TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
BÜLENT CANOĞLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/11051)
Karar Tarihi: 24/5/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Mahmut ALTIN
Başvurucu
Bülent CANOĞLU
Vekili
Av. Vedi YÜCETAŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kanun hükmünde kararname uyarınca ruhsatı iptal edilen ateşli silahların zapt edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/4/2019 tarihinde yapılmıştır. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu 1974 doğumlu olup Hatay'da ikamet etmektedir. Başvurucu, olayların geçtiği tarihte Hatay'da Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmaktadır.
6. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21/7/2016 tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmesine karar verilmiştir. OHAL 19/7/2018 tarihinde -bir daha uzatılmayarak- son bulmuştur. Darbe teşebbüsüne ilişkin süreç, OHAL ilanı ve OHAL döneminin gerektirdiği tedbirlere ilişkin detaylı açıklamalar Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-20, 47-66) kararında yer almaktadır.
7. Darbe teşebbüsü sonrasında Adana Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucu hakkında FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatmıştır. Başvurucu 17/7/2016 tarihinde gözaltına alınmış, Hatay 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 19/7/2016 tarihli kararıyla tutuklanmıştır.
8. Soruşturma sırasında Bor Sulh Ceza Hâkimliğinin 28/7/2016 tarihli arama ve el koymaya izin kararı uyarınca 29/7/2016 tarihinde başvurucunun evinde arama yapılmış ve üç adet ruhsatlı tabancası ile bunlara ait fişeklere (silahlar) el konulmuştur.
9. 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasında görevlerine son verilen yargı mensuplarının silah ruhsatlarının iptal edileceği düzenlenmiştir. 667 sayılı KHK, 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun'un 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi sonucunda kanunlaşmıştır. Aynı hükme 6749 sayılı Kanun'un 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasında da yer verilmiştir.
10. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (Hâkimler ve Savcılar Kurulu/HSK) Genel Kurulu da 24/8/2016 tarihinde başvurucunun meslekten çıkarılmasına karar vermiştir. Başvurucunun yeniden inceleme talebi HSK Genel Kurulunun 29/11/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
11. Başvurucu 2/3/2017 tarihinde tahliye edilmiştir. Başsavcılık tarafından düzenlenen 17/12/2017 tarihli iddianamede başvurucunun terör örgütüne üye olduğu kanaatine varılarak 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca cezalandırılması talep edilmiş ancak başvuru konusu silahların müsaderesi ya da iadesine ilişkin bir talepte bulunulmamıştır.
12. Başvurucu 18/4/2018 tarihinde davaya bakan Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesinden (Ağır Ceza Mahkemesi) silahların iadesini istemiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 19/11/2018 tarihinde başvurucunun mahkûmiyetine yeterli delil bulunmadığını belirterek beraatine karar vermiştir. Kararda, zapt altına alınan silahlarla ilgili olarak herhangi bir hüküm kurulmamıştır.
13. Bunun üzerine başvurucu 15/1/2019 tarihli dilekçesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 256. maddesine göre silahların iadesine karar verilmesini istenmiştir. Başsavcılık ise 12/2/2019 tarihli mütalaa yazısında, başvurucunun meslekten çıkarılması nedeniyle 667 sayılı KHK'nın 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvurucuya ait silahların ruhsatlarının iptal edildiğini dile getirmiştir. Ardından 1/2/2017 tarihli ve 29966 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Savunma veya İç Güvenlik Hizmetleriyle Doğrudan İlgili Silah, Mühimmat, Araç ve Gereç İle Sarf Malzemesinin Tahsisine İlişkin Yönetmelik (Tahsise İlişkin Yönetmelik) gereğince silahların Hatay İl Valiliği Tahsis Komisyonuna gönderilmesini Ağır Ceza Mahkemesinden talep etmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 12/2/2019 tarihli ek kararında, Başsavcılığın talebini kabul ederek meslekten çıkarılan başvurucuya ait silahların Tahsise İlişkin Yönetmelik gereğince Hatay Valiliği İl Tahsis Komisyonuna (Tahsis Komisyonu) gönderilmesine karar vermiştir.
14. Başvurucunun bu karara karşı yapmış olduğu -başvurucu istinaf talebinde bulunmuş- itiraz Adana 14. Ağır Ceza Mahkemesince 12/3/2019 tarihinde reddetmiştir.
15. Nihai karar 19/3/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 2/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Başvurucun meslekten çıkarılmasına ilişkin HSK kararının iptali talebiyle Danıştay Beşinci Dairesinde açılan davanın 1/12/2022 tarihinde kabulüne karar verilmiştir. Kararın temyiz yolu açık olarak verildiği ve henüz kesinleşmediği derdest olduğu anlaşılmıştır.
17. Başvurucu 15/2/2019 tarihinde Maliye Hazinesi aleyhine soruşturma ve kovuşturma sürecinde gerçekleşen arama, el koyma, tutukluluk ve gözaltı işlemleri için koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davası açmıştır. Hatay 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamanın derdest olduğu Danıştay Beşinci Dairesinde açılan davanın kesinleşmesinin bekletici mesele yapıldığı anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
18. 5271 sayılı Kanun'un 256. maddesi şöyledir:
"(1) Müsadere kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemişse; karar verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabilir.
(2) Kamu davası açılmış olup da iade edilmesi gereken eşya veya malvarlığı değerleri ile ilgili olarak esasla birlikte bir karar verilmemiş olması durumunda, mahkemece re'sen veya ilgililerin istemi üzerine bunların iadesine karar verilir."
19. 5271 sayılı Kanun'un 257. maddesi şöyledir:
"(1) 256 ncı maddeye göre verilmesi gereken kararlar, duruşmalı olarak verilir.
(2) Müsadere veya iade olunacak eşya veya diğer malvarlığı değerleri üzerinde hakkı olan kimseler de duruşmaya çağrılır. Bu kişiler, sanığın sahip olduğu hakları kullanabilirler.
(3) Çağrıya uymamaları, işlemin ertelenmesine neden olmaz ve hükmün verilmesini engellemez."
20. 5271 sayılı Kanun'un 258. maddesi şöyledir:
"(1) 256 ncı maddeye göre verilecek hükümlere karşı Cumhuriyet savcısı, katılan ve 257 nci maddede belirlenen kişiler için istinaf yolu açıktır."
21. 667 sayılı KHK'nın 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun salt çoğunluğunca; Yargıtay daire başkanı ve üyeleri hakkında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunca; Danıştay daire başkanı ve üyeleri hakkında Danıştay Başkanlık Kurulunca; hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca ve Sayıştay meslek mensupları hakkında Sayıştay Başkanının başkanlığında, başkan yardımcıları ile Sayıştay Başkanı tarafından belirlenecek bir daire başkanı ve bir üyeden oluşan komisyonca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve hususi damgalı pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından onbeş gün içinde tahliye edilir."
22. 6749 sayılı Kanun'un 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun salt çoğunluğunca; Yargıtay daire başkanı ve üyeleri hakkında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunca; Danıştay daire başkanı ve üyeleri hakkında Danıştay Başkanlık Kurulunca; hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi daire başkanı ve üyeleri hakkında Başkanlar Kurulunca; Askeri Yargıtay daire başkanı ve üyeleri hakkında Başkanlar Kurulunca; askeri hâkimler hakkında Millî Savunma Bakanının başkanlığında, Millî Savunma Bakanı tarafından birinci sınıf askeri hâkimler arasından seçilecek iki askeri hâkimden oluşan komisyonca ve Sayıştay meslek mensupları hakkında Sayıştay Başkanının başkanlığında, başkan yardımcıları ile Sayıştay Başkanı tarafından belirlenecek bir daire başkanı ve bir üyeden oluşan komisyonca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararlar da Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir."
23. 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'un ek 12. maddesi şöyledir:
"Terör veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen ya da 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçları sebebiyle elkonulan, millî savunma veya iç güvenlik hizmetleriyle doğrudan ilgili silah, mühimmat, araç ve gereç ile sarf malzemesinin delil olarak saklanmasına gerek bulunmaması halinde, bu eşyaların Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığına tahsis edilmesi, mahallin en büyük mülki amiri tarafından soruşturma evresinde hâkim veya kovuşturma evresinde mahkemeden talep edilebilir. Talep üzerine verilen kararlara karşı itiraz edilebilir. Soruşturma veya kovuşturma sonunda elkonulan eşyanın iadesine karar verildiği takdirde iadenin konusunu rayiç değer oluşturur. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Adalet, İçişleri, Maliye ve Millî Savunma Bakanlıklarınca müştereken çıkarılan yönetmelikle belirlenir."
24. Tahsise İlişkin Yönetmelik'in "Amaç ve kapsam" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"(1) Bu Yönetmelik terör veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen ya da 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar sebebiyle el konulan veya adli emanette bulunan, millî savunma veya iç güvenlik hizmetleriyle doğrudan ilgili silah, mühimmat, araç ve gereç ile sarf malzemesinin Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığına tahsis edilmesi ve rayiç değerinin tespiti ile ödenmesine ilişkin usul ve esasları kapsar."
25. Tahsise İlişkin Yönetmelik'in "Tahsis kararı ve işlemi" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1) Hâkim veya mahkemece tahsis talebi hakkında ivedilikle karar verilir.
(2) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen tahsis talebinin kabulü veya reddi kararlarına karşı talepte bulunan Vali, Cumhuriyet savcısı ve dosyanın tarafları itiraz edebilir. İtirazlar hakkında ivedilikle karar verilir.
(3) Hâkim veya mahkemenin verdiği karar doğrultusunda tahsis işlemi gerçekleştirilir."
26. Tahsise İlişkin Yönetmelik'in "İade veya müsadere kararı" kenar başlıklı 10. maddesi şöyledir:
"(1) Tahsise konu eşyanın soruşturma veya kovuşturma sonunda iadesine veya müsaderesine karar verilmesi halinde, kesinleşmiş karar, gerekli ödeme ve kayıt güncelleme işlemlerinin yapılması için eşyanın tahsis edildiği kuruma tahsis kararı da eklenmek suretiyle gönderilir.
(2) Müsadere kararı verilmesi halinde tahsis edilen eşya tahsis edilen kurumun malı olarak işlem görür.
(3) İade veya müsadere kararlarının ilgili kuruma gönderilmesi ile mahkeme ve Cumhuriyet başsavcılığına ait adli emanet kayıtları kapatılır."
27. Tahsise İlişkin Yönetmelik'in "Rayiç değerin tespiti ve bedelin ödenmesi" kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:
"(1) Soruşturma veya kovuşturma sonunda el konulan eşyadan iadesine karar verilenlerin, ilgili kurumların tabi olduğu taşınır mal yönetmeliği hükümleri uyarınca kurum envanterine kaydedilmesi sırasında izlenen usule göre rayiç değeri tespit edilir.
(2) Tahsis yapılan kurum tarafından rayiç değer üzerinden belirlenen bedel, kurum bütçesinden karşılanmak suretiyle eşya sahibine ödenir.
(3) Ödeme gerçekleştiğinde işlem sonucu, soruşturma veya kovuşturma dosyasına eklenmek üzere Cumhuriyet başsavcılığı veya mahkemeye gönderilir. Ödeme işlemi sonucu, İçişleri Bakanlığına (Jandarma Genel Komutanlığına) da gönderilir."
28. 1/6/1991 tarihli ve 20888 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik'in (Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik) "Silah ruhsatı verilmesini engelleyen haller" kenar başlıklı 16. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi şöyledir:
"Aşağıda belirtilen kişilere ikinci fıkradaki hükümler saklı kalmak kaydıyla ateşli silah ve mermilerini taşıma ya da bulundurma izni verilmez ve verilmiş ruhsatlar iptal edilir.
...
j) Mahkeme kararı ile veya haklarında verilen mahkumiyet kararının sonucu olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarılanlara, rütbesinin geri alınmasına hükmolunanlar ile 6413 sayılı Kanun hükümleri uyarınca ayırma işlemine tabi tutulanlara, 3269 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin üçüncü fıkrası ve 3466 sayılı Kanunun mülga 15 inci maddesi uyarınca disiplinsizlik ya da ahlaki durum sebebiyle ayırma işlemine tabi tutulanlara, 3269 sayılı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca başarısız görülenler ile 3466 sayılı Kanunun 13 üncü ve 16 ncı maddeleri uyarınca ilişikleri kesilenlere veya 1402 sayılı Kanunun 2 nci maddesi gereğince emekli edilenler ile disiplin kurulları ya da mahkeme kararıyla veya kanuni düzenleme ile meslekten ya da Devlet memurluğundan çıkarılanlara veya haklarında verilen mahkumiyet kararı sonucu memuriyetle ilişiği kesilenlere ya da milli güvenliğe tehdit oluşturan terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanlara."
29. Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik'in "Taşıma veya bulundurma hakkının kaybı" kenar başlıklı 17. maddesi şöyledir:
"Taşıma veya bulundurma ruhsatı verilen kişilerden sonradan 16 ncı maddede belirtilen hallerden birine girmesi nedeniyle silah taşıma ve bulundurma şartlarını kaybedenlerin, yeni ruhsat talepleri kabul edilmeyeceği gibi mevcut silah ruhsatları iptal edilerek, silahlar zaptedilir. Bu silahların, zaptedildiği tarihten itibaren altı ay içinde silah sahibinin isteği dikkate alınarak, silah satın almaya hak kazanmış kişilere devri sağlanır. Bu süre içinde devri sağlanamayan silahlar ilgili kanunlara göre işlem yapılmak üzere adli makamlara intikal ettirilir.
Bu Yönetmeliğin 3 üncü maddesinin birinci fıkrası hükümlerine göre ruhsatı iptal edilen silahlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır."
30. Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik'in "Ruhsatlı silahların devri" kenar başlıklı 21. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Taşıma veya bulundurma ruhsatlı silaha sahip olanlar, ruhsatlarında nitelikleri yazılı silahlarını bu Yönetmelik hükümlerine göre silah taşıma veya bulundurma ruhsatı verilebilecek olan kişilere satış veya hibe yoluyla devredebilir ya da Türk Silahlı Kuvvetlerine, Genel Komutanlığa, Sahil Güvenlik Komutanlığına veya Genel Müdürlüğe hibe edebilirler."
B. Anayasa Mahkemesi Kararı
31. Anayasa Mahkemesinin 30/6/2022 tarihli ve E.2018/137, K.2022/86 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
229. Dava konusu kural, devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılan kişilerin silah ruhsatlarının iptal edilmesini öngörmektedir.
230. Silah ruhsatının edinilmesinin belirli şartlara bağlanması, bu şartların ortadan kalkması ya da silah edinilmesi amacına aykırı durumların (güvenlik vs.) oluşması hâlinde ruhsatın iptal edilmesi, kamu yararının önemli bir yönü olan kamu güvenliğinin sağlanması ve bu yöndeki faaliyetlerin kontrol edilmesini amaçlayan tedbirler kapsamındadır. Dolayısıyla devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilerek kamu görevinden çıkarılan kişilerin silah ruhsatlarının iptal edilmesi -bu işlemin silahın devri sonucunu doğurduğu gözetildiğinde- mülkiyet hakkını sınırlamaktadır.
231. Anayasa’da yer alan ve yukarıda yer verilen üçüncü kural devlete, mülkiyetin kullanımı veya mülkiyetten yararlanma hakkını kontrol etme ve bu konuda düzenleme yetkisi vermektedir. Mülkiyetten yoksun bırakmaya göre daha geniş takdir yetkisi veren düzenleme yetkisinin kullanımında da kanunilik, meşruluk ve ölçülülük ilkelerinin gereklerinin karşılanması kural olarak aranmaktadır. Buna göre mülkiyet hakkının düzenlenmesi yetkisi de kamu yararı amacıyla ve kanunla kullanılmalıdır (Orhan Yüksel, B. No: 2013/604, 10/12/2015, §§ 57, 58).
232. Kişilerin silah ruhsatlarının iptal edilmesinin şartı olarak öngörülen devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla bağlantıları nedeniyle kamu görevinden çıkarılmalarında kriter olarak kullanılan iltisak ve irtibat ibarelerinin genel kavram niteliğinde olduğu, objektif anlamının kapsam ve sınırlarının durum ve şartlara göre yargı içtihatlarıyla belirlenebileceği (AYM, 14/11/2019 tarihli ve E.2018/89, K.2019/84; 2018/81, 2021/45, 24/6/2021) dikkate alındığında kuralla mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın kanuni bir temele dayandığı açıktır.
233. Kamu görevinden çıkarılan kişilerin silah ruhsatlarının iptalini öngören kuralın, millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması ve korunması suretiyle kamu yararını hedeflediği bu yönüyle sınırlamanın Anayasa’nın 35. maddesinde belirtilen sınırlama sebebine uygun olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kuralın anayasal anlamda meşru bir amacının bulunduğu açıktır.
234. Kural kapsamında kişilerin silah ruhsatlarının iptal edilmesinin millî güvenlik aleyhine yürütülen faaliyetlerin ortadan kaldırılması ve kamu düzeninin sağlanması amacına ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.
235. Silah ile kamu güvenliği kavramları arasındaki yakın ilişki dikkate alındığında silah ruhsatı ile ilgili şartları (edinme ya da iptali) belirlemede kanun koyucunun geniş bir takdir yetkisi vardır. Esasen devletin bu konudaki yaklaşımı, güvenlik politikalarıyla ilgili tercihinden kaynaklanmaktadır. Silah edinilmesinde bireysel menfaatlere karşı toplumsal yarar öncelikli bir konumdadır. Bu da devlete, kamu güvenliğini tehdit eden bir tehlikeyle karşı karşıya kalındığında geçici ya da sürekli olarak kişilerin silah ruhsatını iptal etme veya askıya alma gibi tasarruflarda bulunma imkânı sağlamaktadır.
236. Dolayısıyla, millî güvenliğe karşı faaliyetlerde bulunduğuna karar verilen yapı oluşum veya gruplarla bağlantılı oldukları gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan kişilerin silah ruhsatlarının iptal edilmesini düzenleyen kuralla, millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması ve korunması amacına ulaşma bakımından kişilerin mülkiyet hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirildiği söylenemez.
237. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 35.maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
2. Cümlenin “…bu silahların mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir ve 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun ek 8 inci maddesine göre ilgili idarelerce işlem tesis edilir.” Bölümü
239. 3713 sayılı Kanun’un ek 4. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, 5237 sayılı Kanun’da yer alan devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, millî savunmaya, devlet sırlarına karşı işlenen suçlar ile casusluk suçundan mahkûm olanların yanı sıra devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılan ve ruhsatları iptal edilen kişilerin silahlarının mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verileceğive6136 sayılı Kanun’un ek 8. maddesine göre ilgili idarelerce işlem tesis edileceği öngörülmüştür...
241. Mülkiyetin kamuya geçirilmesi idari bir tedbir olarak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 16. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddede, kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların, idarî para cezası ve idarî tedbirlerden ibaret olduğu, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirlerin ise idari tedbir olduğu belirtilmiştir.
242. Bu itibarla anılan kanun kapsamında mülkiyetin kamuya geçirilmesi, kabahatin konusunu oluşturan ya da kabahat niteliğindeki fiillerin işlenmesi nedeniyle ortaya çıkan eşyaların mülkiyetinin devlet veya kamu kurum ve kuruluşlarına devredilmesini sağlayan bir yaptırım türüdür.
243. Ayrıca 5237 sayılı Kanun’un 54. maddesinde kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunacağı, suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşyanın da kamu güvenliği, kamu sağlığı ve genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edileceği belirtilmiştir. Yine aynı maddede üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın da müsadereye konu olacağı hükme bağlanmıştır. Bu itibarla özel mülke konu olan bir eşyanın devlet ya da kamu kurumlarına devredilmesi sonucu dışında mülkiyetin kamuya geçirilmesi ile müsadere arasında amaç, konu ve kapsam yönünden farklılıkların bulunduğu anlaşılmaktadır.
244. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, idarenin bir yargı kararına gerek olmaksızın kanunların açıkça verdiği bir yetkiye dayanarak idare hukukuna özgü yöntemlerle doğrudan doğruya bir işlem tesis ederek uyguladığı yaptırımlarla verdiği cezaları idarî yaptırım olarak nitelendirmiştir (AYM, E. 1996/48, K.1996/41, 23/10/1996). Kuşkusuz idareye kanunla hürriyeti bağlayıcı cezalar dışında para cezası, disiplin cezası ya da belirli bir haktan geçici olarak yoksun kılma gibi yaptırımlar uygulama yetkisinin verilmesinde anayasal bir engel bulunmamaktadır (AYM, E.2000/43, K.2004/60, 13/5/2004).
245. Kural kapsamında belirli suçlardan mahkûm olan ve kamu görevinden çıkarılan kişilerin silah ruhsatlarının iptal edilmesinin bir sonucu olarak bu kişilere ait silahların mülkiyetinin idarece kamuya geçirilmesine karar verileceği düzenlenmekle kanun koyucunun kamu düzeni, millî güvenlik ve kamu güvenliğini sağlama amacı güderek herhangi bir kabahat ya da suç konusu oluşturmayan silahların da mülkiyetinin devlete devredilmesi sonucunu doğuran söz konusu yaptırımı ihdas ettiği anlaşılmaktadır. Bu yönüyle kuralda öngörülen yaptırımın 5326 sayılı Kanun ile diğer mevzuat hükümleri kapsamı dışında kalan idari bir tedbir niteliğinde olduğu açıktır.
247. Maddede belirtilen suçlardan mahkûm olanlarla kamu görevinden çıkarılan kişilere ait silahların ruhsatlarının iptal edilerek bunların mülkiyetinin kamuya geçirilmesi mülkiyet hakkını sınırlamaktadır.
249. 5237 sayılı Kanun’da yer alan bazı suçlardan mahkûm olanlarla millî güvenlik ve kamu düzenine aykırı faaliyette bulunan yapı ve oluşumlarla ilgisi bulunduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan kişilerin silahlarının ruhsatının iptal edilerek mülkiyetinin devlete devredilmesinin, kamu düzeni ve millî güvenlik aleyhine ortaya çıkabilecek birtakım faaliyetlerin önlenmesinde etkili bir araç olduğu söylenebilir. Dolayısıyla kuralın genel olarak millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanmasını ve korunmasını hedeflediği, bu yönüyle sınırlamada kamu yararı amacının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu açıdan sınırlama meşru bir amaca dayanmaktadır.
250. Mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın Anayasa'nın 13. ve 35. maddelerine göre ölçülü olabilmesi için öncelikle kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Madde belirtilen suçlardan mahkûm olanlarla devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunan yapı ve oluşumlarla bağlantısı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan kişilerle ilgili kural kapsamında öngörülen tedbirin yukarıda belirtilen amaçlara ulaşma bakımından elverişli olmadığı söylenemez.
251. Kuşkusuz kanun koyucunun silahların edinilmesiyle ilgili şartları tespit ederek bu konuda idari tedbirler öngörmesi mümkündür. Kanun koyucu bu çerçevede 5326 sayılı Kanun ve diğer mevzuat hükümleri dışında kamu görevinden çıkarılmanın bir sonucu olarak bu kişilerin silahlarının mülkiyetinin kamuya geçirilmesine yönelik idari tedbir düzenlemiştir. Söz konusu idari tedbirin uygulanmasında anılan Kanun’daki gibi eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesi için kabahatin konusunu oluşturması ya da kabahat niteliğindeki fiillerin işlenmesi nedeniyle ortaya çıkması zorunluluğu aranmamıştır. Kanun koyucunun bu yönde bir tercihte bulunması takdir yetkisi kapsamında değerlendirilebilir. Ancak mülkiyet hakkı sınırlandırılırken ilgili kamu yararı amacını gerçekleştirmeye en uygun aracın seçilmesi gerekmektedir. Başka bir ifadeyle kuralın gerekliliği, meşru amacı gerçekleştirmede mülkiyet hakkına daha az sınırlama oluşturabilecek başka araçlara başvurulması imkânının bulunup bulunmadığıyla belirlenebilecektir.
252. Mülkiyet hakkına sınırlama getiren araçlardan hangisinin seçileceği öncelikli olarak kanun koyucunun takdirindedir. Ancak bu yetki sınırsız değildir. Tercih edilen aracın temel hakka yönelik sınırlamayı ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağırlaştırması durumunda Anayasa Mahkemesince sınırlamanın gerekli olmadığı sonucuna ulaşılabilir. Ancak bu konudaki denetim, seçilen aracın isabetli olup olmadığından ziyade hak ve özgürlükler üzerinde oluşturduğu etkinin ağırlığına ilişkindir (Hanife Ensaroğlu, B. No: 2014/14195, 20/9/2017, § 67).
253. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, kişilerin aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır. Sınırlamanın orantılılığını değerlendirirken bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemi, diğer taraftan da sınırlamanın niteliği ve bu kapsamda kişilere yüklenen külfetin dikkate alınması gerekir (Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60).
254. 1/6/1991 tarihli ve 20888 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik’in 16. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde, millî güvenliğe tehdit oluşturan terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılmak, silah ruhsatı verilmesini engelleyen veya iptalini gerektiren hâller arasında sayılmıştır.
255. Anılan Yönetmelik’in 21. maddesinde taşıma veya bulundurma ruhsatlı silaha sahip olanların, ruhsatlarında nitelikleri yazılı silahlarını yönetmelik hükümlerine göre silah taşıma veya bulundurma ruhsatı verilebilecek olan kişilere satış veya hibe yoluyla devredebileceği belirtilmiştir.
256. Yönetmelik’in 17. maddesinde de taşıma veya bulundurma ruhsatı verilen kişilerden sonradan silah taşıma ve bulundurma şartlarını kaybedenlerin, yeni ruhsat taleplerinin kabul edilmeyeceği gibi mevcut silah ruhsatları iptal edilerek, silahların zapt edileceği, bu silahların, zapt edildiği tarihten itibaren altı ay içinde silah sahibinin isteği dikkate alınarak, silah satın almaya hak kazanmış kişilere devrinin (satış veya hibe yoluyla)sağlanacağı, bu süre içinde devri sağlanamayan silahlarla ilgili kanunlara göre işlem yapılmak üzere adli makamlara intikal ettirileceği belirtilmiştir.
257. Bu itibarlı kişilerin silah ruhsatının iptal edilmesi hâlinde bu silahların mülkiyeti doğrudan devlete intikal etmemekte silah sahiplerinin iradesi gözetilerek satış veya hibe yoluyla devrine imkân tanınmaktadır.
258. Dava konusu kural kapsamında ise belirli suçlardan mahkûm olanlarla devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara bağlantısı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan ve ruhsatları iptal edilen kişilerin silahları herhangi bir giderim yolu veya devir imkânı öngörülmeksizin doğrudan mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilmektedir. Söz konusu silahların herhangi bir suçta (veya kabahatte) kullanılması ya da suça (kabahate) konu faaliyetler sonucu elde edildiğinin tespit edilmesi hâlinde bu silahlar hakkında 5237 sayılı Kanun veya diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde giderim yolu öngörülmeksizin müsadere ve benzeri tedbirlerin uygulanması da mümkündür.
259. Dolayısıyla herhangi bir suçta (ya da kabahatte) kullanıldığı ya da suça (kabahate) ilişkin faaliyetten elde edildiği veya bizatihi suç konusu oluşturduğu tespit edilmediği hâlde kişilerin mülkiyetinde bulunan silahların, kamu görevinden çıkarılmalarına bağlı olarak üçüncü kişilere devir imkânı tanınmaksızın ya da herhangi bir tazminat yolu öngörülmeksizin doğrudan devlete devredilmesini öngören kuralın millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması amaçlarına ulaşma bakımından gerekli olduğu söylenemez. Dolayısıyla kural kişilere aşırı bir külfet yükleyerek mülkiyet hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirmektedir.
260. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 35.maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Anayasa Mahkemesinin 24/5/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
33. Başvurucu, evvela ağır cezalık suçüstü hâli bulunmadığından arama ve elkoyma işlemlerinin hukuka aykırı yapıldığını belirterek kanuni hâkimlik güvencesi ve konut dokunulmazlığı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucuya göre el konulan silahların yargılama aşamasında iade edilmesi talep edilmesine rağmen herhangi bir karar verilmemesi ve sonrasında ek kararla Tahsise İlişkin Yönetmelik hükümlerine göre idari kuruma gönderilmesine karar verilmesi mülkiyet hakkının ihlaline sebebiyet vermiştir. Başvurucu ayrıca iade talebinin duruşmasız ve gerekçesiz reddedildiğini belirterek gerekçeli karar, adil yargılanma ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür. Başvurucu bununla birlikte suç tarihinden sonra yürürlüğe giren Tahsise İlişkin Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasının masumiyet karinesi ve hukuki güvenlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
34. Bakanlık görüşünde, söz konusu müdahalenin kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunduğunu ve somut olayda mülkiyet hakkının gerektirdiği usule ilişkin güvencelerin sağlandığı vurgulanmıştır. Ayrıca başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca açtığı tazminat davasının başvuru yollarının tüketilip tüketilmediği hususunda değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bununla birlikte yapılacak incelemede Anayasanın 15. maddesi ve Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir.
B. Değerlendirme
35. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetinin özü, silahların iade edilmemesine yöneliktir. Dolayısıyla başvurucunun bütün şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
37. Başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca Ağır Ceza Mahkemesinde tazminat davası yoluna başvurduğu ve yargılamanın devam ettiği anlaşıldığından elkoyma tarihinden ek karar tarihine kadarki dönem bakımından olağan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun Ağır Ceza Mahkemesinin ek kararından önceki elkoyma tedbirine ilişkin şikâyetleri hakkında 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca açılan tazminat davası etkili bir hukuk yolu kabul edildiğinden bu şikâyetler inceleme kapsamı dışında tutularak başvuru, ek karar yönünden irdelenecektir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı
39. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Somut olayda başvurucunun silahlarının mülk teşkil ettiğinde kuşku bulunmamaktadır.
b. Müdahalenin Varlığı ve Türü
40. Anayasa Mahkemesi müsadere veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi tedbirlerinin uygulanmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini daha önce kabul etmiştir. Bu kararlarda bu türden müdahalelerin mülkten yoksun bırakma sonucuna yol açmakla birlikte mülkiyetin kamu yararına kullanımının kontrol edilmesi amacını gözettiği dikkate alınmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, §§ 54-58; Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 42-48; Torsan Orman San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13677, 20/9/2017, §§ 50, 51;Mahmut Üçüncü, B. No: 2014/1017, 13/7/2016, §§ 67-70; Eyyüp Baran, B. No: 2014/8060, 29/9/2016, §§ 62-67; Fatma Çavuşoğlu ve Bilal Çavuşoğlu, B. No: 2014/5167, 28/9/2016, §§ 58-62). Somut olayda da anılan ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmayıp başvuru konusu silahların beraat kararı sonrası iade edilmeyip Tahsis Komisyonuna gönderilmesi şeklinde gerçekleşen müdahalenin amacı da gözetildiğinde mülkiyetin kamu yararına kullanımının düzenlenmesine ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir (Benzer değerlendirme için bkz. Mehmet Raşit Ergun, B. No: 2019/29881, 13/4/2023, § 27).
c. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
41. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
42. Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62). Bu bağlamda öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenmelidir.
43. Anayasa'nın 35. maddesinin ikinci fıkrasında mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir. Öte yandan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkelerin düzenlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde de hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği temel bir ilke olarak benimsenmiştir. Buna göre mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerde dikkate alınacak öncelikli ölçüt, müdahalenin kanuna dayalı olmasıdır. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır (Ford Motor Company, B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49).
44. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).
45. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen ve hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60). Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, müdahaleye ilişkin yeterince erişilebilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).
46. Başvuru konusu olayda Cumhuriyet savcısı olarak görev yaparken HSK'nın 24/8/2016 tarihli kararıyla meslekten çıkarılan başvurucunun 667 sayılı KHK'nın 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca silah ruhsatları iptal edilmiş olmasına rağmen Ağır Ceza Mahkemesinin beraat kararı gerekçesinde silahların müsaderesi ya da iadesine dair bir hüküm verilmediğinin altının çizilmesi gerekir. Öte yandan beraat kararı sonrası başvurucunun silahların iadesi talebi üzerine verilen ek kararda da silahların müsaderesi ya da iadesine ilişkin bir hüküm verilmemesine rağmen madde numarası belirtmeksizin Tahsise İlişkin Yönetmelik gereğince Tahsis Komisyonuna gönderilmesine karar verildiğine dikkat çekmek gerekir. Söz konusu Tahsise İlişkin Yönetmelik hükümleri incelendiğinde ise iadesine veya müsaderesine karar verilen silahlarla ilgili düzenlemelere yer verildiği, tek başına silah ruhsatının iptal edilmiş olmasına bağlı tedbirlere yer verilmediği, silah ruhsatlarının iptaline ilişkin düzenlemenin Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik'te yer aldığı anlaşılmıştır.
47. Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik incelendiğinde 16. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde, millî güvenliğe tehdit oluşturan terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılmak, silah ruhsatı verilmesini engelleyen veya iptalini gerektiren hâller arasında sayılmıştır. Öte yandan Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik'in 21. maddesinde ise taşıma veya bulundurma ruhsatlı silaha sahip olanların, ruhsatlarında nitelikleri yazılı silahlarını yönetmelik hükümlerine göre silah taşıma veya bulundurma ruhsatı verilebilecek olan kişilere satış veya hibe yoluyla devredebileceği belirtilmiştir. Ayrıca Yönetmelik’in 17. maddesinde de taşıma veya bulundurma ruhsatı verilen kişilerden sonradan silah taşıma ve bulundurma şartlarını kaybedenlerin, yeni ruhsat taleplerinin kabul edilmeyeceği gibi mevcut silah ruhsatları iptal edilerek, silahların zapt edileceği, bu silahların, zapt edildiği tarihten itibaren altı ay içinde silah sahibinin isteği dikkate alınarak, silah satın almaya hak kazanmış kişilere devrinin (satış veya hibe yoluyla) sağlanacağı, bu süre içinde devri sağlanamayan silahlarla ilgili, kanunlara göre işlem yapılmak üzere adli makamlara intikal ettirileceği ifade edilmiştir. Buna göre kişilerin silah ruhsatının iptal edilmesi hâlinde bu silahların mülkiyeti doğrudan devlete intikal etmemekte silah sahiplerinin iradesi gözetilerek satış veya hibe yoluyla devrine imkân tanındığı anlaşılmaktadır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. AYM, E.2018/137, K.2022/86, 30/6/2022, § 257).
48. Bu bilgiler ışığında başvuru konusu olay değerlendirildiğinde meslekten çıkarma nedeniyle ruhsatları iptal edilen başvurucuya ait silahlar hakkında müsadere veya iade kararı olmadığı hâlde ilgili ve yeterli gerekçe belirtilmeden Tahsise İlişkin Yönetmelik hükümleri gereğince silahların Tahsis Komisyonuna gönderilmesi kararı verilmesinin kanuni dayanağının olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Başvuruya konu müdahalenin kanunilik koşulunu sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
49. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Giderim Yönünden
50. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 4.000.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
51. Başvuruda tespit edilen mülkiyet hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
52. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebi kabul edilmemiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/283, K.2018/323) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.