logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Abdulhaluk Yavi [1.B.], B. No: 2019/17695, 6/3/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULHALUK YAVİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/17695)

 

Karar Tarihi: 6/3/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Duygu KALUKÇU

Başvurucu

:

Abdulhaluk YAVİ

Vekili

:

Av. İbrahim CİNBAŞ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; işverenle güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvuruya konu olayların meydana geldiği süreçteki olağanüstü hâl (OHAL) koşullarına, OHAL ilanına ve uygulanan tedbirlere ilişkin genel bilgiler için bkz. C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 10-18; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 10-18.

3. 1971 doğumlu olan başvurucu, 1/1/2003 tarihinde Akdeniz İlçe Belediyesinde (Belediye) çeşitli alt işverenler nezdinde (en son A. Grup İnşaat Nakliye Temizlik Gıda Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti./Şirket) temizlik biriminde şef olarak işçi statüsünde çalışmaya başlamıştır.

4. Belediye, Şirkete gönderdiği 17/3/2017 tarihli yazı ile başvurucu ve ilgili diğer personel hakkında Mersin İl Emniyet Müdürlüğünce (Emniyet) yapılan tahkikat sonucu PKK/KCK veya Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) aidiyeti, irtibatı yahut iltisakı tespit edildiğinden 15/8/2016 tarihli ve 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname (672 sayılı KHK) kapsamında gerekenin yapılması hususunu belirtmiş; buna istinaden 1/4/2017 tarihinde başvurucunun iş akdi sona erdirilmiştir.

5. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle Şirket ve Belediye aleyhine 21/4/2017 tarihinde Mersin 2. İş Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.

6. Mahkeme 15/2/2018 tarihli kararıyla başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan yasal işlem başlatıldığını, Malatya Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından 12 yıl 6 ay ağır hapis cezası ile mahkûmiyetine karar verildiğini belirterek bu bilginin örgüt üyeliği boyutunda olmasa bile irtibat ve iltisaka ilişkin yeterli şüphe oluşturacak düzeyde olduğu kanaatine varmış; feshin geçerli nedenle yapıldığına hükmetmiştir.

7. Başvurucu, işe girdiği tarihten bu yana örgütle bağını gösteren bir hususun dosya kapsamında ortaya konulamadığını ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi (İstinaf Mahkemesi) 20/9/2018 tarihli kararıyla istinaf talebinin kabulüne ve dosyanın Mahkemeye iadesine hükmetmiş; karar gerekçesinde, başvurucuya ait kesinleşmiş karar örneğinin getirtilmesi, iş akdinin feshi sebebinin değerlendirilmesi için gerekli denetime elverişli tüm deliller toplandıktan sonra şüpheyi haklı kılacak somut vakıaların mevcut olup olmadığı hususunda tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek hüküm kurulması gerektiğini belirtmiştir.

8. Dosyanın yeniden kendisine geldiği Mahkeme, istinaf kararı doğrultusunda Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinden başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararının bir örneğini talep etmiştir. Bu kapsamda gönderilen yazıda başvurucu hakkında Malatya 1 No.lu DGM'nin 27/6/1994 tarihli mahkûmiyet hükmünün Yargıtay onamasından geçerek 26/6/1995 tarihinde kesinleştiği belirtilmiş, gerekçeli karar dosyaya gönderilmiştir.

9. Mahkeme 15/11/2018 tarihli kararıyla davanın reddine hükmetmiş; karar gerekçesinde mahkûmiyet kararına dair örneğin dosya arasına alındığını, davacıya ait bu bilginin davacının terör örgütü üyeliği boyutunda olmasa bile irtibat ve iltisakına ilişkin yeterli şüphe oluşturacak düzeyde somut olduğunu belirtmiştir.

10. Başvurucu, gerekçeli karara karşı istinaf talebinde bulunmuş ancak İstinaf Mahkemesi 11/4/2019 tarihli kararı ile talebin reddine kesin olarak hükmetmiştir.

11. Başvurucu, nihai kararı 1/5/2019 tarihinde öğrendikten sonra 21/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

12. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

13. Bölüm Başkanı başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

14. Başvurucu, işe iade davasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

15. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

17. Başvurucu; işe iade talebiyle başlatılan yargılama neticesinde varılan sonucun hakkaniyete aykırı olduğunu, iş akdinin kanunlarda öngörülen usule riayet edilmeksizin, savunması dahi alınmadan feshedildiğini belirtmiştir. Şüphe feshi için aranan kriterlerden birinin de süre şartı olduğunu, işverenin şüphe doğuran olayı öğrendikten sonra makul bir süre içinde harekete geçmesi gerektiğini ifade eden başvurucu; feshe gerekçe gösterilen olgunun 26 yıl öncesine ait bütün hüküm ve sonuçlarıyla ortadan kalkan bir ceza davasına dayandığını belirtmiştir. Öte yandan işe girdiği tarihten bu yana 14 yıl boyunca işveren ile arasındaki güven ilişkisini zedeleyecek bir davranışta bulunmadığını ifade eden başvurucu; hakkında güncel bir soruşturma yahut yargılamanın bulunmadığını, yerine getirdiği görev itibarıyla da devletin güvenliğini tehlikeye düşürecek bir pozisyonda çalışmadığını, buna mukabil Belediyeye kayyım atandıktan sonra haksız şekilde işten çıkarıldığını, derece mahkemelerince yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının, masumiyet karinesinin ve çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, süreçte verilen kararlara, konuyla alakalı içtihada ve yargılamaların tarafı olan işveren tarafından sunulan görüş ile ilgili belgelere yer verilmiş; yapılan değerlendirmede bu hususların dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden özel hayata saygı hakkı başvuru yönünden uygulanabilir bulunmuş ve dosya bu kapsamda incelenmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. C.A. (3), §§ 97-101; Ayla Demir İşat, §§ 106-110).

20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

21. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-191). Bu itibarla olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemde alınan tedbiri konu edinen somut başvuruda da Anayasa'nın 15. maddesi maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimi dikkate alınmıştır (benzer yöndeki değerlendirme için Mustafa Önal, B. No: 2018/9808, 9/2/2022, § 14).

22. Anayasa'nın 15. maddesine göre yapılacak inceleme; müdahalenin Anayasa'daki çekirdek haklarla ilgili olup olmadığı, anılan maddenin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunup dokunmadığı, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırılık teşkil edip etmediği ve durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının tespitiyle sınırlı olacaktır (Ayla Demir İşat, § 146).

23. Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında özel hayata saygı hakkı yer almamaktadır. Ayrıca somut olaydaki tedbirin milletlerarası hukuktan kaynaklanan diğer herhangi bir yükümlülüğe aykırı olduğu da saptanmamıştır (Ayla Demir İşat, §§ 147, 148). Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacak son inceleme, müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

24. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin tedbirin ve bu kapsamda derece mahkemelerince sonuca bağlanan uyuşmazlığın Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun söylenebilmesi için öncelikle keyfî olmaması gerekir. Diğer taraftan söz konusu tedbirin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken elbette ülkemizde OHAL ilanına sebebiyet veren durumun özellikleri ve OHAL ilanı sonrasında ortaya çıkan koşullar dikkate alınmalıdır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 349).

25. Ancak işçi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiği, dolayısıyla işçi ve işveren arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesine dayanılarak alınacak tedbirler bakımından basit bir şüphenin yeterli olmayacağı, bu durumun somut olgularla desteklenmesi gerektiği açıktır. Gerek işveren gerekse yargı organları tarafından açıklanan nedenlerin işveren ile işçi arasındaki güven ilişkisinin zedelendiğini ortaya koyacak ve ikna edecek yeterlilikte olması gerekir (C.A. (3), § 125; Ayla Demir İşat, § 133).

26. Şüphe feshinin mahiyeti gereği ispatı beklenmese de Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere (ilgili Yargıtay kararları için bkz. C.A. (3), §§ 46-56; Ayla Demir İşat, §§ 52-62) şüphenin işçinin kişiliğinden kaynaklanan bir sebebe dayanması, bu sebebin de ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi gerekmektedir. Aksi hâlde hukuk devletinin bir gereği olan hukuki güvenlik ilkesine aykırı bir şekilde keyfî uygulamaların gündeme gelmesi söz konusu olabilecektir (Delil Metin, B. No: 2019/1419, 18/1/2023, § 32).

27. Öte yandan KHK dayanak alınarak uygulanan somut tedbirin başvurucu üzerinde doğuracağı etki de gözönüne alındığında özellikle yargılama sürecinde devletten beklenen yükümlülüklerin OHAL şartlarında da yerine getirilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Bu anlamda takdir yetkisinin öngörülen sınırlar dâhilinde kullanılması ve nedenlerinin ikna edici şekilde ortaya konulması OHAL şartlarında da yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdendir. Dolayısıyla terör örgütleriyle irtibatı ya da iltisakı olduğu konusunda çalışandan duyulan şüphenin ciddi, güçlü ve objektif olduğuna ilişkin ikna edici gerekçeler ortaya konulmaması hâlinde alınan tedbirin Anayasa'nın 15. maddesi bağlamındasöz konusu yükümlülüklere uygun olmadığı değerlendirilebilecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ayla Demir İşat, § 161).

28. Özel hayata saygı hakkı, üçüncü kişiler tarafından da olsa hakkın öngördüğü güvencelere keyfî şekilde müdahale edilmesini yasaklamaktadır. Öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, kişilerin kendilerinin, ailelerinin geleceğini ve itibarını etkileyen mesleki hayata yönelik tedbirlerin keyfî olmaması, bu kapsamda doğan uyuşmazlıkların özel hayata saygı hakkının gereklilikleri bağlamında çözümlenmesi olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde de geçerli olan temel güvencelerdir (Ayla Demir İşat, § 150). Öte yandan darbe teşebbüsü ve terör örgütlerinin özellikleri gözönüne alındığında devletin ve kişilerin güvenliği ile kamu düzeninin korunması amacıyla yasal düzenlemeler yapılmasının ve sakıncalı görülen kişilerin mesleklerinden uzaklaştırılmasına yönelik işlemler tesis edilmesinin gerçek bir ihtiyaçtan kaynaklandığı açıktır. Ancak söz konusu tedbirlerin muhataplarının sakıncalı olduğu değerlendirilen kişilerden olması ve alınan tedbirlerin durumun gerektirdiği ölçüde olması gerekir (Ayla Demir İşat, § 159). Ayrıca belirtildiği üzere temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin süresi, kapsamı ve ağırlığı ölçülülüğün belirlenmesinde dikkate alınması, kişilerin ölçüsüz veya keyfî müdahalelere karşı koyabilecekleri usule ilişkin güvencelerden yararlandırılması gerekir (Ayla Demir İşat, § 160).

29. Somut olaydaki feshin gerekçesi, devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapılar ile başvurucunun irtibatı veya iltisakı olduğu konusunda duyulan şüphe ve bu şüphe nedeniyle güven ilişkisinin ortadan kalkmasıdır. Mahkemenin gerekçesinin ise başvurucu hakkında 1995 yılında kesinleşen PKK terör örgütü üyeliği suçundan verilen mahkûmiyet kararına dayandığı anlaşılmaktadır.

30. Başvurucunun, hakkındaki söz konusu mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra 2003 yılında Belediye bünyesindeki işine girdiği, dolayısıyla ilk iş ilişkisinin kurulduğu tarih itibarıyla başvurucunun şahsına yönelik bu olgunun zaten mevcut ve işveren tarafından da bilinebilir olduğu, bu şekilde kurulan iş ilişkisinin on dört yıl süreyle devam ettirildiği görülmektedir. İlk iş ilişkisinin kurulduğu tarihten sonra başvurucunun şahsında bu açıdan değişen bir durumun bulunmadığı gözetildiğinde başvuruya konu mahkeme kararlarında yer alan hususlar bağlamında terör örgütleriyle irtibatı ya da iltisakı olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphenin varlığına dair ikna edici bir gerekçenin ortaya konulmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu itibarla öngörülen güvencelere uygun şekilde gerçekleştirilmeyen müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüyü koruduğu söylenemeyecektir.

31. Açıklanan gerekçelerle başvurucu hakkında alınan ve Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkına etki eden tedbirin OHAL döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlere uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

III. GİDERİM

32. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 50.000 TL manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.

33. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

34. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Mersin 2. İş Mahkemesine (E.2018/514, K.2018/159) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi (E.2019/280, K.2019/590) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/3/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Abdulhaluk Yavi [1.B.], B. No: 2019/17695, 6/3/2024, § …)
   
Başvuru Adı ABDULHALUK YAVİ
Başvuru No 2019/17695
Başvuru Tarihi 21/5/2019
Karar Tarihi 6/3/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, işverenle güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı KHK-İHRAÇ (OHAL tedbiri, hakim-savcı dışındaki kamu personeli) İhlal Yeniden yargılama
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi