TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SEBATİ SÖNMEZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/19232)
Karar Tarihi: 17/4/2024
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Kamber Ozan TUTAL
Başvurucu
Sebati SÖNMEZ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; meslekten çıkarma kararı verilmesi ile yeniden inceleme talebinin reddedilmesine ilişkin dönem arasındaki maaşın ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi, bağımsız ve tarafsız olmayan mahkemelerce yargılama yapılması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, Kuşadası hâkimi olarak görev yapmaktayken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) 24/8/2016 tarihli ve 2016/426 sayılı kararı ile 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca meslekten çıkarılmıştır.
3. Başvurucu, bu karara 11/12/2010 tarihli ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nun 33. maddesi uyarınca yeniden inceleme talebiyle itiraz etmiştir. HSYK 29/11/2016 tarihinde başvurucunun itirazını reddetmiştir.
4. Başvurucu meslekten çıkarılma tarihi ile itirazın reddedildiği tarih arasında ödenmeyen maaş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) karşı 23/1/2017 tarihinde dava açmıştır.
5. İstanbul 12. İdare Mahkemesi 29/11/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, 667 sayılı KHK'nın 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca öngörülen meslekten çıkarma derhâl sonuç doğuracağından meslekten 24/8/2016 tarihinde çıkarılan başvurucunun meslekten çıkarılma ile çıkarılmanın kesinleştiği tarih arasındaki döneme ilişkin maaş ödemesi yapılmamasında hukuka aykırılık bulunmadığı açıklanmıştır.
6. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Birinci İdari Dava Dairesi 16/5/2019 tarihinde kararı usul ve yasaya uygun bulduğunu belirterek başvurucunun istinaf başvurusunu reddetmiştir.
7. Başvurucu, nihai hükmü 28/5/2019 tarihinde öğrendikten sonra 11/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Kanuni Hâkim İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
10. Başvurucu, kanunla önceden kurulmuş ve yetkilendirilmiş niteliğinde olmayan mahkemelerce yargılama yapıldığını ileri sürmüştür.
11. Hukuk devletinde kanuni hâkim, tabii hâkim olarak anlaşılmalıdır. Tabii hâkim kavramı ise dar anlamda, suçun işlenmesinden veya çekişmenin doğmasından önce davayı görecek yargı yerini yasanın belirlemesi diye tanımlanmaktadır. Başka bir anlatımla tabii hâkim ilkesi, yargılama makamlarının suçun işlenmesinden veya çekişmenin meydana gelmesinden sonra kurulmasına veya hâkimlerin atanmasına engel oluşturur; sanığa veya davanın yanlarına göre hâkim atanmasına olanak vermez (AYM, E.1990/13, K.1990/30, 20/11/1990; Adnan Gültepe, B. No: 2014/16516, 8/3/2018, § 42). Kanuni hâkim güvencesi ilkesi, olayın niteliğine göre yargılamanın hangi mahkemede yapılacağının önceden belirlenmiş olması ilkesidir. Yargılama, tabii hâkimi dışında başka bir hâkim tarafından yapılamaz (Muhammet Kaplan, B. No: 2013/1586, 18/9/2013, § 31).
12. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri ile tam yargı ve iptal davalarının idari yargıda açılacağı ve yürütüleceği öngörülmüştür. Somut olayda da uyuşmazlığın esasını çözecek olan derece mahkemelerinin, ihtilafın doğmasından sonra kurulan mahkemeler olmayıp görev ve yetkileri daha önceden 2577 sayılı Kanun'la belirlenmiş mahkemeler olduğu dikkate alındığında söz konusu iddia yönünden açık ve görünür bir ihlalin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
13. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu, bağımsız ve tarafsız olmayan mahkemece yargılama yapıldığını ileri sürmüştür.
15. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19; Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
16. Somut olayda yargılamayı yapan derece mahkemelerinin bağımsızlığını ve tarafsızlığını ihlal eden hususlara dair başvurucu herhangi bir belge veya bilgi sunmamıştır. Bu itibarla başvurucu ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma ve temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, makul sürede yargılama yapılmamasından şikâyet etmiştir.
19. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45, 47). İdari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
20. Başvurucunun maaşlarının ödenmesi talebiyle 23/1/2017 tarihinde açtığı dava, istinaf başvurusunun reddedildiği 16/5/2019 tarihi itibarıyla nihayete ermiştir. İki dereceli yargılama sisteminde toplam 2 yıl 3 ay 23 günlük yargılama süresinin makul olduğu değerlendirilmiştir.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu, kesinleşmiş bir meslekten çıkarma kararı olmamasına rağmen maaşının ödenmemesinden yakınmıştır. Bakanlık 667 sayılı KHK’nın 3. maddesinde öngörülen meslekten çıkarmanın geçici olmayan ve nihai sonuç doğuran olağanüstü tedbir niteliğinde olduğunu, başvurucunun bir mülkünün veya somut ve yeterli bir hukuki temele dayalı olarak mülkiyeti elde etme yönünde meşru bir beklentisinin bulunmadığı görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne itiraz ederek meşru beklentinin mevcut olduğunu belirtmiştir.
23. Başvurucunun ödenmeyen maaşla ilgili iddiaları mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
24. Anayasa Mahkemesi benzer iddiaların ileri sürüldüğü bir başvuruyu Şeyhmus Yılma ([GK], B. No: 2018/37995, 11/1/2024) kararında incelemiştir. Anılan karara konu olayda 667 sayılı KHK'nın 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca 24/8/2016 tarihinde hâkimlik mesleğinden çıkarılan başvurucu, yeniden inceleme talebinin reddedildiği 29/11/2016 tarihinden önceki dönem yönünden ödenmesi gereken maaşlarının yarısının ödenmediğinden şikâyet etmiştir. Anayasa Mahkemesi, 2802 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 1983 yılından bu yana hâkim ve savcılara ilişkin meslekten çıkarma kararı dâhil işlemlerin bu Kanun hükümlerine uygun şekilde yerine getirildiğini açıklamıştır. Bununla birlikte başvurucunun 667 sayılı KHK'nın 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca meslekten çıkarıldığı kaydedilmiştir (Şeyhmus Yılma, §§ 62-65).
25. Anılan kararda idari yargı içtihadına göre 667 sayılı KHK’nın 3. maddesinde öngörülen meslekten çıkarmanın adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen diğer yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan, geçici olmayan ve nihai sonuç doğuran olağanüstü tedbir niteliğinde olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca meslekten çıkarılmasına karar verilen hâkim veya savcılara bu kararlara karşı 23/1/2017 tarihli ve 29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 11. maddesi uyarınca yargı yoluna başvurma imkânı tanınmasına dikkat çekilmiştir. Bu durumun ise 6087 sayılı Kanun’un 33. maddesi uyarınca zaten yargı yolu açık olan meslekten çıkarma cezaları ile 667 sayılı KHK ile meslekten çıkarma tedbirinin farklı işlemler olduğuna işaret ettiği belirtilmiştir (Şeyhmus Yılma, § 66).
26. Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerinin olağanüstü tedbir niteliğindeki işlemin sonuç doğurması için kesinleşmesi gerekmediğine ilişkin yorumunun açık ve bariz bir takdir hatası içermediğini kaydetmiştir. Sonuç olarak başvurucunun olağanüstü tedbir niteliğindeki işlemle meslekten çıkarılmasına karar verildiği ve bu kararın adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak derhâl sonuç doğurduğu anlaşıldığından meslekten çıkarma kararı verilmesi ile yeniden inceleme talebinin reddedilmesine ilişkin dönem arasındaki maaşın ödenmesi yönünden Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında bir mülkünün veya mülkü elde etme yönünde yeterli hukuki temele dayalı meşru bir beklentisinin bulunmadığına karar verilmiştir (Şeyhmus Yılma, §§ 66, 67).
27. Koşulları yönünden aynı olan eldeki başvuruda Şeyhmus Yılma kararında ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamında kanuni hâkim ilkesi, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma ve makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 17/4/2024tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.