TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SEVAL GENÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/18391)
|
|
Karar Tarihi:10/12/2024
|
R.G. Tarih ve Sayı: 28/7/2025 - 32969
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Osman KODAL
|
Başvurucu
|
:
|
Seval GENÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Yurdagül DENİZHAN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, işe iade talebiyle açılan davanın aynı işyerinde çalışan işçilerin açtığı işe iade davalarının aksi yönünde bir sonuca ulaşılarak reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
A. Bireysel Başvuruya Konu Davayla İlgili Süreç
2. Başvurucu 11/4/2017 tarihinde işe iade davası açmıştır. Davayı inceleyen İstanbul 25. İş Mahkemesi (Mahkeme) 22/3/2018 tarihli kararıyla davayı kabul etmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Bu halde iş akdinin davalı işverence sona erdirildiği kabul edilmiş olup, işverenin ileri sürdüğü sebepler incelenmelidir. Bu halde de davalı tanıklarının beyanlarında davalı iş verene ait bilgilerin eski genel müdür Ender Gök'e gönderildiğine ilişkin verilerin Gülşah Keleş ve Serkan Bekar´ ın bilgisayarından çıktığının belirtilmiş olması, davacının bilgisayarında buna ilişkin bir verinin bulunmadığını ancak tüm bilgilerin silinmesi ve aynı departmanda çalışmaları nedeniyle şüphelendiklerini belirtmeleri nazara alındığında bu bilgileri davacının gönderdiğine ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığına ilişkin yeterli delil sunulamamıştır. Her ne kadar davalı vekili tarafından davacının bilgisayarında inceleme yapılması talep edilmiş ise de davacının bilgisayarının davalı şirkette bulunduğu, aradan geçen zaman nazara alındığında objektif bir incelemenin yapılamayacağı değerlendirilmiştir.
Yapılan yargılama, tanık beyanları ve diğer tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalı işveren tarafınca yapılan feshin geçerli nedene dayalı olarak yapıldığının ispat edilemediği kabul ve kanaatine varıldığından, davalı işverence yapılan feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine, davacının yasal süre içerisinde başvurusuna rağmen işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde, ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak, takdiren 4 aylık ücreti tutarı olarak belirlenmesine, davacının işe iadesi için süresi içinde işverene başvurması halinde, kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aylık ücret ve diğer haklarının davalıdan alınarak, davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine, davacının işe başlatılması halinde varsa ödenen ihbar ve kıdem tazminatının bu alacaktan mahsubuna karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
..."
3. Anılan karara karşı davalı işveren, istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 3/4/2019 tarihli kararla istinaf talebini kabul etmiş, kararı kaldırmış ve davanın reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Dava, feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, feshin haklı veya geçerli nedene dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı Kanun'un25. maddesinin II.bendinde, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığında işverenin haklı fesihin kanının olduğu açıklanmıştır. Yine aynı maddenin II. bendinin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkanı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere kanundaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkanı tanımaktadır.
Somut olayda şüphe feshi söz konusudur. Bu tür fesihte, işverenin işçisine karşı duyduğu şüphe, aralarındaki güven ilişkisinin zedelenmesine yol açmaktadır. İşverenden katlanması beklenemeyecek bir şüpheden dolayı, işçinin iş ilişkisinin devamı için gerekli olan uygunluğu ortadan kalktığından, güven ilişkisinin sarsılmasına yol açan şüphe, işçinin kişiliğinde bulunan bir sebeptir. Ciddi, önemli ve somut olayların haklı kıldığı şüphe, güven potansiyeline sahip olmaksızın ifa edilemeyecek iş için işçinin uygunluğunu ortadan kaldırdığından, şüphe feshi, işçinin yeterliliğine ilişkin fesih türü olarak gündeme gelecektir.
Dosya içeriğine göre, laboratuvar sorumlusu olarak 2015 yılından itibaren çalışan davacının iş sözleşmesinin, davalı şirket tarafından yapılan araştırmada gerek 'Colorinas' firmasının gerekse 'MMKİDS' firmasının, davalı şirketin 'Soobe' markasına ait tekstil tasarımlarını birebir kullandığı ve bu tasarımlarla üretim yaptırarak bu ürünlerin satış ve pazarlamasını yaptığının tespit edilmesi üzerine, ticari sır ve gizli bilgi niteliğindeki bu tasarımların şirket içerisinden dışarıya sızdırıldığının anlaşıldığı, bu kapsamda şirket bilgisayarları üzerinden ayrıntılı bir inceleme ve araştırma yapıldığı, davalı şirkete ait tekstil ürünleri tasarımlarının 'üretim' ve 'tasarım' departmanında görev yapan personeller tarafından şirket eski Genel Müdürü ve Operasyon Müdürü ile paylaşıldığının ve şirkete ait ticari sırların mail paylaşımı yoluyla bu kişilere aktarıldığının tespit edildiği ile4857 sayılı Kanun'un 25/II–(e) bendi gereği tazminatsız ve bildirimsiz feshedildiği anlaşılmaktadır. İş sözleşmesinin devamı konusunda davacının fesih sebebi yapılan davranışı kesin şekilde kanıtlanmamış ise de dosya kapsamı ile ortaya çıkan olgulardan işverenden iş ilişkisini sürdürmesi beklenemez derecede şüphe meydana gelmiş olup bu durumda iş sözleşmesinin feshinin haklı sebebe dayandığı sabit olmasa da geçerli sebebe dayandığının kabulü gerekmektedir. Bu sebeple, davanın reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup, aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
..."
4. Başvurucu, nihai hükmü 29/4/2019 tarihinde öğrendikten sonra 24/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
B. Başvuru Formunda Belirtilen ve Somut Davayla Benzer Nitelikte Olduğu İleri Sürülen Davalarla İlgili Süreç
6. Başvurucu ile aynı işyerinde çalışan ve iş akitleri feshedilen A.Y., Ç.A, G.A, A.Y., H.S., M.G., M.Ç., N.A. ayrı ayrı işe iade davası açmış; davaları inceleyen İstanbul 13. İş Mahkemesi 30/1/2018 tarihinde davalı işveren tarafından yapılan feshin geçerli nedene dayanılarak yapıldığının ispat edilemediği gerekçesiyle davaların kabulüne karar vermiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi 20/12/2018 tarihinde davalı işverenin istinaf taleplerini aynı gerekçeyle reddetmiştir.
7. Başvurucu ile aynı işyerinde çalışan A.Ç., N.A. işe iade davası açmış; davayı inceleyen İstanbul 25. İş Mahkemesi 22/3/2018 tarihinde davalı işveren tarafından yapılan feshin geçerli nedene dayanılarak yapıldığının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 27/6/2019 tarihinde davalı işverenin istinaf talebini aynı gerekçeyle reddetmiştir.
8. Başvurucu ile aynı işyerinde çalışan B.Ç. ve M.M. işe iade davası açmış; davayı inceleyen İstanbul 25. İş Mahkemesi 22/3/2018 tarihinde davalı işveren tarafından yapılan feshin geçerli nedene dayanılarak yapıldığının ispat edilemediği gerekçesiyle davaların kabulüne karar vermiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi ve 31. Hukuk Dairesi, davalı işverenin istinaf talebini kabul etmiş; bilgisayar kayıtlarında bir oynama olup olmadığının tespiti için davacıların bilgisayarında bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini belirterek hükümleri kaldırmış, dosyaları incelenmesi için mahkemesine göndermiştir.
9. Başvurucu ile aynı işyerinde çalışan İ.K. işe iade davası açmış, davayı inceleyen İstanbul 25. İş Mahkemesi 22/3/2018 tarihinde davalı işveren tarafından yapılan feshin geçerli nedene dayanılarak yapıldığının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 13/3/2019 tarihinde davalı işverenin istinaf talebini aynı gerekçeyle reddetmiştir.
10. Başvurucu ile aynı işyerinde çalışan D.Ö. ve B.K. ayrı ayrı işe iade davası açmış, davaları inceleyen İstanbul 25. İş Mahkemesi 22/3/2018 tarihinde davalı işveren tarafından yapılan feshin geçerli nedene dayanılarak yapıldığının ispat edilemediği gerekçesiyle davaların kabulüne karar vermiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 24/4/2019 tarihinde başvurucunun dosyasında belirttiği aynı gerekçelerle davalı işverenin istinaf talebini kabul etmiş, kararları kaldırmış ve davaların reddine karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu, işe iade talebiyle açtığı davanın aynı işyerinde çalışan işçilerin açtığı işe iade davalarının aksi yönünde bir sonuca ulaşılarak reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
12. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetlerinin özü benzer nitelikteki davalarda farklı yönde kararlar verilmesine ilişkin olduğundan başvuru hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
13. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
14. Somut olayda başvurucunun da aralarında olduğu bazı işçilerin iş akitleri, şirketin S. markasına ait tekstil tasarımlarının rakip firmaya sızdırıldığı gerekçesiyle davalı işveren tarafından feshedilmiştir. Başvurucunun açtığı işe iade davasında Mahkeme; söz konusu olayın başvurucu işçi tarafından gerçekleştirildiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, başvurucunun işe iadesine karar vermiştir. İstinaf Mahkemesi ise söz konusu bilgi sızdırma olayının gerçekleştiğini, bu durumun işverenden iş ilişkisini sürdürmesinin beklenemeyeceği derecede şüphenin meydana gelmesine sebep olduğunu, haklı fesih olmasa da geçerli fesih sebebinin bulunduğunu, bu nedenle işe iade davasının reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir.
15. Öncelikle adil yargılanma hakkının hukuk kuralının davanın başvurucu lehine sonuçlanmasını temin eden yorumunun esas alınmasını güvence altına almadığı hatırlatılmalıdır. Uyuşmazlığa uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanması derece mahkemelerinin takdirindedir. Öte yandan aynı nitelikteki uyuşmazlıkla ilgili olarak değişik mahkemelerin farklı kararlar vermesi de tek başına adil yargılanma hakkını ihlal etmemektedir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerince yapılan yorumların hukuka uygun olup olmadığını denetleme ve bu yorumları birleştirme gibi bir görevi olmadığının altı çizilmelidir. Anayasa Mahkemesinin açıkça keyfî olmayan veya bariz takdir hatası da içermeyen bir yorumdan dolayı adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmedebilmesi için bu yorumun yerleşik hâle gelen bir içtihattan saptığına veya derinleşmiş ve süregelen bir nitelik kazanan içtihat farklılığına dayandığına ikna olması gerekir.
16. Eldeki davada başvurucunun işe iade davasının kabulüne dair verilen kararı inceleyen İstinaf Mahkemesi; davalı işverene ait ticari sır ve gizli bilgi niteliğindeki bu tasarımların şirket içinden dışarıya sızdırıldığının anlaşıldığını, bu kapsamda şirket bilgisayarları üzerinden ayrıntılı bir inceleme ve araştırma yapıldığını, davalı şirkete ait tekstil ürünleri tasarımlarının üretim ve tasarım departmanında görev yapan personeller tarafından şirket eski genel müdürü ve operasyon müdürü ile paylaşıldığının ve şirkete ait ticari sırların e-posta paylaşımı yoluyla bu kişilere aktarıldığının tespit edildiğini, başvurucunun da aynı birimde çalıştığını, bu durumun iş ilişkisini sürdürmesi beklenemez derecede işverende şüphe meydana gelmesine yol açtığını belirterek geçerli feshin olduğuna vurgu yapmıştır. Diğer istinaf mahkemelerinin bir kısmı davalı işverenin feshin haklı sebeple gerçekleştiğini ispat edemediğine işaret etmiştir.
17. Benzer durumda olan kişi veya kişilerle ilgili olarak lehe verilmiş bir veya birkaç kararın mevcudiyetinden yola çıkılarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi bir konuda ortaya çıkan farklı uyuşmazlıkların kaderinin bir mahkemenin kararına bağlanması anlamına gelir. Bu durumda da söz konusu uyuşmazlığa bakan farklı mahkemeler ilgilisi lehine karar veren mahkemenin görüşünü kabul etmeye zorlanmış olur ki Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında bu şekilde bir fonksiyonu bulunmamaktadır.
18. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin görevi istinaf mahkemeleri arasında spesifik belirli bir maddi olay üzerine yaptıkları değerlendirmeler sonucu ortaya çıkan farklı hukuki yorumlardan birine üstünlük tanınmasını sağlamak değildir. Anayasa Mahkemesinin asıl görevi mevcut hukuki yorumlar yapılırken açıkça keyfî hareket edilip edilmediğinin, bariz takdir hatasında bulunulup bulunulmadığını tespit etmektir. Başvurucunun açtığı davada İstinaf Mahkemesinin iş akdinin feshine ilişkin yorumu yaparken açıkça keyfî hareket etmediği, yorumunda bariz takdir hatasında bulunmadığı anlaşılmıştır.
19. Bu itibarla başvuru konusu olayda başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların yargılama mercilerince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, başvurucunun iddialarını ve itirazlarını ileri sürme imkânından yoksun bırakılmadığı, mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 10/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.