|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
HULUSİ KARAÇALIOĞLU BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2019/11470)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 4/11/2025
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
|
Üyeler
|
:
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
|
Metin KIRATLI
|
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
|
Başvurucu
|
:
|
Hulusi KARAÇALIOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; görevden uzaklaştırma işlemine karşı açılan davada, davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde muharebe albayı olarak görev yapmaktayken 18/7/2016 tarihli işlem ile 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca görevden uzaklaştırılmıştır. Başvurucu, işlemin iptali istemiyle 27/7/2016 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde dava açmıştır. 16/4/2017 tarihli Anayasa değişikliği referandumunun kabul edilmesi ile birlikte AYİM kapatılmış ve dava dosyası 18/7/2017 tarihinde Ankara 8. İdare Mahkemesine (Mahkeme) devredilmiştir.
3. Mahkeme 27/6/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:
"Bakılan davada, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerden, davacı hakkında darbe girişiminde yer aldığı veya Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY) yapılanması ile bağlantısının olabileceğinin değerlendirildiği, isnat olunan iddianın mahiyeti gözetilerek ilgilinin, görevinden geçici bir önlem niteliğinde olmak üzere uzaklaştırılmasına karar verildiği anlaşılmış olup, tesis edilen dava konusu işlemde kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmamaktadır."
4. Başvurucu karara karşı 17/8/2018 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 24/1/2019 tarihinde istinaf başvurusunu kesin olarak reddetmiştir.
5. Başvurucu, nihai hükmü 1/3/2019 tarihinde öğrendikten sonra 26/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyonca oybirliği sağlanamaması nedeniyle başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
6. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
7. Başvurucu; duruşmaya katılma talebi olduğunu, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katılmasının sağlanabileceğini ancak bu sağlanmadan yokluğunda duruşma yapılarak karar verildiğini belirterek savunma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Görevden uzaklaştırılmasına dayanak olarak 2803 sayılı Kanun gösterilmesine karşın Mahkemenin 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu baz alarak değerlendirme yapması nedeniyle kararın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ifade etmiştir. İdarenin iddialarına karşı yaptığı açıklama ve savunmaların Mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, görevden uzaklaştırıldıktan 7,5 ay sonra hakkında soruşturma başlatıldığını, Mahkemenin kararında yeterli gerekçe olmadığı gibi çelişkiler bulunduğunu belirtmiştir.
8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; duruşmanın yapıldığı 13/6/2018 tarihinde, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda SEGBİS duruşma icrasına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı belirtilmiştir. Duruşmadan sonraki tarihte 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 8. maddesiyle, 2577 sayılı Kanun'un 31. maddesinin ilk fıkrasındaki "işlemler ile elektronik işlemlerde" ibaresi "işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında" şeklinde değiştirilerek idari yargıda da SEGBİS'in uygulanabilmesine yönelik hukuki altyapının oluşturulduğu bilgisine yer verilmiştir. İdari yargıda duruşmanın yazılı yargılama usulünün bir istisnasını oluşturduğu, duruşmada iddia ve savunmanın genişletilmesi ve talebin değiştirilememesi yasağı çerçevesinde taraflarca dava dilekçesi ve savunma dilekçelerindeki iddia ve savların bir kez de Mahkeme önünde dile getirilebildiği ifade edilmiştir. Başvuruya konu olayda tarafların beyan ve savunmalarını yazılı olarak dosyaya sunduğu, başvurucunun da davacı sıfatıyla davalı idarenin savunmalarına cevap verdiği, Mahkeme tarafından başvurucunun kendisine ilişkin iddialardan haberdar edilerek kendisine bu iddiaları karşılama imkânı sunulduğu ileri sürülmüştür.
9. Başvurucu; Bakanlığın görüşüne karşı beyanında, gıyabında yapılan duruşmada davalı tarafça iddiaların tek taraflı olarak aleyhte sonuç doğuracak şekilde ileri sürüldüğünü belirtmiştir. Duruşmada ileri sürülen bu iddia ve delillere karşı savunma hakkı tanınmamasından yakınmıştır. Avukat ya da temsilci ile dahi duruşmada temsil edilme imkânının kendisine tanınmadığını ifade etmiştir. Duruşmaya zaruretten katılamaması nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılanma ilkelerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
10. Başvuru, gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, kişilerin hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve bu amaca uygunluk yönünden yargılamanın denetlenmesini amaçlamaktadır. Mahkeme kararlarının davanın temel maddi ve hukuki sorunları ile taraflarca ileri sürülen ve davanın sonucunu etkileyen iddia ve itirazlar hakkında delillerle bağ kurulmak suretiyle yeterli gerekçe içermesi zorunludur. Uyuşmazlığın hukuki ve maddi sorunlarıyla ilgisiz değerlendirmelere kararda yer verilmesi de gerekçeli karar hakkıyla bağdaşmamaktadır. Karar gerekçesinin belirtilen unsurları taşıması, yargılamanın adil yargılanma hakkı güvencelerine uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğinin taraflarca öğrenilmesini sağladığı gibi ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
13. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterli görülebilir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan veya ancak ilk defa kanun yolu merciine ileri sürülebilecek nitelikteki esaslı iddia ve itirazların kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açabilir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Mehmet Yavuz [1. B.], B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51).
14. Başvurucu albay olarak görev yapmaktayken görevden uzaklaştırılmıştır. Başvurucunun AYİM nezdinde açtığı iptal davası, AYİM'in kapatılmasına bağlı olarak Mahkemeye devredilmiştir. Mahkeme davayı reddetmiş vegerekçe olarak dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeleri incelemesi neticesinde başvurucunun darbe girişiminde yer almasının veya Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY) yapılanması ile bağlantısının olabileceğinin değerlendirilmesi gösterilmiştir. Karar istinaf kanun yolundan geçerek kesinleşmiştir.
15. Görevden uzaklaştırma müessesesi, kamu görevlileri hakkında yalnızca yürütülen soruşturma ya da kovuşturma nedeniyle suç delillerinin ortadan kaldırılmasını engelleyen bir önlem değil aynı zamanda yürütülen hizmetin önemine göre, görevi başında kalmasının sakıncalı olduğu kanaatine varılan hâllerde, kamu hizmetinin düzenli, sağlıklı bir şekilde yürütülmesini ve hizmetten yararlananların güven duygusunun sarsılmasının önüne geçilmesini amaçlayan geçici bir tedbir niteliğindedir. Bu kapsamda haklarında kamu hizmetinin yürütülmesini olumsuz şekilde etkileyecek nitelik ve ağırlıkta isnatlar bulunan kişilerin hizmetin aksamadan yürütülmesini sağlamak amacıyla, haklarındaki iddialar açıklığa kavuşturuluncaya kadar görevden uzaklaştırılması mümkündür (İsmail Topaloğlu [2. B.], B. No: 2019/38975, 20/11/2024, § 40).
16. Görevden uzaklaştırmaya karşı açılan bir davada mahkemelerce, kişilerin haklarındaki isnatların neler olduğunun ve görevi başında kalması durumunda kamu hizmetinin yürütülmesinin olumsuz şekilde etkileneceğinin açıkça ortaya konulması önemlidir. Bu kapsamda mahkemelerden beklenen, kişiler hakkındaki elde edilen bilgilerin neler olduğunu kararında belirtmesi ve söz konusu bilgiyi yerine getireceği görevi gözönünde bulundurarak değerlendirmesidir.
17. Başvuruya konu olayda başvurucunun görevden uzaklaştırılmasının hukuka uygun bulunması başvurucunun darbe girişiminde yer almasının veya FETÖ/PDY ile bağlantısının olabileceğinin değerlendirilmesine dayandırılmıştır. Ancak Mahkeme kararında söz konusu sonuca nasıl ulaşıldığına ilişkin değerlendirmelerin bulunmadığı görülmüştür. Dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirildiği belirtilmesine karşın bu bilgi ve belgelerin neler olduğu aktarılmamıştır. Anılan bilgiler Mahkeme tarafından yorumlanarak başvurucunun terör örgütü ile bağlantısına nasıl ulaşıldığı ortaya konulmamıştır.
18. Kural olarak mahkeme kararlarında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması hâlinde kanun yolu merciince bu karara atıf yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. Mahkeme kararlarında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise kişilerin ileri sürdüğü esaslı itirazların kanun yolu mercii tarafından gerekçeli bir şekilde karşılanması gerekir. Somut olayda Mahkeme kararının yukarıda belirtilen bağlamda bir gerekçe içermediği, Bölge İdare Mahkemesi tarafından ise bu karara atıf yapılarak herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı anlaşılmıştır (Diren Taş [1. B.], B. No: 2019/38230, 24/1/2024, § 36).
19. Sonuç olarak başvurucu hakkında elde edilen bilgilerin idari işlemi neden ve nasıl haklılaştırdığı hususunun mahkemelerin gerekçelerinde yer almadığı görülmektedir. Mahkemeler başvurucu hakkında elde edilen bilgileri herhangi bir şekilde aktarmadığı gibi bilginin tesis edilen işleme ulaşmadaki hukuki etkisi ve benzeri boyutları ile işin esasıyla ilgili kendi değerlendirmelerini de ortaya koymamıştır. Diğer bir ifadeyle görevden uzaklaştırılmanın sonucuna ilişkin olarak başvurucunun iddiaları yeterli bir şekilde açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu itibarla yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Ömer ÇINAR bu sonuca katılmamıştır.
21. Başvurucu tarafından masumiyet karinesinin ve çalışma hakkının ihlal edildiğinin ileri sürüldüğü görülmekte ise de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden diğer ihlal iddiaları hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasının gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
22. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
23. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
24. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
25. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
D. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
E. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 8. İdare Mahkemesine (E.2017/2183, K.2018/1637) GÖNDERİLMESİNE,
F. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 4/11/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
Başvurucu, görevden uzaklaştırılma işlemine karşı açılan davada sonuca etkili iddiaların kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, Mahkememiz çoğunluğu tarafından başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Aşağıda belirttiğimiz gerekçelerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Şöyle ki;
Başvurucu, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde muharebe albayı olarak görev yaparken 18.7.2016 tarihli işlem ile 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 16. maddesi uyarınca görevden uzaklaştırılmıştır. Yerel mahkemenin gerekçeli kararında, dava dosyasında yer alan bilgilere göre, başvurucunun darbe girişiminde yer aldığı veya FETÖ/PDY yapılanması ile bağlantısının olabileceğinin değerlendirildiği, isnat olunan iddianın mahiyeti gözetildiğinde geçici bir önlem niteliğinde olmak üzere uzaklaştırma kararı verildiği, işlemde kamu yararı ile hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
2803 sayılı Kanunun 16. maddesi 25/7/2016 tarihli 668 sayılı KHK’nın 20. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olup, söz konusu KHK’nın 21. maddesi ile Kanun’a geçici 4. Madde eklenmiştir. Bu hükme göre, “Geçici Madde 4- A) Disiplin işlerine ilişkin özel kanun çıkarılana kadar jandarma personelinin disiplin suç ve cezaları Emniyet Teşkilatı disiplin mevzuatına göre belirlenir. Diğer hususlarda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır”. 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 28. maddesinin 1. fıkrasına göre, disiplin soruşturması nedeniyle görevden uzaklaştırma hususunda 657 sayılı Kanun hükümleri uygulanacaktır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 137. maddesine göre “Görevden uzaklaştırma, Devlet kamu hizmetlerinin gerektirdiği hallerde, görevi başında kalmasında sakınca görülecek Devlet memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbirdir. Görevden uzaklaştırma tedbiri, soruşturmanın herhangi bir safhasında da alınabilir”. Yine aynı Kanunun 140. maddesinde, “Haklarında mahkemelerce cezai kovuşturma yapılan Devlet memurları da 138 inci maddedeki yetkililer tarafından görevden uzaklaştırılabilirler” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre, başvurucu hakkında 657 sayılı Kanunun 137. ve 140. maddeleri uyarınca görevden uzaklaştırma tedbirinin uygulanmasının kanuni dayanağı olduğunun kabulü gerekir.
Görevden uzaklaştırma sadece delillerin toplanması için değil, soruşturmanın niteliğine göre, kurum bünyesinde güvenlik ihlaline sebebiyet verilmemesi, kamun hizmetinin aksamaması gibi nedenlerle de uygulanan bir tedbirdir. Başvurucu hakkında darbe girişiminde yer aldığı veya FETÖ/PDY yapılanması ile bağlantısının olabileceğinin değerlendirildiği gerekçeleriyle tedbir uygulandığı ve başvurucunun albay rütbesini haiz bir subay olduğu nazara alındığında görevden uzaklaştırma tedbirine başvurulması, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayan ve meşru amacı olan bir uygulamadır. Yine görevden uzaklaştırma tedbirinin geçici bir süre olduğu nazara alındığında başvurucunun özel hayatına yapılan müdahalenin sınırlı olduğu, aşırı bir külfet yüklemediği ve bu bağlamda kamunun menfaati ile başvurucunun kişisel menfaati arasında adil denge kurulmuş olduğunun kabulü gerekir.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarında vurgulandığı üzere, kural olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42; Miraş Mümessillik İnş. Taah. Reklam. Paz. Bas. Yay. San. Tic. A.Ş. [2. B.], B. No: 2012/1056, 16/4/2013, § 35).Görevden uzaklaştırma işleminin iptaline ilişkin davada mahkeme söz konusu kanun maddelerini somut olay açısından değerlendirmiş, kararını gerekçelendirmiş ve hüküm kurmuştur. Bölge İdare Mahkemesi de usul ve yasaya uygun olan yerel mahkeme kararına karşı istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesi incelendiğinde, yukarıda yer verilen hukuk kurallarının uygulanmasında bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik mevcut değildir. Bu nedenle de çoğunluk görüşüne katılmak mümkün değildir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edilmediği kanaatinde olduğumdan, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.