logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Erdal Karabulut [1.B.], B. No: 2019/12374, 6/6/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ERDAL KARABULUT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/12374)

 

Karar Tarihi: 6/6/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Ali Erdem ŞAHİN

Başvurucu

:

Erdal KARABULUT

Vekili

:

Av. Merdan ÖZBERK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, başvurucunun katıldığı basın açıklamasında okuduğu metinden dolayı disiplin cezasıyla cezalandırılmasının sendika hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte Adana'nın Yumurtalık ilçesinde bir ilkokulda sınıf öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Başvurucu, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM SEN) üyesi ve aynı zamanda Sendikanın Adana Şubesi Yönetim Kurulunun örgütlenme sekreteridir.

3. EĞİTİM SEN'in bağlı olduğu Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) kanun hükmünde kararnameyle ihraç edilen üyelerine destek olmak amacıyla 3/11/2016 tarihinde Adana Atatürk Parkı'nda bir basın açıklaması organize etmiştir. Başvurucu, söz konusu eyleme katılarak basın açıklaması metnini okumuştur. Açıklamanın tam metni şöyledir:

"Faşizme karşı el ele vereceğiz, birbirimize kenetlenip bu darbeyi püskürteceğiz. Haklarında açılmış adli ya da idari soruşturma dahi olmayanlar, hiçbir somut ve hukuki delil ileri sürülmeden, tamamen hükümetin siyasi tasarrufuyla işten atıldı. 29 Ekim'de yayınlanan 675 sayılı KHK ile kamudan 10 bin 131 kişi daha haksız ve hukuksuz bir biçimde ihraç edildi. İhraç torbasının içerisinde yaşamı boyunca emek demokrasi ve barış mücadelesinde en ön safta yer almış şube başkanlarımız ve üyelerimiz de yer aldı. Üniversitelerde 50/d'ye karşı yürütülen mücadelenin neferi olan, bu suça ortak olmayacağız diyerek barış talep eden, hükümetlerin makbul gördüğünü değil, doğruyu gerçeği ifade eden akademisyenlerimiz ihraç edildi. Okul sıralarında öğrencilerin dürüst, demokrasi, ayrımcı olmayan insanlar olmayı telkin eden, onlara onurlu bir gelecek bırakacağı sözünden asla geri adım atmayan öğretmenlerimiz, sağlık emekçilerimiz ve memur arkadaşlarımız ihraç edildi. AKP kararlı ve ısrarcı şekilde herkese bir mesaj vererek, Türkiye'de hukuk yok, demokrasi yok, can güvenliği yok, barış yok adalet yok, iş güvencesi yok dedi. Özgür basına yönelik darbe daha ileri bir boyuta taşındı. Haber ajansları, dergiler, gazeteler kapatıldı. Basın yayın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğüne kilit vuruldu. 676 sayılı KHK ile yandaş sendikanın önerisi hayata geçirildi. Hali hazırda zaten demokratik olmayan rektörlük seçimleri kaldırıldı, doğrudan atama sistemi getirildi. Milli irade üniversitelerde de tecelli bulmuş oldu. Avukatlara sınırlama, hakimlere tutuklama kolaylığı getirildi. Kamuda liyakat değil mülakat; kadrolu değil sözleşmeli istihdama geçildi. Devlet memurluğundan çıkarma hükümleri esnetildi, muğlaklaştırıldı. Kısaca AKP savcı oldu, hakim oldu, rektör oldu, polis oldu, yani devlet parti bütünleşmesi tamam oldu. KESK olarak belirtmek isteriz ki, bunun adı tek kelimeyle darbedir, bunun adı faşizmdir. Herkes bilmelidir ki bizler bu sendikaları kapılarına vurulan mühürleri söküp atarak kurduk. Bugün de tüm üyelerimizle el ele vererek, birbirimize kenetlenerek yarınlarımıza vurulmak istenen mühürleri söküp atacağımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bizler bu topraklarda emeğin hakları, barış ve demokrasi için mücadele etmenin zor, bedelinin olduğunu ne kadar iyi biliyorsak, son sözü söyleyenlerin de mücadele edenler olduğunu o kadar iyi biliyoruz. Onursuzca yaşamayı tercih edeceğimizi sananların yüzüne bu gerçek tokat gibi çarpacaktır. Son sözü biz söyleyeceğiz. Direne direne kazanacağız Arkadaşlarımızın kamu görevine dönmesini sağlayacak etkin mücadeleyi yürüteceğiz. Hiç kimsenin bundan kuşkusu olmamalıdır, işimize geri dönene ve bizim olanı alana kadar mücadele edeceğiz. AKP yenilecek, biz kazanacağız."

4. Somut olayda idare, başvurucunun okuduğu metinle Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, devletin kurum ve organlarını aşağıladığı iddiasıyla başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatmıştır. Başvurucu; ifadesinde Adana KESK Şubeler Platformu tarafından hazırlanan basın metnini okuduğunu, metnin eleştirel düşünceleri içerdiğini ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını belirtmiştir. Bunun yanında okuduğu metnin kesinlikle Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, hiçbir devlet kurumunu ve organını hedef almadığını ifade etmiştir.

5. Soruşturma neticesinde başvurucunun okuduğu metinle Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, devletin kurum ve organlarını aşağıladığı iddiasının sübuta erdiği ancak anılan eylemin 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda tam karşılığının olmaması nedeniyle başvurucu hakkında Kanun'un 125. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "Disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hâllere nitelik ve ağırlıkları itibarıyla benzer eylemlerde bulunanlara da aynı neviden disiplin cezaları verilir." hükmünün uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Nihayetinde başvurucunun 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (d) alt bendi olan "amirlerine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak" uyarınca kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

6. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali talebiyle İdare Mahkemesine başvurmuştur. Mahkeme, basın açıklaması metninin "AKP kararlı ve ısrarcı şekilde herkese bir mesaj vererek, Türkiye'de hukuk yok, demokrasi yok, can güvenliği yok, barış yok adalet yok, iş güvencesi yok dedi. Özgür basına yönelik darbe daha ileri bir boyuta taşındı. Haber ajansları, dergiler, gazeteler kapatıldı. Basın yayın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğüne kilit vuruldu. Kısaca AKP savcı oldu, hakim oldu, rektör oldu, polis oldu, yani devlet parti bütünleşmesi tamam oldu. KESK olarak belirtmek isteriz ki, bunun adı tek kelimeyle darbedir, bunun adı faşizmdir. AKP yenilecek, biz kazanacağız." kısmını alıntıladığı kararında eylemin sübuta erdiğini belirterek davanın reddine karar vermiştir. Anılan karar istinaf kanun yolunda kesinleşmiştir.

7. Başvurucu, nihai kararı 7/3/2019 tarihinde öğrendikten sonra 5/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Başvurucu; basın açıklamasını sendikal karara uyarak yaptığını, metnin hiçbir yerinde amir sayılan kişilerin adının geçmediği gibi hakaret sayılabilecek sözlerin de bulunmadığını belirterek ifade özgürlüğü ve sendika hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; somut olayda başvurucunun temel hak ve özgürlüklerine bir müdahalenin bulunup bulunmadığı, bir müdahalenin varlığı sonucuna ulaşıldığı takdirde uygulanan işlemin meşru amacı olup olmadığı, mevcut tesis edilen disiplin cezası ile başvurucunun ifade özgürlüğü ile devlet memuru olarak sadakat, güven ve itibar duygusunu sarsmama yükümlülüğü arasında adil bir denge kurulup kurulmadığı, bu anlamda mahkeme kararlarının ilgili ve yeterli gerekçe içerip içermediği hususları değerlendirilirken ilgili ulusal ve uluslararası mevzuat hükümleri ile yargı içtihatlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü iddiaları yinelemiştir.

10. Anayasa Mahkemesi, önceki kararlarında kamu görevlileri sendikalarının faaliyet alanlarına ilişkin oldukça geniş açıklamalarda bulunmuştur (Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, §§ 50, 62; Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, B. No: 2018/24874, 31/3/2022, §§ 26, 36). Anılan kararlarda sendika üyelerinin çalışma şartları, yükümlülükleri, iş güvenlikleri ve sağlık şartları gibi konuların sendikaların çekirdek faaliyet alanlarından olduğu vurgulanmıştır. Buna göre somut olaya konu basın açıklamasının (bkz. § 3) ihraç edilen sendika üyesi kamu görevlilerine destek vermek amacıyla yapıldığı yani çekirdek haklara ilişkin olduğu anlaşıldığından açıklama metnini okuyan başvurucuya yapılan müdahalenin sendika hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

11. Öte yandan söz konusu belirlemenin eylemin amaç yönüyle sınırlı olarak -çekirdek hak, baskı grubu ayrımı- incelenmesinin bir sonucu olduğu ve kamu görevlilerinin sendikalarla kurduğu üyelik veya yöneticilik gibi bağların meseleleri otomatik olarak sendika hakkı ile ilişkilendirmeyeceği gibi bu kimselere tabi oldukları statü hukukunun getirdiği sorumluluk ve sınırlamaların dışında bağımsız, alternatif veya ikame bir kimlik kazandırmayacağı da hatırlanmalıdır (İdris Gürkan, B. No: 2018/24432, 7/6/2023, §§ 17-24).

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 51. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ... aykırı olamaz.”

14. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir. Buna göre somut olayda öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenecektir.

15. Hak ya da özgürlüklere bir müdahale söz konusu olduğunda Anayasa'nın 13. maddesinin emredici hükmü gereğince öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün mevcut olup olmadığıdır (kanunilik şartına çeşitli bağlamlarda dikkat çeken kararlar için bkz. Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Hayriye Özdemir, B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 35).

16. Anayasa Mahkemesine göre başvuru konusu olayda olduğu gibi temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin kanunların şeklen var olması yeterli görülemez, aynı zamanda kanunların niteliğine de bakılmalıdır (Tuğba Arslan, § 89). Bu anlamıyla Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan kanunilik ölçütü, sınırlamaya ilişkin kuralın erişilebilirliği ve öngörülebilirliği ile kesinliğini ifade eden belirliliğini garanti altına alır (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken mahkemelerce müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak mahkemelerin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıkları ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29; Mehmet Demircioğlu [GK], B. No: 2020/35797, 14/9/2023, § 32).

17. Açıktır ki mahkemelerce yapılan yorum ve uygulama bir kuralın belirliliğini doğrudan doğruya etkilemektedir. Kanunun varlığı kadar kanunun hem metninin hem de uygulamasının bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Öyleyse Anayasa Mahkemesince yapılması gereken, incelemeye konu normun yargı organlarınca yapılan yorumlarının, kişilerce öngörülebilecek belirlilikte olup olmadığının tespit edilmesidir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hanifi Yaliçli [GK], B. No: 2014/5224, 10/6/2021, bilhassa § 95; Mehmet Demircioğlu, § 33).

18. Başvuru konusu müdahale, eylemin kanunda tam karşılığının bulunmaması nedeniyle benzer eylemlere ilişkin hüküm kapsamında, farklı bir kanun hükmü üzerinden tesis edilmiştir (bkz. § 5). Bu gibi müdahalelerin kanunilik şartını karşılaması ancak eylem ile müdahalenin dayanağı kural arasında hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır nitelikte objektif bir ilişkinin varlığının ortaya konulmasıyla mümkün hâle gelir. Gerçekten de bireylerin hak ve yükümlülüklerini öngörerek hangi davranış veya olgulara hangi hukuksal sonuçların bağlanacağını ve bu bağlamda kamusal makamlar için nasıl bir müdahale yetkisinin doğacağını anlayabilmesi söz konusu şarta bağlıdır (bireysel başvuruda belirliliğin değerlendirildiği çok sayıda karar arasından bkz. Hayriye Özdemir, §§ 56, 57; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 56; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş., § 38; norm denetimine ilişkin kararlarda belirliliğe ilişkin açıklamalar için çok sayıda karar arasından ikisi için bkz. AYM, E.2009/51, K.2010/73, 20/5/2010; AYM, E.2011/18, K.2012/53, 11/4/2012).

19. Somut olayda idare, basın açıklamasının Türk Milletine, Türkiye Cumhuriyeti devletine, devletin kurum ve organlarına yöneldiğini kabul ederek kamu görevlisi başvurucunun amirlerine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketlerde bulunduğu sonucuna ulaşmıştır (bkz. § 5). Ancak basın açıklamasına bir bütün olarak bakıldığında ifadelerle anılan kesimlerden ziyade doğrudan bir siyasi partinin hedef alındığı görülmektedir. Bunun yanında ifadelerin bir an için Türk Milletine, Türkiye Cumhuriyeti devletine, devletin kurum ve organlarına yöneldiği kabul edilse dahi bahse konu kesimlerin başvurucunun amiri veya maiyeti olarak nitelendirilmesi, başta lafzi yorum olmak üzere mevcut hukuki yorum yöntemleri ışığında son derece güçtür.

20. Bu bağlamda başvurucuyu cezalandıran idarenin ve cezanın hukuka uygunluğunu denetleyen yargı mercilerinin gerekçeleri dikkatli bir şekilde ele alınmıştır. Anılan merciler, başvuru konusu açıklama metni ile müdahalenin dayanağı kural içeriğini benzer kabul ederek eşleştirmenin ve eylemin sübuta erdiğini belirtmenin dışında kullanılan ifadelerin hangi bağlam ve kapsamda ilgili kurala özgülendiğine yönelik herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Dolayısıyla şu hâlde eylemin yöneldiği iddia edilen taraflar ile uygulanan kural arasında yukarıda belirtilen bağlamlarda açık, net, anlaşılır nitelikte objektif bir ilişkinin bulunduğu söylemek mümkün değildir (bkz. § 18). Sonuç olarak başvuru konusu kurala ilişkin idare ve yargı mercilerince yapılan yorumların, başvurucunun davranışlarının sonuçlarını öngörmesini sağlayacak belirlilikte olmaması nedeniyle disiplin cezası şeklindeki müdahalenin kanunilik şartını karşılamadığı kanaatine ulaşılmıştır (bkz. §§ 16, 17).

21. Öte yandan yukarıda yer verilen değerlendirmelerin basın açıklaması metninin içeriğinden tamamen bağımsız olduğu ve yalnızca disiplin cezasının dayanağı kuralın somut olaya uygulanıp uygulanamayacağı ile ilgili olduğunun tekrar vurgulanması gerekir (sendika yöneticisi bir kamu görevlisinin kullandığı benzer ifadelerin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk yönünden değerlendirildiği karar için bkz. İdris Gürkan, §§ 31-34).

22. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını taşımaması nedeniyle Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

23. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 5.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

24. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında taleple bağlı olarak net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin sendika hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Adana 1. İdare Mahkemesine (E.2018/558, K.2018/1007) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Erdal Karabulut [1.B.], B. No: 2019/12374, 6/6/2024, § …)
   
Başvuru Adı ERDAL KARABULUT
Başvuru No 2019/12374
Başvuru Tarihi 5/4/2019
Karar Tarihi 6/6/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, başvurucunun katıldığı basın açıklamasında okuduğu metinden dolayı disiplin cezasıyla cezalandırılmasının sendika hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Sendika hakkı Sendika İhlal Manevi tazminat, Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi