TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİYE YEŞİL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU (6)
(Başvuru Numarası: 2019/21681)
Karar Tarihi: 18/10/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
M. Emin ŞAHİNER
Başvurucular
1. Aliye YEŞİL
2. Bozbeyli YEŞİL
3. Cihan YEŞİL
4. Engin YEŞİL
5. Haci YEŞİL
6. Kemal YEŞİL
7. Mehmet YEŞİL
8. Mehmet YEŞİL
9. Murat YEŞİL
10. Orhan YEŞİL
11. Seyyit Ahmet YEŞİL
12. Vahdettin YEŞİL
13. Ziya Yusuf YEŞİL
14. Deniz KARADAŞ
15. Dilek ULU
16. Mehmet YEŞİL
17. Sevinç YEŞİL
Başvurucular Vekili
Av. Ali İsmet GİRGİN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırma bedelinin düşük belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular muhtelif tarihlerde yapılmıştır. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. 2020/9738, 2020/14444, 2020/24107, 2020/24125, 2020/29144, 2020/24189 ve 2020/34891 numaralı başvurular eldeki başvuruyla birleştirilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin birer örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucular, Diyarbakır'ın Kayapınar ilçesi Devedurağı köyünde bulunan farklı parsel sayılı taşınmazların malikleridir. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü (İdare) tarafından söz konusu taşınmazların belirli kısımlarının kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
7. İdare tarafından başvurucular aleyhine Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemesinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davaları açılmıştır.
8. Mahkemece 15/3/2011 tarihinde bilirkişi raporları gözönüne alınarak her parsel için belirlenen bedeller üzerinden davaların kabulüne karar verilmiştir.
9. Taraflarca temyiz edilen kararlar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince (Daire) İl Tarım Müdürlüğünün dosyadaki resmî verilerine göre değerlendirmede esas alınan pamuk, buğday ve silajlık mısırın değerlendirme tarihi itibarıyla hasat zamanı ortalama satış fiyatı sırasıyla 1,6 TL, 0,6 TL ve 0,18 TL olduğu hâlde bu rakamlardan daha yüksek alınmak suretiyle bedel belirlendiği gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma kararlarında ayrıca kamulaştırma bedellerine belirli tarihlerden karar tarihlerine kadar geçen süreler için yasal faiz yürütülmesi gerektiği ifade edilmiştir.
10. Mahkemelerce bozma kararlarına uyularak mezkûr resmî verilere göre taşınmaz bedelleri tekrar tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi için bilirkişi kurullarından ek raporlar alınmış ve farklı tarihlerde davaların kabulüne karar verilerek %26 oranında objektif değer artış oranı esas alınmak suretiyle belirli miktarlarda kamulaştırma bedellerine hükmedilmiştir.
11. Kararlar, taraflarca temyiz edilmiştir. Başvurucuların başvuru formunda belirttikleri objektif değer artış oranıyla ilgili itirazları dışında diğer şikâyetlerini temyiz dilekçelerinde de belirttikleri görülmüştür. Kararlar, Dairece düzeltilerek onanmıştır.
12. Başvurucuların başvuru formunda dile getirdikleri şikâyetleri içeren karar düzeltme talepleri de Dairece reddedilmiştir.
13. Nihai kararlar muhtelif tarihlerde başvuruculara tebliğ edilmiş, başvurucular süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. İlgili hukuk için bkz. Celal Afşin ve diğerleri, B. No: 2015/18943, 19/9/2018, §§ 18-23.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Anayasa Mahkemesinin 18/10/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
16. Başvurucular, başvuru konusu taşınmaza komşu olan ve aynı bölgede bulunan taşınmazlara ilişkin kamulaştırma bedeli hesabında %100 oranında objektif değer artışı uygulanmasına rağmen başvuru konusu davada %26 oranının kabul edilmesiyle gerçek kamulaştırma bedeline hükmedilmediğinden yakınmaktadır. Başvuruculara göre özel ve teknik bilgiyi gerektiren objektif değer artış oranının hâkim tarafından %26 olarak belirlenmesi dayanaksız ve keyfî bir değerlendirmedir. Başvurucular, taşınmazın altında bulunan petrol yatakları ve diğer özellikleri nedeniyle objektif değer artış oranının en az %200-300 arasında olması gerektiğini iddia etmiştir.
17. Başvurucular ayrıca mahkeme kararlarının yeterli ve makul gerekçe içermediğini belirtmiştir.
18. Öte yandan başvurucular; buğday alımının Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından gerçekleştirildiğini belirterek tarım müdürlüklerinin tahmine dayalı verileri yerine gerçek değer ve maliyetlerin belirlendiğini, TMO verilerinin esas alınması gerektiğini ileri sürmüştür. Yine aynı gerekçeyle pamukla ilgili olarak Ticaret Borsası ve ÇUKOBİRLİK (Çukurova Pamuk, Yer Fıstığı ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifler Birliği) verilerinin, silajlık mısır alımında ise -sadece hayvan yetiştiricileri tarafından yapıldığı açıklanarak- dava tarihindeki reel piyasa verilerinin dikkate alınması gerektiği iddia edilmiş; bu verilerin bozma ilamlarında belirtilen rakamların çok üzerinde olduğuna işaret edilmiştir.
19. Bununla birlikte başvurucular; taşınmazda bulunan damlama sulama sisteminin verimi %25 artırırken maliyetlerin de %50 oranında azalmasını sağladığını, bu hususun Diyarbakır İl Tarım Müdürlüğü ve Kralkızı Dicle Pompajlı Sulama Birliği yazılarıyla ortaya konulduğunu zikretmiştir. Buna göre özellikle damlama sulama sistemi sayesinde başvuru konusu taşınmazın emsal taşınmazlara nispetle en az %25 oranında daha verimli olduğu beyan edilmiştir. Ayrıca bilirkişi raporunda da masrafların düşük olmasını sağlayan birçok nedenin belirtildiği ancak derece mahkemelerince bu hususların dikkate alınmadığı ileri sürülmüştür. Aksine arazinin maliki olmasına rağmen Tarım Müdürlüklerinin maliyet tablosunda kira giderinin eklendiği vurgulanmıştır.
20. Sonuç olarak başvurucular; belirtilen gerekçelerle hukuki belirlilik ve eşitlik ilkeleriyle gerekçeli karar, adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
21. Bakanlık görüşünde; başvurucuların ileri sürdüğü iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Ayrıca başvurucuların taşınmazları için İdarenin taşınmaz bedellerini kamulaştırma bedel tespiti ve tescili davasından önce bankaya yatırdığı, Asliye Hukuk Mahkemelerinin taşınmazların bedellerinin ödenmesine Dairenin bozma kararı öncesinde karar verdiği ve başvurucuların taşınmazlarının bedelini böylece almış oldukları ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
23. Anayasa'nın "Kamulaştırma" kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:
"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır. "
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular, mülkiyet hakkı dışında hukuki belirlilik ve eşitlik ilkeleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş iseler de şikâyetlerin özünün gerçek kamulaştırma bedeline hükmedilmemesine yönelik olduğu anlaşılmakla anılan şikâyetler mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmiştir.
1. Objektif Değer Artış Oranına İlişkin Şikâyet Yönünden
25. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir.
26. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
27. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi için öncelikle hukuk sisteminde, hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun iddia edilen ihlalin sonuçlarını giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan beklenemeyeceği gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını düzeltici bir vasıf taşımayan veya aşırı ve olağan olmayan birtakım şeklî koşulların öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan uzaklaşan başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır (Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577, 16/2/2017, § 39).
28. Başvurucular, komşu taşınmazlar için objektif değer artışının %100 oranındauygulanmasına rağmen başvuru konusu taşınmazlarda hâkim tarafından dayanaksız ve keyfî olarak %26 oranının kabul edilmesinden şikâyetçidir. Başvurucular ayrıca taşınmazların altında bulunan petrol yatakları ve diğer özellikleri nedeniyle objektif değer artış oranının en az %200-300 arasında olması gerektiğini iddia etmiştir. Bununla birlikte başvurucuların temyiz dilekçelerinde bu iddialarını dile getirmedikleri anlaşılmıştır.
29. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında uğranılan zararların giderilmesi şikâyetleri yönünden başvuru yollarının usulünce tüketildiği söylenemez. Dolayısıyla etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan hukuk yoluna başvurulmaksızın yapılan başvurunun incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği mümkün değildir.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Kamulaştırma Bedeline İlişkin Şikâyet Yönünden
31. Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleri uyarınca kamu yararı bulunması, kamulaştırma kararının kanunda gösterilen esas ve usullerine uyulması, gerçek karşılığın peşin ve nakden ödenmesi kamulaştırmanın anayasal ögeleridir. Kamulaştırılan taşınmazın gerçek karşılığı olan bedelinin tespiti ise uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile ödenen bedel arasındaki ilişki yönünden Anayasa Mahkemesinin yapacağı tespit, orantılılık incelemesinden ibarettir (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964, 23/2/2017, § 52).
32. İlk bilirkişi raporlarında başvurulara konu taşınmazların kamulaştırma bedelleri, taşınmazların tarla vasfında olduğu kabul edilerek belirli kriterler esas alınmak suretiyle muhtelif değerlerde tespit edilmiştir. Daha sonra bozma kararı doğrultusunda ek raporlar alınmasına karar verilmiş ve bozma kararlarına da uygun biçimde taşınmazların değerleri tekrar hesaplanarak yine muhtelif değerlerde tespit edilmiştir. Nihayetinde mahkemelerce mezkûr raporlar hükümlerine esas alınmış ve başvurucuların yararına kamulaştırma bedellerine hükmedilmiştir.
33. Başvurucular taşınmazlarının yer aldığı bölgedeki diğer taşınmazların bedeline ilişkin yerleşik içtihat ortaya koymadıkları gibi taşınmaz değerinin hesaplanmasında etkileyen faktörler, kapitalizasyon faiz oranı vb. hususlara ilişkin bir şikâyetleri de bulunmamaktadır. Öte yandan Mahkeme başvurucuların itirazlarını dikkate alarak ek bilirkişi raporu alınmasına ek rapordaki hususlar doğrultusunda karar vermiştir. Buradan hareketle Anayasa Mahkemesinin önceki içtihatlarında ortaya koyduğu ilkeler uyarınca derece mahkemelerince hükmedilen kamulaştırma bedelinin başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyi orantılı kıldığı, müdahalenin taşıdığı kamu yararı ile başvurucuların mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengeyi bozmadığı sonucuna varılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların mülkiyet haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Objektif değer artışı yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kamulaştırma bedeli yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 18/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.