmektedir. Mahkemenin aktardığına göre olaylar özetle şöyledir:
i. Emek, Özgürlük ve Demokrasi Partisi bağımsız milletvekili adayı olan başvurucuyu 17/4/2011 tarihinde tren garında karşılayan Barış ve Demokrasi Partisi yönetici ve destekçilerinin oluşturduğu grup yasa dışı slogan atarak yürüyüş gerçekleştirmiştir. Başvurucunun da aralarında olduğu grup vilayet binası önünde beş dakikalık oturma eylemi ve basın açıklaması gerçekleştirmiştir. Aynı nitelikte sloganları atarak tren garına geri dönen grup akabinde Fevzi Çakmak Mahallesi'nde kurulan çadıra gitmiştir.
ii. 14/5/2011 tarihinde saat 19.30 sıralarında aralarında başvurucunun da bulunduğu grup bildirimde bulunmadan Horozköy Meydanı'na doğru yürüyüş yaptıkları, anılan yerde yol tamamen trafiğe kapatılarak oturma eylemi gerçekleştirdikleri ve olayla ilgili suç duyurusunda bulunduğu belirtilmiştir.
6. Başvurucu, davanın reddine ilişkin karara karşı temyiz ve karar düzeltme başvuruları üzerine Danıştay Onuncu Dairesi 10/11/2015 tarihinde başvuruya konu kararın hukuka uygun olduğu sonucuna vararak temyiz talebini 28/2/2019 tarihinde ise karar düzeltme talebini kesin olarak reddetmiştir.
7. Başvurucu, nihai hükmü 24/4/2019 tarihinde öğrendikten sonra süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
A. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
8. Başvurucu; milletvekili adayı olduğunu, seçim çalışmaları kapsamında yapmak istediği mitingin yasaklanması ve idari işlemin iptaline yönelik davanın reddedilmesi nedeniyle seçilme ve siyasal hakkının engellendiğini ileri sürmüştür. Başvurunun kabul edilebilirliğine ilişkin Bakanlık görüşünde; belirli bir yer ve zamanda yapılmak istenilen miting talebi reddedilmiş ise de yaklaşık on iki gün sonra farklı bir alanda miting yapıldığı dolayısıyla başvurucunun mağdur statüsünün bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerektiği açıklanmıştır. Ayrıca başvurucunun bireysel başvuru formunda seçme ve seçilme hakkının ne şekilde ihlal edildiğini açıklamadığı, dolayısıyla iddiasını temellendirilemediği belirtilmiştir. Esasa ilişkin olarak Bakanlıkça müdahalenin kamu düzeninin bozulacağına dair bazı bilgi ve olgular nedeniyle gerçekleştirildiği vurgulanarak buna dair gerekçelerin gözetilmesi gerektiği görüşü bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü hususları yinelemiştir.
9. Başvuru konusu toplantının milletvekilli seçimi çalışmaları kapsamında olduğu ve dolayısıyla müdahalenin milletvekilli adayı olan başvurucunun seçilmesini etkileyen bir sınırlama niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun şikâyetinin seçilme hakkı ışığında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. 2911 sayılı Kanun'un 17. maddesi ile 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (C) maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Başvuru konusu yasaklama kararlarının Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu belirlemenin ardından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk yönünden inceleme yapılacaktır.
11. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (bu konuda genel ilkeler için bkz. Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 32; Sevinç Hocaoğulları, B. No: 2015/271, 15/11/2018; §§ 37-46). Devletin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullanmak isteyenlerin güvenliğini sağlamaya ve üçüncü kişiler tarafından herhangi bir saldırıya uğrama endişesi taşımadan bu hakkı kullanmaya yönelik pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (ayrıntılı değerlendirmeler için bkz. Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 122; İsmail Sarıkabadayı ve diğerleri, B. No: 2016/23696, 8/6/2021, §§ 42, 47; AYM, E. 2014/101, K. 2017/142, 28/9/2017, § 34). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, birçok kararında kamu düzenini bozacak nitelikte bir tehlike veya tehdidin bulunması ve bunun daha hafif tedbirlerle bertaraf edilememesi durumunda son çare olarak hakkın sınırlanabileceğini vurgulayarak ve çatışan yararlar arasında adil bir denge kurulması gerektiğini değerlendirmiştir (İsmail Sarıkabadayı ve diğerleri, § 42; bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan, § 32; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 73). Dolayısıyla hakka yönelik müdahalenin zorunlu sosyal ihtiyaçtan kaynaklandığının ortaya konulması ve bunun ispatı kural olarak müdahale eden idareye ve müdahaleyi denetleyen idari yargıya düşmektedir (idare ve derece mahkemelerinin adil bir denge kurulduğunu ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koymaları gerektiğine ilişkin kararlar için bkz. İsmail Sarıkabadayı ve diğerleri, § 45; Mahir Engin Çelik ve Sakine Esen Yılmaz, B. No: 2016/8776, 7/9/2021, § 44; Abdulkadir Öztürk, B. No: 2019/13420, 31/3/2022, § 47).
12. Somut olayda başvurucunun genel seçim çalışmaları kapsamında halka açık bir miting yapmak için bildirimde bulunması üzerine Manisa Valiliği, terör örgütü propagandası ile provokatif eylemlerin yapılacağı ve ideolojik gösteriye dönüştürülebileceği duyumu ve olumsuz olaylar çıkabileceği gerekçesiyle yapılmak istenilen seçim mitingini yasaklamıştır. Valilik kararda, bazı grupların geçmiş tarihlerde bildirimsiz olarak gerçekleştirdikleri toplantılardaki kamu düzenini bozucu eylemleri sıralamış ise de anılan eylemler ile yapılmak istenen miting arasında bir illiyet kurmamıştır. Bu nedenle anılan eylemlerin hangi gerekçeyle toplantının yasaklama kararına dayanak oluşturduğu anlaşılamamıştır.
13. İdari makamlar, kamu düzeninin sağlanması veya suç işlenmesinin önlenmesine yönelik geniş bir takdir yetkisine sahip iseler de somut olayda idarenin yasaklama kararıyla giderilmeye çalışılan güvenlik kaygısını somut, spesifik ve yeterli bir şekilde ortaya koyamadığı anlaşılmaktadır. Nitekim yasaklama kararında, varsayıma dayalı bir duyum dışında başkaca başvuruya konu toplantıya yönelik bir güvenlik tehlikesinin veya tehdidinin varlığına dair somut hiçbir olgudan bahsedilmemiştir. İdari işlemin iptali için açılan davada ise İdare Mahkemesi, Valiliğin yasaklama kararına dayanak olan eylemlerin başvurucunun siyasi görüşünü destekleyen gruplar tarafından gerçekleştirildiğini vurgulayarak yapılmak istenen toplantıda da tekrar gerçekleştirilme ihtimali bulunduğu gerekçesiyle ret kararı vermiştir (bkz. § 4). Bunun yanında kararda, başvurucunun da yasa dışı bazı toplantılara katıldığı açıklanmıştır (bkz. § 5). Dolayısıyla anılan kararda da başvurucunun görüşünü destekleyen grupların geçmiş tarihlerde gerçekleştirdikleri şiddet içeren bazı eylemlerin açıklanması ve başvurucunun da eylemlerden bazılarına katıldığı bilgisi dışında başvuruya konu olan düzenlenecek toplantıya yönelik kamu düzenini bozucu tehdit ve tehlikenin varlığına dair somut hiçbir olgudan bahsedilmediği anlaşılmaktadır.
14. Somut olayda olduğu şekilde, seçim faaliyetleri kapsamında yapılmak istenen bir mitingi, geçmiş tarihte yaşanan bazı şiddet hareketleri nedeniyle muhtemel güvenlik riski olduğu belirterek benzer şiddet eylemlerinin başvuru konusu toplantıda da yaşanma tehlikesi bulunduğuna dair somut hiçbir olgu ortaya koymadan verilen yasaklama kararı, demokratik bir toplumda gerekli bir müdahale olarak kabul edilemez (idarenin, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahalesinin, anılan hakkı ihlal etmediğine yönelik karar için bkz. Ezilenlerin Sosyalist Partisi, B. No: 2017/39239, 2/11/2022, §§ 48-53).
15. Ayrıca başvuruya konu toplantının etkin ve güvenli şekilde yapılması amacıyla idareye bildirimde bulunulmasına karşın Valiliğin toplantının barışçıl bir şekilde yapılmasının imkânlarını sağlama ve varsa tehditleri etkisiz hâle getirmek için gerekli önlemleri alma yönündeki pozitif yükümlülükleri de gözardı ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim ulusal mevzuatta toplantıların ertelenmesi, bir mekâna erişimin sınırlanması veya alternatif bir toplantı mekânı gösterilmesi gibi daha az sınırlayıcı tedbirlere de yer verilmiş; buna karşın idare takdirini, anılan haktan tam anlamıyla yararlanabilmesi için alınması mümkün önlemler bulunup bulunmadığını değerlendirmeden çatışan menfaatler arasında adil bir denge kurmaya çalışmadan yapılmak istenilen halka açık toplantıyı otomatik olarak belirsiz ve öngörülemez bir süreyle yasaklamadan yana kullanmıştır. Halbuki idarenin güvenlik mülahazalarının toplantının yasaklanmasının oluşturduğu dezavantajdan açıkça daha ağır nitelikte olduğunun ve toplantı veya gösterinin yapılması ile doğacak zararlardan kaçınma imkânı bulunmadığının yargısal denetime imkân tanıyacak şekilde göstermesi gerekirdi. Tüm bu açıklamalar gözetildiğinde Valiliğin yasaklama kararında -varsa- mevcut tehdit ve tehlikelerin alınabilecek her tür tedbire rağmen bertaraf edilmesinin mümkün olmadığını ikna edici biçimde göstermediği ve böylece her iki değer arasında kurulması gereken dengenin toplantı ve gösteri yürüyüşünü düzenleme hakkı aleyhine bozulduğu anlaşılmıştır. Diğer yandan idare; toplanma konusunun seçim çalışmalarına yönelik olduğunu, siyasal meseleler söz konusu olduğunda ise toplantı hakkına yapılan müdahaleleri daha dar yorumlanması gerektiğini de gözetmediği anlaşılmıştır (farklı bağlamda benzer değerlendirmeler için bkz. Gülistan Atasoy ve diğerleri [GK], B. No: 2017/15845, 21/1/2021, § 51; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 79).
16. Öte yandan yargı merci denetiminde, yapılması planlanan toplantıya ilişkin anılan hususlar araştırılmadan yalnızca geçmişte yaşanan bazı şiddet hareketlerinin tekrar yaşanabileceği varsayımı ile yetinilmesi yeterli bir gerekçe olarak değerlendirilemez. İdare Mahkemesi kararında, başvurucunun da geçmişte yasa dışı slogan atılan ve yolun araç trafiğine kapatılmasına sebep olan bazı toplantılara katıldığı belirtilmiş ise de anılan eylemlerin kamu düzenine olan etkisi, toplantılar barışçıl olmaktan çıkmış ise başvurucunun bu olaylarda ne şekilde bir rolü olduğu da açıklanmamıştır (katıldığı bir toplantıda cereyan eden şiddet hareketlerine iştirak etmemiş kişinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının korunmaya devam edeceğine dair kararlar için bkz. Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 54; Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, B. No: 2015/10676, 26/12/2018 § 43; Ferhat Aşan, B. No: 2017/22230, 16/6/2022, § 59). Kaldı ki geçmişte yapılan bazı toplantılarda başvurucunun yahut başkalarının gerçekleştirdiği hukuka aykırı eylemlere yaptırımlar uygulanabilir ise de bunlar -tek başına- gelecekte yapılacak bir toplantının yasaklanmasını otomatik olarak Anayasa'ya uygun hâle getirmez. Sonuç olarak İdare Mahkemesi, yukarıda belirtilen ilkeler ve güvenceler doğrultusunda idarenin müdahalesinin toplumsal zorunlu bir ihtiyacın gereği ve orantılı olup olmadığını denetime açık olacak şekilde tartışması gerekirken sadece varsayıma dayalı olarak kamu düzeni bozulabileceği gerekçesiyle ret kararı vermiştir.
17. Yukarıda yapılan tüm değerlendirmeler gözönüne alındığında başvuruya konu yasaklama kararının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığına ve yarışan haklar arasında adil bir denge kurulduğuna ilişkin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya konulmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla müdahalelerin demokratik toplum gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (kamu düzeninin bozulabileceğine ilişkin unsurların neler olduğunun gösterilmemesi nedeniyle verilen ihlal kararlarından biri için bkz. Dursun Soydan ve diğerleri, B. No: 2015/2948, 14/11/2018, § 61).
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.
B. Makul Sürenin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; yaşanan olağanüstü hâl (OHAL) sürecinin gözetilerek anılan hakkın ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesi gerektiği görüşünü bildirmiştir.
20. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
22. Başvurucu, ihlalin tespiti ve 70.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
23. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yolları tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa'nın 34. maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/9/2023 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 12/6/2011 yılı milletvekilliği genel seçimlerinde bağımsız aday olan başvurucu, yapmak istediği halka açık toplantının yasaklanmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Mahkememiz çoğunluğu, yasaklama kararının demokratik toplum gereklerine uygun olmadığını belirterek toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.
2. Başvurucunun seçim faaliyeti kapsamında 29/5/2011 tarihinde Cumhuriyet meydanında halka açık toplantı yapması için Manisa Valiliğine bildirimde bulunulmuş, Valilik, söz konusu tarihte Cumhuriyet Meydanında yapılacak seçim mitinginde terör örgütü propagandası ve provokatif eylemlerin yapılacağı, seçim mitinginin ideolojik gösteriye dönüştürülebileceği duyumu ve istenmeyen olumsuz olayların çıkabileceği gerekçesiyle2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 17. maddesi ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11. maddesinin (C) maddesi uyarınca yapılmak istenen toplantıyı yasaklamıştır.
3. Valilik, yasaklama kararına gerekçe olarak 4/4/2011 tarihinde Fevzi Çakmak Mahallesi'nde bazı kişilerin akşam vaktinde sivil itaatsizlik adı altında kanuna aykırı yürüyüş gerçekleştirmelerini ve güvenlik güçlerine taşlı saldırıda bulunmalarını;26/4/2011 tarihinde Barış ve Demokrasi Partisinin aldığı karar doğrultusunda, aynı mahallede olan partinin temsilcilik bürosunun önündeki bir alanda sivil itaatsizlik eylemlerini gündemde tutmak için Demokratik Çözüm Çadırı adı verilen bir çadır kurulmak istenmesini, güvenlik güçlerinin çadırın kurulmasına müdahalesi nedeniyle grubun, polise taş, sopa ve molotof kokteyli ile saldırıda bulunmalarını, ayrıca grubun terör örgütü lehinde sloganlar atmalarını;18/5/2011 tarihinde aynı mahallede toplanan partili grubun kanuna aykırı yürüyüş gerçekleştirerek bir partinin seçim irtibat bürosuna taş ve sopa ile saldırıda bulunmalarını, bazı kişilerin araçlarına ve MOBESE kamerasına zarar vermelerini, terör örgütü lehine slogan atılmasını; son olarak, 20/5/2011 ve 22/5/2011 tarihlerinde Kazım Karabekir Mahallesi'nde toplanan partili grubun korsan gösteri düzenleyerek güvenlik güçlerine taş ve havai fişekle saldırıda bulunma eylemlerini göstermiştir.
4. Valiliğin yasaklama kararına karşı açılan iptal davasında İdare Mahkemesi, geçmiş tarihlerde başvurucuyu destekleyen grupların silah kullanmak suretiyle birçok kişinin yaralanmasına, kamu malına zarara, toplumda korku ve paniğe neden olduklarını belirterek kamu düzenini ihlal ettiklerini vurgulamış, ayrıca başvurucunun da belirtilen bazı olaylarda yer aldığını belirterek davanın reddine karar vermiştir. Davanın reddine ilişkin karara yapılan temyiz başvurusu üzerine Danıştay, usul ve hukuka uygun olduğu gerekçesiyle anılan kararın onanmasına karar vermiştir.
5. Belirtmek gerekir ki, başvurucunun 29/5/2011 tarihinde Cumhuriyet Meydanında miting yapma talebi uygun bulunmamış ise de 10/6/2011 tarihinde Fevzi Çakmak Mahallesi Yeni Pazar Yerinde miting yapmıştır. Bir başka ifadeyle, seçim tarihinden önce, kamu güvenliği açısından sorun olmayan bir tarihte ve mahalde idare tarafından başvurucunun miting yapmasına izin verilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun yapmak istediği mitingin hiçbir koşulda ve yerde yapılamayacağına dair bir kısıtlama getirilmemiş, sadece başvurucunun belirttiği yerde ve tarihte yapılması yasaklanmıştır. Bu yüzden, idare ve mahkemenin kararlarının somut olay özelinde demokratik toplum düzeni bakımından ilgili ve yeterli gerekçeyi içermediği söylenemeyecektir. Ayrıca yasaklama kararı, demokratik toplum düzeni bakımından gereklilik koşulunu karşılamaktadır.
6. Sonuç olarak, başvurucunun Anayasa’nın 34.maddesinde korunan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediği kanaatini taşıdığımdan çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.
Üye