TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABUZAR HIZYOLU VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/19873)
Karar Tarihi: 20/12/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Ayhan KILIÇ
Başvurucular
1. Abuzar HIZYOLU
2. Mustafa ARSU
3. Abuzer HIZYOLU
4. Elif OVAYOLU
5. İbrahim KOLUMAN
6. Mustafa HIZYOLU
7. Vakkas HIZYOLU
8. Zöhre KOLUMAN
Başvurucular Vekili
Av. Kamber SOYPAK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; zilyetlik hükümlerine göre başvurucular adına tespit edilen taşınmazların orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/5/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesi Tilkiler köyünde kâin 114 ada 588, 590, 592, 593, 594, 600, 602, 604, 605, 609, 610, 611, 612, 613, 614, 616, 617, 645, 649, 650, 652, 653, 654, 655, 656, 657, 659, 660, 1022, 1137, 1138, 1139, 1140, 1172, 1178, 1179, 1180, 1189, 1198 parsel numaralı taşınmazlar 1999-2000 yıllarında yapılan kadastro çalışması sonucu başvurucular veya murisleri adına tespit edilmiştir.
6. Orman idaresi tarafından bu tespitlere karşı Pazarcık Kadastro Mahkemesinde (Kadastro Mahkemesi) 2000 yılında davalar açılmıştır. Kadastro Mahkemesinin 21/3/2006 tarihinde verdiği kararların Yargıtay 20. Hukuk Dairesince (Daire) 8/3/2012 tarihinde bozulması üzerine bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sırasında davalar birleştirilmiştir.
7. Kadastro Mahkemesi 19/2/2015 tarihinde, başvurucular veya murisleri adına tespit edilen taşınmazların orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar vermiştir. Mahkeme, fen ve orman bilirkişilerince düzenlenen raporlara dayanarak ihtilaf konusu taşınmazların orman içi açıklık niteliği taşıdığı, bu nedenle orman vasfında olduğu kanaatine varmıştır.
8. Kadastro Mahkemesinin kararı, Dairenin 26/10/2017 tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme istemi aynı Dairenin 6/3/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Nihai karar 12/4/2019 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
9. Anayasa Mahkemesinin 20/12/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
10. Başvurucular, taşınmazların orman niteliğinde olmadığını ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulduğunu belirtmiş; uzun yıllardan beri zilyetlik hükümlerine göre kullandıkları taşınmazların koşulları oluştuğu hâlde adlarına tescil edilmemesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
11. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No: 2013/1178, 5/11/2015, § 54). Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
12. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma beklentisi -kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun- Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı içinde değildir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Anayasa'nın 35. maddesi soyut bir temele dayalı olarak mülkiyete erişmeyi ve mülkiyeti edinmeyi değil mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37; Mehmet Şentürk [GK], B. No: 2014/13478, 25/7/2017, §§ 41, 53; Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, §§ 52-54).
13. Diğer taraftan derece mahkemeleri önünde hukukun ne şekilde yorumlanacağına ve uygulanacağına dair bir uyuşmazlık olduğunda ve bu bağlamda başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların derece mahkemelerince kesin olarak reddedildiği durumlarda açık bir keyfîlik olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece meşru bir beklentinin bulunduğu sonucuna varılamaz (Yusuf Dilekçi, B. No: 2014/12026, 21/9/2017, § 48).
14. Somut olayda ihtilaf konusu taşınmazlar zilyetlik olgusuna istinaden başvurucular veya murisleri adına tespit edilmiş ancak Orman İdaresi tarafından açılan dava sonucunda bu tespitler iptal edilerek taşınmazların orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiştir. Kadastro Mahkemesi, bilirkişi raporlarına dayanarak taşınmazların orman içi açıklık niteliğinde olduğu ve zilyetlik hükümleri uyarınca kazandırıcı zamanaşımına konu edilemeyeceği kanaatine varmıştır.
15. Bireysel başvuruya konu mahkeme kararı incelendiğinde, Kadastro Mahkemesince delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında açık ve bariz bir takdir hatasının bulunmadığı ve yargılama sonucunda ihtilaf konusu taşınmazların orman içi açıklık vasfını haiz olduğu yolunda ulaşılan kanaatin keyfîlik içermediği sonucuna ulaşılmaktadır. Mahkemenin söz konusu taşınmazın orman içi açıklık olduğu yolundaki kabulünün aksini düşünmeyi gerektirecek başkaca bir neden de bulunmamaktadır. Dolayısıyla orman içi açıklık vasfında olduğu tespit edilen taşınmazlar üzerinde imar ve ihya yoluyla mülkiyet tesisi hukuken olanaklı olmadığından ihyanın, başvurucuları bu taşınmazların maliki olabilecekleri yolunda meşru bir beklentiye sevk ettiği sonucuna ulaşılması mümkün değildir.
16. Belirtilen çerçevede orman içi açıklık niteliğinde olduğu tespit edilen taşınmazlara zilyet olan başvurucular, hiçbir zaman bu taşınmazlara malik olmadığı gibi mülk edinecekleri yolunda meşru bir beklentiye de sahip bulunmadıklarından olayda mülkün varlığından söz edilemez.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucular, uzun süren yargılama nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
20. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
21. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41, 45).
22. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında yaklaşık 19 yıllık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Giderim Yönünden
24. Başvurucular, ihlalin tespiti ile yeniden yargılamaya ve tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
25. Makul sürede yargılanma hakkı yönünden ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında Abuzar Hızyolu, Mustafa Arsu, Abuzer Hızyolu, Elif Ovayolu, Mustafa Hızyolu ve Vakkas Hızyolu'nun her birine ayrı ayrı 87.750 TL, -mirasçı sayısı dikkate alıranak- İbrahim Koluman'a 8.750 TL, Zöhre Koluman'a ise 14.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Abuzar Hızyolu, Mustafa Arsu, Abuzer Hızyolu, Elif Ovayolu, Mustafa Hızyolu ve Vakkas Hızyolu'nun her birine AYRI AYRI net 87.750 TL, İbrahim Koluman'a net 8.750 TL, Zöhre Koluman'a ise net 14.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Pazarcık Kadastro Mahkemesine (E.2012/32, K.2015/3) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.