TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ BOZKURT BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/19367)
Karar Tarihi: 16/3/2022
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Zehra GAYRETLİ
Başvurucu
Ali BOZKURT
Vekili
Av. Humeyra GÖGEBAKAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/5/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
5. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olduğu şüphesiyle 15/2/2017 tarihinde gözaltına alınmış; 21/2/2017 tarihinde tutuklanmıştır.
8. Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığının 24/4/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kamu davası açılmıştır.
9. Konya 7. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülen yargılamada Mahkeme 16/10/2017 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapmıştır. Tensip Tutanağı'nda duruşmanın 4/12/2017 tarihinde yapılacağı, başvurucunun duruşma tarihinde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katılımının sağlanması hususunda, tutuklu bulunduğu Kırklareli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) müzekkere yazılacağı belirtilmiştir.
10. Başvurucu, yargılamanın 4/12/2017 tarihli celsesine SEGBİS aracılığı ile katılarak savunma yapmıştır. Anılan celsede Savcılık makamınca esas hakkında mütalaa sunulmuş ve hüküm açıklanmıştır. Mahkemece başvurucunun silahlı terör örgütü üyeliği suçundan hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Konya C.Başsavcılığından gönderilen Bylock tespit ve değerlendirme tutanağı içeriğine göre sanığın, 0 545 [....] numaralı cep telefonu hattı üzerinden Bylock programına yaptığı erişimde, şifre olarak "4812561a@" yi, kullanıcı adı olarak "alibey42" yi kullandığı, kullanıcı adının sanığın isim ve Konya'nın plaka kodundan oluştuğu, sanığı bylock listesine ekleyenlerin sanığa "alihoca42" ismini verdikleri(...) bu şekilde sanığın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyelerinin kendi aralarında haberleşmek amacıyla kullanmış oldukları kriptolu Bylock programını aktif şekilde kullandığının tespit edildiği,(...)sanığın, örgüt içerisinde haberleşme amacıyla kullanıldığı belirlenen Kakao Talk isimli haberleşme programını da telefonuna yükleyerek kullandığının belirlenmesi, suç tarihi öncesinde Bankasya'da birden fazla hesap açtırıp bilirkişi raporunda belirtildiği şekilde söz konusu hesapları aktif olarak kullanması, en son açtırdığı hesabın, örgüte destek amacıyla örgüt elebaşısının talimatı sonrasında açıldığının anlaşılması, FETÖ terör örgütüne irtibat ve iltisakı nedeniyle 15/07/2016 tarihli darbe teşebbüsü girişiminden sonra çıkartılan KHK'ler ile kapatılan Aktif Eğitimciler Sendikasına 18/01/2016 tarihine kadar üye olduğunun belirlenmesi, sanığın Milli Eğitim Bakanlığında öğretmen olarak çalışmaya başlamadan önce çalıştığı şirket ve iş yerlerinin tamamının FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün güdümünde ve kontrolünde olan, asıl amacı örgüte militan devşirmek veya yetiştirmek olan, eğitim kurumu görünümündeki, örgütün birimleri olduğu (...) bu haliyle sanığın silahlı terör örgütü üyesi olmak suçunu işlediği mahkememizce kabul edilmiş, suç konusunun önem ve değeri, sanığın amaç ve saiki, suç kastının yoğunluğu, örgüt üyeliği kriterlerinin birçoğunun sanıkta birleşmesi göz önüne alınarak sanığın TCK 314/2 maddesi gereğince teşdiden cezalandırılmasına, atılı suçun 3713 sayılı Yasanın 3.maddesinde sayılı suçlardan olması nedeniyle verilen cezanın 3713 sayılı Yasanın 5/1 maddesi gereği yarı oranında artırılmasına karar verilmiş...[tir.]"
11. Başvurucunun istinaf talebi Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince (Daire) kabul edilerek incelemenin duruşmalı olarak yapılmasına, başvurucunun duruşma tarihinde SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanması hususunda İnfaz Kurumuna müzekkere yazılmasına karar verilmiştir. Başvurucu, celse arasında Daireye gönderdiği 20/6/2018 tarihli dilekçesi ile duruşmaya bizzat katılarak savunma yapma talebini iletmiştir. 27/6/2018 tarihli Duruşma Tutanağı'na göre başvurucunun İnfaz Kurumundan nakli sırasında yaşanabilecek güvenlik zaafiyeti ve zorluk, yargılamanın geldiği aşama ve usul ekonomisi gözönünde bulundurularak başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebi reddedilmiştir.
12. Dairenin 27/6/2018 tarihli kararı ile istinaf talebi esastan reddedilmiştir.
13. Başvurucu -diğerlerinin yanı sıra- SEGBİS aracılığı ile katıldığı duruşmalarda kendisini ifade etmekte zorlandığını, işlendiği tarihte suç olarak kabul edilmeyen eylemlere dayalı olarak cezalandırıldığını belirterek hükme karşı temyiz talebinde bulunmuştur.
14. Temyiz üzerine hüküm, Yargıtay 16. Ceza Dairesince 6/3/2019 tarihinde onanmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi yönünden ilgili hukuk için bkz. Adnan Şen [GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021, §§ 64-70.
16. Duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden ilgili hukuk için bkz. Şehrivan Çoban [GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020, §§ 38-60.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 16/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Suç ve Cezaların Kanuniliği İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, kendisine isnat edilen eylemlerin yasal faaliyetler olup gerçekleştirildiği zaman bunların suç olmadığını belirterek bu eylemlere dayanmak suretiyle mahkûmiyet kararı verilmesinin suç ve cezaların kanuniliği ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
19. Başvuruya konu mahkûmiyet hükmünün kanuni dayanağı 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314. maddesidir. Yargı mercilerine göre bir suç örgütü, baştan itibaren suç işlemek üzere kurulmuş yasa dışı bir yapı olabileceği gibi yasal olarak faaliyet göstermekte olan bir sivil toplum örgütünün sonradan suç örgütüne hatta terör örgütüne dönüşmesi de mümkündür (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/9/2017 tarihli ve E.2017/16.MD-956, K.2017/370 sayılı kararı). Başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararı incelendiğinde mahkûmiyetin -diğer delillerin yanı sıra- başvurucunun ByLock programının kullanımına dayandığı anlaşılmıştır. Mahkeme, başvurucu hakkında ByLock kullanma fiilinden değil örgüt üyeliği suçundan mahkûmiyet kararı vermiştir. Bu açıdan ByLock kullanımının suç olarak nitelendirilmesi söz konusu değildir. Mahkeme; ByLock programının tüm özelliklerini ve yaygın uygulamalardan farklılıklarını birlikte değerlendirdikten sonra bu programın ilk kullanılmaya başlandığı 2014 yılının başlarından beri münhasıran FETÖ/PDY mensuplarının kullanımına sunulmuş bir program olduğu, örgüt mensuplarının bu programı ilk andan itibaren kendilerini gizlemek ve örgütsel iletişimi sağlamak amacıyla kullandıkları sonucuna varmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ByLock programını kullanmak şeklinde gerçekleştirdiği faaliyetinin örgütsel nitelikte olduğu ve çeşitlilik, yoğunluk, süreklilik içerdiği kanaatine ulaşmıştır. Mahkeme, başvurucunun örgüt içi iletişimin sağlanması amacıyla FETÖ/PDY mensuplarının kullanımına sunulan ByLock programını örgütsel amaçla kullandığı, dolayısıyla bu oluşumun suç işlemek amacı olduğunu bildiği sonucuna varmış ve savunmalarına itibar etmemiştir. Mahkemenin bu yorumunun kanun koyucunun yasak olarak belirlediği fiilin kapsamını suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı olacak şekilde genişletmediği, örgüt üyeliğine ilişkin kuralın özüyle çelişmediği ve öngörülebilir olduğu anlaşılmıştır. Mahkeme, atılı suçun unsurlarını netleştirirken öngörülebilir ve suçun mahiyetine uygun olma konusunda özen göstermiştir. Buna göre örgütsel nitelikteki ByLock programını bu amaçla kullanması dolayısıyla başvurucunun bu oluşumun suç işlemek amacında olduğuna ve üzerine atılı örgüt üyeliği suçunun unsurlarını bilebilecek konumda bulunduğuna ilişkin varılan sonucun temelsiz olduğu söylenemez.
20. Diğer taraftan mahkûmiyet hükmüne konu fiillerin işlendiği tarihte yürürlükte olan 5237 sayılı Kanun'un 314. maddesi gereği başvurucunun cezalandırıldığı ve kanunun geçmişe uygulanması yasağına aykırı bir durumun söz konusu olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçların ve cezaların kanuniliği ilkesine yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır (benzer yöndeki karar için bkz. Adnan Şen).
21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu, birbiriyle aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
23. Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun anılan yükümlülüklere uymaması hâlinde şikâyetlerini temellendiremediği için başvurusu açıkça dayanaktan yoksun bulunabilir (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021, §§ 24-26).
24. Somut olayda başvurucu, eşitlik ilkesinin ne şekilde ihlal edildiğine dair herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiasını temellendirememiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu, SEGBİS aracılığı ile katıldığı duruşmalarda kamera karşısında kendini yeterli şekilde ifade edemediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde, başvurucunun müdafi yardımından da yararlanmak suretiyle herhangi bir sınırlamaya maruz kalmadan ve teknik bir bağlantı sorunu yaşamadan etkili bir şekilde savunma yapma imkânı bulduğu ifade edilmiştir.
28. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru dilekçesindeki iddialarını yinelemiştir.
b. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesiyle bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.
30. Anayasa Mahkemesi, Şehrivan Çoban ve Emrah Yayla ([GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020) kararlarında duruşmada hazır bulunma hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararlarda öncelikle kişilerin istemine aykırı olarak SEGBİS yoluyla duruşmaya katılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit etmiştir. Bu müdahalenin kanunilik, meşru amaç ve ölçülülük yönünden inceleneceğini ifade etmiştir. Anılan kararlarda 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı ve müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı sonucuna ulaşılmıştır(Şehrivan Çoban, §§ 72-104; Emrah Yayla, §§ 58-86).
31. Anılan kararlarda ölçülülük yönünden yapılan incelemede ise başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin hangi zorlayıcı nedene dayalı olarak kabul edilmediğinin ortaya konulmaması ve başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı celselerde esaslı işlemlerin yapılması nedeniyle müdahalenin gerekli olmadığı değerlendirilmiştir. Somut olayda da anılan kararlarda yer alan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
2. Diğer İhlal İddiaları
33. Başvurucu; atılı suç için kanunda belirtilen ceza süresi yönünden kendisine zorunlu müdafi atanması gerektiğini, yargılama sırasında zorunlu müdafi atanmadığından savunma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
34. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürdüğü şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
D. Giderim Yönünden
35. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.
36. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
37. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Konya 7. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/283, K.2017/108) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.