TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ATEŞ MİMARLIK MÜHENDİSLİK A.Ş. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/22768)
Karar Tarihi: 13/4/2022
Başkan y.
:
Hicabi DURSUN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Raportör
Ayhan KILIÇ
Başvurucular
1. Ateş Mimarlık Mühendislik A.Ş.
2. Ayşe İnci KURU
Başvurucular Vekili
Av. Hatice Aslıhan KARABULUT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, telif edilen restorasyon projesinin uygulanması yönünde yapılan başvurunun reddine ilişkin işleme karşı açılan davada hakkaniyete uygun karar verilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve fikrî mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/6/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Birinci başvurucu mimarlık ve mühendislik faaliyetiyle iştigal eden bir anonim şirkettir. İkinci başvurucu ise aşağıda değinilecek olan restorasyon projesini yapan yüksek mimardır.
6. İstanbul'un Sarıyer ilçesi Emirgân Mahallesi'nde bulunan 37 pafta 88 ada 18, 20 ve 21 parsel sayılı taşınmazların üzerinde -otel olarak kullanılan- "Şerifler Sahil Sarayı" isimli ve 16/10/1986 tarihinde taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilen bir yapı bulunmaktadır. Anılan taşınmazların maliki S.Ç. ile akdedilen sözleşme uyarınca birinci başvurucu, taşınmazların üzerindeki yapı için restorasyon projesi hazırlamıştır. Restorasyon projesi Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Yüksek Kurulunun (Koruma Yüksek Kurulu) 22/1/1987 tarihli kararıyla onaylanmıştır. Söz konusu projenin uygulanıp uygulanmadığıyla ilgili olarak bireysel başvuru formunda herhangi bir açıklama yer almamıştır.
7. S.Ç. 18/3/1993 tarihinde taşınmazları Ş. Anonim Şirketine satmıştır. S.Ç. 17/7/1993 tarihinde ölmüştür. Ş. Anonim Şirketi yeni bir restorasyon projesi hazırlamış ve söz konusu proje 13/8/1998 tarihinde Koruma Yüksek Kurulu tarafından onaylanmıştır. Bu projenin uygulanıp uygulanmadığıyla ilgili olarak başvuru formunda herhangi bir açıklama yapılmamıştır.
8. S.Ç.nin mirasçıları tarafından 16/3/1994 tarihinde Ş. Anonim Şirketi aleyhine muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açılmıştır. Yargılama sonucunda Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 17/12/1998 tarihinde davayı kabul ederek tapunun iptaliyle mirasçılar adına tesciline hükmetmiştir. Karar 19/6/2000 tarihinde kesinleşmiştir.
9. Başvurucular 4/12/2017 tarihinde İstanbul (3) Numaralı Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kuruluna (Koruma Bölge Kurulu) başvurarak 22/1/1987 tarihinde onaylanan restorasyon projesinin geçerli olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Başvuru dilekçesinde, Ş. Anonim Şirketinin malik olmasının muvazaaya dayalı olması sebebiyle hazırladığı ve 13/8/1998 tarihinde onaylanan projenin geçersiz olduğu belirtilmiş; ayrıca müellifinden izin alınmadan bir projenin değiştirilmesinin telif haklarını ihlal edeceği ifade edilmiştir. Bir akademisyenden temin edilen mütalaa da başvuru dilekçesine eklenmiştir.
10. Koruma Bölge Kurulu, ihtilaf konusu parsellerde kazı ve temizlik çalışmaları yapılarak ortaya çıkan kalıntıların güncel rölövesinin hazırlanmasına, ayrıca Koruma Yüksek Kurulunun 5/11/1999 tarihli ve 660 sayılı ilke kararı doğrultusunda restitüsyon ve rekonstrüksiyon projelerinin hazırlanmasına, yeni sunulacak restitüsyon projesinin onayından sonra konunun değerlendirilebileceğine 8/2/2018 tarihinde karar verilmiştir. Başvurucular bu işleme karşı Koruma Yüksek Kuruluna itirazda bulunmuştur. İtiraz, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlığı ve Müzeler Genel Müdürlüğünün (Genel Müdürlük) 20/4/2018 tarihli yazısıyla reddedilmiştir.
11. Başvurucular 8/2/2018 tarihli işlemin iptali istemiyle İstanbul 8. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) 14/5/2018 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucular, muvazaa nedeniyle Ş. Anonim Şirketinin hiçbir zaman taşınmazların maliki olmadığını savunmuş; malik sıfatıyla hazırladığı projelerin de geçerliliğinin bulunmadığını iddia etmiştir. Dilekçede ayrıca itirazın Yüksek Kurul tarafından değerlendirilmesi gerektiğini de öne sürmüştür. Yüksek Kurul tarafından onaylanan bir projenin kazanılmış hak doğurduğunu iddia ettikleri dilekçede başvurucular, projenin sonradan geçersiz sayılamayacağını ifade etmiştir.
12. İdare Mahkemesi 7/12/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, Ş. Anonim Şirketi tarafından hazırlanan projenin onaylanmasıyla başvurucuların projesinin geçerliliğini yitirdiği belirtilmiştir. Kararda, taşınmazları muvazaalı olarak edindiği gerekçesiyle Ş. Anonim Şirketinin tapusu iptal edilmişse de hazırladığı projenin ihtilaf konusu taşınmazlara ilişkin olduğu vurgulanmış ve mülkiyetinin ortadan kalkmasıyla başvurucuların projesinin yeniden geçerli hâle gelmeyeceği ifade edilmiştir. Kararda; dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak yapılacak çalışmalar sonrasında projelerin yeniden hazırlanması gerektiğine, kültür varlığı olarak tescil edilen yapının hazırlanacak güncel projeleri ile yeniden değerlendirileceğine ilişkin kararın hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
13. Başvurucular istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde, dava dilekçesindekine ek olarak İdare Mahkemesinin projenin güncellenmesi gerektiği şeklindeki gerekçesinin hukuka uygun olmadığını ileri sürmüştür. İstinaf dilekçesinde, projenin güncellenmesi gerekiyorsa bunun proje müellifine bildirilmesi gerektiğini iddia etmiştir. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Beşinci İdare Dava Dairesi 22/5/2019 tarihinde, kararın usul ve hukuka uygun olduğunu belirterek istinaf istemini esastan ve kesin olarak reddetmiştir. Nihai karar 31/5/2019 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Anayasa Mahkemesinin 13/4/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
15. Başvurucular, dava konusu işlemlerin evrensel hukuk ilkelerine ve yürürlükteki mevzuata aykırı olduğunu ileri sürmüştür. İdari işlemin konu, sebep, şekil ve amaç unsurları yönünden hukuka aykırı olduğunu iddia eden başvurucular, projenin geçersiz sayılmasına ilişkin bir hükmün bulunmadığını belirtmiştir. Başvurucular, tarihî eserin güncel rölövesinin çıkarılmasına karar verilmesinin kamu yararı amacı taşımadığını savunmuş, Koruma Bölge Kurulu kararına vaki itirazın Koruma Yüksek Kurulu yerine Genel Müdürlükçe karara bağlanmasının hukuka aykırı olduğunu ifade etmiştir. Başvurucular, Koruma Bölge Kurulunun önceki kararını yok sayamayacağını ve kazanılmış hakka dönüşen projenin geçersiz kabul edilemeyeceğini ileri sürmüştür. Başvurucular son olarak İdare Mahkemesinin gerekçesinin tarihî eserlerin orijinallerine uygun olarak korunacağı yolundaki ilkeye aykırı olduğunu iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
16. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
17. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun şekilde yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).
18. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
19. Somut olayda başvurucular, ihtilaf konusu taşınmazlara ilişkin olarak hazırlanan ve 22/1/1987 tarihinde onaylan restorasyon projesinin taşınmaza muvazaalı olarak malik olduğu mahkeme kararıyla sabit hâle gelen Ş. Anonim Şirketince hazırlanan ve 13/8/1998 tarihinde onaylanan restorasyon projesiyle geçersiz hâle geldiğinin kabul edilmesinden yakınmış; Ş. Anonim Şirketinin tapusunun iptal edildiğine de vurgu yaparak taşınmaza hiçbir zaman malik olmadığını değerlendirdikleri söz konusu Şirketin restorasyon projesinin geçersiz olduğunun ve kendi projelerinin yürürlükte bulunduğunun tespiti için idareye başvurmuştur. Ancak Koruma Bölge Kurulu güncel rölöve yapılmasından ve yeni restitüsyon ve rekonstrüksiyon projelerinin hazırlanmasından sonra konunun değerlendirilmesine karar vermiştir.
20. Başvurucular benzer itirazlarını İdare Mahkemesinde de ileri sürmüştür. İdare Mahkemesi, Ş. Anonim Şirketi tarafından hazırlanan projenin onaylanmasıyla başvurucuların projesinin geçerliliğini yitirdiğini kabul etmiş; taşınmazı muvazaalı olarak edindiği gerekçesiyle Ş. Anonim Şirketinin tapusu iptal edilmişse de hazırladığı projenin ihtilaf konusu taşınmaza ilişkin olduğunu vurgulamış ve mülkiyetinin ortadan kalkmasıyla başvurucuların projesinin yeniden geçerli hâle gelmeyeceğini ifade etmiştir. İdare Mahkemesi sonuç olarak kültür varlığı olarak tescil edilen taşınmazın hazırlanacak güncel projeleri ile yeniden değerlendirilmesi yolunda tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varmıştır.
21. İdare Mahkemesi kararının konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içerdiği ve karardaki değerlendirmelerin bariz takdir hatası veya keyfîlik içermediği sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurudaki inceleme yetkisinin sınırlı olduğu da gözetildiğinde başvurucuların iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucuların şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu kanaatine varılmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucular, yukarıda belirtilen gerekçelerle fikrî mülkiyet haklarının da ihlal edildiğini iddia etmiştir.
24. Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilebilmiş bir bireysel başvuruyu inceler. Başvurucunun şikâyetlerini hem maddi hem hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Maddi dayanaklar yönünden başvurucunun yükümlülüğü şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak, bunlara ilişkin delilleri Anayasa Mahkemesine sunmak, hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).
25. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi, kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa'ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple başvurucunun başvurusunun esasını ve bu kapsamda kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını Anayasa Mahkemesine inceletebilmesi için öncelikle kendisinin ihlal iddialarını gerekçelendirmesi, buna ilişkin olay ve olguları açıklaması ve delillerini sunması zorunludur (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 12/1/2021, § 24).
26. Başvurucular fikrî mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş iseler de Koruma Bölge Kurulunun 8/2/2018 tarihli kararının fikri mülkiyet hakkında ne şekilde müdahale teşkil ettiğini belirtmemiştir. Başvurucular 22/1/1987 tarihinde onaylanan restorasyon projesinin taşınmaza uygulanıp uygulanmadığını açıklamamış, proje henüz uygulanmamışsa Koruma Bölge Kurulunun 8/2/2018 tarihli kararı doğrultusunda yeni bir projenin hazırlanacak olmasının fikrî mülkiyet hakkına hangi yönlerden müdahale teşkil edeceği konusunda değerlendirme yapmamıştır. Bu nedenle başvurucuların mülkiyet hakkına ilişkin şikâyetini temellendiremediği sonucuna ulaşılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle diğer ihlal iddialarının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 13/4/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.