TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FATİH ALAKUŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/16570)
|
|
Karar Tarihi: 25/1/2024
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
Raportör
|
:
|
Melek ŞAHAN
|
Başvurucu
|
:
|
Fatih ALAKUŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Burak ÇOLAK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, gözaltı sırasında kolluk görevlilerinin
fiziksel şiddet uyguladığı şikâyeti ile ilgili olarak etkili bir ceza
soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 17/5/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden erişilen, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının (Başsavcılık) soruşturma dosyasında yer alan bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 4/5/2018 tarihinde, hakkındaki arama
kararına istinaden ikametgâhında yakalanmış ve gözaltına alınmıştır. Yakalama
Tutanağı'nda başvurucunun direnmesi nedeniyle kendisine direncini kıracak
ölçüde, kademeli olarak zor kullanıldığı, yüzüstü yere yatırıldığı, kelepçe
takılarak yakalandığı, yakalamadan sonra hazır edilen A.Ç ve E.Z.B. huzurunda
arama yapıldığı belirtilmiştir. Başvurucu, tutanağı imzalamaktan imtina
etmiştir.
9. Başvurucunun 4/5/2018 tarihinde yakalandıktan sonra
devlet hastanesinden alınan ilk genel adli muayene raporunda "Darp
cebir izine rastlanmadı, sol yanağında hiperemi mevcut." olduğu
tespitine yer verilmiştir. Gözaltı sürecinde 5/5/2018, 6/5/2018 ile 7/5/2018
tarihlerinde alınan genel adli muayene raporlarında ise herhangi bir darp ve
cebir izi tespit edilemediği ifade edilmiştir.
10. Başvurucunun 7/5/2018 tarihinde gözaltında zorunlu
müdafi huzurunda verdiği ifadesinin yakalanma olayına ilişkin kısmı şöyledir:
"4/5/2018 günü annemin evinde
bulunduğum esnada kapı zili çaldı kapıyı açtığımda polislerin olduğunu bana
aranmam olduğunu ve evde arama yapacaklarını söylediler bende aranmam olduğunu
bildiğim için tamam dedim ve polislerle evi ararlarken arama esnasında
polislerle yanlış anlaşılma nedeniyle ufak bir tatsızlık yaşandı ve sonradan
tatlıya bağlandı. Evde yapılan aramada bana ait laptop ... incelemek için
alarak beni Ankara Emniyet Müdürlüğüne getirdiler..."
11. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Pararlel Devlet
Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan 7/5/2018 tarihinde tutuklanmıştır.
Başvurucu, tutuklandıktan sonra yerleştirildiği ceza infaz kurumuna kabulü
sırasında ceza infaz kurumu görevlilerine 4/5/2018 tarihinde kendisini
gözaltına alan polislerin sol çenesine iki yumruk attığını ve dişinin bir
parçasının kırıldığını ifade etmiştir. Bunun üzerine başvurucu, ceza infaz
kurumu idaresi tarafından darp ve cebir raporu alınmak üzere hastaneye sevk
edilmiştir. Ayrıca ceza infaz kurumunca hazırlanan tutanakta başvurucunun
vücudunun herhangi bir yerinde gözle görülür darp ve cebir izi olmadığı da
belirtilmiştir.
12. Başvurucunun 7/5/2018 tarihinde sevk edildiği Dr.
Nafiz Körez Sincan Devlet Hastanesi tarafından "Sol üst çene 3. molar
dişte 0,1x0,1 cm2 mikro
kırık tespit edildiğine, kanama odağı izlenmediğine, mukozalar intakt
izlendiğine ve kırığın zamanına dair bir çıkarım yapılamadığına..." ilişkin geçici rapor düzenlenmiştir. Başvurucunun bir gün
sonra Sincan Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinde yapılan muayenesi neticelesinde
"Radyolojik ve oral muayenesinde tüm yumuşak dokuların (dil yanı, diş eti
vb.) normal durumda olduğu, üst sol 3. molar dişte 0,1x0,1 cm palatinal
yüzeyde kırık tespit edildiği..." ifade edilmiştir.
13. 10/5/2018 tarihinde ceza infaz kurumu idaresi,
başvurucunun yaralanmasına ilişkin olarak ifadesini almıştır. Başvurucunun
ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"4/5/2018 tarihinde annemin evinde
bulunmakta iken akşam hava kararmasına yakın kapı zilinin çalması ile kapıyı
açtım bu esnada evde tek başımaydım. Kapıyı açtığımda 10-15 kişi olduğunu
tahmin ettiğim polisler beni ters kelepçe ile kelepçeleyerek yere yatırdılar.
Eve girerek arama yaptılar. Evin içerisinde bana sorulan bütün sorulara cevap
verdim. Arama yaptıkları esnada önüme evde bulunan zarları getirdiler. Kendi
aralarında zarı atalım kim büyük atarsa o döver diyerek konuştular. Sonrasında
zarı büyük atan bana bir tane vurdu. Kafama, enseme vurmak suretiyle darp
ettiler. Sonrasında yerden kaldırdılar ve arabaya götürdüler. Arabada bana bir
polis memuru soru sordu bende söylemek istemediğimi söylediğim sol çeneme doğru
iki yumruk attı. Dişim o anda kırıldı. Bu kişilerin Narkotik Polisi olduklarını
daha sonra öğrendim. Üç gün kadar nezarethanede kaldım burada her hangi bir
darp yada kötü muameleye maruz kalmadım..."
14. Ceza infaz kurumu idaresi başvurucunun ifadesi ile
sağlık raporlarını 14/5/2018 tarihinde Başsavcılığa göndermiştir.
15. Başsavcılık 30/5/2018 tarihinde başvurucunun
yargılandığı mahkemeden arama, elkoyma, gözaltına alma, müdafi ile görüşme gibi
kolluk güçleri tarafından tutulan tüm tutanaklar ile kolluk, savcılık, hâkimlik
ifadelerinin birer suretinin gönderilmesini istemiştir. Ayrıca 7/6/2018
tarihinde, başvurucunun detaylı muayene bilgileri ile başvurucunun hangi saatte
ceza infaz kurumuna alındığı bilgisini ceza infaz kurumundan talep etmiştir.
Soruşturma devam ederken Başsavcılık 2/7/2018 tarihinde Emniyet Müdürlüğüne
talimat yazarak Arama Tutanağı doğrultusunda başvurucunun yakalanması sırasında
görevli olan ve yakalanıp Emniyet Müdürlüğüne sevki sırasında ekip aracında
bulunan görevli personelin bildirilmesini istemiştir. Mahkemeden istenen
bilgiler 5/6/2018 tarihinde, ceza infaz kurumundan istenen bilgiler ise
18/6/2018 tarihinde Başsavcılığa gönderilmiştir.
16. Başvurucunun müşteki sıfatıyla ifadesi Ses ve Görüntü
Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla alınmıştır. Başvurucunun 29/6/2018
tarihli ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Olay tamamen 10/5/2018
tarihinde anlattığım gibi olmuştur. Bana ufak tefek darbelerle vurdular ancak
bunlar önem arz eden şeyler değildi bana göre. Ancak arama işlemi sona erip
beni ekip arabasının arka tarafına oturttuktan sonra aracın açık olan sol arka
kapısından aramaya da katılan polis memurlarından biri yumrukla yüzümün sol
tarafına iki kez yumruk attı. Yanağıma gelen bu darbe sonucunda o taraftaki
dişlerimden biri küçük çapta da olsa kırıldı. Sonra aynı polis memuru aracın
sağdaki kapısından bindi benim sağ tarafıma oturdu. Önde şoför ve yanında biri
daha vardı. Şoför de arkaya doğru koluyla hamle yaptı ancak o bana vuramadı.
Şoförün yanında oturan polis memuru ise bana herhangi bir müdahalede bulunmadı.
Hiç bir şey yapmadı. Şoför koltuğunda oturan o... çocuğu diyerek bana hakarette
etti. Sonra beni emniyete götürmeden önce hastaneye rapor almak üzere
götürdüler. Orada muayenemi yapan doktora yüzümden darbe aldığımı dişimin
kırıldığını söyledim. Ağzımın içini muayene etti kırığı da kendisi de gördü.
Bana seni bir diş hastanesine sevk etmem gerekecek dedi. Bu sırada yanımızda
polisler yoktu. Akabinde polisler içeriye girdi beni dışarıya çıkarttılar. Bu
polis memurları beni araçla evden alıp doğrudan hastaneye getiren bana yumruk
atan ve aracın şoförlüğünü yapan polislerdi. Sonra bu doktor benim mevcut
durumumu bu rapora yazmamış. Sadece yüzümde kızarıklık olduğunu belirtmiş.
Bundan sonra cezaevine girinceye kadar hastaneye hiç götürülmedim. Raporlarım
emniyete gelen doktorlar tarafından düzenlendi. Sonrasında bana arama ve
yakalamaya ilişkin bir tutanak imzalatmak istediler. Bu tutanakta benim polis
memurlarına mukavemet ettiğim yazıyordu. Ben polis memurlarına mukavemet
etmedim. Bu sebeple de tutanağı imzalamadım. Benim darp edildiğim sırada
tutanakta imzaları bulunan komşularımız yanımızda değillerdi. Ben beni darp
eden dişimin kırılmasına sebebiyet veren polis memurunu fiziksel olarak şuan
tarif edemem ancak görsem tanırım. Yanlış hatırlıyor olabilirim ancak bu polis
memuruna Ö. diye hitap ediyorlardı. Cezaevine girdikten sonra durumumu
anlattım. Ben şikayetimi daha sonra açıklayacağımı belirttim. Şikayetçi
olacaksam da araç içerisinde bana yumruk atarak dişimin kırılmasına sebebiyet
veren polis memurundan ve aracın şoförü olup bana küfür eden polis memurundan
şikayetçi olacağım. Ayrıca gözaltına alındığımda ilk raporu düzenleyen doktor
eğer benim durumumu tespit etmiş ancak buna rağmen bu raporu düzenlemiş ise
ondan da şikayetçi olabilirim. Şikayetçi olup olmayacağımı daha sonra
açıklayacağım..."
17. Başvurucu, kolluk kuvvetleri aracı içinde kendisine
şiddet uygulayarak dişini kıran ve küfreden polis memurlarından, ilk
muayenesini yapan doktordan şikâyetçi olduğuna ilişkin 11/7/2018 tarihli
dilekçeyi Başsavcılığa göndermiştir. Başvurucu, dilekçesinde önceki ifadesini
tekrar etmiş; kendisine şiddet uygulayan polisin daha önceden kendisi gibi
gözaltına alınan kişilere yapılan işkence fotoğraflarından birini göstererek
ölümle ve işkenceyle tehdit edildiğini, hakaret ve onur kırıcı sözlerin
kendisini ruhsal olarak derinden etkilediğini belirtmiştir.
18. Cumhuriyet savcısı, başvurucunun ikametgâhında
yapılan arama işlemine eşlik eden komşuları A.Ç. ile E.Z.B.nin (21/6/2018,
26/6/2018 tarihlerinde) ve başvurucunun yakalanması ve gözaltına alınması
sırasında görevli olan polis memurlarının (23/10/2018 tarihinde) tanık olarak
ifadelerini almıştır. İfadelerin ilgili kısımları şöyledir:
i. A.Ç: "...Olay günü polisler bina yöneticisi olduğumdan dolayı
yapılacak aramada hazır bulunmam için beni çağırdılar. Ben uykudan yeni
kalkmıştım. Polislerle eve çıktığımda Fatih ALAKUŞ yerde çömelmiş olarak elleri
arkadan kelepçeli idi. Bir iki dakika içerisinde de on kadar polis memuru
Fatihi alıp götürdüler. Götürmeden öncede park halindeki aracındada arama
yaptılar. Ben Fatihi gördüğümde kendisine çok dikkatli bakmamış olmakla
birlikte vücudunda herhangi bir darp cebir emaresi görmedim. Benim bulunduğum
anlarda Fatih'in görevlilere mukavemeti polislerinde bu mukavemet nedeniyle zor
kullanmaları gibi bir olay gerçekleşmedi. Belki ben gitmeden önce olmuş
olabilir. Tutanakta imzası bulunan E.Z.B. benden önce olay yerindeydi. Daha
detaylı bilir. Fatih Alakuş'u ekip arabasına arka koltuga bindirdiklerini, ekip
arabasinin ayrıldığını gördüm. Bu görgüm dahilinde araç içerisinde Fatih
Alakuş'a yumruk atıldığını görmedim. Olsaydı görürdüm. Ancak görüş alanımdan
çıktıktan sonra olduysa bilemem."
ii. E.Z.B.: "...aşağı inerken evinin içerisinden sesler duydum.
Hemen akabinde kapı açıldı, bir polis memuru Fatih Alakuş ile ilgili yakalama
ve ev araması yapacaklarını, benim de şahit olarak bulunmamı söylediler ve
yöneticiyi [A.Ç.] de sordular. Beni evin içerisine aldılar, Fatih Alakuş
elleri arkada diz üstü çökmüş vaziyette antrede duruyordu. 8-10 kadar polis
memuru vardı. Fatih Alakuş'u ilk gördüğümde yüzünde veya vücudunda kanama veya
belirgin darp cebir izi görmedim. Ancak her iki yanağı da oldukça kırmızıydı.
Bunu fark ettiğimi hatırlıyorum. Benim bulunduğum süreçte yumruk ile tokat ile
veya benzeri şekilde herhangi bir aletle Fatih Alakuş'un darp edildiğine şahit
olmadım ancak polis memurlarından bir tanesinin elinde plastik sineklik vardı.
Gelip geçerken Fatih Alakuş'un başına ve yanağına vuruyordu. Bu vuruşları
şiddetli değildi ancak bana göre acı verebilecek mahiyetteydi. Diğer bir polis
memuru ise gelip geçerken eli ile Fatih Alakuş'un başına bir kaç kere tokat
atar gibi vurmuştu. Bu vuruşlarda Fatih Alakuş'ta yaralama oluşturacak mesala
sendelemesine, düşmesine sebebiyet verecek ağırlıkta değildi ancak yine bana
göre acı duymasını sağlayacak şiddetteydi. Bu şekilde tokat atan polis memuru
gelip geçerken Fatih Alakuş'a FETÖ'ye söversen bir daha vurmayız demişti.
Ayrıca aynı şahıs Gülen'in ayağının altını öpermisin de demişti. Fatih Alakuş
da buna cevap vermemişti. Polis memurları evin içerisinde dolaşıyorlardı, ben
ne yaptıklarını çok anlamadım. Bir süre sonra yönetici geldi, oda benimle
birlikte bekledi. A.Ç. geldikten sonra bahsettiğim eylemleri polisler
tekrarlamadılar. Daha sonra işlemlerin bittiğini söylediler, daha sonra
tutanağı getirip imzalatacaklarını söylediler. İki saat kadar sonra polisler
bir tutanak getirdiler bende imzaladım. Benim bulunduğum süreçte Fatih Alakuş
polis memurlarına herhangi bir direniş ve mukavemette bulunmadı..."
iii. T.G.: "Tutanak içeriğindeki bilgiler doğrudur. Kapıyı çaldık.
Adı geçen müşteki kapıyı açtı. Polis olduğumuzu arama kararı bulunduğunu
kendisine belirttik. Aramaya geçeceğimiz sırada müşteki niye giriyorsunuz eve,
ne oluyor siz kimsiniz tarzında sözler ile tepki gösterdi. Arama sırasında
kelepçe takılmak istendiğinde de bunu taktırmamak için fiziki bir direniş
gösterdi. Erkek olan polis memuru olan arkadaşlar sadece bu direnişi kıracak
şekilde müştekiye zor kullandılar. Bu zor kullanma sırasında da herhangi bir
darp gerçekleşmedi. Mevcut mukavemetini kıracak yere yatıracak şekilde zor
kullanıldı. Bunun dışında arama sırasında müştekiye yönelik polis memuru
arkadaşların herhangi bir kötü muamelede bulunduğuna dair birşey görmedim. Ben
zira arama için odaya geçmiştim. Müştekinin ifadesinde belirttiği gibi zarı kim
büyük atarsa o dövsün denilerek müştekinin darp edildiğine de bu sebeble şahit
olmadım. Müşteki arama sırasında ilk başlarda belirttiğim şekilde bağırarak,
taşkınlık gösterdi. Zorluk gösterdi. Hatta bu sebeble komşularda kapı önüne de
gelmişlerdi. Bana okumuş olduğunuz hazurun tanığın ifadesinde belirtildiği gibi
bir polis arkadaşımızın elindeki sineklikle gelip geçerken müştekiye tokat
atıldığı, bir polis memurunun müştekiyi Fetö'ye sövmeye zorladığını, müşteki
bunun üzerine küfürler edince siz işte böylesiniz şeklinde sözler söylediğine
şahit olmadım. Böyle süreklilik arz edecek bir eylem gerçekleştirilmiş olsa
bende görür duyardım. Böyle birşey olmadı. Darp ve arama işlemleri bitince hep
birlikte evden ayrıldık. Müşteki de yanımızdaydı. Benim dikkatimi çekecek
şekilde darp cebir izi görmedim. Aşağı indikten sonra biz başka araca bindik
şüpheliyi başka araca bindirdiler..."
iv. Polis memuru Y.B. de işlemi ve müştekiyi
hatırlayamadığını ancak ne müştekinin ifadesinde belirttiği gibi "Zar
atalım, büyük gelen dövsün." denilerek darbedilen ne de hazırun
tanığın ifadesinde olduğu gibi sineklik veya tokatla sürekli vurularak
darbedilen, FETÖ'ye sövmeye zorlanıp küfrettirildikten sonra "Siz işte
böylesiniz." şeklinde söz ve davranışların sergilendiği herhangi bir
olaya şahit olmadığını ifade etmiştir.
v. Komiser O.Y.: "Arama yapacağım adrese ekip olarak gittik. Bayan
arkadaşlar kapıyı çaldılar. Bayanlar çaldığı için müşteki kapıyı açtı. Bizi
ondan sonra gördü. Biz bu yöntemi deliller kaybolmadan kapı açılsın diye
sürekli uyguluyoruz. Bizi karşısında görünce bağırıp çağırmaya başladı. Ne
yapıyorsunuz siz tarzında sözler söyledi. Şahısı muhafaza altına almak ve
kelepçelemek istediğimizde el ve kollarıyla mukavemet gösterdi. Kelepçe
takılmasını engellemeye çalıştı. Bunun üzerine ekipteki arkadaşlarım şahsın
mukavemetini engelleyecek şekilde yüz üstü yere yatırarak zor kullanıp
kelepçelediler. Bu haldeyken arama işlemlerini gerçekleştirebildik. Evde arama
yapıldığı sırada müştekinin iddasında belirtildiği gibi evde bulunan zar
atılarak büyük atanın müştekiye vurması belirttiğiniz tanığın ifadesinde
belirtildiği gibi sineklikle tokatla sürekli müştekiye vurulması, hakaret
ettirilmesi gibi söz ve davranışlar müştekiye karşı gerçekleştirilmemiştir.
Daha sonra ekip olarak müştekiyi de alıp evden ayrıldık. Müştekinin rapor
alınması işlemlerini de Ö. ve S. gerçekleştirdiler. Onların aracıyla müşteki
götürüldü. Müşteki o ekip arabasına bindirilirken ve harekete başladığı
sıralarda ben onları görüyordum. Müştekinin iddiasında belirtildiği gibi bu
aşamada müştekiye yumrukla vurulduğuna şahit olmadım. Olsaydı fark ederdim.
Hatta bunun için gereğini de yapardım. Zaten etraftaki sivil şahıslarda
toplanmıştı. Onların yanında iken böyle bir eylem gerçekleştirmek olağanda
değildir. Müştekinin S. ve Ö. tarafından doktora götürüldüğünde, doktorun
dişinin kırıldığını görmesine rağmen polislerin etkisiyle bunu raporuna
yazmadığı hususu da doğru olamaz. Zira şahıs gözaltında iken sürekli rapor
alınıyor. O doktorlardan bir tanesi bunu tespit ederse o zaman gözaltında
gerçekleşmiş gibi olacağından biz ilk raporunu aldırırken neyi varsa özellikle
yazılmasını isteriz. Aksine bizim doktorlardan istediğimiz ayrıntılı bir
inceleme yapmalarıdır. Sonraki işlemleriyle ben ilgilenmedim. Şahsı evden
çıkarttığımız sırada herhangi bir yara bere izide fark etmedim. Ancak bir yara
veya dişinde bir kırık oluştu ise bu arama sırasında gösterdiği mukavemet
nedeniyle şahsı zor kullanıp yere yatırmak zorunda kaldığımız sırada
gerçekleşmiş olabilir."
19. Cumhuriyet savcısı, kolluk kuvvetleri aracında
görevli olan polis memurlarının (18-20/12/2018 tarihlerinde) ve başvurucunun
gözaltına giriş muayenesini yapan doktorun (15/1/2019 tarihinde) şüpheli
sıfatıyla savunmasını almıştır. İfadelerin ilgili kısmı şöyledir:
i. Ö.D: "Arama sırasında müşteki evin içerisinde sürekli dolaşarak
'annemin evinde ne arıyorsunuz, arayamazsınız, siz kimsiniz' tarzında sözler
sarf etmeye başladı. Kendisine oturmasını belirtmemize rağmen devam etti, bunun
üzerine kelepçe uygulamak istedik, kelepçe uygulamasına mukavamet gösterdi. Şahsı
yüzüstü yere yatırıp sırtına ve başına da bastırarak kelepçeyi takmak durumunda
kaldık. Müştekinin iddiasında belirtmiş olduğu gibi ev içerisinde bulduğumuz
zarı atarak şahsı darp ettiğimiz iddiası doğru değildir. Böyle bir olay
gerçekleşmemiştir. Ayrıca okumuş olduğunuz tanığın beyanında belirtildiği
gibişahsa vurulmadı, küfür etmeye zorlama, aşağılayıcı söz ve davranışlar
gerçekleştirilmemiştir. Arama sonlandıktan sonra şahsı kelepçeli olarak aşağıya
indirdik, bizim ekip arabasına arka koltuğa oturttuk, bende yanına oturdum. S.
şoförlük yaptı. İddia ettiği gibi araç içerisinde ne ben ne de S. yumruk atarak
veya başkaca herhangi bir hareketle şahsı kasten yaralamadık. Yine iddiasında
belirtildiği gibi araç şoförü olana S. tarafından müştekiye vurulmaya
çalışıldığı, belirtilen sözle hakaret edildiği iddiası doğru değildir. Biz
şahsı Devlet Hastanesine gözaltına giriş raporunu almak üzere götürdük. Ancak
iddiası gibi doktoru etkileyerek bulgularının rapora geçirilmesini
engellediğimiz doğru değildir. Biz aksine gözaltına alınırken tüm bulguların
rapora eksiksiz yazılmasını sağlamaya çalışıyoruz, zira aksi halde bu bulgular
gözaltında iken kötü muameleden oluşmuş intibanı yaratabilir. Bunu özellikle
gözetiyoruz. Bu sebeple iddiası doğru değildir. Yukarıda belirttiğim gibi
mukavamet göstermesi nedeniyle orantılı ölçüde zor kullanarakkendisini yüzüstü
yere yatırıp sırtına ve başına da baskı uygulayarak kelepçe takmıştık."
ii. S.K. da Ö.D. ile aynı yönde ifade vermiştir.
iii. M.T.U.: "Ben ... Devlet Hastanesinde Operator
doktor olarak görev yapmaktayım. Bana göstermiş olduğunuz Adli Muayene raporunu
ben düzenledim. Üzerindeki imza ve yazı bana aittir. Müştekiyi hatırlamıyorum.
Ancak bu şekilde adli muayene için görevlilerce getirilen şahısları polislere
odadan çıkmalarını da söyleyerek yanlız muayene etmekteyiz. Darp edildiğini
belirtmesi durumunda özellikle ayrıntılı muayenesini gerçekleştirmekteyiz.
Müştekinin beyanında belirtmiş olduğu gibi darp edildiğini, ağız içinde diş
kırığının bu şekilde oluştuğunu beyan etmesine rağmen ve benimde muayene ederek
bu durumu tespit etmeme rağmen raporuma yazmadığım hususu doğru değildir. Öyle
bir niyetim olsa "sol yanakta hiperemi mevcuttur" diye bir ibarede
yazmazdım. Ayrıca müştekinin iddiasında belirttiği gibi polis memurlarının
odaya gelerek beni etkilemeleri doğrultusunda raporu düzenlediğimde kesinlikle
doğru değildir. Böyle bir olay hiçbir zaman olmadı. Hele hastaya dişe göndermem
gerekiyor dedikten sonra bundan vazgeçerek bu şekilde rapor düzenlediğim vaka
olmamıştır. Böyle bir davranışımda mümkün değildir. Polis memurları ancak bir
tehlike oluşturacağı intibaı yaratan kişilerin muayenesi sırasında benimde
onayımla odada bulunurlar. Bunun dışında bulunmazlar. Şahıs hakkında cezaevi
idaresi aracılığıyla düzenlenen raporları incelediğimde 0,1x0,1 cm büyüklüğünde
yüzeyde kırık olduğu belirtilmektedir. Bu oldukça küçük bir bulgudur. Ayrıca
ifade edilmedikçe ve ayrıntılı muayene yapılmadıkça fark edilmemiş olabilir. Bu
şekilde diş kırığı bulunduğunu belirten bir hastada olmadı. Bu itibarla atılı
suçlamayı kabul etmiyorum."
20. Başsavcılık, durum bildirir sağlık raporları
arasındaki çelişkinin giderilmesi ve başvurucunun yaralanmasının sebeplerinin
netleştirilmesi için Adli Tıp Uzmanı E.G.yi bilirkişi olarak görevlendirmiştir.
Bilirkişi 24/1/2019 tarihli raporunda şu değerlendirmede bulunmuştur:
"Fatih Alakuş'un diş hekimi
muayenesi sonucunda tespit edilmiş bulunan sol üst çenedeki 3. Molar (azı)
dişinin, damak yüzeyindeki (0.1x0.1 cm lik) mikro kırığın, çok küçük bir kırık
olması, ağız içinde, yanak mukozasında, diş etlerinde travmatik bir yaralanma
mevcut olmaması ve kişi tarafından da sözlü olarak travma beyanı bulunmaması
halinde, yapılan genel adli muayene işlemi esnasında tespit edilmesi mümkün değildir.
Kaldı ki kişinin ilk gözaltı giriş
muayenesi sırasında bu durum tespit edilmediği gibi, kişinin 2. kez yapılan göz
altı çıkış muayenesinde de bu durum tespit edilememiştir. Şahıs ancak cezaevine
girerken beyan etmesi üzerine bu yönde yapılan muayene sonucunda, özellikle
dikkatli bir diş muayenesi yapıldıktan sonra mikro diş kırığı tespit
edilebilmiştir.
Kişide diş kırığının bulunduğu bölge göz
önüne alındığında, ağız içinde sol üst çenede 3.azı dişinin damağa (ağız içine)
bakan lokalizasyonundaki diş kırığını meydana getirebilecek nitelikteki bir
travmanın (yumruk vurulmasının) söz konusu olması halinde; bu dişin bulunduğu
bölgedeki yumuşak dokularda, yanağın iç yüzünde, damakta, diş etlerinde ödem,
ekimoz, hematom, raddi yara, kanama gibi söz konusu travmaya delalet edecek
travmatik yaralanma bulgularının da tespit edilmesi gerekecektir.
Bu tür travmatik yaraların iyileşmesi
5-10 gün süreceğinden, kişinin 7.5.2018 ve 8.5.2018 tarihinde yapılan detaylı
muayenelerinde bu travmatik bulguların mevcut olması ve tespit edilmesi
gerekecektir. Ancak kişinin muayenelerinde travmatik bulguların hiç birisinin
mevcut olmadığı tespit edilmiştir.
SONUÇ
Fatih Alakuş'un yapılan rutin gözaltı
giriş ve gözaltı çıkış muayenelerinde, genel adli, muayenesi yapılmakta olup,
kişiler beyan etmedikçe detaylı vücut muayenesi yapılmadığından, şikayete konu
olan Fatih Alakuş'un dişindeki mevcut mikro kırığın tespit edilmesinin mümkün
olamayacağı,
Diş kırığına neden olan künt
travmaların, diş kırığı yanında yukarda belirtilen travmatik değişikliklere de
neden olacağı gerçeğinden hareketle, Fatih Alakuş'un diş hekimi muayenesi
sonucunda tespit edilmiş bulunan sol üst çenedeki 3. molar (azı) dişinin, damak
yüzeyindeki (0.1x0.1 cm lik) mikro kırığın, iddia edildiği gibi gözaltına alınma
olayları ile ilgisinin bulunmadığı, bu kırığın muhtemelen kişide daha önceden
mevcut eski bir kırık olduğu... [anlaşılmıştır.]"
21. Başsavcılık 29/1/2019 tarihli kararıyla şüpheli polis
memurları S.K. ve Ö.D. ile Dr. M.T.U hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...[T]anık O.Y.nin ifadesinde ...
müştekinin ekip arabasına bindirilirken ve harekete başladığı sıralarda görüş
alanında bulunduğunu, müştekinin iddiasında belirtildiği gibi bu aşamada da
müştekiye yumruk ile vurulmadığını, olsaydı fark edebileceğini ifade ettiği,
...[T]anık A.Ç.nin ...müşteki iddialarını doğrular
nitelikte beyanda bulunmadığı,
...[H]azurun olarak aramada bulunan diğer tanığın [E.Z.B.]
ayrıca ifadesi sırasında müştekiye yönelik yumruk, tokat ve benzeri şekilde bir
darp olayına şahit olmamakla birlikte arama sırasında bir polis memurunun gelip
geçerken elindeki plastik sineklik ile müştekinin başına ve yanağına şiddetli
olmayacak şekilde fakat kendisine göre acı verebilecek mahiyette vurduğunu,
başına bir kaçkere yaralama oluşturmayacak, sendelemesine, düşmesine sebebiyet
vermeyecek fakat yine kendisine göre acı duymasını sağlayacak nitelikte başına
bir kaç kere tokat atar gibi vurulduğunu, polislerin müştekiden FETÖ' ye
sövmesini istediklerini, müştekinin bunun üzerine küfürler ettiğini, Gülen'in
ayağının altını öpermesin dendiğini ifade ettiği görülmüş ise de tanığın bu
beyanlarının müşteki tarafından iddia olarak ileri sürülmediği gibi dosya
kapsamında hazurun diğer tanığın vepolis memurlarından oluşan tanıklar
tarafından da doğrulanmadığı,
...
Yukarıda aktarılan şekilde dosya kapsamı
bilgi ve belgeler, alınan tanık beyanları, tanık beyanları ile doğrulanan
şüpheli savunmaları, bilirkişi raporu bir bütün halinde değerlendirildiğinde,
müştekiye yönelik olarak gerçekleştirilen adli işlem sırasındamüştekinin
yukarıda belirtilen şüpheli polis memurları tarafından darp edildiğine, bu
suretle diş kırığına sebebiyet verecek şekilde yaralandığına, bu süreçte
müştekiye yönelik belirtilen polis memurları tarafından hakaret edildiğine,
işkenceye uğrayan kişilerin görüntüleri gösterilerek ve benzer eylemlerle kötü
muameleye maruz bırakıldığına, şikayet yöneltilen Dr.M.T.U'nun gerçeğe aykırı
rapor düzenlendiğine, polis memurları tarafından gerçeğe aykırı rapor
düzenlenmesi konusunda doktorun azmettirildiğine dair müştekininsoyut ve genel
nitelikteki iddiasından başkaca, tanık beyanları ve bilirkişi raporları ile
doğrulanan şüpheli savunmalarının aksine kamu davası açmaya yeterli şüpheyi
oluşturacak nitelikte delil bulunmadığı anlaşılmakla,
Şüpheliler hakkında atılı suçtan sayılan
nedenlerle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına...[karar verildi.]"
22. Başvurucu, karara itiraz etmiştir. İtiraz
dilekçesinde hazırunlar evde olmadan arama işlemine başlandığını, tanığın
belirttiği üzere plastik sineklikle vurularak ve FETÖ'ye sövmesi istenerek
kasten yaralama suçunun oluştuğunun açık olduğunu, polis memurlarının
menfaatleri için suçlamaları inkâr ettiğini, kamu davası açılması için yeterli
şüphenin olduğunu, ayrıca yaşanan olayda manevi işkence suçunun oluştuğunu
belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği
itirazı 26/3/2019 tarihli kararıyla kesin olarak reddetmiştir.
23. Anılan karar 22/4/2019 tarihinde tebliğ edilmiş,
başvurucu 17/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
24. İlgili hukuk için bkz. Tahir Baykuşak, B. No:
2016/31718, 9/7/2020, §§ 25-29.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Anayasa Mahkemesinin 25/1/2024 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; fiziksel saldırı ve hakaretlerin ev
araması sırasında başlayıp ekip otosunda da devam ettiğini, şüpheli polislerin
ifadelerinin ve kendisinin kolluk makamlarına güçlük çıkardığına ilişkin
tutanağın soruşturma dosyasında olmadığını, soruşturmanın etkili şekilde
yürütülmediğini belirterek kötü muamele yasağının, adil yargılanma hakkı ile
etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde özetle başvurucunun Cumhuriyet
savcısına verdiği ifadesinde yakındığı şekilde ekip otosu içinde kötü muameleye
uğradığı iddiasını destekleyecek nitelikte bir bulguya rastlanmadığı,
başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki
iddialarının kanıtlanmamış şikâyetlerden oluştuğu, kovuşturma yapılmasına yer
olmadığı kararı gerekçesinden ayrılmayı gerektirecek maddi ve hukuki bir neden
bulunmadığı, meydana geldiği iddia edilen kötü muamele eylemine ilişkin
iddiaların gerçekliğini ortaya çıkarabilecek soruşturma işlemlerinin özenle
yerine getirildiği, soruşturmanın etkili şekilde yürütüldüğü belirtilmiştir.
28. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde
beyanda bulunmamıştır.
B. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı
çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Genel
İlkeler
31. Güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin tutumu
nedeniyle kendisine karşı güç kullanılması kesin olarak gerekli olmayan bir
kişiye karşı fiziksel güce başvurmaları ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasını ihlal eder. Kesin gerekli olduğu hâllerde bile güç, aşırıya
kaçmadan kullanılmalı ve kişinin tutumuyla orantılı olmalıdır (Ali Rıza Özer
ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 81, 82).
32. Gözaltı veya tutukluluk gibi bireyin devletin
kontrolü altında bulunduğu sırada bir yaralanma olayı meydana gelmiş ise bu
olaya ilişkin olarak tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirme
yükümlülüğü yetkili makamlara aittir (S.D. B. No: 2013/3017, 16/12/2015,
§§ 89, 90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137,
20/4/2016, § 95). Bunun sebebi bu tür olaylarda gerçekleşme şartlarına ilişkin
bilgilerin çoğunlukla yetkili makamların erişiminde olmasıdır (Ferit Kurt ve
diğerleri, B. No: 2018/9957, 8/6/2021, § 74).
33. Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve
görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte
yorumlandığında- bir kimsenin devlet görevlilerinin 17. maddenin üçüncü fıkrasını
ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir bir iddiada
bulunması hâlinde etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü
muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında
ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile
kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa
konuyla ilgili bir ceza soruşturması açılmalıdır. Soruşturmada olayı
aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller
toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci, gerektiği ölçüde kamu denetimine ve
mağdurun erişimine açık olmalı; mağdur soruşturmaya etkili şekilde
katılabilmeli; soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir.
Ayrıca yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve
temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§
101-103; S.D. §§ 111-114; Veli Saçılık (2), B. No: 2018/24614,
18/10/2022, § 16).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
34. Başvurucunun ikametgâhında yakalanması sonrasında
kolluğun başvurucu hakkında adli muayene raporu aldığı, başvurucu
gözaltındayken toplam dört rapor alındığı, bu raporların hiçbirinde darp ve
cebir izine rastlanmadığının belirtildiği, sadece ilk raporda "Sol
yanağında hiperemi mevcut." denildiği görülmüştür.
35. Başvurucu tutuklama kararı sonrası tutulacağı ceza
infaz kurumu girişinde gözaltına alınırken kötü muameleye uğradığını iddia
edince derhâl hastaneye sevk işlemi yapılmış ve başvurucu hakkında adli rapor
alınmıştır. Ertesi gün ise başvurucnun ağız ve diş sağlığı merkezinde daha
detaylı muayene edilmesi sağlanmıştır. Bu raporlarda 0,1x0,1 cm² mikro kırık tespit edildiği, kanama odağı izlenmediği,
mukozalarda intakt izlendiği ve kırığın zamanına dair bir çıkarım yapılamadığı,
tüm yumuşak dokuların (dil yanı, diş eti vb.) normal olduğu tespit edilmiştir.
Ceza infaz kurumu idaresince başvurucunun şikâyetine ilişkin beyanı tekrar
alınmış ve Başsavcılığa ihbarda bulunulmuştur. Başsavcılık şikâyet konusu olaya
ilişkin olarak derhâl adli soruşturma başlatmış (bkz. § 15), başvurucu hakkında
düzenlenen tutanakları temin etmiş, tanıkların ve şüphelilerin ifadesini
almıştır. Başvurucu hakkında düzenlenen sağlık raporlarından diş kırığının
meydana geldiği zamanın ve sebebinin tam anlaşılamaması nedeniyle bir adli tıp
uzmanını bilirkişi olarak görevlendirmiştir.
36. Başsavcılık, dosya kapsamındaki bilgi ve belgeleri,
alınan tanık beyanlarını, tanık beyanları ile doğrulanan şüpheli savunmalarını,
bilirkişi raporunu bir bütün hâlinde değerlendirerek başvurucunun soyut ve
genel nitelikteki iddiasından başka tanık beyanları ve bilirkişi raporları ile
doğrulanan, şüpheli savunmalarının aksine kamu davası açmaya yeterli şüpheyi
oluşturacak nitelikte bir delil olmadığı sonucuna varmıştır. Bununla birlikte
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda başvurucu hakkında alınan sağlık
raporlarındaki bulgular çerçevesinde herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
Başsavcılık bunun aksine tanık beyanlarına atıfla herhangi bir darp olmadığını
kabul ederek sonuca varmıştır. Hâlbuki sağlık raporundaki bulgular çerçevesinde
bir güç kullanımının bulunup bulunmadığının tartışılarak varsa güç
kullanılmasının kesin olarak gerekli olup olmadığı ve kullanılan gücün
başvurucunun tutumuyla orantılı olup olmadığıyla ilgili bir değerlendirme
yapılması gerekirdi. Kararda bu hususlar tartışılmadığı gibi itirazı inceleyen
Sulh Ceza Hâkimliği de söz konusu eksikliği giderememiştir. Dolayısıyla
başvurucunun savunulabilir nitelikteki iddiaları ile ilgili olarak etkili bir ceza
soruşturmasının yürütülmediği anlaşılmakla kötü muamele yasağının usul
boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
37. Tespit edilen eksiklikler nedeniyle bu aşamada kötü
muamele yasağının maddi boyutu yönünden inceleme yapılması mümkün görülmemiştir.
38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun
ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
39. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden soruşturma
yapılması yanında 1.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
40. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturmamakamınca yapılması
gereken iş, yenidensoruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875,
7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506,
7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No:
2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
41. Öte yandan ihlalin niteliğine göre eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle giderilebilmesi bakımından
başvurucuya manevi zararları karşılığında net 30.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence
altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına (Sor. No: 2018/102342) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama
giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 25/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.