TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SHIHAB AHMED ISMAEL AL MAGDAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/12633)
|
|
Karar Tarihi: 12/1/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Muzaffer KORKMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
Shıhab Ahmed Ismael AL MAGDAL
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet UYGUR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; haksız şekilde idari gözetim altında tutulma
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/4/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Irak uyruklu başvurucu hakkında DEAŞ silahlı terör
örgütüyle bağlantısının bulunduğu gerekçesiyle Ankara İl Emniyet Müdürlüğü
tarafından tahkikat başlatılmış ve başvurucunun 30/12/2019 tarihinde bilgisine
başvurulmuştur.
8. Ankara Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünce 2/1/2020
tarihinde başvurucu hakkında kamu düzeni açısından tehdit oluşturduğu
gerekçesiyle sınır dışı etme ve altı ay süreyle idari gözetim kararı
alınmıştır. Sınır dışı etme kararının gerekçesi olarak Ankara İl Emniyet
Müdürlüğünün başvurucunun DEAŞ silahlı terör örgütüyle bağlantısının
bulunduğuna ve yabancı terörist savaşçı olduğuna ilişkin
değerlendirmeleri gösterilmiştir.
9. Göç idaresince verilen sınır dışı etme ve idari
gözetim kararlarında 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu'nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) ve (d) bentleri
ile 57. maddesinin (2) numaralı fıkrasına dayanılmıştır.
10. Sınır dışı kararında başvurucunun vatandaşı olduğu
ülkeye veya transit gidebileceği bir ülkeye veya güvenli üçüncü bir ülkeye sınır
dışı edileceği belirtilmiştir.
11. Başvurucu, işlemlerin tamamlanmasının ardından
Kırklareli Pehlivanköy Geri Gönderme Merkezine teslim edilmiştir.
A. Sınır Dışı
Kararına Karşı Açılan İptal Davası Süreci
12. Başvurucu, sınır dışı işlemine karşı 26/2/2020
tarihinde Ankara 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davası açmıştır.
13. Davalı idare ile başvurucu, savunma ve cevap
dilekçelerini Mahkemeye sunmuş olup inceleme tarihi itibarıyla dava derdesttir.
B. İdari
Gözetim Kararına İtiraz Süreci
14. Başvurucu 19/3/2020 tarihinde idari gözetim kararına
itiraz etmiştir. Başvurucu; itiraz dilekçesinde, idari gözetim kararının usul
ve yasaya aykırı olduğunu, içinde bulunduğu durum nedeniyle sınır dışı
edilemeyecekler arasında bulunduğunu, bu nedenle hakkındaki idari gözetimin
sona erdirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
15. Kırklareli Sulh Ceza Hâkimliği 26/3/2020 tarihinde
başvurucunun itirazının reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Dosya kapsamının incelenmesinde;
başvuran Shihab Ahmed İsmael Al Magdal hakkında Ankara Valiliği İl Göç İdaresi
Müdürlüğü'nce 2/1/2020 tarihinde 6458 sayılı Yasanın 54/b, d, k bentleri
uyarınca sınırdışı etme, 57/2. maddesi uyarınca 'kamu düzeni-kamu güvenliği
açısından tehdit oluşturanlar, kaçma-kaybolma riski bulunanlar' gerekçesine
dayalı idari gözetim kararı verildiği, dosya kapsamı itibarı ile itiraz edenin
kaçma kaybolma riskinin bulunması, kamu düzeni ve güvenliği açısından tehdit
oluşturduğuna dair 30/12/2019 tarihli tutanak ile Yabancı Terörist Savaşçı
kapsamında yapılan çalışmalarda yakalandığının anlaşılması karşısında somut
olayda idari gözetim nedeni bulunduğu, başvuranın şahsi durumuna ve idari
gözetimde geçirilen sürelere göre idari gözetimimin zaruret arz ettiği, bu aşamada
yabancı şahsın idari gözetiminin sonlandırılarak salıverilmesinin kamu
güvenliği açısından risk oluşturabileceği, başvuran hakkında alınan idari
gözetim kararının usul ve yasaya uygun olduğunun kabulü ile başvurunun reddine
... [karar
verilmiştir.]"
16. Anılan karar başvurucuya 26/3/2020 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucu 9/4/2020 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
18. İlgili hukuk için bkz. Şekip Karkur, B. No:
2020/7458, 2/6/2020, §§ 18-33.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 12/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
20. Başvurucu, hukuka aykırı bir şekilde idari gözetim
altına alındığını ve süreçte verilen kararların gerekçesiz olduğunu belirterek
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Anayasa'nın 16. maddesi şöyledir:
''Temel hak ve hürriyetler, yabancılar
için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir."
22. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrası ile ikinci
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve
güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
…usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek
isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı
verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse
hürriyetinden yoksun bırakılamaz."
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddiaları kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı çerçevesinde,
tutmanın hukukiliği kapsamında ele alınacaktır.
1. Başvuru
Yollarının Tüketilmesine İlişkin Olarak
24. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca
hürriyeti kısıtlanan kişi kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir (Mehmet
Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 122).
25. Serbest bırakılmak amacıyla yetkili yargı merciine yapılması
gereken başvurudan söz edildiğinden anılan hakkın uygulanması ancak talep
hâlinde söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla burada belirtilen bir yargı
merciine başvurma hakkı, sınır dışı edilmek amacıyla hürriyetinden yoksun
bırakılan kimseler bakımından da uygulanması gereken bir güvencedir.
26. Bu bağlamda ilgili yargı merciinin taraflardan ve
yürütmeden bağımsız, tarafsız olmasının yanı sıra kişinin serbest bırakılmasına
karar vermeye yetkili olması gerekir. Bu çerçevede sınır dışı edilmek üzere gözetim
altına alınanların 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesinin (6) numaralı fıkrasına
göre idari gözetim kararına karşı sulh ceza hâkimliklerine itirazda
bulunulabilmeleri mümkündür ve hâkimlik bu kişilerin serbest bırakılmalarına
karar verme yetkisine sahiptir. Dolayısıyla sulh ceza hâkimliğine serbest
bırakılmak amacıyla başvurmanın bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gereken
etkili bir başvuru yolu olduğunda şüphe bulunmamaktadır.
27. Öte yandan sulh ceza hâkiminin idari gözetim
kararının hukuka uygun olduğuna hükmetmesi durumunda -idari yargı merciinin
idari gözetim kararının hukukiliğini denetleme yetkisinin bulunmadığı
gözetildiğinde- 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 2. maddesinde öngörülen tam yargı davasının idari gözetim kararının
hukuka aykırı olduğu şikâyetlerine bağlı tazminat istemi yönünden etkisiz hâle
geleceği anlaşılmaktadır. Bu gibi hâllerde sulh ceza hâkiminin idari gözetim
kararının hukuka uygun olduğuna dair kararının kesinleşmesinden itibaren süresi
içinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilir (B.T.
[GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, § 72).
28. Ayrıca herhangi bir idari gözetim kararı olmaksızın
özgürlüğünden yoksun bırakılanların idari gözetim altına alınmış olmasından
doğan zararlar için doğrudan idari yargı mercilerinde tam yargı davası
açabileceği konusunda tereddüt bulunmamaktadır (B.T., § 74). Ancak bu
durum idari gözetimin sona erdiği hâller için geçerlidir. 2577 sayılı Kanun'un
2. maddesinde öngörülen tam yargı davası kişilerin serbest bırakılmalarını
sağlayan bir niteliğe sahip değildir. Elbette sınır dışı edilme idari işlemi
söz konusu olduğunda buna bağlı olarak gözetim altına almanın da hukuki
dayanağı ortadan kalkacaktır. Ancak idare mahkemesinin hukuki denetim yapacağı
asıl işlem gözlem altına alma kararı değil sınır dışı etme kararı olacaktır.
Böyle bir başvuru yolu, serbest bırakılan kişiler bakımından -tazminat
suretiyle- yeterli bir giderim sağlayabilir ve bu nedenle ancak tutulma hâli
sona eren kimseler bakımından etkili bir başvuru yolu olarak kabul edilebilir.
29. Somut olayda başvurucunun idari gözetim kararına
yaptığı itiraz, Kırklareli Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiştir. Başvurucu, bu
karardan sonra da idari gözetim altında tutulmaya devam edildiğinden idari
yargıda tam yargı davası açma yolunu tüketme zorunluluğunun bulunmadığı
değerlendirilmiştir. Zira idare mahkemelerine açılacak tam yargı davası
sonucunda verilecek karar, başvurucunun -tazminat elde etmekten öte- serbest
kalmasını sağlayacak bir işleve sahip değildir. Dolayısıyla başvurunun diğer
kabul edilebilirlik kriterleri yönünden değerlendirilmesi gerekir.
2. Genel
İlkeler
30. Genel ilkeler için bkz. Şekip Karkur, §§
45-58.
3. İlkelerin
Somut Olaya Uygulanması
31. Somut olayda başvurucunun sınır dışı edilmek üzere
geri gönderme merkezinde idari gözetim altına alındığı anlaşılmaktadır. Bu
nedenle başvurucunun tutulmasının Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası
kapsamına girdiği sonucuna varılmıştır.
32. Başvurucu hakkında verilen sınır dışı etme işlemine
bağlı idari gözetim kararından başvurucunun 6458 sayılı Kanun'un 54. maddesinde
yer verilen "kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı
açısından tehdit oluşturan" bir kişi olarak değerlendirildiği
anlaşılmaktadır. Başvurucunun idari gözetim altına alınması ise 6458 sayılı
Kanun'un 57. maddesinin (2) numaralı fıkrasına dayandırılmıştır. Bu hükme göre
sınır dışı etme kararı alınanlardan "kaçma ve kaybolma riski bulunan,
Türkiye'ye giriş veya çıkış kurallarını ihlal eden, sahte ya da asılsız belge
kullanan, kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın Türkiye'den çıkmaları için
tanınan sürede çıkmayan, kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı
açısından tehdit oluşturanlar" hakkında valilik tarafından idari
gözetim kararı alınabilir. Dolayısıyla başvurucunun idari gözetim altına
alınmasının kanuni dayanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.
33. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutma hâlinin
Anayasa'nın 16. maddesi uyarınca milletlerarası hukuka uygun olarak gerçekleşip
gerçekleşmediğinin belirlenmesi gerekir. Bu konuda Türkiye'nin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerin başında Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara
İlişkin Uluslararası Sözleşme (MSHUS) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)
gelmektedir. MSHUS'nin 9. maddesine göre ''Herkes kişi özgürlüğü ve kişi
güvenliği hakkına sahiptir ve hiç kimse keyfi olarak gözaltına alınamaz veya
tutulamaz. Hiç kimse hukukun öngördüğü sebepler ve usuller dışında
özgürlüğünden yoksun bırakılamaz.'' Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Komitesinin 9. Maddeye İlişkin 8 No.lu Genel Yorumu'na göre 9. maddenin
birinci fıkrası tüm özgürlükten yoksun bırakma hâlleri, cezai hâller veya
hastalık, serserilik, uyuşturucu bağımlılığı, eğitim sebebiyle özgürlükten
yoksun kalma hâlleri, göç kontrolünden kaynaklanan kısıtlamalar ve benzeri
hâller açısından da uygulanabilir. Sınır dışı etme amacıyla tutma hâli de bu
hüküm kapsamına girmektedir. MSHUS’nin 9. maddesi "hukukun öngördüğü
sebepler ve usuller dışında" ibaresinden anlaşılacağı üzere ulusal
hukuka atıf yapmaktadır. AİHS'in 5. maddesi de hakkında derdest bir sınır dışı
ya da iade işleminin olması nedeniyle kişinin yasaya uygun olarak yakalanması
veya tutulmasına cevaz vermektedir ve AİHS de ulusal hukuka atıf yapmaktadır (Şekip
Karkur, § 61). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu tutma hâline ilişkin
inceleme yöntemi ile Anayasa Mahkemesinin inceleme yöntemi benzer olduğundan bu
konuda ayrıca bir değerlendirmeye gerek görülmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun
tutulmasının milletlerarası hukuka uygun olmadığı yönünde bir tespite
varılmamıştır. Ayrıca başvurucunun bu yönde bir iddiası da bulunmamaktadır.
34. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasına göre
hakkında sınır dışı etme ya da geri verme kararı verilen bir kişinin
yakalanması veya tutulması mümkündür. Öte yandan 6458 sayılı Kanun'un 54.
maddesinde haklarında sınır dışı edilme kararı alınacak yabancılar sayılırken
"Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit
oluşturanlar"a da yer verilmiştir. Aynı Kanun'un 57. maddesinde ise sınır
dışı edilmeleri kararlaştırılanlardan hangileri hakkında valilikler tarafından
idari gözetim kararı verileceği düzenlenmiştir. Bu bağlamda sınır dışı
edilmelerine karar verilen kişilerden güvenliği veya kamu sağlığı açısından
tehdit oluşturanlar valilik kararıyla idari gözetim altına alınacak
kişilerdendir (Şekip Karkur, § 62).
35. Somut olayda Ankara Valiliği, DEAŞ silahlı terör
örgütüyle bağlantısının bulunduğu ve yabancı terörist savaşçı olduğuna
ilişkin tespitlerden hareketle Irak uyruklu başvurucunun sınır dışı edilmesine
karar vermiş; ayrıca kamu düzeni açısından tehdit oluşturduğunu değerlendirerek
idari gözetim altına alınmasını kararlaştırmıştır. Buna göre başvurucu
hakkındaki idari gözetim kararının sınır dışı etmeye yönelik olduğu görülmektedir.
Sınır dışı kararında başvurucunun vatandaşı olduğu ülkeye veya transit
gidebileceği bir ülkeye ya da güvenli üçüncü bir ülkeye sınır dışı edileceği
belirtilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
idari gözetim altına alma yoluyla yapılan müdahalenin meşru bir amacının
bulunmadığını söylemek mümkün değildir.
36. Diğer taraftan başvurucu hakkındaki idari gözetim
tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir idari gözetim
tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün
belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır.
37. Başvurucu, Irak'tan geldiği için sınır dışı
edilemeyecek kişilerden olduğunu ileri sürmüş ise de kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı bağlamında sınır dışı işlemine ilişkin kararın haklı bir
gerekçeye dayanıp dayanmadığı bireysel başvurunun inceleme kapsamında
bulunmamaktadır. Zira devletin yabancıları ülkeye kabul etmekte veya sınır dışı
etmekte oldukça geniş bir takdir yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur. Burada
önemli olan sınır dışı etme işlemlerinin yürütülmesidir. Bu açıdan sınır dışı
etme işleminin özenle yürütülüp yürütülmediğinin incelenmesi gerekir (benzer
yönde değerlendirmeler için bkz. Şekip Karkur, § 64).
38. Somut olayda başvurucu sınır dışı etme işlemine karşı
iptal davası açmış, iptal davası açmasıyla birlikte işlemin yürürlüğü
durdurulmuştur. İlgili idarece başvurucunun vatandaşı olduğu Irak'a veya
transit gidebileceği bir ülkeye ya da güvenli üçüncü bir ülkeye sınır dışı
edileceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür. İptal davasını inceleyen Mahkeme
ise tarafların savunma ve cevap dilekçesi verme aşamasını usulüne uygun bir
şekilde sonuçlandırmıştır. Bu açıklamalar çerçevesinde başvurucunun sınır dışı
edilmesi sürecinde bir özensizlik tespit edilememiştir.
39. Diğer taraftan tutulmanın ölçülülüğünün
değerlendirilmesinde başvurucuya idari gözetime karşı usule ilişkin
güvencelerin sağlanıp sağlanmadığının da belirlenmesi gerekir. Bu bağlamda
idari gözetim altında tutulma bakımından kural olarak 6 aylık azami bir süre
belirlenmiştir. Dolayısıyla sınır dışı işlemleri bitmese de yasal sürenin
sonunda kişinin serbest bırakılması gerekecektir. Böylelikle sınır dışı etme
sürecinin uzaması dolayısıyla kişilerin aşırı bir şekilde/sürede
hürriyetlerinden yoksun bırakılmalarının önüne geçilmek istenmiştir. Ayrıca
idari gözetimin devamında bir zaruretin olup olmadığının valilikler tarafından
her ay düzenli olarak değerlendirilmesi koşulu getirilmiştir. Bu değerlendirme
için aylık (otuz günlük) sürenin beklenmesine de gerek yoktur. Buna göre idari
gözetimin devamında zaruret görülmeyen yabancılar için idari gözetim derhâl
sonlandırılır. Yine idari gözetime alternatif olarak temel hak ve özgürlükleri
daha sınırlı şekilde etkileyen tedbirlerin(belli bir adreste ikamet etme,
belirlenecek şekil ve sürelerde bildirimde bulunma, teminat, elektronik izleme
gibi) uygulanması mümkün kılınmıştır. Öte yandan idari gözetim kararı; idari
gözetim süresinin uzatılması ve her ay düzenli olarak yapılan değerlendirme
sonuçları gerekçesiyle birlikte yabancıya, yasal temsilcisine ya da avukatına
tebliğ edilmektedir. Son olarak idari gözetim altına alınan kişi, yasal
temsilcisi ya da avukatı idari gözetim kararına karşı sulh ceza hâkimine
başvurabilir; sulh ceza hâkimi incelemeyi beş gün içinde sonuçlandırmak
zorundadır. Sulh ceza hâkiminin bu kararı kesindir. İdari gözetim altında
tutulan kişi, idari gözetim şartlarının ortadan kalktığı veya değiştiği
iddiasıyla yeniden sulh ceza hâkimine başvurabilir. İdari gözetim işlemine
karşı yargı yoluna başvuranlardan, avukatlık ücretlerini karşılama imkânı
bulunmayanlara, talepleri hâlinde avukatlık hizmeti de sağlanmaktadır (Şekip
Karkur, § 66).
40. Dolayısıyla idari gözetim altına alma süreci için
öngörülen usule dair güvenceler açısından değerlendirildiğinde başvurucuya
hangi nedenle idari gözetim altında tutulduğuna ilişkin bir bildirim yapıldığı,
başvurucunun idari gözetim kararına karşı Sulh Ceza Hâkimliğine başvurduğu,
Hâkimliğin de yeterli bir gerekçeyle başvurucunun talebini reddettiği
görülmektedir (bkz. §§ 14,15).
41. Başvurucu, idari gözetim kararına yaptığı itirazın
reddedilmesi üzerine bireysel başvuruda bulunmuş; bireysel başvuruda
bulunduktan sonraki süreçte ise idari gözetimin devamında zaruret olup
olmadığının denetlenip denetlenmediği, idari gözetim şartlarının ortadan
kalktığı veya değiştiği hususunda herhangi bir iddia ileri sürmemiştir.
Dolayısıyla bu usul güvenceleri yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır.
42. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkına ilişkin bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi
kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF
TUTULMASINA 12/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.