|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
ABDÜLKERİM ZİYA SÖYLER BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2021/19551)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 4/11/2025
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
|
Üyeler
|
:
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
|
Metin KIRATLI
|
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
|
Başvurucu
|
:
|
Abdülkerim Ziya SÖYLER
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Metin YÜCESAN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, infaz hâkimliğine yapılan talebin esasının değerlendirilmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 22/7/2016 tarihinde tutuklanarak Silivri 1 No.lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Kurum) yerleştirilmiştir. Hakkında gerçekleştirilen yargılama sonucunda İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi 27/4/2018 tarihinde başvurucunun 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Karara karşı yapılan istinaf başvurusu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 6/12/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. İstinaf kararına yönelik olarak temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi tarafından 9/7/2020 tarihinde söz konusu karar onanmıştır.
3. Karar kesinleştikten sonra infaz edilmesi için 29/9/2020 tarihinde Kuruma gönderilmiş ve başvurucunun 29/9/2020 tarihinde hapis cezasının infazına başlanarak başvurucu bu tarihten itibaren Kurumda hükümlü statüsünde barındırılmıştır. Başvurucu, 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik'in (Yönetmelik) 20. maddesi uyarınca, vekâletnamesi olmayan avukatıyla 7/10/2020, 9/10/2020 ve 19/10/2020 tarihlerinde olmak üzere toplam üç defa görüşmüştür.
4. Başvurucu 20/10/2020 tarihinde vasi atama talebinde bulunmuş ve dilekçesi vasi kararı alınması için Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. Başvurucu 22/10/2020 tarihinde Kuruma başvurarak yeni hükümlü olduğunu ve vasi ataması yapılana kadar avukatı ile sadece üç defa görüş yapabileceğini belirtmiştir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapabilmesi için otuz günlük süresinin bulunduğunu ifade etmiştir. Hükümlü olmadan önce vekâlet verdiği avukatıyla sınırsız şekilde görüş yapması için izin verilmesi talebinde bulunmuştur. Kurum 27/10/2020 tarihinde talebi reddetmiştir. Kararda, hükümlü olan başvurucunun vasi atama talebinin ilgili birime gönderildiği belirtilmiştir. Hükümlülerin vekâletnamesi olmayan avukatlarıyla, avukatlık mesleğinin icrası çerçevesinde en çok üç kez görüşme hakkına sahip olduğu ve başvurucunun hükümlü olduğu 29/9/2020 tarihinden itibaren vekâletnamesi olmayan avukatıyla üç kez görüşme yaptığı ifade edilmiştir.
5. Başvurucu, karara karşı 22/10/2020 tarihinde şikâyet başvurusunda bulunmuştur. Dilekçesinde, vasi atama işlemlerinin iki aydan beri sürdüğünü belirtmiştir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için ise otuz günlük sürenin mevcut olduğunu ifade etmiştir. Bu nedenle avukatı ile sık görüşmesi gerektiğini, görüşmek istediği avukatın ceza yargılamasında vekâleti bulunan avukatı olduğunu ileri sürmüştür.
6. Silivri 2. İnfaz Hâkimliği 6/11/2020 tarihinde şikâyeti reddetmiştir. Kararda, daha önceki ceza yargılamasında vekâletli olarak hükümlüyü temsil eden avukatın temsil yetkisinin ceza yargılamasının karara bağlanarak kesinleşmesiyle sona erdiği belirtilmiştir. Bu kapsamda bir yıldan daha uzun süreli hapis cezasına mahkûm olmuş hükümlü, infaz aşamasında da bir avukatla temsil edilmek istiyorsa yeniden bir avukatlık sözleşmesi yapılması, yapılacak bu yeni avukatlık sözleşmesinin de geçerli olabilmesi için söz konusu sözleşmenin hükümlünün vasisi tarafından imzalanarak onaylanması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucunun vasisi tarafından vekâlet verilmeyen avukatları ile görüştürülme talebinin hukuken mümkün olmadığı görülmekle Kurum uygulamasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
7. Başvurucu bu karara karşı 12/11/2020 tarihinde itiraz yoluna başvurmuştur. Dilekçesinde, vasi atama talebinden itibaren iki ay geçmesine rağmen hâlen kendisine vasi atanmadığını belirtmiştir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi ve bu konuda avukatı ile sık olarak görüşebilmesi için kendisine izin verilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Avukatlık ilişkisinin kötüye kullanılmadığı sürece ve iptal edilmedikçe ilişkinin sona ermeyeceğini iddia etmiştir. Ceza yargılamasında kendisini temsil eden avukatı ile vekâlet ilişkisini sürdürmek istediğini ancak vasi ataması yapılmamasının bunu engellediğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
8. Silivri Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 17/11/2020 tarihinde itirazı reddetmiştir. Kararda, kararın usul ve yasaya uygun olduğu ve verilen kararın gerekçesinde herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığı ifade edilmiştir.
9. Başvurucu 5/1/2021 tarihinde Silivri 1. İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) başvurmuştur. Dilekçesinde, Kurumda hükümlü olarak bulunduğunu ve ceza kararının kesinleştiği tarihten itibaren dört ay geçmesine rağmen kendisine hâlen vasi atanmadığını belirtmiştir. Kesinleşen hüküm nedeniyle vekâlet ilişkisinin sona erdiği belirtilen avukatıyla yalnızca üç defa görüşebildiğini ifade etmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuru yapabilmek ve diğer özel işlemleri nedeniyle ceza yargılamasında vekâlet verdiği avukatıyla görüş yapması gerektiğini ileri sürmüştür. Vasi atanmasına ilişkin dava ve işlemlerin süresi uzayacağından ceza yargılamasında vekâlet vermiş olduğu avukat ile görüşmesine izin verilmesini talep etmiştir.
10. Hâkimlik 29/1/2021 tarihinde talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Kararda, bir yıldan fazla süreli hapis cezasına mahkûm olan hükümlünün avukatı ile vekâlet ilişkisinin sona erdiği tarihten itibaren üç kereden fazla görüşemeyeceği belirtilmiştir. Başvurucunun talebinin daha önce Silivri 2. İnfaz Hâkimliğince karara bağlandığı ifade edilmiştir. Durumunda yeniden bir değerlendirme yapılmasını gerektirecek birhâl söz konusu olmadığı açıklamasında bulunulmuştur.
11. Başvurucu, karara karşı 4/2/2021 tarihinde itiraz yoluna başvurmuştur. Dilekçesinde, hakkında verilen hapis cezasının kesinleşmesinin üzerinden dört aydan fazla süre geçmesine rağmen hâlen vasi atanmadığını belirtmiştir. Bu nedenle avukatına vekâlet veremediğini ve onunla görüşemediğini, bu sebeple mağduriyetinin her geçen gün arttığını ifade etmiştir. Hâkimliğin kararının Silivri 2. İnfaz Hâkimliğince verilen karar ile aynı mahiyette olmaması nedeniyle kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
12. Ağır Ceza Mahkemesi 24/2/2021 tarihinde itirazı reddetmiştir. Kararda, Hâkimlik kararının usul ve yasaya uygun olduğu ve verilen kararın gerekçesinde herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığı belirtilmiştir.
13. Başvurucu, nihai hükmü 2/3/2021 tarihinde öğrendikten sonra 29/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
14. Başvurucu, avukatı ile vekâlet ilişkisi iptal edilene kadar ilişkinin geçerli olduğunu belirtmiştir. Kesinleşmiş mahkûmiyet hükmüne rağmen kendisine vasi atamasının gerçekleşmediğini ifade etmiştir. Ceza yargılamasında vekili olan avukatı ile görüşme yapılmasına izin verilmesini talep etmesine karşın vekâletname olmayan avukatı ile üç defa görüşme yaptığını belirterek talebinin reddedilmesinin haksız olmasından yakınmıştır. Vasi atama talebinin dört ay geçmesine rağmen gerçekleşmemesi nedeniyle Hâkimliğe başvurduğunu, bu başvurunun Silivri 2. İnfaz Hâkimliğine konu talep ile aynı olmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
15. Başvuru, mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen [2. B.], B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
18. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte sınırlandırmanın kanuna dayanması, meşru amacının bulunması ve ölçülü olması gerekir (Serkan Acar [1. B.], B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen şartlara uygun olmadığı müddetçe Anayasa'nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.
19. Başvurucu, hükümlü olarak kalmaya başladığı Kurumda vekâletname ilişkisi sona erdikten sonra avukat ile üç defa görüşmüştür. Daha sonra avukatı ile görüşmesine izin verilmesi talebiyle Kuruma başvurmuştur. Kurum; başvurucunun vekâletname ilişkisi olmaksızın üç kez avukat ile görüştüğünü, hakkında verilmiş vasi kararı bulunmadığını ve vekâletname verilen bir avukatı olmadığını belirterek talebini reddetmiştir. Başvurucu, vasilik işlemlerinin iki aydır devam ettiğini ve sonuçlanmadığını belirterek kararı şikâyet etmiştir. Silivri 2. İnfaz Hâkimliği şikâyeti reddetmiştir. Kararda, bir yıldan daha uzun süreli hapis cezasına mahkûm olmuş hükümlü infaz aşamasında da bir avukatla temsil edilmek istiyorsa yeniden bir avukatlık sözleşmesi yapması gerektiğini belirtmiştir. Başvurucunun vasisi tarafından vekâlet verilmeyen avukatları ile görüştürülme talebinin hukuken mümkün olmadığını ifade etmiştir. Karara karşı yapılan itiraz Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir. Daha sonra başvurucu, vasilik işlemlerinin dört aydır tamamlanmadığını belirterek avukatıyla görüşmesine izin verilmesi talebiyle Hâkimliğe başvurmuştur. Hâkimlik, söz konusu talebin daha önce Silivri 2. İnfaz Hâkimliği tarafından karara bağlandığını belirterek karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Karar, itiraz aşamasından geçerek kesinleşmiştir.
20. Anılan kararın mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Zira başvurucunun vasilik işlemlerinin dört ay gibi bir süredir tamamlanmaması nedeniyle avukatı ile görüşme talebi sonuçsuz kalmaya devam etmesine karşın Hâkimlik esasa ilişkin bir değerlendirme yapmaksızın karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Bu müdahale 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 6. maddesine dayanmakta olup müdahalenin kanuni dayanağı mevcuttur. Bunun yanı sıra aynı talebin tekrar infaz hâkimliği önüne getirilmesi hâlinde taleple ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin meşru amacının yargılamanın en genel anlamda aynı talebin tekrar infaz hâkimliklerinin önüne getirilmesinin önüne geçilmesi ve nihayetinde yargılamanın usul ekonomisi gözetilerek makul sürede bitirilmesinin sağlanması olduğu anlaşılmaktadır.
21. Mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olup olmadığı da incelenmelidir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik, öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını; gereklilik, ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını; orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
22. Dava hakkının bağlandığı usul kurallarına uyulmaması nedeniyle uyuşmazlıkların esası hakkında karar verilmemesi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin usul ekonomisi ile iyi adalet yönetimi ilkesinin sağlanarak kamu yararı amacının gerçekleştirilmesi bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez (Ahmet Erdem [1. B.], B. No: 2018/34944, 6/10/2021, § 63). Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi bakımından asıl önem taşıyan ölçüt ise orantılılıktır. Bu itibarla Hakimlikçe verilen karar ile başvurucuya aşırı ve orantısız bir külfet yüklenip yüklenmediğinin tespiti gerekmektedir.
23. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun (YCGK) 6/3/2007 tarihli ve E.2007/6-13, K.2007/54 sayılı kararına göre, avukatlık sözleşmesinin süresiz olarak devam ettiğini kabul etmek mümkün değildir. YCGK böyle bir kabulün birçok sorunu da beraberinde getireceğini ifade etmiştir. Kesinleşen bir hükümden yıllar sonra, hükümle ilgili yeni bir durum ortaya çıktığında, belli bir ücret karşılığı iş yapan vekilden o hususu bir görev olarak halletmesinin beklenemeyeceğini belirtmiştir. Yasal düzenlemelere uygun olanın avukatlık sözleşmesinin hükmün kesinleşmesi ile sona ermesi olduğunu vurgulamıştır. Olağan olmayan kanun yollarının bu sürece dâhil edilmemesi gerektiğini ancak açıkça sonlandırılmadığı veya diğer sona erme nedenleri bulunmadığı takdirde vekâlet ilişkisi devam ediyor olacağından -kesinleşme sürecinden sonraki işlemler için de aynı avukatın işe devam etmesi isteniyorsa- ayrı bir avukatlık sözleşmesi yapılması gerektiğinin altını çizmiştir.
24. Başvurucu ilk talebinde iki aydan beri vasilik işlemlerinin bitirilmediğini ve Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için avukatı ile görüşmesi gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, ikinci talebinde ise vasilik işlemlerinin dört aydır sonuçlandırılmadığından şikâyet etmektedir. AİHM'e bireysel başvuru yapabilmek için avukatı ile görüşmesine izin verilmesini istemektedir. İki talebin birbirinin aynısı olduğundan söz edilemez. Zira hükmün kesinleşmesinden sonra dört aydan beri bitirilmeyen bir vasilik işlemi söz konusudur. Hâkimliğin vasilik işlemlerinin hangi aşamada olduğunu, neden sona erdirilmediğini araştırmasının önünde herhangi bir engel yoktur. Öte yandan AİHM'e yapılacak olan başvuruda avukata danışmanın ve avukatlık hizmetinden yararlanmanın önemli olduğu da yadsınamaz.
25. Somut olayda başvurucu, sonuçlandırılmayan vasilik işlemleri nedeniyle Hâkimliğe başvurmasına karşın farklı bir talep söz konusu olduğu hâlde başvurucunun avukatı ile görüşme talebi Hâkimlik tarafından değerlendirilmemiştir. Söz konusu talebin değerlendirilmemesi nedeniyle başvurucu, avukatı ile görüşme imkânından mahrum bırakılmış ve böylece başvurucu kusuru olmadığı hâlde orantısız bir yüke katlanmak zorunda kalmıştır. Bu durumun başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kıldığı sonucuna varılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
27. Başvurucunun etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü görülmekte ise de mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden diğer ihlal iddiası hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
28. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
29. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
30. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Diğer ihlal iddiasının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Silivri 1. İnfaz Hâkimliğine (E.2021/93, K.2021/306) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 5.064,40 TL harç ve 40.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 45.064,40 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 4/11/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.