TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HAŞİM TÜRKER BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/21140)
Karar Tarihi: 22/11/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
Muhterem İNCE
Raportör
Mustafa Erdem ATLIHAN
Başvurucu
Haşim TÜRKER
Vekili
Av. Senem DOĞANOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltı sürecinde darba maruz kalınması ve bu olaya ilişkin olarak etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/6/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. 1982 doğumlu olan ve Ankara'da yaşayan başvurucu, beyanına göre Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığında (İDB) bilgisayar mühendisi olarak görev yapmaktayken Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının üyesi olduğu şüphesiyle 16/7/2016 tarihinde saat 03.00 sıralarında kolluk görevlileri tarafından gözaltına alınmıştır.
10. Başvurucunun ilk ifadesi 19/7/2016 tarihinde saat 21.25'te müdafii eşliğinde alınmıştır. Dosyada bulunan Avukat Görüşme Tutanağı'na göre bu ifade alınmadan evvel başvurucu saat 21.13'te avukatı ile görüştürülmüştür. Gerek başvurucunun gerekse müdafiinin başvurucunun uğramış olduğunu iddia ettiği işkence ve kötü muameleye ilişkin bir beyan ya da şerhi bu ifadede yoktur.
11. Başvurucu 20/7/2016 tarihinde tutuklamaya sevk edilmiş ve aynı tarihte sorgusu yapılarak tutuklanmıştır. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından avukatı eşliğinde yapılan sorgusunda başvurucu, ifadesinde olduğu gibi işkence ve kötü muamele iddiasına ilişkin bir beyanda bulunmamıştır. Tutuklanmasına karar verilen başvurucu 21/7/2016 tarihinde Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) yerleştirilmiş, daha sonra 29/11/2016 tarihinde Keskin T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.
12. Başvuru formundaki anlatımına göre başvurucu 16/7/2016 tarihinde saat 03.00 sıralarında İDB civarında otomobil içinde gözaltına alınmıştır. Yıldızevler Polis Merkezi Amirliğine götürülen başvurucu, burada dar bir koridorda 30-40 kadar üniformalı polis memurunun linç girişimine maruz kalmış; daha sonra nezarethanede ters şekilde metal kelepçe takılmak suretiyle sabaha kadar su, yiyecek ve tuvalet ihtiyacı karşılanmadan bekletilmiştir. Sabah saatlerinde İDB Koruma Şubesi personeli tarafından Polis Merkezinden alınan başvurucu, gözaltı süresi boyunca İDB'de tutulduğunu iddia etmektedir. Burada önce üst rütbeli amirler tarafından burun, yüz, diz kapağının yukarısına ve karnına tekme, yumruk ve tokat atılmış; soyularak hayaları burulmuş, hortumla dövülmüştür. Gün kavramını yitirdiğini iddia eden başvurucu; on beş kişinin fiziksel şiddetine, fiziksel şiddet olmayan her an ise hakaret, tehdit ve psikolojik şiddetine maruz kalmıştır. Başvurucu; gözaltı boyunca usulüne uygun bir muayeneden geçirilmediğini, işkence bulgularının rapora işlenmesine kolluk görevlilerinin engel olduğunu iddia etmiştir.
13. Başvurucunun gözaltında ve tutukluluk sürecinde hakkında genel adli muayene/sağlık raporları düzenlenmiştir. 16/7/2016 ve 17/7/2016 tarihlerinde Ankara Ulus Devlet Hastanesi hekimi A.Ö. tarafından düzenlenen, rapor numarası belirtilmeyen ancak üzerine yapıştırılan barkod sayesinde takip numaraları bulunan iki adli muayene raporunda başvurucu hakkında "Fiziki muayene sonucu darp ve cebir izine rastlanmadı, hayati tehlikesi mevcut değildir." tespiti yer almaktadır.
14. Başvurucu hakkında hekim Ş.A. tarafından düzenlenen ancak numara ya da takip numarası bulunmayan 18/7/2016 tarihli adli muayene raporuna "Darp cebir izine rastlanmadı. Hayati tehlike yoktur." kaydı düşülmüştür.
15. Ankara Ulus Kemal Devlet Hastanesi hekimi A.U. tarafından 19/7/2016 ve 20/7/2016 tarihlerinde düzenlenen 56 ve 65 numaralı genel adli muayene raporlarında önceki tarihli raporlarda olduğu gibi "Fiziki muayenesinde darp ve cebir izine rastlanmadı. Hayati tehlikesi yoktur." ifadesine yer verilmiş; Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi hekimi B.A. tarafından düzenlenen 10262 numaralı ve 21/7/2016 tarihli genel adli muayene raporunda ise "Daha önceki bulgular ile farklılık saptanmadı." tespiti yapılmıştır.
16. Başvurucunun Ceza İnfaz Kurumuna kabulünde Kurum Hekimliğince 21/7/2016 tarihinde düzenlenen sağlık fişinin ilk muayene bölümüne başvurucu için "Sağ el bileğinde yüzeysel sıyrık mevcut. Başkaca travmatik lezyon saptanmadı. Durum bildirir hekim raporudur." kaydı düşülmüştür.
17. Başvurucu, gözaltı boyunca kendisine yapılan tüm bu işkence ve kötü muamelelere ilişkin olarak 27/7/2016 tarihinde Ceza İnfaz Kurumundayken yazdığı şikâyet dilekçesinin Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından işleme alınmadığını iddia etmiştir.
18. Başvurucunun gözaltında darbedildiği iddiasını içeren 4/1/2019 tarihli şikâyet dilekçesine istinaden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) kolluk görevlileri hakkında soruşturma başlatmıştır.
19. Başsavcılık; bu soruşturma kapsamında Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne müzekkere yazarak başvurucunun gözaltına alınması olayına ilişkin tüm bilgi, belge, kamera kayıtları ve doktor raporları ile gözaltı işlemi sırasında görevli polis memurlarının açık kimlik bilgilerinin bildirilmesini talep etmiştir.
20. Başsavcılık 11/3/2019 tarihinde, gözaltındaki süre boyunca alınan doktor raporlarında başvurucunun herhangi bir şikâyetinin olmadığı, fiziki muayenesinde darp ve cebir izine rastlanmadığı, işkence ve kötü muameleye maruz kaldığına dair soyut iddia dışında delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir.
21. Başvurucu, Başsavcılık kararına itiraz etmiş; başvurucunun itirazı Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 7/5/2019 tarihli kararıyla reddedilmiş, anılan karar başvurucuya 28/5/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
22. Başvurucu 21/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Anayasa Mahkemesinin 22/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucu; gözaltında bulunduğu süre içinde kolluk görevlileri tarafından darbedildiğini, çıplak bırakıldığını, hortumla dövüldüğünü, tazyikli soğuk su sıkıldığını, cinsel organının sıkıştırıldığını, su tahtası (waterboarding) işkence yönteminin uygulandığını, bu olayları gerek ifade gerekse sorgu aşamasında yanında sürekli kolluk görevlilerinin bulunması ve bu nedenle korku duyması nedeniyle dile getiremediğini, kendisini muayene eden doktorların kötü muamele izlerini görmelerine rağmen gerçeğe ve usulüne aykırı rapor düzenlediklerini, Ceza İnfaz Kurumuna girdikten sonra 27/7/2016 tarihinde bu şikâyetlerini içeren dilekçe yazdığını, Ceza İnfaz Kurumu idarecilerinin dilekçesini işleme almadığını iddia etmiş; kötü muamele yasağı ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Bakanlık görüşünde, soruşturma kapsamında başvurucunun gözaltında bulunduğu tarihlerdeki tüm genel adli muayene raporlarının temin edildiği, muayene raporlarında başvurucunun iddia ettiği şekilde bir muamele gördüğüne dair bir tespitin bulunmadığı, gözaltında kaldığı süre içinde işkence ve kötü muameleye maruz kaldığına dair soyut iddiası dışında iddianame düzenlemeye yetecek derecede delil bulunmadığı belirtilerek şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle başvurunun reddedilmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.
26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda dile getirdiği hususları yinelemiş; sağlık raporlarının usulüne uygun olmadığını ve gerçeği yansıtmadığını ve etkili soruşturma yapılmadığını ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
27. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
28. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, …Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
30. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).
31. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).
32. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir resmî soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110; Tahir Canan, § 25).
33. Ancak bir soruşturmanın başlatılabilmesi için öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğinin tespit edilebilmesi için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28). Öte yandan bir şikâyet yapılmadığında bile kötü muameleyi gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).
34. Bu noktada kişinin sağlıklı hâldeyken gözaltına alındığı ancak salıverildiği anda ya da salıverilmeden önce vücudunda yaralanma tespit edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak kanıtları sunma yükümlülüğünün devlete ait olduğunu, özellikle ilgili iddiaların doktor raporları ile doğrulandığı hâllerde kötü muamele yasağı bağlamında açık sorunların ortaya çıkacağını ifade etmek gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 94).
35. Kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur olduğunu ileri süren kişilerin kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emareleri ve delilleri sunmaları gerektiğini belirtmek gerekir. Bu kapsamda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara dayanmayan yetersiz açıklamaları, iddialarının delillerle desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir olduğundan ve dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi- söz konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, §§ 45, 46).
36. Bununla birlikte kişilerin iddialarını desteklemek için yetkili makamlara zamanında başvurmaları gibi bir özen yükümlülükleri de bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu tür şikâyetleri esastan inceleyebilmek için bu konuda haklı bir neden ileri sürülmediğinde kişilerin iddialarını desteklemek için kendilerinden makul olarak beklenen her şeyi yerine getirdiğine kanaat getirmek durumundadır. Aksine kanaat getirildiğinde söz konusu iddialar savunabilir düzeye ulaşmadığı için kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin incelenebilmesi mümkün olmamaktadır (Beyza Metin, § 47).
37. Kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkin başvurularda, başvurucunun delil elde etmesi konusundaki zorluklar dikkate alınmakta ve başvurucudan ihlal iddialarını kanıtlaması beklenmemektedir. Ancak başvurucudan ihlal iddialarının araştırılmasına, dosya kapsamında sahip olunan bilgi ve belgelerle karşılaştırılarak bir değerlendirme yapılmasına elverişli somut bir olay anlatımı yapması beklenmektedir (Mehmet Özkara, B. No: 2015/7415, 17/7/2019, § 31).
38. Somut olayda başvurucunun gözaltına alındığı 16/7/2016 tarihi ile tutuklu olarak ceza infaz kurumuna yerleştirildiği 21/7/2016 tarihi arasında her gün genel adli muayene raporları alınmıştır. Bu raporlar üç farklı hastanede beş farklı hekim tarafından düzenlenmiş olup tüm raporlarda başvurucunun fiziki muayenesi sonucu darp ve cebir izine rastlanmadığı tespitine yer verilmiştir. Başvurucu, sağlık raporlarının gerçeği yansıtmadığını iddia etmiş ise de bu iddiayı destekleyen bir olgu ortaya koyamamıştır. Son olarak tutuklanmasına karar verilen başvurucu, Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilirken Ceza İnfaz Kurumu Hekimliğince 21/7/2016 tarihinde başvurucu hakkında düzenlenen sağlık fişinin ilk muayene bölümünde başvurucu için "Sağ el bileğinde yüzeysel sıyrık mevcut. Başkaca travmatik lezyon saptanmadı. Durum bildirir hekim raporudur." kaydı düşülmüştür ki ilgili sağlık fişinin başvurucunun darba maruz kaldığını kanıtlar nitelikte olduğunu kabul etmek mümkün değildir.
39. Bununla birlikte başvurucu, polis gözetiminde tutulduğu sürede ifade vermeden önce müdafii ile görüştürülmüştür. Başvurucunun bu görüşmede kötü muameleye maruz kaldığını müdafiine söylediğine ilişkin olarak bireysel başvuru dosyasında bir bilgi olmadığı gibi ifade ve sorgusu vekili eşliğinde yapılan başvurucunun ya da vekilinin bu aşamalarda da iddia ettiği kötü muameleyle ilgili beyanı kaydedilmemiş, başvurucunun vekili bu süreçte suç duyurusunda bulunmamıştır.
40. Diğer yandan başvuru konusu edilen kötü muamele iddiasına ilişkin olarak başvurucunun Başsavcılığa ilk başvuru tarihi 4/1/2019 olup Ceza İnfaz Kurumunda iken Başsavcılığa hitaben yazdığı ve Ceza İnfaz Kurumu idarecileri tarafından işleme konulmadığını iddia ettiği, bir sayfadan ibaret olan ve el yazısı ile dilekçe formatında yazdığı27/7/2016 tarihli yazıda iddiasını kanıtlayacak bir kayıt numarası ve tarih yoktur. Başvurucu, Ağır Ceza Mahkemesinde sözlü olarak verdiği savunmasında da söz konusu yazıya ilişkin olarak "...hatta daha idareye yollamadığım evrağı bile Cumhuriyet Başsavcılığının vermiş olduğu kısmi arama emrinde koğuş aramasında el koyup pusula diye el koymuşlar. Dosya da görünen Cumhuriyet Başsavcılığı ibareli pusula benim işkence başvurumdur. Aslında işkence başvurusu vermişim ve dosya da var acaba neden işleme alınmamış. Arama da cezaevi müdürü yazdığım dilekçeye bunları yazma başın belaya girer dedi. Suçum gördüğüm işkenceyi unutmamak için yazıya dökmek..." şeklinde beyanda bulunmak suretiyle bu yazının kendisine yazılmış bir not olduğuna ilişkin kısmi bir kabulde bulunmuştur.
41. Devletin kötü muamele iddialarını soruşturma yükümlülüğü, bireylerin savunulabilir iddialarının bulunmasına bağlıdır. İddianın savunulabilir olması ise ancak makul delillerle desteklenmesiyle mümkündür. Bu kapsamda başvuruya konu fiilî ve sözlü şiddet olayına ilişkin ileri sürülen iddialar oldukça ağır nitelikte olmasına karşın bu iddiaları desteklemeyen sağlık raporları ve yukarıda gösterilen olgular değerlendirildiğinde başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin olarak savunulabilir bir iddiasının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun savunabilir iddiasının bulunmaması nedeniyle soruşturma makamlarından etkili bir soruşturma yürütülmesi yönünde meşru bir beklentiye girmesi gerektiği söylenemeyecektir (Alper Can Aykaç ve diğerleri, B. No: 2015/16563, 23/6/2020, §76) .
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kolluk görevlilerinin kasıtlı eylemlerinden dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.