logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Aliya Bozderi ve diğerleri [2.B.], B. No: 2018/16141, 24/5/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİYA BOZDERİ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/16141)

 

Karar Tarihi: 24/5/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Melek ŞAHAN

Başvurucular

:

1. Aliya BOZDERİ

Velisi

:

Najat Ramadhan ABDULLAH

 

 

2. Gülistan DİNÇ

 

 

3. Hatice BOZDERİ MERAL

 

 

4. Hava BOZDERİ

 

 

5. Heleen BOZDERİ

Velisi

:

Najat Ramadhan ABDULLAH

 

 

6. Nihat BOZDERİ

 

 

7. Vedat BOZDERİ

Başvurucular Vekili

:

Av. Veysel VESEK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, Şırnak'ın İdil ilçesinde güvenlik güçleri tarafından terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar sırasında meydana gelen ölüm olayı ve takip eden süreç nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Türkiye'de, PKK terör örgütünün neden olduğu şiddetin sona erdirilmesi amacıyla 2012 yılında başlatılan, yaklaşık üç yıl devam eden ve demokratik açılım olarak adlandırılan sürecin ardından -güvenlik güçlerinin raporlarına göre- anılan süreçte terör örgütünün bazı şehirlerde silah ve mühimmat yığınağı yapması sonucu 2015 yılının ortalarından itibaren terör ve şiddet eylemleri özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yoğun olarak yaşanmaya başlamıştır. Şırnak'ın Cizre, İdil, Silopi ilçeleri, Hakkâri'nin Yüksekova ilçesi, Diyarbakır'ın Silvan, Sur ve Bağlar ilçeleri, Mardin'in Dargeçit, Nusaybin ve Derik ilçeleri ile Muş'un Varto ilçesinde PKK terör örgütü tarafından cadde ve sokaklara hendekler kazılarak barikatlar kurulmuş; patlayıcılar yerleştirilmiş ve bu yerleşim yerlerinin bir kısmında öz yönetim adı altında hâkimiyet kurulmaya çalışılmıştır. Terör ve şiddet olaylarına, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından PKK mensuplarına karşı ortak olarak gerçekleştirilen ve başta Sur, Cizre ve Nusaybin olmak üzere on bir şehirde yürütülen askerî operasyonlarla müdahale edilmiştir. Terör örgütü mensuplarının yakalanması, halkın can ve mal güvenliği ile kamu düzeninin sağlanması için yapılan operasyonların gerçekleştirildiği bölgelerin bazılarında 2015 yılının ikinci yarısından başlamak üzere değişen tarihlerde sokağa çıkma yasakları uygulanmış ve bazı yerleşim birimleri geçici süreyle askerî güvenlik bölgesi ilan edilmiştir. Terör örgütü üyelerinin yakalanarak halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla getirilen sokağa çıkma yasakları güvenlik güçlerince yürütülen operasyonların sona ermesinin ardından kaldırılmıştır. Gerçekleşen geniş çaplı operasyonlarda beş yüze yakın güvenlik görevlisi şehit olmuş, iki binin üzerinde terörist etkisiz hâle getirilmiştir (sürece ilişkin detaylı aktarım ile operasyonlar ve olaylara ilişkin arka plan bilgisi için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/37897, 5/7/2022; Ayşe Çelik, B. No: 2017/36722, 9/5/2019; Seyid Narin [GK], B. No: 2018/20156, 18/5/2022; Gülser Yıldırım (2), B. No: 2016/40170, 16/11/2017).

3. Yukarıda özetlenen operasyonların gerçekleştirilip sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı dönemde, İdil Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) kararına istinaden 23/2/2016 tarihinde yapılan bir arama sırasında İdil ilçesi, Atakent Mahallesi, 434 sokak, Alhan Apartmanı No:3'te bir erkek cesedi bulunmuştur. Cesedin bulunduğu apartman güvenlik güçleri tarafından K-414 olarak belirtilmiştir. Bulunan ceset cenaze aracıyla İdil Devlet Hastanesine nakledilmiştir.

4. Cesedin bulunmasını takiben Başsavcılık tarafından başlatılan soruşturma kapsamında aynı gün olay yerinde fotoğraf, video çekimi gerçekleştirilip tutanağa bağlanmış, ilgili emniyet birimlerine gereken delillerin toplanması için talimat verilmiştir. Aynı gün düzenlenen Olay Yeri İnceleme Tutanağı'na göre ikametin terör örgütü mensuplarınca gasbedilip odaların ve eşyaların darmadağın edilerek çeşitli hasarların verildiği değerlendirilmiş ve SIM kartları takılı iki cep telefonu, bir dizüstü bilgisayar, içinde nüfus cüzdanı, ehliyet, banka kartları olan cüzdan tespit edilmiştir. Söz konusu deliller, el koyma kararı verilerek muhafaza altına alınmıştır. Güvenlik güçlerince düzenlenen tutanaklara göre (Telsiz Kayıtları Çözümlemesi ve Olay Yeri İnceleme Tutanakları) K-414 koduyla belirtilen bina operasyonlar sırasında terör örgütü mensuplarınca kullanılmış, güvenlik güçlerine bu binadan da ateş açılmış ve çatışmalar yaşanmıştır.

5. 23/2/2016 tarihinde olay yerinde bulunan (daha sonra başvurucuların yakını olduğu anlaşılan) ceset üzerinde ölü muayene ve otopsi işlemleri yapılabilmesi için ceset Cumhuriyet savcısı tarafından Mardin Adli Tıp Kurumuna sevk edilmiştir. Bununla birlikte İdil Devlet Hastanesinde düzenlenen ölü muayene raporunda cesedin iki elinin içinden ve üstünden svap, kıyafetten de numuneler alındığı belirtilmiştir. Cesetten alınan tüm svaplarda ve kazağında atış artıklarında bulunan antimon (Sb) elementi tespit edilmiştir.

6. 24/2/2016 tarihinde otopsi işlemi yapılmıştır. Bu işlemin ardından cesedin M.S.B.ye ait olduğu anlaşılmıştır. M.S.B.nin kardeşi O.B.ye de teşhis işlemi yaptırılmıştır. Tamamlanan otopsi işlemi neticesinde M.S.B.nin güvenlik güçlerince yapılan operasyon sırasında penetran cisim yaralanmasının yol açtığı burun kemiği, kot kırıkları ile müterafik iç organ yaralanmasının yol açtığı iç kanama nedeniyle öldüğü tespit edilmiştir.

7. Çatışmaların devam ettiği bölgede güvenlik güçleri tarafından yapılan araştırma sonucu olay yerini gören ve kayıt yapan kamuya ya da özel şahıslara ait kamera ve/veya tanık tespit edilemediği görülmüştür.

8. 7/5/2016 tarihli Telsiz Çözümleme Tutanağı'na göre operasyon kapsamında 29 numaralı telsiz kanalında geçen muhabere kayıtlarında güvenlik güçleri arasında 21/2/2016 tarihinde bir terör örgütü mensubunun imha edildiği, karşı daireden hâlâ sesler geldiği, uzun namlulu otomatik tüfek atışı yapıldığı için roketle karşılık verildiği şeklinde konuşmalar yapılmıştır.

9. Soruşturma sonunda 2/1/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Gerekçede özetle, elde edildiği açıklanan (ölenden alınan tüm svaplarda atış artıklarına rastlanması, cesedin bulunduğu, K-414 olarak belirtilen adrese ilişkin telsiz kayıtlarında adresten güvenlik güçlerine ateş edildiği bilgisinin yer alması, M.S.B.nin İdil ilçesinde kalmasına rağmen bildirimde bulunmadığı için İdil ilçesinde kalanlar listesinde adının geçmemesi) deliller dikkate alınarak M.S.B.nin terör örgütü üyesi olduğunun, silahlı faaliyet gösterdiğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Kararda; güvenlik güçlerinin terör örgütüne yönelik operasyonlarda ve belirtilen amaçlar doğrultusunda, yetkili merciden aldıkları hukuka uygun emrin yerine getirilmesi esnasında kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hâl ve koşullara göre, saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunda olduklarının, meşru müdafaa hakkı kapsamında hareket ettiklerinin değerlendirildiği, meşru müdafaa sınırının aşıldığına dair herhangi bir delil elde edilemediği ifade edilmiştir.

10. Söz konusu karara yönelik itiraz Şırnak Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 6/4/2018 tarihinde reddedilmiştir. Ret gerekçesinde operasyonların arka planına ve güç kullanımına ilişkin mevzuata dair geniş kapsamlı bir açıklama yapılarak güvenlik güçlerinin terörist grupla silahlı çatışma yaşanırken terörle mücadele çerçevesinde aldıkları emri yerine getirdikleri sırada terör örgütü mensubu olduğu tespit edilen M.S.B.yi kanunun verdiği yetkiyi kullanarak etkisiz hâle getirdikleri sonucuna ulaşıldığı ve bu bağlamda Başsavcılık kararında hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir. Kararda başvurucuların etkin soruşturma yapılmadığına dair itirazı da incelenmiş ve resmî bir soruşturmanın başlatıldığı, soruşturmanın suça karışmış olma ihtimali olan kişilerden bağımsız olarak yürütüldüğü, haber alınır alınmaz ivedilikle harekete geçildiği, otopsi, olay yeri inceleme, ifade alma ve diğer soruşturma işlemlerinin yapıldığı, bunlara bağlı olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 160. ve devamı maddelerindeki görev ve yetkilerin kullanıldığı, delilerin toplandığı, müştekilerin soruşturmaya dâhil edilmesi suretiyle etkili başvuru hakkının gereklerine uygun davranıldığı, soruşturmanın makul sürede yapıldığı ve etkin soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edilmediği sonucuna ulaşıldığı tespit edilmiştir.

11. Başvurucular, nihai hükmü 17/4/2018 tarihinde öğrenmelerinin ardından 17/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

12. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

13. Başvurucular, yakınları M.S.B.nin sokağa çıkma yasakları sırasında ikamet adresinde kolluk görevlilerince öldürüldüğünü, mahallede çatışmaların, hendek ve barikatların olmadığını, yakınlarının silahla çatışmaya girdiğini gösteren delilin olmadığını, evden yasa dışı malzeme, silah veya başka materyalin çıkmadığını, evden ateş edildiğine, çatışmaya işaret eden bulguya dair bir tespitin de yapılmadığını, el svaplarında ve kazağında antimon elementi bulunmasının M.S.B.nin ateşli silahla vurulmuş olmasından ve kolluğun eve roket atışı yapmasından kaynaklandığını, hiçbir müştekinin beyanının alınmadığını,suçluların cezalandırılmadığını, örgüt üyesi olmayan yakınlarının örgüt üyesi olarak nitelendirilmesi nedeniyle ızdırap duyduklarını, maddi ve manevi çöküntü yaşadıklarını belirterek yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

14. Adalet Bakanlığı görüşünde; operasyonlarda planlama ve hazırlık aşamasının somut olayın şartları ile uyumlu olduğu, güvenlik güçlerinin somut olayın koşullarına göre kendilerinden beklenebilecek gerekli tüm önlemleri aldıkları, güvenlik güçlerinin silah kullanımının ilk andan itibaren suç işlenmesinin önlenmesine ve sivillerin terör örgütünün şiddet eylemlerine karşı korunmasına yönelik olduğu ancak terör örgütü mensupları ile güvenlik güçleri arasında zaman zaman çıkan çatışmalarda silah kullanımının güvenlik güçleri açısından meşru müdafaa kapsamında kaldığı ifade edilmiştir. Ayrıca güvenlik güçlerine ve üçüncü kişilere zarar verilmemesini sağlamak için güvenlik güçlerinin silahlarını kullanmalarının zorunluluk arz ettiği, somut başvuruda başvurucuların yakınına karşı güvenlik güçlerinin haksız ve orantısız güç kullanımında bulunduğu kanaatini destekleyecek her türlü makul şüphenin ötesinde delil bulunmadığı, İdil Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma dosyasında yer alan delillerden başvurucuların yakını M.S.B.nin terör örgütüne katıldığının ve çatışmalarda fiilen yer aldığının anlaşıldığı belirtilerek yaşam hakkının esas boyutunun ihlal edilmediği, ayrıca olayın hangi koşullar altında meydana geldiğini ortaya koymaya elverişli bir soruşturma yürütülmesi nedeniyle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edilmediği bildirilmiştir.

15. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

16. Somut başvuruya konu olay ve iddiaların yaşam hakkı bağlamında incelenmesinden önce bazı hususlara açıklık getirilmesi elzemdir. Öncelikle inceleme kapsamının bireysel başvurunun niteliği gereği başvuruya konu olaylarla sınırlı olduğu belirtilmedir. Yapılan tespit ve değerlendirmeler başvuru konusu olayı çevreleyen koşullara ilişkin ve bunlarla sınırlıdır, öz yönetim ilanlarını takip eden süreçte ülkemizin bir bölümünde yaşanan terör olaylarına karşı düzenlenen güvenlik operasyonlarının ve alınan diğer tedbirlerin genel bir değerlendirilmesi olarak anlaşılamaz. Başvuru formunda dile getirilen tüm iddialarla ilgili bir değerlendirmede bulunmak Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Buna karşılık yoğun terör hadiselerinin ve buna bağlı can kayıplarının yaşandığı, bunları sona erdirmek üzere güvenlik operasyonlarının düzenlendiği, son derece tehlikeli ve öngörülemez bir ortamda meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin somut başvuru değerlendirilirken olayların arka planında yaşananların gözardı edilmesi de düşünülemez.

17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvuruda yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

18. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme yükümlülüğü bulunmaktadır . Anayasa'nın 17. maddesinin son fıkrasında belirtilen, yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olacağı hallerde dahi son çare olarak öldürücü kuvvet kullanılması gerekir. Kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin gereklilik ve ölçülülük bakamından değerlendirmesi yapılırken eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamalarının dikkate alınması gerekmektedir. Bunun yanı sıra bu konuda yapılacak değerlendirmede bir bütün olarak somut olayın hangi koşullarda gerçekleştiğinin, nasıl bir seyir izlediğinin ve yaşamını kaybeden kişinin daha önceki eylemleri ile kendisinin yaratacağı tehlikenin niteliğinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili olabilmesi için soruşturma makamlarının; olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması, resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi gerekir. Soruşturma süreci kamu denetimine açık olmalı ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılımları sağlanmalıdır. Makul bir özen ve süratle yürütülmesi gereken soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması ve bunun yanı sıra söz konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (detaylı aktarım için bkz. Cem Sarısülük ve diğerleri [GK], B. No: 2015/16451, 15/12/2021; Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014; İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016; Cembeli Erdem, B. No: 2014/19077, 18/4/2018). Güvenlik güçlerinin fiziksel zor ve silah kullanımına ilişkin mevzuat için bkz.Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 208, 214, 216-218, 221).

19. Yaşam hakkının maddi boyutunun, devletin negatif (öldürmeme) yükümlülüğünün ihlal edildiğine yönelik iddialar incelenirken öncelikle belirlenmesi gereken husus, ölümün devlet görevlilerinin güç kullanımı sonucu meydana gelip gelmediğidir. Başvurucular, yakınlarının güvenlik güçlerince öldürüldüğünü iddia etmiştir. Ölüm olayıyla ilgili yürütülen soruşturma sonucunda verilen kararda da M.S.B.nin ölümünün kamu gücünün kullanımına bağlı olarak, gerçekleştirilen operasyonlar sırasında gerçekleştiği kabul edilmiştir. Somut başvuruda, başvurucuların yakının güvenlik güçlerince düzenlenen operasyon sırasında öldürüldüğü yönündeki kabul ve tespitlerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.

20. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında, terör olayları nedeniyle 2015 ve 2016 yıllarında güneydoğu bölgesinde güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen geniş çaplı operasyonlarda meydana gelen ölümler için birden çok başvurunun birleştirilmesi suretiyle yaşam hakkı yönünden yaptığı detaylı değerlendirmede olayın koşullarını, konuya ilişkin yaklaşımını, ilkeleri ve ölçütleri belirlemiştir. Somut başvurudaki ihlal iddiasına konu tekil ölüm olayı ve akabinde olaya özgü soruşturmanın öznel şartları dışında genel operasyon -güç kullanımı- koşullarına yaklaşım bağlamında Gazal Kolanç ve diğerleri kararında yapılan belirlemelerden ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır.

21. Devletin yaşam hakkına müdahalesinin Anayasa'ya uygun olabilmesi için sağlanması gereken ilk ölçüt müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmasıdır. Güvenlik kuvvetlerinin güç ve silah kullanımını düzenleyen mevzuatın; hangi durumlarda ve ne ölçüde güç kullanılacağını belirleyen, gücün kötüye kullanımını, keyfîliği önlemeye ve yaşam hakkına yapılan müdahalelerin asgari düzeyde tutulmasını sağlamaya yönelik yeterli ve açık kurallar içerdiği ve dolayısıyla kanunilik şartını sağladığı değerlendirilmiştir (Gazal Kolanç ve Diğerleri [GK], § 339).

22. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken ikinci kriter, müdahalenin Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan istisnai durumlardan biri kapsamında gerçekleştirilmesidir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda ve kararın itirazen incelenmesinde güvenlik güçlerinin güç kullanımının terörle mücadele çerçevesinde yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri sırada kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme zorunluluğuyla gerçekleştiği kabul edilmiştir. Söz konusu kabul M.S.B.nin cansız bedeninin bulunduğu binadan güvenlik güçlerine ateş edilmesine, güvenlik güçleri tarafından telsiz çözüm tutanağına, tüm svaplarında atış artıklarına rastlanılmasına, bildirimde bulunmayarak İdil ilçesinde kalanların listesinde adının geçmemesine ve yukarıda özetlenen soruşturma sürecinde elde edilen delillere dayanmaktadır. Bu deliller M.S.B.nin, terör eylemlerini engellemek için yapılan operasyonlarda güvenlik güçleri ile girdiği silahlı çatışmada, güvenlik güçlerinin emrin yerine getirilmesi sırasında kanunun verdiği yetkiyle ve kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anki hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetme, bir başka ifade ile meşru müdafaa koşulları altında öldürdüğünün kabulü için yeterli verilerdir. Ayrıca başvurucular bu verilerin aksine, bu delilleri yanlışlayacak veya tespitlerin yanlış olduğu yönünde emare teşkil edecek soyut beyan dışında herhangi bir bilgi/belge sunmamıştır.

23. Diğer taraftan söz konusu operasyonların gerçekleşme sebebi olan yaygın terör olaylarının Gazal Kolanç ve diğerleri kararında yapılan belirleme (aynı kararda bkz. § 342) doğrultusunda ayaklanma olarak nitelendirilmesi gerektiği dikkate alındığında M.S.B.nin ölümüyle sonuçlanan güç kullanımının Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan bir ayaklanmanın bastırılması meşru amacına da matuf olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

24. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken son kriter, müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesi anlamında ölçülülük ilkesine aykırılık taşımamasıdır. Bir başka ifadeyle devlet görevlilerinin ölümle neticelenen güç kullanımlarının somut olayın şartlarında ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı ve gerçekleştirilmek istenen meşru amaca ulaşılması için mutlak zorunlu olduğu ortaya konulmalıdır. Gazal Kolanç ve diğerleri kararında, terör eylemlerinin sona erdirilmesi için yapılan operasyonlar kapsamında yaşam hakkına yönelik gerçekleşen müdahalelerin silahlı bir ayaklanma kapsamında ağır silahlar kullanılarak gerçekleştirilen kesintisiz ve öngörülemez nitelikteki ölümcül terör saldırılarına karşı silahlı ayaklanmayı bastırmak, güvenlik güçleri ve diğer kişilerin yaşamları bakımından ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için yapılan zorunlu ve orantılı bir müdahale olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 343-368). Bu noktada başvurucuların yakını M.S.B.nin de soruşturma dosyasında mevcut olan ve aksine herhangi bir veri, delil ya da emare sunulmamış deliller uyarınca Gazal Kolanç ve diğerleri kararında belirtilip detaylandırılan operasyonlar kapsamında güvenlik kuvvetleriyle yaşadığı silahlı çatışma esnasında güç kullanımına bağlı olarak hayatını kaybetmiş olduğunun kabulü gerektiğini, dolayısıyla operasyonlar için anılan kararda yapılan nitelemenin bu başvuru için de geçerli olduğunu yeniden hatırlatmak gerekir. Sonuç olarak cesedi güvenlik güçlerine atış yapılan binada bulunup ellerinin üstünde, içinde ve kıyafetlerinde atış artığı tespit edilen M.S.B.nin meşru müdafaa ve silahlı ayaklanmanın bastırılması kapsamında zorunlu ve orantılı güç kullanımı sonucu hayatını kaybettiği, yaşam hakkının maddi boyutu yönünden bir ihlal olmadığı değerlendirilmiştir.

25. Yaşam hakkının maddi boyutuna ilişkin olarak yapılan incelemenin ardından hakkın usul boyutu (etkili soruşturma yükümlülüğü) çerçevesinde değerlendirme yapılması gerekir.

26. Somut sürece bakıldığında M.S.B.nin bedeninin bulunmasını takiben Başsavcılık tarafından derhâl soruşturma başlatıldığı, olay yeri incelemesinin yapıldığı, delillerin toplanıp muhafaza altına alındığı, güvenlik birimleri ile gerekli yazışmaların yapıldığı, otopsi işlemlerinin vakit kaybetmeden gerçekleştirildiği görülmüştür. Ayrıca olay mahallinde görüntü kaydeden kamu ya da özel şahsa ait kameranın ve tanığın bulunmadığı yönünde tespit yapıldığı, ayrıca M.S.B.nin kardeşinin ifadesine başvurulduğu anlaşılmıştır.

27. Sokağa çıkma yasağı ve devam eden silahlı çatışmalar nedeniyle olay yerine erişimin sınırlı olduğu bir ortamda kamu gücü eliyle yeterli bir soruşturma yürütülerek ölümün meydana geldiği koşulların tam olarak ortaya konulması özellikle önemlidir. Öte yandan olayı çevreleyen zorlu koşullar soruşturma makamları ve delil toplamakla görevli kamu görevlileri için de geçerlidir. Öyle ki söz konusu çatışma ve operasyon döneminde verilen arama kararını yerine getirmek ve delil toplamak için olay yerine giden emniyet görevlilerine ve onların güvenliğini sağlamak için tertibat alan jandarma ve Polis Özel Harekât mensuplarına terör örgütü üyelerince bombalı ve silahlı saldırıda bulunulduğu, bazı uzman görevlilerinin yaralandığı, bu görevliler arama kararı gereğini yerine getiremeden olay yerinden ayrılmak zorunda kaldıkları, Cizre Adliyesi binasının iki ayrı tarihte roketatarlar ve uzun namlulu silahlar kullanılarak gerçekleştirilen terör saldırılarının hedefi olması nedeniyle adliye binası dışında çalışıldığı tespit edilmiştir. Bu derece öngörülemez ve şiddetli terör saldırılarının olduğu, devlet güçlerinin kontrollerinin sınırlı bulunduğu bir ortamda etkili soruşturma yapma yükümlülüğü kapsamında olay yerinden delil toplanmasına ilişkin ilkelerin katı biçimde uygulanmasının mümkün olmadığı kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesi, soruşturmanın bağımsız kişilerce yürütülmesi kriterinin hiçbir şekilde Cumhuriyet savcılarının ağır silahlarla çatışmaların devam ettiği bir bölgeye bizzat giderek delilleri tespit etmeleri gerektiği şeklinde yorumlanamayacağı kanaatindedir. (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 373, 377).

28. Esasen ceza soruşturmalarında delil toplama işlemleri jandarma veya polis teşkilatları içindeki adli kolluk birimlerince yerine getirilmesi zorunlu olduğundan jandarma ve polisin ortak gerçekleştirdiği güvenlik operasyonları sonucu gerçekleşen ölüm olaylarında adli işlemlerle ilgili kim görevlendirilirse görevlendirilsin bu iki teşkilatla bir şekilde kurumsal bir bağı bulunacaktır. Somut başvuruya konu soruşturmalarda arama kararlarının terörle mücadele operasyonlarına katılmayan adli kolluk birimlerince talep edildiği ve karar gereğinin uzman olay yeri inceleme görevlilerince yerine getirildiği anlaşılmıştır. Olay yeri inceleme ve delil toplama işlemlerinin çatışmalara fiilen katılan jandarma ve Polis Özel Harekât birimlerinden ayrı bir yapı içindeki bu uzman birimlerce yerine getirilmesi somut olayın koşullarında soruşturmanın bağımsızlığının sağlanması bakımından önemli bir tedbir olarak değerlendirilmiştir. Buna ek olarak adli kolluk görevlileri, daha sonra tutanağa bağladıkları tüm işlemleri video ve fotoğraflarla kaydederek soruşturmayı yürütmekle görevli Cumhuriyet savcılarının incelemesine imkân sağlamıştır. Soruşturmalar için kritik önemdeki ölü muayene ve otopsi işlemleri ise Cumhuriyet savcılarının bizzat katılımıyla yapılmıştır. Dolayısıyla somut olayda etkili soruşturma yürütme yükümlülüğü kapsamında soruşturmanın bağımsızlığının zedelenmemesi için imkânlar dâhilindeki tüm tedbirlerin alındığı kanaatine ulaşılmıştır.

29. Süreçte kamu görevlilerinin şüpheli sıfatıyla ifadelerinin alınmadığı görülmekte ise de, soruşturmanın amacı, somut olayın ne şekilde gerçekleştiğini ortaya çıkarmak ve böylece kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında meşru olup olmadığını belirlemektir. Dolayısıyla ifade alma işlemi her soruşturmada yerine getirilmesi gereken otomatik bir zorunluluk olarak kabul edilemez. Süreçte toplanan deliller olayın koşullarında maddi gerçeği ortaya çıkarmış ve kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında mutlak zorunlu ve orantılı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle somut olayda çatışmalara katılan görevlilerin ifadelerinin alınmaması etkili soruşturma yükümlülüğü ile ulaşılmak istenen amaç bakımından yerine getirilmesi gereken zorunlu ve faydalı bir delil toplama işlemi olarak değerlendirilmemiştir. Bunun da ötesinde devamlılık arz eden ve öngörülemez nitelikteki silahlı çatışmalara katılan operasyonel birliklerin çatışmaların seyrine göre sürekli değişmesi nedeniyle farklı zamanlarda gerçekleşmiş olması son derece muhtemel ölümlerin hangi birim görevlilerince kullanılan güç sonucu meydana geldiğini belirlemek de neredeyse imkânsızdır (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 381).

30. M.S.B.nin ölümüne ilişkin olarak olay yerinde araştırma yapılarak bunun tutanağa bağlandığı, otopsi işleminin gecikmeksizin gerçekleştirildiği, olay yerinde bulunan delillerin muhafaza altına alındığı, laboratuvar incelemelerinin elde edilen veriler ölçüsünde yapıldığı, kardeşinin ifadesine başvurulup muhtemel tanıkların araştırıldığı anlaşılmıştır. Başsavcılık olaya görüntü kayıtlarına ulaşmak için girişimde bulunmuş ise de olay yerini kaydeden kamera tespit edilememiştir. Süreç bütün olarak yaklaşık 2 yıl 2 ay sürmüştür.

31. Soruşturmanın etkinliğine ilişkin asgari ölçütleri karşılayan incelemenin nitelik ve derecesinin olayın koşullarına bağlı olduğu unutulmamalıdır. Gazal Kolanç ve diğerleri kararında detaylı analize konu -döneme hâkim olan- koşullar altında dahi olayın aydınlatılabilmesi için imkânlar dâhilinde tüm delillerin toplanması, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Yukarıda aktarılan safahatı içeren soruşturma sürecinde ölüm olayını çevreleyen koşulların tespitine imkân sağlayan gerekli ve yeterli bilgilerin olabildiğince bir bütün olarak elde edildiği, kriminal/laboratuvar incelemelerinin yapıldığı, tanık beyanının alındığı, kimlik teşhisinin yapıldığı ve sürecin makul olduğu değerlendirilebilecek iki yıl iki ay gibi bir sürede tüketildiği açıkça izlenmektedir. Somut olayı çevreleyen son derece zor ve ağır koşullar nazara alındığında ölüm olayı ile ilgili delil toplama işlemlerinin özensiz yürütüldüğü yorumunu getirmek mümkün görünmemektedir.

32. Sonuç itibarıyla soruşturma makamlarının olayların seyrini aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir durumun, başka bir ifade ile yürütülen soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösterecek nitelikte bir hususun bulunmadığı, dolayısıyla yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne yönelik bir ihlal bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

33. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

34. Gazal Kolanç ve diğerleri kararı ile Mehmet İnan (B. No: 2016/228, 20/12/2022) kararı doğrultusunda, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 24/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Aliya Bozderi ve diğerleri [2.B.], B. No: 2018/16141, 24/5/2023, § …)
   
Başvuru Adı ALİYA BOZDERİ VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2018/16141
Başvuru Tarihi 17/5/2018
Karar Tarihi 24/5/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, Şırnak'ın İdil ilçesinde güvenlik güçleri tarafından terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar sırasında meydana gelen ölüm olayı ve takip eden süreç nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması İhlal Olmadığı
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Fiziksel ve ruhsal bütünlük (şiddet, kazalar vs) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi