TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYSEL ASLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/12792)
|
|
Karar Tarihi: 12/1/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
Aysel ASLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Ufuk ÇERİK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, müşterek çocuğun velayetinin babasına
verilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 15/4/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu ile S.B.nin evliliklerinden 21/3/2007 ve
18/1/2010 doğumlu müşterek çocukları bulunmaktadır. Taraflar İstanbul 15. Aile
Mahkemesinin 22/4/2014 tarihinde kesinleşen kararıyla boşanmıştır. Mahkeme,
anılan karar ile çocukların velayetinin başvurucuya bırakılmasına hükmetmiştir.
8. Başvurucunun eski eşi S.B. 13/6/2016 tarihinde
velayetin değiştirilmesi talebiyle İstanbul Anadolu 3. Aile Mahkemesinde dava
açmıştır. Dava dilekçesinde; boşandıktan sonra da eski eşine ve çocuklarına
bütün imkânlarıyla kendi evinde baktığını, fakat geçen süre içerisinde
başvurucunun farklı ilişkilere yöneldiğini belirtmiştir. Ayrıca başvurucunun
müşterek çocukların ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamadığını, iş ile
ilgilenmekten çocuklarla ilgilenemediğini, bu nedenle çocukların okul ve
davranış durumlarının iyi olmadığını ve müşterek çocukların da kendisi ile
kalmayı istediklerini vurgulamıştır. Başvurucu vekili davaya cevabında, boşanma
sebebinin S.B.nin sadakatsizliği olduğunu, velayet düzenlemesinde asıl amacın
çocuğun menfaatini korumak olduğunu vurgulayarak çocukların tüm ihtiyaçlarının
başvurucu tarafından karşılandığını ifade etmiştir.
9. Yargılama sürecinde alınan 9/1/2018 tarihli raporda;
müşterek çocukların davalı anne yanında kalarak davacı baba ile de sürekli
birlikte olmalarının onların ruhsal ve sosyal gelişimlerini destekler nitelikte
olduğu, çocukların şu anki düzenlerine uyum sağladıkları gözlemlendiği
vurgulanarak velayetlerinin annede kalması ve baba ile şahsi ilişkiye devam
edilmesinin çocukların üstün yararına olduğu ifade edilmiştir.
10. Mahkeme anılan rapor hazırlanırken davacı babanın
beyanı alınmadığı gerekçesiyle pedagog, sosyal hizmet uzmanı ve psikologdan
oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden yeniden rapor almıştır. Taraflar ve
çocuklarla görüşülerek hazırlanan 7/8/2018 tarihli uzman raporunda; çocukların
davacı baba yanında kurulu bir düzenlerinin olduğu ve müşterek çocukların baba
yanında yaşamak istediklerine yönelik beyanları bulunduğu vurgulanmıştır. Sonuç
olarak müşterek çocukların velayet sorumluluğunun babaya verilmesinin ve
çocuklar ile davalı arasında yatılı şekilde şahsi ilişki kurulmasının
çocukların üstün yararına olacağı değerlendirmesine yer verilmiştir.
11. Mahkeme ayrıca çocukların beyanlarına başvurmuştur.
Çocuklar özetle babaanneleriyle birlikte kaldıklarını, babalarının her hafta
gelemese de hafta içi perşembe ya da cuma günleri yanlarına geldiğini ancak
günlerin işine göre değiştiğini, ihtiyaçlarını babaannelerinin karşıladığını
ifade etmiştir. Ayrıca okula giderken okuldan dedelerinin alıp geldiğini,
kendilerine ayrılmış bir odalarının olduğunu, anneleriyle yaşarken annelerinin
kızdığını, annelerinin de babalarının da şu anda çalıştıklarını, akşam eve
gelebildiklerini, o yüzden babaannelerinin yanında daha rahat edeceklerini
düşündüklerini beyan etmiştir. Duruşmada hazır bulunan Mahkeme uzmanı; her iki
çocuğun da gelişimi itibariyle yaşanan sürece ilişkin farkındalıklarının
olduğunu, alınan beyanlarında ve gözlemlerde çocukların günlük ihtiyaçlarının
babaanne tarafından karşılandığını, babaanne yanında kurulu bir yaşamlarının
olduğunu, bu süreçte de babaanne yanında kalmak istediklerinin genel itibarıyla
anlaşıldığını beyan etmiştir.
12. Mahkeme 16/10/2018 tarihinde davanın kabulüyle
çocukların velayetinin babaya verilmesine ve başvurucu ile çocuklar arasında
şahsi ilişki kurulmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; velayetin
düzenlenmesinde asıl olan çocuğun üstün yararı olduğu, bu kapsamda ilgili
mevzuat gereği uzmanlardan taraflar ile görüşülmek suretiyle tarafların
koşullarını irdeleyen rapor alınması, gerekirse mahkemece çocuğun bizzat
dinlenerek görüşünün alınmasının önemli olduğu vurgulanmıştır. Kararda;
tarafların, çocukların ve tanıkların beyanları ile uzman raporları birlikte
değerlendirilerek çocukların baba yanında düzenli ve uyumlu şekilde gelişimi ve
gereksinimlerinin karşılandığı, müşterek çocukların sağlık, eğitim ve ahlaki
bakımından babanın velayeti altında kalmasının çocukların menfaatine olduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
13. Başvurucunun istinaf başvurusu, İstanbul Bölge Adliye
Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 6/3/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
Kararın gerekçesinde; başvurucunun çalışması nedeni ile çocukların bakımı ve
ihtiyaçları ile davacı babanın annesi ve babasının ilgilendikleri, davacının
anne ve babasının yaşadığı aile apartmanında oturduğu, idrak çağındaki
çocukların babaanneleri ile kalmak istedikleri ifade edilmiştir. Bununla
birlikte çocukların uzun süredir babalarının ve babaannelerinin yanında
bulundukları hususları değerlendirildiğinde Mahkemenin uzman raporları ve idrak
çağındaki çocukların mahkemede alınan beyanlarını esas alarak davanın kabulüne
karar vermesinin usul ve yasaya uygun olduğu belirtilmiştir.
14. Söz konusu karar başvurucuya 26/3/2019 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 15/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 22/11/2007 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu’nun "Hâkimin takdir yetkisi" kenar başlıklı 182.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
"Mahkeme boşanma veya ayrılığa
karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet
altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve
babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.
Velâyetin kullanılması kendisine
verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun
özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun
bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır."
17. 4721 sayılı Kanun’un "Durumun değişmesi"
kenar başlıklı 183. maddesi şöyledir:
"Ana veya babanın başkasıyla
evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu
kılması hâlinde hâkim, re'sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine
gerekli önlemleri alır."
18. 4721 sayılı Kanun’un "Kural" kenar
başlıklı 323. maddesi şöyledir:
"Ana ve babadan her biri, velâyeti
altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki
kurulmasını isteme hakkına sahiptir."
B. Uluslararası
Hukuk
19. Türkiye tarafından 14/9/1990 tarihinde imzalanan ve
27/1/1995 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 20/11/1989 tarihli Birleşmiş
Milletler (BM) Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 3. maddesi ilgili kısmı
şöyledir:
"1. Kamusal ya da özel sosyal
yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından
yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel
düşüncedir.
2. Taraf Devletler, çocuğun
ana-babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer
kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım
ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri
alırlar."
20. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 6. maddesi
şöyledir:
"1. Taraf Devletler, her çocuğun
temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler.
2. Taraf Devletler, çocuğun hayatta
kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterirler."
21. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 18. maddesi
şöyledir:
"1. Taraf Devletler, çocuğun
yetiştirilmesinde ve gelişmesinin sağlanmasında ana-babanın birlikte sorumluluk
taşıdıkları ilkesinin tanınması için her türlü çabayı gösterirler. Çocuğun
yetiştirilmesi ve geliştirilmesi sorumluluğu ilk önce ana babaya ya da durum
gerektiriyorsa yasal vasilere düşer. Bu kişiler her şeyden önce çocuğun yüksek
yararını göz önünde tutarak hareket ederler.
2. Bu Sözleşmede belirtilen hakların
güvence altına alınması ve geliştirilmesi için Taraf Devletler, çocuğun
yetiştirilmesi konusundaki sorumluluklarını kullanmada ana-baba ve yasal
vasilerin durumlarına uygun yardım yapar ve çocukların bakımı ile görevli
kuruluşların, faaliyetlerin ve hizmetlerin gelişmesini sağlarlar."
22. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre ebeveyn
ve çocukların birlikte yaşama hakkı aile hayatının esaslı bir unsuru olup anne
ve baba arasındaki ilişkinin sona ermesi durumunda hukuksal düzenlemelerden
kaynaklanan ve bu ilişkiyi kısıtlayan ya da engelleyen tedbirler, aile hayatına
saygı hakkına bir müdahale oluşturur (Hoppe/Almanya, B. No: 28422/95,
5/12/2002, § 44; Johansen/Norveç, B. No: 17383/90, 7/8/1996, § 52; Elsholz/Almanya
[BD], B. No: 25735/94 13/7/2000, § 43).
23. AİHM'e göre aile hayatına saygı hakkı kapsamındaki
negatif ve pozitif yükümlülükler arasındaki sınırları kesin biçimde tanımlamak
mümkün değildir. İlgili makamlar her iki yükümlülük çerçevesinde belirli bir
takdir alanına sahiptir ve her iki yükümlülük kapsamında da benzer ilkelerin
gözönünde bulundurulması, özellikle her iki durumda da kamusal makamlarca
olayın bağlamı ve müdahalenin türüne göre birey menfaatleri ile toplum
menfaatleri ve çocuk ile ebeveyn menfaatleri arasında adil bir denge
kurulmasına özen gösterilmesi gerekmektedir. AİHM'e göre bu dengenin tesisinde
niteliği gereği çocuğun menfaatlerine özel bir önem verilmelidir (Hokkanen/Finlandiya,
B. No: 19823/92, 23/9/1994, § 55; Hoppe/Almanya, § 49).
24. AİHM, ebeveynin çocuk ile birlikte yaşamaya devam
etmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 8. maddesinin birinci
paragrafı kapsamında aile hayatının temel bir unsurunu oluşturduğunu
vurgulamaktadır. Sözleşme’nin 8. maddesi, ebeveynin çocuğu ile yeniden
birleşmesini sağlayacak önlemlerin alınmasını talep etme hakkının yanı sıra
ulusal makamların bu önlemleri alma yükümlülüğünü de kapsamaktadır. Bu
husustaki belirleyici husus, ulusal makamların uygulamadaki mevzuat ya da
mahkeme kararlarıyla ebeveyne tanınan velayet, ziyaret ya da birlikte yaşama
hakkının icrasını kolaylaştırmada kendilerinden beklenilen bütün makul
önlemleri alıp almadığıdır (Hokkanen/Finlandiya, § 55).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Mahkemenin 12/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
26. Başvurucu; çocuklarının anne sevgisi ve ilgisine
muhtaç yaşta olduklarını, yargılama sürecinde alınan uzman raporlarında da bu
durumun tespiti yapılarak çocukların anne yanında kalması yönünde görüş
bildirildiğini belirtmiştir. Uzman raporlarına rağmen Mahkemenin çocukların
velayetini babaya vermesinin aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
27. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği ve
korunması" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz.”
28. Anayasa’nın "Ailenin korunması ve çocuk
hakları" kenar başlıklı 41. maddesi şöyledir:
“Aile, Türk toplumunun temelidir ve
eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile
özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile
uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Her çocuk, korunma ve bakımdan
yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel
ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
Devlet, her türlü istismara ve şiddete
karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.”
29. Velayet hakkına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin
uyuşmazlıklar, adil yargılanma hakkının ihlali iddialarına sıklıkla konu
olmakla birlikte sürecin ivedi olarak yürütülmesi de dâhil olmak üzere ilgili
prosedürlere ilişkin işlem ve eylemlerin aile hayatına saygı hakkı bağlamında
meydana getirdiği sonuçlar dikkate alındığında söz konusu iddiaların aile
hayatına saygı hakkı bağlamında ele alınması uygun görülmektedir (Marcus
Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 82; M.M.E. ve T.E., B.
No: 2013/2910, 5/11/2015, § 137).
30. Aile hayatına saygı hakkı kapsamında devlet için söz
konusu olan yükümlülük, sadece belirtilen hakka keyfî surette müdahaleden
kaçınmakla sınırlı olmayıp öncelikli olan bu negatif yükümlülüğe ek olarak aile
hayatına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif
yükümlülükleri de içermektedir. Söz konusu pozitif yükümlülükler, bireyler
arası ilişkiler alanında olsa da aile yaşamına saygıyı sağlamaya yönelik
tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047,
7/5/2015, § 26).
31. Ebeveyn ile çocukların birlikte yaşama istekleri,
aile hayatının vazgeçilmez bir unsuru olup ebeveyn arasında ortak yaşamın
kurulamaması veya hukuken ya da fiilen sona ermiş olması aile hayatını ortadan
kaldırmaz. Ebeveyn ve çocuk arasındaki aile hayatının, anne ve babanın birlikte
yaşamamaları veya ortak yaşama son vermelerinin ardından da devam edeceği açık
olup anne, baba ve çocuğun aile hayatlarına saygı hakkı, belirtilen durumlarda
ailenin yeniden birleştirilmesine yönelik tedbirleri de içermektedir. Söz
konusu yükümlülük, ebeveyn veya diğer aile bireyleri arasındaki velayet ve
kişisel ilişki tesisine ilişkin uyuşmazlıklar için de geçerlidir (Murat
Atılgan, § 25).
32. Anayasanın 41. maddesinde ifade edilen çocuğun
yüksek yararı mahkemeler, idari makamlar ve yasama organı tarafından
yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde gözetilmesi gereken bir
ilkedir. Bu bağlamda çocuklar üzerinde etki doğuracak bir işlem yapılacağı zaman
bu işlemin çocuğun yararına uygun olup olmadığı yönünde bir değerlendirme
yapılması, aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülüklerin
yerine getirilmesi açısından oldukça önemlidir (Şükran İrge, B. No:
2016/8660, 7/11/2019, § 33).
33. Öte yandan mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları
çözmek öncelikle derece mahkemelerinin yetkisi ve sorumluluk alanındadır.
Çocuğun üstün yararı başvuru konusu dava açısından en önemli unsur olup olayın
tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece mahkemelerinin olayın
koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu da
tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun
Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Bu nedenle Anayasa
Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemekte ve
özellikle mahkemelerin kişisel ilişki kurulmasına ve velayete ilişkin mevzuat
hükümlerini yorumlayıp uygularken Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki
güvenceleri gözetip gözetmediğini incelemektedir (M.M.E. ve T.E., §
135).
34. Somut olayda tarafların boşandıkları, müşterek
çocukların velayetinin ise başvurucuya bırakıldığı ancak velayetin
değiştirilmesi talebiyle başvurucunun eski eşinin açtığı davanın kabul edilerek
çocukların velayetinin babaya bırakıldığı anlaşılmaktadır.
35. Başvuru konusu olayda derece mahkemesince yapılan
yargılamada müşterek çocukların velayetleri konusunda bir karar verebilmek
amacıyla uzman raporları alındığı, uzman nezaretinde çocukların beyanlarına
başvurulduğu ve tarafların bildirdikleri tanıkların dinlediği görülmüştür.
Mahkemenin hükme esas aldığı rapor incelendiğinde; raporun konusunda uzman
kişilerce taraflarla ve çocuklarla bire bir görüşmeler yapılarak hazırlandığı,
tarafların yaşam koşulları da değerlendirilerek bir sonuca varıldığı
anlaşılmaktadır. Gerekçeli kararda ise, çocukların babaları ve babaanneleri
tarafından bakılıp gözetildiği belirtilerek çocukların baba yanında düzenli ve
uyumlu şekilde gelişimi ve gereksinimlerinin karşılandığı vurgulanmıştır. Kararda
ayrıca, söz konusu uzman raporlarının değerlendirildiği, çocukların yüksek
çıkarının dikkate alınması gerektiğine yönelik kurallar da gözönüne alınarak
çocukların velayetlerinin babalarına verilmesine hükmedildiği görülmektedir.
36. Ayrıca dava neticesinde müşterek çocukların
velayetinin babaya verilmesine hükmedilmesine karşın başvurucuyla çocuklar
arasında belirli tarihlerde kişisel ilişki tesisine de hükmedildiği, bununla
birlikte başvurucunun kişisel görüşme günlerinin aile ilişkilerini sürdürmekte
yetersiz olduğu yönünde bir iddiasının olmadığı görülmüştür.
37. Başvuru konusu yargısal süreç bir bütün olarak
değerlendirildiğinde; başvurucunun vekil ile kendisini temsil ettirdiği ve
beyan ve itirazlarını sunabildiği, dolayısıyla yargılamaya katılımının
sağlanmış olduğu görülmektedir. Mahkemece tarafların hukuki menfaatleri
arasında bir dengeleme yapıldığı ve çocukların üstün yararı dikkate alınmak
suretiyle velayet konusunda karar verildiği kanaatine ulaşılmıştır.
38. Bu durumda; yargısal makamların karar gerekçelerinin
ayrıntılı şekilde ortaya konulduğu, gerekçelerin aile hayatına saygı hakkı
bağlamında ilgili ve yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Kararlarda yer verilen
tespit ve gerekçe itibarıyla aile hayatına saygı hakkı yönünden yargısal makamların
takdir yetkilerinin sınırının aşılmadığı, dolayısıyla aile hayatına saygı
hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 12/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.