TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ZEKERİYA BORA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/2154)
Karar Tarihi: 11/5/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Ömer MENCİK
Başvurucu
Zekeriya BORA
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucunun yazmış olduğu dilekçelerde yer alan açıklamalar nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Osmaniye 1 No.lu TTipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu olarak bulunmaktadır.
A. 2019/2154 Sayılı Başvuru Yönünden
3. Başvurucu 26/9/2018 tarihinde Osmaniye İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) hitaben bir dilekçe yazmış ve gönderilmesi için Ceza İnfaz Kurumuna teslim etmiştir. Başvurucu, dilekçesinde genel olarak kurum içerisinde avukatı ile yaptığı görüşmelerin kamera ile kayıt altına alındığını, bu durumun ise savunma hakkını ihlal ettiğini belirtmiş; bu hususta mağduriyetinin giderilmesi talebinde bulunmuştur.
4. Başvurucunun yazmış olduğu dilekçe üzerine hakkında bir disiplin soruşturması başlatılmıştır. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu (Disiplin Kurulu) disiplin soruşturması sonucunda başvurucu hakkında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 43. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendinde düzenlenen kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunma eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası verilmesine 3/10/2018 tarihinde karar vermiştir.
5. Disiplin Kurulu, başvurucunun İnfaz Hâkimliğine yazdığı dilekçesinde açıkça avukatı ile yaptığı görüşmelerin kamera ile kayıt altına alındığını ileri sürdüğünü ancak olay tarihinde Ceza İnfaz Kurumunda böyle bir uygulamanın yapılmadığını açıklamıştır. Başvurucunun açıkça gerçeği yansıtmayan açıklamalarda bulunduğunu, bu şekilde başvurucunun kurumu ve kurum personelini şüphe altında bırakmayı amaçladığını, yanlış ifadelerle kişi ve kurumları yıpratmaya ve oyalamaya yönelik bir amaç içerisinde olduğunu belirtmiştir. Dilekçe hakkının ancak iyi niyetli olarak ve maksadı dışında kullanılmadığı sürece korunacağını, başvurucunun gerçeği yansıtmayan açıklamalarının kurumun iş yükünü artırmasının yanında özellikle kurumda kaygı ve paniğe yol açtığını ifade etmiş ve başvurucunun eyleminin anılan disiplin suçunu oluşturduğu sonucuna varmıştır.
6. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurunun şikâyetini 30/10/2018 tarihinde reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği, Disiplin Kurulu kararının usul ve yasaya uygun olduğunu ifade ederek şikâyetin reddine karar vermiştir.
7. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına itiraz etmiştir. Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme), İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle itirazı 25/12/2018 tarihinde reddetmiştir.
8. Başvurucu, nihai kararı 8/1/2019 tarihinde öğrendikten sonra 15/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. 2019/2511 Sayılı Başvuru Yönünden
9. Olayların meydana geldiği sırada Osmaniye Ceza İnfaz Kurumunda bulunan başvurucu 9/10/2018 tarihinde Dinar T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna hitaben bir dilekçe yazmış ve gönderilmesi için Kuruma teslim etmiştir. Başvurucu dilekçesinde genel olarak 30/7/2018 tarihine kadar bu kurumda kaldığını, kurum içerisinde avukatı ile yaptığı görüşmelerin kamera ile kayıt altına alındığını, bu nedenle savunmasını etkin bir şekilde yapamadığını, bunun yanında göndermiş olduğu ve kendisine gelen tüm mektupların kurum tarafından Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemine (UYAP) kaydedildiğini belirtmiştir. Başvurucu, dilekçesinde yaptığı bu açıklamalar sonrasında bu şekilde yapılan tüm kayıtların silinmesini talep etmiştir.
10. Başvurucunun yazmış olduğu dilekçe üzerine hakkında bir disiplin soruşturması başlatılmıştır. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu (Disiplin Kurulu) disiplin soruşturması sonucunda başvurucu hakkında kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası verilmesine 19/10/2018 tarihinde karar vermiştir.
11. Disiplin Kurulu, başvurucunun Dinar T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yazdığı dilekçesinde talep ettiği hususların ilgili mevzuat uyarınca gerçekleştirildiğinin kendisine bildirilmesine rağmen yanlış ifadelerle, kişi ve kurumları yıpratmaya ve oyalamaya yönelik bir amaç içerisinde ısrarla dilekçeyi göndermek istediğini belirtmiştir. Daha sonra Disiplin Kurulu, dilekçe hakkının ancak iyi niyetli olarak ve maksadı dışında kullanılmadığı sürece korunacağını, başvurucunun ise mevzuata uygun uygulamaları şikâyet ederek kurum iş yükünü artırmanın yanında özellikle kurumda kaygı ve paniğe yol açtığını ifade etmiştir. Disiplin Kurulu, bu gerekçelerle başvurucunun eyleminin anılan disiplin suçunu oluşturduğu sonucuna varmıştır.
12. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurunun şikâyetini 7/12/2018 tarihinde reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği, başvurucunun aynı konuda kesinleşmiş mahkeme kararlarına rağmen kısa zaman aralıkları ile sürekli dilekçe verdiğini, iyi niyetli olmadığının açık olduğunu ifade etmiş ve Disiplin Kurulu kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek şikâyetin reddine karar vermiştir.
13. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına itiraz etmiştir. Mahkeme, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle itirazı 9/1/2019 tarihinde reddetmiştir.
14. Başvurucu, nihai kararı 16/1/2019 tarihinde öğrendikten sonra 18/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
16. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve 2019/2511 numaralı başvurunun 2019/2154 numaralı başvuru ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.
17. Başvurucu; dilekçelerini gönderdiği kurumların Ceza İnfaz Kurumu idaresi olmamasına rağmen hakkında Disiplin Kurulunca bir disiplin soruşturması yapılıp ceza verildiğini, Disiplin Kurulunun dilekçe yazmak suretiyle kurumda nasıl bir korku ve kaygıya neden olduğunu açıklamadığını belirtmiştir. Dilekçe hakkını kullandığı için cezalandırıldığını, mevzuatta dilekçe vermek ile ilgili bir kısıtlama olmamasına rağmen kendisinin yazdığı dilekçelerin disiplin cezasına konu edildiğini belirtmiş ve bu nedenlerle gerekçeli karar hakkının, dilekçe hakkının, haberleşme hürriyetinin, suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin, özel ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; konuyla ilgili mevzuat ve içtihatlar özetlendikten sonra başvurucunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken görüşte yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarının ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.
19. Somut olayda başvurucu, resmî kurumlara yazdığı dilekçelerin içeriği nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmıştır. Başvuruya konu olayda başvurucu, düşüncelerini yazıyla açıklamış; söz konusu dilekçeleri düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün bir aracı olarak kullanmıştır. Bu nedenle mevcut koşullar altında başvurunun ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Fevzi Kayacan (4), B. No: 2018/350, 27/7/2022, § 22; M.C., B. No: 2018/4986, 14/9/2022, § 19).
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
21. Resmî kurumlara yazdığı dilekçelerin içeriği nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahalede bulunulmuştur. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
22. Anayasa Mahkemesi çok sayıda kararında ifade özgürlüğünün demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemde olduğunu belirtmiştir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38). Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27).
23. Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
24. Eldeki başvuruda öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının olup olmadığı incelenmelidir. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılabilecektir (kanunilik şartına başka bağlamlarda dikkat çeken kararlar için bkz. Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 35; Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Hayriye Özdemir, B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61; Hüseyin Ercan, B. No: 2018/11352, 8/9/2021, §§ 35, 36).
25. Anayasa Mahkemesi, Fevzi Kayacan (4) kararında olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan bir başvuruyu inceleyerek uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Anılan kararda Anayasa Mahkemesi öncelikle derece mahkemelerinin yorumlarının kanunun açık lafzıyla çeliştiği veya kanun metni dikkate alındığında bireyler tarafından öngörülmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşıldığı hâllerde ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı kanaatine varılacağını belirtmiştir. Daha sonra Anayasa Mahkemesi, 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrasında mahpuslar tarafından resmî makamlara gönderilen mektup, faks ve telgrafların denetime tabi olmadığı açıkça düzenleme altına alınarak mahpusların resmî makamlara yazdığı dilekçelere ayrı bir önem verildiğini, öngörülen düzenleme ile ceza infaz kurumlarında bulunan mahpusların resmî makamlara herhangi bir baskı ve etki altında kalmadan rahatça düşüncelerini iletmesinin sağlanmaya çalışıldığını ifade etmiştir (Fevzi Kayacan (4), §§ 30-32; M.C., §§ 27-29).
26. Başvuru konusu olayda başvurucu, Osmaniye İnfaz Hâkimliğine ve Dinar T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna iki ayrı dilekçe göndermek istemiştir. Dilekçelerin gönderildiği kurumların resmî makamlar olduğunda şüphe yoktur. 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince Ceza İnfaz Kurumunun söz konusu dilekçelere yönelik fiziki bir kontrol yapması ve dilekçeleri ilgili kurumlara göndermesi gerekmektedir. Söz konusu mevzuat gereğince Ceza İnfaz Kurumunun dilekçeyi okumaya yetkisi olmadığı gibi dilekçeleri okuduktan sonra içeriğe yönelik olarak bir işlem yapmaya da yetkisi bulunmamaktadır. Ancak somut olayda Ceza İnfaz Kurumu 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrasının açık hükmüne ve yetkisi olmamasına rağmen başvurucunun resmî makamlara gönderdiği dilekçeleri denetlemiş, başvuru hakkında iki ayrı disiplin cezası uygulamıştır. Bu durumda başvurucu hakkında resmî makamlara yazdığı dilekçeleri kanunun emredici hükmüne aykırı olarak denetleyerek içeriği nedeniyle disiplin cezası uygulanmasının kanunla sınırlama ölçütünü karşılamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
28. Somut başvuruda, ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşıldığından adil yargılanma hakkı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında kalan şikâyetlerin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
III. GİDERİM
29. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
30. Başvurucu, tahliye edildiğinden yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Bununla birlikte yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında ve eski hâle getirme kuralı çerçevesinde başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,
B. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
C. 1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddiaları yönünden İNCELEME YAPILMASINA YER OLMADIĞINA,
D. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Osmaniye İnfaz Hâkimliğine (E.2018/7325, K.2018/7552 ve E.2018/7478, K.2018/8138 sayılı kararlar) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.