|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
ASLİDDİN AHMEDALİ BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2019/11354)
|
Karar Tarihi:16/11/2021
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
|
Başvurucu
|
:
|
Asliddin AHMEDALİ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda infaz görevlilerince
hukuka aykırı kuvvet kullanıldığı iddiasına ilişkin şikâyetin etkili
soruşturulmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 3/4/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
9. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit
edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. 1979 yılı doğumlu olan başvurucu, Keskin T Tipi Ceza
İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) olay tarihinde tutuklu olarak bulunmaktadır.
11. Anlatımına göre başvurucu 20/9/2018 tarihinde
tutulduğu koğuş ile ilgili şikâyetlerini bir infaz koruma memuruna ilettikten
sonra İnfaz Kurumu müdürüyle görüşmek istemesi üzerine yaklaşık 10-15 kadar
infaz koruma memuru tarafından içinde kamera bulunmayan bir odaya zorla
götürülerek burada darbedilmiş; hakaret ve tehdide maruz kalmıştır.
12. Başvurucu hakkında aynı gün İnfaz Kurumu hekimliği
tarafından alınan sağlık raporunda başvurucunun sol yanağında 2 cm'lik bir
çiziğin mevcut olduğu belirtilmiştir. Ek olarak raporda başvurucunun çarpıntı
şikâyetinin olduğu, nabzının yüksek ölçüldüğü ve anjiyo öyküsü nedeniyle
taşikardi tanısıyla Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesine sevk edildiği ifade
edilmiştir. Başvurucunun hastanede bir kısım tetkiklerinin yapıldığı sunduğu
tıbbi belgelerden anlaşılmıştır.
A. Başvurucu
Hakkında Yürütülen Soruşturma
13. İnfaz Kurumu tarafından 21/9/2018 tarihinde,
başvurucunun 20/9/2018 tarihinde Kurum personeline karşı hakaret ve tehditte
bulunduğu, kendi yüzüne çizik atarak Kurum personelinin kendisini darbettiğini
iddia ettiği, dolayısıyla yalan beyanda bulunduğu gerekçesiyle hakkında Keskin
Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç ihbarında bulunulmuştur.
14. Söz konusu suç ihbarına ekli Kurum memurları
tarafından imzalanmış olan 20/9/2018 tarihli tutanakta, D29 numaralı koğuşunun
sürekli acil butonuna basılması nedeniyle koğuşa gidildiğinde koğuştakilerin
Kurum müdürüyle görüşmek istedikleri, müdahale ekibine haber verilerek koğuşa
girildiği, başvurucunun koğuş dışına çıkarıldığı belirtilmiştir. Tutanakta
infaz görevlilerine karşı tehdit ve hakarette bulunan başvurucunun müdürle
görüştürülmek üzere hazır kuvvet odasında bekletildiği sırada kalp rahatsızlığı
olduğunu beyan etmesinden dolayı revire götürüldüğü, gerekli müdahale yapılarak
acilen hastaneye sevk edildiği, Kurum güvenliği açısından olaydan sonra
başvurucunun odasının değiştirildiği ifade edilmiştir.
15. Başsavcılıkça başvurucunun hakaret ve tehdit
suçlarını işlediğine dair yeterli şüphe olmadığı gerekçesiyle 27/9/2018 tarihinde
kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
B. İnfaz Koruma
Memurları Hakkında Yürütülen Soruşturma
16. Diğer taraftan başvurucu 21/9/2018 tarihinde infaz
koruma memurları hakkında Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette
bulunmuştur. Sekiz sayfadan oluşan şikâyet dilekçesinde başvurucu özetle
koğuşta yaşanan su sıkıntısı nedeniyle bir infaz görevlisiyle tartışmasının
ardından 10-15 infaz görevlisinin koğuşa gelerek herkesi havalandırma bahçesine
çıkardığını, kendisini de zorla koridora çıkararak bir başka odaya götürdüğünü,
başmemurun kendisine şikâyetini sorduğunu, bu arada diğer görevlilerin
omuzlarına yumruk atmak suretiyle kendisini susturduğunu, boğazını sıktıklarını
ve tırnaklarını yanağına batırdıklarını, kafasını duvara vurduklarını iddia
etmiştir. Başvurucu ayrıca başmemura diğer infaz memurlarının kendisini
darbetmesine engel olmaması nedeniyle suç işlediğini söylediğini, bunun üzerine
hakkında tutanak tutmaya karar verdiklerini, kalp rahatsızlığı olduğu için bu
esnada kalp çarpıntısı yaşadığını ve isteği üzerine daha sonra revire
gittiğini, doktorun kendisini hastaneye sevk ettiğini, hastanede bazı
tetkiklerinin yapıldığını, İnfaz Kurumuna döndüğünde odasının değiştirildiğini
ileri sürmüştür. Başvuru konusu olayların 15.00-16.00 ile 18.20-19.00 saatleri
arasında D29 koğuşu, bahçe ve koridor kameralarından tespit edilebileceğini
belirten başvurucu, kamera görüntülerinin ve kapsamlı adli sağlık raporunun
alınmasını talep etmiş, infaz koruma memurlarından şikâyetçi olduğunu dile
getirmiştir.
17. Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
2/10/2018 tarihinde başvurucunun şikayetiyle ilgili soruşturmada olay yerinin
bağlı olduğu savcılığın Keskin Başsavcılığı olduğu kanaatiyle yetkisizlik
kararı verilmiştir.
18. Başsavcılık yetkisizlik kararı üzerine devraldığı
soruşturmada 14/11/2018 tarihinde şüpheli "Keskin T Tipi Ceza İnfaz
Kurumu Müdürlüğü" hakkında görevi kötüye kullanma suçu ile ilgili mükerrer
şikâyet/soruşturma sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
19. Başvurucunun Başsavcılık kararına itirazı Kırıkkale
Sulh Ceza Hâkimliğinin (Sulh Ceza Hâkimliği) 4/3/2019 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Ret gerekçesi şöyledir:
"...dosya kapsamının incelenmesinde
Şikayetçinin başvurusu üzerine girişilen tahkikat sonucunda, toplanan delil,
bilgi ve belgelerden Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından 2018/681 sayılı
soruşturma numarasıyla müştekinin iddia ettiği hususlarla ilgili cezaevi
personelleriyle ilgili olarak aralarında geçen hususlarla ilgili takipsizlik
kararı verildiğinin anlaşıldığı, Müştekinin iddia ettiği hususlarla ilgili
şikayet ve savunmasının 2018/681 sayılı soruşturmada araştırılıp karara
bağlandığının anlaşıldığı, verilen şikayet dilekçesindeki hususların
incelenmesinde yeni bir durumun olmadığı belirtilerek kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar verilmiş ise de, yapılan incelemede müştekinin bir önceki
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda şüpheli sıfatında olduğu, böylece
mükerrer soruşturma olamayacağı, dosyanın esasına girilerek yapılan incelemede
müştekinin Soyut beyanı dışında, şüphelilerin yüklenen Görevi Kötüye Kullanma
suçu işlediğini gösterir, dava açmaya yeter kanıt ve emare bulunmadığından
bahisle verilen Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararda isabetsizlik
olmadığından müştekinin itirazının reddine... "
20. Ret kararı başvurucuya 27/3/2019 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
21. Başvurucu 3/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
22. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun
"Kasten yaralama" kenar başlıklı 86. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Kasten başkasının vücuduna acı
veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi,
bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi
üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif
olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya
adli para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun;
...
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu
nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
...
İşlenmesi hâlinde, şikayet aranmaksızın,
verilecek ceza yarı oranında artırılır."
23. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının
görevi" kenar başlıklı 160. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Cumhuriyet savcısı, ihbar veya
başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir
öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin
gerçeğini araştırmaya başlar."
B. Uluslararası
Hukuk
24. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3.
maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya
işlemlere tabi tutulamaz."
25. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin 3.
maddesi ile ilgili içtihatlarında kötü muamele yasağının demokratik toplumların
en temel değeri olduğunu vurgulamış; terörle ya da organize suçla mücadele gibi
en zor şartlarda dahi mağdurların davranışlarından bağımsız olarak işkence,
insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlerin Sözleşme'yle
yasaklandığını belirtmiştir. AİHM, kötü muamele yasağının Sözleşme'nin 15.
maddesinde belirtilen toplum hayatını tehdit eden kamusal tehlike hâlinde dahi
hiçbir istisnaya yer vermediğini içtihatlarında hatırlatmıştır (Selmouni/Fransa,
B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 95; Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95,
6/4/2000, § 119).
26. Öte yandan bir muamele veya cezanın kötü muamele
olduğunu söylenebilmesi için eylemin minimum ağırlık eşiğini aşması
beklenir (Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55; Erdoğan
Yağız/Türkiye, B. No: 27473/02, 6/3/2007 §§ 35-37; Gafgen/Almanya [BD],
B. No: 22978/05, 1/6/2010, §§ 88-90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık,
B. No: 13134/87, 25/3/1993, § 30).
27. AİHM'e göre ceza infaz kurumundaki bir kişi üzerinde
fiziksel güce başvurulması -bu kişinin kendi eylemi kesinlikle gerekli
kılmadığı sürece- insan onuruna zarar verir ve prensip olarak Sözleşme'nin 3.
maddesini ihlal eder (Satık ve diğerleri/Türkiye, B. No:
31866/96, 10/10/2000, § 54).
28. AİHM, Sözleşme'nin 3. maddesinin tartışılabilir ve
makul şüphe uyandıran kötü muamele iddialarının etkin biçimde soruşturma
yükümlülüğü getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya, § 131; Tepe/Türkiye,
B. No: 31247/96, 21/12/2004, § 48). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik
için minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık
olmasını, yetkili makamların titizlikle ve süratli biçimde çalışmasını
gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan, B. No: 34445/04, 11/1/2007, § 73;
Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, § 55).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
29. Anayasa Mahkemesinin 16/11/2021 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu; infaz koruma memurları tarafından yüzünde
sabit iz kalacak şekilde darbedildiğini, hakaret ve tehdide maruz kaldığını, bu
hususta yaptığı şikâyetinin etkili soruşturulmadığını ve iddiasını ispat
hakkının elinden alınacak şekilde talep ettiği delillerin toplanmadığını
belirterek Anayasa'nın 17. ve 36. maddesinde düzenlenen haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
31. Bakanlık görüşünde; başvurucunun argümanlarının
kapsamlı bir soruşturma yürütülmesi için savunulabilir iddia kriterini
karşılamadığı, meydana geldiği iddia edilen kötü muamele eylemine ilişkin
iddiaların gerçekliğini ortaya çıkarabilecek soruşturma işleminin yerine
getirildiği ancak herhangi bir emareye ulaşılamadığı, bu nedenle Başsavcılık ve
Sulh Ceza Hâkimliği kararındaki gerekçelerden ayrılmayı gerektirir somut bir
dayanak bulunmadığı ifade edilmiştir.
32. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru
formunda dile getirdiği hususları yinelemiş; ayrıca en önemli iki delil olan
kamera kayıtları ile adli tıp uzmanından talep ettiği sağlık raporunun
alınmadığını, bu nedenle adil yargılanma ile kötü muamele yasağının usul
boyutunun ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder(Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Somut olayda başvurucunun iddiaları kötü muamele yasağı kapsamında
değerlendirilmiştir.
34. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet
yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz.”
35. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri
" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel
İlkeler
37. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün usule ilişkin bir boyutu
bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve
ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa
cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek
durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları
önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve karıştıkları
olaylarda kamu görevlilerinin ya da kurumlarının kendi sorumlulukları altında
meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve
diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110).
38. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından
hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir
muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması
hâlinde -Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç ve görevleri”
kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında-
etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma,
sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli
olmalıdır. Bu mümkün olmazsa bu madde sahip olduğu öneme rağmen pratikte
etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî
dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını
istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, § 25).
39. Ancak etkili bir soruşturmanın başlatılabilmesi için
öncelikle kötü muamele iddialarının uygun delillerle desteklenmesi gerekir. Bu
nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi
ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların
tespiti hâlinde etkili bir soruşturma yükümlülüğün gerekliliğinden
bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).
40. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların
tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli
olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için
soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve
sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir.
Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir
şekilde hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay
ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da
kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır
(Cezmi Demir ve diğerleri, § 114). Bu bağlamda soruşturmanın derhâl
başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak özenli ve süratli
yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 116).
41. Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında bazen tek
başına soruşturma yapılmamış olması veya yeterli soruşturma yapılmamış olması
da kötü muamele teşkil edebilmektedir. Dolayısıyla şartlar ne olursa olsun
yetkililer, resmî şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmelidir. Şikâyet
yapılmadığında bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli, kesin
belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda
soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak
özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 116).
42. Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde
edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması,
bunun yanı sıra söz konusu kararın vücut bütünlüğüne yönelik müdahalenin
Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup
olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (Cemil
Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99).
43. AİHM kararlarında, bir kişinin sağlıklı hâldeyken
gözaltına alındığı ancak salıverildiği zaman vücudunda yaralanma tespit
edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir
açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak kanıtları
sunma yükümlülüğünün devlete ait olduğu, özellikle ilgili iddiaların doktor
raporları ile doğrulandığı hâllerde Sözleşme'nin 3. maddesi anlamında açık
sorunların ortaya çıkacağı ifade edilmiştir (Cezmi Demir ve diğerleri, §
94).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
44. Başvuru tarihinde tutuklu olarak İnfaz Kurumunda
tutulan başvurucu, infaz koruma görevlilerince fiziki ve sözlü şiddete maruz
kaldığını iddia etmiştir.
45. Bir devlet görevlisi tarafından Anayasa’nın 17.
maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin bir
iddianın soruşturma makamına iletilmesi durumunda etkili soruşturma
yükümlülüğünün başlaması için öncelikle gerekli olan husus, söz konusu iddianın
savunulabilir olmasıdır. İddianın savunulabilir olması, açık ve olgulara
ilişkin ayrıntı içermesinin yanında ancak makul kanıtlarla desteklenmesiyle
mümkündür (Cihan Alpyürük, B. No: 2017/37528, 29/9/2020, § 48). Diğer
taraftan devletin denetim ve kontrolü altında tutuklu olarak tutulan
başvurucunun delil sunma olanağı oldukça sınırlı olduğundan toplanmasını talep
ettiği delillerden olayı aydınlatabileceği değerlendirilenlere soruşturma
makamlarınca ulaşılması için çaba gösterilmesi etkili soruşturma yükümlülüğünün
bir parçasıdır (Gökhan Gündüz, B. No: 2017/39507, 3/11/2020, § 44).
46. Başvurucu, isimlerini şikâyet dilekçesinde bildirdiği
infaz görevlilerince yaralandığını iddia etmiş; ayrıca eylemlerin oluş şeklini
ve tarihlerini de açıklayarak şikâyetini detaylandırmıştır. Bu durumda
başvurucunun iddiasının makul delillerle desteklenmesi hâlinde savunulabilir
olarak değerlendirilmesi mümkündür.
47. Başvurucu hakkında aynı gün alınan sağlık raporu ile
olaydan sonra hastaneye sevk edildiğini gösteren evraklar soruşturma makamına
sunulmuştur. Başvurucunun iddiasının savunulabilir olup olmadığının
değerlendirilmesinde en önemli delillerden biri olan kamera kayıtlarının
Başsavcılıkça temin edilmemiş olması başvurucuya atfedilecek bir kusur
olmadığından somut olayda başvurucunun iddialarını destekleyen görüntülerin
bulunmaması nedeniyle etkili soruşturma yükümlülüğünün mevcut olmadığı
söylenemez. Dolayısıyla ayrıntılı şikâyet dilekçesi sunan ve birtakım
delillerin toplanmasını talep eden başvurucunun olay anlatımını kısmen
doğrulayan sağlık raporu ile hastaneye sevk belgeleri dikkate alındığında
etkili soruşturma yapılması yönündeki beklentisinin meşru olduğu kabul
edilmiştir.
48. Başsavcılık başvurucunun şikâyeti üzerine soruşturma
başlatmışsa da araştırma yapılmasına gerek duymaksızın şikâyetin mükerrer
olduğu gerekçesiyle kovuşturma yapılmamasına karar vermiştir. İtiraz üzerine
soruşturmayı inceleyen Sulh Ceza Hâkimliği, şikâyetin mükerrer olmadığını
tespit etmiş ancak mevcut delillere göre şüpheli infaz görevlileri hakkında
kovuşturma yapılmaması yönündeki Başsavcılık kararını hukuka ve usule uygun
bulmuştur.
49. Yapılan soruşturmada başvurucunun şikâyet ve
delillerinin tespitine yönelik ayrıntılı ifadesi alınarak soruşturmaya
katılımının sağlanmadığı, talep edilmesine rağmen kamera görüntüleri ve diğer
delillerin toplanmadığı, tanık dinlenmediği hatta şüpheli infaz görevlilerinin
kimliklerinin dahi tespit edilmediği dikkate alındığında başvurucunun
şikâyetiyle ilgili olayın aslında soruşturulmamasına rağmen Sulh Ceza
Hâkimliğince kovuşturma yapılmaması kararının haklı görüldüğü anlaşılmıştır. Bu
itibarla soruşturma makamlarınca maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla çaba
gösterildiğini söylemek zordur.
50. Soruşturmadaki söz konusu eksiklikler birlikte
değerlendirildiğinde başvurucuya karşı kötü muamele oluşturduğu iddia edilen
eylemlere yönelik olayın aydınlatılması amacıyla etkili bir ceza soruşturması
yürütülmediği açıktır.
51. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun
ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
52. Yukarıda belirtilen tespitler doğrultusunda
soruşturmadaki eksiklikler nedeniyle başvurucunun şikâyetine konu ettiği
olguların gerçekliği konusunda -güç kullanımının gerçekleşme koşulları
bağlamında- kanaat oluşmadığından kötü muamele yasağının maddi boyutu
itibarıyla bir inceleme yapılmasına olanak bulunmadığı değerlendirilmiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
53. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
54. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden soruşturma
yapılması ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
55. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret
etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
56. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi,
ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan, §§ 55, 57).
57. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine
ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
58. Başvuruda, infaz görevlileri tarafından orantısız güç
kullanılmasına yönelik etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasının usul boyutuyla ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır. Kötü muamele yasağının usul boyutuna yönelik ihlalin Cumhuriyet
Başsavcılığının işlemlerinden kaynaklandığı anlaşılmıştır.
59. Bu durumda kötü muamele yasağının usul boyutuna
yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma
yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden soruşturma ise
bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden soruşturma kararı
verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal
kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir soruşturma yapılmasından
ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere
Keskin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
60. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için kötü muamele yasağının ihlali
nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 27.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
61. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi
için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence
altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usule
ilişkin boyutunun ihlalinin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
soruşturma yapılmak üzere Keskin Cumhuriyet Başsavcılığına, (2018/752
soruşturma) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 27.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 16/11/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLEkarar verildi.