TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
YÜKSEL ÇOMAK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/13964)
Karar Tarihi: 3/10/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Olcay ÖZCAN
Başvurucu
Yüksel ÇOMAK
Vekili
Av. Zeynep Nilda TOLUNAY
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; fazla mesai alacağının düşük belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu 18/4/2013 tarihinde Süloğlu Belediye Başkanlığı (Belediye) aleyhine Edirne İş Mahkemesinde (İş Mahkemesi) dava açmıştır. Bu davada başvurucu, Belediyeye ait işyerinde çalışırken 13/2/2011 tarihli ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kapsamında Edirne İl Millî Eğitim Müdürlüğüne atandığını, 11/11/2011 tarihine kadar doğan bir kısım alacağının ödenmediğini ileri sürmüş; 4/7/1956 tarihli ve 6772 Sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212 Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun ile toplu iş sözleşmesine (TİS) göre ikramiye, fazla çalışma, TİS'ten kaynaklanan ücret farkı, genel tatil, kömür ve giyim yardımı alacaklarının tahsilini istemiştir. İş Mahkemesi 2.400,50 TL fazla mesai ücretialacağı ile diğer taleplerin kısmen kabulüne karar vermiştir. Yapılan temyiz talebini inceleyen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi (Yargıtay Dairesi) kararı ilave tediye alacağı, fazla çalışma alacağı ve faize ilişkin hususlar yönünden bozmuştur.
3. İş Mahkemesi bozmaya uymuş ve iki kez ek bilirkişi raporu almıştır. Alınan ek bilirkişi raporuna istinaden davanın kısmen kabulü ile 1/3 oranında takdirî indirim yaparak 1.646,60 TL net fazla çalışma alacağının 18/4/2013 dava tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte, 1.134,47 TL net bayram/genel tatil alacağından 1.000 TL'nin dava tarihinden, 134,47 TL'nin ise 9/9/2014 ıslah tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte, 3.717,22 TL net ilave tediye alacağının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte,439,05 TL net TİS farkı alacağı ile 750 TL net kömür yardımı alacağının dava tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte Belediyeden alınarak başvurucuya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiştir. Bu karara karşı başvurucunun yaptığı temyiz talebi Yargıtay Dairesince 28/2/2019 tarihinde reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.
4. Başvurucu, nihai hükmü 25/3/2019 tarihinde öğrendikten sonra 22/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
6. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
7. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
8. Başvurucu, Yargıtay Dairesinin bozma kararında davacıya yönelik görevlendirme yazıları ve hâlen çalışan davacı tanığın ifadesi gözetilerek haftalık çalışma süresinin tespit edilmesi gerektiğinin ifade edildiğini, İş Mahkemesi tarafından iki ek rapor alındığını ancak hatalı şekilde aleyhine olan rapor esas alınarak hüküm kurulduğunu iddia etmiştir. Temyiz itirazının reddedildiğini belirten başvurucu, kararın bariz takdir hatası ve keyfilik içerdiğini ileri sürmüştür.
9. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
10. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No: 2013/1178, 5/11/2015, § 54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaatinin bulunup bulunmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).
11. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
12. Meşru beklenti, objektif temelden uzak bir beklenti olmayıp belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına ya da ayni menfaatle ilgili hukuki bir işleme dayanan yeterli derecede somut nitelikteki bir beklentidir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 28). Dolayısıyla Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak koruma kapsamında olan meşru beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespiti mevcut hukuk sisteminde iddia edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup bu tespit, mevzuat hükümleri ve yargı kararları ile yapılmaktadır (Üçgen Nakliyat Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/845, 20/11/2014, § 37). Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri sürülebilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 37).
13. Diğer taraftan derece mahkemeleri önünde hukukun ne şekilde yorumlanacağına ve uygulanacağına dair bir uyuşmazlık olduğunda ve bu bağlamda başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların derece mahkemelerince kesin olarak reddedildiği durumlarda açık bir keyfîlik olmadığı veya bariz bir takdir hatası bulunmadığı sürece meşru bir beklentinin bulunduğu sonucuna varılamaz (Yusuf Dilekçi, B. No: 2014/12026, 21/9/2017, § 48).
14. Somut olayda, başvurucu diğer bazı işçilik alacakları yanında fazla mesai ücretinin de ödenmesi talebiyle Belediye aleyhine dava açmıştır. İş Mahkemesi 2.400,50 TL fazla mesai ücreti alacağının tahsiline karar vermiş ancak bu karar yeniden değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle Yargıtay Dairesince bozulmuştur. Bozmaya uyan İş Mahkemesi iki kez ek bilirkişi raporu almış, sonek rapora ve takdiri indirime göre bu defa 1.646,60 TL net fazla çalışma alacağının başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Kesinleşmiş bir mahkeme hükmüne dayanan icra edilebilir her türlü alacak mülkiyet hakkının kapsamındadır (bkz.§ 11). Başvurucu ise, İş Mahkemesince hüküm altına alınmayan kısım yönünden bireysel başvuruda bulunmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun davanın reddine karar verilen kısım yönünden mülkünün veya meşru bir beklentisinin bulunduğunu ortaya koyması gerekir. İş Mahkemesi kararının bilirkişi raporlarına dayandığı ve karar gerekçesinde bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu bireysel başvuru formunda, Yargıtay Dairesinin bozma kararı sonrasında İş Mahkemesinin iki ek rapor aldığını ve hatalı olan rapora göre karar verdiğini ileri sürmüş ise de ek raporun neden hatalı olduğuna ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Ayrıca kararın bariz takdir hatası ve keyfîlik içerdiğini iddia eden başvurucunun bu hususta da herhangi bir açıklama yapmadığı görülmektedir. Bu durumda fazla mesai ücreti alacağının reddine karar verilen kısım yönünden başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamında bir mülkünün veya somut ve yeterli bir hukuki temele dayalı olarak mülkiyeti elde etme yönünde meşru bir beklentisinin bulunduğunu kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır.
15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA, 3/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.