TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NEVİN ARSLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/16564)
|
|
Karar Tarihi: 27/2/2024
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Mehmet Sadık YAMLI
|
Başvurucu
|
:
|
Nevin ARSLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Emre MERT
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ortaklığın giderilmesi davasının ve satış işlemlerinin uzun sürmesi ile dosyadan bilgi ve belge alınamaması nedeniyle adil yargılanma hakkının, satış bedelinin bir kısmının nemalandırılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucunun da hissedarları arasında bulunduğu 25 ayrı gayrimenkul için Samsun 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin (Mahkeme) 2014/933 Esas sayılı dosyasında dava açılmıştır. Başvurucuyla birlikte 55 davalının olduğu davada Mahkeme 25/10/2014 tarihinde davanın kabulüne karar vermiş ve 2016/7 numarasıyla ortaklığın giderilmesi defterine kayıt yapılmıştır.
3. Başvurucu 13/8/2018 tarihinde başlayan açık artırma sürecinde 11 gayrimenkulün açık artırma bedellerinin alıcılar tarafından muhtelif tarihlerde bankaya yatırıldığını ve söz konusu bedelin 27/2/2019 ve 30/4/2019 tarihleri arasında hak sahiplerinin banka hesaplarına hisseleri oranında aktarıldığını beyan etmiştir. Başvurucu söz konusu ödemelerin kendi hesabına 28/2/2019 ve 5/4/2019 tarihlerinde aktarıldığını ancak bunlara faiz işletilmediğini, banka tarafından satış dosyasına yazılan 14/4/2019 tarihli yazıdan öğrendiğini ifade etmiştir. Başvurucu, alıcılar tarafından paranın yatırıldığı gayrimenkuller için paranın yatırılma tarihi ile hissedar olarak kendi hesabına aktarıldığı tarih arasında geçen süre için çeşitli oranlarla yapılan faiz hesabına ilişkin bilirkişi tarafından hazırlanan tabloyu da başvuru formuna eklemiştir. Söz konusu tabloya göre 9 taşınmaz için bedelin 2018 yılı Ağustos ayında alıcılar tarafından yatırıldığı ve başvurucunun hesabına 2019 yılı Nisan ayında aktarıldığı görülmektedir.
4. Başvurucu 13/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Anayasa Mahkemesi 12/12/2019 tarihinde Mahkemeden, 2016/7 sayılı satış dosyasında başvurucunun satış bedelinin nemalandırılmasına dair talep dilekçelerinin onaylı suretlerini istemiştir. Mahkeme, başvurucunun satış bedelinin nemalandırılmasına dair bir talebinin olmadığı yönünde cevap vermiştir.
6. Anayasa Mahkemesi 1/6/2020 tarihinde Mahkemeden 2016/7 sayılı satış dosyası ile alakalı olarak başvurucunun satış talebinde bulunup bulunmadığı, satışın gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği, gerçekleştiyse satış bedelinin tahsiline ve dosyanın safahatına ilişkin bilgi sormuştur. Mahkeme 31/12/2018 tarihi itibarıyla 2016/7 sayılı satış dosyasının kapatıldığını belirterek 25 ayrı gayrimenkul için başvurucu adına yapılan ödeme tutarlarına ilişkin bilgi vermiştir.
7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
8. Başvurucu geçen süreye rağmen henüz satışı tamamlanmayan gayrimenkul bulunduğunu, alıcı tarafından paranın yatırılması ile söz konusu paranın hissedarların hesabına aktarılması arasında geçen süre için paranın nemalandırılmadığını, paranın değer kaybettiğini ifade ederek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
9. Başvurucu, ortaklığın satış suretiyle giderilmesi sırasında alıcıların bedeli yatırdıkları tarih ile söz konusu bedelin hissedar olarak kendisine aktarıldığı tarih arasında geçen sürece paranın nemalandırılmamasından yakınmıştır. Söz konusu dönemde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre 2018 yılı Ağustos ayındaki 100 TL'nin, paranın aktarıldığı 2019 yılı Nisan ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybı oranı %11,42'dir. Bu durumda başvurucunun mağdur sıfatının bulunduğu anlaşılmaktadır.
10. Diğer taraftan başvurucu, bu şikâyetiyle ilgili olarak herhangi bir idari veya yargısal yola gitmeden doğrudan bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi Fatma Yıldırım (B. No: 2014/6577, 16/2/2017) kararında benzer bir şikâyeti incelemiş ve cebri icra sürecinde borçlulardan tahsil edilerek alacaklılara ödenen tutarın nemalandırılmamasına yönelik şikâyeti inceleyebilecek etkili bir başvuru yolunun bulunmadığı kanaatine vararak başvurunun esasını incelemiştir (Fatma Yıldırım, §§ 36-42). Ortaklığın satış suretiyle giderilmesi temelindeki mevcut başvuruda da Fatma Yıldırım kararında yapılan tespitten ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda, mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikri hakların yanı sıra, icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
13. Somut olayda başvurucunun hissedarı olduğu gayrimenkuldeki ortaklığın satış yolu ile giderilmesinden doğan alacağı kesinleşmiştir. Başvurucunun ortağı olduğu gayrimenkul için belirlenen alacak icra edilebilir nitelik kazandığından Anayasa'nın 35. maddesi bağlamında mülk teşkil etmektedir.
14. Anayasa Mahkemesi Fatma Yıldırım kararında, devletin özel kişiler tarafından yapılacak müdahalelere karşı malike koruma sağlama biçimindeki pozitif ödevinin cebri icra sürecinin makul bir sürede sonuçlandırılmasını, ayrıca cebri icranın uzaması hâlinde borçlunun ve alacaklının hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla somut olayın gerektirdiği her türlü tedbirin alınmasını gerektirdiği ifade edilmiştir. Kararda, özellikle icra sürecinde devletin hâkimiyeti ve kontrolü altında bulunan borçlu veya alacaklıya ait mal ve hakların ekonomik değerini koruyucu ve idareye normal idari işleyişin dışında bir külfet yüklemeyecek tedbirlerin alınmamasının somut olayın koşulları çerçevesinde koruma yükümünün ihlali olarak yorumlanabileceğine işaret edilmiştir (Fatma Yıldırım, §§ 57-59).
15. Anılan kararda borçluya ait taşınmazların satışından tahsil edilen bedelin alacaklıya ödendiği ana kadar alacaklının para üzerinde tasarrufta bulunma, parayı kullanma veya paranın değerinin enflasyon karşısında aşınmasını önleyici tedbirler alma imkânı bulunmadığının altını çizen Anayasa Mahkemesi; tahsil edilen bedelin bu süreçte henüz icra müdürlüğünün kontrolü altında bulunduğunu, dolayısıyla bu paranın enflasyon karşısında kıymet yitirmesini önleyebilecek olan da para üzerinde tasarrufta bulunma kudretini elinde bulunduran icra dairesi olduğunu belirtmiş, tahsil edilen ihale bedelinin alım gücünü kaybetmesini engellemenin yolunun da bunun nemalandırılması olduğu, bunun icra dairesine olağan idari işleyişin ötesinde bir külfet de yüklemediği tespitini yapmıştır (Fatma Yıldırım, §61).
16. Anayasa Mahkemesi sonuç olarak cebri icra organlarının ihale bedelinin vadeli bir mevduat hesabına yatırılması biçiminde alacağı basit bir tedbirle icra sürecinin hızlı işlememesinin başvurucu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirememiş olmasının, mülkiyet hakkının devlete yüklediği koruma pozitif yükümlülüğün ihlali sonucunu doğurduğunu kabul etmiştir (Fatma Yıldırım, § 62).
17. Eldeki başvuruda, ortaklığın satış suretiyle giderilmesinden kaynaklı paranın alıcı tarafından yatırılması ile bu paranın hissedar başvurucuya ödenmesi sürecinde geçen yaklaşık sekiz aya yakın sürede nemalandırılmamış olduğu ve söz konusu dönemde paranın enflasyon nedeniyle değer kaybının %11,42 olduğu gözetildiğinde Fatma Yıldırım kararında ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
18. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu dava ve satış sürecinin uzun olması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
2. Bilgi ve Belge Verilmemesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, satış memurluğu dosyasından fotokopi alma taleplerinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ve bu nedenle Samsun 2. Sulh Hukuk Mahkemesine şikâyet yolu ile başvurduğunu belirtmiştir.
22. Başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak Samsun 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 20/5/2019 tarihli kararında, şikâyet konu işlemin 6/5/2019 tarihli tutanak ile yerine getirildiği gerekçesiyle konusuz kalan şikâyet hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verdiği ve başvurucu tarafından usulüne uygun şekilde istinaf yoluna başvurulmadığı görülmektedir.
23. Bu durumda söz konusu iddia yönünden başvuru yollarının usulüne uygun şekilde tüketilmediği sonucuna varılmıştır.
III. GİDERİM
24. Başvurucu; ihlalin tespiti ile 100.000 TL manevi tazminat talep etmiştir. Başvurucu ayrıca TCMB'nin en yüksek faiz oranı kabul edilirse 11.966,84 TL, kamu bankalarının en yüksek mevduat faiz oranı kabul edilirse 10.558,20 TL, yasal faiz kabul edilirse 3.949,45 TL tazminat ödenmesine karar verilmesini istemiştir
25. İncelenen başvuruda bedelin vadeli bir mevduat hesabına yatırılması biçiminde bir tedbirin alınmaması sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin satış memurluğundan kaynaklandığı anlaşılmıştır.
26. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamakta olup başvurucunun uğradığı maddi kaybın tazmin edilmesi yeterli bir giderim oluşturacaktır. Bu kapsamda yapılması gereken iş, Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun olarak başvurucuya tazminat ödenmesinden ibarettir.
27. Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle başvurucunun uğradığı zarar miktarı, mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının uğradığı değer kaybı bedelidir. Başvurucunun talebi de dikkate alınarak başvurucuya 3.949,45 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Belirtilen maddi tazminat miktarı yeterli giderim sağladığından manevi tazminata ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 3.949,45 TL maddi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Samsun 2. Sulh Hukuk Mahkemesine (E.2014/933 K.2014/1384) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.