TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
M.Ö.A. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/208)
Karar Tarihi: 23/5/2023
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Raportör
Fatih ALKAN
Başvurucu
M.Ö.A.
Vekili
Av. Mehmet Ali BULUT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, güvenilirliğini kaybettiği gerekçesiyle gerçekleştirilen naklen atama işlemi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/1/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu 2011 yılında Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) bünyesinde istihbarat uzman yardımcısı olarak göreve başlamıştır.
6. MİT iç güvenlik birimi tarafından başvurucunun Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)/Paralel Devlet Yapılanması (PDY) ile irtibatının ya da iltisakının bulunup bulunmadığına ilişkin inceleme yapılmıştır. İnceleme neticesinde başvurucunun güvenilirliği ve göreve uygunluğu konusunda ortaya çıkan şüphe nedeniyle MİT Müşteşarlık makamının 8/6/2016 tarihli emri uyarınca MİT Teftiş Kurulu Başkanlığınca başvurucu hakkında soruşturma yürütülmüştür.
7. Soruşturma neticesinde tanzim edilen 11/8/2016 tarihli raporda, başvurucunun yakınlarının FETÖ/PDY irtibatı veya iltisakının olduğuna ilişkin birtakım tespit ve değerlendirmelerde bulunulmuştur. Anılan raporda yer alan hususlar genel itibarıyla şunlardır:
i. Başvurucu tarafından kullanılan GSM hattı ile başvurucunun doktora öğrenimi gördüğü üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışan FETÖ/PDY ile irtibatlı bir şahıs ile yoğun şekilde görüşüldüğü,
ii. Başvurucunun babasının anılan örgütün yanlısı olarak çevresinde tanındığı, hâkim olan kardeşinin 2014 yılındaki Hâkimler ve Savcılar (Yüksek) Kurulu seçimlerinde FETÖ/PDY destekli adayların düzenlediği toplantılara katıldığı ve 15 Temmuz darbe girişiminin akabinde görevden uzaklaştırıldığı,
iii. Başvurucunun iki kardeşinin ve yakın arkadaşlarının FETÖ/PDY kontrolünde olan okullardan mezun olduğu, hakkında soruşturma yürütülen başka bir personel tarafından başvurucunun anılan örgütle bağlantısının olabileceğine ilişkin düşüncesini dile getirdiği, başvurucunun psikofizyolojik doğruluk testi uygulamasında ve kendisiyle yapılan mülakatta örgütle bağlantısına ilişkin sorulara belirgin tepkiler verdiği ifade edilmiştir.
8. Raporun sonunda; başvurucunun mevzuatta yer alan Teşkilat şart ve vasıflarına uymadığı, güvenilirlik vasfını ve Teşkilata alınma koşullarını yitirdiği, Teşkilata intibak edemediği şeklinde değerlendirmelere yer verilmiş ve 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 19. maddesi uyarınca başka bir kurum veya kuruluşa naklen atanması teklif edilmiştir. Söz konusu teklifin uygun görülmesi üzerine başvurucunun genel hükümlere göre başka bir kurum veya kuruluşa naklen atanmasına karar verilmiştir. Bu doğrultuda başvurucu 11/11/2016 tarihinde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı emrine memur olarak atanmıştır.
9. Başvurucu, söz konusu atama işleminin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek 20/1/2017 tarihinde Ankara 9. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) iptal davası açmıştır. Dava dilekçesinde yer verilen hususlar genel itibarıyla şunlardır:
i. Başvurucu, yurt içinde ve yurt dışında tamamladığı eğitimlerin ardından özel yetenek, yazılı ve sözlü sınavlarını başarıyla tamamlayarak ve kapsamlı bir güvenlik soruşturmasından geçerek 2011 yılında istihbarat uzman yardımcısı olarak göreve başladığını, doktora derecesinin bulunduğunu, işini büyük bir özveri ve sadakatle yerine getirmeye her zaman özen gösterdiğini,
ii. Hiçbir gerekçe ortaya konulmadan beşinci derecede bulunan bir memuriyet kadrosuna naklen atandığını, istihbarat uzman yardımcısı olarak dördüncü dereceli kadroda bulunmasına rağmen atamanın kazanılmış hak aylığına esas derece ve kademe dikkate alınmadan gerçekleştirildiğini, gelirinin yarı oranda azaldığını ve kamu kaynaklarının israf edilmesi anlamına gelecek şekilde kendisine pasif bir görev verildiğini,
iii. İdarece takdir yetkisinin keyfî şekilde kullanıldığını, işlemin sebep ve amaç unsurlarının bulunmadığını ve subjektif tutuma dayalı olarak tesis edilen dava konusu işlemin iptal edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
10. Davalı idareler tarafından sunulan savunma dilekçelerinde yer verilen ifadeler özetle şöyledir:
i. Yürütülen istihbarat görevinin önemi ve hassasiyeti nedeniyle FETÖ/PDY ile ilişkili olabilecek kişilerin tespitine ve gerekli tedbirlerin ivedilikle alınmasına yönelik iç birimlerce çalışmalar yürütüldüğü, yapılan araştırma neticesinde başvurucunun güvenilirliği ve Teşkilata uygunluğu konusunda kuvvetli şüphe oluştuğu kanaatiyle başvurucu hakkında soruşturma başlatıldığı,
ii. Soruşturma neticesinde başvurucunun söz konusu örgütle doğrudan irtibatlı ya da iltisaklı olduğu hususunda yeterli vicdani kanaate ulaşılmasa da yakınları ve arkadaşları dolayısıyla başvurucunun güvenilirlik vasfını yitirdiğinin ve kuruma intibak edemediğinin anlaşıldığı,
iii. MİT'in genel idare yapısı içerisinde yer alan diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işleyişinden farklılıklar içerdiği, görev yapan personelin güvenilirliğinin gizli servis faaliyetlerinin yürütülmesi açısından hayati derece öneminin olduğu, bu hususta ihmale gelmeyen ve tavizsiz şekilde yerine getirilmesi gereken bir sorumluluğun bulunduğu,
iv. Başvurucunun kazanılmış hak aylık derecesi korunarak hizmet ihtiyacı olan bir kuruma atandığı, MİT memurluklarının 14/7/1965 sayılı ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 59. maddesi uyarınca istisnai memuriyet kapsamında olması nedeniyle bulundukları kadro unvanı ve derecesinin kazanılmış hak olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiş ve davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
11. İdare Mahkemesi dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle 29/6/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda, MİT Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından başvurucu ve yakın çevresi hakkında yapılan tespitlere değinilmiştir. Kararın gerekçesinde yer alan hususlar özetle şöyledir:
i. Yapılan somut tespitlere göre başvurucunun MİT personelinin uymak zorunda olduğu şart ve vasıfları kaybettiği, güvenilirliğini ve Teşkilata alınma koşullarını yitirdiği ve Teşkilata intibak edemediği sonucuna varılarak tesis edilen atama işleminde kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı,
ii. İşlemin 2937 sayılı Kanun'un 19. maddesi gereğince tesis edilmesi nedeniyle muvafakat şartının bulunmadığı, MİT memurluklarının istisnai memurluklar kapsamında olması nedeniyle başvurucunun bulunduğu kadronun emeklilik aylığının hesabında ve diğer memurluklara naklen atanmada kazanılmış hak sayılamayacağı,
iii. Başvurucunun üst derecelerde kadro dolu olduğu için beşinci derece memur kadrosuna atandığı ancak kazanılmış hak aylık derecesinin 4/2, emekli aylığına esas derecesinin ise 2/1 olarak belirlendiği, ayrıca idarenin 19/1/2017 tarihli işlemiyle başvurucunun intibakının tekrar değerlendirildiğinin anlaşıldığı,
iv. Başvurucunun MİT bünyesindeki görevine atanırken KPSS (A) grubu sınav sonucunda aldığı puana göre (A) grubu kariyer mesleğe yerleştirilmediği, bu nedenle (A) grubu uzman kadrosuna atamasının yapılmasına imkân bulunmadığı, kazanılmış hak aylık derecesine ve öğrenim durumuna uygun şekilde memur kadrosuna atandığının görüldüğü ve benzer yönde Danıştay kararlarının bulunduğu belirtilmiştir.
12. Başvurucunun istinaf talebi, kararın usule ve hukuka uygun olduğu gerekçesiyle Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Dava Dairesinin 8/11/2018 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir.
13. Nihai karar 4/12/2018 tarihinde başvuru tarafından öğrenilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
14. 2937 sayılı Kanun'un "Milli İstihbarat Teşkilatının görevleri" kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
"Milli İstihbarat Teşkilatının görevleri şunlardır;
a) Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milleti ile bütünlüğüne, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine, Anayasal düzenine ve milli gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkında milli güvenlik istihbaratını Devlet çapında oluşturmak ve bu istihbaratı Cumhurbaşkanı (…), Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ile gerekli kuruluşlara ulaştırmak.
b) Devletin milli güvenlik siyasetiyle ilgili planların hazırlanması ve yürütülmesinde; Cumhurbaşkanı (…), Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ile ilgili bakanlıkların istihbarat istek ve ihtiyaçlarını karşılamak.
c) Kamu kurum ve kuruluşlarının istihbarat faaliyetlerinin yönlendirilmesi için Cumhurbaşkanı (…) ve Milli Güvenlik Kuruluna tekliflerde bulunmak.
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının istihbarat ve istihbarata karşı koyma faaliyetlerine teknik konularda müşavirlik yapmak ve koordinasyonun sağlanmasında yardımcı olmak.
e) Genelkurmay Başkanlığınca Silahlı Kuvvetler için lüzum görülecek haber ve istihbaratı, yapılacak protokole göre Genelkurmay Başkanlığına ulaştırmak.
f) Milli Güvenlik Kurulunda belirlenecek diğer görevleri yapmak.
g) İstihbarata karşı koymak.
h) (Ek: 17/4/2014-6532/1 md.) Dış güvenlik, terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda Cumhurbaşkanınca (…) verilen görevleri yerine getirmek.
i) (Ek: 17/4/2014-6532/1 md.) Dış istihbarat, millî savunma, terörle mücadele ve uluslararası suçlar ile siber güvenlik konularında her türlü teknik istihbarat ve insan istihbaratı usul, araç ve sistemlerini kullanmak suretiyle bilgi, belge, haber ve veri toplamak, kaydetmek, analiz etmek ve üretilen istihbaratı gerekli kuruluşlara ulaştırmak.
j) (Ek: 17/4/2014-6532/1 md.) İstihbarat kapasitesini, niteliğini ve etkinliğini artırmak amacıyla çağdaş istihbarat usul ve yöntemlerini araştırmak, teknolojik gelişmeleri takip etmek ve uygun görülenleri temin etmek.
(Değişik birinci cümle: 17/4/2014-6532/1 md.) Millî İstihbarat Teşkilatına bu görevler dışında görev verilemez. Milli İstihbarat Teşkilatı birimlerinin görev, yetki ve sorumlulukları Cumhurbaşkanınca onaylanacak bir yönetmelikte belirtilir."
15. 2937 sayılı Kanun'un "Memur ve sözleşmeli personel" kenar başlıklı 10. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"MİT kadrolarında istihdam edilen memurlar, bu Kanunda belirtilen özel hükümler dışında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tabidir."
16. 2937 sayılı Kanun'un "Başka kuruma nakil" kenar başlıklı 19. maddesi şöyledir:
"MİT fiili kadrosuna dahil personelden teşkilatın özelliği ve hizmetin gerekli kıldığı şart ve vasıflar gözönüne alınarak teşkilata intibak edemedikleri üstlerince tescil edilenler, Teşkilat Başkanının teklifi ve Cumhurbaşkanının uygun görmesi üzerine, genel hükümlere göre başka bir kurum veya kuruluşa naklen atanmak üzere Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Devlet Personel Başkanlığının yedi gün içinde atama teklifini yapmasını müteakip, ilgili kurum veya kuruluş tarafından on gün içinde atama işlemleri tamamlanarak ilgili personelin MİT ile ilişiği kesilir."
17. 657 sayılı Kanun'un "İstisnai memurluklar" kenar başlıklı 59. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Milli İstihbarat Teşkilatı memurluklarına ... bu Kanunun atanma, sınavlar, kademe ilerlemesi ve dereceye yükselmesine ilişkin hüküm-leriyle bağlı olmaksızın tahsis edilmiş derece aylığı ile memur atanabilir. ..."
18. 8/10/1998 tarihinde yürürlüğe konulan Millî İstihbarat Teşkilatı Personel Yönetmeliği'nin "Uyulması Zorunlu Teşkilat Şart ve Vasıfları" kenar başlıklı 7. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Makam, unvan ve görev süresi ne olursa olsun Teşkilat Şart ve Vasıflarına aykırılık, personel için Teşkilata intibaksızlık nedeni sayılır.
Teşkilat Şart ve Vasıflarına uymayanlar hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125 nci ve/veya 2937 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesi hükümleri uygulanır."
B. Uluslararası Hukuk
19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre mesleki hayat, özel hayat kavramı dışında tutulamaz. Özel hayat unsurları gerekçe gösterilerek mesleki hayata getirilen sınırlamalar, bireyin sosyal kimliğini etkilediği ölçüde Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamına girebilmektedir. AİHM, bireylerin genellikle iş yaşamında dış dünyayla ilişkiler kurduğunu hatırlatarak bireyin kimliğini oluşturmasının ve sosyalleşmesinin önemli bir aracı olan dış dünyayla ilişki kurma hakkının bireyin iş çevresini de kapsadığını, bu durumun serbest meslek bağlamında özellikle geçerli olduğunu ifade etmiştir (Niemitz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, § 29; Campagnano/İtalya, B. No: 77955/01, 23/3/2006, § 53; Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 45).
21. AİHM, kural olarak ilgili kişinin mesleki yaşantısına getirilen bir kısıtlamayı (örneğin naklen atama işlemi) Sözleşme'nin 8. maddesinin kapsamı içinde kabul etmektedir. AİHM tarafından öncelikle mesleki hayatın kişiliğin geliştirilmesi üzerindeki etkisi tartışılarak mesleki hayata getirilen sınırlamaların bireyin yakın çevresiyle ilişkilerini geliştirmesi ve sosyal kimliğini şekillendirmesi üzerinde etki doğuracağı belirtilmiş ve bu bağlamdaki müdahalelerin 8. madde kapsamına girebileceği değerlendirilmiştir (Sodan/Türkiye, B. No: 18650/05, 2/2/2016, § 37). AİHM, bu konudaki her somut olay değerlendirmesinde özel hayat kavramının kapsamına ilişkin açıklamalarda bulunmuş ve bu kavramın bireyin kişisel hayatını istediği gibi yaşayabileceği bir iç alan ile sınırlandırmayı ve dış dünyayı bu alandan tamamen uzak tutmayı hakkın koruma alanını aşırı şekilde sınırlayan bir yaklaşım tarzı olarak nitelendirmiştir (Fernández Martínez/İspanya [BD], B. No. 56030/07, 12/6/2014, § 109).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Anayasa Mahkemesinin 23/5/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu;
i. Davet edildiği MİT bünyesinde özveriyle, sadakatle ve mesleğin tüm gerekliliklerini yerine getirerek görev yaptığını, terörizmin finansmanı üzerine yazdığı doktora tezinden darbe girişiminin akabinde gerçekleştirilen soruşturmalarda yararlanıldığını, 15 Temmuz sürecinde görev bilinciyle hareket ettiğini, 16-17 Temmuz tarihlerinde MİT binasında nöbet tuttuğunu, hakkında anılan örgütle ilgili bir emare olmamasına rağmen atama işlemine tabi tutulmasının hakkaniyete aykırı olduğunu,
ii. İdare tarafından sunulan savunma dilekçelerinde kendisinin FETÖ/PDY ile doğrudan bir irtibatının olmadığının açıkça ifade edildiğini, yakınları ve sosyal çevresi üzerinden yapılan eksik, yanlış tespitlere dayanılarak gerçekleştirilen işlemin suçların şahsiliği ilkesine ve masumiyet karinesine aykırı olduğunu,
iii. İdari soruşturma raporunda yer alan tespitlerin derece mahkemelerince doğrudan kabul edildiğini, onur kırıcı olan psikolofizyolojik doğruluk testi uygulaması dikkate alınarak yapılan çıkarımların delil olarak kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kendisiyle benzer durumda olan kişilerin üst düzey görevlere atandığını, atamasının memur statüsünde yapılmasının ayrımcılık oluşturduğunu,
iv. Mali ve sosyal haklarına uygun bir kadroya atanmaması nedeniyle tenzil edildiğini, statü kaybettiğini ve hain damgası yediğini, tüm bu hususların mahkemelerce değerlendirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, kötü muamele yasağının, ayrımcılık yasağının ve kamu hizmetine girme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ayrıca kimlik bilgilerinin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.
24. Bakanlık görüşünde; başvuruya konu işlemin mevzuat ile MİT'e verilen özel görev ve yetkiler dikkate alınarak tesis edildiği, elde edilen bulguların başvurucunun aynı göreve devam etmesine engel olduğunun değerlendirildiği ancak kamu görevinden çıkarılma veya benzer sonuç doğuran bir işlem gerçekleştirmediği, dolayısıyla kullanılan takdir yetkisinin hizmet gereklerine uygun olduğu ifade edilmiştir. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu tarafından sunulan cevap yazısında; mevzuatın idarenin lehine yorumlandığı, sahip olunan bilgi, birikim ve tecrübeye uygun şekilde hareket edilmediği, başvurucunun mevcut durumda MİT bünyesinde çalışabileceği birçok pozisyon bulunduğu belirtilerek başvuru formunda yer alan hususlar tekrar edilmiştir.
B. Değerlendirme
25. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ...saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir."
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun temel iddialarının hukuka aykırı şekilde atama işlemine tabi tutulmasına, bu suretle kamu gücü marifetiyle mesleki hayatına müdahale edilmesine ve atama işleminin iptal edilmesi talebiyle açtığı davanın reddedilmesine ilişkin işlemler bütününe ilişkin olduğu görülmektedir.
27. Kişilerin mesleki hayatlarının onların özel hayatlarıyla sıkı bir irtibatının olduğu ve meslek hayatına yönelik tedbirlerin ya da müdahalelerin söz konusu olduğu dava süreçlerinde özel hayata saygı hakkının gündeme geldiği yadsınamaz. Bununla birlikte öncelikle mesleki hayata yönelik tedbirlerin ya da müdahalelerin hangi durumlarda özel hayat kapsamında görülmeye uygun olduğu veya başvuru konusu edilen uyuşmazlıkların hangilerinin bu bağlamda uygulanabilir kabul edileceği hususlarında belirlenen ölçütlerin dikkate alınması gerekir (C. A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, § 88; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, § 97).
28. Anılan kararlarda yer alan ölçütler kapsamında somut olay değerlendirildiğinde başvurucunun naklen atama işlemine tabi tutulmasının özel hayata ilişkin bir nedene dayanmadığı söylenemeyecektir. Zira işleme dayanak olarak alınan başlıca olgu başvurucunun yakınlarına ve sosyal çevresine ilişkin elde edilen bilgiler ve yapılan tespitlerdir. Söz konusu bilgi ve tespitler, başvurucunun mesleki anlamda güvenilir kabul edilmemesine, kuruma intibak edemediği sonuca ulaşılmasına ve neticede naklen atama işlemine tabi tutulmasına gerekçe olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte başvurucunun mesleki hayatına yönelik müdahalenin onun sosyal hayatına ve mesleki gelişimine ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin başvurunun sonuca dayalı olarak özel hayata saygı hakkı yönünden incelenebilmesi için gerekli olan ağırlık düzeyine ulaştığı da anlaşılmaktadır.
29. Neticede gerek nedene gerekse sonuca dayalı olarak somut başvurunun özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilir nitelikte olduğu sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının bir bütün hâlinde özel hayata saygı hakkı bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
31. Başvurucu, dört yılı aşkın süre boyunca istihbarat uzman yardımcısı olarak devam ettiği MİT bünyesindeki görevinden Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı emrine naklen atanmıştır. Dolayısıyla atama işleminin tesis edilmesiyle kamusal bir makam tarafından başvurucunun özel hayata saygı hakkına bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
32. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 20. maddesini ihlal edecektir. Anayasa’nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
33. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
34. Somut olaya konu olan müdahalenin 2937 sayılı Kanun'un 19. maddesi dayanak alınarak gerçekleştirildiği görülmektedir. Dolayısıyla müdahalenin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
ii. Meşru Amaç
35. Anayasa'nın 20. maddesinde özel hayata saygı hakkı için (arama ve el koyma tedbirleri dışında) herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte söz konusu hakkın hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Anayasa'nın 12. maddesinde düzenlendiği üzere temel hak ve hürriyetler kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder. Bu bağlamda özel sınırlama nedeni öngörülmemiş olan hakların dahi hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu sonuca ulaşılabilmektedir. Ayrıca Anayasa’nın diğer maddelerinde yer alan kurallara dayanılarak da bu hakların sınırlanması mümkün olabilmektedir. Buna göre Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin özel sınırlama sebebi gösterilmemiş hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği kabul edilmektedir (AYM, E.2013/130, K.2014/18, 29/1/2014; E.2014/87, K.2015/112, 8/12/2015; E.2016/37, K.2016/135, 14/7/2016, § 9; Ahmet Çilgin, B. No: 2014/18849, 11/1/2017, § 39). Bir başka deyişle temel hak ve özgürlüklerin kapsamının, objektif uygulama alanının her bir norm yönünden bağımsız olarak değil Anayasa’nın bütünü içindeki anlama göre belirlenmesi gerekir (AYM, E.2017/130, K.2017/165, 29/11/2017, § 12).
36. Anayasa'nın 5. maddesinde ise "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır." denilmektedir. Buna göre kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak devletin temel amaç ve görevlerindendir (Ö.N.M., B. No: 2014/14751, 15/2/2017, § 71). Kişinin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamanın ön koşulu millî güvenlik ve kamu düzeninin tesisidir. Millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanmadığı bir ortamda hak ve özgürlüklerden gereği gibi yararlanılması, kişinin özel hayatına saygı gösterilmesi mümkün değildir. Bu kapsamda devletin hak ve özgürlükleri koruma ödevinin yanında millî güvenliği ve kamu düzenini sağlama görevi de bulunmaktadır (Ö.N.M., § 72).
37. Özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil eden mesleğe ilişkin tedbirlerde millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunmasının, kamu hizmetinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasının hakkın doğasından kaynaklanan bir sınırlandırma nedeni olarak kabul edilebileceği değerlendirilmektedir. Somut başvuruda da kamu gücünü kullanan idarenin millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunması ile kamu hizmetinin sürdürülebilirliğinin sağlanması amacını taşıdığı ve bu suretle meşru amaç unsurunun bulunduğu değerlendirilmiştir.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
38. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre demokratik toplum düzeninin gerekleri kavramı öncelikle ilgili hak yönünden getirilen sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmasını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendisini göstermesini gerektirmektedir. Demokratik toplum düzeninin gereklerinden olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir (AYM, E.2016/179, K.2017/176, 28/12/2017; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 44; Haluk Öktem [GK], B. No: 2014/13433, 13/10/2016, § 49; G.G. [GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, § 56; Salim Onur Şakar, B. No: 2015/2711, 21/9/2017, § 35).
39. Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır. Ölçülülük ilkesinin amacı temel hak ve özgürlüklerin gereğinden fazla sınırlandırılmasının önlenmesidir. Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca ölçülülük ilkesi, sınırlama için kullanılan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye uygun olmasını ifade eden elverişlilik, sınırlayıcı önlemin sınırlama amacına ulaşmak bakımından zorunlu olmasına işaret eden gereklilik ve araçla amacın orantısız bir ölçü içinde bulunmaması ile sınırlamanın ölçüsüz bir yükümlülük getirmemesi anlamına gelen orantılılık unsurlarını içermektedir (Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016, § 70; Bülent Kaya, [GK], B. No: 2013/2941, 11/5/2016, § 82; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 48).
40. Kişinin kamu görevlisi olması, kendisine sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında birtakım külfet ve sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı birtakım sınırlamalara tabi olmayı gerektirmektedir. Kişi, kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılmakta olup kamu hizmetinin kendine has özellikleri, bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kılmaktadır (İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38).
41. Bazı kamu görevlilerinin hizmetin niteliği gereği belirli nedenlerle veya dönemlerde başka yerlere atanmaları ya da görevlendirilmeleri söz konusu olabilir. Bu konuda idareye, belirli bir takdir alanı tanınması makul karşılanmalıdır. Kişilerin başka yere ya da pozisyonlara atanma veya görev yerinin değiştirilmemesi konusunda talep hakları var ise de atamaya ilişkin mazeretlerini değerlendirip karara bağlayacak olan idarenin -kendi mevzuatı çerçevesinde- ifa edilen kamu hizmetinin gerekleri, insan kaynaklarının verimli kullanılması, teşkilat yapısının elverişliliği ve benzeri faktörleri dikkate alarak bu talepleri karşılayamaması olağandır. Zira kamu hizmetinin sağlıklı ve kesintisiz bir şekilde yerine getirilmesi için gerekli tedbirleri almak, ilgili idarenin öncelikli görevi ve sorumluluğudur (İhsan Asutay, § 39).
42. Bu noktada kamu hizmetlerinin sürekliliği ve düzenliliği ilkesi ile kamu görevlilerinin özel hayatına saygı hakları arasında adil bir dengenin gözetilmesi ve alınan tedbirin bireyselleştirilmesi gerekir. Başka bir anlatımla temel haklara müdahale teşkil eden işlemin temelini oluşturan meşru amaç karşısında bireye düşen fedakârlığın ağırlığı, başvurucunun mesleğinin niteliği ve atama işlemine tabi tutulmasına neden olan koşullar gözönünde bulundurulmalı, kamunun veya kimi zaman başka bir bireyin menfaati ile müdahalenin süjesi olan bireyin menfaati arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığı belirlenmeli ve tedbirin gerekliliği konusunda somut olaya özgü açıklamalarda bulunulmalıdır (Serhat Oyman, B. No: 2017/25497, 13/10/2020, § 55).
43. Ayrıca özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olma ve ölçülülük ilkelerine uygun olduğu konusunda idari ve yargısal makamlar tarafından oluşturulan gerekçelerin ikna edici nitelikte ilgili ve yeterli olması gerekir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Ata Türkeri, §§ 45, 47; Murat Deniz, B. No: 2014/5318, 21/9/2016, § 66). Yine söz konusu tedbirlerin yargısal denetiminin usule ilişkin gereklilikler yerine getirilerek etkili bir şekilde ve makul bir süre içinde tamamlanması önemlidir.
44. Öte yandan yapılacak değerlendirmelerde her somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınacağı, dolayısıyla ulaşılacak sonuçların olaydan olaya farklılık gösterebileceği gözardı edilmemelidir.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
45. Somut olayda MİT bünyesinde istihbarat uzman yardımcısı olarak görev yapan başvurucu hakkında Teftiş Kurulunca soruşturma yürütülmüş ve başvurucu ile yakın çevresi hakkında bazı tespitlere yer verilerek Teşkilat şart ve vasıflarına uymadığı, güvenilirlik vasfını ve Teşkilata alınma koşullarını yitirdiği, Teşkilata intibak edemediği şeklinde değerlendirmelerle başvurucunun başka bir kuruma memur olarak naklen atanmasına karar verilmiştir. İşlemin iptali talebiyle açılan dava, başvurucu hakkında yürütülen idari soruşturma neticesinde ulaşılan sonucun hizmet gereklerine uygun olduğu ve işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
46. Vurgulandığı üzere kamu görevlilerinin hizmetin niteliği gereği belirli nedenlerle atanmaları ya da görevlendirilmeleri konusunda idarenin takdir yetkisi bulunmaktadır. İşlemi tesis eden kurumun niteliği ve ifa edilen görevlerin özellikleri söz konusu takdir yetkisini genişletebilir. Elbette bu husus keyfî şekilde işlem yapılmasına ve anayasal güvencelere aykırı davranılmasına imkân sağlamaz.
47. Bu bağlamda başvuruya konu olan işlemi tesis eden kurumun ve yerine getirdiği görevlerin niteliklerini irdelemek gerekir. MİT'in millî güvenliğin sağlanması ve korunmasında üstlendiği görev dikkate alındığında millî güvenlik bakımından önemli kadrolarda çalışmak isteyenlerin diğer kişilerin tabi olmadığı bazı sınırlamalara tabi olmaları, bu görevi ifa edenlerin görevin güven, itibar ve saygınlığının gereği olarak katı meslek ilkelerine tabi tutulmaları normaldir. Kişiler ulusal güvenlikle ilgili birimlerde çalışmayı seçmekle birlikte girmiş oldukları statü gereğince sivillere getirilemeyecek bazı sınırlamaların kamu hizmetinin aksamadan ve etkin şekilde yürütülmesi ve disiplinin tesisi için kendileri açısından uygulanmasını kabul etmiş olmaktadır. Dolayısıyla millî güvenlik bakımından önemli kadrolarda istihdam edilecek personelde aranan nitelikler ve bu kişiler hakkında yasalarda öngörülen yükümlülük ve kısıtlamalar konusunda devletin daha geniş bir takdir yetkisine sahip olduğuna kuşku yoktur (Ö.Ç., B. No: 2014/8203, 21/9/2016, § 77).
48. MİT bünyesinde istihbarat uzman yardımcısı olarak görevlendirilen ve devletin hassas ve gizli bilgilerine sahip olan başvurucu hakkında iç güvenlik birimi tarafından elde edilen FETÖ/PDY ile bağlantılı olabileceğine yönelik birtakım emareler üzerine başlatılan soruşturma neticesinde elde edilen bilgilerin doğrudan başvurucuyla ilgili olmadığı açıktır. Bu hususta derece mahkemelerince tespitte bulunulduğu görülmektedir. Bununla birlikte derece mahkemelerince, başvurucunun yakınlarına ilişkin bazı tespitler üzerinden istihbarat görevinin güven, itibar ve saygınlığının gereklerinden kaynaklanan gerekçelerle tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu yönünde karar verilmiştir. Ayrıca derece mahkemelerince başvurucunun atandığı kadro, derece ve kademe ile başvurucuya verilen unvana ilişkin olarak değerlendirmelerde bulunulduğu; kazanılmış hak aylık derecesine ve öğrenim durumuna uygun şekilde memur kadrosuna atandığına, intibakının yapıldığına ve (A) grubu uzman kadrosuna atamasının yapılamamasına ilişkin hukuki gerekçelerin açıklandığı görülmektedir.
49. Millî güvenliğin korunması amacı doğrultusunda çok hassas ve istisnai bir görev icra eden başvurucudan duyulan şüphenin gerekçeleri ortaya konularak yasal dayanağı olan bir atama işlemine tabi tutulması makul ve gerekli kabul edilebilir. Söz konusu atama işlemi diğer kamu görevlilerine nazaran daha ağır sonuçlar da doğurabilir. Bu bağlamda somut başvuru ele alındığında, tesis edilen işlemin gerekliliği ve nedenlerinin idarece ortaya konulduğu ve işlemin başvurucuya özgü somut koşullar dikkate alınarak tesis edildiği değerlendirilmektedir. Başvurucunun farklı bir kuruma naklen atanması işleminin, özellikle devlet sırlarının korunması kaygısı ve istihbarat görevinin gereklerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan idarenin takdir yetkisinin keyfî şekilde kullanıldığı ve gerçekleştirilen müdahaleyle takdir yetkisinin sınırlarının aşıldığı söylenemeyecektir. Dolayısıyla başvuruya konu olan atama işleminin belirli olay ve olgulara dayandırıldığını ve müdahalenin gerekliliğinin başvurucu özelinde bireyselleştirildiğini söylemek mümkündür. Ayrıca idari ve yargısal organlar tarafından müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı konusunda ikna edici nitelikte ilgili ve yeterli gerekçelerin açıklandığı değerlendirilmektedir. Böylece somut olaydaki müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşulunu sağladığı kanaatine varılmaktadır.
50. Öte yandan icra edilen görevin istisnai memuriyet niteliğinde olduğu, başvurucunun kamu görevinin sonlandırılmadığı, memur olarak atandığı, intibakının yapıldığı ve uzmanlık kadrosuna atanamamasına ilişkin olarak derece mahkemelerince yapılan değerlendirmelerin keyfî olmadığı gözönüne alındığında müdahalenin öngörülen meşru amaçla ölçülü şekilde gerçekleştirildiği sonucuna ulaşılmaktadır. Ayrıca atama işlemi nedeniyle oluşan uyuşmazlığın çözümüne olanak sağlamaya uygun yasal düzenlemelerin mevcut olduğu, başvurucunun derece mahkemeleri önünde delillerini sunduğu, iddiada bulunma ve savunma haklarını herhangi bir engellemeyle karşı karşıya kalmadan kullandığı ve yargılamanın makul bir süre içinde tamamlandığı, dolayısıyla yargılamalarda usule ilişkin güvencelerin sağlandığı anlaşılmaktadır.
51. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.