TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SEYİT CİNGÖZ BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2019/2314)
Karar Tarihi: 11/5/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Ali Erdem ŞAHİN
Başvurucu
Seyit CİNGÖZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamu görevlisi olan başvurucunun gereksiz müracaatta ve haksız şikâyette bulunması nedeniyle disiplin cezaları ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte Rize Emniyet Müdürlüğünde şube müdürü olarak görev yapmaktadır.
3. Başvurucu, görev yaptığı emniyet müdürlüğünün çeşitli birimlerine 2015-2016 yıllarında iletmiş olduğu idarenin iş ve işlemlerine ilişkin toplam on üç adet dilekçenin gereksiz yazışmalara sebebiyet verdiği iddiasıyla hakkında açılan soruşturma neticesinde kusurlu bulunmuştur. Buna göre başvurucunun 24/4/1979 tarihli ve 16618 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü'nün 4. maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendi uyarınca kınama disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
4. Başvurucu hakkında yapılan başka bir disiplin soruşturmasında ise başvurucunun aynı yerde görev yaptığı üstü pozisyonundaki şube müdürünü haksız yere şikâyet ettiği sonucuyla Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü'nün 6. maddesinin (A) fıkrasının (9) numaralı bendi uyarınca kısa süreli durdurma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Öte yandan başvurucunun yükselebileceği kadronun en son kademesinde bulunduğu gözetilerek anılan ceza 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca brüt aylığının 1/4 oranında kesilmesi şeklinde uygulanmıştır.
5. Başvurucu, söz konusu disiplin cezalarının iptali istemiyle idare mahkemesine başvurmuştur. Yargılama neticesinde mahkemelerce davaların reddine ilişkin verilen kararlar istinaf kanun yolunda kesinleşmiştir. Başvurular, süresi içinde yapılmıştır.
6. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
7. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir. 2019/18428 numaralı başvurunun 2019/2314 numaralı başvuru ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.
8. Başvurucu; müracaat ve şikâyet yoluyla dilekçe hakkını kullanması nedeniyle müdahalelere uğramasının ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mevcut başvuruda ifade özgürlüğüne bir müdahalenin bulunup bulunmadığı, bulunduğu düşünüldüğü takdirde müdahalenin meşru bir amacı haiz olup olmadığı, şikâyete konu edilen işlemin belirtilen meşru amaç ile orantılı olup olmadığı, bu anlamda idare ve derece mahkemeleri kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeler içerip içermediği hususları değerlendirilirken ilgili ulusal ve uluslararası mevzuat hükümleri ile yargı içtihatlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
9. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
10. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ... aykırı olamaz.”
11. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir. Buna göre somut olayda öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenecektir.
12. Hak ya da özgürlüklere bir müdahale söz konusu olduğunda Anayasa'nın 13. maddesinin emredici hükmü gereğince öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün mevcut olup olmadığıdır (kanunilik şartına çeşitli bağlamlarda dikkat çeken kararlar için bkz. Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 35; Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Hayriye Özdemir, B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61).
13. Bunun yanında suçta ve cezada kanunilik ilkesinin daha esnek uygulandığı idari suçlar yönünden de kanun metninde suç ve cezalara ilişkin olarak genel bir şekilde atıfla yetinilmesi yeterli olmayıp söz konusu düzenlemelerin içerik bakımından da belirli amacı gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Bu açıdan kanun, bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek nitelikte olmalıdır (AYM, E.2014/100, K.2015/6, 14/1/2015). Bu nitelikleri haiz bir kanuni düzenleme ile uzmanlık gerektiren veya teknik konulara ilişkin ayrıntıların belirlenmesi konusunda yürütme organına yetki verilmesi, kanuni düzenleme ilkesine aykırılık oluşturmaz. Diğer bir ifadeyle disiplin suç ve cezalarının da çerçevesi kanunla belirlenmeli ve kanun bireyler için belirli bir açıklık ve kesinlikte olmalıdır (Tuncer Yığcı, B. No: 2015/5402, 6/2/2019, § 47; AYM, E.2018/110, K.2018/99, 17/10/2018; Kardelen Hasret Kaygusuz, B. No: 2017/38607, 18/5/2021, § 44).
14. Somut olayda kamu görevlisi -emniyet müdürü- olan başvurucu, eylemleri nedeniyle Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü'nün ilgili maddeleri kapsamında disiplin cezaları ile cezalandırılmıştır (bkz. § § 3, 4).Anayasa Mahkemesi, İsmail Karaca kararında (B. No: 2017/26460, 21/4/2021) aynı tüzüğe dayanılarak yapılan disiplin cezası şeklindeki müdahaleyi ifade özgürlüğü yönünden incelemiştir. Anılan kararda disiplin suçlarının tüzükle belirlenmesini öngören kanun maddesinin soyut ve genel bir ölçütle tüzüğe atıf yaptığı belirtilerek yaptırım konusu eylemleri yasal düzeyde belirlemeyen ve ilgili kişilerin -emniyet teşkilatı mensupları- hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını yeterli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine yasal çerçevede imkân tanımayan söz konusu düzenlemeye dayanan müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte aynı düzenlemeye yönelik yapılan itiraz başvurusunda da Anayasa Mahkemesinin benzer değerlendirmelerle ilgili hükmün iptaline karar verdiği de vurgulanmıştır (AYM, E.2015/85, K.2016/3, 13/1/2016).
15. Somut başvuruda, anılan karara konu edilen tüzük kapsamında müdahalelerde bulunulduğu anlaşıldığından söz konusu kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu doğrultuda disiplin cezası şeklindeki müdahalelerin kanunla öngörülmediği kanaatine ulaşılmıştır.
16. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
17. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile ayrı ayrı 10.000 TL ve 75.000 TL olmak üzere toplam 85.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında 10.000 TL'si taleple bağlı olmak üzere toplam net 28.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,
B. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
C. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
D. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Rize İdare Mahkemesine (E:2016/629, K:2017/559; E:2017/426, K:2018/66) GÖNDERİLMESİNE,
F. Başvurucuya net 28.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.